Anonim Şirket Nasıl Kurulur?

Anonim Şirket Nasıl Kurulur?

Anonim Şirket Kuruluşu | Anonim Şirket Nasıl Kurulur | Anonim Şirket | Şirket Kuruluşu | Ticaret Hukuku | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu | Efes Hukuk Bürosu

Anonim Şirket Nasıl Kurulur

İleride yüksek gelir elde etmesi beklenen şirketlerde vergisel avantajları ve ortakların sermaye ile sınırlı olarak sorumluluğu tercih edilmesinin sebeplerinin başında gelmektedir. Peki anonim şirket kuruluşu nasıl gerçekleştirilir?

Kuruluş İçin Gerekli Belgeler

  1.  Şirket kuruluş dilekçesi (İzmir Ticaret Odası)
  2. Şirket ana sözleşmesi
  3. Ticaret Sicil tarafından onaylanmış, şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınan kişilere ait şirket unvanı altında düzenlenmiş imza beyannamesi
  4. Nakdi sermayenin bankaya yatırıldığını gösterir banka mektubu
  5. Şirket sermayesinin on binde dördünün Rekabet Kurumu hesabına yatırıldığına dair dekont
  6.  Oda kayıt beyannamesi, imza beyannamesi fotokopisi

Anonim Şirket Kuruluşunda Dikkat Edilmesi Gereken Başlıca Hususlar

  •  Bir tüzel kişinin yönetim kurulu üyeliğine seçilmesi halinde tüzel kişi ile birlikte tüzel kişi adına yetkilendirilen gerçek kişiye ilişkin yetkili organ kararının getirilmesi gerekir.
  • Tüzel kişi ortak var ise tüzel kişi ortağın temsilci kararı ve o yıl içinde alınmış ticaret sicil tasdiknamesi,
  • Yabancı uyruklu hakiki şahıs var ise noter onaylı pasaport tercümesi ve SGK şirket kuruluş dilekçesi ve bildirim formu, Yabancı uyruklu tüzel kişi var ise yetkili merciden alınmış apostil şerhli ve noter onaylı sicil belgesi tercümesi,
  • Ortak ikametgahı Türkiye dışında ise SGK şirket kuruluş dilekçesi ve bildirim formu,
  • Şirket ortakları arasında reşit olmayanların bulunması durumunda; reiit olmayan ortağın kanuni temsilcisinin muvafakat yazısı,
  • Şirket ortakları arasında reşit olmayan ortak ile ana-baba veya bunlardan birisi aynı şirkette ortak ise reşit olmayan çocuğa kayyum tayin edildiğine dair mahkeme kararı,
  • Okuma yazması olmayan ortakların parmak izi ve bunun yanında 2 tanık imzası aranmaktadır.
  • Anonim şirketlerde ortak sayısı en az 1 olmalıdır.
  • Anonim şirketlerde sermayenin asgari 50.000-TL olması mecburiyeti vardır. Halka açık olmayan kayıtlı sermaye miktarı 100.000-TL’den az olamaz.
  • Anonim şirketler belli bir süre veya süresiz kurulabilir. Şirket süresiz olarak kuruluyorsa bunun ana sözleşmesinde açıkça belirtilmesi zorunludur.
  • Türk Ticaret Kanunu Madde 331/1’e göre, anonim şirket, kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabilir. Aynı zamanda kuruluşu özel mevzuat gereği Bakanlık veya diğer resmi kurumların iznine veya uygun görüşüne tabi olanlar gerekli izni aldıktan sonra kuruluş işlemlerini gerçekleştirebilirler.
  • Türk Ticaret Kanunu Madde 342/1’e göre;
    •  Hizmet edimleri,
    •  Kişisel emek,
    •  Ticari itibar,
    •  Vadesi gelmemiş alacaklar şirkete sermaye olarak konulamaz.
  • Anonim şirket ünvanının Türkiye genelinde korunması mecburiyeti bulunmaktadır. Bu itibarla tespit edilen ünvanın daha önce herhangi bir ticaret sicilinde tescil edilmemiş olması gerekmektedir. Ticaret Ünvanının uygunluğu, hem Mersis programı hem de Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi unvan sorgulama kısmı üzerinden Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın Ticaret Ünvanları Hakkındaki Tebliğine uygun olarak sorgulanmalıdır.
  • Yönetim kurulu üyeleri en az 1 üyeden oluşur ve en çok 3 yıl için seçilirler.
  • Anonim şirketlerin ana sözleşmesinde aksi kararlaştırılmamış veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa çift imza ile temsil olunur.
  • Yönetim kurulunun görev bölümü ve şirketin temsil şekli ana sözleşme ile belirlenmemişse ana sözleşmenin tescilinden sonra alınacak bir karar ile yönetim kurulunun görev bölümü ve temsil şekline dair kararın tescil ve ilanı gereklidir.
  • Pay sahipleri dışından seçilen ve temsil ilzam yetkisine sahip olmayan yönetim kurulu üyelerinin kimliğine, vatandaşlığına, yerleşim yerlerine ilişkin yazılı beyan ile görevi kabul ettiklerine ilişkin imzalı belgeler getirilmelidir.

Ticaret Hukukuna ilişkin diğer ilginizi çekebilecek çalışmalarımız;

İzmir Ticaret Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Boşanma Davalarında Yetkili Mahkeme, Boşanma Davası Nerede Açılmalı?

Boşanma Davalarında Yetkili Mahkeme | Boşanma Davası Nerede Açılmalı? | Aile Hukuku | Boşanma Davası | Boşanma Avukatı | Bayan Avukat | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu | Efes Hukuk Bürosu

Boşanma Davası Açmaya Yetkili Taraflar

Boşanma davasında davayı açan taraf, davalı taraf genellikle boşanma sebeplerinin ortaya çıkması sebebi ile mağdur olan taraf olup; davalı taraf ise bu boşanma sebeplerine sebebiyet veren eş olarak belirtilebilir.

Boşanma davasını açma hakkı şahsa sıkı sıkıya bağlı kabul edilen bir haktır. Bu hakkı kullanma ehliyetine, evlilik birliği söz konusu olan eşler sahiptir.

Boşanma Davalarında Görevli Mahkeme

Boşanma davası açılırken belirlenmesi gereken öncelikli husus hangi mahkemenin görevli olduğu olup; Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yargılama Usullerine Dair Kanun kapsamında Türk Medeni Kanunu’nun boşanma süreçlerinin de düzenlenmiş olduğu Aile Hukuku’ndan doğan uyuşmazlıklarda Aile Mahkemeleri görevli kılınmıştır. Dolayısıyla açacak olduğunuz bir boşanma davasının yetkili aile mahkemelerine yazılması gerekmektedir.

Aile mahkemelerinin görevleri

Madde 4– Aile mahkemeleri, aşağıdaki dava ve işleri görürler: 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 3.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler,(2) 20.5.1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi, Kanunlarla verilen diğer görevler.

Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yargılama Usullerine Dair Kanun

Boşanma Davalarında Yetkili Mahkeme

Boşanma davası açılırken belirlenmesi gereken önemli hususlardan bir tanesi de davanın açılacak olduğu yer mahkemesinin belirlenmesi olup; Türk Medeni Kanunu kapsamında eşlerden birinin yerleşim yeri veya son altı aydı birlikte oturulan konutun bulunduğu yer mahkemesinde açılabilir.

II. Yetki
Madde 168– Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

Türk Medeni Kanun

Tarafların Yurtdışında İkamet Etmeleri Durumunda Yetkili Mahkeme

Açılacak davada seçilecek mahkemenin bulunduğu il olarak ikamet edilen il seçilse de tarafların yurt dışında bulunması halinde davalar İstanbul, Ankara ve İzmir’de açılabilmektedir.

Türklerin kişi hâllerine ilişkin davalar
MADDE 41 –
(1) Türk vatandaşlarının kişi hâllerine ilişkin davaları, yabancı ülke mahkemelerinde açılmadığı veya açılamadığı takdirde Türkiye’de yer itibariyle yetkili mahkemede, bulunmaması hâlinde ilgilinin sâkin olduğu yer, Türkiye’de sâkin değilse Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinde, o da bulunmadığı takdirde Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinde görülür

Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Boşanma Davalarında Tazminat

Boşanma Davalarında Tazminat | Aile Hukuku | Boşanma Avukatı | İzmir Avukat | İzmir Kadın Avukat | İzmir Bayan Avukat | Efes Hukuk Bürosu

Av. Dilek Yavuz Uysal

Boşanma Davalarında Tazminat

Medeni kanunun 174/1’nci maddesinde ‘Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.’ hükmü yer almaktadır.

İlgili madde ile boşanma davalarında maddi tazminat talebine ilişkin özel bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme ile, boşanma sebebiyle ( boşanmanın gerçekleşmesi ile) maddi bir zarara uğrayan/ uğrayacak olan boşanma davasında daha kusurlu olan taraftan (boşanmak istenilen eş daha kusurlu ise) maddi tazminat isteyebilme olanağı tanınmıştır.

Boşanma sonrası talep edilecek maddi tazminat, evlilik birliğini sona erdiren eşlerin boşanmalarından dolayı meydana gelen maddi zararlarını gidermeye yönelik bir tazminat türüdür. Zira boşanma sonrası mal birlikteliği sona erince evliliğin devamı sırasındaki hayat standartları ile mevcut ve beklenen menfaatler boşanma nedeniyle zarara uğramaktadır. Bu sebeple boşanma sonrası talep edilecek maddi tazminatın amacı, evliliğin sona ermesi ile elde edemeyecekleri menfaatler neticesinde eşlerin malvarlığında ortaya çıkacak olan azalmanın karşılanmasıdır. Bu hususta boşanma davalarındaki kusur oranının tespiti yönünde gerekli hukuki nitelendirmelerin yapılması ve doğru delillerin eksiksiz sunulması için boşanma avukatı ile birlikte çalışmak önemlidir.

Boşanma Davalarında Maddi Tazminatın Şartları:

Bahsettiğimiz üzere evlilik birliğinin sona ermesi nedeniyle mevcut ve beklenen menfaatleri zarara uğrayan kişi medeni kanun 174/1 kapsamında maddi tazminat isteminde bulunabilir. İlgili kanun maddesi uyarınca ;

  • Eşlerin boşanmış olması,
  • Boşanmaya yüzünden maddi tazminat isteyen tarafın parasal nitelikteki menfaatlerinin zarara uğramış olması,
  • Maddi tazminat talep edilen eşin daha fazla kusurlu olması,
  • Evliliği sona erdiren boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren en geç 1 yıl içerisinde bu tazminat davasının açılmış olması şartları aranır.

Boşanma Davalarında Maddi Tazminat Nasıl Talep Edilir?

Boşanmaya sonrası maddi bir zarara uğrayan kusursuz yada daha az kusurlu eş tarafından talep edilecek maddi tazminat, boşanma davası ile birlikte talep edilebileceği gibi, boşanma davasından ayrı bir şekilde de talep edilebilir.

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26’ncı maddesinde; “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” ifadesi yer almaktadır. Dava dilekçeniz de boşanmayla birlikte maddi tazminat talep etmemişseniz hakimin talep edilmeyen bir şeye karar vermesi kanuni olarak mümkün değildir. Dolayısıyla maddi tazminat konusunda bir talep yoksa, hakim re’sen bir karar veremez. Yine aynı şekilde dava dilekçesinin içeriğinde ‘30.000,00 TL maddi tazminat istiyorum’ şeklinde bir ifade yer alması durumunda hakim talep edilen 30.000,00 TL den daha yüksek bir miktara karar veremez.

Maddi tazminat talebinin dava dilekçesinde açık ve net olarak belirtilmesi gerekmektedir. Talep edilen miktarının ne kadarının maddi, ne kadarının manevi tazminat olduğu açıklanmalıdır. Dava dilekçesinde ‘30.000,00 TL tazminat istiyorum’ şeklinde bir ifadenin yer alması maddi tazminat talebi için yeterli değildir. Dava dilekçesinden ve beyandan talep edilen miktarın ne kadarını maddi ne kadarının manevi tazminata ilişkin olduğunun tam olarak anlaşılması gerekmektedir. Maalesef uygulamada bireylerin, boşanma avukatına danışmadan arzuhalci veya kendileri tarafından yazılan boşanma dilekçelerinin usul yönünden reddini ve hukuki taleplerinin eksik olması sebebiyle hak kayıpları yaşadıklarını sıkça görmekteyiz.

Boşanma Davalarında Maddi Tazminatın Hesaplanması

Boşanma sırasında veya boşanmadan sonra açılacak maddi tazminat davalarında, tazminat miktarının belirlenmesinde bir çok etken rol almaktadır. Özellikle mevcut ve beklenen menfaatlerin neler olduğu ve bu kapsamda oluşan zararın hesaplanması kolay olmamaktadır. Boşanma sonrası maddi tazminat miktarını belirlenirken her iki tarafın ekonomik ve sosyal durumları, evliliğin süresi, tarafların boşanmadaki kusur durumları, küçük veya engelli bakıma muhtaç çocuklara bakma yükümlülüğünün bulunması, iş bulma imkânı, boşanma sebebiyle eşin, diğer eşin sosyal güvenlik kuruluşu imkânlarından mahrum kalıp kalmadığı, tarafların tekrar bir evlilik yapıp yapamayacakları, taraflardan birinin diğerine güvenerek öğrenim ve işinden ayrılması, evlilik süresince yaşadıkları hayat standardı ve evlerinin özellikleri gibi birçok unsuru göz önünde bulundurulmaktadır. Boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu ya da maddi tazminat talep eden tarafın daha ağır kusurlu olması halinde maddi tazminat talebi reddedilecektir. Kusur tespitinde boşanma avukatından hukuki destek almak bu anlamda çok önemlidir.

Maddi Tazminatın Ödenme Biçimi

Boşanma sonrası maddi tazminata karar veren hakim maddi tazminat ne şekilde ödeneceğini de kararında belirtir. Medeni Kanun 176/1 maddesi Maddî tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.’ hükmü yer almaktadır.
Dolaysıyla hakim somut her olayın özelliklerine göre maddi tazminatın bir defada ödenmesine ya da kısım kısım yani irat biçiminde ödenmesine de karar verebilir.

Maddî Tazminat Miktarının Artırılması ve Azaltılması

Hakim tarafından irat şeklinde ödenmesi hükmedilen maddi tazminat miktarı, tarafların maddî durumlarının değişmesi ve hakkaniyetin gerektirdiği hallerde artırılmasına karar verilebileceği gibi azaltılmasına da karar verilebilir. Medeni Kanunun 176/4 maddesinde ‘Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.’ hükmü yer almaktadır. Somut olayın özelliklerine göre irat şeklinde ödenmesine karar verilen maddi tazminat miktarı, tarafların maddi durumlarında meydana gelen değişimler kapsamında tarafların talebi ile hakkaniyet ölçüsüne göre tekrardan belirlenebilmektedir.
Bu düzenleme, sadece irat şeklinde yani belirli aralıklarla kısım kısım ödenmesine karar verilen maddi tazminat kararları için geçerlidir. Dolayısıyla toptan bir defada ödenmesine karar verilen maddi tazminat miktarlarının azaltılması veya artırılması mümkün değildir.
 

Maddi Tazminat Miktarının Kaldırılması

Hakim tarafından irat şeklinde ödenmesi hükmedilen maddi tazminat miktarı bazı durum ve hallerde ortadan kaldırılmasına karar verilebilmektedir. Medeni Kanun 176/3 maddesinde ‘İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.’ hükmü yer almaktadır. Yapılan bu düzenleme ile maddî tazminat alacaklısının yeniden evlenmesi, evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi ve taraflardan birinin ölümü hallerinde mahkeme kararı ile irat ödenmesi kararı kaldırılabilecektir.

Boşanma Nedeniyle Maddi Tazminat Davasında Zamanaşımı

Boşanmaya sonrası maddi bir zarara uğrayan kusursuz ya da daha az kusurlu eş tarafından talep edilecek maddi tazminat için bir zamanaşımı süresi vardır. Medeni Kanun 178. Maddesinde; ‘‘Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.”ifadesi yer almaktadır. Dolayısıyla manevi tazminat talebinde olduğu gibi maddi tazminat talebi için evliliği sona erdiren davanın kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde talepte bulunulması gerekmektedir.

Örneğin boşanma davası 01.01.2021 tarihinde kesinleşmişse bahse konu maddi tazminat davasının da 01.01.2022 tarihine kadar açılması gerekir.

İzmir Boşanma Avukatı
📞 Bizimle İletisime Geçin

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Mükerrer Suç Nedir?

Mükerrer Suç Nedir? | Mükerrer Suç Ne Demektir? | İzmir Avukatlık Bürosu

Türk Dil Kurumu’na Göre Mükerrer Nedir?

mükerrer

sıfat, eskimiş, Arapça mukerrer

Tekrarlanmış, yinelenmiş:
      Mükerrer nüsha.

Türk Dil Kurumuna göre arapça kökenli tekrir sözcüğünden gelmekte olan mükerrir kavramı, tekrarlanmış veya yinelenmiş anlamına gelmektedir.

Hukukta Mükerrer Ne Demek?

Mükerrer, tekrarlanma veya yenilenme anlamına gelmekte olup; aynı suçun birden çok işlenmesi durumunda mükerrer suç kavramı gündeme gelmektedir. Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanmaktadır. (TCK m. 58). Burada aynı kişi tarafından tekrar işlenen suç mükerrer suç, suçu işleyen kimse de mükerrir olmuş olur. Dolayısıyla suçu işleyen kimse hakkında mükerrirlere özgü özel usul hükümleri uygulanır. Bir başka ifade ile bir kimse yasade belirtili şekilde birden fazla suç işlemesi durumunda özel kanun maddeleri kapsamında yargılanız. Tekerrür hükümlerinin uygulanması için cezanın infaz edilmiş olması şartı aranmamaktadır.

Bir Suçun Tekerrür Hükümleri Kapsamında Değerlendirilmesi İçin Ne Kadarlık Bir Süre Öngörülmüştür?

Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;

  • Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
  • Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl

geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.

Tekerrür Halinde Uygulanacak Ceza Şartları Kanunda Öngörülen Şartlar Çerçevesinde Ağırlaştırılabilir.

Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur. Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.

Hangi Suçlara Tekerrür Hükümleri Uygulanır?

Yasal mevzuat kapsamında tekerrür hükümlerinin uygulanacak olduğu suç tipleri özel olarak sayılmamıştır. Bu kapsamda aşağıda detayları belirtilen istisnalar haricinde tüm suç tiplerine tekerrür hükümlerinin uygulanması mümkündür.

Tekerrür Hükümlerinin İstisnaları

  • Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz.
  • Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.
  • Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.

Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir. Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır. Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.

5275 Sayılı Kanun’un 108/3. maddesi hükmü uyarınca ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda hükümlünün koşullu salıvermeden yararlanamayacağı göz önüne alınarak, sanığa ait UYAP üzerinden temin edilen adli sicil kaydı ile dosyada mevcut adli sicil kayıtları incelendiğinde, tekerrüre esas alınan Niğde 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/91-2011/140 Sayılı 1 yıl 2 ay hapis cezası ile mahkumiyetine dair ilamında TCK’nın 58. maddesinin uygulandığı anlaşılmakla, ikinci kez mükerrir olan sanığın denetimli serbestlik hükümlerinden yararlanamayacağı gözetilmeksizin ve ikinci kez mükerrir olduğu belirtilmeksizin denetimli serbestlik hükümlerinden yararlanmasına karar verilmesi… kanuna aykırı olup….

YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ E. 2017/1391 K. 2017/10685

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Müflis Nedir? Kime Müflis Denir?

Müflis Nedir? Kime Müflis Denir? | İzmir Avukat | Av. Mustafa Yolcu

Hukuk Kapsamında Müflis Ne Demek?

İflas kararı verilmek ile birlikte iflas açılır, borçlu “müflis” sıfatını alır. Burada müflis, iflas eden borçlu anlamında kullanılmaktadır. İflasın açıldığı anda nerede ve kimin elinde olduğu önem taşımaksızın müflisin haczi kabil bütün mal ve hakları, bir masa teşkil eder (aktif masa).

Türk Dil Kurumu’na Göre Müflis Nedir?

müflis sıfat, hukuk, ekonomi, Arapça muflis

Batkın.

Yasal Mevzuat Kapsamında Müflis

İcra Ve İflâs Kanunu Yönetmeliği

İflâsın açılmasına, kapanmasına ve kaldırılmasına ilişkin ilân
Madde 55 —
İcra ve İflas Kanununun 166 ncı maddesine göre iflâs kararı verildiğinin ilânı ile 254 üncü maddeye göre iflâsın kapanmasına ilişkin kararın ilânında, iflâs dosya numarası, müflisin adı, soyadı, adresi, iflâsın açılması veya kapanması kararının hangi mahkeme tarafından verildiği, kararın tarih ve sayısı ile özeti yazılır.
İcra ve İflas Kanununun 182 nci maddesine göre iflâsın kaldırılmasına ilişkin ilânda, iflâs dosya numarası; müflisin adı, soyadı ve adresi ile iflâsın kaldırılması kararının hangi mahkeme tarafından verildiği; kararın tarih ve sayısı ile özeti yazılır.
İcra ve İflas Kanununun 179/a maddesine göre iflâsın ertelenmesine ilişkin yapılacak ilânda, kararın hangi mahkeme tarafından verildiği, karar tarihi ve sayısı, borçlu şirket veya kooperatifin adı ve adresi ile kararın hüküm fıkrası yazılır.

Konuya ilişkin detaylı bilgi veya İcra Hukuku kapsamında uyuşmazlıklarınıza yönelik olarak İletişim Sayfası üzerinden bize ulaşabilirsiniz.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Maaş Haczi Nedir? İcra Borcundan Dolayı Maaş Kesintisi Nasıl Olur?

Maaş Haczi Nedir? | İcra Borcundan Dolayı Maaş Kesintisi Nasıl Olur? | İcra Hukuku | İcra Avukatı | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu

İcra takibi sırasında alacağın tahsili için başvurulan bir yol olan maaş haczi nedir? Maaş haczi, uygulamada sık karşılaşılan bir yöntemdir. Kişilerin borçlarından dolayı kanunlarca belirlenmiş yasal usullere dayandırılarak alacaklı taraf, çalışanın maaşına haciz koyabilir. 

Hakkında icra takibi başlatılmış olan bir kişi, kamu veya özel sektör fark etmeksizin çalıştığı taktirde; icra müdürlüğünce, bağlı olarak çalıştığı işverene, İcra ve İflas Kanunu’nun 355 vd. maddeleri uyarınca maaş haczi müzekkeresi gönderilir. Buna göre; haciz yazısını alan işveren, bir hafta içinde haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve ücretinin miktarını icra dairesine bildirmeye ve borç bitinceye kadar icra dairesinin hacizce haczolunan miktarı borçlunun maaş veya ücretinden keserek hemen icra dairesine yatırmaya mecburdur. İşverenin bu müzekkereye uymaması suç oluşturur ve savcılık nezdinde hakkında suç duyurusunda bulunulabilir.

Maaş, kısmen haczedilebilecek mal varlıkları arasındadır ve kanunun öngördüğü üzere en fazla maaşın dörtte biri haczedilebilmektedir. Kişinin net maaşından (ele geçen) bulunan Aile Yardımı, Asgari Geçim İndirimi ve Çocuk parası düşüldükten sonra kalan kısma 1/4 oranında kesinti yapılır. 

(istisna) Maaş haczinde önem arz eden bir diğer husus, nafaka alacaklarıdır. Her ne kadar genel kural, işçilerin aylık ücretlerinin dörtte birinden fazlasının kesilemeyeceği olsa da, Kanun Koyucu burada bir istisna getirmiş olup nafaka alacağının tahsili söz konusu olduğunda, dörtte birlik sınırı kaldırmıştır. Bu sebeple işçinin ödemekle mükellef olduğu aylık nafaka borcunun tamamı, dörtte bir sınırına takılmaksızın ücret üzerinden işverence kesilip icra dairesine yatırılacaktır.

Madde 83 – Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama müstenit olmayan nafakalar, tekaüt maaşları, sigortalar veya tekaüt sandıkları tarafından tahsis edilen iratlar, borçlu ve ailesinin geçinmeleri için icra memurunca lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haczolunabilir. Ancak haczolunacak miktar bunların dörtte birinden az olamaz. Birden fazla haciz var ise sıraya konur. Sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemez.

İcra ve İflas Kanunu

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Muris Muvazaası Nedir?

Muris Muvazaası Nedir? | Miras Hukuku | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu | İzmir Avukatları | Miras Avukatı

Muris Muvazaası Nedir?

Muris kelime anlamı ile miras bırakan anlamına gelir. Muvazaa ise, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla aralarında gerçek iradelerine uymayan, görünüşte geçerli olmasına rağmen, kendi aralarında hüküm ifade etmeyen bir sözleşme yapma konusunda anlaşmalarıdır. 

Örneğin , mirastan mal kaçırmak amacıyla üzerindeki taşınmazları üçüncü kişilere tapuda satış yoluyla devreden muris, muvazaalı işlem yapmıştır. Burada murisin amacı diğer mirasçılardan mirasını kaçırmaktır. Uygulamada genelde iki çocuk arasında mal kaçırmak maksadı ile sıkça karşılaşılan bir durumdur. 

Muvazaa şartlarının gerçekleşmesi için aşağıdaki üç koşulun bir arada bulunması gerekir:

  • Tarafların gerçek amaçları ile yaptıkları işlemler arasında bilerek ve isteyerek yapılan bir uyumsuzluk olmalı,
  • Üçüncü kişileri aldatma amacı olmalı,
  • Tarafların muvazaalı işlem yapma konusunda aralarında anlaşmaları gerekmektedir.

Muris Muvazaası Davasını Kimler Açabilir? 

Muris muvazaasını ortaya koymak isteyen, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açması mümkündür. Bu davayı yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar veya evlatlıklar açabilir. Ancak bu davayı mirası reddeden, miras hakkından feragat eden ve mirastan çıkarılan kişiler açamaz. Bu dava için öngörülen bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre bulunmamakla birlikte; muris muvazaası iddiasında bulunan mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile birlikte davayı açabilirler. 

Madde 1025- Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir. İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır

Türk Medeni Kanunu

Yargıtay Kararları Kapsamında Muris Muvazaası

YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2012/4572 K. 2012/4336

…Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l-04-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinde büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır….

Miras Hukukuna İlişkin İlginizi Çekebilecek Diğer Çalışmalarımız;

İzmir Miras Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Zina Nedir? Türk Ceza Kanunu ve Medeni Kanun Kapsamında Zina Suçu

Zina Suçu | Zina Nedir? | Aile Hukuku | Boşanma Avukatı | Av. Dilek Yavuz Uysal

Zina Nedir?

Zina, meşru olmayan; bir diğer ifadeyle evlilik dışı girilen cinsel ilişki anlamına gelir.

(ESKİ) 765 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 440. maddesi şöyledir: “Madde 440- Zina eden karı hakkında altı aydan Uç seneye kadar hapis cezası tertip olunur. Karının evli olduğunu bilerek bu fiilde ortak olan kimse hakkında da aynı ceza hükmolunur.” Sekli ile eski Türk Ceza Kanununda suç olarak düzenlenmiş olup günümüzde suç; KADIN ve ERKEK için boşanma sebebidir.

Zina, 2004 yılına kadar Türk Ceza Kanunu’nda kadınlarla erkekler için eşitlik ilkesini ciddi derecede ihlal edecek bir düzenleme olarak karşımıza çıkıyor. Erkeklerin bir kereliğine bir kadınla ilişkiye girmesi suç sayılmıyor; ancak altı ay kadar süreyle herkesin kendilerini evli sanacağı şekilde başka bir kadınla yaşıyorsa o zaman erkek için zina suçu sayılıyordu. Kadınların ise evine akşamüstü bir erkek ziyarete gelse bile bu zina kabul ediliyordu.

Günümüzde ise zina suç olmayıp boşanma davasında ağır kusur sebebidir. Kısaca söyleyecek olursak; boşanma davasında kusurlu taraf velayet, nafaka, tazminat gibi pek çok haktan mahrum kalır. Bu şekliyle aldatılan eş (hem kadın- hem de erkek) boşanma davasında karşı taraftan maddi ve manevi olarak ciddi anlamda tazminat alma hakkına sahiptir. 

Görüldüğü üzere zinanın suç olarak kabul edildiği eski kanun döneminde özellikle kadınlar için aleyhe düzenlemeler içeren, ayrımcılık sebebi olan, ve maalesef pek çok kez de kötüye kullanılan bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktaydı. günümüzde ise Türk ceza kanunundan suç olmaktan çıkarılmış olup hem kadın hem de erkek bireylerin medeni kanun karşısında haklarını gözeten bir uygulama şekline gelmiştir.

Bu sebeple, -zina suç olsun – idam gelsin gibi taleplerde ve söylemlerde bulunmadan önce; aslında o kanunların nasıl düzenlendiğini ve en önemlisi nasıl uygulandığını araştırıp görmekte fayda var. Biz hassasiyetimizin çocuk istismarlarında olması gerektiğini düşünüyoruz. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz, yorumlarda buluşalım. 

….toplanan delillerden, davacı kadının dayandığı ve davalı erkek tarafından inkar edilmeyen, erkeğin başka kadınla birlikte, banyoda yarı çıplak vaziyette çekildiği ve samimi durumda oldukları anlaşılan fotoğrafının bulunduğu ve tanık beyanından erkeğin başka kadının yanında yaklaşık 10 gün süreyle kaldığı anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun sabit olduğu kabul edilmiş ise de; erkeğin başka kadınla uygunsuz fotoğrafının olması ve başka kadınla birlikte yaşaması, cinsel ilişkinin güçlü karineyle yaşandığına ve dolayısıyla zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda erkeğin zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların zina (TMK m. 161) hukuki sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekir

YARGITAY 2. HUKUK DAİRES E. 2019/4012 K. 2019/12142

Davacı-karşı davalı ( koca )’nın; birden fazla kadınla cinsel ilişkide bulunduğu, bu kadınlarla yatlarda ve barlarda sık sık birlikte olduğu; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece de bu hususlar sabit kabul edilmiştir. Gerçekleşen bu eylemler “zina” niteliğindedir.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2014/1592 K. 2014/17457

Konuya ilişkin detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz!

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Uçuşun İptali veya Ertelenmesi Durumunda Yolcu Hakları

Av. Mustafa Yolcu

Uçuşun İptali Durumunda Yolcu Hakları

Havayolu ulaşımı artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Bu süreç kapsamında birçok farklı aksilik ile karşılaşılması da artık sürekli karşılaştığımız veya duyduğumuz bir durum. Yolculuk kapsamında karşılaşabileceğiniz rötar veya uçuş iptalleri karşısında haklarınızı bilmek ise sizlere büyük kolaylık sağlayacağı şüphesiz.

Uçuşun İptali Durumunda Yolcu Hakları, Bir uçuşun iptale dilmesi durumunda uçuşu gerçekleştiren eden hava yolu şirketi;

  • Bedel İadesi: Seyahatin gerçekleştirilmeyen bölüm veya bölümleri ile yolcunun planlamış olduğu seyahatin tamamlanmasının artık herhangi bir anlamı kalmaması durumunda seyahatin gerçekleştirilen bölüm veya bölümleri için, bilet ücretinin tamamının en geç yedi gün içinde iade edilmesi; ayrıca yolcunun seyahatinin ilk başlangıç noktasına ilk fırsatta dönmesini sağlayacak bir dönüş uçuşunun ücretsiz sağlanması,
  •  Güzergah Değişikliği: Benzer taşıma şartları altında, en erken fırsatta son varış yerine güzergah değişikliğinin sağlanması,
  • Tarih Değişikliği: Son varış yerine, boş koltuk durumuna bağlı olarak, yolcunun uygun göreceği daha sonraki bir tarihte, benzer taşıma şartları altında güzergah değişikliğinin yapılması.
  • Alternatif Ulaşım Teklifi: Bir şehir veya bölgeye birden fazla havaalanının hizmet etmesi durumunda, uçuşu icra eden hava taşıma işletmesinin rezervasyonu onaylanmış olan yolculara alternatif bir havaalanına bir uçuş teklif etmesi halinde, uçuşu icra eden hava taşıma işletmesi, yolcunun o alternatif havaalanından rezervasyonun yapılmış olduğu havaalanına veya yolcu tarafından kabul edilen başka yakın bir varış noktasına transfer edilmesine ait masrafı karşılanması,
  • Yiyecek – İçecek İhtiyaçlarının Giderilmesi: Bekleme süresine uygun ve bedelsiz olarak; iki ile üç saat arası gecikmelerde, makul ölçüde sıcak ve soğuk içecekler; üç ile beş saat arası gecikmelerde ise sıcak ve soğuk içecekler ile günün zamanına göre kahvaltı veya yemek sağlanması,
  • İletişim İhtiyaçlarının Giderilmesi: Yolculara ücretsiz olarak süre kısıtlaması olmaksızın iki telefon görüşmesi, faks mesajı veya eposta hizmeti,
  • Konaklama Hakkı: Güzergahın değiştirildiği hallerde yeni uçuşun beklenen kalkış zamanının, iptal edilen uçuş için planlanmış olan kalkış zamanından sonraki gün veya günler içerisinde olması halinde; bir veya daha fazla gece konaklamanın gerekli hale geldiği durumlarda veya yolcu için ilave bir konaklamanın gerekli hale geldiği durumlarda, otelde veya uygun bir konaklama tesisinde konaklama ve havaalanı ve konaklama yeri (otel veya benzeri) arasındaki ulaşım sunması,
  • Alternatif Ulaşım Yolları Hakkında Bilgi Verme Zorunluluğu: Yolcular iptalden haberdar edildiklerinde, uçuşu icra eden hava yolu şirketi tarafından kendilerine olası alternatif ulaşım yolları hakkında da bilgi verilmesi zorunludur.

Uçuşun Ertelenmesi Durumunda Yolcu Hakları

Uçuşu gerçekleştiren hava yolu şirketi bir uçuşun planlanan hareket saatinden itibaren,

Ertelenme ŞartlarıYolcu Hakları
1500 kilometreden (1500 km dahil) daha kısa ve iç hatlardaki uçuşlar için iki saat veya daha fazla,


1500 ile 3500 (3500 km dahil) kilometre arası uçuşlar için üç saat veya daha fazla,



3500 kilometreden daha uzun uçuşlar için dört saat veya daha fazla,
ertelemesi durumunda aşağıdaki seçenekleri yolculara sunmakla yükümlüdür.
İki ile üç saat arası gecikmelerde, makul ölçüde sıcak ve soğuk içecekler,

Üç ile beş saat arası gecikmelerde sıcak ve soğuk içecekler ile günün zamanına göre kahvaltı veya yemek,


Beş saat ve üzeri gecikmelerde sıcak ve soğuk içecekler ile günün zamanına göre kahvaltı veya yemek, ilave sıcak ve soğuk içecekler ile ilave hafif ara yemeği.


Ayrıca yolculara ücretsiz olarak süre kısıtlaması olmaksızın iki telefon görüşmesi, faks mesajı veya eposta hizmeti teklif edilmesi zorunludur.


Beklenen hareket saati, önceden ilan edilmiş hareket saatinden sonraki gün veya günler içerisinde olduğu takdirde;
– Bir veya daha fazla gece konaklamanın gerekli hale geldiği durumlarda veya yolcu için ilave bir konaklamanın gerekli hale geldiği durumlarda, otelde veya uygun bir konaklama tesisinde konaklama.
– Havaalanı ve konaklama yeri (otel veya benzeri) arasındaki ulaşım sunulması zorunludur.


Erteleme en az beş saat olduğunda, seyahatin gerçekleştirilmeyen bölüm veya bölümleri ile yolcunun planlamış olduğu seyahatin tamamlanmasının artık herhangi bir anlamı kalmaması durumunda seyahatin gerçekleştirilen bölüm veya bölümleri için, bilet ücretinin tamamının satın alınmış olduğu fiyat üzerinden nakit olarak veya elektronik banka havalesi, banka ödeme emirleri, banka çekleri ile ödenmesi veya yolcunun imzalı mutabakatı olması durumunda seyahat fişleri ve/veya diğer hizmetler şeklinde en geç yedi gün içinde iade edilmesi; ayrıca yolcunun seyahatinin ilk başlangıç noktasına ilk fırsatta dönmesini sağlayacak bir dönüş uçuşunun ücretsiz sağlanması.

Yolcuların Tazminat Hakkı

Uçuşun İptali Durumunda

Yolcuların planlanan hareket zamanından;

  • en az iki hafta öncesinde iptalden haberdar edilmedikleri takdirde,
  • iki hafta ila yedi gün öncesinde iptalden haberdar edilmedikleri, kendilerine planlanan hareket saatinden en fazla iki saat önce kalkışlarına ve son varış yerlerine planlanan varış saatinden en fazla dört saat sonra ulaşmalarına olanak veren güzergah değişikliği teklif edilmediği sürece,
  • yedi günden kısa zaman öncesinde iptalden haberdar edilmedikleri ve planlanan hareket saatinden en fazla bir saat önce ayrılmalarına ve son varış yerlerine planlanan varış saatinden en fazla iki saat sonra ulaşmalarına olanak veren güzergah değişikliği teklif edilmediği sürece, uçuşu icra eden hava taşıma işletmesinden tazminat alma hakkına sahiptir.

İç Hatlarda Tazminat Bedelinin Hesaplanması


Havayolu İle Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmelik kapsamında yolculara iç hat uçuşlar için 100 Euro’nun Türk Lirası cinsinden karşılığı tutarında tazminat verilir.

Dış Hat Uçuşlarında Tazminat Bedelinin Hesaplanması

Havayolu İle Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmelik kapsamında yolculara dış hat uçuşlar için ise;

1500 kilometre veya daha kısa tüm uçuşlar için250 Euro’nun Türk Lirası cinsinden karşılığı,
1500 ile 3500 kilometre arası uçuşlar için400 Euro’nun Türk Lirası cinsinden karşılığı,
3500 kilometreden daha uzun uçuşlar için600 Euro’nun Türk Lirası cinsinden karşılığı tazminat verilir.
Dış Hat Uçuşlarda Tazminat Bedelinin Belirlenmesi

Tazminat alacaklarının Türk Lirası cinsinden karşılığı hesaplanırken biletin satın alındığı, yani bilet için ödemenin yapıldığı güne ait Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz satış kuru esas alınır.

Konuya ilişkin detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz!

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) kapsamında hazırlamış olduğumuz diğer yazılarımız için;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Yargıtay Kararları Kapsamında Malpraktis

Yargıtay Kararları Kapsamında Malpraktis

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi E. 1976/692 K. 1976/11046

…Davalı çene cerrahisi uzmanı bir hekimdir. Meydana getirdiği kötü durum uzmanlığı dışında fakat iddiaya göre yetkili olduğu cihazın kötü kullanılmasından doğmuştur. Bazı olaylarda özellikle hekimlik mesleğinde sağlık şurası son ve kesin düşünceyi bildirmekle yükümlü uzman ise de bu yüksek kurulun verdiği rapor olaya ve doğurduğu sonuçlara uygun düşmemektedir. Raporda arızaların (hastanın bünyesindeki nedenlerden, kişisel istidadından, ışınlara karşı aşırı duyarlığından) ileri geldiği belirtilmektedir. Oysa uzman hekim hastanın bünyesinin, kişisel durumunun, ışınlara karşı aşırı duyarlılığını önceden göz önüne alarak tedaviyi bu etkilerin doğuracağı sonuçları bertaraf edecek nitelikte yapacaktır. Sağlık şurasının bir uzmanın hastanın bünyesini kişisel durumunu, ışınlara karşı duyarlılığını doktorun hiçbir inceleme yapmadan doğuracağı etkinin sonuçlarından doktorun sorumlu tutulamayacağını benimsemesi olanaksızdır. Aksi halde doktor teknisyen veya işçinin yaptığı zararların birbirinden farkı kalmaz. Uzman doktor bütün bu üç tehlikeyi bertaraf edecek biçimde çalışmak zorundadır. Çalışmazsa veya çalışıp da böyle bir sonuç doğurursa bundan sorumlu olur…

Yargıtay 2. Ceza Dairesi E. 1996/268 K. 1996/1025

…Ameliyattan önce anestezi işlerini bizzat hazırlayıp, ameliyat esnasında bulunup bizzat yapmak ve teknisyenlere nezaret etmekle görevli hastane Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Sanık Mehmet’in, bu görevlerin hiç birini yerine getirmemek ve baştan sona özensiz ve denetimsiz davranmakla, olayda asli kusurlu olması gerektiği, anestezi teknisyeni sanıklar Hüsniye ile Bediha’nın da anestezi cihazını ve ameliyat masasını ameliyattan önce kontrolle ameliyata hazır hale getirmek, oksijen ve azotperoksit tüplerinin dolu olup olmadığını kontrol etmekle ve ameliyat esnasında değiştirilen oksijen tüpünü de bizzat değiştirmekle görevli oldukları halde, ameliyat öncesinde bunları yapmayarak bir saatlik ameliyatta 15 dakikalık oksijen kaldığını ancak ameliyat esnasında farkedip, kendileri yerine yetkisiz hizmetliye tüpü değiştirtmek ve tüm ayırıcı özelliklerine rağmen kontrol etmemekle, sıfatları ve konumları itibariyle Uzman Dr. kadar olmasa da ağırlıklı ve büyük kusurlarının bulunduğu

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi E. 1993/8557 K. 1994/2138

O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (Hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar hastalarının zarar görmemesi için yanlız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadırlar. Doktor tıbbi çalışmalarda bulunurken bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak tedaviyi her türlü ihtiyat tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleriarasında seçim yaparken hastanın özelliklerini gözönünde tutmalı onu gereksiz risk altına sokmamalı en emin yolu tercih etmelidir.

Gerçekte de mesleki bir işgören; Doktor olan vekilden ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil Bk. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi E. 2016/3362 K. 2016/6615

Davacının meydana gelen olay sebebiyle üç dişini ve bu dişleri çevreleyen kemik dokusunu kaybettiği ve üst çenesinde bu sebeple boşluk oluştuğu anlaşılmaktadır. Davalı hekimin diş çekimi sırasında üst çene tespitini yeterince sağlamadığı, kopan çene kemiğinin yeniden oluşmasının mümkün olmadığı, müdahale sonrası bölgenin sütüre edilerek ileri bir merkeze yönlendirme yapılması gerekirken bunun yerine getirilmediği ve hekimin kusurlu eylemi sonucu davacının zarara uğradığı sabittir.

Davacı, protez, implant vb. tedaviler ile çenesinde meydana gelen boşluğun giderilmesinin mümkün olup olmadığının, bunun maliyetinin ne kadar olacağının, ayrıca bu protezin ne kadar sürede bir yenilenmesi gerektiğinin ve yenileme giderlerinin ne kadar olacağının tespitini ve bu bedele hükmedilmesini istemiştir. Ancak mahkemece bu yönde bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Kişinin bu tedaviyi kendisi yaptırarak, faturalandırması ve belgelendirmesi, daha sonra haksız fiil failinden bu miktarın tazminini talep etmesi beklenemez.

Mahkemece yapılacak iş; davacıyı üniversite diş hekimliği fakültesinde görevli bilirkişi heyetine mevcutlu olarak gönderip muayenesini yaptırmak, davaya konu diş çekimi sebebiyle meydana gelen olumsuzluğun giderilmesi için yapılabilecek tedavileri sorup giderini hesaplattırmak, ayrıca yapılacak işlemin yenilenmesi gerekip gerekmediğini ve gerekmesi halinde yenileme giderlerinin ne kadar olacağını tespit ettirmek, davacının talebini de gözeterek bu miktara karar vermektir. Zararın belgelendirilmesinin istenmesi doğru değildir. Yanılgılı gerekçe ve eksik araştırma ile hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2013/11554 K. 2013/13257

Haksız eylem ve kaza sonucu yaralanan kişi, tümü ile iyileşip eski sağlığına kavuşuncaya kadar yaptığı ve ileride yapacağı tüm masrafları isteyebilir. Bunun tıbbı tedavi ile sınırlı bölümüne “tedavi giderleri” ve eski sağlığına kavuşup yeniden çalışmaya ve günlük işlerini sürdürebilecek duruma gelinceye kadar yaptığı ve yapacağı tüm masraflara “iyileşme giderleri” denilmektedir. Borçlar Kanunu 46.maddesi 1.fıkrasında, zarar görene, kapsamını belirtmeksizin “bütün masraflarını” isteme hakkı tanınmıştır. ( 6098 sayılı TBK’nun 54. maddesinde bedensel zararlar tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak açıkça belirlenmiştir. ) Masraflar kavramının kapsamına, zarar görenin, beden bütünlüğünü eski haline getirmeye, yani iyileşmeyi sağlamaya veya hastalık ya da sakatlığın artmasını önlemeye yönelik harcamak durumunda olduğu ve ileride harcaması olası bütün masraflar girer. İlerde yapılması zorunlu tedavi giderleri “gerçekleşmiş zarar” niteliğinde olup uzman bilirkişiye hesaplatılarak hüküm altına alınmalıdır.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Etiketler: Yargıtay Kararları Kapsamında Malpraktis | Malpraktis | Hatalı Tedavi | Yargıtay Malpraktis | İzmir Avukat | Sağlık Hukuku | İzmir Hukuk Bürosu