Kategori arşivi: İş Hukuku

Mobbing İspat Koşulları

Mobbing İspat Koşulları
Mobbing İspat Koşulları

Mobbing İspat Koşulları | Yargıtay Kararlarında Mobbing | Mobbingi İspat İçin Deliller | İş Hukuku | İşçi Avukatı | İşveren Avukatı İzmir Hukuk Bürosu | İzmir Avukat | Efes Hukuk Bürosu

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
Esas Numarası: 2009/8046
Karar Numarası: 2011/9717

“İşten ayrılma belgesi, doktor raporu ve davacı tanığının beyanlarından işyerinde davacı üzerinde psikolojik baskı mobbing oluşturulduğu, davacının işten çıkış belgesinde bu yönde beyanının alındığı anlaşılmaktadır. Davacının istifa dilekçesinin gerçek istifa iradesi ile imzalanmadığı psikolojik baskı mobbing yolu ile istifaya zorlandığı anlaşılmaktadır. Davacı işçinin iş sözleşmesini feshi haklı olup dava konusu kıdem tazminatı isteğinin kabulü yerine yazılı şekilde reddi hatalı olmuştur.” Şeklinde kararlar uygulamada sıkça verilmektedir.

İşyerinde psikolojik taciz olarak da adlandırılan mobbing , çağdaş hukukun son zamanlarda mahkeme kararlarında ve öğretide sıkça dile getirdiği bir hukuki olaydır. Mobbing sadece iş ilişkisinde meydana gelen psikolojik tacizlerde/yıldırmalar için kullanılan bir terim olsa da esasında halk dilinde mobbingin tanımı yanlış yapılmaktadır. İşçinin geç saatlere kadar çalıştırılması, mesai saatleri dışında da iş için işveren tarafından sürekli rahatsız edilmesi, işyerinde ayrımcılığa uğraması gibi mobbing örneklerine sıkça rastlamaktayız. Mobbing’in tanımına ilişkin yazımız için buraya tıklayabilirsiniz.

İşçinin anlattığı, mobbing teşkil eden olayların tutarlık teşkil etmesi ve kuvvetli bir emarenin bulunması gerekmektedir. Örneğin mesai saatleri dışındaki aramalar, mesaj kayıtları, tanık anlatımları, varsa psikolojik rahatsızlığa ilişkin alınan raporlar, işçilik ücretlerinin eksik ödenmesi veya hiç ödenmemesi hususları mobbing ispatında kullanılmaktadır. Bu haliyle, kişilik hakları ve sağlığın ağır saldırıya uğraması mobbing varlığının tartışmasız kabulünü doğurur.

Gerek işverenin işçiyi koruma ve gözetme borcu sebebi ile; gerekse zayıf olanı koruma düşüncesiyle Mahkemeler nezdinde işçi lehine yorum ilkesi gereğince, mobbing e uğrayan işçilerin ilk adımı atmasının önemini söyleyebiliriz. Detaylı bilgi veya sorularınız için bizim ile iletişim‘e geçebilirsiniz.

İş Hukuku Kapsamında Hazırladığımız Diğer Çalışmalarımız;

İzmir İş Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Meslek Hastalığı Nedir?

Meslek Hastalığı Nedir? | Meslek Hastalığı Bildirim Yükümlülüğü | Meslek Hastalığı İşçinin Hakları | Personel Hakları | İş Hukuku | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu | Efes Hukuk Bürosu

Meslek Hastalığı Nedir?

Personelin icra etmekte olduğu işin özelliklerinden ötürü tekrarlayan bir neden veya işin yürütülme şartları sebebi ile uğranan geçici veya sürekli hastalık, engellilik hallerine meslek hastalığı denmektedir.

“Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.”

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Madde 14

“Meslek hastalığı: Mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalığı ifade eder.”

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Madde 3

GruplarAlt Grup ve Hastalıklar
A Grubu: Kimyasal maddelerle olan
meslek hastalıkları
25 alt grupta 67 hastalık
B Grubu: Mesleki cilt hastalıkları2 alt grupta Deri Kanseri &
Kanser dışı deri hastalıkları
C Grubu: Pnömokonyozlar ve diğer
mesleki solunum sistemi hastalıkları
6 alt grupta 9 hastalık
D Grubu: Mesleki Bulaşıcı Hastalıkları4 alt grupta 30 hastalık
E Grubu: Fiziksel etkenlerle olan meslek
hastalıkları
7 alt grupta 12 hastalık
Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı – Meslek Hastalıkları – 2013

Meslek Hastalığının Unsurları Nelerdir?

Bir hastalık veya engellilik halinin meslek hastalığı sayılabilmesi için;

  • Söz konusu personelin sigortalı olması,
  • Hastalık veya engellilik durumunun işin niteliği sonucu ortaya çıkması,
  • Personelin rahatsızlanması veya fiziksel yada psikolojik olarak engelli bir hale gelmesi,
  • Hastalığın “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”nde yer alması ve ilgili mevzuatta düzenlenen süre içerisinde ortaya çıkması,
  • Meslek hastalığının Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilmesi,

unsurlarının bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir.

İşverenin Meslek Hastalığını Bildirme Yükümlülüğü

İşyeriniz bünyesinde çalışmakta olan personelin meslek hastalığına yakalanması halinde, işverenlerin bu durumun öğrenildiği günden başlayarak üç iş günü içerisinde sosyal güvenlik il müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezlerine bildirim yapma yükümlülüğü söz konusudur.

Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi Durumunda Yaptırım

6331 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca işveren, sağlık hizmeti sunucuları veya işyeri hekimi tarafından kendisine bildirilen meslek hastalıklarını, öğrendiği tarihten itibaren üç iş günü içinde. Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlüdür. Sağlık hizmeti sunucuları da kendilerine intikal eden iş kazalarını, yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucuları ise meslek hastalığı tanısı koydukları vakaları en geç on gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlüdür.

Anılan Kanunun 26 ncı maddesinde söz konusu yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere idari para cezası uygulanacağı öngörülmüş, uygulanacak idari para cezası miktarı da işverenler açısından işyerinde çalışan sigortalı sayısına ve işyerinin tehlike sınıfına göre farklılaştırılmıştır. Söz konusu idari para cezaları, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanmaktadır.

Personelin Meslek Hastalığı İle Karşılaşmasının Sonuçları Nelerdir?

Personelin hastalığının veya engel durumunun ilgili kurumlar tarafından meslek hastalığı olarak kabul edilmesi halinde personel lehine bir takım mali olanaklar sağlanır ya da mesleki olmayan hastalıkların tedavi bedelinin karşılanmasında aranan bir kısım sınırlamalar bu durumda aranmaz.

İş kazası veya meslek hastalığı sigortasından sağlanan başlıca hakları saymak gerekir ise:

  1. Personele, geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi.
  2. Personele sürekli iş göremezlik geliri bağlanması.
  3. İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen personelin hak sahiplerine, gelir bağlanması.
  4. Gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi.
  5. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen personel için cenaze ödeneği verilmesi.

Detaylı bilgi veya sorularınız için bizim ile iletişim‘e geçebilirsiniz.

İş Hukuku Kapsamında Hazırladığımız Diğer Çalışmalarımız;

İzmir İş Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Belirli Süreli İş Sözleşmesi Nedir?

Belirli Süreli İş Sözleşmesi Nedir?

İş Kanunu kapsamında iş ilişkisinin bir süreye bağlanmaması durumunda işveren ve personeller arasında imzalanan iş sözleşmeleri belirsiz süreli kabul edilir. Belirli süreli iş sözleşmeleri ise kanunda; belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesi olarak tanımlanmaktadır.

Belirli süreli iş sözleşmeleri esaslı bir sebep olmaması durumunda üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi durumda bu iş sözleşmesi başlangıç tarihinden itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı bir nedene dayanması durumunda ise zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar.

4857 sayılı İş Kanununun 11. maddesinde. “İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste ( zincirleme ) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar” şeklinde düzenleme mevcuttur.

Yukarıda belirtilen kurallara göre, başlangıçta belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren neden olmakla birlikte, davacı okutman ile daha sonra birbiri ardına ve birden fazla sayıda iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren esaslı bir neden bulunmamaktadır.

Bu yönde davalı üniversite esaslı bir neden olduğunu kanıtlayamamıştır. Kaldı ki davacı okutmana iş sözleşmesinin feshi nedeni ile kıdem tazminatı yanında ihbar tazminatı davalı işveren tarafından ödenmiştir. Davacının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığı davalının da kabulündedir. Bu itibarla davacının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığının kabulü gerekir.

YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ | E. 2007/7996 K. 2007/18353

Personelin Eşit İşlem Hakkı

İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz. (Mad. 5) Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan personel, ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt iş sözleşmesinin süreli olmasından dolayı belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan emsal işçiye göre farklı işleme tâbi tutulamaz. (Mad. 12)

Belirli İş Sözleşmesi Kapsamında Personel Kıdem Tazminatına Hak Kazanır Mı?

Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçiye, belirli bir zaman ölçüt alınarak ödenecek ücret ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatler, işçinin çalıştığı süreye orantılı olarak verilir. Herhangi bir çalışma şartından yararlanmak için aynı işyeri veya işletmede geçirilen kıdem arandığında belirli süreli iş sözleşmesine göre çalışan işçi için farklı kıdem uygulanmasını haklı gösteren bir neden olmadıkça, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan emsal işçi hakkında esas alınan kıdem uygulanır.

Emsal işçi, işyerinde aynı veya benzeri işte belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçidir. İşyerinde böyle bir işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun bir işyerinde aynı veya benzer işi üstlenen belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçi dikkate alınır.

Belirli süreli iş akdinin süresinin bitmesi ile işverenle işçi arasındaki iş akdi sona erer. Sözleşmenin süresinden önce fesih edilmesi halinde, haksız bir fesih söz konusu ise bakiye aylar için mahrum kalınan aylıklar talep edilebilir.

Hangi İş İlişkilerinde Belirli Süreli İş Sözleşmesi Kurulabilir?

Belirli süreli sözleşmesi yapılabilmesi için bu ilişkinin neden belirli bir süre zarfı ile sınırlandırıldığını ortaya koyan objektif bir sebebin olması gerekecektir. Belirli süreli sözleşme yapılabilen durumlara örnek olarak firmaların kampanya dönemleri, mevsimlik işler, sergi-fuar-sportif faaliyetler, işten kısa süreli ayrılan personelin telafisi, sahne işleri, proje-ihale dâhilinde başlanan işler, öngörülmedik şekilde artan siparişler, fabrikaya bir makinenin montajı ve bu gibi durumlar gösterilebilir. 

Etiketler: Belirli Süreli İş Sözleşmesi Nedir? | Belirli ve Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi | Belirli Süreli İş Sözleşmesi Özellikler | Belirli Süreli İş Sözleşmesinin Feshi | Belirli İş Sözleşmesi | İş Hukuku | İşçi & İşveren Avukatı | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu |

İş Hukuku Kapsamında Hazırladığımız Diğer Çalışmalarımız;

İzmir İş Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Yargıtay Kararları Işığında Mobbing

Yargıtay Kararları Işığında Mobbing | İş Hukuku | İşçi Avukatı | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu

İşyerinde Mobbing; belirli kişi ya da kişilerin zarar verici söz, tutum ve davranışlarına maruz kalınmasıyla başlayan yıldırma, yıpratma, sindirme, bıktırma ve belli şekilde davranmaya mecbur bırakma sürecini içermektedir. Bu sürecin başından sonuna kadar hedef alınan kişi veya kişilere sistemli bir şekilde psikolojik, duygusal ve sosyal saldırı gerçekleştirilmektedir. 

Hedef alınan kişinin şeref, kişilik, karakter, inanç, değer, yetenek, tecrübe, düşünce, tercih, yaşam biçimi ve kültür gibi yönlerine topluca bir saldırı söz konusudur. Bu saldırı, dedikodu ve söylenti çıkarma, iftira atma, çalışanlar önünde küçük düşürme, hafife alma, karalama, kötüleme ve yok sayma gibi kişiyi zihinsel, ruhsal, fiziksel ve bedensel olarak etkileyebilecek eylemlerle yapılmaktadır. Mobbing’e ilişkin detaylı makalemiz internet sitemizde yer almaktadır incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Tüm bu anlatılanlara ek olarak Yargıtay kararlarında Mobbing aşağıdaki şekillerde incelenerek hükme bağlanmıştır: 

Mobbing’i; stres, tükenmişlik sendromu, işyeri kabalığı, iş tatminsizliği ya da doyumsuzluğu gibi olgulardan ayıran husus, belli kişinin belli bir amaca yönelik olarak hedef alınması, yapılan haksızlığın sürekli, sistematik ve sık oluşudur.

Süreklilik göstermeyen, belli aralıklarla sık sık tekrarlanmayan, haksız, kaba, nezaketsiz veya etik dışı davranış Mobbing olarak nitelendirilemez.  (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2017/17931E., 2020/14104 K., 02.11.2020)

Çağdaş İş Hukuku; bir taraftan Uluslararası Sözleşmeler, diğer taraftan Avrupa Normları işçinin huzur içerisinde işini görmesi, emeğinin karşılığını alması ve çalışma ilişkisinin karşılıklı güvene dayanan tam bir uyum içerisinde olmasını amaçlamıştır. İşyeri’nde Psikolojik Taciz (Mobbing), çağdaş hukukun son zamanlarda Mahkeme Kararları’nda ve öğretide dile getirdiği bir hukuki kurumdur. Örneğin Alman Federal İş Mahkemesi bir Kararı’nda; işçilerin birbirine sistematik olarak düşmanlık beslemesi, kasten güçlük çıkarması, eziyet etmesi veya bu eylemlerin işçinin başta işveren olmak üzere amirleri tarafından gerçekleştirilmesi olarak tanımlanmıştır. (BAG, 15.01.1997, NZA. 1997) 

Görüleceği üzere; işçi bir taraftan diğer işçiye, diğer taraftan işverene karşı korunmaktadır. İşçinin anlattığı Mobbing teşkil eden olayların tutarlık teşkil etmesi, kuvvetli bir emarenin bulunması gerekmektedir. Kişilik hakları ve sağlığın ağır saldırıya uğraması Mobbing’in varlığının tartışmasız kabulünü doğurur.

İspat kurallarının zorlanan sınırları usul hukukunda yeni arayışlara yol açmıştır. “Emare” işte bu anlayışın bir sonucudur. 

Olayların tipik akışı, tecrübe kuralları göz önüne alındığında verilecek sonuçla ispat gerçekleşir. Başka bir anlatımla bu İlk Görünüş İspatı’dır. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2016/12989 E., 2020/2304 K., 17.02.2020 T.)

Varılan sonuç, dosya içeriği ile örtüşmemektedir. Şöyle ki; tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler, tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, gerek dava dilekçesinde Mobbing olarak nitelendirilen davranışların, gerekse de davacı tanıklarının beyanlarında belirtilen hususların; işverenin genel yönetim anlayışından kaynaklandığı, salt davacıya yönelik bir uygulama olmadığı, işyerinde davacıya yönelik sistematik, sürekli, yıldırma, dışlama, sindirme biçiminde bir Mobbing uygulanmadığı, Mobbing’in unsurlarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2017/16925 E., 2020/10963 K., 07.10.2020)

Somut uyuşmazlıkta; davacının davalı işyerinde yönetimin değişmesinden sonra görevlendirilen yeni üretim şefiyle bazı problemler yaşadığı, iş şartlarında aleyhe değişiklikler olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden sabittir ancak doğrudan davacıyı hedef alan, sürekli ve sistematik baskıdan, bir diğer anlatımla Mobbing olarak nitelendirilebilecek durumdan bahsetmek ise mümkün değildir. (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 2017/6719 E., 2020/9153 K., 08.07.2020 T.)

Davacı işçinin “Mobbing” iddiasını kanıtlayamadığı, bu nedenle de gerçekleştirdiği feshin haklı neden içermediği anlaşılmaktadır. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2016/16343 E., 2020/4865 K., 04.06.2020 T.)

Her iki taraf tanık anlatımları ve özellikle ortak tanığın beyanları birlikte değerlendirildiğinde; olayların akışına göre, davacının işverenle görüşmesi sırasında işverence işçiye kaba davranılıp çalışma ilişkisine yakışmayan bir davranış sergilendiği, işçinin küçültücü muameleye maruz bırakıldığı tartışmasızdır. İşverence sergilenen davranışlar Mobbing düzeyinde olmasa da davacının kişilik hakları ihlal edilmiştir. Bu durum işçiye haklı fesih yetkisi verir. (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 2017/27598 E, 2020/2999 K., 20.01.2020 T.)

Mahkeme’nin karar gerekçesinde dayanılan davacının tanık beyanları incelendiğinde davacının kendisine kötü davrandığını iddia ettiği Müdür Yardımcısı’nın davranışları içinde hakaret, tehdit, aşağılama gibi hiçbir davranış tanımlanmamıştır. Tanık beyanlarında belirtilen Müdür Yardımcısı’nın “neden böyle yapıyorsun?” şeklindeki soruları amir durumundaki Müdür Yardımcısı’nın görevi gereği söylediği sözler olup rencide edici hiçbir yanı yoktur. Müdür Yardımcısı’nın sorumlu olduğu personelin çalışmasını denetlemesi görevinin gereğidir. Mahkeme karar gerekçesinde belirtilen doktor Raporu da, fesihten iki ay sonra alınmış olup, somut uyuşmazlıkta davacı işçi Mobbing ya da başka bir haklı sebebini ispatlayamamıştır. (Yargıtay 9 Hukuk Dairesi, 2017/14200 E, 2020/928 K, 22.02.2020 T.)

Tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler, tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacının sistemli olarak psikolojik tacize uğradığı ve kişilik haklarının ihlal edildiğinin somut ve inandırıcı delillerle ortaya konmadığı, Mobbing’in açıklanan unsurlarının bulunmadığı, bu nedenle davacının kişisel haklarının saldırıya uğradığının ispatlanmadığı gözetilerek manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekmektedir. (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 2016/24622 E, 2019/23339 K., 12.12.2019 T.)

Sonuç itibariyle; davacı işçi feshine konu ettiği psikolojik baskı, Mobbing iddiasını ispat edemediğinden kıdem tazminatı talebinin reddi gerekmektedir. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2016/1091 E., 2019/22018 K., 10.12.2019 T.)

İş Hukuku Kapsamında Hazırladığımız Diğer Çalışmalarımız;

İzmir İş Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Mobbing Nedir?

Mobbing Nedir? | İş Hukuku | İşçi Avukatı | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu

Mobbing nedir? Nasıl ortaya çıkar? Mobbing gören çalışanların hukuken sahip olduğu haklar ve Mobbing ile mücadele yöntemleri nelerdir? Bu konularda bilinçlenmek ve önlem almak adına, yazmış olduğum tezin küçük bir kısmını sizlerle de paylaşıyorum. Ayıracağınız zaman için teşekkür ederim, faydalı olması dileklerimle.

Mobbing Nedir?

Genellikle psikolojik taciz, yıldırma olarak Türkçe’ye çevrilen Mobbing esasında hayatımızın her alanında karşılaşabileceğimiz bir olgudur. Özellikle çalışanların fiziksel ve psikolojik sağlıklarını tehdit eden ve gerek iş gerekse sosyal hayatında olumsuz sonuçlar doğuran bir unsurdur. Bu itibari ile aslında tam anlamıyla İş Hukuku’nda bir düzenleme şeklinde Mobbing olgusuna yer verilmese de, daha sonra detaylı olarak açıklanacak olan manevi tazminat başta olmak üzere bazı hukuki koruma yöntemleri ile bireylerin uzak tutulması hedeflenen bir olgu olduğunu söylemek mümkündür. Zira Mobbing olgusunun yaşattığı psikolojik taciz, gerek kamu gerekse özel sektördeki çalışanları istifa etmeye ve intihara kadar sürükleyen zorbaca davranışlar bütünüdür.

Daha basit anlatımıyla, Mobbing bir veya birkaç kişinin bir diğer kişiye ahlaka, etiğe aykırı yöntemlerle sistematik şekilde uyguladığı psikolojik bir baskıdır diyebiliriz. Mobbing olgusundan bahsedebilmek için uygulanan bu baskı ve psikolojik şiddetin devamlılığı gerekmektedir.

Mobbing ile anlatılmak istenen işyerindeki duygusal taciz, psikolojik şiddet, dışlama, aşağılama, rahatsız etme, çalışma motivasyonunu, özgüvenini kırma ve mutsuz etmeye yönelik eylemlerdir. Mobbing’in ortaya çıkmasına kaynaklık eden pek çok faktör vardır. Bu faktörler ve mücadele yöntemleri daha sonra detaylı olarak izah edilecektir.

Yapılan araştırmalar Mobbing’in nedenlerinin bireysel ya da örgütsel davranışlar şeklinde ortaya çıktığı sonucunu vermektedir. Özellikle günümüzde artan işsizlik oranları, ekonomik krizler nedeniyle firmaların küçülme eğilimleri ve yeni kariyer teorilerinin oluşturduğu firma içi rekabet ortamları, Mobbing davranışlarını önemli oranda arttırmıştır.

Bugün küçük veya büyük pek çok işyerinde bireylerin kendisi gösterme, ön plana çıkarma veya kendi eksikliklerini başkalarının kusurları ile kapatma gibi eğilimlerinin olduğunu görmekteyiz. Özellikle çalışanlar olarak gerek çalıştığımız işyerlerinde, gerekse iş yeri adına yaptığımız tüm işlemlerde bu baskıya maruz kalmaktayız. Zira öyle düşünüyorum ki bu baskının ana sebebi baskıyı kuranların sistem içinde kendi sahip olduğu yeterliliklere sahip başka bireylerin yetişmesi düşüncesini kabullenmek istememesidir.

Daha yalın bir anlatımla; bir iş yerinde belli alanda uzman olmuş A kişisi ve mesleğinde yeni olan bir B kişisini ele alalım. B kişisi kendini geliştirerek mesleki anlamda A kişinin önüne geçip parmakla gösterilen bir çalışan haline gelmişse ; Mobbing olgusunda bu durum A kişisini rahatsız etmektedir. B kişisi, A kişisinin işçisi/stajyeri olarak çalışmakta ise bu psikolojik baskıya maruz kalabilecektir. Zira A kişisinin kendisinde gördüğü yetersizlik sebebi ile Mobbing uygulaması muhtemeldir. İşte vermiş olduğumuz örnekten de anlaşılacağı gibi, Mobbing sadece işçi- işveren arasında olacak diye bir kaide yoktur. Zira Mobbing pek çok sosyal ortamda veya işyerinde bireyler arasında da görülmektedir. Mobbing olgusunda sosyal ortamdan kasıt bireyler arası rekabetten ziyade, iş sebebi ile bireylerin bir araya geldiği ortamlardır.

Bu sosyal ortamlar iş yemekleri, iş yeri dışında kalan fakat yine iş için bir araya gelinen ortamlardır. Daha sonra detaylı olarak izah edileceği üzere Mobbing olgusunda ‘’iş’’ kavramı esas olup, sürekli yıldırma şeklinde kendisini gösteren bu olgu esasında mesleki rekabet kavramının altında yatan psikolojik yıldırma anlamına gelmektedir. Mobbing’in ana sebebi ; kişinin(işçinin) bireysel eksiklikleri değil; Mobbing uygulayan kişinin çıkarlarına bu şekildeki davranışların uygun düşmesidir. Özellikle özel sektörde olmak üzere pek çok işyerinde, gerek işveren tarafından gerekse diğer işçiler tarafından bir grup işçiye Mobbing uygulanmaktadır. Psikolojik taciz olaylarının bazıları ise, bir işyeri/işveren politikası olarak karşımıza çıkabilmektedir. İş sözleşmesinin işveren tarafından feshi halinde ortaya çıkacak maliyetlerden kurtulmak isteyen bazı işverenler, çalışanı psikolojik yönden yıpratarak kendi isteği ile işten ayrılmasını sağlama yolunu tercih edebilmektedir. Bunun altında yatan sebep ise özellikle işverenin kıdem tazminatı ödemeden kaçınması olarak karşımıza çıkmaktadır. En temel örneği ile işte bu yıldırma politikası Mobbing teşkil etmekte olup; özellikle bağımlı çalışan işçiler arasında sıkça kendini göstermektedir. Mobbing giderek yaygınlaşmakta olan bir olgu olup bu olgu hakkında bireyleri bilgilendirme, denetleme ve sorunlar için çözüm yolları oluşturulması ihtiyacı duyulmaya başlanmıştır.

Mobbing Nasıl Ortaya Çıkar?

Mesleki yeterliliğin sorgulanması, kişiye güvenilmediğinin hissettirilmesi veya özgüvenini kaybettirmeye çalışılması, kasten kısa süre içinde bitirilemeyecek görevler verilmesi, kişiden bilmesi gereken mesleki bilgilerin saklanması, kişinin görmezden gelinmesi, belli bir gruptan soyutlanması, yetkilerinin azaltılması gibi durumlar olabilir. Örneğin grup çalışmaları yaparak veya sık sık toplantılar düzenleyerek çalışan bir işyerini ele alalım. Bu işyerinde Mobbing gören X kişisi çalışma arkadaşı olan ve mevkii olarak kendisinden üst kademede görev yapan A kişisinden Mobbing görüyor olsun. Toplantı günü A kişisi, X kişisinden mesleki olarak bilgi sahibi olması gereken bir konuyu gizlemiş olduğunu varsayalım. Bu durumda toplantı esnasında X kişisi , toplantıda tartışılan veya kendisine konu ile ilgili yöneltilen sorulardan haberdar olmayacak, diğer çalışma arkadaşlarının önünde küçük duruma düşecektir. Bu tip problemler her ne kadar günlük işyerinde yaşanan ufak sıkıntılar olarak düşünülse de, bu durum işyerinde mutsuz olan bir bireyin aile hayatına da yansıyacaktır. Bu sebeple ilk olarak X kişisinin farkındalığı Mobbing ile mücadelede ihtiyaç duyulan ilk şeydir.

Özetle ; Mobbing her ne kadar günlük hayatın bir parçası olsa da ; öncelikle bireyin farkındalığı gerekmekte olup kanıksanmamalıdır. Mobbing olgusu hayatın her alanında, her meslek dalında karşımıza çıkabilecek psikolojik bir baskı örneğidir. Her şeyden önce bu olgu, bireyin toplum içerisinde değersiz hissetmesine, kendi öz varlığını ve mesleki yeterliliğini sorgulamasına sebebiyet vermektedir. İş yerinde mutsuz olan ve kendine güvenini yitiren bir bireyin , aile ilişkilerinin de iyi olmasının beklenmesi ise farazi olacaktır.

Mobbing İle Mücadele Nasıl Olur?

Hayatın her alanında mücadele için bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Bir başka anlatımla bir insanın bir durumla mücadele etmesi için o durumun farkına varması, haklarını bilmesi ve sonuçlarını öngörmesi gerekmektedir. Mobbing olgusunda da birey öncelikle uğramış olduğu psikolojik baskının Mobbing’i yani bir psikolojik tacizi oluşturduğunu bilmeli, bunu kanıksayarak iş hayatının bir parçası olarak görmemeli ve bu durumun kişinin Anayasal haklarını ihlal ettiğini, yaşam kalitesini ve çalışma motivasyonunu düşürdüğünü bilmelidir. Özetle öncelikle bireyin farkındalığı gerekmektedir. Toplumun ve bireylerin bu konuda bilinçlenmesi için ise yapılabilecek şeyler seminerler düzenlemek, broşürler dağıtmak olabileceği gibi, en önemlisi ilk olarak kanuni düzenlemeler yolu ile bu durumun önüne geçilmelidir. Bunun dışında Mobbing ile Mücadele Derneği bu konudaki en önemli sivil toplum kuruluşlarının başında gelmektedir.

Mobbing mağduru; somut delil olması ve resmi kayıtlara girmesi açısından ALO 170 Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim hattını arayarak öncelikle şikayetini dile getirmelidir. Mobbing’in ispatlanması açısından ise eğer kişide mevcut ise strese bağlı fiziksel rahatsızlıklar olarak tanımladığımız psikosomatik hastalıklar konusunda mutlaka rapor almalıdır. Bunun dışında ise; BİMER, CİMER, Etik Kurulu, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ve Kamu Denetleme Kurumu’na da ilgili prosedürleri atlamadan başvuruda bulunarak şikayetini dile getirmelidir. İlaveten Mobbing mağdurları, bir avukat yardımı ile işverene yöneltecekleri dava ile tazminatlarını alma hakkına sahiptirler.

Mobbing’in Etkileri Nelerdir?

Mobbing, insanın mesleki bütünlük ve benlik duygusunu zedeler . Mobbing’e maruz kalan kişi kendine güven duygusunu yitirir, kendisini toplumdan soyutlama yönünde eğilim gösterir. Huzursuzluk, korku, utanç, öfke ve endişe duygularının yoğun olarak yaşanması şeklinde Mobbing olgusu karşımıza çıkacaktır. Mobbing derecelerine ve etkilerine göre sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırmalara aşağıda detaylı olarak yer verilmiştir.

Mobbing’in yaratabileceği bazı etkileri şu şekilde kısaca sıralamak mümkündür : Ağlama, uykusuzluk, depresyon, tansiyon, panik atak, kalp krizine kadar giden sağlık sorunları ve travma sonrası stres bozukluğu yaratabilir, kişinin ailevi ilişkileri başta olmak üzere bireysel ilişkileri zarar görebilir. Görüleceği üzere Mobbing öncelikle kişinin ruhsal ve fiziksel bütünlüğünü zedeler. Daha önce yapılmış ve sınıflandırılmış araştırmalara göre, her ne kadar Mobbing’in etkileri bireysel ve örgütsel olarak sınıflandırılmış olsa da; Mobbing neticesinde bu etkiler dışında toplumsal olarak bazı etkiler ortaya çıkacaktır. Zira duygusal şiddet mağduru olan bir bireyin sağlık giderleri, bireylere ve örgütlere yüklemiş olduğu ekonomik yükün yanı sıra devlete de ekonomik bir yük getirmektedir. Bununla birlikte, duygusal şiddet sonucu mesleki yeterliliğini yitirmiş, duygusal yönden tükenmiş, sağlıksız bireylerin toplum içerisinde faydalı olmasını beklemek işten bile değildir.

Mobbing’e Maruz Kalan Kişilerin Hukuki Hakları Nelerdir?

Çalışanların Mobbing ile bireysel olarak mücadele edebilmeleri için öncelikle haklarını çok iyi bilmeleri ve haklarını aramaktan çekinmemeleri gerekmektedir. Kişinin öncelikle mesleki niteliklerini geliştirerek kendine özgüven yaratması gerekmektedir. Bu anlamda kişinin kendisini ‘kurban’ zihniyetinden kurtarması, kontrollü adımlar atarak, önündeki tüm seçenekleri değerlendirmesi gerekmektedir( Kapıkıran ve Fiyakalı, 2006: 16).Her şeyden önce bir şeye karşı korunabilmek için onu tanımak ve bilmek gerekir. Bu nedenle öncelikle konuya ilişkin Bakanlık ve ilgili kurumlarca yapılan bilinçlendirmeye yönelik faaliyetler arttırılmalı, konuya dikkat çekilmelidir. Mobbing’e maruz kalan çalışanların İş sözleşmesinin haklı nedene dayanarak feshedebilme hakkı vardır.

Belli şartlarda ise Mobbing uygulayan işverenden ayrımcılık tazminatı isteyebilme hakkı doğacaktır. Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanunu’na göre ise Mobbing mağdurunun manevi tazminat hakkı doğacaktır. Mobbing’e uğrayan işçi, Mobbing uygulayan işvereni veya bir başka işçiyi dava edebilir ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. Koşulları söz konusu ise işçi, kötü niyet tazminatı hükümlerine de başvurabilir.

Mobbing’in işçinin kişilik haklarına bir saldırı olduğu ve bu bağlamda işçinin korunması gerektiğinde kuşku yoktur. Bu durumda Mobbing’e maruz kalan işçinin Türk Medeni Kanunu’nun 25’e 1. maddesindeki “koruma davaları” olarak adlandırılan saldırıya son verilmesi davası, saldırının önlenmesi davası ve saldırının tespiti davası yollarına başvurabilirler. Mer-i 4857 sayılı İş Kanunu’nda cinsel taciz eylemi hem işçiye (4857/24) hem işverene (4857/25) haklı nedenle derhal fesih hakkı vermektedir. Buna göre işverenin işçiye cinsel tacizde bulunması ya da işçinin diğer bir işçi ya da işyerine gelen üçüncü kişiler tarafından cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemlerin alınmaması hallerinde işçi süresi belirli olsun veya olmasın iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinin II. bendinin b ve d fıkraları uyarınca haklı nedenle derhal feshedebilecektir. Keza, aynı Kanunun 25. maddesinin II. bendinin c fıkrası uyarınca “ İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması ” halinde işveren cinsel tacizde bulunan işçinin iş sözleşmesini haklı nedenle tazminatsız olarak feshedebilir. İşçinin, işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması haklı neden için yeterli olup, tacize uğrayan işçinin, tacizci işçi ile aynı işyerinde çalışması şart değildir. ( MOLLAMAHMUTOĞLU, Hamdi, İş Hukuku, s.486.) Kanunlarımızda maalesef henüz Mobbing’i tüm unsurları ile düzenleyen herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

Ancak, bazı unsurları ile ilgili olarak doğrudan veya dolaylı yasal düzenlemeler söz konusudur. Anayasamızda, 4857 sayılı İş Kanunu’nda, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nda ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Mobbing’e giren eylem ve davranışlarda bulunma durumunda hak ve yükümlülük düzenlemelerinin mevcut olduğu bilinmelidir.

Mobbing’e maruz kalma kadar onun ispatlanması da büyük öneme haizdir. Hukukun her alanında olduğu gibi, Mobbing olarak adlandırılan eylem ve davranışlara maruz kalan işçi ya da işçiler yasal anlamda haklı konuma gelmek istiyorlarsa mağduriyetlerini dile getirmelerinin yanı sıra mümkünse somut belgelerle, bu mümkün değilse tanık beyanlarıyla bu durumu ispat etmelidirler. Aksi taktirde, hukuken haklı konuma gelmeleri zor bir olasılıktır.

İş Hukuku Kapsamında Hazırladığımız Diğer Çalışmalarımız;

İzmir İş Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Ücreti Ödenmeyen İşçinin Hakları

Ücreti Ödenmeyen İşçinin Hakları | İş Hukuku | İşçi Avukatı | İşveren Avukatı | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu

Ücret Ne Zaman Ödenmelidir?  

Ücretin ödenmesi gereken zamanın tespiti için öncelikle iş sözleşmesinin incelenmesi gerekmektedir. İşçi ve işveren arasında imzalanan iş sözleşmesinde ücretin “Her ayın 2’si” gibi belirli bir tarihte ya da “Her ayı takip eden ilk 5 gün içinde” şeklinde bir zaman aralığında ödeneceğine ilişkin düzenleme yapılmış olabilir. İşveren; sözleşme ile belirlenen sürelerde ücret ödemekle yükümlüdür. 

İş sözleşmesinde ücret ödeme zamanı belirlenmemişse ya da işçi ve işveren arasında yazılı bir iş sözleşmesi bulunmuyor ise; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. Maddesi uyarınca ücretin en geç ayda bir ödenmesi gerekmektedir. Bu durumda işveren en geç çalışmayı takip eden ayın ilk iş günü ücret ödemekle yükümlüdür. 

Ücreti Ödenmeyen İşçinin Hakları Nelerdir? 

Fesih Hakkı: Ücreti ödenmeyen işçi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II-e Maddesi uyarınca iş sözleşmesini haklı nedenle feshederek kıdem tazminatına hak kazanabilir. Yargıtay içtihatları uyarınca yol-yemek, fazla mesai, ikramiye, prim, hafta tatili, resmi tatil vb. ücretlerin ödenmemesi de bu madde kapsamında değerlendirilmekte ve işçinin bu alacaklar için de haklı fesih imkanı bulunduğu kabul edilmektedir. 

Ücret Alacağını Talep Hakkı: Ücret ve ücret ekleri ödenmeyen işçi sözleşmesi devam ederken ya da sözleşmesini feshederek bu alacakları icra takibi ve/veya dava yolu ile faiziyle birlikte talep edebilir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki; sözleşme ile ödeme tarihi belirlenmemiş ve işveren temerrüde düşürülmemiş ise faiz; icra ya da dava tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır. Faizin önceden işletilebilmesi için işverenin ihtarname ile temerrüde düşürülmesi gerekmektedir. 

İş Görmekten Kaçınma Hakkı: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. Maddesi uyarınca; ücreti ödeme gününden itibaren 20 gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. İşveren; usulüne uygun olarak iş görmekten kaçınma hakkını kullanan işçinin sözleşmesini feshedemez. Bu hakkı kullanan işçinin yerine yeni işçi alınması, işinin başkasına yaptırılması da kanun hükmü ile yasaklanmıştır. 

Yukarıda belirtilen haklar kullanılırken bildirimlerin usulüne uygun yapılması, hak düşürücü sürelerin ve zamanaşımının kontrol edilmesi gerekmektedir. Bu sebeple ileride herhangi bir hak kaybına uğramamak için söz konusu haklar kullanılmadan önce hukuki danışmanlık hizmeti alınması önemlidir. 

İş Hukuku Kapsamında Hazırladığımız Diğer Çalışmalarımız;

İzmir İş Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Annelerin Hukuki Hakları

Annelerin Hukuki Hakları | İşçi & İşveren Avukatı | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu

DOĞUM İZNİ

  1. İş Kanunu‘nun 74. maddesine göre; “Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam on altı haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. Doktor onayı ile , çalışan kadın isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar çalışarak kalan iznini doğum sonrasında kullanabilir. (çoğul gebeliklerde +2 hafta olarak hesaplanır.)
  2. Annenin erken doğum yapması halinde ise, doğumdan önce kullanamadığı izinler de doğum sonrasına eklenir.
  3. Anne doğumda veya izin süresinde vefat ederse doğum sonrası kullanılmayan süreler babaya kullandırılır.
  4. Ek olarak; 3 yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat edinen kişiye, çocuğun fiili teslim tarihinden itibaren 8 hafta analık hali izni kullandırılır.

DOĞUM SONRASI İZİN

6 ay ücretsiz izin hakkı mevcuttur. İşveren bu izni kullandırmak zorundadır. Ücretsiz izin sonrasında ise, yarı zamanlı çalışma izni hakkı devreye girer. Birinci doğumda 60 gün, ikinci doğumda 120 gün , sonraki doğumlarda ise 180 gün süreyle yarı çalışma talep edilebilir. Bu durumlarda işveren, işçiye yarı zamanlı çalıştırarak yarı tutarda maaş ödeyecektir.

SÜT İZNİ

Süt izni, 4587 sayılı İş Kanunu esas alındığında, kadın çalışanlara bir yaşından daha küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam olarak bir buçuk saat süt izni verilmektedir. Bu izin süresinin hangi saatler arasında ya da kaça bölünerek kullanılacağını kadın çalışan kendisi belirlemektedir. Bu süre annenin günlük çalışma süresinden sayılmaktadır.

654 sayılı Devlet Memurları Kanunu‘na göre ise, Kadın memura, çocuğunu emzirmesi için doğum sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ilk altı ayda günde üç saat, ikinci altı ayda günde bir buçuk saat süt izin verilir.

Son olarak, izin saatlerini birleştirerek işe gelmemezlik yapılamaz. Zira kanunen tanınan bu hakkın amacı, bebeğin her gün beslenmesidir. Fakat elbette aksi işveren ve işçi tarafından belirlenebilir.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Etiketler: Annelerin Hukuki Hakları, Anne Adaylarının Hukuki Hakları, Süt İzni, Doğum İzni, Doğum Sonrası İzin, İş Kanunu, İzmir avukat, İzmir Hukuk Avukatı, İzmir Hukuk Bürosu, İşçi Avukatı, İşveren Avukatı

İşçi Çıkarma Yasağı

işçi Çıkarma Yasağı | İşçi & İşveren Avukatı | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu

17 Nisan 2020 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan “Yeni Koronavirüs (Covıd-19) Salgınının Ekonomik Ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun İle  Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” kapsamında İş Kanunda bir takım değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Söz konusu değişiklikler kapsamında İşverenlere bir takım kısıtlama ve yükümlülükler getirilmiştir. Bunlardan belki de en gündemde olan değişiklik, halk arasındaki tabiri ile işçi çıkarma yasağı olarak belirtilebilir. Peki, bu yasağın kapsam ve sınırları nelerdir?

İşten Çıkarma Yasağı Nedir?

Yeni Koronavirüs (Covıd-19) Salgınının Ekonomik Ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun İle  Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile getirilen işverenin işten çıkarma yasağı kanunun resmi gazetede yayınlanma tarihi olan 17 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kapsamda işverenlerin belirtilen istisnalar haricinde personelleri işten çıkarması yasaklanmıştır.

4857 Sayılı İş Kanunu / Geçici Madde 10

Bu Kanunun kapsamında olup olmadığına bakılmaksızın her türlü iş veya hizmet sözleşmesi, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay süreyle 25 inci maddenin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde ve diğer kanunların ilgili hükümlerinde yer alan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri sebepler, belirli süreli iş veya hizmet sözleşmelerinde sürenin sona ermesi, işyerinin herhangi bir sebeple kapanması ve faaliyetinin sona ermesi, ilgili mevzuatına göre yapılan her türlü hizmet alımları ile yapım işlerinde işin sona ermesi halleri dışında işveren tarafından feshedilemez.

İşten Çıkarma Yasağının İstisnaları Nelerdir?

Yukarıda yer vermiş olduğumuz İş Kanunu Geçici 10. madde gereği, işverenler yalnızca 4857 sayılı İş Kanunu’nun işverenin haklı nedenle derhal fesih nedenlerinin düzenlenmiş olduğu 25/II bendindeki “ahlak ve iyiniyete uymayan nedenler” başlığında sıralanmış sebeplere dayalı olarak iş akdinin feshini gerçekleştirebileceklerdir.

Madde 25/II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
a) İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması.
b) İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması.
c) İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması.
d) İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine
sataşması, işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri kullanması.
e) İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.
f) İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi.
g) İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi.
h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.
ı) İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.

İşten Çıkarma Yasağı Ne Zamana Kadar Geçerlidir?

Yeni Koronavirüs (Covıd-19) Salgınının Ekonomik Ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun İle  Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında getirilen işten çıkarma yasağı düzenlemesinde Cumhurbaşkanı’nın söz konusu yasağı üç aylık süreleri uzatma yetkisi getirilmiş olup; 30.12.2020 tarihinde İşçi Çıkarma Yasağı ve İşverenin Ücretsiz İzne Çıkarabilmesine Yönelik Düzenlemenin 17/01/2021 Tarihinden İtibaren İki Ay Süre İle Uzatılmasına Karar Verilmiştir.

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079