Yazar arşivleri: Av. Dilek Yavuz Uysal

Zina Sebebi İle Boşanma

Zina Sebebi İle Boşanma
Zina Sebebi İle Boşanma

Zina Sebebi İle Boşanma – İzmir Avukat

Evlilik birliğinin taraflara yüklemiş olduğu en önemli yükümlülüklerden birisi, eşlerin birbirlerine karşı sadakatli olmasıdır. Sadakat kavramı cinsel anlamda da eşlerin birbirine sadık olmalarını şart koşmaktadır. Halk arasında cinsel olmayan sadakatsizlikler de zina olarak düşünülse de, zina kavramı uygulamada daha dar anlamda kullanılmaktadır. Zina nedeniyle boşanma davası TMK m.161 hükmünde düzenlenmiştir.  

Zina Sebebi İle Boşanma Davası Şartlarını Nelerdir?

  1. Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. 
  1. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden itibaren başlayarak 6 ay ve her halde zina eyleminin üzerinden 5 yıl geçmesiyle dava hakkı düşer. 
  1. Affeden tarafın dava hakkı yoktur. 

Hangi Eylemler Zina Kapsamındadır? 

Zinaya dayanarak boşanma davasının açılabilmesi için elbette ortada bir zina eyleminin bulunması gerekmektedir. Peki, kanunda zina sayılan haller nelerdir? Kanunda zina tanımına yer verilmemiştir. Öğretide ise zina şu şekilde tanımlanmıştır: “Zina, eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken, karşı cinsten bir kişi ile isteyerek cinsel münasebette bulunmasıdır.’’ Yani,  zina eyleminin sübut bulması için cinsel ilişkinin varlığı aranmaktadır. Karşı bir cins ile öpme, sarılma, mesajlaşma gibi eylemler zina kapsamı dışındadır. Zina eyleminin mutlak suretle karşı cinsten bir kişi ile gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Bir kadınla bir kadının veyahut iki erkeğin cinsel temasta bulunması zina kapsamına girmemektedir. Bu tür durumlarda kanunlarımızca evlilik birliğinin temelinden sarsılması veyahut haysiyetsiz hayat sürme sebeplerine dayanılarak boşanma davası açılabilir. 

Zinanın boşanma sebebi olması için bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesi gerekir. Zina, kusura dayalı bir boşanma sebebidir. Bunun sonucu olarak zorla veya bayıltma suretiyle eşe karşı gerçekleşen cinsel münasebetler zina kapsamına girmez.  

Zina Sebebi İle Boşanma Davası Açabilmek İçin Süreklilik Aranır Mı? 

Zinanın varlığından söz edebilmek için eylemin tek bir sefer yapılmış olması yeterli olup, tekrarına gerek yoktur. Zina yapan eşin, bunu gönül bağı kurduğu bir kişiyle yapmış olması zorunlu değildir. Bu bağlamda eşlerden birinin hiç tanımadığı biriyle veyahut bir hayat kadınıyla bir otelde veya genel evde ilişkiye girmesi de zina kapsamındadır. Zina eyleminin varlığından söz edebilmek için karşı tarafın rızası olmak zorunda değildir. Bunun sonucu olarak cinsel saldırı veya cinsel istismarda bulunma halinde de zina eylemi gerçekleşmiş sayılacaktır.   

Zina Sebebi İle Boşanma Davası Zamanaşımı Var Mıdır? 

TMK m.161/2 hükmüne göre, dava açmaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmesiyle dava hakkı düşer. Bu süreler hak düşürücü süreler olup bu süre zarfında boşanma davası açılması gerekir. Aksi halde açılan davanın usulden reddine karar verilir. Zina eylemi birden çok gerçekleşmişse süre son eylemden itibaren işlemeye başlar. Zina, devam ettiği sürece hak düşürücü süre geçmiş sayılmaz. 

TMK m.161/3 hükmüne göre, “Affeden tarafın dava hakkı yoktur.” Zina eylemini affeden eş artık bu olguya dayanarak boşanma davası açamayacaktır. Burada eşi affetme eylemi örtülü veya açık af olabilir. Sadakatsizlik yapılan eş, tanıklar önünde eşini affettiğini açıkça bildirebileceği gibi, olay sonrasında evliliğe kaldığı yerden devam etmesi de örtülü olarak affettiğinin göstergesidir. 

Boşanma sebepleri, özel ve genel boşanma sebepleri olmak üzere ikiye ayrılır. Aldatma (zina); özel bir boşanma sebebidir. Davacının aldatma olgusunu ispatlaması halinde mahkeme tarafların diğer kusur durumlarına bakmaksızın boşanma kararı verir. 

Yargıtay Kapsamıdna Zina Olgusunun İspatı Açısından Kabul Edilen İlkeler Nelerdir?

  1. Kadın veya erkeğin yalnızken ortak konuta karşı cinsten birini alması zinanın varlığına delalet eder. Bu halde, zina ispatlanmış kabul edilir. 
  1. Eşlerden birinin karşı cinsten biriyle düzenli bir şekilde gece-gündüz telefonda görüşmesi zinanın varlığına işaret eder. 
  1. Eşlerden biri evlilik dışı ilişkiye girdiği başka bir kişiden çocuk sahibi olduğu takdirde zina (aldatma) olgusu ispatlanmış olur. 

Mahkeme, aldatma nedeniyle boşanma davasında her türlü delili serbestçe takdir eder. Aile mahkemesi, kesin delillerle bağlı değildir. Tüm deliller toplandıktan sonra zina fiilinin gerçekleşip gerçeklemediğine karar verir. 

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Anlaşmalı Boşanma Davasının Şartları Nelerdir?

Anlaşmalı Boşanma Davasının Şartları Nelerdir?

Anlaşmalı Boşanma Davasının Şartları Nelerdir? – İzmir Avukat

Anlaşmalı boşanma davaları, boşanmak isteyen tarafların kendi aralarında nafaka, mal paylaşımı, müşterek çocuğun velayeti, tazminat gibi önemli hususlarda anlaşarak bunu bir protokol çerçevesinde düzenledikleri ve mahkemeye başvurdukları bir dava türüdür. Anlaşmalı boşanma davasına ilişkin hazırlanan dilekçe ekinde protokol ile birlikte mahkemeye başvurmak gerekmektedir. 

 Anlaşmalı boşanma davası açabilmek için bazı temel bazı şartları bulunmaktadır. Bu şartların tamamının gerçekleşmesi halinde anlaşmalı boşanma davası açılabilmektedir. Anlaşmalı boşanma Medeni Kanun madde 166. f/3 de hüküm altına alınmıştır. Buna göre: ‘’Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.’’ Bu minvalde şartları irdeleyecek olursak: 

  1. Evliliğin En Az Bir Yıldır Sürmüş Olması 
  1. Tarafların Mahkemeye Anlaşmalı Boşanma İçin Başvurmuş Olması 
  1. Tarafların Mahkeme Huzurunda Boşanma İradesini Açıklamış Olmasıdır. 

  Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir. Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz. Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. 

Anlaşmalı Boşanma Protokolüne Neler Yazılmalıdır? 

Anlaşmalı boşanma protokolünde özetle: çocuğun velayeti, çocuğa ödenecek iştirak nafakası eşe ödenecek yoksulluk nafakası, çocukla kişisel ilişkinin kurulacağı saatler, evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmazların paylaşımı, ev eşyalarının paylaşımı, diğer araç vb. her türlü taşınırların paylaşımı gibi hususlar bulunmaktadır. Yine taraflarca kanuna aykırı olmamak kaydıyla örneğin ev kirasını kimin ödeyeceği, satın alınan varsa taşınmaz kredili alındıysa kredi borcunu kimin ödeyeceği gibi başkaca gerekli birtakım özel hususlar protokole eklenebilmektedir. Bu hususlar tarafların talep ve ihtiyaçlarına göre değişmektedir. Bu sebeple hak kaybına uğramamak için her evlilik kendine has protokol ile sonlandırılmalıdır. 

Anlaşmalı Boşanma Davasına Taraflar Katılmak Zorunda Mıdır? 

Anlaşmalı boşanma davasının çekişmeli davaya göre en büyük farklı tarafların mahkeme huzurunda boşanma iradelerini açıklamasıdır. Çekişmeli boşanma davasından farkı,  taraflar kendilerini avukatla temsil etseler de bizzat bu duruşmaya katılmaları gerekmekte olup aksi takdirde boşanma gerçekleşmeyecektir. 

Anlaşmalı Boşanma Davası Kaç Celsede Sonuçlanmaktadır? 

Hazırlanan protokolde herhangi bir sorun olmadığı takdirde ve taraflar duruşmada hazır olursa tek celsede sonuçlanmaktadır. 

Anlaşmalı Boşanma Davasında Avukat Tutma Zorunluluğu Var mıdır? 

Tarafların anlaşmalı boşanma davasında avukat tutma zorunluluğu bulunmamakla birlikte yukarıda saydığımız hususlar teknik hukuki bilgi ve prosedürler içerdiğinden ve yine yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi boşanma protokolünün mali ve diğer sonuçlarının taraflar açısından ileride herhangi bir sorun doğurmaması adına boşanma alanında uzman bir avukata başvurmaları gereklidir. Özellikle internet ortamında hazır doküman olarak indirilen anlaşmalı boşanma protokolleri ve anlaşmalı boşanma dilekçeleri hatalı olduğundan pek çok sorun ortaya çıkabilmektedir. Oysa bir avukat tarafından yapılan işlerde ise avukatın özen yükümlülüğüne uygun davranması gerekmekte ve avukatın hukuki ve cezai sorumluluğu bulunmaktadır. Bu sebeple bu tip hassas hukuki işlemlerin bir anlaşmalı boşanma avukatı yardımıyla yürütülmesi taraflar için en sorunsuz yoldur. 

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Anlaşmalı Boşanma Davasında Hakim Neleri Sorar?

Boşanma Davasında Hakim Ne Sorar

Boşanma Davasında Hakim Ne Sorar – İzmir Avukat

Anlaşmalı boşanma davalarında hakim, hazırlanan protokolü tarafların durum ve şartlarına göre inceleyerek değerlendirip karar vermektedir. Bu anlamda, hazırlanan protokol maktu olmamalıdır. Tarafların mal paylaşımı, velayet hususları, nafaka gibi tüm durum ve koşullar detaylı olarak açıklanmalıdır. Aksi taktirde taraflar ileride hak kaybına uğrayabilir. Örnek vermek gerekirse; evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmazlara ilişkin özel düzenleme olmadığı durumlarda eşlerden biri, boşanma kararı verildikten sonra dava açabilecektir. Bu minvalde aslında evlilik ve tüm paylaşım bitti gibi düşünülürken; daha sancılı dava süreçleri yaşanmaktadır. 

Protokolde tarafların  müşterek çocukları varsa velayetleri ile ilgili verdikleri kararları da  hakim uygun bulmalıdır. Örneğin müşterek çocukla kişisel ilişki kurulacak gün ve saatler yerleşik uygulama veya Yargıtay kararlarına aykırı düzenlenirse hakim tarafından protokol olduğu hali ile kabul edilemeyecektir. Anlaşmalı boşanmalarda hakimin velayetin yanı sıra mali durumlarla ilgili alınan kararları da kabul etmesi gerekir. Nafaka, maddi manevi tazminat, velayetle ilgili kararlarda hakim herhangi bir uygunsuzluk tespit ederse değişiklik yapabilir. Bu değişiklikleri taraflar kabul ederse boşanma sonuçlanır, eğer taraflar reddederse dava çekişmeli boşanmaya dönebilir.   

Anlaşmalı boşanmalarda dava şartı olarak görülen resmi nikah sonrası bir yıl sürenin geçmesi gerekmektedir. Taraflar ortak boşanma kararı ile dilekçe verebilir ya da tek taraf şartlarda uzlaşıldığı belirtilen boşanma protokolü ve dava dilekçesi ile mahkemeye başvurulabilir. Hakim tarafların boşanma kararlarını dinler. Evliliklerini bitirmek isteyen eşler duruşmaya katılmak zorundadır. Çekişmeli boşanma davasından farkı, duruşmada hakim çiftlere sorular sormaktadır. Anlaşmalı boşanma dosyasında çiftlerden birisinin dahi gelmediği durumda boşanma gerçekleşemez. Dolayısıyla eşlerden ikisi de gelmeli ve dosyaya sunulan anlaşmalı boşanma protokolündeki maddelere ilişkin onayı olup olmadığına dair hakim önünde beyanda bulunması gerekir. 

Eşlerin ortak hazırlamış ve imzalanmış oldukları sözleşmenin maddeleri üzerinden mahkemece tekrar geçilecektir. Anlaşmada eşlerin imzalamış oldukları konular bizzat hakim tarafından tekrar üzerinden geçilir ve bu maddelerle ilgili eşlere mutabık olup olmadığını sorar. 

Hukuka aykırı şartlar konulmamalı, aile hukukuna uygun sözleşme hazırlanmalıdır. Hakim protokol üzerinde gerekli gördüğü yerde hukuka uygun madde değişiklikleri yapabilir, bu değişikliklerin de onayını alması gerekmektedir. Bir eşin kabulü olmazsa boşanmaya karar verilmez. Hakim her iki tarafın menfaatlerini ve boşanma konusundaki iradelerinin emin olduğunu uyandıran kanaat ile boşanmaya karar verebilecektir. Hakim her iki tarafın onayını göz önünde bulundurmak zorundadır. Boşanmak isteyen tarafların sözleşmede mutabık olmadığı anlaşılır ise anlaşmalı boşanma davası reddedilir.  

Duruşma günü tayin edilerek boşanma protokolünü mahkeme huzurunda da kabul eden taraflar için aynı gün içerisinde boşanma kararı verilir. Fakat bu karar, tarafların boşandığı anlamına değil; mahkemenin boşanma taleplerini onayladığı anlamına gelmektedir. Anlaşmalı boşanma davalarının kesinleşmesine ilişkin süreler hakkında bilgi sahibi olmak isterseniz  ‘’ Anlaşmalı boşanma davaları ne kadar sürer?‘’ Başlıklı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. 

Anlaşmalı boşanma davası sona erince protokolde yer almayan hükümler için ve velayet hususunda yeniden dava açılabilir. Ayrıca mal paylaşımı ile ilgili açık hükümler yoksa mal paylaşımı davası da açılabilir. Anlaşmalı boşanmada istinaf başvuru sebebi yaratan en önemli konu, zorlama ile anlaşmalı boşanmaya gidilmesidir. Maddi hiçbir talepte bulunulmayacağı konusunda zorlanarak taraf anlaşmalı boşanmaya gidebilir. Bu sebeple hazırlanan protokolde avukattan hukuki destek alınmalıdır; zira sözleşmenin dikkatle hazırlanması gerekmektedir. 

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Aile Konutu Şerhi

Aile Konutu Şerhi

Aile Konutu Şerhi – İzmir Avukat

Aile konutu, eşlerin oturdukları evdir. Eşlerden birinin ya da her ikisinin mülkiyetinde olan, ancak birlikte oturmadıkları ev/evler aile konutu olarak değerlendirilemez.

Medeni Kanun ile, aile konutu üzerindeki kullanım ve mülkiyet hakkını etkileyen hukuksal işlemlerin geçerliliği, sağ kalan eşe miras ya da paylaşımdan doğan hakkına mahsuben aile konutu üzerinde ayni hak tanınması konularında yasal düzenlemeler getirilmiştir. Aile konutu şerhi de bu uygulamalardan biridir.

Düzenlemeden önce, evin sahibi olan kişinin çoğunlukla erkek eş olması sebebiyle boşanmak istemesi halinde, evi terk etmesi, ödenmesi gereken kiraları ödememesi ve diğer eşin evden çıkarılmasına neden olması, evi başkasına satması, yeni malikin haksız işgal ile evden kadın ve çocukları zorla çıkarması durumları söz konusuydu. Bu düzenleme, Yeni Medeni Kanunumuzun 194. Maddesiyle getirilmiştir. Şöyle ki: “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.’’ Denilmiştir.

Aile Konutu Nasıl Şerh Edilir?

Malik olmayan eş, kayıtlı bulundukları muhtarlıktan oturdukları evin ikametgah (aile konutu) olduğuna dair bir belge alacak ve evlenme cüzdanıyla birlikte Tapu Sicil Müdürlüğü`ne müracaat edecektir. Tapu müdürlüğüne bu taşınmazın aile konutu olduğunu ve bu hususun tapuya edilmesini istediğini bildirecektir. Tapu sicil müdürü gerekli işlemi yapacak ve taşınmazın tapu kütüğünün şerhler hanesine ‘Aile konutudur’ kaydını düşecektir.

Tapu kütüğüne şerh konulduktan sonra malik olan eş aile konutunu diğer eşin haberi olmadan satamaz, üzerinde eşinin muvafakati olmadan mülkiyeti sınırlayan işlemler yapamaz. Tapu memuru da eşlerin rızası olmadan satış işlemini yapmayacaktır. Örneğin, alacağı kredi için bankaya ipotek edemez. Aile konutu şerhinin verilebilmesi için mutlaka tarafların resmi olarak TMK anlamında evli olmaları gerekmektedir.

Ancak, Aile konutu şerhinin etkisi evlilik birliğinin devamı süresi ile sınırlıdır. Aile konutuna ilişkin koruma; boşanma, ölüm, evliliğin iptali gibi sebeplerle sona erecektir. Boşanma da aralarında anlaşmadıkları takdirde yasal mal rejimine göre belirlenecek olup hakim tarafından ekonomik durumlarına göre hangi eşin aile konutunda oturmaya devam edeceği kararını verecektir.

Aile Konutu Şerhi Nasıl Kaldırılır?

Aile konutu şerhi Tapu Müdürlüğü tarafından kaldırılır. Şerhin tapu sicilinden terkin edilebilmesi farklı şekillerde mümkündür:

  1. Şerh, mal sahibi olmayan eşin talebi üzerine konulmuşsa ancak mal sahibi olmayan eşin rızası ile kalkabilir.
  2. Eşlerden birinin vefatı sonrası sağ kalan eşin talebiyle kaldırılabilir.
  3. Yeni bir aile konutu edinildiğinin ve şerhi o taşınmaz bakımından işlendiğinin ortaya konulması üzerine mal sahibi eşin tek taraflı talebi üzerine.
  4. Aile konutu şerhinin terkinine ilişkin mahkeme kararının kaldırılmasına ilişkin mahkeme kararının ibrazı ile kaldırılır. Boşanma kararı tek başına yeterli olmaz.

Tarafların boşanması halinde aile konutu söz konusu olmayacağından dolayı koruma alanı sadece, evlilik süresi içerisinde geçerlidir. Boşanma davası görülmüş ve kesinleşmiş ise aile konutu şerhi kaldırılır.

Malik Olan Eş Aile Konutunu Satarsa Ne Olur?

Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu, tapuda aile konutu şerhi konulmuş olduğu halde satılırsa, bu satış geçersiz olur. Rızası olmayan eşin TMK`nın 194. maddesine göre açacağı tapu iptal ve tescil davası sonucunda, yapılan satış işlemi ve üçüncü şahıs üzerinde kayıtlı olan aile konutuyla ilgili tapu kaydı iptal edilecektir.   Yeni malik satıştan sonra rızası olmayan eşten onay (icazet) alarak geçersiz olan aile konutu satışını geçerli hale getirebilecektir.

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Darp Raporu Nedir? Nasıl Alınır?

Darp Raporu Nedir? Nasıl Alınır?

Darp Raporu Nedir? İzmir Avukat

Darp Nedir?

Darp vurma, çarpma, dövme şeklinde anlamlara gelmektedir. Ceza hukukunda ise birinin vücut dokunulmazlığına karşı gerçekleştirilen darp eylemi, ceza hukukunda kasten yaralama olarak tanımlanmıştır. Türk Ceza Kanunu m. 86 hükmü, kasten yaralama suçunu düzenlemiştir. Bu maddenin birinci fıkra hükmüne göre, kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır denilmektedir.

İkinci fıkra hükmüne göre ise, kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

Maddenin üçüncü fıkra hükmü uyarınca, kasten yaralama suçunun; üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya silahla işlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek cezanın yarı oranında artırılacağına hükmedilmiştir. Basit yaralama şikayete tabi bir suç iken, nitelikli yaralama şikayete tabi bir suç değildir.

Darp Raporu Nedir?

Vücutta gerçekleşen yaralamanın türünü ve derecesini gösteren, yargılama esnasında delil niteliği olan, hastaneden alınan rapora darp raporu denir. Darp raporu sayesinde gerçekleşen darbın izleri tespit edilmeye çalışılır. Darp izleri varsa bu yaralanmanın niteliği belirlenir. Darp fiilinin kişide bıraktığı etki de raporda yer alır, ayrıntılı açıklama yapılır.

Darp Raporu Nasıl Alınır?

Darba uğrayan kişi ilk olarak en yakın merkezde bulunan kolluk kuvvetlerine gitmesi gerekmektedir. Bu gittiği merkezde darp edildiğini açıkça belirterek polis, jandarma vs. eşliğinde en yakın hastaneye sevki gerçekleşir. Hastanede kişi rapor için muayeneye tabi tutulur.  Polis ya da jandarma karakoluna başvurmadan direkt herhangi bir özel hastane veya devlet hastanesine başvuru yapmak da darp raporu alınması için yeterli olarak görülebilir. Mağdur olduğunu iddia eden kişi, darp edildiğini muayeneyi yapacak olan hekime ancak yaşadığı durumu belirtmesi gerekir. Belirtmesinden sonra ise hekim hastanede görevli olan polise durumu iletir.

Darp ile karşı karşıya kaldıysanız polise gitmeden de hastanelerin acil bölümüne başvurabilirsiniz. Böylece sizi muayene eden doktora yaşadıklarınızı anlatarak darp raporu alabilir ve hastane polisine sizi darp eden kişi ile ilgili şikayetinizi iletebilirsiniz. Burada önce hastaneye gitmek veya polise başvurmak konusunda tereddüt etmeye gerek yoktur.  Önemli olan bir an önce size en yakın olan iki seçenekten birine başvurmaktır.

Darp Raporu Kaç Gün İçinde Alınmalıdır?

Darp raporu almak için belirli bir süreden bahsedilmez. Ancak yeni oluşmuş darp ile arasından zaman geçmiş bulunan darbın etkilerini görebilmek aynı şekilde meydana gelmez. Hem de bu sebepten ötürü kanıtlanma aşamasında da zorluklar yaşanabilir. İspatının zorlaşmaması ve haklılığınızı tam olarak gösterebilmek için tavsiye edilen aradan fazla vakit geçmeden darp raporunu alınmasıdır. Zira kasten yaralama, kasten yaralamaya bağlı tazminat davası gibi bazı durumlarda alınan darp raporunun süresi zamanaşımı gibi süreç içerisine girebilir. Bu süreç içerisine girilirse de raporun etkisinden bahsedebilmek mümkün olmaz. Bu sebeple olabildiğince hızlı davranılması gerekir. Darp raporunuzu aldıktan sonra karşı tarafa dava açma talebiniz bulunursa eğer vakit kaybetmeden hızlıca bir avukata danışmanız fayda sağlayacaktır.

Darp Raporunun Delil Niteliği

CMK 217/2 kapsamında, bir suçun kanuna uygun olarak elde edilmiş her türlü delille ispat edilmesi mümkündür. (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdan kanaatiyle serbestçe takdir edilir. (2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.

CMK 223 (2) Kapsamında beraat kararı; Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması hallerinde verilir.

Darp raporu ceza yargılamasında tek başına delil olarak kullanılmaz. Mahkemeye verilen ifadelerin tutarlılığının da incelenerek, olayın oluşu hakkında bilgilerin ışığında hüküm kurulur. Sadece darp raporu değil yanında avukat desteğini de almasıyla davada kazanma süreci netleşir.

İlgili Kararlar:

‘’….Kasten yaralama suçunda ‘teşhis’ önemli bir delildir. Mağdurun soruşturma sırasındaki iddialarını doğrulayan “sağ uyluk üst dış yüzde 1 cm genişliğinde ve 2 cm derinlikte kesici alet yaralanması” olduğuna dair adli tıp raporu ile 21.09.2006 tarihli “mağdurun sanığı teşhis ettiğine ilişkin yüzyüze teşhis tutanağına” neden itibar edilmediği kararda tartışılmaksızın ve mağdur ile sanık arasında olay öncesine dayanan husumet bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın mağdurun iddiasından başkaca delil bulunmadığından bahisle yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle sanığın yazılı şekilde beraatine karar verilmesi…’’ (Yargıtay 2.Ceza Dairesi Genel Kurulu Esas No:2009/29586 Karar No:2010/34527 sayılı içtihadı.)

‘’ …..Kasten yaralama suçundan sanık …’ın beraatine ilişkin, Çine (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince verilen 04.06.2009 gün ve 87-383 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 26.02.2013 gün ve 2438-7601 sayı ile; …Müşteki ve tanık anlatımı, beyanları ile uyumlu doktor raporu karşısında, sanığın üzerine atılı suçla ilgili delillerin takdir ve değerlendirilmesinde hataya düşülerek mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi…” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir…’’ ( Yargıtay Ceza Genel Kurulu  Esas No: 2017/35, Karar No: 2017/210 Karar Tarihi: 04.04.2017)

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Yabancı Eşten Boşanma

Yabancı Eşten Boşanma

Yabancı Eşten Boşanma – İzmir Avukat

Yabancı uyruklu eşten boşanma yurtdışında veya Türkiye’de gerçekleştirilebilir. Yabancı uyruklu eşten yurtdışında boşanacak olan kişilerin, boşanmanın kesinleşmesinden sonra kararın Türkiye’de de geçerli olabilmesi için tanıma ve tenfiz davası açmaları gerekir.

Yabancılarda evlilik ve boşanma ile ilgili hükümler Milletlerarası Özel Hukuk Mevzuatında düzenlenmiştir. Eşlerden birinin veya ikisinin de yabancı olmasına göre açılacak dava farklılık arz eder. Milletlerarası Özel Hukuk Mevzuatı 13. maddeye göre, evlenme ehliyeti ve şartları, taraflardan her birinin evlenme anındaki milli hukukuna tabidir. Evliliğin genel hükümleri, eşlerin müşterek milli hukukuna tabidir. Tarafların ayrı vatandaşlıkta olmaları halinde müşterek mutad mesken hukuku, bulunmadığı takdirde Türk hukuku uygulanır.

Açılacak olan boşanma davasının türüne, dava sürecinin avukat aracılığıyla yürütülüp yürütülmediğine göre boşanma davasının süresi farklılık göstermektedir. Özellikle anlaşmalı veya çekişmeli olması ve avukat aracılığıyla olup olmadığı süreler önemli ölçüde kısalıp uzayabilecektir. Bu nedenle sürenin kısalması, işleyişi ve hak kayıplarının meydana gelmemesi için avukat aracılığıyla yapılması daha yararlı olacaktır. Yabancı ülke mahkemesi tarafından verilen boşanma kararının Türkiye’de geçerli olabilmesi tanıma ve tenfiz işlemlerinin gerçekleşmesine bağlıdır. Tanıma ve tenfiz olmadan boşanma Türkiye’de direkt olarak geçerli olamayacaktır. Tanıma ve tenfiz gerçekleşmezse tarafların Türkiye’deki evliliği devam eder dolayısıyla yabancı mahkeme kararı geçerli olmayarak Türkiye’de hüküm ve sonuç doğurmaz.

Yabancı Uyruklu Eşlere karşı başlatılacak boşanma davası   önemli teknik ve hukuki sorunları beraberinde getirmektedir. Yabancı uyruklu bir kişiyle evli olan Türk vatandaşları özellikle yabancı uyruklu eşlerinden boşanmak istediklerinde ciddi, yıpratıcı ve zaman kaybettirici teknik ve hukuki sorunlar ile karşılaşabilmektedirler. Yabancı uyruklu kişi ile evli olan bir Türk vatandaşının ilk karşılaştığı sorun, yabancı uyruklu eşin habersiz olarak evi terk ederek ülkesine geri dünmüş olması ve adresinin bilinmiyor olmasıdır. Yabancı uyruklu eşin adresinin bilinmiyor olması ve eşin yabacı uyruklu olması nedeniyle yurt dışına tebligat yapılmak zorunda kalınması gibi teknik ve hukuki sorunlar nedeniyle boşanma davası uzayabilmektedir. Bu sebeplerle, boşanma işlemleri için özellikle yabancı uyruklu bireyden boşanmada bir avukatla görüşülerek işlem yapılması taraflar için yararlı olacaktır.

 Yukarıda açıkladığımız üzere eşlerden birinin hatta her ikisinin de yabancı olması ihtimalinde dahi Türk hukukunun uygulanması mümkündür. Bu durumunda bizim kanunumuzda yer alan sebeplere dayanarak boşanma istenebilecektir.


‘’… Taraflar İngiliz vatandaşı olduklarına göre boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümlerinde yetkili hukuk müşterek milli hukukları olan İngiliz hukukudur. O halde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde İngiliz hukuku uygulanması gerekirken mahkemece, tarafların Türk hukukunu uygulanmasını talep ettikleri gerekçesiyle Türk hukukunun uygulanarak hüküm tesis edilmesi doğru değildir. Hükmün bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir. ‘’ Y. 2. HD., 2019/4761 E., 2019/10295 K.

‘’… Taraflar dava tarihi itibariyle Alman vatandaşı olup, uyuşmazlığın çözümünde Alman hukukunun uygulanmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme ise hakime aittir (HMK m. 33). Her iki tarafın davasının da Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmaya ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Dosya içinde bulunan Alman Medeni Kanununun Türkçeye çevirisinden 1565. maddenin Türk Medeni Kanunundaki 166/1. maddesindeki evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı boşanma sebebine denk geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Alman Medeni Kanununun 1565. maddesine dayalı olarak delillerin değerlendirilerek olumlu ya da olumsuz bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. ‘’ Y.2 .HD., 2016/7438 E., 2016/11110 K

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Tebligat Nedir?

Tebligat Nedir?

Tebligat Nedir? – İzmir Avukat

Tebligat, resmi kurumlar veya kişiler tarafından, resmi bir işlemle ilgili olarak gönderilen evraktır. Tebliğ etmek kelimesinden yola çıkarak, ‘ulaştırma, iletme’ anlamlarına gelir. Tebligatlar belirli bir süre için geçerlidir.

Bir kişinin bir devlet işi ile ilgili ifadesine, bir konu veya durum hakkında şahitlik etmesine, görgü tanıklığı yapmasına ihtiyaç duyulursa kişiye devlet kanalı ile tebligat göndermek mümkündür. Tebligat, her konu ile ilgili olabilir. Davalar, hacizler, icra takipleri ve ifade alma gibi konularda sıkça kullanılmaktadır. Hangi resmi kurumdan gönderildiği ve ne kadar sürede işlemin yapılması gerektiği tebligat üzerinde belirtilir.

Tebligat Kanunu Madde 10 – Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartı ile her yerde tebligat yapılması caizdir.

E-tebligat Nedir?

E-Tebligat (elektronik tebligat), tebligatı yapan birim tarafından düzenlenen tebligatın elektronik adreslere tebliğ edilmesini sağlar. Bu tebliğ, fiziki ortamda yapılan tebligat ile aynı işleve sahiptir. E-Tebligat başvurusu yapabilmek için internet üzerinden bir başvuru formu doldurulmalıdır. Hem gerçek kişiler hem de tüzel kişiler, e-Tebligat başvurusu yapabilmektedir. 

Elektronik platformda tebliğ almak zorunda olanlar, 7201 sayılı kanunun 7.maddesinin A bendinde sayılmıştır. Bunlar;

  1. 5018 sayılı kanunun 1,2,3 ve 4 nolu cetvellerinde bulunan kamu idareleri,
  2. İlgili kanunda bahis geçen mahalli idareler,
  3. Özel kanunlar ile kurulmuş diğer kamu kurumları,
  4. KİT’ler bağlı ortaklıklar, müesseseler ve işletmeler,
  5. Sermayesinin yarısından fazla kısmı kamuya ihtisas edilmiş ortaklıklar,
  6. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları (barolar vb.),
  7. Özel hukuk tüzel kişileri,
  8. Noterler,
  9. Avukatlar,
  10. Arabulucu ve bilirkişiler vb şeklindedir.

Tebligat Adresi Ne Demektir?

E-Tebligat adresi, PTT tarafından gerçek kişiler için kimlik bilgileri; tüzel kişiler için tabi oldukları sistem bilgileri esas alınarak tek ve benzersiz şekilde oluşturulmaktadır. E-Tebligat adresi, UETS’ye kaydedilen tebligat adresidir ve ücretli değildir.

Tebliğ Nasıl Yapılır?

Tebligatın nasıl yapılacağı, 7201 Sayılı Kanunun 1. ve 2. maddesinde belirtilmiştir. Bu maddelere göre tebliğ, Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya yetkili/görevli memurlar tarafından yapılmakta; istisna veya acil durumlarda bizzat memur aracılığıyla da yapılmaktadır.

21/2 Tebligat Nedir?

Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesinde “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” ibaresi yer almaktadır. Bu ibareye göre uygulamada 21/2 tebligat olarak bilinen tebligat usulü, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine tebligat yapılması halidir. 21/2 tebligat usulü doğru biçimde uygulanmadığı takdirde usulsüz tebligat hali söz konusu olacaktır. Bu yüzden somut olayda 21/2 tebligat şartlarının irdelenmesi oldukça önemlidir.

Adınıza Çıkarılan Tebligatın Muhtara/İhtiyar Heyeti Üyelerine/Kolluk Kuvvetine Teslim Edilmesi Ne Anlama Gelir?

Muhatabına veya muhatap adına almaya yetkili kişilere teslimi mümkün olmayan tebliğ evrakı adrese haber kağıdı bırakılarak muhtar, ihtiyar heyeti üyeleri veya kolluk kuvvetine teslim edilerek tebligat muhatabına yapılmış sayılır.

Adresinizde Hazır Bulunmadığınız Takdirde Tebligatınız Kimlere Teslim Edilebilir?

Tebligat yapılacak kişi adresinde bulunmaz ise tebliğ o adreste muhatapla aynı konutta oturan kişiye veya muhatabın aynı adreste oturan hizmetçisine de yapılabilir.

Tebligatın Nerede Olduğu Sorgulanabilir Mi?

PTT tebligat sorgulama işlemi PTT’nin resmi sitesinden yapılabileceği gibi e-devlet üzerinden de yapılabilmektedir. İnternet üzerinden barkod girilerek sorgulama yapılabilmesi vatandaşlar açısından da büyük kolaylık sağlamaktadır. Böylelikle kendilerine mahkemeler veya resmi kurumlar aracılığıyla gönderilen belgelerin nerede olduğu barkod numarası yazılarak internet üzerinden sorgulanabilecektir.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Nafaka Nedir?

Nafaka Nedir

Nafaka Nedir – İzmir Avukat

Nafaka Nedir?

Nafaka, Türk Dil Kurumu’nda “Geçinmek için gerekli olan şeylerin bütünü, geçimlik.” şeklinde tanımlanmıştır. Nafaka Hukuk teriminde ise bir kimsenin geçindirmekle, bakıp gözetmekle yükümlü bulunduğu kimseye ya da kimselere mahkeme kararıyla verdiği aylık olarak tanımlanmaktadır.

Nafaka borcu, aile hukukundan doğan kişisel bir borçtur. Borcun kişiselliği sebebi ile ölünce mirasçılara geçmez, herhangi bir borçtan düşülemez ve haczedilemez.

Toplumun en küçük birimi olan aile birliğinin mutlu ve huzurlu olması ile toplumun da mutlu ve huzurlu olacağı düşünülmüş bu gerekçeyle toplumun da yararı gözetilerek kamu otoritesi ile evlilik birliği sürerken ya da sona erdiğinde eşleri ve çocukları koruyucu önlemler alınmıştır. İşte nafaka da bu önlemler içerisinde yer almaktadır. Nafaka borcu hem ahlaki hem de kanuni bir borçtur. Hukuk sistemimizde genel itibari ile dört çeşit nafaka türü öngörülmüştür. Nafaka sadece eş veya çocuklara değil yoksulluğa düşecek olan altsoy veya üstsoy için de geçerli olabilmektedir.

Nafaka Hakkında Önemli Noktalar

Türk Medeni Kanunu boşanma sonrası hem kadına hem de erkeğe eşit haklar tanımıştır ve nafaka talebi bu haklardan biridir. Ağır kusur söz konusu olduğu durumlarda nafakadan söz edilmez. Nafaka tek seferde ödenebileceği gibi aydan aya da ödenebilmektedir. Ödemenin miktarı eşlerin maddi durumlarına göre belirlenmektedir.

Naafaka Çeşitleri Nelerdir?


        1. Tedbir Nafakası : Boşanma davasının açılmasıyla birlikte hakim tarafından hükmedilen ve gerekli görüldüğü hallerde dava sonucu kesinleşinceye kadar devam edebilen, tarafların boşanma sürecinde yaşam standartlarının olumsuz yönde değişmemesi açısından verilen bir nafaka türüdür. Tedbir nafakası, taraflardan birinin boşanma davası sebebiyle maddi anlamda zora düşeceği durumlarda gündeme gelir. Boşanma davalarında, dava kesin bir hükümle maddi anlamda sonuca ulaşıncaya kadar geçici olarak eşlerden birinin karşı tarafa (genellikle kocanın karısına) eşinin ve varsa çocuklarının bakım ve barınma konularında iaşelerini temin etmek amacıyla her ay ya da hakimin gerekli gördüğü hallerde toplu olarak, ödemeye sorumlu olduğu nafakadır.

            2. İştirak Nafakası : Boşanma davası neticesinde hükmedilir. Çocuğun velayeti kendisinde olmayan eşin, çocuğun velayeti kendisinde olan eşe çocuğun giderlerine katılmasını sağlamak üzere ödemek durumunda kaldığı nafaka türüdür. Bu nafaka türünde boşanmada eşlerin kusurlu olup olmamalarının herhangi bir önemi yoktur. Mahkeme tarafından boşanma davası aşamasında tedbir nafakası adı altında ödenen nafaka miktarının boşanma kararının verilmesinden itibaren isim değiştirerek iştirak nafakası adını almasıdır. Burada dikkat edilmelidir ki çocuk ergin olmasına veya mahkeme kararı ile ergin kılınmasına karar verilmesine rağmen eğer eğitim süreci devam ediyorsa bu sürecinin tamamlanmasına kadar da iştirak nafakası ödenmeye devam edilir.

 3.  Yoksulluk Nafakası :  Evliliğin boşanma kararı ile bitmesi üzerine yoksulluğa düşecek eşe  diğer eşin ödemek durumunda kaldığı nafakadır. Bu hususta dikkat edilmesi gereken nokta söz konusu yoksulluk nafakasının talep edilebilmesi için temel şart “boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmektir.” Yine burada ikinci dikkat çekmek istediğimiz husus ise bu nafaka türüne talep olmaksızın hakimin hükmedemeyecek olmasıdır. Yani taraflardan birinin yoksulluk nafakasını talep etmesi gerekmektedir. Bu nafaka türünde mahkeme kusurluluk oranını göz önünde bulundurmamakta ve yoksulluk oluşacaksa nafaka hükmedebilmektedir. Yoksulluk nafakası talebi süreye tabidir boşanma davası sonuçlanmadan önce talep edilebileceği gibi boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren yalnızca bir yıl içinde de açılabilir.


        4. Yardım Nafakası : Yardım nafakasının boşanma davası veya evlilik ile bir ilgisi yoktur. Burada nafaka borcunun ahlaki borç olması daha baskındır. Kişinin yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy, üstsoy veya kardeşlerine ödediği nafaka çeşididir. Yardım nafakasında yetkili kılınan mahkeme taraflardan birinin ikameti içinde bulunan Aile Mahkemesi’dir. Nafaka davalarına bakmaya aile mahkemeleri görevlidir.

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Sosyal Medyada Sahte Hesap Açmak Suç Mu?

Sahte Hesap Açmak Suç Mu

Sosyal Medyada Sahte Hesap Açmak Suç Mu? – İzmir Avukat

Sosyal medyanın günümüzde yaygın olarak kullanılması ile birlikte bireylerin mağdur olmasına neden olan bazı durumlar karşımıza çıkıyor. Bunların başında sosyal medyada sahte kişilik oluşturma, profil hesaplarının taklit edilmesi gibi suçlar geliyor. Bu noktada da kanunlar devreye giriyor. Günlük hayatımızı düzenleyen kanunlar sosyal medya üzerinden işlenen suçlara da uygulanmakta. Bu bakımdan gerçek hayatta olduğu gibi sosyal medyada da davranış ve eylemlerin kanunlara göre değerlendirileceğini söylemek mümkün. Türkiye’de internet ile ilgili mevcut en kapsamlı düzenleme 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ile yapılmıştır.

Sahte Profil Açmak Suç Mudur?

Her ne kadar sosyal medya hukuku hakkında detaylı bir kanun çıkarılmasa da sahte profil kullanmak eylemi 5561 sayılı kanun ve TCK açısından suç teşkil edecektir. Bu eylemin suç teşkil etmesi için kişinin özel bilgilerinin kullanılması gerekmektedir. Sahte profil, sahte grup, sahte e-posta oluşturmak tek başına ceza kanunumuzda özel ve yaptırımları ağır bir suç tipi olarak yer almasa da, doğurabileceği muhtemel sonuçlar açısından Ceza hukukumuz tarafından yaptırıma bağlanmıştır

Ceza kanununda “Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz” ilkesi dolayısıyla bu eylem profili taklit edilen kişilerin resimleri, özel bilgileri, mail adresleri gibi şahsa ait aldatıcı bilgiler girilmesi durumunda verilebilir. Yoksa sadece kişi adına açılmış bir hesap suç teşkil etmeyecektir. Suç teşkil edecek eylem; sahte hesap açılan kişinin kimlik bilgileri, adresi, resimleri, mesleki bilgileri, arkadaşlarıyla yaptıkları, doğum tarihi gibi açıklamalar yapılırsa meydana gelmiş olur. Burada mahkemenin baz aldığı kanun maddesi 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” bölümünün 135 ve 136 maddesi uyarınca cezalandırılacaktır.

Burada öncelikle suçun oluşup oluşmadığı açısından adına fake hesap açılan hesabın, gizli olup olmadığı önem arz etmektedir. Çünkü gizli olmayan hesaplardaki fotoğraflar ve paylaşımlar üçüncü kişilerin kullanımına sunulmuş olduğu için kişisel veri kapsamında değerlendirilmeyecek bu durumda bu hesaplardaki fotoğrafların başka bir hesapta kullanılması suç oluşturmayacaktır.

Fakat adına fake/sahte hesap açılan hesap bilgileri ve paylaşımları gizli ise yani belli bir kesimle paylaşılıyorsa bu durumda bu hesabın fotoğraflarının veya diğer bilgilerinin kopyalanarak sahte hesap açılması TCK 135-136 kapsamında kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek ve yayma suçlarını oluşturacaktır.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2013/22544E , 2014/12128K. ilamında da TCK’nın 135-ve 136. Maddeleri yönünden mahkumiyet kararı verilmiştir.

“Dosya kapsamına göre; sanık H’nin, bir süre cinsel yakınlık boyutuna varacak düzeyde arkadaşlık ilişkisi içerisinde olduğu katılan B tarafından arkadaşlıklarına son verilmesine tepki olarak, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde üyelik işlemleri yapıp, katılan adına

oluşturduğu sahte hesapta, katılanın rızası dahilinde çekilmiş resmini, profil fotoğrafı olarak kullandığı ve bu hesap üzerinden başka kişilere ait müstehcen görüntüleri yayınladığı iddia ve kabulüne konu olayda, katılanın başını ve yüzünü gösteren, günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdiği resminin, özel yaşam alanına ilişkin ve özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte olmaması karşısında, katılanın resmini, isim ve soy ismiyle birlikte hukuka aykırı olarak yayınlayan sanığın TCK’nın 136. maddesinde tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan cezalandırılması…’’ şeklinde karar verilmiştir.

Bir başka örnekse, İzmir’de yaşayan ve birçok sosyal medya hesabı açıp avukat, doktor gibi özellikle itibarlı kişileri tehdit ettiği, şantaj yaptığı, hakaret edip iftira attığı öne sürülen H.G.’nin (40) Konak ilçesine bağlı Hatay semtinde bir evde olduğu belirlenip, gözaltına alındı. H.G., hakkında daha önceden aynı suçtan çok sayıda dava açıldığı ve ceza aldığı, ‘huzur ve sükunu bozmak’, ‘hakaret’, ‘tehdit’, konut dokunulmazlığını ihlal’ gibi suçlardan 50 sabıka kaydının bulunduğu bildirildi. H.G., polisteki işlemlerinin ardından, benzer suçlardan çok sayıda soruşturmasının bulunması ve hakkında geçmiş yıllarda çok sayıda mahkeme kararı bulunması nedeniyle işlediği fiili ve hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp, algılamadığı yönünde değerlendirme yapılması, akıl hastası olup olmadığının belirlenmesi amacıyla tam teşekküllü bir devlet hastanesinde üç hafta gözlem altına alınmasına karar verildi.

Son olarak belirtmek gerekir ki sosyal medya suçları aracılığıyla işlenen tahdidi ve yaygın olan birden çok suç mevcuttur. İnternet ortamında bu suçları gerçekleştiren faillerin suç işlemedikleri yanılgısına düşmemesi gerekir zira çoğunlukla suçun internet üzerinden işlenmesi daha fazla ceza alınmasına sebebiyet verir. Artık hayatımızın ayrılmaz parçası haline gelmiş sosyal mecralarda kullanıcıların daha bilinçli ve dikkatli olması yerinde olacaktır.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Tespit Davası Nedir?

Tespit Davası Nedir

Tespit Davası Nedir? – İzmir Avukat

Tespit davası bir hakkın ya da hukuki ilişkinin varlığının, yokluğunun veya bir belgenin sahte olup olmadığının mahkemelerce belirlenmesi için açılan davaların genel adıdır. Bu dava yoluyla mahkemelerden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının veya yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.

Bu doğrultuda en genel anlamda; Tespit davasının işlevi, bir hukuki ilişkinin sadece var olup olmadığının tespiti olup; bundan ileri yönde bir hüküm verilmez. Tespit davaları, davalıyı bir şey yapmaya zorlamaz; bir şeylerden kaçınmaya, vermeye, ödemeye mahkum etmez. Sadece üzerinde şüphe olan bir hak ya da hukuki bir ilişkinin var olup olmadığı tespit edilir. Örnek vermek gerekirse, kiracının taşınmazı tahliye etmesini istemek, borç verilen otuz bin liranın iadesini talep etmek tespit davasının değil; eda davasının konusudur. Buna karşılık yazılı şekilde yapılmamış olan kira sözleşmesinin varlığının belirlenmesi ise tespit davasının konusudur.

Tespit davası genel olarak Hukuk Muhakemeleri Kanunu 106. maddede düzenlenmiştir. HMK 106. maddede tespit davası açan davacının, istisnai durumlar haricinde bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması gerektiği şartı vardır. Bu bakımdan tespit davaları gelecek zamanda meydana gelecek bir hukuki ilişkinin varlığı ya da yokluğu için açılamaz.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu 106 ‘ya göre:

(1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.

(2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.

(3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.

Tespit Davasının Şartları Nelerdir?

  1. Konu Bakımından: Tespit davasının konusunu ancak hak veya hukuki ilişkiler oluşturur. Her çeşit hukuki ilişki tespit davasının konusu olabilir. Örneğin; alacak-borç ilişkileri, ayni haklar, zilyetlik, aile hukuku ilişkileri, babalık ilişkisinin tespiti, miras hakkının tespiti, mirasta saklı pay varlığının tespiti, firma üzerindeki haklar, herhangi derneğe, kulübe, kooperatife üyelik hakkının varlığının tespit edilmesi gibi.
  • Hukuki Yarar Bakımından: Tespit davasının ikinci şartı, hukuki yarardır. Yani, davacının tespit davasına konu edilen hukuki ilişkisinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararının bulunması şarttır. Bu hukuki yararının bulunması da şu aşağıdaki üç şartın birlikte varlığına bağlıdır:
  • Davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı;
  • Bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı;
  • Tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır.

Böylece hukuki yarar, açılan her türlü dava bakımından dava şartı olarak düzenlenmiş olup mahkemeye yönelik her usuli işlem için de varlığı aranmıştır. Örneğin kanun yoluna başvuruda, delil tespitinde, yargılanmanın yenilenmesinde başvuran tarafın hukuki yararının bulunması gerekmektedir. Yukarıdaki şartlar dava şartı olup bu şartlar mevcut değilse tespit davası açılamaz.

Delil Tespiti de Tespit Davasının Bir Türüdür. Aşağıdaki Durumlar Delil Tespiti Talebine Örnek Dava Konularıdır :

1.Kararlaştırılan yükümlülüklerine yerine getirilip getirilmediği ( Eksik İşler )

2.Kararlaştırılan yükümlülüklerin sözleşme ve kanununa göre yerine getirilip getirilmediği ( Ayıplı İşler )

3.Taahhüt edilenin taahhüt edilen tarihte bitirilip bitirilemeyeceği,

4.Kentsel Dönüşüm kapsamında binanın yıkılıp yıkılmadığı,

5.Şirket mallarının kaçırılıp kaçırılmadığı.

Tespit Davasında Hangi Mahkeme Görevlidir?

Tespit davasında hangi mahkemenin görevli olacağı hususu tespit edilmesi istenen hukuki ilişki veya hakka göre değişiklik göstermektedir. Bu konuda görevli tek bir mahkeme yoktur. Örneğin; kira bedelinin tespiti davasında Sulh Hukuk Mahkemeleri görevliyken, işçinin hizmet tespiti davalarında İş Mahkemeleri görevlidir. Kambiyo senetlerine dayalı olan bir alacak ise görevli bulunan mahkeme, davalı bedelinin kapsamına göre görevli mahkeme asliye ceza mahkemesi ya da sulh hukuk mahkemesi olacaktır.

Tespit davası  müspet (olumlu) tespit davası, ikincisi ise menfi (olumsuz) tespit davası olmak üzere iki çeşittir. Müspet tespit davası, hak veya hukuki ilişkinin varlığının iddia edilmesi ancak karşı tarafın inkar etmesi halinde açılan dava türüdür. Menfi tespit davası ise hak veya hukuki ilişkinin olmadığı, ancak karşı tarafın olduğunu iddia etmesi üzerine açılan davadır. Gerek davanın açılacağı yetkili ve görevli mahkemenin belirlenmesi gerekse dava dilekçesinin hukuki norm ve kurallara yazılması her davada olduğu gibi tespit davalarında da şarttır. Bu sebeple uzman bir avukat aracılığı ile yürütülmesi gerekmektedir. Detaylı bilgi ve hukuki yardım almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079