Kategori arşivi: İcra İflas Hukuku

Çekin İptali Davası

Çekin İptali Davası
Çekin İptali Davası

Çekin İptali Davası – İzmir Avukat

Çek Nedir?

Çek, ticari hayatta sıkça kullanılan, yeni girişimcilerin de tahsilat ve ödeme işlemlerini düzenlemek için yararlanabileceği bir evraktır. Kısacası çek sık kullanılan bir ödeme aracıdır.

Zayi Ne Demek?

Çekin zayi olması, çekin kullanılamaz hale gelmesi veya çek sahibinin iradesi dışında elden çıkması anlamına gelmektedir. Örneğin, çekin kaybolması, çekin çalınması, gasp edilmesi, çekin yanması, çekin yırtılması, içeriğinin okunamayacak derecede zarar görmesi, sel ve deprem gibi doğal afetler sonucunda çekin yok olması gibi durumlarda çekin zayi olması söz konusudur.

 Zayi Halinde Başvurulabilecek Kanuni Yollar

Çekin zayi olması halinde iptal edilmesine ilişkin başvurulabilecek kanuni yollar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(“TTK” ’nın) 818/1-s maddesinin açık yollamasıyla poliçenin iptaline aynı Kanun’un 757 ilâ 763. maddeleri ile 764/1. maddesinde yer verilen kurallardır.

1. Çekin İptali Davası Açılması: İradesi dışında çeki elinden çıkan lehtar veya cirantaların başvurabileceği ilk yol, TTK’nın 757. maddesinde öngörülen ödeme veya hamilin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesi nezdinde çekin iptali için dava açılmasıdır.

2. Çekin İstirdadını İsteme Davası Açılması: Çekin zayi olması halinde eğer çeki elinde bulunduran kişi biliniyorsa bu kişiye karşı çekin iadesi (istirdat) davası açılabilir.

3. Menfi Tespit Davası Açılması: İptal davası ve ödeme yasağına ilişkin dava açma hakkı bulunmayan keşidecinin başvurabileceği en önemli hukuksal yollardan birisi, menfi tespit davası açmaktır. Söz konusu davada, keşideci ancak çeki kötü niyetli olarak ele geçiren (bilerek borçlunun zararına hareket eden) hamile karşı borcunun bulunmadığının tespitini isteyebilir. 

4. Çekten Cayma : Çek elinden rızası hilafına çıkan keşidecinin sahip olduğu haklardan birisi de TTK’nın 799. maddesinde düzenlenen çekten cayma kurumudur. Buna göre, çek elinden rızası dışında çıkan keşideci, çekin ibraz süresi geçtikten sonra çekten cayabilir.

5. Çeki Haksız Olarak Ele Geçirenler Hakkında Suç Duyurusunda Bulunma: Uygulamada, çekin özellikle çalınma veya kaybolması gibi durumlarda çek elinden çıkan kişi tarafından faillerin bulunması amacıyla Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmakta ve bu suç duyurusu açılacak çek iptali davalarında bir delil olarak kullanılmaktadır.

Çekin İptali Davası

İradesi dışında çeki elinden çıkan lehtar veya cirantaların başvurabileceği ilk yol, TTK’nın 757. maddesinde öngörülen ödeme veya hamilin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesi nezdinde çekin iptali için dava açılmasıdır. Madde metnindeki çek (poliçe) elinden kişinin dava açabileceği şeklindeki ibareden keşidecinin de mahkemeye başvuruda bulunabileceği gibi bir anlam çıkmakta ise de Yargıtay, keşidecinin çekin iptali davası açamayacağına karar vermektedir. Ancak, Yargıtay bu gibi hallerde keşidecinin menfi tespit davası açma hakkının bulunduğunu da ifade etmektedir.

Çekin kaybolması, çalınması, gasp edilmesi gibi hallerden kaynaklı iptal davalarında, çekin 3. kişilerin eline geçmesi ve bankaya ibraz edilmesi tehlikesi bulunduğundan dolayı, bu gibi hallerde iptal davasında TTK’nın 757/1. maddesi uyarınca, muhatap bankanın çeki ödemekten men edilmesi de ihtiyati tedbir olarak istenmelidir. Madde metninde ödeme yasağı tedbirine hükmedilmesi için teminat yatırılması gerektiğine ilişkin açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, uygulamada mahkemelerce çek bedelinin %5 ile %15’i arasında değişen miktarlarda teminat yatırılması istenmektedir. Buna karşılık, çekin yanma, yırtılma gibi sebeplerle zayi olması halinde çekin 3. kişilerin eline geçme ihtimali bulunmadığından bu gibi durumlarda mahkemeden ödeme yasağı talep edilmesine gerek olmayacaktır. Mahkemece ödeme yasağına hükmedilmiş ve bu karar keşideciye tebliğ olunmasına rağmen hamile ödemede bulunan keşideci, TTK m. 646/2 gereği, hile veya ağır kusuru nedeniyle borcundan kurtulmuş sayılmayacağından iptal kararı hamiline tekrardan ifada bulunmak zorunda kalacaktır.  Kaldı ki, ödeme yasağı kararı verilmemiş olsa dahi borçlu, hileli veya ağır kusurlu bir şekilde üçüncü kişiye ödemede bulunursa, karar hamiline haksız fiil hükümlerine göre ödemede bulunmak zorundadır. Ödeme yasağı kararının tebliğinden sonra ödemede bulunan muhatap bankanın sorumluluğu doğacaktır ve muhatap banka, haksız fiil hükümlerine göre (TBK m. 49 vd.) sorumlu olacaktır. TTK’nın 759/1. maddesinin açık hükmü uyarınca, iptal davası ancak çeki eline geçiren kişinin bilinmemesi halinde açılabilir. Bu nedenle, dava hasımsız olarak açılmalıdır.

İptal davası açma yolunun seçilmesiyle birlikte vadesi gelmemiş olsa da ihtiyati bir tedbir olarak çeke ilişkin ödeme yasağı konulması talep edilmelidir. Uygulamada mahkemeler tarafından çeke ilişkin ödeme yasağı koymak için çek değerinin %15 oranında teminat talep edilmektedir. Alınacak tedbir kararıyla birlikte ilk aşamada çeke ilişkin risk ortadan kalkacaktır. Dava sonucunda da mahkeme tarafından çekin iptaline karar verildiğinde çek artık resmen iptal edilmiş olacaktır. Dava açılmaya karar verilmesi halinde çekin vade tarihi gelmeden işbu dava açılmalıdır. Vade tarihi geçen çeke ilişkin iptal davası açıldığında ödeme yasağına ilişkin bir tedbir kararı alınması mümkün olmayacak ve dava sonuçlanıp çek iptal edilene kadar risk devam edecektir. Uygulamada çek iptal davası masraflı bir yol olarak gözükse de hak sahibine tam koruma sağlaması sebebiyle çok daha fazla tercih edilmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, hasımsız olarak açılan çek iptal davası sonrasında mahkeme tarafından Ticaret Sicili Gazetesi’nde çekin kayıp olduğuna ilişkin ilanlar yayınlanır. İlandan önce veya sonra iptal kararı verilmeden bahse konu kayıp çek mahkemeye sunulursa ya da sunulmasa bile çeki elinde bulunduran kişi ortaya çıkarsa, dava istirdat davasına dönüşür ve mahkeme tarafından davacıya istirdat davası açması için süre verilir.

Çekin İptali Davasının Hukuki Sonuçları

Çekin iptali davası ile ilk olarak, iptal kararını alan kişinin hak sahipliğinin teşhisine imkan tanımasıdır. İptal kararı alan davacı, çek olmadan hakkını talep edebilme veya yeni bir çek verilmesini talep etme hakkına kavuşur. Bununla birlikte, iptal davası bir tespit davası niteliğini haiz olduğundan sadece senedin zayi olduğunu tespit eder. Dolayısıyla ortada bir eda davası bulunmadığından, karar lehine olan kişinin ilamların icrası yoluyla takip yapabilmesi mümkün değildir.

Çekin iptali davası  ile ikinci olarak iptale konu çekin teşhis fonksiyonunun ortadan kalkmasıdır. Bu kararla birlikte, borçlunun (keşidecinin) çekin hamili olarak gözüken kişiye ödeme yapma zorunluluğu ortadan kalkar. Çeki elinde bulunduran hamil iyiniyetli bile olsa artık keşideciye elinde bulunan çeke dayalı olarak başvurabilme hakkını kaybeder. Zira, iptal kararıyla birlikte zayi olan çekin hak sahipliğini teşhis işlevi ortadan kalkmıştır. İptal kararının bu sonucu, olumsuz sonuç olarak isimlendirilmektedir (Şaban Kayıhan, Kıymetli Evrak Hukuk, 7. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 90).

Mahkemece verilen bu karar maddi hukuk anlamında kesin hüküm teşkil etmez. Maddi hukuk yönünden mevcut hukuki durum aynen devam eder. İptal kararı, hakkın varlığına, içeriğine ve bu hak üzerindeki tasarruf yetkisine tesir etmez . İptal kararı, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği için karar uyarınca kendisine başvurulan kişi, çekten doğan tüm defileri ileri sürebilecektir. İptal kararı, maddi hukuk yönünden etkili değildir. Bu nedenle senet zilyedi üçüncü kişinin hukuki durumunda değişiklik yaratmaz. Çünkü, iyi niyetin korunması, iptal kararı ile sınırlandırılmamıştır. İptal kararı, sadece borçluya hamile ödeme yapma zorunluluğunu ortadan kaldırır, hamilin maddi anlamda bir alacağının bulunmadığını göstermez. Başka bir deyişle, çeki elinde bulunduran üçüncü kişinin hakkının sona erdiği ve onun yerine davacının hak sahibi olduğu sonucuna varılamaz. Böyle bir durumda, iyiniyetli hamilin başvurabileceği yol, iptal kararının iptali için bir dava açmak olmalıdır.

Senet iptal edilmiş fakat borçlu henüz ifada bulunmamış ve borçlu karar elinde bulunan kişiye yeni bir çek vermişse, iyiniyetli üçüncü kişi borçlu ile karar hamiline karşı istihkak davası açabilecektir. Buna karşılık, borçlu (keşideci) karar hamiline ödemede bulunmuşsa iyiniyetli üçüncü kişi ödemeyi alan tarafa karşı sebepsiz zenginleşme davası açabilir.

Borçlu (keşideci), iptal kararına istinaden iptal kararını ibraz eden karar hamiline ifada bulunmuşsa ve bu ödeme de TTK m. 646/1 ve m. 710/3’e uygunsa (hile veya ağır kusur yoksa), borcundan kurtulacaktır. Bu halde, senede zilyet olan iyiniyetli üçüncü kişi, borçluya karşı değil, karar hamiline karşı iptal kararının iptali istemiyle dava açacak ve iptal kararı alan karar hamilinin meşru hak sahibi olmadığını kanıtlamak suretiyle çek bedelini geri alabilecektir.

Sonuç olarak, artık borçlu olan kişinin alacaklı hamile karşı bir ödemede bulunma zorunluluğu bulunmayacaktır. Bu karar sonucunda, karar lehine olan kişi hakkını senetsiz (çeksiz) olarak talep edebilir. Bir başka ifadeyle, iptal kararı karar lehine olan kimsenin çeki ibraz etmeden hak sahibi olarak kabul edilmesine veya yeni bir çek düzenlenmesini talep etme imkanını sağlar. Borçlu iptal kararına güvenerek kararı alan kişiye ödeme yapmakla borcundan kurtulur. Ancak, yukarıda belirtildiği üzere, iyi niyetli üçüncü kişilerin iptal kararının iptali veya sebepsiz zenginleşme gibi davalarla gerçekten alacaklı olduklarını ispat etme hakları bulunmaktadır.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Haczedilen Araçların Satışı

Haczedilen Araçların Satışı

Haczedilen Araçların Satışı – İzmir Avukat

İcra talebi yazılı, sözlü veya elektronik ortamda icra dairesine bildirilerek icra işlemleri başlatılır. Borcun dayanağına göre takip türleri değişmektedir. Takibin türüne göre de kanunda borçluya bazı itiraz şekilleri ve süreleri tanınmıştır.

Usulüne uygun şekilde bir icra takibi başlatılınca yasal süreler içerisinde itiraz edilmezse takip kesinleşir. Kesinleşen takibe yönelik borçlunun mal varlıkları sorgulanabilir. Bu sorgulamalarda borçlunun çalışan olup olmadığı, banka hesapları, adına kayıtlı taşınır taşınmaz mevcut olup olmadığı gibi birçok hususa ulaşılabilir. Alacağın tahsili maksadıyla borçlu adına tespit edilen haczi caiz olan mal varlıklarına haciz koyulabilir. Haciz, kural olarak kesinleşmiş bir icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının ödenmesini sağlamak için bu yolda talepte bulunan alacaklı lehine, söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara icra dairesi tarafından hukuken el konulması olarak tanımlanır.

Haczedilen araçların satışında asıl olan taşınırın borçlu elinden alınarak fiilen borçlunun tasarrufundan çıkarılmasıdır. Taşınırın tutanak altına alınarak satış zamanına kadar borçludan alınıp yediemine teslim edilmesi veya mümkün olması halinde icra müdürlüğü kasasında muhafaza altına alınmasına fiili haciz denir. Ancak bir kısım taşınırlar kendilerine mahsus sicilin tutulduğu bir sisteme kaydedilirler. Araçlar da bu kısım taşınırlardan olup haczi için fiilen borçludan alınmasına gerek yoktur. Kayıtlarının tutulduğu Trafik Sicil Müdürlüklerine haciz müzekkeresi yazılarak sistem üzerinden haciz şerhi konulmasına kaydi/kayden haciz denir.

Haczedilen araçların şerhi, taşınırın bir başkasına devrini engellemektedir. Uygulamada kayden haciz işleminden sonra çoğunlukla malın satışına gidilmeden takibe konu borç ödenmektedir. Yani mahcuzun satışına gidilmeksizin kayden haczin varlığı dahi borçlu üzerinde ciddi yaptırım gücüne sahiptir. Hatta borçlu adına kayıtlı malvarlığına herhangi bir haciz işlenmeksizin icra takibinin başlatılması dahi borcun ödenmesine etkili olduğu görülmektedir.

İcra takiplerinde amaç takibe konu alacağın tahsili ile alacaklının hakkına kavuşmasını sağlamaktır. Yukarıda izah ettiğimiz üzere kesinleşen takiplerde tespit edilen malvarlığına kayden haciz işlendiği halde borcun tahsil edilemediğine sıkça rastlanmaktadır. Yani borçlunun adına kayıtlı malvarlığı olduğu halde borcun ifa edilmediği durumlarla karşılaşılmaktadır. Bu durumda alacaklı tarafından, icra dairesine yeterli miktarda masrafın yatırılması ile araç için fiili haciz/yakalama yoluna gidilmektedir. Zira malvarlığına haciz işlendiği halde malın tasarrufu borçluda olduğundan çoğu zaman tek başına kayden haciz borçlu üzerinde caydırıcı ve borcu ifa etme hususunda teşvik edici olmamaktadır.

Alacağın tahsili amacıyla fiili haczi gerçekleştirilen araç borçlunun tasarrufundan alınarak yediemin otoparkına teslim edilmektedir. Satış talebinden sonra, haczedilen araçların satışında  satışın gerçekleşmesi neticesinde elde edilen meblağın borcu karşılaması halinde takip dosyası infaz edilmiş olacaktır. Ancak uygulamada çoğu zaman işleyiş bu kadar basit olmayabilir. Fiili hacizli araç uzun süreler yediemin otoparkında kalıp çürümeye terkedilebilmektedir. İşte bu aşamadan sonra fiilen haczedilmiş ancak satılmayan araç sorunu ortaya çıkmaktadır. Öyle ki borcun ifası amacıyla fiili olarak haczedilen araç satılmadığından hem borç tahsil edilememiş olacak hem de araç sahibi araçtan mahrum kalacaktır. Bu hali ile direkt takibin tarafları olarak alacaklı ile borçlunun maddi kaybının dışında hacizli malın atıl bırakılması ile ülke ekonomisi bakımından da zarar meydana gelecektir. Haczedilen araçların satışında aracın satılmamasına neden olan birden fazla durum olabilir. Örneğin aracın üzerinde birden fazla haciz bulunması, hacizler arasında öncelikli alacakların olması (Rehinli alacaklar, Kamu alacakları, vergi borçları gibi), sıra cetveli düzenlendiğinde kendi alacağına sıra gelmeyeceği düşüncesi, araç değerinin düşük olması sebebiyle satış masraflarını veya alacak miktarını büyük bir kısmını karşılayamayacak olması ve diğer durumlar gösterilebilir.  Bu noktada Kanun ve mevzuat gereği borçluya da bir kısım yetkiler verilmiştir. Bunlar; İİK. Madde 106 gereği borçlunun satış istemesi ve yeni düzenleme ile getirilen, borçluya satış yetkisi verilmesini (Rızai satış) verebiliriz.

Borçlunun Satış İstemesi:

Uygulamada sık karşılaşılmasa da borçlu, kendi hacizli malının veya icra takibi neticesinde paraya çevrilmesi talep edilen malının cebri icra yoluyla satışını talep edebilmektedir. İİK. Madde 106: “Alacaklı veya borçlu, hacizden itibaren bir yıl içinde haczolunan malın satışını isteyebilir.” hükmü gereğince borçlu da hacizli aracının cebren satılmasını isteyebilecektir. Yani haczedilen aracın cebri icra ile ihaleye çıkarılarak icra müdürlüğü eli ile satılmasını isteyebilecektir. İkinci bir yol ise aşağıda değineceğimiz rızai satıştır.

Borçluya satış yetkisi verilmesi (Rızai Satış):

MADDE 111/a- (Ek:24/11/2021-7343/12 md.)

Borçlu, kıymet takdirinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde haczedilen malının rızaen satışı için kendisine yetki verilmesini talep edebilir. Kıymet takdiri yapılmadığı durumlarda borçlu da kıymet takdiri yapılmasını isteyebilir. İcra müdürü, kıymet takdirinin kesinleşmesinden sonra cebrî satış işlemlerini durdurarak borçluya on beş günlük süre verir. Borçluya verilen sürenin başlangıcından üçüncü fıkra uyarınca verilen icra mahkemesinin kararına kadar geçen sürede alacaklı bakımından satış isteme süresi işlemez.

Rızai satışta bedel, malın muhammen kıymetinin yüzde doksanına karşılık gelen miktarı ile o malla güvence altına alınan ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından hangisi fazla ise bu miktarı ve ayrıca bu miktara ilave olarak bu aşamaya kadar bu mahcuz için yapılan takip masrafları toplamından az olamaz.

Borçluyla anlaşan alıcının belirlenen bedeli birinci fıkra uyarınca borçluya verilen on beş günlük süre içinde dosyaya ödemesi hâlinde icra müdürü, gerekli bilgi ve belgeleri temin ettikten sonra yukarıda belirtilen şartların bulunduğunu tespit ederse satışın onayı ile malın devir ve teslim işlemlerinin yapılmasına karar verilmesi için dosyayı derhâl icra mahkemesine gönderir. Mahkeme, en geç on gün içinde yapacağı inceleme sonucunda dosya üzerinden talebin kabulüne veya reddine kesin olarak karar verir. Kabul kararıyla malın mülkiyeti alıcıya geçer ve tüm hacizler kaldırılarak devir ve teslim işlemleri gerçekleştirilir. Ret kararı verilmesi hâlinde yatırdığı bedel alıcıya iade edilir…

Görüleceği üzere yeni düzenleme ile, borçluya, cebri icra takibi esnasında haczedilen araçların satışında rızaen satış hakkı tanınmıştır. Kıymet takdiri raporunu tebliğ alan borçlu, (Kıymet takdiri raporu alınmamışsa yine talep ile yeteri miktarda masrafı yatırılarak rapor aldırılabilir) 7 gün içerisinde, icra dairesinden, malın rızaen satışı için yetki isteyebilir. Bu istek neticesinde, icra müdürü, borçluya, 15 günlük bir süre verir. Borçlu bu süre içinde aracın alacaklısı ile aracın muhammen bedelinin %90’ından az olmamak koşulu ile anlaşıp satış değerini icra dosyasına ödemesi gerekmektedir. Bedelin dosyaya yatırılmasını müteakip İcra müdürü gerekli belgeleri temin ettikten sonra satışın onayı için dosyayı derhal icra mahkemesine gönderir. Borçlunun rızaen yaptığı satış, icra hukuk mahkemesince tasdik edilmediği sürece tescil gerçekleşmeyecektir. İcra hukuk mahkemesi rızai satışa ilişkin incelemesini, 10 gün içerisinde karar bağlamakla yükümlüdür.

Aracı haczedilen ve yediemin otoparkında uzun süre bekletilen ve kullanılmadığından çürümeye terkedilen bir aracın satılmasının borçlunun da yararına bir işlem olduğu açıktır. Zira haczedilen malvarlığı değer kaybetmeden satılması ile borçlunun da pasif varlığı azalacak belki de borç miktarı katlanmadan ifa edilecektir. Kısaca değindiğimiz üzere cebri icra neticesinde haczedilen malın satışını borçluda talep edebilmekte hatta yetki alınarak bizzat satışı dahi yapılabilmektedir.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

İcra Daireleri Başkanlığı’nın Görevleri

İcra Daireleri Başkanlığı’nın Görevleri

İcra Daireleri Başkanlığı’nın Görevleri – İzmir Avukat

8 Kasım 2022 tarihinde Resmi Gazetede “İcra Daireleri Kuruluş ve Görevleri İle Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” yayımlanarak yürürlüğe girdi. 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’na dayanılarak hazırlanan yönetmelik ile İcra Daireleri Başkanlığı kurumu ve görevleri düzenlendi.

İcra Daireleri Başkanlığının Kuruluşu ve Yetki Çevresi

Yönetmeliği 4. maddesi ile İcra Daireleri Başkanlığının yıllık gelen dosya sayısı yüz bin ve üzeri olan illerde İcra İşleri Dairesi Başkanlığı’nın teklifi ve Adalet Bakanı’nın onayıyla yetki çevresi de belirlenmek suretiyle İcra İşleri Dairesi Başkanlığı’na bağlı olarak bir veya birden fazla icra daireleri başkanlığı kurulabilir şeklinde düzenlenmiştir.

İcra Daireleri Başkan ve Başkan Yardımcısının Atanmaları Nasıl Yapılır?

Yine yönetmelik kapsamında İcra daireleri başkanlığına atanabilmek için;

  • Adli yargı hâkim veya Cumhuriyet savcısı olma,
  • Başkanlar için birinci sınıf olma, icra daireleri başkan yardımcılığına ise birinci sınıfa ayrılma,
  • İlgili adayların muvafakatleri,
  • Bakanlıkça atama kararı gerekmektedir.

İcra daireleri başkanı ve başkan yardımcıları hakkında, İcra ve İflâs Kanununda hüküm bulunmayan hâllerde Hâkimler ve Savcılar Kanununun Bakanlık merkez kuruluşunda çalışan hâkimlere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiştir.

İcra Daireleri Başkanlığı’nın Görevleri Nelerdir?

Yönetmeliğin 7. maddesi ile icra daireleri başkanlığının görevleri düzenlenmiş olup; bunlar:

  • İcra ve iflâs dairelerini daimî gözetim ve denetim altında tutmak.
  • İcra ve iflâs dairelerinin idari işlerine bakmak.
  • İcra ve iflâs dairelerinin verimli, uyumlu ve düzenli bir şekilde çalışmasını sağlamak.
  • Büronun denetimini yapmak.
  • Adalet müfettişlerince ve Cumhuriyet savcılarınca icra ve iflâs dairelerinde yapılan denetimler sonucunda düzenlenen denetim raporlarında belirtilen eksik, hatalı ve yanlış uygulamaların giderilmesi ve tekrar etmemesi için gerekli tedbirleri almak.
  • İcra ve iflâs dairelerinin iş bölümünü onaylamak.
  • İcra ve iflâs dairesi açılmasını, kapatılmasını veya icra ve iflâs işlerinin bir dairede birleştirilmesini Başkanlığa teklif etmek.
  • İflâs dairesi bulunmayan mahallerde ihtiyaç hâlinde iflâs işlerine bakacak icra dairesini belirleyerek Başkanlığın onayına sunmak.
  • İcra ve iflâs dairelerine gelen takip ve diğer işlerin; daireler arasında eşit ve adil dağıtılması, kalitenin artırılması, etkin, hızlı ve verimli bir iş ortamının sağlanması amacıyla Bakanlıkça belirlenen tevzi kriterlerini uygulamak ve bu kriterlere ilişkin önerilerini Başkanlığa bildirmek.
  • Aynı mahalde birden fazla icra ve iflâs dairesi bulunan yerlerde icra personeli ile diğer personelin hangi dairede görev yapacağına karar vermek, bir ayı geçen daireler arası görevlendirmeleri karar tarihinden itibaren yedi gün içinde Başkanlığa bildirmek.
  • İcra başmüdürü ve icra müdürünün herhangi bir nedenle görevde bulunamaması hâlinde icra müdürlüğüne aynı mahalden kimin vekâlet edeceğine karar vermek ve karar tarihinden itibaren yedi gün içinde Başkanlığa bildirmek.
  • İcra ve iflâs dairelerinde icra müdürü, icra müdür yardımcısı ve icra kâtibinin bulunmaması hâlinde yetki çevresindeki icra kâtipleri arasından geçici görevlendirme yapmak ve karar tarihinden itibaren yedi gün içinde Başkanlığa bildirmek.
  • İcra ve iflâs dairelerinde çalışmak üzere görevlendirilen diğer personelin hangi dairede görev yapacağını belirlemek.
  • İcra ve iflâs dairesi başmüdürünün veya başmüdürün bulunmadığı yerlerde icra müdürünün yıllık izin talepleri ile tüm icra personelinin Devlet Memurları Kanununun 104 üncü maddesinin (C) fıkrası gereğince mazeret izni taleplerini değerlendirerek gerekli işlemleri yapmak.
  • İcra personelinin hastalık raporlarının Devlet Memurlarına Verilecek Hastalık Raporları ile Hastalık ve Refakat İznine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygunluğunu incelemek ve gerektiğinde bu hususa ilişkin iş ve işlemleri yapmak.
  • Başkanlığın teklifi üzerine Bakanlıkça ataması yapılan aday memurların adaylık eğitimlerine ve asli memurluğa atanmalarına ilişkin gerekli iş ve işlemleri yapmak.
  • Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası kapsamında istihdam edilen personel ile ilgili Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar doğrultusunda sözleşme imzalamak, sözleşmelerin feshine veya yenilenmemesine ilişkin teklifleri sunmak.
  • İcra ve iflâs dairelerinin etkinliğinin ve verimliliğinin artırılmasına yönelik olarak her yılın Ocak ve Temmuz aylarında faaliyet raporu düzenleyerek Başkanlığa sunmak.
  • Lisanslı Yediemin Depoları Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda lisanslı yediemin depolarını denetlemek.
  • Bakanlık tarafından verilen diğer görevleri yerine getirmek.
  • Mevzuattan kaynaklanan diğer görevleri yerine getirmek.

İcra Daireleri Başkanının Görevleri Nelerdir?

İcra daireleri başkanının görevleri yönetmeliğin 8. maddesinde belirtilmiş olup; aşağıdaki gibidir:

  • İcra daireleri başkanlığını yönetmek ve temsil etmek.
  • İcra ve iflâs dairelerinin daimî gözetim ve denetimini yapmak.
  • İcra ve iflâs dairelerinin idari işlerine bakmak.
  • İcra ve iflâs dairelerinin uyumlu, verimli ve düzenli çalışmasını sağlamak, bu konuda gerekli tedbirleri almak.
  • İcra ve iflâs daireleri arasında koordinasyonu sağlamak ve planlamalar yapmak.
  • İcra daireleri başkanlığınca 7 nci maddede düzenlenen hususlara ilişkin iş ve işlemleri yerine getirmek veya yapılmasını sağlamak.
  • İcra daireleri başkanlığının iş bölümünü yapmak.
  • Büronun uyumlu, verimli ve düzenli bir şekilde çalışmasını sağlamak.
  • Doğru ve güvenilir adli istatistikler elde edilebilmesi amacıyla verilerin sisteme doğru, eksiksiz ve zamanında girilmesini sağlamak ve denetlemek.
  • Bakanlık tarafından verilen diğer görevleri yapmak.
  • Mevzuattan kaynaklanan diğer görevleri yapmak.

İcra Daireleri Başkanlığının Denetimi Nasıl Yapılır?

İcra Daireleri Başkanlığı, adalet bakanlığı müfettişleri tarafından yapılacak denetime tabiidir.

İcra ve iflâs Dairelerinin Denetimi Nasıl Yapılır?

Yönetmelik ile icra ve iflâs dairelerinin, icra daireleri başkanlığının daimî gözetimi ve denetimi altında olduğu düzenlenmiştir. İcra daireleri başkanlıkları görevlerini fiili olarak gerçekleştirebilecekleri gibi UYAP sistemi üzerinden de yerine getirir.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

İcra Takibinde Dayanak Belge

İcra Takibinde Dayanak Belge

İcra Takibinde Dayanak Belge – İzmir Avukat

İcra Takibi Nedir

İcra takibi, alacaklının alacağını tahsil etmek amacıyla borcunu ifa etmeyen borçludan alacağını devlet gücü ile tahsil edebilmek için İcra Müdürlüğü nezdinde başlattığı takiptir. İcra takibi ilamlı ve ilamsız olmak üzere iki türe ayrılır. İlamlı icra bir mahkeme kararına dayanılarak başlatılan icra türüdür. İlamsız icra ise ortada bir mahkeme kararı bulunmaksızın para ve teminat alacaklarının tahsili için başlatılabilecek icra türüdür. Ayrıca para veya teminat niteliğinde olmasa da kiralanan bir taşınmazın tahliyesi de icra müdürlüğünden ilamsız icra yolu ile istenebilir.

Türk hukukunda ilamsız icralar ise üç türe ayrılır. Bunlar genel haciz yoluyla takip, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip ve kiralanan taşınmazların tahliyesi yollarıdır.

Bu yollardan sadece genel haciz yoluyla takip belge olmadan herkese karşı yapılabilir. Uygulamada örnek 7 olarak geçen bu takipte bir kişi elinde hiçbir belge, senet, noter evrakı, dekont vs. olmadan icra takibi yapabilir. Hatta hiçbir belgeye dayanmayan-kötüniyetli bile olsa- bu takip sonucu haciz işlemine geçilip satış bile yapılabilir. Bunun dışındaki icra takiplerinde borcun sebebini gösterir dayanak belge sunulması zorunludur.

Belge Kavramı

İspata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları Türk hukukuna göre belgedir. Buna göre senet ve belge kavramlarını mutlak surette birbirinden ayırmak gerekir. Belge kavramı kesinlikle üst bir kavramdır, zira senet niteliğini haiz her belge aynı zamanda bir senet teşkil etmektedir.

İİK’nun 58/3. maddesi gereğince; alacak bir belgeye dayanmakta ise, belge aslının veya alacaklı yahut mümessili tarafından tasdik edilmiş borçlu sayısından bir fazla örneğinin takip talebi anında icra dairesine verilmesi ve ayrıca Hukuk Genel Kurulunun 02.02.2000 tarih ve 2000/12-50 Esas, 2000/47 sayılı kararında da açıklandığı üzere İİK’nın 61/l. maddesi (2). cümlesi gereğince de belgenin onaylı bir örneğinin ödeme emri ile birlikte borçluya gönderilmesi zorunludur.

İİK’nın 58. ve 61. maddelerine göre ayrıca takibe itiraz edilmesi şikayet yoluyla ödeme emrinin iptaline engel değildir.

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Tarih:15.03.2016 Esas: 2015 / 31332 Karar: 2016 / 7597 ” ….. Takibe İtiraz Edilmiş Olması, Dayanak Belgelerin Eklenmemiş Olması Nedeniyle Şikayet Yoluyla Ödeme Emrinin İptalini İstemeye Engel Değildir…”

Uygulamada bir mahkeme kararına dayanan ilamın icrası durumunda ise gerekçeli kararın icra emri ile birlikte tebliğ edilmesine gerek olmadığı, borçlunun zaten aleyhine sonuçlanan davadan haberdar olduğu kabul edilerek ilamın tebliğini zorunlu olmadığı yönünde kararlar mevcuttur.

İcra Takibini Şikayet Süresi Nedir?

İcra İflas Kanunu’nun ilgili hükümleri ile yerleşik Yargıtay içtihatları dikkate alındığında dayanak belge suretlerinin ödeme emri ile birlikte borçluya tebliğ edilmemesi durumunda icra takibinin yapıldığı yerdeki İcra Hukuk Mahkemesi’ne şikayet başvurusunda bulunulmalıdır.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Emekli Maaşına Haciz Konulabilir Mi?

Emekli Maaşına Haciz Konulabilir Mi? – İzmir Avukat

İcra takibi sırasında alacağın tahsili için başvurulan bir yol olan maaş haczi, ile alacaklı, çalışanların maaşına haciz koyabilir. Buna uygulamada maaş haczi denmektedir. Peki, emekli maaşına haciz konulabilir mi? Emekli maaşına nasıl haciz konulur? Maaş haczi nasıl kaldırılabilir?

Hakkında icra takibi başlatılmış olan bir kişi, kamu veya özel sektör fark etmeksizin çalıştığı taktirde; icra müdürlüğünce, bağlı olarak çalıştığı işverene, İcra ve İflas Kanunu’nun 355 vd. maddeleri uyarınca maaş haczi müzekkeresi gönderilir. Buna göre; haciz yazısını alan işveren, bir hafta içinde haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve ücretinin miktarını icra dairesine bildirmeye ve borç bitinceye kadar icra dairesinin hacizce haczolunan miktarı borçlunun maaş veya ücretinden keserek hemen icra dairesine yatırmaya mecburdur. İşverenin bu müzekkereye uymaması suç oluşturur ve savcılık nezdinde hakkında suç duyurusunda bulunulabilir.

Peki, emekli maaşında durum nasıl?

Emekli maaşının haczi Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında yalnızda belirli borçlar bakımından gerçekleştirilebilir. İlgili düzenlemeye göre, SSK prim alacakları ve nafaka alacakları dışında emekli maaşının haczi mümkün değildir.

Ancak bu durumların dışında borçlunun rızası ile iki durumda emekli maaşına haciz konulabilir. Öncelikle, eğer borçlu, borcuna ilişkin emekli maaşından kesinti yapılmasına yönelik icra dairesine muvafakat verir ise emekli maaşı haczedilebilir. Bir diğer durum ise bankalar ile yapılan kredi sözleşmelerinde eğer borçlu bankaya emekli maaşından kesinti yapabilmesine yönelik bir yetki tanımış ise ilgili sözleşme hükümleri kapsamında banka hesaptan tek taraflı kesinti yapabilir.

Maaş haczini kaldırmak için iki yol bulunmaktadır.
Bunlardan ilki usulsüz bir işlem varsa iptalini sağlamaktır. Örneğin icra dosyasında usulsüz işlem yapılmışsa mesala tebligatlar usulüne uygun değilse, eski dosya işlemden kaldırıldıktan sonra usule aykırı harç ödenmeden yenilenmişse icra mahkemesine başvurarak maaş haczinin kaldırılması sağlanabilir.

Maaş haczi nasıl kaldırılır sorusunun bir diğer cevabı ise borcun ödenmesidir. Burada belirtmemiz gereken temel husus, borcun tamamının ödenmesidir. Borçluya çıkarılan ödeme emrinde vekalet ücreti, icra dosya masrafları, harç ve giderler gibi borç kalemleri bazen bulunmadığı için, borcunu ödemek isteyen borçlu karşı tarafın avukatı ile iletişime geçerek borcunu ödemek istediğini belirtmeli veya icra dairesine giderek güncel borç miktarının gösterir kapak hesabı çıkartmalı akabinde borcunu ödemelidir.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Hacze İştirak Nedir?

Hacze İştirak Nedir?

Hacze İştirak Nedir – İzmir Avukat

Borçluya ait bir malı önce haczeden alacaklının haczine, aynı borçlunun alacaklılarının da bu hacze katılmasıdır. Aynı mal için, birden fazla haciz konulması hâlinde hacze iştirak gündeme gelir. Hacze takipli iştirak olabileceği gibi, yasada belirtilen nedenlerin varlığı hâlinde hacze takipsiz iştirak de mümkündür.

Hacze iştirak, satılan malın bedeli icra veznesine girinceye kadar istenebilir. İcra Müdürü hacze iştirak talebinde bulunanın haciz isteme yetkisinin gelip gelmediğini inceler. Haciz isteme yetkisi gelmiş ise, İİK’nın 100. maddesindeki koşulların varlığı hâlinde talebi kabul eder. Haciz isteme hakkı, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir sene geçmekle düşer. Haciz talebi kanuni müddeti içinde yapılmaz veya geri alındıktan sonra bu müddet içinde yenilenmezse de dosya işlemden kaldırılır. Bu durumda sadece takip dosyası işlemden kaldırılır, takip düşmez. Yenileme talebi üzerine alacaklı aynı takip dosyası üzerinden yeniden haciz isteyebilir.

Hacze İştirak Usulü:

İcra İflas Kanunu Madde 100 – İlk haciz üzerine satılan malın tutarı vezneye girinceye kadar aynı derecede hacze iştirak edebilecek alacaklılar :

1- İlk haciz ilâmsız takibe müstenitse takip talebinden ve ilâma istinat ediyorsa dava ikamesinden mukaddem yapılmış bir takip üzerine alınan aciz vesikasına,

2- Yukarıki fıkrada yazılı tarihlerden önce açılmış bir dava üzerinden alınan ilama,

3- Aynı tarihlerden mukaddem tarihli resmî veya tarih ve imzası tasdikli bir senede,

4- Aynı tarihlerden mukaddem tarihli resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri makbuz veya vesikaya istinat eden alacaklılardır. Bu suretle iştirak halinde icra dairesi müracaat üzerine aynı derecedeki alacaklıların bütün alacaklarına yetecek nisbette ilave suretile hacizler yapar. Bunların haricindeki alacaklılar ancak evvelki dereceden artacak bedeller için hacze iştirak edebilirler.

Dolayısıyla hacze iştirakin şartları şu şekilde özetlenebilir;

1.Hacze iştirak edecek alacaklı borçluya karşı bir takip başlatmış ve bu takibi kesinleştirmiş olmalıdır. Dolayısıyla alacaklı, haciz isteme yetkisine sahip olmalıdır.

2.Hacze iştirak edecek alacaklının alacağı ilk haciz ilamsız takibe dayanıyorsa, ilk haczin takip talebinden önce; ilk haciz ilamlı takibe dayanıyorsa ilamın verilmiş olduğu davanın açıldığı tarihten önce doğmuş olmalıdır.

3.Alacak kanunda sayılan belgelerden birine dayanmalıdır. Bu bağlamda alacak aşağıda sayılan belgelerden biriyle ispat edilmelidir.

4. İlk haciz ilamsız takipse takip talebinden ve ilamlı takipse dava tarihinden önce yapılmış bir takip üzerine alınan aciz vesikası, dava üzerine alınan ilam, dava tarihinden önceki tarihli resmi veya tarih ve imzası tasdikli bir senet, dava tarihinden önceki tarihli resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri makbuz veya belge.

Hacze İştirakta İtiraz Usulü:

Hacze iştirak etmek isteyen alacaklı iştirak talebinde bulunduğunda icra dairesi, borçlu ve alacaklılara iştirak talebini bildirir. Zira bu durumdan aleyhine olacak şekilde borçlu ve alacaklı etkilenecektir. Borçlu veya alacaklılar; bu talebin kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz etmezlerse hacze iştirak talebi kesinleşir. İtiraz ve dava prosedürü borçlunun eşinin evlilik ilişkisinden kaynaklı alacakları; velayet, vesayet altındaki küçüğün vasi veya veliden kaynaklanan alacakları bakımından geçerlidir. İtiraza ilişkin açılacak davaya basit yargılama usulüne göre bakılır.

Hacze İştirak İle İlgili Yargıtay Kararları

YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ E. 2015/6843 K. 2017/3309 T. 20.11.2017

Kamu alacağının hacze iştiraki açısından ilk haczin dayandığı alacağın niteliği ile ilgili bir ayrım yapılmadığından ilk haczin dayandığı alacak hangi sebepten doğarsa doğsun kamu alacağı için satıştan önce haciz konulmuşsa ilk hacze iştirak eder. Üçüncü kişiden sonra birden çok kamu alacaklısı tarafından haciz konulması halinde, haciz sahibi bütün kamu alacaklılarının ilk hacze iştirakinin kabulü gerekir.

YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ E. 2016/1096 K. 2017/977 T. 30.3.2017

Asıl ve birleşen davalar sıra cetveline şikayete ilişkindir. Mahkemece, dosya kapsamına göre, asıl dosyada şikayet olunana 44. sırada yer verildiği, adı geçen şikayetçinin kendisinden öncekilerin sırasına itiraz etmediği, şikayete konu sıra cetveli iptal edilse dahi bu şikayetçiye pay ayrılmayacağından, şikayetinde hukuki yararı bulunmadığı; birleşen dosyada şikayetçi icra dosyalarındaki tarihlerin hatalı olduğunu iddia etmiş ise de takip borçlularının sürelerden feragat etmesinin üçüncü kişilere tesir etmeyeceği, ödeme süresinin dolduğu gün itibariyle ihtiyati haczin kesin hacze dönüşeceği, alacağının dayanağı olan belgelerin de İİK’nın 100. maddesi anlamında hacze iştirak hakkı vermeyeceği; diğer birleşen dosyada şikayetçi vergi dairesinin şikayetinde haklı olduğu, 6183 Sayılı Yasa’nın 21. maddesine göre ilk hacze iştirak hakkı bulunduğu gerekçesiyle, asıl ve birleşen bir dosyadaki şikayetlerin reddine, diğer birleşen dosyadaki şikayetin kabulüyle sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.

YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ E. 2015/6450 K. 2016/4302 T. 3.10.2016

Dava, sıra cetveline şikayete ilişkindir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 69. maddesinde; “Her amme idaresi, diğer bir amme idaresi tarafından yapılan hacizlere, amme alacağı bu haciz tarihinden önce tahakkuk etmiş olmak şartiyle, haczedilen mallardan herhangi biri paraya çevrilinceye kadar iştirak edebilir. Hacze iştirak halinde, hacizli malın bedelinden ilk önce haczi yapan dairenin alacağı tahsil olunur. Artanı hacze iştirak tarihi sırası ile alacaklarına mahsup edilmek üzere, hacze iştirak eden dairelere ödenir.” hükmünü içermektedir. Somut olayda Karaman İcra Müdürlüğünün dosyasında düzenlenen sıra cetvelinde Karaman Vergi Dairesinin hacizleri şikayetçinin haczinden öncedir. Bu nedenle öncelikle ödenmesi gerekir. Sıra cetvelinin bu nedenle iptali gerekirken garameye tabi tutulması doğru görülmemiştir.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Borcunu Ödemeyen Kişilere Hapis Cezası Var Mı?

Borcunu Ödemeyen Kişilere Hapis Cezası Var Mı?

İcra Borcunu Ödemeyen Kişilere Hapis Cezası Var Mı? – İzmir Avukat

Borçluların en çok merak ettiği konulardan bir tanesi borçları yüzünden haklarında tutuklama kararının verilip verilmeyeceğidir. Bununla birlikte borçlular, icra borcunu ödeyememeleri sebebi ile herhangi bir yaptırımla karşılaşıp karşılaşmayacakları konusunda da tedirgindir. Öncelikle hiçbir borçtan dolayı hakkınızda hapis veya tutuklama kararı verilemeyeceğini belirtelim. Anayasamızın 38. maddesi gereği hiç kimsenin bir sözleşmeden dolayı özgürlüğünün kısıtlanması mümkün değildir. Tutuklama kararının çıkması için farklı sebeplerin oluşması gerekmektedir. Bu sebeplere de icra ve iflas kanununda yer verilmiştir. Borçludan alacağını tahsil edemeyen alacaklı, alacağını zorla tahsil hakkına sahiptir. İcra İflas Kanunuda düzenlenen bu cebri icranın etkili kılınması için ayrıca yasada borçluya birtakım yükümlülükler getirilmiştir. Borçlunun yükümlülüklerini yasada öngörülen biçim ve kapsamda yerine getirmemesi halinde de birtakım yaptırımlar getirilmiştir. Bunlara icra iflas suçları denilmektedir. Kanun maddesi ile inceleyecek olursak :

İcra Suçları Nelerdir?

  1. Alacaklısını zarara sokmak kastıyla malvarlığını eksiltme (md. 331)
  2. Kendi eylemiyle aczine neden olma veya durumunu bilerek ağırlaştırma (md. 332)
  3. Ticaret Şirketlerinde yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastıyla ticari işletmenin borçlarını ödemeyerek alacaklıları zarara sokma (md. 333/a)
  4. Üzerinde kiralayanın hapis hakkı bulunan eşyanın kaçırılması ve tahliyesi gereken yerin başkasına işgal ettirilmesi (md. 335)
  5. Mal beyanında bulunmama (md. 337/1)
  6. Ticareti terk hükümlerine aykırı davranma (md. 337/a)
  7. Gerçeğe aykırı beyanda bulunma (md. 338)
  8. Mal beyanından sonra mal ve kazançta meydana gelen artışı bildirmeme (md. 339)
  9. Taahhüdü ihlal (md. 340)
  10. Çocuk tesliminden kaçınma (md. 341)
  11. Hükmen teslim edilen taşınmaza ve gemiye tekrar girme (md.342)
  12. İlam hükümlerinin infazına karşıı koyma (md. 343)
  13. Nafaka borcunu ödememe (md. 344)
  14. Gerektiği halde sermaye şirketinin iflasını istememe (345/a)
  15. Yarar sağlamak için artırmadan çekilme (345/b)

B. 338/2. md: Hakkında aciz vesikası alınan borçlu asgari ücretin üzerinde bir geçim sürdüğünün mahkeme kararıyla tespitinden itibaren aciz vesikasına bağlı borcunu bir ay içinde borç ödeninceye kadar icra dairesine yatırmaz ise bir yıla kadar tazyik hapsine karar verilir.

C. 340. md: lll. madde gereğince ya da alacaklının rızasıyla icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme koşulunu geçerli bir nedeni olmaksızın yerine getirmeyen borçlunun üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir.

Bunları uygulamadaki hali ile örnekleyecek olursak :

  • Haciz geleceği için yanlış mal beyanında bulunarak mal varlığını eksik göstermek ve bu sebeple alacaklının mağdur edilmesi durumunda da hapis cezası verilecektir.
  • Borçluların, borçlarını ödemek için kendilerine sunulmuş olan şartları mazeret
  • belirtmeksizin ihlal etmesi durumunda hapis cezası verilecektir.
  • Boşanma sonrası doğan nafaka kararına uymayarak zamanında ödeme gerçekleştirmeyenlere tazyik hapsi verilir.
  • Çocukların velayetlerini ellerinde bulunduran kişilere çocukların teslimi sırasında sıkıntı çıkarılması ve karar uyulmaması durumunda da yine hapis cezası verilir.
  • Kiracının borcunu ödememesi ve ev sahibinin mağdur edilmesi durumunda hapis kararı çıkarılır.
  • Yaptıkları iflas ve konkordato faaliyetlerinde kişisel menfaat gözetenlere de mahkumiyet cezası verilecektir.
  • Belirlenmiş olan ticari usullere aykırı hareket edenlere özgürlüğü kısıtlayıcı cezalar verilir.
  • Konkordato faaliyetlerinde kasten ve hile yapmak sureti ile tarafları zarara uğratanlara da mahkumiyet cezası verilecektir.

Salt icra borcu sebebi ile özgürlüğü kısıtlayıcı ceza verilemeyeceğini söylesek de bazı durumlarda, icra borcunu ödemeyen kişilere hapis cezası verilebileceğini söylemek mümkündür.

Peki Tutukluluk ve Cezaevi Süreci Nedir?

Tazyik hapsi borçlunun borcunu ödeme görevini ifa etmesi adına zorlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Borçlular için hapis cezasını doğuran iki temel sebep vardır :

  1. Mal beyanında bulunmaması ya da beyanının gerçeği yansıtmıyor olması : Borçluların, alacaklı ya da icra görevlileri karşısında borcunu ödemeyi yazılı bir şekilde beyan etmesi ancak bu beyanı yerine getirmemesidir.
  2. Vaktinde ödeme gerçekleştirmeyenlere, ya da sebep göstermeden ödeme görevini yerine getirmeyenlere alacaklı şahsın şikayetiyle 3 aya kadar tazyik hapsi verecektir. 3 aylık hapis süresi dahilinde icra dairesinde bulunan vezneye borcunu yatıran şahıs tahliye edilecektir.

Mahkumiyetten kurtulmak adına borcunun kalan kısmını ödemezse kendisine yine tazyik hapsi verilecektir. Hapis yatınca borcun silinmesi gibi bir durum ise söz konusu değildir. hapis yatılan süre içerisinde borcunuzu ödediğinizde hapisten çıkma hakkına sahip olursunuz. Hatta borcun ödenmediği bu dönemde borç için faiz işlemeye devam edecektir. Disiplin yükümlülüğü olarak düzenlenen tazyik hapsi, sicile işlemez.İcra İflas kanundaki tazyik hapsine ilişkin verilen kararlar kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 yıl içinde infaz edilmemesi halinde ceza zamanaşımına uğrar ve bu cezalar yerine getirilmez. İcra İflas Kanununda düzenlenen ve müeyyide olarak hapis ve adli para cezası öngörülen fiillerde ise ceza zamanaşımı 10 yıldır.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

İstirdat Davası

İstirdat Davası Nedir?

İcra takibi esnasında esasında borçlu olmadığı halde takip yapılan kişinin, kaybettiği maddi kıymeti olan unsurların iadesini talep etmesi için açılan, İcra İflas Kanunu kapsamında düzenlenen davaya istirdat davası denir. Kişiler, bu dava ile haksız yere ödemiş olduğu tutarın kendine iade edilmesini talep edebilmektedir.

Koşulları:

1-Borç Olmayan Bir Paranın Ödenmiş Olması Gerekmektedir.

Borçlunun, maddi hukuk bakımından borçlu olmadığı bir parayı ödemiş olması gerekmektedir. Zamanaşımına uğramış bir borç ödendikten sonra ödenen paranın geri alınması için sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılması gereklidir.

2-Para İcra Takibi Sırasında İcra Tehdidi Altında Ödenmiş Olmalıdır.

Borçlunun icra takibine itiraz etmemiş olması veya itirazı sonucu açılan itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davası ile icra takibinin kesinleşmiş olması nedeniyle mallarının satılması sonucunda icra borcunu ödemek zorunda kalmış olması gerekir. İcra borcu yedi günlük itiraz süresi içinde ödenmişse, istirdat davası açılamaz.

3-Davanın Bir Yıl İçinde Açılmış Olması Gerekir.

İstirdat davasının açılması bir yıllık hak düşürücü süreye bağlıdır. Bir yıllık süre paranın icra veznesine tamamen ödenmesi ile işlemeye başlayacaktır.İstirdat davası soncunda icra inkar tazminatına hükmedilmez. İstirdat davası kesinleşmeden takibe konulabilir. Bu dava türünde ispat yükü davacıdadır.

Tespit Davasından Farkı Nedir?

Dava öncesinde borçlu olmayan bu kişilerin menfi tespit davası açması da mümkün kılınmıştır.  Eğer icra takini yapılan kişi böyle bir borcun hiç olmadığını tespit etmek istiyorsa tespit davası açabilir. Fakat icra takibi yapılan kişi borcunu ödedikten sonra icra takibi ile karşı karşıya gelmişsse artık tespit davası değil, istirdat davası açmalıdır. Zira menfi tespit davasının asıl amacı kişinin borçlu olmadığının kanıtlanmasıdır. Burada hatırlatmakta fayda vardır; sadece menfi tespit davasının açılması ne takip aşamasını engelleyecek ne de icranın yapılmasına engel oluşturacaktır.

İstirdat Davası Yerine Sebepsiz Zenginleşme Davası Açılabilir Mi?

İstirdat davasında normal koşullarda kişilerin bir sene içerisinde dava açması gerekmektedir.  Bu minvalde, istirdat davası açmak için sürenin kaçırılmış olması durumunda sebepsiz zenginleşmeye dayalı dava açılabilir.

Yargılama Esasları

İstirdat davalarında arabuluculuk zorunlu olan unsurlar arasında karşımıza çıkmaktadır. Arabuluculuk zorunlu olduğu için bu aşamayı atlamadan direkt olarak dava açılmasına olanak bulunmamaktadır.

Menfi tespit ve istirdat davasında görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemeleridir. Dava açılacak olan mahkemenin belirlenmesi hususunda eğer alacaklı ve borçlu arasındaki ilişki farklı bir kategoride ise yetki ve görev kuralları değişkenlik gösterebilir.

İlaveten, dava açma aşamasında tabi ki kısmi dava açılmasına da olanak verilmektedir. Bu noktada borcun bir kısmının kendinin olduğunu kabul eden borçlu tarafın ödemek zorunda bırakıldığı bir kısım borcun da kendine ait olmadığını kanıtlaması durumunda davanın kabulüne ve haksız yere ödemiş olduğu tutarın iadesine karar verilecektir.

İstirdat davası sırasında kişilerin ödeme emrine itiraz etmesine de olanak verilmektedir. Tüm bu itirazların ilerleyen aşamalarda itiraz davası açma sürecine de etki edeceğinin belirtilmesi gerekir. İstirdat davasının sonucu olarak hapisle tazyik kararının çıkabileceğinin de unutulmaması gerekir. gerekli olan geri ödeme sağlanmazsa bu cezanın hükme dönüşmesi sağlanır.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Kefile Karşı Haciz Uygulanması

Kefile Karşı Haciz Uygulanması

Kefile Karşı Haciz Uygulanması | İzmir Avukat

Kefalet Sözleşmesi

Kefil ile borcun alacaklısı arasında yapılan; asıl borçlunun borcunu ödeyemediği durumlarda alacaklıya borcu ödeyecek ikinci kişi güvencesi sağlayan, asıl sözleşmeden bağımsız bir sözleşmedir.

Kefilin Sorumluluğu

Kefilin Sorumluluğu TBK madde 589/1’de düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye  göre; ‘’Kefil, her durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktar kadar sorumludur.’’

Kefilin sorumluluğundan anlaşılan her zaman için sadece borçlunun ödemediği borç olarak anlaşılsa da kefilin, imzalanan kefalet sözleşmesinden ve kanundan kaynaklanan başkaca sorumlulukları da vardır. Kefil, kefil olunan borcun aslı ile sorumludur. Asıl borç miktarını aşan bir sorumluluktan bahsedilemez. Asıl borçta meydana gelen azalma ve artma kefilin sorumluluğunu da etkiler.Kefil, borçlunun borcunu ödememesinden kaynaklanan müspet zarardan sorumludur fakat eğer asıl borçlunun kusuru ile borcu gereği gibi ifa etmemesi sonucunda cezai şart ortaya çıkarsa kefil bundan sorumlu olmaz.Kefil, alacaklının borçlu aleyhine açtığı davanın giderlerini ve takip masraflarını ödemekle sorumludur.

TBK madde 589/3’e göre kefil; ‘’İşlenmiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait akdi faizler ile gerektiğinde tahvil karşılığında ödünç verilen anaparanın işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait faizlerinden sorumludur.’’

Kefilin asıl borçtan sorumluluğu borcun vadesinin gelmesiyle başlar.

Borcun muaccel hale gelmesi için ihbar çekilmesi gerekli olan hallerde kefile de ihbar çekilmesi gerekir. Kefil için de borcun muaccel hale gelmesi yapılacak ihbarla gerçekleşir. Bu ihtar ile borçlu dururken kefile haciz yapılabilir.

TBK madde 155’e göre ‘’Zamanaşımı asıl borçluya karşı kesilince kefile karşı da kesilmiş olur. Zamanaşımı kefile karşı kesilince asıl borçluya karşı kesilmiş olmaz.’’

Kefilin takibi üst başlığı altında düzenlenmiş olan Türk Borçlar Kanunu’nun 590.maddesinde : “ Borçlunun iflası sebebiyle asıl borç daha önce muaccel olsa bile, belirlenen vadeden önce kefile karşı takibat yapılamaz.

Bütün kefalet türlerinde kefil, ayni güvence karşılığında hakimden, mevcut rehinler paraya çevrilinceye ve borçlu aleyhine yapılan takip sonucunda kesin aciz belgesi alınıncaya veya konkordato kararına kadar kendisine karşı yöneltilen takibin durdurulmasına karar verilmesini isteyebilir.

Asıl borcun muaccel olması, alacaklı veya borçlunun önceden süre içeren bildirimde bulunmasına bağlıysa kefalet borcu için bu süre, bildirimin kefile yapıldığı tarihte işlemeye başlar.

Kefil olmak, Borçlar Kanunu ‘nda asıl borçlu ile aynı vasıfta yer almaktadır. Bu kapsamda ödenmeyen bir borçtan dolayı icra takibi başlatıldığında alacaklı belli kurallar içerisinde alacağı tahsile yönelik her türlü işlem yapma hakkına sahiptir. Yalnızca alışveriş veya kredi kefilliği değil çek ve senetten dolayı da aynı sıfat kazanılabilir. Ödenmeyen borca karşı, borçlu dururken kefile haciz yapılabilir.

Kefaletin Sona Ermesi

Kefalet sözleşmesi asıl borca bağlı bir borç olduğundan, asıl borcun herhangi bir sebeple sona ermesi (borcun ödenmesi, borcun üstlenilmesi, ibra vb) halinde kefalet sözleşmesi de sona erer. Gerçek kişilerin yaptığı kefalet sözleşmesi kural olarak 10 yıl geçerli olduğundan, 10 yıllık sürenin dolmasıyla veya kefalet sözleşmesi süreli yapılmışsa bu sürenin dolmasıyla da sona erer. Bunlar dışında kefaletten dönülmesi (TBK m.599), süresiz kefaletin belirli şartlarla sona ermesi (TBK m.601-602), alacaklının ödemeyi kabulden kaçınması (TBK m.593), kefilin alacaklıyı ibra etmesi gibi sebeplerle de kefalet sözleşmesi sona erer.

Kefilin İcra Takibinin Durdurabilmesi İçin Uygulanması Gereken Koşullar

Takibin durdurulmasını isteyen kefil, itirazını icra dairesine değil mahkemeye yapmalıdır. Kefile karşı icra takibi başlatıldıktan sonra ve ( iflasın açılışına ya da haciz yapılmışsa elde edilen tutarın bölüştürülmesine kadar) bunun her safhasında itiraz yapılabilir. Kefilin kendisine yöneltilmiş bir icra takibi bulunmuyorsa, borçlu adına takibin durdurulmasını isteme hakkı bulunmamaktadır.

Türk Borçlar Kanunu ile kefalet sözleşmelerinin geçerliliği bazı şartlara bağlanmıştır. Buna göre kefil, sorumlu olduğu azami borç miktarını, kefalet tarihini ve eğer müteselsil kefil oluyorsa bu anlama gelen ifadeyi kendi el yazısı ile sözleşmeye yazmalıdır. Bu koşulları taşımayan kefalet sözleşmeleri geçersiz olup kefil yönünden hüküm ifade etmemektedir. Bu durumlarda, kefilin geçersizliği ileri sürmesi gerekmektedir.

Kefile karşı başlatılmış olan icra takibin durdurulabilmesi için kefilin ayni güvencede bulunması da gerekmektedir. Ayni güvence; taşınmaz rehinleri, teslimi gerekli menkul rehni, kıymetli evrakın güvence olarak gösterilmesi olabilir. Ne tür bir ayni güvencenin takibin durdurulması için gösterileceğini kefil kendisi belirleyecektir. Hakim ancak ileri sürülen ayni teminatın ya da teminat miktarının yeterli olup olmadığına karar verecektir. Ancak gösterilen ayni teminatın kefilin azami sorumluluğu ile sınırlı olmak üzere ana para, takip boyunca işlemiş olan faiz miktarı ve masrafları da kapsaması gerekmektedir. Aksi takdirde alacaklının bu husustan doğan bir zararı söz konusu olacaktır. Yasanın açık hükmü gereği kişisel teminatlar, kefaletler, banka teminat mektupları kefil tarafından icra takibinin durdurulması için gösterilemeyecektir.

Ayni teminatın değeri, muhtemel faizlerle giderler dikkate alınmak suretiyle icra takibine konulan sorumluluk tutarı dikkate alınarak belirlenecektir. Buna göre adi kefil, yalnızca kendi payına düşen borç miktarı için ayni güvence gösterecekken müteselsil kefil de de eğer bölme def’isi var ise durum bu şekilde olacaktır. Aksi takdirde asıl borcun tamamını kapsayacak şekilde teminat gösterilmelidir.

Bazı durumlarda da kefiller için olumlu sonuçlar da çıkmaktadır. Öyle ki çeşitli yargıtay kararlarıyla borcun kefilden tahsil edilemeyeceği yönünde olan kararların yanı sıra, alacağa dair sözleşmelerde kefilin sorumluluklarını engelleyen detaylar da olaya göre olabilmektedir. Bu minvalde, sözleşmenin bir avukat aracılığı ile düzenlenmesi elzemdir. Zira, alacaklı alacağından ötürü dilerse direkt olarak borçluya haciz yapabileceği gibi, borçlu dururken kefile haciz de yapabilir. Bu tür bir durumla karşılaşmamak adına, kefalet sözleşmesi imzalanırken kefaletin süresi, miktarı ve kefaletin türü sözleşmede detaylı olarak belirtilmelidir.

Konuya ilişkin danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Maaş Haciz Nasıl Kaldırılır?

Maaş Haciz Nasıl Kaldırılır? | İzmir Avukat

Av. Dİlek Yavuz Uysal

Maaş Haciz Nasıl Kaldırılır?

İcra takibi sırasında alacağın tahsili için başvurulan bir yol olan maaş haczi, uygulamada sık karşılaşılan bir yöntemdir. Dosya borcu için borçlunun maaşından kesinti yapılmaya başlandığında söz konusu dosya borcu için kapak hesabı adı verdiğimiz güncel borç hesabı yapılarak, dosya borcunun asıl alacağı, faizi, icra harç ve giderler ile varsa avukatlık vekalet ücretinin tamamının tahsil edilmesi ile birlikte alacaklının veya alacaklı vekilinin talebi üzerine, maaş haczi kaldırılacaktır.

İcra takibinin kesinleşmesi ile, kişilerin borçlarından dolayı kanunlarca belirlenmiş yasal usullere dayandırılarak alacaklı taraf, çalışanın maaşına haciz koyabilir. Hakkında icra takibi başlatılmış olan bir kişi, kamu veya özel sektör fark etmeksizin çalıştığı taktirde; icra müdürlüğünce, bağlı olarak çalıştığı işverene, İcra ve İflas Kanunu’nun 355 vd. maddeleri uyarınca maaş haczi müzekkeresi gönderilir. Buna göre; haciz yazısını alan işveren, bir hafta içinde haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve ücretinin miktarını icra dairesine bildirmeye ve borç bitinceye kadar icra dairesinin hacizce haczolunan miktarı borçlunun maaş veya ücretinden keserek hemen icra dairesine yatırmaya mecburdur. Maaş haczi nedir? başlıklı detaylı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

İcra dairesi, takip talebi üzerine ödeme emri düzenleyerek borçluya ödeme emrini gönderir. Takip talebinde yer alan kayıtlar dışında ödeme emrinde, borcun ve giderlerin yedi gün içinde ödenmesi, borçlunun varsa itirazını yedi gün içinde icra dairesine bildirmesi, yedi gün içinde itiraz edilmediği ve borç da ödenmediği takdirde aynı süre içinde mal beyanında bulunulması, mal beyanında bulunulmaz ya da gerçeğe aykırı mal beyanında bulunulursa hapisle cezalandırılacağı, borç ödenmez veya itiraz edilmezse, takibe devam edileceği hususları yer alır. Yasal süreler içerisinde itirazını yapmayıp borcunu ödemeyen borçlu hakkında ise takip kesinleşir. Takibin kesinleşmesi ile birlikte, alacaklının başvuracağı ilk yollardan biri maaş haczidir. Borçlunun faal olarak çalıştığı işyerindeki maaş ve ücret alacaklarının haczi anlamına gelen maaş haczi, alacağın tahsili açısından pratik olması sebebi ile sıkça tercih edilir. Bunun dışında alacaklı, haciz talebiyle birlikte borçlunun gayrimenkulleri, araçları, hissesi olan şirketleri, evi veya işyerindeki menkul malları, banka hesaplarındaki nakdi varlıkları veyahut da 3’üncü kişilerdeki hak ve alacaklarını da haczedilebilir.

Maaş Haczi Nasıl Kaldırılır?

Bunun için iki yol bulunmaktadır. Bunlardan ilki usulsüz bir işlem varsa iptalini sağlamaktır. Örneğin icra dosyasında usulsüz işlem yapılmışsa mesala tebligatlar usulüne uygun değilse, eski dosya işlemden kaldırıldıktan sonra usule aykırı harç ödenmeden yenilenmişse icra mahkemesine başvurarak maaş haczinin kaldırılması sağlanabilir. Bir diğer örnek ise, borçlunun maaşından iki kesinti yapılması halinde asgari geçimin sağlanması için kesinti yapılması yerine haciz sırasına girilmesi şeklindedir. Yargıtay, borçlunun maaşından aynı anda iki kesinti yapılmakta ise borçlunun kendisinin ve ailesinin geçinmeleri için lüzumlu olan miktar tenzil edildikten sonra kalan miktarın haciz olunabileceği, birden fazla haciz var ise sıraya konulacağını kabul etmektedir. Maaş miktarı borçlu ve ailesinin geçimi için yeterli değilse aynı anda iki ayrı dosya için kesinti yapılamaz. İcra hukukunda bazı işlemler ancak icra mahkemesine başvurulduğunda denetlenir. Bu sebeple vermiş oduğumuz iki örnekte de usulsüz bir durum olduğu düşünülüyor veya tespit edilmişse gerekli itirazlar yapılmalıdır.

Maaş haczi nasıl kaldırılır sorusunun bir diğer cevabı ise borcun ödenmesidir. Burada belirtmemiz gereken temel husus, borcun tamamının ödenmesidir. Borçluya çıkarılan ödeme emrinde vekalet ücreti, icra dosya masrafları, harç ve giderler gibi borç kalemleri bazen bulunmadığı için, borcunu ödemek isteyen borçlu karşı tarafın avukatı ile iletişime geçerek borcunu ödemek istediğini belirtmeli veya icra dairesine giderek güncel borç miktarının gösterir kapak hesabı çıkartmalı akabinde borcunu ödemelidir. Dosya borcu tamamen ödendiği aşamada ise, maaş haczinin kaldırılması için işverene icra dairesi tarafından borcun ödendiği ve artık kesinti yapılmasına gerek kalmadığı yönünde müzekkere gönderilerek maaş haczi kaldırılacaktır.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079