İzmir’de Yargıtay Temyiz Avukatı: Dosya Süreçleri ve Daire Yapısı

İzmir’de Yargıtay temyiz avukatı
İzmir’de Yargıtay temyiz avukatı

Yargıtay, hukuk ve ceza davalarında temyiz mercii olarak görev yapan ve Türk yargı sisteminin en yüksek mahkemelerinden biridir. Yargıtay’da yer alan daire sayısı ve dosyaların işlenme süreci, temyiz başvurusunda bulunan taraflar için önemli bir yol haritası sunar. Efes Hukuk olarak İzmir’de Yargıtay temyiz sürecine dair uzman desteği sunuyoruz.

Yargıtay’da Kaç Daire Vardır?

Yargıtay’da yirmi hukuk dairesi ve yirmi iki ceza dairesi olmak üzere toplam 42 daire bulunmaktadır. Her dairede bir daire başkanı ve yeteri kadar üye yer alır. Daireler, başkan ve dört üyenin katılmasıyla toplanarak, müzakere eder ve çoğunlukla karar verir. Müzakereler gizli yürütülür.

Temyiz Edilen Hukuk Dosyasının Aşamaları

  1. Dosya Kaydı: Yerel mahkemeden gelen dosya, ilgili hukuk dairesine kaydedilir ve esas numarası alır.
  2. Ön İnceleme: Dosya, ilgili tetkik hakimine gönderilir ve inceleme sonucuna göre işlem görür.
  3. Duruşma Hazırlığı: Duruşmalı dosyalar için tarih ve saat belirlenir, dosya tebligat için ilgili memura gönderilir.
  4. Tevzi ve Tetkik: Dosya tevzi edilip ilgili tetkik hakimi tarafından incelenir. Müzakere sonucunda karar verilir.
  5. Karar ve İlam: Karar memuru numara verir, ilam yazılır ve onaylanmak üzere yazı işleri müdürüne teslim edilir.
  6. Posta: Onaylanan ilam, posta memurunca yerel mahkemeye gönderilir.

Temyiz Edilen Ceza Dosyasının Aşamaları

  1. Cumhuriyet Başsavcılığı: Ceza dosyası öncelikle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gelir, kaydı yapılır ve numara verilir.
  2. Tevzi ve İnceleme: Dosya Cumhuriyet savcısınca incelenir ve ceza dairesine tevzi edilir.
  3. Daire İşlemleri: Hukuk dosyalarındaki gibi ön inceleme, duruşma ve karar süreçleri işletilir.
  4. İlam ve Posta: Karar onaylandıktan sonra Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla yerel mahkemeye gönderilir.

Yargıtay’da Dosyalara Öncelik Nasıl Verilir?

Taraf veya vekil, dosyasına öncelik verilmesini talep edebilir. Bunun için dayanak olan gerekçeyle birlikte ilgili daireye dilekçe sunulur. Daire talebi kabul ederse dosya öncelikli olarak işleme konulur.

Emsal Karar ve Dosya Sorgulama

Yargıtay internet sayfasından;

  • “Daire numarası”, “esas-karar numarası”, “ilgili mevzuat”, “anahtar kavramlar” gibi bilgilerle emsal karar araması yapılabilir.
  • “Mahkeme adı”, “mahkeme esas ve karar no” ya da “Yargıtay dairesi” bilgileriyle dosya sorgulamagerçekleştirilebilir.

UYAP Yargıtay Bilgi Sistemi

UYAP Yargıtay Bilgi Sistemi, 2003 yılında Yargıtay ve Havelsan A.Ş. ortaklığıyla başlatılmış olup, elektronik arşiv, hızlı karar işlemleri ve veri entegrasyonu gibi hedeflerle yargıya dijitalleşme kazandırmayı amaçlamaktadır.

Efes Hukuk olarak, İzmir’de Yargıtay temyiz davalarında uzman avukat kadromuzla müvekkillerimize süreç boyunca rehberlik ediyoruz. Temyiz dilekçesi yazımından duruşma takiplerine, dosya sorgulama yardımından karar analizi desteğine kadar her aşamada yanınızdayız.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Adres: Nergis Mahallesi Girne Bulvarı No: 83 K:2 D:2 Karşıyaka İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 534 415 52 56

Sosyal Medya Üzerinden Taciz

Sosyal Medya Üzerinden Taciz | Av. Gamze Gül GİRGEÇ

Gelişen teknoloji ve dijitalleşen iletişim araçları ile sosyal medya, bireylerin hayatında önemli bir yer edinmiştir. Ancak bu alanın denetimsizliği, kişilik haklarına yönelik ihlalleri de beraberinde getirmiştir. Özellikle sosyal medya üzerinden gerçekleşen taciz eylemleri hem ceza hukuku hem de özel hukuk bakımından sonuç doğurabilecek niteliktedir.

Bu yazıda, sosyal medya yoluyla gerçekleştirilen taciz fiillerinin Türk Ceza Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu kapsamında nasıl değerlendirileceği ile bu eylemlere karşı açılabilecek tazminat davaları ele alınacaktır.

Sosyal Medyada Taciz Eylemleri Nelerdir?

Sosyal medya üzerinden gerçekleşen taciz eylemleri farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Bu tür fiiller genellikle şu davranışları içerir:

  • Sürekli rahatsız edici mesajlar gönderilmesi
  • Cinsel içerikli mesaj ya da görsel paylaşımı
  • Kişinin sosyal medya hesapları üzerinden ısrarlı şekilde takip edilmesi 
  • Küfür, hakaret, tehdit içeren paylaşımlar
  • Özel bilgilerin veya görsellerin rızaya aykırı şekilde paylaşılması

Ceza Hukuku Yönü: Hangi Suçlar Oluşur?

Sosyal medya tacizleri, içeriğine göre Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen çeşitli suç tiplerine girebilir. Bunlar arasında en yaygın olanları şunlardır:

  • TCK m. 105 – Cinsel Taciz
  • TCK m. 123 – Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma
  • TCK m. 125 – Hakaret
  • TCK m. 106 – Tehdit
  • TCK m. 134 – Özel Hayatın Gizliliğini İhlal

Bu tür eylemlere maruz kalan kişi, Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunarak cezai sürecin başlatılmasını talep edebilir.

Özel Hukuk Yönü: Manevi Tazminat Talebi Mümkün mü?

Evet. Tacize maruz kalan kişinin, uğradığı psikolojik ve ruhsal zararların karşılanması amacıyla manevi tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır.

Bu hak, Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi uyarınca düzenlenmiştir:

TBK m. 58:
Kişilik hakkı hukuka aykırı olarak zedelenen kimse, hâkimden bu saldırıya son verilmesini, etkilerinin giderilmesini ve uğradığı manevi zararın karşılığı olarak uygun bir miktar paranın ödenmesini isteyebilir.”

Sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen taciz fiilleri, çoğu zaman kişilik haklarını açıkça ihlal ettiğinden, asliye hukuk mahkemelerinde manevi tazminat davası açılması mümkündür.

Delil Toplama Süreci: Nelere Dikkat Edilmeli?

Taciz eylemini ispat etmek için delil toplama süreci kritik öneme sahiptir. Mahkemeye sunulabilecek başlıca deliller şunlardır:

  • Ekran görüntüleri (zamanı gösterir şekilde olması tercih edilir)
  • Mesaj ve yazışma kayıtları
  • Sosyal medya platformlarından alınan yazılı belgeler
  • Tanık beyanları
  • Gerekirse bilirkişi raporları

Özellikle dijital içeriklerin silinme riski nedeniyle, delillerin hızlı ve güvenli şekilde kaydedilmesi, suça konu delilleri içerir cihazın saklanması gerekir.

Sonuç itibariyle, sosyal medya üzerinden gerçekleşen taciz eylemleri, sadece bireysel değil toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Bu eylemlerin hem cezai yaptırımı hem de manevi tazminat boyutu vardır. Tacize maruz kalan kişiler, yalnız olmadıklarını bilmeli ve hukuki haklarını çekinmeden kullanmalıdır. Bu süreçte uzman bir hukukçudan destek alınması, hem mağdurun hak kaybına uğramasını engelleyecek hem de sürecin daha sağlıklı işlemesini sağlayacaktır.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Nergis Mahallesi Girne Bulvarı No: 83 K:2 D:2 Karşıyaka İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 534 415 52 56

Kasko Manevi Tazminatı Karşılar mı?

Kasko Manevi Tazminatı Karşılar mı? | Av. Gamze Gül GİRGEÇ

1. Manevi Tazminat Davası Nedir?

Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi uyarınca, bir kişinin bedensel zarara uğraması, haysiyetine yönelik ağır saldırıya maruz kalması ya da bir yakınının vefatı gibi durumlarda, zarar gören veya yakınları tarafından manevi tazminat talep edilebilir. Trafik kazalarında bu talepler, kazaya sebep olan sürücüye yöneltilmektedir.

2. Zorunlu Trafik Sigortası Manevi Tazminatı Karşılar mı?

Hayır. Zorunlu trafik sigortası yalnızca belirlenen limitler dahilinde maddi hasar ve bedeni zararları teminat altına alır. Ancak manevi zararlar, bu sigorta türü tarafından karşılanmaz. Bu nedenle, sürücüler açılan bu tür davalarda kişisel malvarlıkları ile sorumlu tutulabilir.

3. Kasko Sigortası ve İhtiyari Mali Mesuliyet (İMM) Teminatı

Kasko sigortası, ana teminatlarının yanı sıra poliçeye isteğe bağlı olarak eklenen İhtiyari Mali Mesuliyet (İMM)teminatı ile genişletilebilir. Bu teminat, zorunlu sigorta kapsamı dışındaki zararları da güvence altına alır. Birçok sigorta şirketi, İMM teminatı kapsamında manevi tazminat taleplerini de poliçede belirtilen limitler dahilinde karşılamaktadır.

4. Hakkınızda Manevi Tazminat Davası Açıldığında Sigorta Şirketine Rücu Edebilir misiniz?

Eğer poliçenizde İMM teminatı yer alıyor ve bu teminatın kapsamı manevi zararları da içeriyorsa, hakkınızda açılan davaya ilişkin taleplerin sigorta şirketiniz tarafından poliçe teminatlarınız dahilinde karşılanması mümkündür. 

Ancak sigorta şirketi, bazı durumlarda (örneğin kasıt, ağır kusur, alkol kullanımı, ehliyetsizlik vb.) yaptığı ödemeyi size rücu edebilir. Bu nedenle poliçe özel şartlarının dikkatle incelenmesi büyük önem taşır.

Sonuç itibariyle, Trafik kazaları neticesinde açılan manevi tazminat davaları, zorunlu trafik sigortası tarafından karşılanmaz ve sürücüler için ciddi bir mali yük doğurabilir. Ancak, kasko poliçenize dahil edilen İhtiyari Mali Mesuliyet teminatı ile bu riskleri önemli ölçüde azaltmak mümkündür. Poliçenizin kapsamını dikkatle incelemeniz ve gerektiğinde hukuki destek almanız halinde olası mağduriyetlerin önüne geçilebilecektir.

Aşağıdaki Çalışmalar İlginizi Çekebilir

Adres: Nergis Mahallesi Girne Bulvarı No: 83 K:2 D:2 Karşıyaka İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 534 415 52 56

Arabuluculuk Anlaşma Belgesi İle Ortaklığın Giderilmesi Davası Açmadan Taşınmaz Satışı Mümkündür.

Arabuluculuk Anlaşma Belgesi İle Taşınmaz Satışı Mümkündür. | Av. Arb. Gamze Gül Girgeç

Ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davası, birden fazla kişi arasında paylı veya elbirliği mülkiyetine konu olan taşınır ya da taşınmaz malların, taraflar arasında ortaklığının sona erdirilmesini amaçlayan bir dava türüdür. Bu dava, özellikle miras yoluyla kazanılan taşınmazlar üzerinde sıkça karşımıza çıkmaktadır. Taraflar, birlikte malik oldukları malların aynen taksimi ya da satış suretiyle paraya çevrilip bedelinin paylaşımı şeklinde sonuçlanmasını talep edebilirler.

Bu tür uyuşmazlıklar genellikle tarafların malın paylaşımı konusunda anlaşamaması nedeniyle ortaya çıkar. Anlaşmazlık yaşayan taraflar, ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davası açmak zorunda kalırlar. Ortaklığın giderilmesi davaları, niteliği gereği karmaşık ve uzun sürebilen yargı süreçleridir. Özellikle taşınmaz malların söz konusu olduğu durumlarda, taraf teşkilinin sağlanması, uzun yargılama süreçleri, taşınmazların değerleme, satış ve paylaştırma aşamaları zaman alıcı olmakta ve ilerleyen süreçte taraflar arasındaki husumeti de arttırmaktadır. İşte tam bu noktada, arabuluculuk müessesesi ortaklığın giderilmesi davalarında taraflara hızlı ve ekonomik bir çözüm alternatifi sunmaktadır.

Ortaklığın giderilmesi davasında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın arabuluculuk yoluyla çözülmesi, 5 Nisan 2023 tarihli Resmi Gazete‘de yayınlanan 7445 sayılı Kanunun 37. maddesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nda yapılan değişiklik ile dava şartı haline getirilmiştir. Diğer bir anlatımla, taraflar dava açmadan önce arabuluculuk sürecine başvurmak zorundadır. Bununla birlikte, tarafların ihtiyari arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığa çözüm arayabilmesi de mümkündür. Eğer tüm taraflar birlikte başvuru yapar ya da ihtiyari arabuluculuğu kabul ederlerse uyuşmazlık mahkemeye başvurulmadan ihtiyari arabuluculuk neticesinde düzenlenecek anlaşma belgesi ile çözüme kavuşturulabilir.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından 5235 sayılı Kanun’un 35. maddesi gereğince verilen 19.03.2025 tarihli içtihat doğrultusunda ortaklığın giderilmesi süreçlerinde arabuluculuk süreci sonucunda düzenlenecek anlaşma belgesiyle açık arttırma yoluyla satış işleminin gerçekleştirilmesine imkân tanımaktadır. Bu durum, taraflara ciddi ölçüde zaman ve maddi tasarruf sağlamaktadır. Ayrıca, ihtiyari arabuluculuk yolu, vatandaşlara uzun süren dava süreçlerine girmeksizin, daha hızlı ve düşük maliyetli bir çözüm sunarak hem hak arama süreçlerini kolaylaştırmakta hem de yargılama giderlerinden tasarruf sağlamaktadır. 

Dolayısıyla, tarafların açık iradesine dayanan, usulüne uygun hazırlanmış ve icra edilebilirlik şerhi taşıyan arabuluculuk anlaşma belgeleri doğrultusunda, ortaklığın giderilmesi davası açılmaksızın taşınmazın ihale yoluyla satışı mümkün hâle gelmiştir. Bu yöntem ile taraflara daha kısa bir sürede çözüm sunarken, aynı zamanda daha düşük maliyetle ve mahkeme yoluna başvurmadan uyuşmazlıkların çözülmesini sağlamaktadır.

Kira ve Taşınmaz Hukukuna İlişkin Diğer Yazılarımız İçin;

Adres: Nergis Mahallesi Girne Bulvarı No: 83 K:2 D:2 Karşıyaka İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 534 415 52 56

Değer Kaybı Tazminatım Eksik Ödendi, Ne Yapabilirim?

Değer Kaybı Tazminatım Eksik Ödendi, Ne Yapabilirim? | İzmir Avukat | Av. Gamze Gül Girgeç

Trafik kazaları sonrasında araçta meydana gelen değer kaybı, tazmin edilebilir zararlar arasında yer almakta olup bu zarar genellikle kusurlu aracın zorunlu mali sorumluluk trafik sigortası kapsamında karşılanmaktadır. Ancak uygulamada, sigorta şirketleri tarafından yapılan değer kaybı ödemeleri, ya eksik kalmakta ya da teminat limitinin dolmuş olması gerekçesiyle sınırlandırılmaktadır. Bu durum, sigortalının gerçek zararının tamamının karşılanamaması sonucunu doğurmaktadır.

Sigorta şirketlerinin, sigortalı araçlara yönelik yaptıkları değer kaybı ödemeleri, aracın kaza sonrası değerinde meydana gelen düşüşü karşılama amacı taşır. Ancak, çoğu durumda sigorta şirketleri, poliçede belirtilen limitler dahilinde yapacakları ödeme ile yalnızca aracın kaza sonrası değer kaybını karşılamakta, bu ödeme aracın gerçek değer kaybını tam olarak yansıtmamaktadır. Bu tür bir durumda, sigortalı, sigorta şirketinin yaptığı ödeme tutarının eksik olduğu gerekçesiyle daha yüksek bir ödeme talebinde bulunma hakkına sahiptir.

Sigorta şirketlerinin yaptığı değer kaybı ödemelerinin aracın gerçek zararını karşılamaması durumunda, sigortalı, bu eksik ödemenin tamamlanması amacıyla başvuruda bulunabilir. Sigorta şirketinin ödeme yaparken dikkate alacağı kriterler genellikle belirli hesaplama yöntemlerine dayansa da, bu hesaplamaların araç sahibinin uğradığı gerçek zararı tam olarak karşılamadığı durumlar sıkça yaşanmaktadır. Bu tür bir eksik ödeme durumunda, sigortalı, sigorta şirketine başvuru yaparak ödenen tazminatın bakiye kısmı için ek ödeme talep edebilmektedir.


Eksik Ödeme Yapıldıysa Hangi Hukuki Yollar Mevcuttur?

Sigorta şirketi tarafından hasar başvurusu neticesinde yapılan değer kaybı ödemesi, gerçek zararı karşılamıyorsa ve bu fark teminat limiti içinde kalıyorsa, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru veya Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açmak suretiyle eksik ödemenin bakiyesi talep edilebilmektedir. Tahkim, özellikle daha hızlı ve düşük maliyetli bir çözüm yöntemi olması nedeniyle uygulamada sıkça tercih edilmektedir. 


Teminat Limiti Tükenmişse Ne Olur?

Sigorta şirketleri, ödemelerini Karayolları Trafik Kanunu ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları çerçevesinde, poliçede belirlenen teminat limitleri dahilinde yapmaktadır. Eğer kazaya karışan araç için tanımlı teminat limiti, aynı kazada oluşan diğer zarar kalemleri nedeniyle önceden tükenmişse, değer kaybı talebi sigorta şirketi tarafından ya hiç karşılanmamakta ya da eksik ödeme yapılarak sınırlı şekilde ödenmektedir.

Bu durumda, sigorta şirketi açısından teminat limitinin dolmuş olması, poliçe kapsamında ödeme sorumluluğunu ortadan kaldırmakla birlikte, mağdur araç sahibi açısından tazminat hakkını ortadan kaldırmamaktadır. Zira, Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümleri gereği, zarara sebebiyet veren kişi (örneğin kusurlu sürücü, araç işleteni) sigorta dışında kalan zararların tamamından şahsen sorumlu tutulabilir.


Teminat Dışı Kalan Zararlar İçin Dava Açılabilir mi?

Evet. Sigorta şirketinin teminat limitinin dolması hâlinde, aşağıdaki zararlar açısından doğrudan kusurlu kişilere (sürücüye veya araç sahibine) karşı bakiye zarar tazmini amacıyla dava açılması mümkündür:

  • Sigorta Şirketi Tarafından Teminat Limitinin Dolması Sebebiyle Ödenmeyen Değer Kaybı Bakiyesi,
  • Araçta Meydana Gelen Hasarın Onarımı İçin Yapılan Masrafların Sigorta Kapsamında Karşılanmayan Kısmı (Eksik Ödenen Onarım Bedeli),
  • Aracın Tamirde Kaldığı Süre Boyunca Kullanılamamasından Doğan Araç Mahrumiyeti Zararı,
  • Aracın Gelir Elde Etmek Amacıyla Kullanıldığı Durumlarda Ortaya Çıkan Kazanç (Kar) Kaybı,
  • Yedek Araç Kiralama Giderleri Gibi İkame Masrafları,
  • Sair Maddi Zarar Kalemleri (Örneğin Çekici Bedeli, Otopark Ücreti, Ekspertiz Gideri Vb.).

İşbu zararlar, Türk Borçlar Kanunu‘nun haksız fiil hükümleri kapsamında, kusurlu sürücü veya araç işletenine dava açılmak suretiyle tanzim edilebilmektedir. Zararın tam ve etkin şekilde giderilebilmesi için sürecin uzman bir hukukçu eşliğinde yürütülmesi önem arz etmektedir.

Aşağıdaki Çalışmalar İlginizi Çekebilir

Adres: Nergis Mahallesi Girne Bulvarı No: 83 K:2 D:2 Karşıyaka İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 534 415 52 56

İzmir’de Anlaşmalı Boşanma

İzmir’de Anlaşmalı Boşanma | İzmir Avukat | Av. Arb. Dilek Yavuz Uysal

Anlaşmalı Boşanma Dava Süreci 

Anlaşmalı boşanma, tarafların tüm şartlarda uzlaştığı, en kısa sürede sonuçlanan boşanma yoludur. İşte İzmir’de yaşayan bireylerin izlemesi gereken aşamalar:

1. Protokolün Hazırlanması

Boşanma davası açılmadan önce yapılması gereken ilk iş, eşlerin aralarında bir anlaşmalı boşanma protokolühazırlamasıdır. Bu protokol, şu konuları içermelidir:

  • Taraflar boşanmayı kabul ediyor mu?
  • Çocuk varsa: Velayet kimde olacak? Diğer ebeveynle kişisel ilişki nasıl kurulacak?
  • Nafaka: Yoksulluk nafakası, iştirak nafakası (çocuk için) talep edilecek mi?
  • Maddi/manevi tazminat: Talep var mı?
  • Mal paylaşımı: Taraflar arasında mal rejimi nasıl sona erecek? Anlaşılmış mı? Protokolün her iki tarafça imzalanması ve anlaşmanın açık, tutarlı ve yasalara uygun olması gerekir.

2. Dava Dilekçesinin Hazırlanması

Anlaşmalı boşanma dilekçesi, protokolü referans alarak yazılır. Dilekçede:

  • Tarafların kimlik bilgileri
  • Evlilik tarihleri
  • 1 yılın dolduğu bilgisi
  • Anlaşmalı boşanma isteği
  • Protokole atıf
  • Hukuki kanun maddeleri ve konunun detaylandırılması yer alır. Dilekçeyi taraflardan biri tek başına da verebilir; ancak her iki eşin de mahkemeye birlikte gitmesi zorunludur.

3. Davanın Açılması 

Boşanma davaları İzmir Aile Mahkemelerinde görülür. Dava, eşlerden birinin ikamet ettiği ilçenin adliyesinde de açılabilir (örn. Karşıyaka, Bayraklı, Buca Adliyeleri) Dilekçe ve protokol, adliye tevzi bürosuna verilir. Harç ve masraflar (yaklaşık 2.000 – 4.000 TL arası değişebilir) yatırılır.Mahkeme, genelde bir – iki ay içinde duruşma günü verir. Sürecin avukatla yürütülmesi halinde davanın açılması işlemleri UYAP adı verilen sistem üzerinden gerçekleştirilir. Duruşma günü ise kalemle görüşülerek uygunluk durumuna göre erken tarihe alınır.

4. Duruşma Günü

Taraflar duruşmaya bizzat katılmak zorundadır. Hâkim, protokoldeki maddeleri tek tek sorar, tarafların serbest iradeleriyle boşanmak isteyip istemediklerini teyit eder. Çocuk varsa, velayet ve kişisel ilişki düzenlemesi çocuğun üstün yararına mı, buna da bakılır. Hâkim protokolü uygun bulursa boşanma gerçekleşir. Mahkeme genellikle tek celsede biter.

5. Kararın Kesinleşmesi

Boşanma kararı verildikten sonra gerekçeli karar bir ay içinde yazılır. Taraflar kararı tebliğ aldıktan sonra 2 hafta içinde istinaf etmezse, karar kesinleşir. Kesinleşme şerhi alındıktan sonra nüfus müdürlüğüne bildirilerek medeni hal değiştirilir.

6. Nüfus Kayıtlarına İşlenmesi

Mahkeme kararı kesinleştikten sonra, boşanma bilgisi nüfus müdürlüğüne iletilir. Taraflar kimliklerini güncelleyebilirler. Evli yazan medeni hal “boşanmış” olarak değiştirilir.

Sık Sorulan Sorular

1. Anlaşmalı boşanma ne kadar sürede sonuçlanır?
Evraklar tam ise ve mahkeme yoğunluğu azsa, başvuru tarihinden itibaren 1–2 ay içinde sonuçlanabilir.

2. Avukat tutmak zorunlu mu?
Hayır, ancak protokolün düzgün hazırlanması ve hak kaybı yaşanmaması için bir avukatla çalışmak önerilir. Yine duruşma gününün erkene alınmasından kararın kesinleşmesi süreci de dahil olmak üzere işleyiş avukatla çok daha hızlanır.

3. Eşlerden biri duruşmaya gelmezse ne olur?
Hâkim tarafların bizzat mahkemede hazır olmasını şart koşar. Biri gelmezse dava ertelenir ya da anlaşmalı olarak devam edemez.

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Nergis Mahallesi Girne Bulvarı No: 83 K:2 D:2 Karşıyaka İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 534 415 52 56

Kira Tespit Davalarında Arabuluculuk

Kira Tespit Davalarında Arabuluculuk | İzmir Avukat | Av. Arb. Dilek Yavuz Uysal

Kira tespit davalarında arabuluculuk süreci, Türkiye’de özellikle son yıllarda kira uyuşmazlıklarının daha hızlı ve etkin bir şekilde çözülmesi amacıyla önemli bir alternatif çözüm yöntemi olarak devreye girmiştir. Arabuluculuk, taraflar arasında anlaşmazlıkların mahkeme dışı yollarla çözülmesini sağlayan bir süreçtir ve yargılama sürecine gitmeden önce tarafların çözüm arayabileceği bir yöntemdir.

Kira Tespit Davası Nedir?

Kira tespit davası, kiracı ile kiralayan arasında kira bedelinin tespitine yönelik çıkan anlaşmazlıkların mahkeme aracılığıyla çözüme kavuşturulması amacıyla açılan davalardır. Bu dava genellikle şu durumlarda açılabilir:

  • Kira bedelinin yasal artış sınırlarının dışında artması durumunda.
  • Kiracı ile kiralayan arasında yeniden kira bedeli belirleme konusunda anlaşmazlık çıkarsa.
  • Kiracı, güncel kira bedelinin piyasa koşullarına uygun olmadığını düşünerek kira artışını reddederse.
  • 5 yıllık süre sonrasında bedelin belirlenmesi hususunda anlaşmazlık yaşanırsa

Arabuluculuk Sürecinin Başlaması

Arabuluculuk, 2018 yılı itibarıyla Türkiye’de zorunlu hale gelmiştir. 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe giren Arabuluculuk Kanunu gereğince, belirli türdeki davalar, mahkemeye başvurmadan önce arabuluculuk sürecinden geçirilmek zorundadır. Kira tespit davaları da bu kapsamda yer alır.

Kira tespit davalarında arabuluculuk süreci şu şekilde işler:

  1. Başvuru Aşaması:
    • Taraflar arasında kira bedeli konusunda anlaşmazlık meydana geldiğinde, taraflar arabuluculuk başvurusu yapabilir.
    • Taraflardan biri arabuluculuğa başvurduğunda, diğer tarafın da sürece katılması gerekmektedir.
    • Arabuluculuk başvurusu, arabuluculuk sistemine kayıtlı bir arabulucu aracılığıyla yapılır.
  2. Arabulucu Ataması:
    • Başvuru yapıldıktan sonra, arabuluculuk merkezleri veya adliyelerdeki arabuluculuk birimleri tarafından arabulucu atanır.
    • Atanan arabulucu, taraflarla birebir iletişim kurar ve sürecin nasıl işleyeceğini anlatır.
  3. İlk Toplantı ve Görüşmeler:
    • Arabulucu, taraflarla birebir görüşmeler yaparak, uzlaşma sağlanabilir mi? sorusunu değerlendirecek bir ortam oluşturur.
    • Eğer taraflar arasında anlaşmazlık çözülürse, arabulucu bir uzlaşma protokolü hazırlar.
    • Taraflar arasında anlaşmazlık devam ediyorsa, arabuluculuk süreci sona erer.
  4. Arabuluculuk Sürecinin Devamı:
    • Eğer taraflar anlaşmaya varmazlarsa, arabuluculuk süreci sona erer ve taraflar mahkemeye başvurmak zorunda kalır.
    • Anlaşmazlık çözülürse, arabulucu tarafından yazılı bir anlaşma yapılır ve taraflar bu anlaşmayı imzalayarak süreci sonlandırır.

Kira Tespit Davasında Arabuluculuk Sürecinin Avantajları

  1. Hızlı ve Ekonomik Çözüm:
    • Arabuluculuk süreci, mahkeme sürecine göre çok daha hızlıdır ve daha düşük maliyetlidir.
    • Taraflar, mahkemede yıllarca sürebilecek bir davadan kaçınarak, daha kısa sürede çözüme ulaşabilir.
  2. Mahkeme Dışı Çözüm:
    • Arabuluculuk, tarafların mahkeme sürecine gitmeden önce alternatif bir çözüm yolu sunar. Bu da taraflar arasında daha dostane bir çözüm bulunmasını sağlar.
    • Kira tespit davalarında, taraflar arasındaki işbirliği ve uzlaşma sağlanabilir, böylece uzun süren mahkeme süreçlerinden kaçınılır.
  3. Tarafların Kontrolü:
    • Arabuluculukta taraflar, çözüme kendileri karar verirler. Yani, bir mahkeme kararı yerine, taraflar kendi istekleri doğrultusunda bir anlaşmaya varabilirler.
    • Bu, tarafların kontrolü daha fazla elinde tutmasına ve kendileri için en uygun çözümü bulmalarına olanak tanır.
  4. Gizlilik:
    • Arabuluculuk süreci gizlidir ve görüşmeler sırasında ortaya çıkan bilgiler yalnızca taraflara aittir. Bu, kiracılar ile kiralayanlar arasında güvenli bir çözüm ortamı sağlar.
  5. Esneklik ve Tarafların İhtiyaçlarına Uygun Çözümler:
    • Arabuluculuk sürecinde, taraflar daha esnek bir şekilde anlaşma şartları üzerinde uzlaşabilirler.
    • Kira bedelinin yanı sıra, diğer şartlar (tadilat, kira sözleşmesinin süresi vb.) da müzakere edilebilir.

Arabuluculuk Süreci Sonrası

Eğer taraflar arabuluculuk süreci sonucunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma yazılı hale getirilir ve arabulucunun onayı ile geçerli olur. Anlaşma, taraflar arasında bağlayıcıdır. Arabuluculuk protokolü taraflar tarafından imzalanır ve ardından mahkemeye başvurulmaz. Eğer anlaşma sağlanamazsa, taraflar mahkemeye başvuru yapabilir ve kira tespit davası süreci başlar.

Kira Tespit Davasında Arabuluculuğun Başarı Oranı

Kira tespit davalarında arabuluculuk başarı oranı genellikle yüksektir çünkü, taraflar, çözüm sürecine daha gönüllü katılırlar. Çoğu zaman kiracı ve kiralayan arasındaki ilişki devam etmektedir ve arabuluculuk, karşılıklı güvenin zedelenmeden çözüm bulunmasını sağlar. Arabulucular, tarafların birbirinin isteklerini anlamasına yardımcı olur ve uzlaşmazlıkları çözme yönünde rehberlik eder.

Sonuç olarak: Kira tespit davalarında arabuluculuk, mahkemeye gitmeden önce tarafların çözüm bulabilmesi için önemli bir yöntemdir. Arabuluculuk, taraflar arasında daha hızlı, ekonomik ve gizli bir çözüm sunar ve kiracı ile kiralayan arasında devam eden ilişkiyi olumsuz etkilemeden sorunu çözmeyi amaçlar. Eğer arabuluculuk sürecinden anlaşma sağlanamazsa, taraflar mahkeme yoluyla çözüme gidebilirler.

Eğer kira tespit davası açmayı planlıyorsanız ya da arabuluculuk süreci hakkında daha fazla bilgiye ihtiyacınız varsa, bir avukat yardımı almak faydalı olacaktır.

Kira ve Taşınmaz Hukukuna İlişkin Diğer Yazılarımız İçin;

Adres: Nergis Mahallesi Girne Bulvarı No: 83 K:2 D:2 Karşıyaka İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 534 415 52 56

İkinci El Araç Alırken Dikkat

İkinci El Araç Alırken Dikkat | İzmir Avukat | Av. Dilek Yavuz Uysal

İkinci el araç alım satımı, özellikle son yıllarda artan fiyatlar nedeniyle büyük bir dikkat ve özen gerektiriyor. İzmir gibi büyük şehirlerde araç alırken karşılaşılan dolandırıcılık, ayıplı mal satışı veya resmi işlem eksiklikleri alıcıyı mağdur edebilir. Bu nedenle hem tüketici hakları hem de Borçlar Kanunu açısından bazı temel noktalara dikkat edilmelidir.

1. İkinci El Araç Alırken Dikkat Edilecekler

Aracı almadan önce aşağıdaki sorgulamalar yapılmalıdır:

  • Araçta rehin var mı?
    E-devlet veya noter sorgusuyla öğrenilebilir. Rehinli araç, sahibinin borcuna karşılık haczedilebilir.
  • Haciz veya tedbir kararı var mı?
    Plaka üzerinden Emniyet Genel Müdürlüğü veya noter üzerinden kontrol edilebilir.
  • Çalıntı kaydı ya da yakalama kararı var mı?
    Emniyet kayıtlarından ya da güvenilir ekspertiz firmalarından öğrenilmelidir.

2. Ekspertiz Raporu Zorunluluğu (Yasal Düzenleme)

2020 yılında yürürlüğe giren düzenlemeye göre:

  • Ticari amaçla satış yapanlar (galericiler), 8 yaş altı ve 160.000 km altı araçlar için ekspertiz raporu almakla yükümlüdür.
  • Bireysel satışlarda zorunlu değil ancak ekspertiz raporu almanız şiddetle önerilir.

3. Satış Sözleşmesi ve Ayıplı Mal Sorumluluğu

  • Noterde yapılacak satış işlemi sırasında mutlaka bir satış sözleşmesi düzenlenmelidir.
  • Satıcı, aracı ayıplı (örneğin kazalı, motor arızalı) şekilde sattıysa Tüketici Kanunu’na göre sorumludur.
  • Araçta sonradan çıkan gizli kusurlar varsa alıcı, satış tarihinden itibaren 6 ay içinde hak arayabilir. Bu durumda;
    • Satışın iptali,
    • Bedel indirimi,
    • Masraf karşılığı onarım taleplerinde bulunabilir.

4. Araç Devrinde Noter İşlemi Şarttır

  • Satışın geçerli olabilmesi için işlem mutlaka noter huzurunda yapılmalıdır.
  • Taraflar parayı elden verseler bile noter işlemi yapılmadan satış hukuken geçerli sayılmaz.
  • Ödeme, genellikle noter işleminden hemen önce banka havalesi ile yapılır.

5. Vergi ve Ceza Sorgulamaları

Araç üzerindeki MTV borçları, trafik cezaları veya OGS-HGS geçiş ücretleri gibi kalemler devralınmadan önce kontrol edilmelidir. Alım sonrası bu borçlar alıcıya rücu edebilir.

Özetle; İzmir’de ikinci el araç alırken hem alıcı hem de satıcı tarafı hukuki hak ve yükümlülüklerini bilmeli; noter işlemleri, ekspertiz ve borç sorgulamaları eksiksiz şekilde yapılmalıdır. İyi niyetli olmak kadar dikkatli olmak da şarttır. Bir avukattan danışmanlık alınması, sonradan doğacak sorunları önler.

Aracın Ekspertiz Raporundaki Şartları Sağlamaması Halinde İzlenecek Yol

Eğer bir araç alım satımında ekspertiz raporunda belirtilen kusurlar ya da satıcının gizlediği önemli bilgiler nedeniyle sorun yaşanırsa, alıcı için hukuki süreç belirli adımları takip ederek başlatılabilir. İşte bu tür bir durumda karşılaşabileceğiniz hukuki sürecin aşamaları:

1. Ekspertiz Raporu İncelenmesi ve Satıcıya Bildirim

İlk adım, ekspertiz raporunun içeriğini dikkatlice incelemek ve tespit edilen sorunları satıcıya yazılı olarak bildirmektirEğer raporda belirtilen hususlar aracın kaza geçmişiniteknik arızalarını veya değişen parçalarını kapsıyorsa, bu durum alıcı için ciddi bir risk oluşturur. Bu durumda yapılacaklar şunlar olabilir:

  • Ekspertiz raporunu satıcıya iletmek ve raporda belirtilen kusurların sözleşmeye aykırılık oluşturduğunu yazılı olarak bildirmek.
  • Satıcıya, bu kusurların düzeltilmesi veya bedel indirimi talep edilmesi.
  • Eğer satıcı kusurları kabul ederse, aracın tamir edilmesi ya da geri iade edilmesi talep edilebilir.

2. Tüketici Kanunu’na Göre Haklar

Tüketici Kanunu‘nun uygulama alanı bulduğu halleder, ikinci el araç alım satımında, alıcı “ayıplı mal” nedeniyle haklarını kullanabilir. Araçta ekspertiz raporunda belirtilen kusurlar veya gizlenen kaza geçmişi gibi durumlar, ayıplı mal kapsamında değerlendirilir. Bu durumda alıcı şunları talep edebilir:

  • İptal Talebi: Eğer araçtaki sorunlar ciddi ve satıcı tarafından gizlenmişse, alıcı sözleşmeyi iptal edebilir. Bu durumda alıcı, satıcıdan ödediği parayı geri talep edebilir.
  • Fiyat İndirimi Talebi: Araçtaki eksiklikler, tamir edilmesi gereken sorunlar varsa, alıcı fiyat indirimi talep edebilir. Bu durumda araçtaki sorunlar dikkate alınarak bir bedel indirimi yapılması gerekir.
  • Aracın Onarılması: Eğer araçta tespit edilen sorunlar onarılabilir türden ise, alıcı tamir edilmesini talep edebilir.

3. Satıcı İle Uzlaşma Yolu

  • Aracı iade etme: Eğer araçtaki sorunlar çok büyükse ve satıcı iade talebini kabul ediyorsa, araç geri alınarak ücret iadesi yapılabilir.
  • Fiyat İndirimi veya Onarım: Satıcı ile pazarlık yapılarak, aracın eksikliklerini gidermek veya fiyat indirimisağlamak için anlaşmaya varılabilir.

Bu tür bir uzlaşma durumu hızlı çözüm yolu olabilir, ancak satıcı uzlaşmaya yanaşmazsa, hukuki yollar devreye girer.

4. İhtarnameler ve Dava Aşaması

Eğer satıcı, alıcının talep ettiği iade, fiyat indirimi veya onarım gibi taleplerini reddederse, alıcı bu durumda hukuki süreci başlatabilir.

a. İhtarname Gönderme:

Alıcı, avukat aracılığıyla satıcıya ihtarname gönderebilir. İhtarname, alıcı tarafından yapılan yazılı bir başvuru olup, satıcıyı uyararak yasal hakların kullanılacağını belirtir. Bu, alıcıya yasal bir hak talebi gönderdiğini ve satıcının bu durumu ciddiye alması gerektiğini hatırlatır. İhtarname ile aracın iadesi veya fiyat indirimi talep edilebilir.Eğer satıcı hâlâ çözüm üretmezse, alıcı dava açma yoluna gidebilir.

b. Tüketici Mahkemesine Başvuru:

Eğer anlaşmazlık çözüme kavuşturulamazsa ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalan bir uyuşmazlık ise, alıcı Tüketici Mahkemesi’ne başvurabilir. Bu tür davalarda, tüketici olarak alıcı: Eğer araçtaki sorunlar büyükse, aracın iadesi talep edilebilir. Araç onarılabilir durumda ise, onarıma yönelik kararlar alınabilir. Fiyat indirimi veya tazminat talep edilebilir.

c. Asliye Hukuk Mahkemesi:

Eğer uyuşmazlık tarafların nitelikleri itibari ile Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında değilse, alıcı Asliye Hukuk Mahkemesi‘ne başvurabilir. Bu durumda, alıcı daha büyük tazminatlar ve zararların karşılanması için dava açabilir.

5. Zaman Aşımı ve Hakların Süresi

Tüketici Kanunu’na göre, alıcı, ayıplı maldan dolayı haklarını 2 yıl içinde kullanmalıdır.Eğer araç alım-satımı ile ilgili bir sözleşme yapılmışsa, o sözleşmede belirtilen süreler de geçerli olacaktır.Ayıplı mal için hak talebinde bulunmak için 2 yıl ve 5 yıl gibi süreler bulunmaktadır. Bu süreleri aşmadan başvuru yapılmalıdır.

ÖzetleEğer ekspertiz raporu sonrasında araçta tespit edilen kusurlar ve satıcı tarafından gizlenen bilgiler nedeniyle sorun yaşanırsa, alıcı şu adımları izleyebilir:

  • Ekspertiz raporuna göre iade veya fiyat indirimi talep edebilir.
  • Satıcı ile uzlaşma sağlanamazsahukuki süreç başlatılabilir.
  • İhtarname gönderilerek yasal haklar kullanılabilir.
  • Tüketici Mahkemesi veya Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılabilir. Ekspertiz raporu ayrıcalıklı bir öneme sahiptir ve alıcı bu rapora dayanarak hukuki haklarını kullanabilir. Bu süreçte tüketici hakları alıcının lehine işler.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Adres: Nergis Mahallesi Girne Bulvarı No: 83 K:2 D:2 Karşıyaka İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 534 415 52 56

Uçağı Rötar Yapan Yolcular Tazminat Talep Edebilir Mi?

Uçağı Rötar Yapan Yolcular Tazminat Talep Edebilir Mi? Av. Gamze Gül Girgeç

Beklenmeyen rötarlar, kişilerin tüm planlamalarını altüst edebilmektedir. Peki uçak rötarı yaşayan yolcular tazminat talep edebilir mi?

Türk Hukukunda havayolu ile seyahat eden yolcuların hakları, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nce çıkarılan Havayolu ile Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmelik de düzenlemiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün Havayolu ile Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmelik’in 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki değişiklik 10/12/2024 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

Resmi Gazete’de yapılan bu değişiklik ile rötar tazminatı yeniden gündeme gelmiştir.

Rötar Tazminatı Nedir?

Rötar tazminatı, seferin planlanan saatten geç yapılmasından kaynaklanan mağduriyetlerin tazmin edilmesi amacıyla talep edilebilen bir tazminat türü olup özellikle son dönemde yolcu hakları açısından önemli bir konu haline gelmiştir.

Rötar nedeniyle tazminat talebinde bulunabilmek için yolcuların haklarını bilmesi, rötarın sebeplerini ve süresini doğru bir şekilde değerlendirerek başvurularını yapması gerekmektedir.

Ne Kadar Tazminat Talep Edebilirim ?

10/12/2024 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan değişiklik uyarınca tazminat miktarı, uçuş mesafesine ve rötarın süresine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Buna göre;

İç Hat Uçuşları        : 100 – Euro

Dış Hat Uçuşları     : 1.500 kilometreye kadar olan uçuşlarda 250 Euro,

  1.500- 3.500 kilometre arası uçuşlarda 400 Euro,

  3.500 kilometreden uzun uçuşlarda 600 Euro tazminat talep edilebilecektir.

Belirlenecek tazminat alacaklarının Türk lirası cinsinden karşılığı hesaplanırken ise tazminatın ödendiği güne ait Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz satış kuru esas alınmaktadır.

Tazminat Talep Edebilmemin Koşulları Nelerdir ?

  • Rötarın süresi: Rötar süresi, tazminat talep edebilmek için en önemli faktördür. İlgili düzenleme uyarınca yolcunun planlanan son varış yerine 3 saat ve daha fazla sürede ulaştırılması gerekmektedir.
  • Taşıyıcı Firmadan Kaynaklanması: Tazminat talep edebilmek için rötarın, hava yolu şirketinin kontrolündeki bir sebepten kaynaklanmış olması gerekmektedir. Bunun için ilgili düzenlemede de uçuşun teknik ve operasyonel nedenlerle tehir edilmesi kıstasına yer verilmiştir.

Link:https://www.mevzuat.gov.tr/File/GeneratePdf?mevzuatNo=15549&mevzuatTur=KurumVeKurulusYonetmeligi&mevzuatTertip=5

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) kapsamında hazırlamış olduğumuz diğer yazılarımız için;



Adres: Nergis Mahallesi Girne Bulvarı No: 83 K:2 D:2 Karşıyaka İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 534 415 52 56

Malpraktis Nedir?

Malpraktis Nedir? – İzmir Avukat

Sağlık hizmetlerinin sunumu sırasında ortaya çıkabilecek tıbbi hatalar, hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilen ve hukuki sonuçlar doğuran durumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hatalar, sağlık profesyonellerinin yüksek düzeyde dikkat ve özen gösterme yükümlülüğüne rağmen kaçınılmaz olarak gerçekleşebilmektedir. Bu yazımızda, günümüzde adını sıklıkla duymaya başladığımız malpraktis kavramı ve davaları ele alınacaktır.

Malpraktis (Tıbbi Hata) Nedir?

Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesine göre malpraktis; bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesidir. Buradan hareketle malpraktis, sağlık profesyonellerinin standart tıbbi bakım uygulamalarına uygun davranmaması sonucu hastanın zarar görmesi olarak tanımlanabilecektir. Bu durum, yanlış teşhis, hatalı tedavi, hatalı bilgilendirme, cerrahi hata veya uygunsuz bakım, ihmal gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir.

Malpraktis Davası Nedir?

Malpraktis davası, bir hasta veya hasta yakınının, bir sağlık profesyonelinin veya sağlık kuruluşunun tıbbi hata yaptığı iddiasıyla açtığı bir hukuk davasıdır. Bu davada, hasta veya hasta yakını, uğradığı maddi ve manevi zararı karşılamak amacıyla tazminat talebinde bulunur.

Bir malpraktis davasının açılabilmesi için sağlık profesyoneli ile hasta arasında tedavi ilişkisi bulunmalı, sağlık profesyonelinin standart tıbbi bakım uygulamalarına uygun davranmaması ve bu davranış sonucu hastanın, fiziksel, psikolojik veya ekonomik bir zarar görmüş olması gerekmektedir. Ayrıca açılacak davada hastanın uğradığı zararın, sağlık profesyonelinin hatasıyla doğrudan bağlantılı olduğu ispat edilmelidir.

Son yıllarda, tıbbi hatalar nedeniyle açılan malpraktis davalarında hem dava sayısında hem de talep edilen tazminat miktarlarında belirgin bir artış gözlemlenmektedir. Bu durumun başlıca nedenleri arasında toplumun sağlık hakları konusunda bilinçlenmesi, hukuki süreçlerin kolaylaşması, medya ve sosyal medyanın etkisi, sağlık hizmetlerinin karmaşıklaşması ve tazminat miktarlarının artması sayılabilecektir. Bu duruma istinaden Türk Tabipler Birliği (TTB), malpraktis sorunuyla mücadele etmek ve sağlık sisteminin daha güvenli hale gelmesi için çalışmalar başlatmış olup, bu hususta çeşitli tavsiyelerde bulunmaktadır. Detaylı bilgi için bkz.: (https://www.ttb.org.tr/TD/TD59/597.html)

Malpraktis Davasında Her Tıbbi Hatadan Doktor Sorumlu Mudur?

Malpraktis davalarında tıbbi hataya sebebiyet veren hekimlerin sorumlu olabilmesi için öncelikle hekimin yaptığı hata ile hastanın uğradığı zarar arasında doğrudan bir nedensellik bağı bulunması gerekmektedir. Bu duruma ilaveten hekimin tıbbi uygulama sırasında göstermesi gereken özeni göstermemiş olması, yani tıbbi standartlara uygun davranmamış olması ve bu sebeple kusurlu olması gerekmektedir. Özetle; Hekimin hukukî sorumluluğu kusurlu eylem, zarar ve zarar ile kusurlu eylem arasında illiyet bağının varlığına bağlıdır.

Komplikasyon Nedir?

Malpraktis davalarında sıklıkla duyulan bir diğer kavram ise komplikasyondur. Komplikasyon, tıbbi müdahale sırasında veya sonrasında beklenmeyen, tahmin edilemeyen ancak tıbbi olarak kabul edilebilir bir risk olarak değerlendirilen bir durumdur. Örneğin, bir ameliyat sonrası enfeksiyon, kanama gibi durumlar komplikasyon olarak kabul edilebilir.

Komplikasyon ve malpraktis kavramları, tıbbi müdahaleler sonucu ortaya çıkabilecek olumsuz durumlar açısından birbirinden ayrılmalıdır. Her ne kadar her iki kavram da tıbbi bir işlem sonucu ortaya çıkan istenmeyen durumları ifade etse de, hukuki sonuçları bakımından farklılık göstermektedirler. Komplikasyon kavramının varlığı, davanın seyrini etkileyebilmekle birlikte her komplikasyon tıbbi hata anlamına gelmediğinden farklı sonuçlar doğurabilmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’da 2017/680 E., 2021/449 K., 08.04.2021 tarihli kararında “Malpraktis, komplikasyon kavramından farklıdır. Komplikasyon hekimin tıbbi müdahaleyi gerçekleştirirken her şeyi doğru yapmasına rağmen yine de istenmeyen bir sonucun meydana gelmesidir ve komplikasyonun iyi ve doğru yönetilmiş olması kaydıyla, istenmeyen sonucun ortaya çıkmasında tıp ilminin genel kurallarının kusurlu ihlâli söz konusu olmadığından hekimin sorumluluğu doğmayacaktır.” belirtmek suretiyle komplikasyon ve malpraktis kavramlarının farkına değinmiştir. (Detaylı bilgi için bkz: https://karararama.yargitay.gov.tr/)

Bu sebeple malpraktis davası açılmadan önce meydana gelen zararın komplikasyon mu yoksa tıbbi hata mı kapsamında kaldığını tespit edebilmek ve hastanın uğradığı zararın boyutunu belirlemek için alanında uzman, tarafsız kişilerden uzman görüşü alınması önem taşımaktadır.

Malpraktis Davasında Talep Edilebilecek Tazminat Kalemleri Nelerdir?

Malpraktis, yani tıbbi uygulama hatası nedeniyle zarar gören bir hasta, açacağı dava ile çeşitli taleplerde bulunabilir. Bu talepler, hastanın yaşadığı zararın niteliğine ve kapsamına göre değişiklik gösterebilmektedir. Genel olarak, malpraktis davalarında aşağıdaki taleplerde bulunulabilir:

Maddi Tazminat:

  • Çalışma Gücünün Azalmasından ya da Yitirilmesinden Doğan Kayıplar: Hatalı tıbbi uygulama nedeniyle kişinin iş gücü kaybı kalıcı hale gelmişse, gelecekteki kazanç kaybı talep edilebilir.
  • Kazanç Kaybı: Hastanın tedavi süreci nedeniyle iş göremez hale gelmesi veya işinden olması durumunda, kaybedilen gelir talep edilebilir.
  • Tedavi Masrafları: Hatalı tıbbi uygulama nedeniyle oluşan sağlık sorunları için yapılan ve yapılacak olan tüm tedavi masrafları talep edilebilir. Bu kapsamda, ilaç, ameliyat, fizik tedavi gibi masraflar yer alır.
  • Destekten Yoksun Kalma Tazminatı: Hasta vefat etmişse, hasta yakınları ( eş, çocuk, anne, baba, bakmakla yükümlü olduğu kimseler) tarafından destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilir.
  • Cenaze Giderleri: Hastanın hatalı uygulama sebebiyle vefatı halinde ölümle doğrudan doğruya ilgili bulunan giderler talep edilebilir.

Manevi Tazminat

Hastanın yaşadığı fiziksel ve psikolojik acı, hastanın yaşam kalitesinde meydana gelen düşüş veya hastanın tıbbi hata sebebiyle vefatı halinde yakınları tarafından manevi tazminat talep edilebilir.

Kamuda Çalışan Hekimlerin Hukuki Sorumluluğu Nedir?

Kamu ve özel hastanelerde çalışan hekimlerin malpraktis nedeniyle hukuki sorumlulukları, bulundukları kuruma göre farklılık göstermektedir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimlere karşı doğrudan dava açılamamakta iken özel hastanelerde çalışan hekimler hastalar tarafından doğrudan dava edilebilmektedir.

Kamu görevlilerinin görevleri ile ilgili olarak yaptıkları hatalardan dolayı 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 13. Maddesi uyarınca doğrudan aleyhlerine dava açılamayacağını belirtilmektedir. Bu düzenleme neticesinde meydana gelen malpraktis sebebiyle başvuru ancak hekimin bağlı bulunduğu idareye karşı ileri sürülebilmektedir. Ancak ilgili madde devamında “Kurumun sorumlu personele rücu hakkı saklıdır” ifadesi yer almakla kamu kurumunun hekimin kusurundan kaynaklı tazminat ödemek zorunda kalması halinde yapılan bu ödeme hekimden rücuen talep edilebilecektir.

Hekimin Malpraktis Nedeniyle Cezai Sorumluluğu Doğar mı?

Hekimlerin malpraktis yani diğer bir deyişle tıbbi uygulama hatası nedeniyle cezai sorumluluğu doğabilmektedir. Ancak bu durum, tıbbi hataya sebebiyet veren olayın tüm detaylarına, hekimin kusurunun boyutuna ve ortaya çıkan sonuca göre değerlendirilmektedir. Uygulamada da hekimlerin tıbbi hata nedeniyle daha çok taksirle yaralama, taksirle öldürme, görevi kötüye kullanmagibi suç tiplerinden yargılandığı gözlemlenmektedir.

Ancak hekimlerin görevleri sebebiyle işledikleri suç sebebiyle yargılanmaları için öncelikle yetkili mercilerden izin alınması gerekmektedir. Şöyle ki; 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, kamu görevlilerinin işlemiş olduğu suçlardan dolayı yargılanmaları konusunda önemli düzenlemeler içermekte olup bu kanun kapsamında, özellikle sağlık çalışanları ve hekimler için ayrı bir düzenleme bulunmaktadır. Kamu görevlilerinin görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için soruşturma izni alınması gerekmektedir. 4483 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerle birlikte, özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimler için de soruşturma izni şartı getirilmiştir. Yani, sadece kamu hastanelerinde çalışan hekimler değil, özel sektörde çalışan hekimler de bu düzenlemenin kapsamına girmekte olup soruşturma izni alınmadan önce ceza davası açılabilmesi mümkün değildir. Soruşturma izni ise son yasal düzenlemeler doğrultusunda Sağlık Bakanlığı nezdinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından verilmekte olup verilecek karara karşı itiraz yolu açıktır.

Malpraktis Davalarında Zamanaşımı Nedir?

Malpraktis davalarında hekim ile hasta arasında kurulan ilişkinin niteliği oldukça önemlidir. Doktrin ve Yargıtay uygulaması uyarınca hasta ile doktor arasında kurulan hekimlik sözleşmesi genellikle vekalet sözleşmesi olarak değerlendirmekle birlikte Türk Borçlar Kanunu md.147 uyarınca vekalet sözleşmesinden doğan alacaklar 5 yıllık zamanaşımı süresine tabiidir.

Hasta ile doktor arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi niteliğinde olduğunun kabulü halinde ise (örneğin, estetik ameliyat, protez vs.) Türk borçlar Kanunu 147/6 maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Ancak doktorun ağır kusurunun varlığı halinde TBK 478. maddesi uyarınca zamanaşımı süresi 20 yıla kadar uzayabilecektir.

Hasta ile hekim arasında sözleşmesel ilişkinin kurulmasının mümkün olmadığı, acil müdahele gerektiren durumlarda hastanın her zaman onamını almak mümkün olmayabilmektedir. Bu durumda vekaletsiz iş görme hükümleri de uygulanabilecek olup TBK m. 146 uyarınca zamanaşımı süresi 10 yıl olarak uygulanacaktır.

Son olarak hekim ile hasta arasında her zaman sözleşmesel ilişki kurulamayabileceğini belirtmiştik. Bu durumda taraflar TBK uyarınca haksız fiil sorumluluğuna da gidebileceklerdir. Türk Borçlar Kanunu 72. maddesi uyarınca zamanaşımı, zararın öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde fiil tarihinden itibaren 10 yıl olmak üzere değişiklik gösterecektir. Hekimin eyleminin suç oluşturduğu hallerde ise TCK md.66 düzenlemesi uyarınca suç tipine bağlı olarak zamanaşımı süresi uzayabilecektir.

Ancak malpraktis davalarında, hastanın zararı öğrenme süresi, diğer haksız fiil davalarına göre daha uzun sürebilmektedir. Özellikle, bazı tıbbi hataların sonuçları uzun vadede ortaya çıkabilmekte veya hastanın durumu nedeniyle zararı hemen fark edilmeyebilmektedir. Bu gibi durumlarda, zamanaşımı süresinin başlangıcı Yargıtay uygulamalarıyla da kabul gördüğü üzere hastanın zararı öğrendiği tarih olarak kabul edilmektedir.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) kapsamında hazırlamış olduğumuz diğer yazılarımız için;

Adres: Nergis Mahallesi Girne Bulvarı No: 83 K:2 D:2 Karşıyaka İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 282 14 76