Yazar arşivleri: Oya Kalfa

Zorla Getirme Kararı Nedir?

Zorla Getirme Kararı Nedir?
Zorla Getirme Kararı Nedir?

Zorla Getirme Kararı Nedir | İzmir Ceza Avukatı

Zorla Getirme Kararı Nedir?

Zorla getirme kararı hakimlerin ya da savcıların davanın ya da soruşturmanın ilerlemesini sağlamak ve maddi gerçeği açığa çıkarmak için dosya ile ilgili kişileri adli merciler önünde dinleyebilmek ya diğer delilleri toplayabilmek için verdiği bir karardır. Sanık, şüpheli, müşteki, şikayetçi, mağdur, tanık veya bilirkişi gibi kişiler hakkında zorla getirme kararı verilebilir. Genel olarak zorla getirme kararı verilmeden önce yukarıda sayılan kişilere usulüne uygun bir davetiye çıkarılır. Bu davetiye taraflara tebliğ edilir. Davetiyede, davete riayet edilmediği takdirde zorla getirme kararı çıkartılacağı belirtilir. Usulüne uygun tebliğ edilmiş bir davetiye olmasına rağmen belirtilen günde ifade vermeye teşrif etmeyen kişiler hakkında zorla getirme kararı verilir. Genel usul bu olmakla beraber zorla getirme kararı öncesi davetiye çıkartılması bir zorunluluk değildir. Hiçbir çağrı yapılmadan doğrudan zorla getirme kararı da çıkartılabilir. Zorla getirme kararı terimi yerine, “ihzar müzekkeresi” veya “ihzar celbi” terimleri de kullanılmaktadır. Zorla getirme müessesi CMK ve HMK’da düzenlendiği için hem ceza hem hukuk yargılamasında kullanılabilir.

Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)
Tanıkların Çağrılması
Madde 43 –
(1) Tanıklar çağrı kâğıdı ile çağrılır. Çağrı kâğıdında gelmemenin sonuçları bildirilir. Tutuklu işlerde tanıklar için zorla getirme kararı verilebilir. Zorla getirme kararı ile çağrılan şüpheli veya sanık derhal, olanak bulunmadığında yol süresi hariç en geç yirmi dört saat içinde çağıran hâkimin, mahkemenin veya Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır.
Sanığın Zorla Getirilebilmesi
Madde 199 –
(1) Mahkeme, sanığın hazır bulunmasına ve zorla getirme kararı veya yakalama emriyle getirilmesine her zaman karar verebilir.  

Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)
Çağrıya Uyma Zorunluluğu
Madde 245-
(1) Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beş yüz Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır.    

Zorla getirme kararı, istenen işlemin yapılması için gerekli süre kadar uygulanabilir. İşlem yapıldıktan sonra zorla getirme kararı herhangi bir işlem yapılmasına gerek kalmadan kendiliğinden kalkar. Özelikle günü belli zorla getirme kararlarında; Örneğin, iş mahkemesi hakimi iş davasında duruşmada tanık olarak dinlemek için bir kişi hakkında zorla getirme kararı yazdığında, zorla getirme kararında hangi gün ve saatte dinlemek istediğini de belirtir. Hakim iş davasının 20.01.2021 tarihli duruşmasında, bir sonraki duruşmada dinlenilmek üzere bir tanık hakkında zorla getirme kararı yazdığında bir sonraki duruşma da 15.06.2021 tarihinde ise bu zorla getirme kararı sadece 20.01.2021 ile 15.06.2021 tarihleri arasında uygulanabilir. 15.06.2021 tarihinde tanık getirilememiş olsa bile işbu zorla getirme kararı kendiliğinden kalkacaktır. Gerekir ise yeni karar verilmesi gerekir.

Zaman zaman günü belirsiz zorla getirme kararı da verilebilir. Böyle bir durumda  hakkında zorla getirme kararı verilen kişi yakalandığı anda işlemin yapılacağı yerde veya adliyede hazır bulundurulur. Bu tarz bir zorla getirme kararında kişinin özgürlüğüne fiili bir müdahale gerçekleştiği için zorla getirilen hakkında kanunların öngördüğü tutulma ve serbest bırakılma sürelerine uyulması gerekir. CMK madde 164 fıkra 4 e göre; zorla getirme kararı ile çağrılan kişi derhal, olanak bulunmadığında yol süresi hariç en geç 24 saat içinde çağıran hâkimin, mahkemenin veya Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır.

Zorla Getirme Kararı Prosedürü

Mahkeme zorla getirme kararı alınan kişiye en yakın karakola müzekkere yazarak, kişinin ifadeye davet edilmesini ister. Karakoldaki polis memurları da hakkında zorla getirme kararı düzenlenen kişiyi (tanık müşteki, sanık, bilirkişi) telefonla arayarak ya da kişinin evine giderek ifade vermeye davet eder ancak zorla getirme ifadesinden yanlış anlaşılabileceği gibi genellikle zorla bir yakalama yapılmaz.

Zorla getirme kararı ile kişinin konut dokunulmazlığı ihlal edilemez. Örneğin, hakkında zorla getirme kararı bulunan kişiyi için herhangi bir konuta giden polis veya jandarma konut içerisine girme yetkisini haiz değildir. Konut dokunulmazlığı suçu oluşmaksızın ev araması yapılabilmesi için ayrı bir arama kararı alınması gerekir. Eğer kişi kamuya açık alanlarda bulunur ise, yani sokakta, parkta, hastanede, okulda, alışveriş merkezinde bulunduğunda zorla getirme kararı kişi alıkonularak da yerine getirilebilir.

Zorla getirme kararları GBT’de çıkmaz. Ancak zorla getirme kararına uyulmadığı takdirde polisler tarafından tutanak tutulur. Eğer çok fazla tutanak tutulur ve hakim de kişiyi dinleme konusunda ısrarcı olursa zorla getirme kararı yakalama kararına dönüşebilir. Yakalama kararının prosedürü zorla getirme kararından farklıdır ve yakalama kararı GBT’de çıkar.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Alkol Yasağı ve Sair Yasaklar

Alkol Yasağı ve Sair Yasaklar

Alkol Yasağı ve Sair Yasaklar | İzmir Hukuk Bürosu | İzmir Avukat

29 Nisan 2021 Perşembe günü saat 19.00’dan itibaren 17 Mayıs 2021 Pazartesi günü saat 05.00’e kadar sürecek olan tam kapanma döneminde uygulanacak tedbirler tam kapanmanın üzerinden bir hafta geçmesine rağmen hala netlik kazanabilmiş değil. 5 Mayıs 2021 tarihi itibariyle neden kola serbestken ice tea satışının yasak olduğu (asılsız bir tartışma) ya da sigara temel ihtiyaçtan sayılırken kalemin temel ihtiyaç sayılmaması tartışılmaktadır.

26.04.2021 tarihinde içişleri bakanlığı tarafından yayınlanan genelgede bir takım yasaklar ve istisnaları sayılmış, Ancak genelgede açıkça yer almamasına rağmen sözlü talimatlarla içki satışlarına ambargo uygulanmıştır. Bunun üzerine halktan tepkiler gelmiş, Türkiye Tekel Bayileri Platformu Başkanı Özgür Aybaş twitter hesabından içki satışının yasak olmadığına dair paylaşımda bulunmuş ve zincir marketler de içki satışına devam etmiştir. Ancak bu başkaldırı çok kısa sürmüş İçişleri Bakanı Süleyman Soylu açıklama yaparak içki satışının yasak olduğunu belirtmiştir.

İşbu düzenlemeler öngörülebilirlik ve hukuki belirlilik açısından ciddi sorunlar içermekte ve kısıtlamaların kanunla öngörülme koşulunu da taşımamaktadır.

Bu yazımızda içki satışı yasağının kanuniliğini değerlendireceğiz.

İçki yasağı ile kısıtlanan temel hak ve özgürlüklerden Anayasa Madde 17 Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı, Madde 20 Özel hayatın gizliliği, Madde 24 Din ve vicdan hürriyeti” sayılabilir. Ayrıca bu yasağın Müslümanlar için önemli olan Ramazan Ayı içerisinde yapılması ve yasaklarda Ramazan ayı dikkate alınarak bir takım düzenlemeler yapılması Anayasamızın 2. Maddesinde düzenlenen ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin özünü oluşturan laiklik ilkesiyle de çeliştiği söylenebilir.

İçki yasağının temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturduğunu tespit ettikten sonra temel hak ve özgürlüklerin hangi koşullarda sınırlandırabileceğini tespit etmek gerekir. Buna göre, Anayasa Madde 13’e göre “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”. Anayasanın 13. Maddesinin de belirttiği üzere temel ve özgürlükler ancak kanunla sınırlanabilir. Yürütme organları, kanuni yetkisi olmaksızın temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı önlemler alamaz. Bunun tek istisnası olağanüstü hal dönemleridir. Olağanüstü hal dönemlerinde cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile hak ve özgürlüklere bir takım sınırlandırmalar getirilebilir. Ancak olağanüstü hal ancak cumhurbaşkanı tarafından ilan edilir ve resmi gazetede yayınlanması gerekir. Ülkemizde ise 13 Mart 2020 tarihinden itibaren Covid-19’la mücadele kapsamında bir dizi kısıtlamalar uygulanmakta olmasına rağmen henüz bir olağanüstü hal ilan edilmiş değildir. Olağanüstü hal ilan edilse bile temel hak ve özgürlükler keyfiyete sebebiyet verecek biçimde sınırlandırılması mümkün değildir.

1982 Anayasası’nın 13. Maddesi uyarınca “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” 13. Madde temel hak ve özgürlükleri sınırlandırmanın da sınırlarını çizmiştir. Buna göre temel hak ve özgürlüklerin kullanımı sınırlandırıldığında bile;

  • temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulmamalıdır,
  • temel hak ve hürriyetler Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlandırılmalıdır,
  • temel hak ve hürriyetler kanunla sınırlandırılmalıdır,
  • sınırlamaların Anayasanın sözüne ve ruhuna aykırı olmaması gerekmektedir,
  • sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmaması gerekmektedir,
  • sınırlamaların laik Cumhuriyetin gereklerine aykırı olmaması gerekmektedir,
  • sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gerekmektedir.

Sonuç olarak, hiçbir koşulda temel hak ve özgürlüklere yapılacak kısıtlamanın genelge ya da devlet erkinin sözlü beyanları ile yapılması mümkün değildir. Bu durum hem kanunilik ilkesine aykırıdır hem de idare yasamanın yerine geçerek işlem yaptığı için fonksiyon gaspıdır. İdarenin fonksiyon gaspı işlemleri, yok hükmünde sayılır. Sınırları ve gerekçesi belli olmayan bu yasaklar barolar, birlikler ve vatandaşlar tarafından çoktan yargı yoluna taşınmıştır. Yasakların bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesinin önüne gelmesi halinde de AYM’nin kanunilik ve laiklik ilkesine aykırılık sebebiyle ihlal kararları vereceğini düşünmekteyiz.

Av. Oya KALFA


  • [1] Aslan, Volkan: COVID-19 Salgını Sebebiyle Uygulanan Sokağa Çıkma Kısıtlamalarının 1982 Anayasası’na Uygunluğu, İstanbul Hukuk Mecmuası, 2020,
  • [2] Çakır, Hüseyin Melih (2010). “Danıştay Kararları Çerçevesinde Yokluk Teorisi”. İstanbul: Academia. Erişim tarihi: 4 Mayıs 2021.

Hukuki uyuşmazlıklarınıza yönelik danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079