Yazar arşivleri: Av. Dilek Yavuz Uysal

Senette Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Senette Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Senette Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Senette Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar | İzmir İcra Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

Kambiyo senetleri kanunda poliçe, bono ve çek olmak üzere sınırlı olarak sayılmıştır. Senet de bu sınırlı araçlardan biri olup borç ilişkilerinde sıkça kullanılır.  Senede ilişkin bir icra takibi yapılırken ilk olarak bakılması gereken senedin kambiyo vasfına haiz olup olmadığıdır.

 1. Senedin Zorunlu Unsurları  

Bir senet, öncelikle bono veya emre yazılı senet kelimesini, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini ve senedin düzenlenme tarihini ile imzayı içermelidir. 

  • Senedin vadesi, ödeme yeri ve düzenleme yeri ise kanunen esaslı olmayan şekil şartlarıdır. Yani bu hususların eksikliği senedi geçersiz kılmaz. Vadesi olmayan bir senet, görüldüğünde ödenmmesi şart olan senet sayılır. 
  • Rakamla ve yazıyla farklı vade içeren senetler ise batıldır (hukuken geçersizdir). Farklı bedel içermesi durumunda, yazıyla olan miktar dikkate alınır.
  • Senette düzenleme yeri ve ödeme yeri yazılı değil ise borçlunun adının yanında yazılı olduğu adres düzenleme yeri ve ödeme yeri sayılır.  

Senede ayrıca faiz, yetkili mahkeme, malen – nakden kaydı eklenebilir.  Malen ve nakden ifadesi senedin ne karşılığında verildiği anlamını taşır. Olası bir yargı durumunda ispat açısından önemlidir.

 2- Protesto Nedir? 

Türk Ticaret Kanunu 714. maddesine göre; kabul etmemenin veya ödememenin, kabul etmeme veya ödememe protestosu denilen resmî bir belge ile belirlenmesi zorunludur. Kanunun 715. maddesine göre protestonun 716. maddede belirtilen şekil ve surette noterlikçe düzenlenmesi gerekir. Yine kanunun 730. maddesine göre hamil (senet alacaklısı) ödememe protestosu düzenlemez ise lehtar ve cirantaya başvuru hakkını kaybeder.

Görüldüğü üzere senetlerde; keşideci ve keşideci kefilleri (avaller) haricinde başka senet borçluları yani cirantalar var ise senedin protesto edilmemesi halinde senet alacaklısı (hamil) senette ciranta ve lehtar olarak bulunan borçlulara müracaat hakkını kaybeder. Yani bu kişilerden senet alacağını talep ve tahsil edemez.

Senetlerde cirantanın sorumluluğuna gidebilmek için vadeden itibaren 2 iş günü içinde keşideciye protesto çekilmesi zorunludur. Aksi halde cirantalara müracaat edilemez.

  •  Önemli bir husus: Keşideci senet üzerine “protestosuz” “gidersiz” kaydı düşerse protesto çekmeye gerek kalmaz.

3-Senette Zamanaşımı

TTK m.749 Uyarınca; senette keşideciye karşı zamanaşımı vadeden itibaren 3 yıldır. Hamilin, cirantaların sorumluluğuna gidebilmesi için protesto tarihinden veya senette “gidersiz iade olunacaktır” kaydı varsa vadenin dolduğu tarihten itibaren bir yıl içinde takip başlatılmalıdır. Ödeme yapan cirantanın diğer cirantaya rücu etme hakkı ise 6 aylık süreye tabidir.

4- Senet Düzenlenirken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

  • Senedi, borçlu olan taraf kendi el yazısıyla düzenlemelidir.
  • Senede imza atılmadan mutlaka iki taraf da okumalıdır.
  • Senet imzalandıktan sonra borçlu olan mutlaka fotokopisini almalıdır.
  • Eğer senede dair ayrıca hazırlanmış bir sözleşme varsa her nüshasından birer tane taraflarda bulunmalıdır.
  • Senet ödendiğinde özellikle imza kısmı oradan yırtılıp atılmalı,
  • Üzerine bedeli ödenmiş, tahsil edilmiştir kaydı düşülmeli;
  • Mümkünse şu tarihli şu tutarlı senede ilişkin hazırlanan diye not düşülerek makbuz  alınmalıdır. 
  • Ödense bile senet bir süre muhafaza edilmeli, ileride doğabilecek anlaşmazlık sahte senet olaylarına karşı önlem alınmalıdır.
  • Boş senede kesinlikle imza atılmamalıdır.

5- Ödenmeyen Senette İcra Takibi Usulü 

Senedin vaadedilen tarihte ödenmemesi durumunda ilk yapılacak şey, protesto edilmesidir. Protesto işlemi bankalar aracılığı ile noter tarafından yapılmaktadır. Senedi kasasında saklayan banka, borçlunun 2 gün içerisinde borcunu ödememesi durumunda noter aracılığı ile protesto çeker. Bu, ödeme yapılmasının talep edilmesi anlamına gelmektedir. Kredi notunun düşmesini istemeyen borçlu bu durumda borcunu ödeyecektir. 

Ancak ödeme yapılmaması durumunda ikinci bir yol daha bulunmaktadır. Bu da senedin icra yolu ile tahsilidir.

Senede dayalı bir icra takibini,

  • borçlunun ikametgahında
  • bonoda belirtilen ödeme yerinde
  • düzenleme yerinde
  • bonoda belirlenen yetkili icra dairesinde başlatılabilir.(tüzel kişi olmak koşuluyla)

İcra takibinin kesinleşmesinden sonra alacaklı taraf borçlunun menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine haciz tatbik edebilecektir. Hacizlerin uygulanması sonucunda alacaklının alacağına kavuşması daha kolaylaşacaktır. 

Senedinin ödenmemesine karşılık, takip başlatmak isteyen senet alacaklısının, icra takip işlemlerinin doğru ve hızlı şekilde yürütülebilmesi için, muhakkak icra avukatından danışmanlık alması gerekir.

Konuya ilişkin uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Karşılıksız Çek

Karşılıksız Çek

Karşılıksız Çek | Çek Ne Zaman Ödenir | Çekte Zamanaşımı | İzmir İcra Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip özel bir ilamsız icra yoludur. Alacaklının bu yola başvurması için elinde kambiyo senedi niteliğinde bir belge olması zorunludur. Kambiyo senetleri kanunda poliçe, bono ve çek olmak üzere sınırlı olarak sayılmıştır. 

1-Çek Ne Zaman Ödenir

Çekte kural olarak vade olmaz. Çek görüldüğünde ödenir. Ancak Çek Kanunu Geçici m.3/5 uyarınca 31.12.2021 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.

Çeki keşide tarihinden itibaren;

  • Çek keşide edildiği yerde ödenecekse on gün,
  • Keşide edildiği yerden başka yerde ödenecekse bir ay içinde muhatap bankaya ibraz edilmelidir.
  • Ödeneceği yerden başka bir yerde keşide edilen çek, keşide yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay; ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.Bu süreler ibraz edilmeyen çeke dayalı olarak kambiyo takibi yapılamaz.

Hamil (çeki elinde bulunduran kişi), düzenleyen kişiden (keşideciden) çekin bedelinin yanında, ödenmeyen çek bedelinin yüzde onu oranında çek tazminatı talep edebilir.

Çek Kanununun 3/6. Maddesine göre  çekin muhatap bankaya ibraz edilerek bankanın çek yaprağı için ödemekle yükümlü olduğu miktarın tahsili halinde bankaca, çeke, anılan şerh düşülmek suretiyle aslı uhdesinde tutularak onaylı bir fotokopisi çek hamiline verilir ve hamil, bu şekilde muhatap bankaca tasdik edilmiş çek fotokopisine dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi yapabilir.

2- Çekte Zamanaşımı Olur mu?

TTK m.814 Uyarınca çeklerde zamanaşımı, ibraz süresinin bitiminden itibaren 3 yıldır. Zamanaşımına uğramış çek ile ilgili temel hukuki ilişkiye dayanarak sebepsiz zenginleşme (zamanaşımına uğradığı tarihten itibaren 1 yıl içinde), ya da alacak davası açılabilir. Çek ise bu davalarda yazılı delil başlangıcı sayılır.

3- Çeke İlişkin İcra Takibi Nerede Başlatılır? 

Çeke dayalı bir icra takibini, 

  • borçlunun ikametgahında
  • muhatap banka hesabının olduğu yerde
  • keşide yerinde başlatabiliriz.

4-Karşılıksız Çek Nedir? Çek Karşılıksız Olursa Ne Yapılır ? 

Karşılıksız çek keşidesi, uygulamada çok rastlanılan bir durum olup, bu özelliği nedeniyle sık sık Yargıtay kararlarına konu olmaktadır. Yerel mahkemelerin karşılıksız çeke ilişkin verdikleri çeşitli konulardaki kararlar, temyiz istemiyle Yargıtay’a gelmektedir. Bununla birlikte konuyla ilgili uyuşmazlıkların belli başlı bazı noktalarda toplandığı gözlenmektedir.

Çek Kanunu m.5/1 : Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Şeklindedir. 

Ayrıca kararı veren Mahkeme, söz konusu kişi hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına hükmeder.

Karşılıksız çıkan çeke ilişkin şikayet, ibraz tarihinden itibaren 3 ay içerisinde İcra Ceza Mahkemesi’ne yapılır. ( İİK. M. 347)

   Şikayette Yetkili mahkemeler:

  • ibraz yeri
  • çek hesabının açıldığı banka şube yeri
  • hesap sahibinin yerleşim yeri
  • şikayetçinin yerleşim yeridir.

Bunlardan biri tercih edilebilir.

Önemli bir husus : Şikayet dilekçesinde, çekin bankaya ibraz süresi içerisinde çekin karşılığını bankada   bulundurmakla yükümlü olan şirketi temsile yetkili kişiyi mutlaka belirtmek gerekiyor. Sadece çeki keşide eden şirket yetkilisi/yetkilileri ifadesi yeterli olmuyor, aksi halde şikayetin reddine karar veriliyor. Konuya ilişkin karar: (Antalya Bam 10 CD 14.03.2018 t. 889/955, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesi   2017/3549 E. 2018/8 K. sayılı ve 04.01.2018 tarihli kararı)

Sonuç olarak, ülkemizde yaygın olarak kullanılan ve güvenilir bir kambiyo senedi vasfına sahip olan çekin karşılıksız çıkması sorunu hem geçmişte hem de günümüzde tartışılan, önemli bir meseledir. Bu meselenin, çekin ticari hayattaki önemi ve adil yargılanma hakkı göz önüne alınarak en hızlı şekilde çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Hakaret Suçu Nedir?

Hakaret Suçu Nedir?

Hakaret Suçu Nedir? | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca; “Bir kimseye onur şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi…” demek suretiyle hakaretin ne şekilde gerçekleşebileceğini ve en önemlisi de kanunun hangi eylemi hakaret sayacağını açıklamaktadır.

Hakaret suçu sövmek, huzurda (mağdurun yüzüne karşı) , gıyapta ( mağdurun yokluğunda) ve alenen işlenebilen suç tipidir. 

Bazı durumlarda da hakaret suçunun ‘nitelikli hali’ oluşur ki bu durumlarda verilecek ceza arttırılır. Kamu görevlisine karşı, görevinden dolayı hakaret etmek buna örnek verilebilir. 

Zamanaşımı ve Uzlaştırma: 

Hakaret davasına konu olan ve şerefe karşı suçlar başlığı altında tanımlanan şekilde kanunun suç saydığı sözlü veya yazılı, eylem veya eylemlere maruz kalan kişinin, altı ay içerisinde suçun işlendiği yer Cumhuriyet Başsavcılığı’na olayı anlatan bir şikâyet dilekçesiyle müracaatı ile soruşturma başlatılır. Dolayısıyla takibi şikayete bağlı bir suç olup altı aylık zamanaşımına tabiidir. Hakaret suçları uzlaştırma hükümlerine tabii olup;  kamu görevlisine ve cumhurbaşkanına hakaret suçu, şikayete tabi suçlardan olmadığından uzlaştırma kapsamında değildir.

İspat Yöntemi: 

Konusu hakaret içerikli davalarda; hakarete maruz kalan kişinin mağduriyetini delillendirmesi gerekmektedir. Bu davalarda delil olarak tanık anlatımları kabul edileceği gibi hukuka uygun şekilde elde edilen görüntü ve ses kayıtları ile yazışmalar veya sosyal medya kayıtları da hakareti ispat için mahkemelere sunulması gereken delillerdir.

Hangi Sözler Hakaret Suçunu Oluşturur?

Burada suçun oluşmasında kıstas , kişinin onur, şeref veya saygınlığını rencide edecek somut bir fiil veya olgu isnat edilmeli veya sövme yoluyla kişinin onur, şeref veya saygınlığına saldırılmasıdır. Kanunda belli şekillerde saymak mümkün değildir.  Örneğin Bir kişiye açık açık “şerefsiz”, “namussuz”, “pislik”, “aptal”, “geri zekalı”, vb. gibi sözler söylemenin hakaret suçunu oluşturacağı kuşkusuzdur.

Kişiye isnat edilen somut olgu kişinin mevcut fiziksel veya psikolojik bir özelliğine vurgu yapsa da hakaret suçunu oluşturur. Örneğin, aksayarak yürüyen birine “allahın topalı” demek, gözü görmeyen birine “kör herif” demek hakaret suçunun oluşmasına neden olur.

Hangi Sözler Hakaret Suçunu Oluşturmaz?

İfade hürriyeti anayasal bir haktır. Ancak bu hakkın başkalarının şeref ve haysiyetini rencide edici bir şekilde kullanılması hukuk düzeninde himâye görmez. Kuşkusuz bunun da bir kısım istisnaları vardır. Örneklendirecek olursak; 

  • Allah belanı versin. (beddua hakaret kapsamında değildir)
  • İstediğim saatte gelirim, serumu takmak zorundasın , kafamı bozma (Hemşireye)
  • Lan biz kaçmıyoruz, bizi neden kovalıyorsunuz (polise)
  • Sen kim oluyorsun? kapa çeneni (öğretmene)
  • Bilgisiz, tecrübesiz
  • Benim kardeşimi dövüyorlar, siz burada ne yapıyorsunuz? kimseye ceza vermiyorsunuz (savcıya)

Bazı ifadeler vardır ki gündelik hayatta kullanıldığında kaba, rahatsız edici, nezaketsiz olarak algılanabilir. Fakat bu tür ifadelerin hakaret suçu oluşturabilmeleri için objektif olarak şeref ve haysiyeti tahkir edici nitelikte olması gerekir. Aksi takdirde kişiden kişiye değişebilecek olan alınganlıklar sayısız suç isnadına sebep olur. 

Hakaret suçunun unsurlarını oluşturan ifadeler belli özel koşullar altında suç kabul edilmemektedir. 

  • Mağdurun rızası
  • Kanun hükmünü icra
  • Yetkili merciin emrini yerine getirme
  • İddia ve savunma dokunulmazlığı
  • İhbar ve şikâyet hakkı
  • Haber verme hakkı
  • Eleştirme hakkı
  • Terbiye ve disiplin hakkı

 Bu durumlarda da hakaret suçu oluşmaz. 

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Boşanma Davaları Ne Kadar Sürer?

Boşanma Davaları Ne Kadar Sürer?

Boşanma Davası Nasıl Sonuçlanır? 

Boşanma davaları anlaşmalı ve çekişmeli olmak üzere iki türlü gerçekleşir.

Anlaşmalı Boşanma Davaları Ne Kadar Sürer?

Tek celsede sonuçlanan anlaşmalı boşanma davalarında,  Adalet Bakanlığının belirlediği sonuçlanma süresi toplamda 40 gündür. Boşanma kararının nüfus kayıtlarına geçme süresi ise 7 gündür. Anlaşmalı boşanma davası için başvuran taraflara mümkün olan en kısa sürede mahkeme günü tayin edilir. Bu süre, mahkemenin iş yoğunluğuna göre değişeceği için kesin olarak belirlenemese de uygulamada genellikle bir hafta içerisinde duruşma günü tayin edilir. Deprem, sel, yangın, pandemi gibi mücbir sebepler bu sürenin uzamasında etkili olabilir zira bazı durumlarda mahkemeler çalışmaya ara vermek durumunda kalabilirler. 

Duruşma günü tayin edilerek boşanma protokolünü mahkeme huzurunda da kabul eden taraflar için aynı gün içerisinde boşanma kararı verilir. Fakat bu karar, tarafların boşandığı anlamına değil; mahkemenin boşanma taleplerini onayladığı anlamına gelmektedir. Zira bir mahkeme kararının kesinleşmesi için kanunda aranan usul şartları vardır. Peki süreç nasıl ilerler?  Mahkeme tarafından verilen boşanma kararında “ istinaf yolu açık olmak üzere…. “ şeklinde hüküm kurulur. Protokole itirazı olan taraf bu kararı istinaf edebilir. Bazı durumlarda da her ne kadar taraflar anlaşmalı boşanma talebi ile başvuru yapmış olsa da boşanmaktan vazgeçebilmektedir. Bu durumda da yine karar istinaf edilir. Her halükarda, verilen boşanma kararını taraflar yasal süre içerisinde istinaf etmezse karar kesinleşir. Bir başka kesinleşme şekli de tarafların istinaf kanun yolu başvuru haklarından feragat etmeleridir. Bunun anlamı ise, tarafların verilen mahkeme kararına bir itirazı olmadığı; kararın kesinleşmesini istediğidir. Yasal süre içerisinde istinaf edilmeyen veya istinaf haklarından feragat eden taraflar mahkemenin vermiş olduğu gerekçeli kararın yazılması ve mahkemeye bildirmiş oldukları adreslerine bu kararın tebliğ edilmesi ile boşanmış sayılırlar. Fakat her ne kadar boşanma gerçekleşmiş olsa da resmiyette nüfus müdürlüğüne bildirilmekle taraflar resmen boşanır. Bu ise, mahkemenin gerekçeli kararını yazması ve nüfus müdürlüğüne kararını bildirmesi ile gerçekleşir. 

Çekişmeli Boşanma Davaları Ne Kadar Sürer?

Çekişmeli boşanma davalarında ise belli bir süre söylemek mümkün değildir. Zira tarafların dinletmek istedikleri tanık sayıları, tanıkların duruşma gününde hazır edilmesi veya edilememesi, bilirkişi incelemesinin yapılmasının gerekip gerekmemesi, müşterek çocuk varsa ve müşterek çocuğun velayetinin istenmesi durumunda sosyal inceleme raporunun alınıp alınmaması gerektiği gibi pek çok husus davayı süre anlamında uzatacak ve kısaltacak etkilere sahiptir. Örneğin, taraflardan biri dört tanık dinletmek istiyor ve tanıkları belirlenen duruşma gününde hazır edemiyorsa mahkeme bir sonraki celse de dinlenemeyen tanıkların dinlenmesine karar verir sırf bir Tanığın dinlenmesi için bile bir duruşma günü tayin edilir bu sebeple çekişmeli boşanma davaları kısa sürede sonuçlanan davalar değildir. Bu sebeple her olayın mevcut sebeplerine ve delillerine göre süre değişiklik gösterir fakat her halükarda yukarıda bahsettiğimiz gibi yerel mahkeme kararı ile taraflar boşalmış sayılmaz bu kararın kesinleşmesi, tarafların istinaf haklarından feragat etmesiyle veya taraflardan biri istinaf kanun yoluna başvurmuşsa kanun yollarının tüketilmesi ile gerçekleşir. 

Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü – Adli İstatistikler 2021

Yine 2021 yılına ilişkin istatistiklerde aile mahkemelerinde açılan bir boşanma davasının ortalama 196 gün sürdüğü görülmektedir. Burada anlaşmalı boşanma davalarının daha hızlı sürmekte olması sebebi ile ortalamanın aşağıya çekildiğini söylemek hatalı olmaz.

Hukuki uyuşmazlıklarınıza yönelik uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Sağlık Hukukunda Doku Ve Organ Nakli

Organ Bağışı Hukuk

Organ Bağışı Hukuk | Hukukta Organ Nakli | Sağlık Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

Organ ve doku nakli bir tıbbi müdahaledir ve dolayısıyla tıbbi müdahalenin genel kurallarına tabidir. Ancak normalde tıbbi müdahalelerde bir hasta bulunurken, nakil işleminde bir hastanın yanı sıra bir de sağlıklı bir kimse bulunmaktadır.

Bu durum, organ ve doku nakline ilişkin özel düzenlemeler yapılmasını da gerekli kılmaktadır.

Vericinin kendisi için yararı olmadığından kendi organını veya dokusunu rızasıyla da olsa bir başkasına vermesi (özel düzenlemelerdeki hükümler saklı kalmak üzere) esasen kişilik haklarına aykırıdır. 

Organı veren kişi açısından rıza, eylemi tek başına hukuka uygun kılmaz. Hukukun genel hükümlerine göre canlılardan organ veya doku nakli mümkün olmadığından bu konuya ilişkin özel bir düzenleme ile bu tür tıbbi müdahalelerin hukuka uygun kılınması zorunluluğu vardır ve bu zorunluluk hukukumuzda Organ ve Doku Alınması , Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkındaki Kanun (ODNK) ile sağlanmıştır. ONDK uyarınca tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlarla organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve nakli bu kanun hükümlerine tabidir.

Doku ve organ naklinde onsekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden organ ve doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda açık, bilinçli ve tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki tanık önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması zorunludur.

Organ ve Doku Alacak Hekimler 

  1. Vericiye, uygun bir biçimde ve ayrıntıda organ ve doku alınmasının yaratabileceği tehlikeler ile, bunun tıbbi, psikolojik, ailevi ve sosyal sonuçları hakkında bilgi vermek;
  2. Organ ve doku verenin, alıcıya sağlayacağı yararlar hakkında vericiyi aydınlatmak;
  3. Akli ve ruhi durumu itibariyle kendiliğinden karar verebilecek durumda olmayan kişilerin vermek istedikleri organ ve dokuları almayı reddetmek;
  4. Vericinin evli olması halinde birlikte yaşadığı eşinin, vericinin organ ve doku verme kararından haberi olup olmadığını araştırıp öğrenmek ve öğrendiğini bir tutanakla tespit etmek;
  5. Bedel veya başkaca çıkar karşılığı veya insancıl amaca uymayan bir düşünce ile verilmek istenen organ ve dokuların alınmasını reddetmek;
  6. Kan veya sıhri hısımlık veya yakın kişisel ilişkilerin mevcut olduğu durumlar ayrık olmak üzere, alıcının ve vericinin isimlerini açıklamamak zorundadırlar.

Organ ve doku alınması, aşılanması ve naklinden önce verici ve alıcının yaşamı ve sağlığı için söz konusu olabilecek tehlikeleri azaltmak amacıyla gerekli tıbbi inceleme ve tahlillerin yapılması ve sonucunun bir olurluluk raporu ile saptanması da zorunludur.

Doku ve Organ Naklinde Cezai Yaptırımlar Nedir? Nasıl Ortaya Çıkar?

Hukuka aykırı olarak organ ve doku alan, satan, satın alan, satılmasına aracılık eden, saklayan, nakleden veya aşılayan, organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişiler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 91 inci maddesi hükümleri uygulanır.

Bu Kanuna aykırı şekilde embriyo ve üreme hücresi bağışlayan, aşılayan, bulunduran, kullanan, saklayan ve nakledenlerle bunların alım ve satımını yapanlar, alım ve satımına aracılık edenler veya komisyonculuğunu yapanlar veya bu fiilleri özendiren, bunlara yönlendiren veya bunlara yönelik ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişiler hakkında, fiil daha ağır cezayı gerektiren bir suç teşkil etmediği takdirde üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bin günden iki bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Bu Kanunun ek 1 inci maddesine aykırı fiili tespit edilen kişilerin sertifika ve izin belgeleri iptal edilir ve ilgili alanda çalışmalarına izin verilmez.

Bakanlıktan izin alınmaksızın organ nakli ve üremeye yardımcı tedavi merkezi açılması yasaktır. Bu yasağa uymayanlar hakkında 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 11 inci maddesi hükümleri uygulanır.

Bu Kanuna ve Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara aykırı şekilde faaliyet gösteren sağlık kurum ve kuruluşları hakkında fiilin niteliği ve tekerrür durumuna göre Bakanlıkça faaliyet durdurma veya faaliyet izni iptali müeyyidesi uygulanır.

Gerek Organ ve Doku Nakli Kanunu ve gerekse Türk Ceza Kanunu insanlar arası organ veya doku naklini düzenlemektedir. Aynı insan üzerinde yapılan organ veya doku nakli serbest olup bu kanunların kapsama alanı içinde değildir. Keza hayvanlardan yapılan organ veya doku nakli de yasal bir düzenleme konusu olmadığından yasaklanmamıştır ve tıbbi müdahalelerin genel şartlarına tabidir. 

Organ ve doku nakli bütün yönleriyle 2004 yılına kadar sadece Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun’da (ODNK) düzenlenmişti. Ancak 2004 yılında çıkarılan ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanunu’nda organ ve doku nakline ilişkin olarak üç hüküm getirilmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla bugün için her iki kanunun ayrı ayrı göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Organ ve doku ticareti suçu, (TCK) Türk Ceza Kanunu madde 91’de “Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenmiştir. Organ veya doku ticareti suçu, yalnızca canlı insanlardan değil; ölü olan insanlardan da alınması halinde olarak mümkün kılmıştır. Ölü olan kimselerden organ ya da doku alınması kanunda belli şartlara tabi tutulmuştur. Kişinin rızası olmadan ya da herhangi bir menfaat karşılığında organ naklinin yapılması halinde suç işlenmiş olacaktır.

Yargıtay, organ veya ticaret yapma suçuna dair bazı kararlarında Organ ve Doku Nakli Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan, bedel karşılığında organ ve doku alınması, satılmasının yasaklandığının düzenlendiğini de ayrıca belirtmektedir. Mahkemenin vereceği kararlarda kanunun ilgili maddesinin de gözetilmesi gerektiği de kararlarda ayrıntılı olarak belirtilmiştir.

Hukuki uyuşmazlıklarınıza ilişkin olarak uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Bilişim Suçları Nelerdir?

Bilişim Suçları Nelerdir?

Bilişim Suçları Nelerdir? | İzmir Bilişim Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu | İzmir Avukat

Bilişim Nedir ve Bilişim Suçları Nelerdir?

Her tür çeşitli bilginin ve verilerin elektronik ortamlar aracılığıyla işlenip değerlendirildiği teknolojiye bilişim adı verilir. Bilişim suçları adi ve münferit olabileceği gibi organize de olabilmektedir. Bu da suç türlerini farklılaştırmaktadır. Bilişim elektronik sistemlerin tümünü kapsar. Elektronik aletler, iletişim ve interneti kapsar. Bilişim suçları da bu araçları yasal olmayan amaçlar için kullanmak olarak özetlenebilir.

Bilişim Suçları Nelerdir?

  • Bilgisayar yoluyla dolandırıcılık ve sahtecilik
  • Gerçek kişileri taklit etme ya da sahte bir kişilik oluşturma vb.
  • Ticari sırların çalınması
  • Banka ve ya kredi kartlarının habersiz ve kötü amaçlı kullanılması
  • Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme, verileri değiştirme suçu
  • Uyuşturucu alımı-satımı
  • Yasadışı yayınlar
  • Başka birinin bilişim sistemine izinsiz girme suçu, yazılımı izinsiz kullanma
  • Pornografi
  • Terörist faaliyetler
  • Hacking
  • Organ ticareti

Bilişim Yoluyla İşlenen Suçların Yapısı Nedir?

  • Bilgisayar sistemleri ve teknolojilerini bilişim suçları için kullanma,
  • Ağır maddi ve manevi sonuçlar doğurması,
  • Gerekli kanun ve düzenlemelerin eksik ve yetersiz olması,
  • Güvenlik güçlerine bildirilmemesi,
  • Suçunu işleyenlerin genelde 17-35 yaş arasındaki gençlerden oluşması,
  • İtibar ve prestij kaybetme korkusunun baskın gelmesi,
  • Takip edilmesi gereken prosedüre tam olarak hâkim olunmaması olarak örneklendirilebilir 

Bilişim sistemine girme, Bilişim Sistemini Engelleme, Bozma, Erişilmez Kılma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme gibi suçlar bilişim suçlarının temel kategorize adıdır. Ülkemizde en çok rastlanılan bilişim suçu istatiksel olarak bilişim sistemine girme suçudur. 

Bilişim sistemine girme suçunun ispatlanması açısından IP adresinin tespiti çok önemlidir. IP adresi, internet bağlanan her bilgisayara sistem tarafından ayrı ayrı verilen bir nevi kimliktir. İki tür IP adresi vardır:

  • Statik IP Adresi: Statik IP adresi, hangi cihaz veya sunucu için belirlenmişse, o cihaz veya sunucu için sabit kalan, değişmeyen internet adresidir.
  • Dinamik IP adresi Dinamik IP adresi, internete her bağlanıldığında değişen bir IP adresidir. IP adresleri sınırlı olduğundan internet servis sağlayıcıları, internete bağlanan kullanıcıya her seferinde ayrı bir IP adresi verir, kullanıcının internet bağlantısı kesildiğinde aynı IP adresi internete bağlanan başka bir kullanıcıya verilir.

Bilişim sitemine girme suçunun işlendiği cihazın internete bağlanması için gerekli olan IP adresi servis sağlayıcıdan sorularak tespit edilmelidir. Özellikle belirtelim ki, IP adreslerinin yeterli olmadığı hallerde GSM şirketleri tarafından bir IP adresi, birden fazla kişiye PORT yapılarak verilebilmektedir. Bilgisayar içindeki her program, iletişim için ayrı birer port kullanmaktadır. Bu nedenle bilgisayardaki programların iletişimi için IP ve port numarası olmak üzere iki tane adres numarası gerekmekte, IP adresi Port numarası olarak gösterilmektedir. Tutulmasında yasal zorunluluk bulunmayan PORT bilgisine ulaşıldığında, birden fazla kişiye verilen IP’nin, suçun işlendiği saatte kim tarafından kullanıldığının belirlenmesi mümkün olmaktadır (Y.8CD-K.2014/9860).

Bilişim suçları ülkemizde yenidir. Bu yüzden de bilişim suçlarıyla ilgili yasalar da yetersizdir. Bununla ilgili yapılan en kapsamlı yasa 5237 sayılı Türk Ceza Kanunundadır.

Bilişim sistemine izinsiz girme ve sistemde uzun süre kalma bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırma ile karşılaşma demektir. Bazen de bu ceza adli para cezasına çarptırılma ile olur. Eğer bilgiler değiştirilir, yok edilir ya da bozulursa ceza yaptırımı altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıdır.

Tüm bilişim suçları ve cezaları Avrupa Siber Suçlar sözleşmesine uyumlu şekilde hazırlanmıştır. Ancak teknoloji ilerledikçe bilişim suçları da giderek çeşitlenmektedir. Bu yüzden ülkemizde yeni suçlar olması nedeniyle gerekli kanun ve düzenlemelerin eksik ve yetersiz kalmaktadır.

Bilişim Suçlarında Şikayet Süresi, Zamanaşımı ve Uzlaşma Hakkında: 

Bilişim suçları, savcılık tarafından re’sen  soruşturulması gereken suçlardandırlar. Bu nedenle, bilişim suçlarının soruşturulması şikayete tabi değildir. Hal böyle olunca Mağdurun şikayetten vazgeçme beyanı da ceza davasının düşmesine neden olmaz. Bilişim suçu için TCK’daki zamanaşımı süreleri içinde savcılığa bildirimde bulunulursa etkili bir soruşturma yapılabilir. TCK’ya göre en basit bilişim suçunun zaman aşımı 8 yıldır. Dava zamanaşımı süresi geçtikten sonra suç ihbarında bulunulması veya kamu davasının zamanaşımı süresinde sonuçlandırılmaması halinde suçun soruşturulması veya kovuşturulması mümkün değildir.

Önemle belirtelim ki; müşteki daha önce şikayet hakkını kullanma imkanını bulamamış olsa bile re’sen başlatılan yargılamanın ceza mahkemesindeki aşamalarında davaya müdahil olarak taraf sıfatını kazanabilir.

Uzlaştırma ise bağımsız ve objektif üçüncü bir kişinin, uyuşmazlığın taraflarına olayın özelliklerine göre şekillenecek çeşitli çözüm önerileri sunup onların bu çözüm önerilerini müzakere etmesini ve sunulan çözüm önerilerinden birisinde anlaşmalarını hedefleyen bir alternatif uyuşmazlık çözümü yöntemidir. 

Özetle suç isnadı yöneltilen kişi ile suçun mağduru olan kişinin bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşması olarak tanımlanabilir. Re’sen soruşturulması öngörülen Bilişim suçları ise uzlaşma kapsamında olan suçlardan değildir.

Bilişim Suçları İçin Avukat Tutmalı Mıyım?

Ülkemizde işlenen bilişim suçları için kanunlar yetersizdir. Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerine doğru atıflar yapılabilmesi,  suç tipinin doğru belirlenebilmesi, gerekli delillerin toplanabilmesi ve İP adres tespitlerinin yapılabilmesi adına olumsuz bir sonuçla karşılaşmamak için bilişim suçları ve davalarında uzman bir avukata başvurmak akıllıca olur. 

Konuya ilişki hukuki danışmanlık almak için ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Tekerrür Ne Demek?

Tekerrür Ne Demek? | Av. Dilek Yavuz Uysal

Tekerrür Ne Demek?

Tekerrür, kelime anlamı olarak “tekrarlama” anlamına gelmektedir. 

Daha önceden işlemiş olduğu bir suçtan dolayı kesin bir hükümle mahkûm olmuş bir kimsenin, bu mahkûmiyetin kesinleş­mesinden sonra kanunda öngörülen süre geçmeden yeni bir suçu işle­mesi halidir. Burada ikinci suçu işleyen şahsa mükerrir denir.

Kişilerin ilk kez suç işledikten sonra, iki veya daha fazla suç işle­melerinin birçok sebepleri bulunmaktadır. Bu sebepler özel ve genel olarak ikiye ayrılabilir. Suçluluğun sebeplerinden olan sefalet, serseri­lik vb. gibi durumlar aynı zamanda tekerrürün genel sebeplerini oluş­tururlar. Bunların yanında, cezaevlerinin durumu, suçluların tam ola­rak ıslah edilememeleri, cezaevinden çıkan kişilerin sosyal hayata ka­rışmakta zorluk çekmeleri, cezaevinden sonra mahkûmlara psikoloji, sosyal ve ekonomik yardımların yapılamaması gibi nedenler ise, te­kerrürün özel sebepleri arasında sayılabilir.

Tekerrürün Koşulları

  • Tekerrürün ilk koşulu suçun işlenmesinden önce kesinleşmiş bir ceza mahkumiyeti olmasıdır. 

Dolayısıyla, suç işlenmeden önce kesinleşmiş bir hapis cezası veya adli para cezasının bulunması gerekir. İşlenen suçun cezasının infaz edilmiş olmasının önemi bulunmamaktadır.

  • Tekerrürün ikinci koşulu mahkumiyetin kesinleşmesinden sonra, tekerrür süreleri içerisinde bir suç işlenmesidir. 

Tekerrür süresi beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıldır. İşlenen suçun bahsettiğimiz süreler içerisinde işlenmesi gerekir.

  • Üçüncü koşul ise tekerrür yasağının bulunmamasıdır. 

Bu bakımdan taksirle işlenen suçlar ile kasten işlenen suçlar arasında, sırf askeri suçlarla diğer suçlar arasında ve istisnalar dışında yabancı ülkede verilen hükümlerde tekerrür hükümleri uygulanmaz (TCK 58/3). Ayrıca suçu işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış olanlar bakımından tekerrür hükümleri uygulanmaz (TCK 58/5).

Tekerrünün Sonuçları

Tekerrürün ilk sonucu tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezasıyla adli para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunmasıdır. İkinci sonucu ise tekerrür halinde sanığa tekerrürlere özgü infaz rejimi uygulanır. Bu durumda ise tekerrür halinde, işlenen suçtan dolayı mahkûm olan kimsenin koşullu salıverilme süresi, ilk defa suç işleyenlere göre daha uzundur. Üçüncü sonucu ise tekerrür halinde cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması zorunludur. Bu denetimli serbestlik süresi, cezanın infazından sonra başlamak üzere 1 yıldan az olamaz. Duruma göre bu sürenin 5 yıla kadar uzatılması da söz konusu olabilir. Eğer belirtilen hükümlere uyulmazsa, bu kez de 3 aya kadar zorlama hapsi tatbik edilebilir. Hâkim kararında sanığın mükerrir olduğunu ve sanık hakkında denetimli serbestlik uygulanacağını belirtmek zorundadır.   

İlk suçu kesinleşmiş olan biri için suçta tekerrür hükümlerinin uygulanması için mükerrirlere özgü infaz rejimi bulunur. Bunun en büyük özelliği şartla salıverilme koşullarında kendisini gösterir. Bu kapsamda hükümlünün toplam cezasının 2/3’ünü değil, 3/4’ünü ceza infaz kurumunda geçirmesi gerekir. Ancak ikinci kez tekerrür hükümleri uygulanmış ise koşullu salıverme düzenlemesinden yararlanmak mümkün olmaz.

Özetlemek gerekirse, tekerrürün sonuçlarından ilki hapis cezasıyla adli para cezasının seçimlik olması durumunda hapis cezasının seçilmesi zorunluluğudur. İkinci sonucu ise mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasıdır. Üçüncü sonucu ise, hükümlü hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanması olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Tekerrüre Esas Olmayan Mahkûmiyetler

765 sayılı TCK’nın 87. maddesinde tekerrüre esas olmayan mah­kûmiyetler sayılmıştır. Bu maddeye karşılık olarak 5237 sayılı TCK’nın 58/4. maddesi düzenlemesi yapılmıştır. Bu maddede sayılanlar sınırlı sayıdadır, genişletilmesi olanağı bulunmamaktadır. 

– Kabahatler: Kabahatler Kanunu’nda tekerrür hü­kümlerine yer verilmemiştir. O halde kabahatler, hem kendi araların­da tekerrüre esas teşkil etmezler, hem de TCK’da düzenlenen suç ile tekerrüre esas olmazlar. Daha açık bir deyişle, sanığın işlediği eylem kabahat ise veya daha sonradan kabahate dönüştürülmüş ise, tekerrü­re esas olmayacaktır. Örneğin saldırgan sarhoşluk önceden 765 sayılı TCK’da düzenlenmiş bir suç idi. Şimdi kabahat olarak düzenlenmiştir, bu nedenle yeni düzenlemede kabahat olduğundan tekerrür hüküm­lerinin uygulanması söz konusu olmayacaktır. 765 sayılı TCK döne­minde kabahat olarak düzenlenen bir eylemin, YTCK döneminde suç olarak düzenlenmesi durumunda, anılan mahkûmiyetin de tekerrüre esas alınamayacağını söylemek mümkündür.

– Yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas alınamaz: Bu sistemin esası yabancı mahkeme kararına tekerrür bakımından etki tanınmasının mülkilik ilkesine aykırı olup, bu etki­yi tanıyan ülkenin egemenlik haklarını zedeleyeceği düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Ancak uluslararası yükümlülükler nedeniyle bi­lişim çağıyla birlikte bu ilkenin katı olarak uygulanması hususu kaldırılmış; bu akım doğrultusunda 5237 sayılı Kanun’la bu kuralın istisna­ları da genişletilmiştir. 

Yabancı ülke mahkemesinin verdiği ka­rarın, tekerrüre esas olmayacağı kuralının istisnalarını sayarsak;

  • Kasten öldürme suçları,
  • Kasten yaralama suçları,
  • Yağma suçları,
  • Dolandırıcılık suçları,
  • Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçları,
  • Parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları

Buna göre, yabancı bir ülkede işlenen yukarıda sayılan suçlar, Türkiye’de tekerrüre esas alınabilecektir. Bu suçlara teşebbüs edilme­si halinde veya bu suçların nitelikli hallerinin işlenmesi durumunda da, Türk mahkemelerince tekerrüre esas alınacaklardır.

Bazı durumlarda ise Türk Ceza Kanunu verilen mahkumiyet kararlarını tekerrüre esas almaz. Şöyle ki;

  • Kabahatler
  • Yabancı mahkemelerde verilen hükümler: Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçları, parada ve kıymetli evrakta sahtecilik hariç işlenen suçlar tekerrüre esas alınmayacaktır.
  • Kasıtlı suçlar kasıtlı suçlara, taksirli suçlar taksirli suçlara tekerrür yönünden esas olabilir: Deyim yerindeyse önceki suç kasıtlı bir suçsa sonraki suçta kasıtlı bir suç olmalı, önceki suç taksirli bir suçsa sonraki suç da taksirli bir suç olmalıdır.
  • Türk Ceza Kanunu’ nun tekerrürü esas alan kanun hükmü uyarınca fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olan kimselerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.
  • Sırf askeri suçlarla askeri olmayan suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz.

Yukarıda değinilen tekerrür çeşidi genel anlamıyla tekerrürdür. Ancak bir suçu ikinci kezden daha fazla işleme durumu olduğunda farklı bir tekerrür durumundan bahsedilmektedir. Şöyle ki; sanık hakkında ikinci suçu işledikten sonra tekerrür hükümleri uygulandıktan sonra ve bu tekerrür hükümleri uygulandıktan sonra kişi yeniden bir suç işlerse bu duruma “ikinci tekerrür” adı verilmektedir. Bu suç ikinci suçun infazından itibaren tekerrür süresi içinde işlenmelidir. Bu durumda artık hükümlü hakkında koşullu salıverme hükümleri uygulanamayacaktır.

Konuya ilişkin uzman ekibimizden danışmanlık almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Seri Muhakeme Usulü

Seri Muhakeme Nedir? 

Kamuoyunda birinci yargı reform paketi olarak bilinen 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 24.10.2019 tarihli 30928 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Seri Muhakeme Usulü 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 250. maddesinde düzenleme alanı bulmuştur.

Seri Muhakeme Usulü Nasıl Uygulanır? 

Seri Muhakeme Usulü, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının kamu davasının ertelenmesine karar vermediği hallerde, şüphelinin müdafi huzurunda açık rızasının alınması koşuluyla, savcılık makamının uygulanacak yaptırımı belirleyip yarı oranında indirip yapması ve mahkeme tarafından denetlenip hüküm kurulması suretiyle kanunda belirtilen bazı suçlarla sınırlı olarak uygulanmak üzere ihdas edilmiş bir alternatif çözüm yöntemidir. Seri muhakeme belli başlı suçlar için düzenlenmiştir. Seri muhakeme usulü özetle; kişi hakkında bir yargılama yapılarak uzun dava süreçlerinin yerine, Cumhuriyet savcısı , Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle yaptırımı belirler (CMK m.250/ 4). 

Bu suretle belirlenen hapis cezası Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması hâlinde Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya 51 inci maddesine göre ertelenebilir (CMK m.250/5). 

Belirlenen yaptırımlar hakkında, Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması halinde CMK’nın 231. Maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) da uygulanabilir (CMK m.250/6).

Seri muhakeme usulünü kabul eden kişi hakkında bu yarı oranındaki ceza verilirken, kişi teklif edilen ceza oranını kabul etmezse hakim karşısında yargılaması yapılır ve yarı oranda indirimden yararlanamaz. 

Ceza yargılamasının soruşturma aşamasını yürüten Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında yeterli şüphe oluşturacak delil elde etmesi ve kamu davasının açılmasını ertelememesi halinde iddianame düzenleyerek kamu davasını açmaktadır. Ancak seri muhakeme usulü sayesinde iddianame düzenlenmeden ve kovuşturma aşamasına geçilmeden hüküm kurulabilmektedir.

Örnekle anlatacak olursak, alkollu araç kullanma suçu sebebiyle seri muhakeme usulü için çağrılan bir kişiye hakim tarafından yapılacak yargılama neticesinde verilecek cezada yalnızca 1/8 oranında indirim uygulanabilecekken, savcı seri muhakeme usulünde uygun gördüğü ceza miktarını takdiren yarı oranında indirir. Bu hali ile seri muhakeme usulünün şüpheliler için avantajlı olduğunu söylemek mümkündür. 

Hangi Suçlar Seri Muhakeme Usulüne Tabidir?

(Detaylı Bilgi İçin Seri Muhakemeye Tabi Suçlar)

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 250. maddesinin birinci fıkrasında seri muhakeme usulünün uygulanacağı suçlar sayılmıştır:

  • Hakkı olmayan yere tecavüz (TCK madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra),
  • Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (TCK madde 170),
  • Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (TCK madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra),
  • Gürültüye neden olma (TCK madde 183),
  • Parada sahtecilik (TCK madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra),
  • Mühür bozma (TCK madde 203),
  • Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (TCK madde 206),
  • Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama (TCK madde 228, birinci fıkra),
  • Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (TCK madde 268),
  • 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar.
  • 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç.
  • 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen suç.
  • 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suç.

Seri Muhakeme Usulünün Şartları Nelerdir?

  • Suç, önödeme ve uzlaştırma kapsamında olmamalıdır.
  • Kanunda açıkça sayılan suçlardan birine yönelik yürütülen bir soruşturma olmalıdır.
  • Kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmiş olmalıdır.
  • Cumhuriyet savcısı, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı vermemiş olmalıdır.
  • Şüphelinin aydınlatılması ve müdafi huzurunda özgür iradesi ile usulün uygulanmasını kabul etmesi gereklidir.
  • Şüphelinin yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik halinin olmaması gereklidir.

Uygulanacak seri muhakeme usulünde şüphelinin yanında müdafinin de bulunması kanuni zorunluluktur. Bu sebeple davet tutanağını alarak savcının yanına giden şüphelinin avukatı yoksa bulunduğu şehirdeki barodan bir avukat tayin edilir.

Seri Muhakeme Usulü Kabul Edilmezse Ne Olur?

Şüpheli seri muhakeme usulünü kabul etmediği takdirde, normal soruşturma ve kovuşturma usulleri uygulanacaktır. Seri muhakeme usulü uygulanacak suçlar “mağdursuz” suçlar olarak düzenlendiğinden, bu suçlarda uzlaşma hükümleri uygulanmaz. 

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Gayrimenkul Satın Alarak Türk Vatandaşlığı Kazanma

Gayrimenkül Türk Vatandaşlığı | Vatandaşıl Hukuku | İzmir Hukuk Bürosu

11.04.2013 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 31.maddesi gereği Türkiye’de gayrimenkulü bulunan yabancılar 1 yıllık kısa süreli ikamet izni alabilmektedirler. Gayrimenkul satılmadığı sürece 1 yıllık kısa süreli ikamet izni her yıl yenilenecektir. Kanunun 42.maddesi gereği Türkiye’de kesintisiz 8 yıl ikamet izni ile kalan yabancılara süresiz ikamet izni verilecektir.

Yabancı uyruklu gerçek kişilere 250.000 ABD doları ve üzeri değerinde gayrimenkul satın almaları durumunda istisnai prosedürlerle Türk vatandaşlığı kazanma hakkı verilmektedir. Bu amaçla yabancıların; 250.000 ABD doları değerinde gayrimenkul satın almaları gerekir. Yabancılar  vatandaşlık alma başvurusunda gayrimenkulü bu amaçla satın aldığını belirtmelidir. Bu amaç aynı şekilde satın alma işlemi yapılırken tapuda da belirtilir. İlaveten söz konusu taşınmazın satın alınması ile birlikte üç yıl boyunca satılmaması da aranan diğer şartlardan biridir yani gayrimenkulü satın alan yabancı vatandaşlığı kazanmak amacıyla bu satın alma işlemini yaptığını ve üç yıl boyunca satmayacağını beyan etmelidir. 

Tapu prosedürleri tamamlandığında, yabancı kişi, Gayrimenkul sahibi uygunluk belgesi adı verilen belgeyi oturma izni istediği yer idaresine vererek başvuru yapabilir. Bu başvuru da sadece ikamet hakkı veya vatandaşlık talep edilebilir. 

Türkiye’de Gayrimenkul Satın Almak İsteyenlerin Dikkat Etmeleri Gereken Hususlar

  • Türkiye’de gayrimenkul alım-satım işlemleri Tapu Sicil Müdürlüğünde yapılmaktadır. Tapu Sicil Müdürlüğünde yapılmayan gayrimenkul alım-satım işlemleri hukuken geçersizdir. Bu nedenle gayrimenkul satın alacak yabancıların satış bedelini tapu sicil müdürlüğünde tapu kütüğüne imza atarken ödemelerini tavsiye ediyoruz. Gayrimenkul satın almak için alıcı %2, satıcı %2 olmak üzere toplam %4 oranında harç ödenecektir. Bu oranlar gayrimenkulün satış bedeli üzerinden hesaplanmaktadır.
  • Satın alınacak gayrimenkulün tapusu hemen alınamıyor ise veya projeden gayrimenkul alınacak ise mutlaka noterden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmasını öneriyoruz. Noterde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ilerde gayrimenkul tapusu verilmediğinde alıcıya mahkemeye başvurup gayrimenkulün kendi adına geçirilmesi hakkını verecektir. Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi noterde yapıldıktan sonra Tapu Sicil Müdürlüğüne götürülerek tapuya şerh ettirilmelidir. Bu şekilde sözleşme tapuya şerh edildiği taktirde artık satıcı yabancı müşterisine sattığı gayrimenkulü herhangi bir 3.şahsa satamaz. Sattığı taktirde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini tapuya ilk şerh ettiren kişi mahkemeye başvurarak gayrimenkulün kendi adına tescilini isteyebilecektir. Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi noterde düzenlenmek zorunda olup, bu durumda noterler tarafından satış bedeli üzerinden binde 5,4 oranında harç alınmaktadır.
  • Satın alınacak gayrimenkulün tapusu hemen alınamıyor ise veya noterden düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılamıyor ise alıcı ve satıcı arasında mutlaka yazılı bir sözleşme yapılmalıdır. Sözleşmede satın alınacak gayrimenkulün bilgilerinin eksiksiz olarak yazılması, satış bedeli, ödeme şartları vs hususlar bulunmalıdır. Taraflar arasında yapılan bu sözleşme noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile aynı sonuçları doğurmayacaktır. Bu nedenle noterde yapılan satış vaadi sözleşmesinde ısrarcı olmanızı tavsiye ediyoruz. Bu sözleşmeler tapuya şerh ettirilemeyeceği gibi gayrimenkul size verilmediğinde mahkemeye başvurup gayrimenkulün size verilmesini isteyemezsiniz. Sadece ve sadece verdiğiniz paranın geri iadesini isteme hakkına sahip olursunuz.
  • Herhangi bir ödeme yapmadan önce alınacak gayrimenkulün tapu kaydını incelemenizi, üzerinde haciz, ipotek veya sınırlı ayni haklar olup olmadığını öğrenilmelidir.  Bunun dışında gayrimenkulün geçerli imar durumunun ne olduğunu, askeri veya güvenlik bölgelerinde kalıp kalmadığı araştırılmalıdır. Zira yabancıların askeri veya güvenlik bölgelerinde kalan arazilerden satın alma işlemi kanunen yasaktır. 

Uzman ekibimizden hukuki danışmanlık almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Gürültülü Komşuya Karşı Ne Yapılabilir?

Gürültü Komşu

Gürültü Komşu | Komşuluk Hukuku | Av. Dilek Yavuz Uysal

Gürültülü Komşuya Karşı Ne Yapılabilir?

Kat Mülkiyeti Kanunu– KMK’nın 18. maddesine göre ister kiracı, ister ev sahibi olsun, komşular “birbirlerini rahatsız etmemek, doğruluk kaidelerine uymak, haklarını çiğnememek, yönetim planına uymakla” yükümlüdürler. Kat malikleri tadilat ve tefrişat nedeniyle komşularını rahatsız edebilir. Bu rahatsızlık zaman zaman yüksek sesli çalışma seklinde ortaya çıkabileceği gibi, zaman zaman da günün erken saatlerinde başlayan tadilatlar olarak karşımıza çıkabilmektedir. Peki bu durumda ne yapabiliriz?

  1. Kat mülkiyetini tesis eden yönetim planında mutlaka gürültü ve tadilata ilişkin kurallar ve sınırlamalar bulunur.  ( örneğin yüksek sesli müzik dinlenemez, balkondan halı çırpılamaz gibi) Herhangi bir adım atmadan önce yönetim planını inceleyerek, aykırı davranış olup olmadığını tespit etmeniz mümkündür. Aykırı davranış söz konusu ise, aykırılığın giderilmesi talebinizi ve şartları varsa manevi tazminat talebinizi mahkemeye yöneltebilirsiniz.
  2. Rahatsızlığı veren kişi kiracı ise mal sahibini bilgilendirerek kiracının aykırı davranışa son vermesi hususunda uyarılmasını talep edebilirsiniz.
  3. Kabahatler kanunu kapsamında kolluk ya da zabıtaya şikayette bulunarak gürültü yapan kişinin idari para cezası ile cezalandırılmasını sağlayabilirsiniz. 
  4. Tadilat sırasında balkonu daireye katma, odaları birleştirme vb. gibi belediye tarafından onaylı binanın imar planına ve mimari projeye aykırılık oluşturduğunu tespit ettiyseniz belediyeye şikayette bulunarak aykırı yapının kaldırılması sürecini başlatabilir; imar kirliliğine neden olma sebebi ile suç duyurusunda bulunabilirsiniz. 
  5. Yine tadilatlar esnasında iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine aykırı, insan hayatını tehlikeye sokan bir durumu tespit ederseniz T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İl Müdürlüğüne şikayet edebilirsiniz. 
  6. Tadilat komşu tarafından, doğrudan işçi çalıştırmak suretiyle yapılıyorsa ve SGK da geçici işyeri dosyası açılmadıysa; konunun incelenmesi için Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne şikayet edebilirsiniz. 
  7. Komşu, idari para cezasına rağmen aynı şekilde davranırsa son çare mahkemeye gitmektir. Bulunduğunuz yer sulh hukuk mahkemesine başvurarak komşunuzun gürültü yapmasını yasaklatabilirsiniz. Mahkeme, desibel ölçümü de yaptırarak bu konuda tedbir kararı verebilir. Komşunuz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın belirlediği değerlerin üzerinde gürültü yapıyorsa tedbir kararı vererek gürültü yapması yasaklanır.
  8. Tedbir kararına rağmen komşunuzun verdiği rahatsızlık sürerse, savcılığa başvurulabilir. TCK’nın 123. maddesindeki, “huzur ve sukûnu bozmak suçu” işlendiği iddiasıyla şikâyetçi olabilirsiniz. Bu suçun cezası üç aydan 1 yıla kadar hapistir. Delil durumuna göre dava açılıp komşunuz ceza alabilir.
  9. Kanunda son çare olarak taşınmazın satın alınmasına yönelik düzenleme vardır. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun “kat mülkiyetinin devri mecburiyeti” başlıklı 25. maddesine göre şikâyetçi olunan bir komşu, diğerlerini rahatsız ediyor, haklarını ihlal ediyor ve bu davranışlar da “çekilmez bir hal alıyor” ise şikâyetçi olan kat malikleri, o malikin mülkiyet haklarının kendilerine devredilmesini hâkimden isteyebilirler. Özetle, tüm komşular birleşerek “apartman yaşantısını çekilmez kılan” o komşunun dairesini mahkeme yolu ile satın alabilir.

Sürekli olarak ses yaparak diğer komşuları rahatsız eden kişiye veya tadilat sebebiyle rahatsızlık veren kişiye karşı polis, savcılığa suç duyurusu, mahkemeden tedbir talep etmek, yöneticiye veya ev sahibine bildirmek şeklinde başvurabileceğimiz yollar tercihe bağlı olup herhangi bir sıralamaya tabi değildir. Örneğin gürültü yapan bir komşunuzu ilk olarak yöneticinize bildirebileceğiniz gibi direkt Türk Ceza Kanununun ilgili maddeleri gereğince savcılığa da bildirebilirsiniz. 

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

Kira ve Taşınmaz Hukukuna İlişkin Diğer Yazılarımız İçin;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079