Kategori arşivi: Ticaret Hukuku

Ticari Defterlerin Kaybolması 2022

Ticari Defterlerin Kaybolması
Ticari Defterlerin Kaybolması

Ticari Defterlerin Kaybolması – İzmir Avukat

Türk Ticaret Kanunu kapsamında basiretli olarak nitelendirilen tacirlerin ticari defter ve belgeleri en az 10 (on) yıl süre ile saklama yükümlülüğü getirilmiştir. Söz konusu belgelerin kaybolması durumunda başta Vergi Dairesi olmak üzere birçok kurum ile problemler yaşanılabileceği gibi, makul bir gerekçelendirilmenin yapılamaması durumunda tacir hakkında Vergi Usul Kanunu madde 359 kapsamında hapis cezası dahi söz konusu olabilir. Bu sebep ile tacirlerin saklamak ile yükümlü oldukları belgelerin kaybolması durumunda vakit kaybetmeksizin bir zayi belgesi alması önem arz etmektedir.

Türk Ticaret Kanunu Madde 87/2

Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren otuz gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir.

05.07.2022 Tarihinde gerçekleştirilen değişiklik ile 15 günlük hakdüşürücü süre 30 (otuz) gün olarak değiştirilmiştir.

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/07/20220705-1.pdf

Yetkili ve Görevli Mahkeme

Saklamakla yükümlü olunan belgelerin kaybolması durumunda, ticari işletmenin bulunduğu yer ticaret mahkemesine dava açılması gerekmektedir.

Hak Düşürücü Süre

Türk Ticaret Kanunu ve ilgili Yargıtay kararları kapsamında, davanın 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiği önemle vurgulanmaktadır. Burada 30 günlük hak düşürücü süre durumun hak sahibi kimselerce öğrenildiği tarihten itibaren başlamaktadır. Emsal mahkeme kararlarında sürenin aşılması akabinde açılan davalarda hak düşürücü sürenin geçmiş olduğundan bahis ile ret kararı verildiği görülmektedir.

Davanın Tarafları

Ticaret mahkemesinde açılan, zayi belgesi taleple dosyanın bir karşı tarafı bulunmaması sebebi ile hasımsız olarak açılmalıdır.

Defter, Kayıt veya Belgeleri Gizleme Suçu

Tacirlerin saklamak ile yükümlü oldukları belgeleri kaybolduklarından haberdar olmalarından itibaren en geç 15 gün içerisinde zayi belgesi talep etmeleri gerekecektir. Aksi takdirde, olası bir soruşturmada Vergi Usul Kanunu Madde 359 kapsamında hapis cezası ile karşılaşma ihtimalleri söz konusu olabilir.

Vergi Usul Kanunu Madde 359 –  

a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;

1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,

2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, 

Hakkında on sekiz aydan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Ticaret Hukukuna ilişkin diğer ilginizi çekebilecek çalışmalarımız;

İzmir Ticaret Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Menkul Satışlarda Türk Parasının Kullanılması Zorunluluğu

Menkul Satışlarda Türk Parasının Kullanılması

Menkul Satışlarda Türk Parasının Kullanılması – İzmir Avukat

19 Nisan’da yayınlanarak yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de (“Tebliğ”) Değişiklik Yapılmasına Dair 2022-32/66 sayılı Tebliğ ile piyasada döviz kullanımına ilişkin birtakım sınırlandırmalar getirildi.

Söz konusu tebliğ ile menkul satış sözleşmelerinde ödemenin Türk parası ile yapılması zorunluluğu getirilmiştir. Tebliğ’de belirtili “menkul” ibaresi gayrimenkul tanımına girmeyen tüm mal ve eşyalar olarak anlaşılmalıdır.

Bu kapsamda taraflar menkul satışlarında yabancı para cinsinden veya yabancı paraya endeksli olarak fiyat kararlaştırabilse de fiili ödemeyi Türk parası ile gerçekleştirmek zorunda.

Tebliğ kapsamında eğer menkul satışında döviz cinsi kararlaştırılmış ise ödeme tarihinde hangi kur üzerinden Türk parasına çevrileceği ise belirtilmemiştir. Bu kapsamda eğer taraflarca aksi kararlaştırılmamış ise vade tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kurunun esas alınması gerecektir.

Burada dikkat edilmesi gereken bir başka husus da pay, pay benzeri kıymetler de birer menkul satış sözleşmesi niteliğinde olup; söz konusu sınırlandırmalar kapsamındadır. Bu çerçevede pay senetleri ve çıplak pay devirleri için de Türk parası ile ödeme gerçekleştirilmesi gerekecektir.

Tebliğ’İn istisnaları incelendiğinde de tebliğ yürürlük tarihi öncesinde akdedilmiş menkul satış sözleşmelerinin ifa edilmesi kapsamında dolaşıma girmiş olan döviz cinsi kıymetli evraklar, aynı şekilde tebliğ yürürlük tarihi öncesi düzenlenmiş faturalar ile Borsa İstanbul A.Ş. Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasası’nda döviz cinsinden gerçekleştirilen kıymetli maden ve kıymetli taş alım satım işlemleri için Türk parasının kullanılması zorunluluğu belirtilebilir.

Aksinin yetkili kamu kurumlarınca tespiti halinde, yabancı para cinsi ile menkul satışına ilişkin sözleşmeler sebebi ile 2022 yılı için, sözleşmenin tarafı olan her bir tarafa ayrı ayrı 14.211,00-₺ ile 118.555,00-₺ arası idari para cezası uygulanacaktır.

Ticaret Hukukuna ilişkin diğer ilginizi çekebilecek çalışmalarımız;

İzmir Ticaret Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Şirket Ortaklığından Çıkma

Şirket Ortaklığından Çıkma

Şirket Ortaklığından Çıkma | İzmir Avukat

Ticari şirketlerde, ortakların şirket ortaklığından çıkması veya çıkarılması uygulamada genellikle iki farklı süreç çerçevesinde toplanmaktadır. Bunlar şirket esas sözleşmesinde belirtili hususlar nezdinde ortağın ortaklıktan çıkarılması ve Türk Ticaret Kanunu kapsamıdna haklı sebebe dayanarak şirket ortaklığının feshi olarak ikiye ayrılabilir. Bu çalışma kapsamında haklı sebep ile şirket ortaklığından çıkma süreçleri ele alınacaktır.

Yeni Türk Ticaret Kanunu Madde 531 ile düzenlenen haklı sebep ile şirketin feshi maddesi kapsamında, mahkemenin davacı pay sahiplerine pay değerlerinin ödenmesi sureti ile şirketten çıkarılmalarına karar verebileceği düzenlenmiştir. Burada haklı sebep teşkil edebilecek hususlar tek tek sayılmamış olup; uygulama ve doktrin kapsamında kanuni hakların kullanılmasının engellenmesi, şirketin sürekli zarar ettirilmesi, usule aykırı genel kurul süreçlerinin yürütülmesi gibi hususlar sıklıkla haklı sebep olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türk Ticaret Kanunu

Haklı sebeplerle fesih

MADDE 531– (1) Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.

Madde Gerekçesi

Bu madde 6762 sayılı Kanunda öngörülmemiş bir kurumu hukukumuza kazandırmaktadır. 6762 sayılı Kanunun haklı sebeplerle feshi düzenlememiş olması, yargı kararlarında ve öğretide hem tartışılmış hem de eleştirilmişti. Tartışma, boşluğun niteliğiyle ilgiliydi. Bazıları kaynak İsv. BK 736, b.4 hükmünün 6762 sayılı Kanuna alınmamış olmasının Kanunda olumlu bir boşluk yarattığı, bu boşluğun kıyas yoluyla veya Türk Medenî Kanununun 1 inci maddesinden yararlanılarak doldurulması gerektiği görüşünü savunmuştur. Hakim öğreti ve Yargıtay boşluğun olumsuz olduğunu, bu nedenle Türk hukukunda böyle bir imkân bulunmadığını ileri sürmüşlerdi. Ancak, Türk hukukunda böyle bir kurumun bulunmasının yararlı olacağı çoğunluk tarafından kabul edilmekteydi. 531 inci madde hakim görüş tarafından benimsenen bir azlık hakkını hukukumuza getirmektedir.
Tasarının bu maddesinin özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
1) Bu hakkın kullanılabilmesi için esas sermayenin onda birine sahip olmak gerekli ve yeterlidir. Bu oranda paya bir paysahibinin sahip olması şart değildir. Birden fazla paysahibi de bir araya gelerek söz konusu hakkı kullanabilir. Esas sözleşme ile daha düşük bir oran öngörülebilir.

2) Feshin talep edileceği mahkeme, şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesidir.
3) Haklı sebep Tasarıda tanımlanmamış, haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlalî, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan paysahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Davacıya paranın kimin tarafından ve nasıl ödeneceği, bu payları geçici olarak şirketin iktisap edip edemeyeceği yargı kararlarına ve öğretideki görüşlere göre belirlenecektir.
4) Maddenin son cümlesindeki “veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözümü karar bağlama” inisiyatifi tamamıyla mahkemeye aittir. İsviçre öğretisinde, mahkemenin kâr dağıtma zorunluğunu karara bağlayabileceği; uygun bir yeni paysahibinin şirkete alınmasını uygun bulabileceği, hatta şirketi sağlığa kavuşturabilecek kısmî tasfiyeye de hükmedebileceği belirtilir.

İlgili Yargıtay Kararları

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi  2015/9088 E., 2016/2352 K.

Anılan madde uyarınca haklı sebeplerin varlığı halinde şirket sermayesinin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahiplerinin, haklı sebeplerin varlığı halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceği, mahkemece, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, pay bedellerinin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenmesi suretiyle davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de karar verebileceği öngörülmüştür. Şirketler hukuku bakımından şirketin devamlılığının sağlanılması esas olup; düzenleme uyarınca, ekonomik değer taşıyan şirketin feshi yerine şirketi ayakta tutacak diğer çözüm yollarının hakimce değerlendirilmesi zorunlu kılınmıştır. Dava konusu şirketin ana sözleşmesinde yer alan faaliyet amaçlarını gerçekleştirmeye yarar bir kısım taşınmazlarını elinden çıkardığı, 2006 yılından beri gayri faal durumda olduğu, ortaklar arasında yaşanan ihtilaflar nedeniyle davaların süregeldiği ve bu itibarla davada haklı nedenlerle fesih koşullarının gerçekleştiği sabit ise de; dosya içerisinde yer alan bilirkişi raporları ve belgelerden aile şirketi vasfındaki davalı şirketin halen elinde bulundurduğu malvarlıklarıyla şirket anasözleşmesinde yer alan amaçları rahatlıkla gerçekleştirebilecek durumda olduğu, davacı ortakların ortaklıktan ayrılması halinde şirket anasözleşmesinde yapılacak değişiklikle şirketin amaçlarının değiştirilebileceği, esasen davacı ortakların da ortaklıktan çıkmayı isteyip sadece ödenecek pay bedeli hususunda diğer ortaklarla anlaşamadıkları hususu gözetildiğinde şirketin, haklı nedenle feshi yerine davacı ortakların pay bedellerinin taraflarlarına ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesinin somut olaya uygun olacağı gözetilmeksizin yazılı gerekçeyle bu yöndeki talebin reddi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

Ticaret Hukukuna ilişkin diğer ilginizi çekebilecek çalışmalarımız;

İzmir Ticaret Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Adi Ortaklık Sözleşmesi

Adi Ortaklık Sözleşmesi

Adi Ortaklık Sözleşmesi | İzmir Avukat

Adi ortaklık sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu Madde 620 kapsamında, ” Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Bir ortaklık, kanunla düzenlenmiş ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu bölüm hükümlerine tabi adi ortaklık sayılır. ” olarak düzenlenmiştir. Adi şirket sözleşmesi, ticaret şirketlerinin aksine şekle tabii değildir. Sözleşme yazılı veya sözlü olarak gerçekleştirilebilir. Ancak taraflar ileride meydana gelebilecek olası anlaşmazlıkların önüne geçmek için ve ispat kolaylığı gözetilerek adi ortaklık sözleşmelerini yazılı olarak yapmak isteyebilirler.

Türk Borçlar Kanunu

Madde 12- Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.

Adi ortaklık sözleşmelerinin şekil şartına tabii olmamasının istisnası olan bazı özel durumlar da mevcuttur. Örneğin ortaklardan biri şirkete sermaye olarak taşınmaz veya motorlu araç koyuyor ise burada sözleşme resmi şekle; telif gibi fikri mülkiyet hakkı getiriyor ise yazılı şekilde gerçekleştirilmelidir.

Adi ortaklık sözleşmelerinin içeriğinde kanunen düzenlenmesi zorunlu olan bir unsur olmamak ile birlikte, şirket türü, sermaye olarak ne taahhüt edildiği ve pay oranları gibi hususların sözleşmede düzenlenmesi kuşkusuz faydalı olacaktır.

Ortaklar Arasındaki İlişki

Her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla yükümlüdür. Ortaklık sözleşmesi ile aksi kararlaştırılmamış ise ortakların katılım payları, ortaklığın amacının gerektirdiği önem ve nitelikte ve birbirine eşit olmak zorundadır.

Kazancın Paylaşılması

Ortaklar, niteliği gereği ortaklığa ait olan bütün kazançları aralarında paylaşmakla yükümlüdürler.

Adi ortaklık sözleşme ile aksi kararlaştırılmamış ise, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.

Ortaklığın Karar & Yönetimi

Ortaklığın kararları, bütün ortakların oybirliğiyle alınır. Sözleşmede kararların oy çokluğuyla alınacağı belirtilmişse çoğunluk, ortak sayısına göre belirlenir.
Yönetim, sözleşme veya kararla yalnızca bir veya birden çok ortağa ya da üçüncü bir kişiye bırakılmış olmadıkça, bütün ortaklar ortaklığı yönetme hakkına sahiptir. Ortaklık, ortakların tümü veya birkaçı tarafından yönetilmekte ise, bunlardan her biri, diğerleri katılmaksızın işlem yapabilir; ancak ortaklığı yönetmeye yetkili olan her ortak, tamamlanmasından önce işleme itiraz etmek suretiyle, bu işlemin yapılmasını engelleyebilir. Ortaklığa genel yetkili bir temsilci atanması ve ortaklığın olağan dışı işlerinin yürütülmesi için, bütün ortakların oybirliği gereklidir. Ancak, gecikmesinde sakınca olan hâllerde, bu konuda yönetici ortaklardan her biri yetkilidir.

Ortaklar Arasındaki Sorumluluk

Ortaklar, kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine olarak, ortaklığın amacını engelleyici veya zarar verici işleri yapamazlar.

Ortaklardan birinin ortaklık işleri için yaptığı giderlerden veya üstlendiği borçlardan dolayı diğer ortaklar, ona karşı sorumlu olurlar; bu ortağın, yönetim işleri yüzünden doğrudan doğruya uğradığı zararlar ile ortaklığın yönetiminden kaynaklanan tehlikeler sonucunda doğan zararları, diğer ortaklar gidermekle yükümlüdürler. Ortaklığa avans olarak para veren ortak, verdiği günden başlamak üzere faiz isteyebilir. Yükümlü olmadığı hâlde ortaklık işleri için emek sarfetmiş olan bir ortak, hakkaniyetin gerektirdiği bir karşılık ödenmesini isteyebilir.

Her ortak, ortaklık işlerinde kendi işlerinde olduğu ölçüde çaba ve özen göstermekle yükümlüdür. Her ortak, diğerlerine karşı, kendi kusuruyla verdiği zararları, başka işlerde ortaklığa sağladığı menfaatlerle mahsup ettirme hakkı olmaksızın gidermekle yükümlüdür. Ortaklık işlerini ücret karşılığı yürüten ortak, vekâlet hükümlerine göre sorumlu olur.

Aksine hüküm bulunmadıkça, yönetici ortaklar ile diğer ortaklar arasındaki ilişkiler, vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlere tabidir. Ortaklığı yönetme yetkisi bulunmayan bir ortağın, ortaklığın işlerini görmesi veya bu yetkiye sahip ortağın yetkisini aşması hâllerinde, vekâletsiz işgörmeye ilişkin hükümler uygulanır. Yönetici ortaklar, yılda en az bir defa hesap vermek ve kazanç paylarını ortaklara ödemekle yükümlüdürler. Hesap döneminin uzatılmasına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. Ortaklığı yönetenin ortaklardan birisi olmaması durumunda da aynı kural uygulanır.

Yönetim yetkisi olmasa bile, her ortağın, ortaklığın işleyişi hakkında bilgi alma, defter ve kayıtlarını inceleme, bunlardan örnek alma ve mali durumu hakkında özet çıkarma hakkı vardır. Aksine sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.

Yargıtay Kararları

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/7550 E.,  2014/17429 K.

Adi ortaklık sözleşmesi; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir(TBK. 620/1 md.). Bu sözleşme türü Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu nedenle, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin davalara bakma görevi de genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemelerine aittir.  Hal böyle olunca, mahkemece; tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilip, tüm deliller toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle görevsizlik karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir

Konuya ilişkin danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

Ticaret Hukukuna ilişkin diğer ilginizi çekebilecek çalışmalarımız;

İzmir Ticaret Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması

Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması

Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması | İzmir Avukat

Hızlı ve dinamik yapısı olan ticaret hayatında, borçluların ticari şirketlerin sermaye ile sorumlu yapısının kötü niyet ile kullanımının önüne geçebilmek için bir takım düzenlemeler getirilmesi zorunluluğu söz konusu olmuştur. Tüzel kişilerin perdelerinin kaldırılması, tam olarak da bu kötü niyetli süreçlerin önüne geçebilmek adına düzenlenmiştir. Bu kapsamda borçlu şirket sahiplerinin sorumluluğunun söz konusu olduğu bir durumda şirket tüzel kişiliğinin ayrı bir kişi olduğu görmezden gelinecek ve ortağın sınırlı sorumluğuna somut olay için bir istisna getirilerek şirket borcundan tamamen sorumlu tutulmasının ya da tam tersinden tüzel kişinin ortağının borcundan sorumlu tutulmasının yolu açılacaktır.         

Burada Türk Medeni Kanunu Madde 2 ve Türk Ticaret Kanunu kapsamında yer alan bir takım özel düzenlemeler gözetilerek uygulama alanı bulunmaktadır. İstisnai bir düzenleme olan, tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasının uygulama alanı gittikçe artmaktadır.

Türk Ticaret Kanunu

Şirket alacaklılarının dava hakkı
Madde 206
– (1) Hâkim şirket ve yöneticilerinin, 203 üncü madde çerçevesinde verdikleri talimatlar dolayısıyla bağlı şirkette oluşan kayıp, o hesap yılı içinde, denkleştirilmediği veya zamanı ve şekli de belirtilerek şirkete denk bir istem hakkı tanınmadığı takdirde, zarara uğrayan alacaklılar hâkim şirkete ve onun kayıptan sorumlu yönetim kurulu üyelerine karşı tazminat davası açabilirler. Davalılar 202 nci maddenin birinci fıkrasının (d) bendine dayanabilir. Bu davaya 202 nci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi uygulanır. (2) Davalılar, krediden ve benzeri sebeplerden kaynaklanan alacaklarda, davacının, denkleştirmenin yapılmadığını veya istem hakkının tanınmadığını bilerek söz konusu alacağı doğuran ilişkiye girdiğini veya işin niteliği gereği bu durumu bilmesi gerektiğini ispatlayarak sorumluluktan kurtulabilirler.

Yargıtay Kararları

Yargıtay 19. HD 25.03.2008 Tarih 2007/9269 E. 2008/2932 K.

“…Sözleşmeye imza koyan şirket ile davacı şirketin aynı gruba bağlı şirketler olduğunun aralarında organik bir bağ bulunması sebebiyle özdeşleştiğinin saptanması halinde olayda “tüzel kişilik perdesinin kaldırılması” teorisinin uygulanabileceği ve davalının sözleşme uyarınca kestiği faturalardan birinin davacı defterine kaydedilmiş olduğu da gözetilerek hüküm kurulmalıdır.”

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2013/9984 K. 2014/1248

Mahkemece davalı Holding’in sermaye artırımında kullanılmak suretiyle nakit olarak verilen ve banka aracılığıyla transfer edilmek suretiyle gelen paraların sessiz ortaklardan sağlanan paralar olup, organizasyon çatısının Anonim Şirket olduğu, yabancı şirketlerin bankadaki hesaplarına transfer yapılarak sessiz ortaklara geri dönüşün engellenmesi amacıyla Holding iştiraki olmayan şirketlere kaynak sağlandığı, şirketlerin kurulum amacının vatandaşların parasını elde etmek olduğu, davalı şahsın bu eylemlerinden gerek haksız fiil gerekse organizasyon çatısı olarak ifade edilen Holding’in başkanı olarak sorumlu olduğu, dava dışı yurt dışındaki şirketle organik ve hukuki bir bağın bulunduğu, tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi uyarınca paranın yatırıldığı şirketle davalı Holding’in tek bir şirket olarak değerlendirilmesi gerektiği, davalı şahsın da zarardan sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar usul ve yasaya uygundur.

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi de 15.05.2006 tarih, 2005/8774 E. 2006/5232 K.

“davalı Ege A.Ş.’nin ödeme kabiliyeti olmayan, biçimsel olarak farklı tüzel kişiliği bulunan diğer şirketi Egekim Tic. A.Ş.’ ye borçları yüklemeye yönelik çabaları kabul görmemelidir…”

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

Ticaret Hukukuna ilişkin diğer ilginizi çekebilecek çalışmalarımız;

İzmir Ticaret Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Çek İptali Davası

Çek İptali Davası | İzmir Ticaret Avukatı

Ticari hayat akaşı kapsamında, para yerine sıklıkla kullanılmakta olan çek; kıymetli evrak olması sebebi ile 6102 Sayılı Türtk Ticaret Kanunu başta olmak üzere yasal süzenlemeler ile sıkı şartlar altına alınmıştır. Ticari davalarda sıklıkla karşılaştığımız problemlerden bir tanesi de çek iptalidir. Yasal mevzuatımız kapsamında çek iptaline ilişkin özel düzenlemelerden ziyade; poliçenin iptaline ilişkin maddelere atıf yapılarak süreç tanımlanmaktadır.

Korunan Hukuki Değer

Çek iptali davalarında korunmak istenen hukuki değer hiç kuşkusuz yetkili hamilin iradesi dışında elinden çıkan çeke bağlı haklarını koruma ve bu hakların 3. kişilerin eline geçmesin engellemektir.

Kim Dava Açabilir

Çek iptali davası, Türk Ticaret Kanunu Madde 757/1 kapsamında “İradesi dışında poliçe elinden çıkan kişi” tarafından, yani çeki üzerinde en son hak sahibi olan kişi tarafından açılabilir. Bu durumda davacının çeki elinde tutan zayi öncesi son kişi olması ve bu kişinin aynı zamanda çek üzerinde hak sahibi olması gerekmektedir.

Davalı Taraf

Çek davalarında, davanın açılma sebebinin çekin ziyaı olması sebebi ile husumet yöneltilecek kimseler söz konusu değildir. Çek iptali davaları hasımsız olarak açılmalıdır.

Yetkili & Görevli Mahkeme

Çek iptali davaların görevli mahkeme Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” kapsamında Ticaret Mahkemeleri olduğu sabittir.

Çek iptali davalarına yetkili mahkeme ise, Türk Ticaret Kanunu Madde 757/1 hükmü ödeme yasağının ödeme veya hamilin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinden istenebileceğini düzenlemiştir.

Çek İptali Davalarında İlan

Çeki iptali davasında, çeki elinde bulunduranın tespit edilmesi veya varsa hak sahiplerinin ortaya çıkarılması amacıyla Türk Ticaret Kanunu’nun 760, 761 ve 762. maddeleri gereğince ilan yapılması gerekmektedir. İlan ile belirlenen süre içinde çeki elinde bulunduranın mahkemeye başvurması, aksi takdirde çekin iptal edileceği ihtar edilir. Bu süre ise Türk Ticaret Kanunu’nun 761/1. fıkrası gereğince en az üç ay, en fazla bir yıl olmasına rağmen uygulamada işin aciliyeti de dikkate alınarak üç aylık süre verilmektedir.

Yargıtay Kararları

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/8361 Esas 2016/2795 Karar sayılı 14/03/2106 tarihli kararında “Davacı vekili, … Bankası Şubesi’ne ait çekin çek alacaklısı olarak görünen şirket tarafından müvekkili şirkete fatura verildiğini ancak, fatura edilen ürünlerin müvekkiline gönderilmediğini ileri sürerek, çekin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, Türk Ticaret Kanunu’nda çek iptali için çekin zayi olması şartı gerektiği, somut olayda çekin zayi olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine kararverilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davanın hasımsız açılmış olmasına ve davacının iddiasının hasımlı açılması gereken menfi tespit davasının konusu olmasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.” demiştir.

Konuya ilişkin danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

Ticaret Hukukuna ilişkin diğer ilginizi çekebilecek çalışmalarımız;

İzmir Ticaret Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

İmtiyazlı Pay Nedir?

İmtiyazlı Pay Nedir?

İmtiyazlı Pay Nedir? | İzmir Avukat

İmtiyazlı Pay Nedir?

imtiyaz

Arapça imtiyāz

1. isim Başkalarına tanınmayan özel, kişisel hak veya şart, ayrıcalık

2. isim, hukuk Fabrika kurmak, maden işletmek vb. için bir kişi veya kuruluşa devlet tarafından verilen özel izin.

3. isim, tarih Gedik.

Türk Ticaret Kanunu kapsamında, şirket esas sözleşmesi ile birlikte kimi paylara bir takım “imtiyaz”, yani ayrıcalıklar tanınabilir. Bu imtiyazlı paylar, esas sözleşmede düzenlendiği üzere kar payı, tasfiye payı, rüçhan ve oy hakkı gibi haklarda normal paylarda mevcut olmayan yeni bir hakkın tanınmış olduğu paylardır.

İmtiyazlı Pay Düzenlemesinin İstisnaları

Sermayesinin yarısından fazlası tek başına veya birlikte; Devlet, il özel idaresi, belediye ve diğer kamu tüzel kişileri, sendikalar, dernekler, vakıflar, kooperatifler ve bunların üst kuruluşlarına ait anonim şirketlerde ve bu şirketlerin aynı oranda sermaye payına sahip oldukları iştiraklerinde; bunların sahip oldukları paylara tesis edilebilecek imtiyazlar hariç olmak üzere, diğer paylara, belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine, belirli pay gruplarına ve azlığa bu Kanunda düzenlenen herhangi bir imtiyaz tesis edilemez. Bu hüküm, payları borsada işlem gören anonim şirketlere, 5411 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde tanımlanan kredi kuruluşlarına ve finansal kuruluşlara uygulanmaz.

Oyda İmtiyaz

Türk Ticaret Kanunu Madde 479 kapsamında, “oyda imtiyaz”, eşit itibarî değerdeki paylara farklı sayıda oy hakkı verilmesi olarak tanımlanmaktadır. Kanun kapsamında bir paya en çok onbeş oy hakkı tanınabilmekte olup; bu sınırlama, kurumlaşmanın gerektirdiği veya haklı bir sebebin ispatlandığı durumlarda uygulanmaz.

Kurumlaşmanın gerekmesi veya haklı bir sebebin varlığı halinde, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinin, kurumlaşma projesini veya haklı sebebi inceleyip, bunlara bağlı olarak, sınırlamadan istisna edilme kararını vermesi gerekir. Proje de yapılacak her değişiklik mahkeme kararına bağlıdır. Kurumsallaşmanın gerçekleşmeyeceğinin anlaşıldığı veya haklı sebebin ortadan kalktığı hâllerde istisna etme kararı mahkeme tarafından geri alınabilir.

Oyda imtiyaz aşağıdaki kararlarda kullanılamaz:

  • Esas sözleşme değişikliği.
  • İbra ve sorumluluk davası açılması.

Yargıtay Kararları

Yargıtay 11. HD, 28.10.2004 gün ve 2003/13857 E., 2004/10455 K

TTK.nun 389. maddesi hükmüne göre, anonim şirket genel kurulunca imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını sınırlayıcı nitelikteki anasözleşme değişikliğine ilişkin alınan karar imtiyazlı pay sahiplerinin yapacakları özel bir toplantıda verecekleri bir kararla onaylanmadıkça infaz edilemez. Anılan madde ve aynı Yasa’nın 391. maddesi hükmüne aykırı olarak imtiyazlı pay sahiplerinin kararı ile onaylanmadığı nedenine dayalı genel kurul kararlarının anılan kategori ortaklarca iptal istemiyle açacakları davalar, 6762 Sayılı TTK’nun 381. maddesi anlamında genel kurul kararının iptali niteliği taşımadığından bu maddede yazılı üç aylık hak düşürücü süreye tabi değildir.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

Ticaret Hukukuna ilişkin diğer ilginizi çekebilecek çalışmalarımız;

İzmir Ticaret Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Etbis Nedir?

Etbis Nedir?

Etbis Nedir? | İzmir Avukat

Etbis Nedir?

Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi veya kısa adı ile ETBİS, hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların kayıt altına alınması, elektronik ticaret verilerinin toplanması, bu verilerin işlenerek istatistiki bilgilerin üretilmesi amacıyla Bakanlık tarafından oluşturulan ve bu Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi Ve Bildirim Yükümlülükleri Hakkında Tebliğ kapsamında kayıt ve bildirim yapılabilmesine imkan sağlayan bilgi sistemi anlamına gelmektedir. Özet ile Ticaret Bakanlığı tarafından elektronik ticarete ilişkin istatistik ve bilgilerin takip edilmesi amacıyla oluşturulmuş bir sistem denebilir.

ETBİS’e Nasıl Giriş Yapılır?

  1. Eticaret.gov.tr üzerinde bulunan “ETBİS GİRİŞ” butonuna tıklanır.
  2. Butona tıkladıktan  sonra “İşletme Girişi”ne tıklanır.
  3. Açılan e-devlet sayfası üzerinden ilk olarak yetkili temsilci tarafından giriş yapılır. Daha sonra gerekli görülmesi halinde yetkili tarafından  alt yetkili atanabilir.

ETBİS’e Kimler Kayıt Olmalı?

  1. Kendilerine ait elektronik ticaret ortamında faaliyet gösteren hizmet sağlayıcılar.
  2. Aracı hizmet sağlayıcılar.
  3. Yurt içinde yerleşik olup yurt içinde elektronik ticaret faaliyetinde bulunmamakla birlikte yurt dışında yerleşik bir aracı hizmet sağlayıcı üzerinden sözleşme yapan veya sipariş alan hizmet sağlayıcılar.

Aracı hizmet sağlayıcı (e-ticaret pazaryeri) üzerinden satış yapanların ETBİS’e kayıt ve bildirim yükümlülüğü var mıdır?

Yurt içindeki aracı hizmet sağlayıcılar üzerinden satış yapanların kayıt ve bildirim yükümlülüğü bulunmamaktadır. Diğer taraftan, Tebliğin 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca yurt içinde yerleşik olup yurt içinde elektronik ticaret faaliyetinde bulunmamakla birlikte yurt dışında yerleşik bir aracı hizmet sağlayıcı üzerinden sözleşme yapan veya sipariş alan hizmet sağlayıcıların kayıt ve bildirim yükümlülüğü bulunmaktadır.

ETBİS’e kayıt için esnaf odası veya ticaret odasına kayıtlı olmak zorunda mıyım?

ETBİS’e giriş için tacirler için MERSİS’de, esnaf ve sanatkârlar için ESBİS’de bulunan yetkili temsilcilerinin e-devlet sistemine kendi T.C. kimlik numarası ve şifreleri ile giriş yapmaları gerektiğinden önce MERSİS ya da ESBİS’e kaydolup daha sonra da ETBİS’de kayıt ve bildirim yükümlülüğünüzü yerine getirmeniz gerekmektedir.

Kimler bildirim yapmalı?

2021 yılı için ETBİS’e kayıt olmamanın cezası nedir?

6563 Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Madde 12 kapsamında;

Elektronik ticaret faaliyetinde bulunan gerçek veya tüzel kişiler;

  • kanun kapsamında gerekli bilgilendirme yükümlülüklerini yerine getirmez, elektronik iletişim araçları ile verilen siparişlerde ktüketicinin ödemekle yükümlü olduğu toplam bedel net bir şekilde gösterilmez, alıcıların onayı olmaksızın ticari elektronik ileti gönderimi gerçekleştirili veya iletilen ticari iletinin içeriği verilen onaya aykırı olur ise 2.071 ile 10.381-TL,
  • Siparişin alındığına ilişkin gecikmeksizin teyit gerçekleştirmez, sipariş öncesi belirtilen bilgileri teyit etmesi ve düzeltebilmesi için gerekli altyapıyı sağlamaz, ticari iletişim ve iletişimin yapıldığı kişinin belirlenebilir olmasını sağlamaz, iletmiş olduğu ticari iletide kim olduğunu belirtecek gerekli bilgilere yer vermez veya iletişim başkası adına yapılıyor ise kimin adına yapıldığını belirtmez ise 2.071 ile 20.764-TL,
  • İndirim ve hediye gibi promosyonlar söz konusu ise bunların katılım ve faydalanma koşullarının kolayca ulaşılabilmesi, açık ve net olması sağlanmaz, ticari iletinin reddedilmesi kolay ve ücretsiz olarak sağlanmaz veya talep tarihinden itibaren üç gün içerisinde ileti göndermeyi durdurmaz ise 4.149 ile 31.146-TL,
  • Bakanlık tarafından talep edilen bilgi ve belge taleplerinin karşılanmaması durumunda 4.149 ile 10.381-TL,
  • ETBİS sistemine kayıt olmaması durumunda 10.381 ile 41.490-TL,
    arasında idari para cezası ile karşılaşabilir.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

Ticaret Hukukuna ilişkin diğer ilginizi çekebilecek çalışmalarımız;

İzmir Ticaret Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Haksız Rekabet Nedir?

Haksız Rekabet Nedir? | İzmir Ticaret Avukatı

Haksız Rekabet Nedir?

Haksız rekabet özellikle dürüstlük kuralına aykırı ve aldatıcı davranışlar ile rekabet ortamının bozulmasına ve hakkaniyete aykırı menfaat elde edilmesi olarak ifade edilebilir.

Haksız Rekabet Düzenlemelerinin Amacı Nedir?

Türk Ticaret Kanunu ve ilgili mevzuatlar ile ticari ilişkilerde tarafların dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket etmesi ve rekabetin bozulmaması hedeflenmektedir.

Türk Ticaret Kanunu

Madde 54- (1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.

Haksız Rekabet Uygulamaları

Türk Ticaret Kanunu kapsamında sınırlayıcı olarak sayılmamak ile birlikte başlıca haksız rekabet uygulamalarına aşağıda yer verilmiştir.

a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;

  1. Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek,
  2. Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek,
  3. Paye, diploma veya ödül almadığı hâlde bunlara sahipmişçesine hareket ederek müstesna yeteneğe malik bulunduğu zannını uyandırmaya çalışmak veya buna elverişli doğru olmayan meslek adları ve sembolleri kullanmak,
  4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,
  5. Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek,
  6. Seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya faaliyetleri birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunmak, bu sunumları reklamlarında özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini, kendisinin veya rakiplerinin yeteneği hakkında yanıltmak; şu kadar ki, satış fiyatının, aynı çeşit malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerinin benzer hacimde alımında uygulanan tedarik fiyatının altında olması hâlinde yanıltmanın varlığı karine olarak kabul olunur; davalı, gerçek tedarik fiyatını ispatladığı takdirde bu fiyat değerlendirmeye esas olur,
  7. Müşteriyi ek edimlerle sunumun gerçek değeri hakkında yanıltmak,
  8. Müşterinin karar verme özgürlüğünü özellikle saldırgan satış yöntemleri ile sınırlamak,
  9. Malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerin özelliklerini, miktarını, kullanım amaçlarını, yararlarını veya tehlikelerini gizlemek ve bu şekilde müşteriyi yanıltmak,
  10. Taksitle satım sözleşmelerine veya buna benzer hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek, peşin veya toplam satış fiyatını veya taksitle satımdan kaynaklanan ek maliyeti Türk Lirası ve yıllık oranlar üzerinden belirtmemek,
  11. Tüketici kredilerine ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek veya kredilerin net tutarlarına, toplam giderlerine, efektif yıllık faizlerine ilişkin açık beyanlarda bulunmamak,
  12. İşletmesine ilişkin faaliyetleri çerçevesinde, taksitle satım veya tüketici kredisi sözleşmeleri sunan veya akdeden ve bu bağlamda sözleşmenin konusu, fiyatı, ödeme şartları, sözleşme süresi, müşterinin cayma veya fesih hakkına veya kalan borcu vadeden önce ödeme hakkına ilişkin eksik veya yanlış bilgiler içeren sözleşme formülleri kullanmak.

b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek; özellikle;

  1. Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek,
  2. Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak,
  3. İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek,
  4. Onunla kendisinin bu tür bir sözleşme yapabilmesi için, taksitle satış, peşin satış veya tüketici kredisi sözleşmesi yapmış olan alıcının veya kredi alan kişinin, bu sözleşmeden caymasına veya peşin satış sözleşmesi yapmış olan alıcının bu sözleşmeyi feshetmesine yöneltmek.

c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma; özellikle;

  1. Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak,
  2. Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği hâlde, yararlanmak,
  3. Kendisinin uygun bir katkısı olmaksızın başkasına ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp onlardan yararlanmak.

d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek;

  • Gizlice ve izinsiz olarak ile geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur.

e) İş şartlarına uymamak;

  • Kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.

f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak. Özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine;

  1. Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan, veya
  2. Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.

Açılabilecek Davalar

Haksız rekabet neticesinde tespit , men, haksız rekabet sonucu maddi durumun ortadan kaldırılması ve tazminat davalarının açılması mümkündür.

Haksız Rekabet Davalarında Zamanaşımı

Haksız rekabet davaları, davaya hakkı olan tarafın haksız rekabete ilişkin fiili öğre(1) ve her halde haksız fiile konu olaydan itibaren üç (3) yıl içerisinde açılması gerekir. Ancak TCK kapsamında daha uzun bir süre öngörülmekte ise ceza zamanışımı, hukuk davaları hakkında da geçerli olacaktır.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçiniz.

Ticaret Hukukuna ilişkin diğer ilginizi çekebilecek çalışmalarımız;

İzmir Ticaret Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Tacir Ne Demek?

Tacir Ne Demek?

tacir
isim, eskimiş, (ta:cir), Arapça tācir
Ticaretle uğraşan kimse, tüccar

Türk Dil Kurumu tarafından ticaret ile uğraşan kimse olarak tanımlanan tacir, Türk Ticaret Kanunu (TTK) kapsamında “bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişi” olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda tacir sayılabilmek için bir ticari işletme mevcut olmalı ve söz konusu işletme belirli bir kişi adına işletilmelidir.

Ticaret şirketlerinde ise, şirketin tüzel kişiliğinin bulunması sebebi ile işletme şirket adına işletilmektedir. Burada şirket yöneticisi ve ortaklar değil, şirket tüzel kişiliğinin kendisi tacir olarak kabul edilmektedir.

Reşit olmayan kişiler veya kısıtlı kimselerce yasal temsilcileri aracılığı ile işletilen ticari işletmelerde de küçük ve kısıtlılar tacir sayılırlar.

Tacir Olmanın Hüküm ve Sonuçları

  1. İflasa Tabil Olma
    Tacirler TTK kapsamında her türlü borçlarından ötürü iflasa tabidir.
  2. Ticaret Siciline Kaydolma
  3. Odalara Kaydolma
  4. Ticaret Ünvanı Seçme ve Kullanma
  5. Ticari İş Karinesine Tabi Olma
  6. Ticari Örf ve Adete Tabi Olma
  7. Ticari Defter Tutma
  8. Basiretli İş Adamı Gİbi Davranma
  9. Ücret ve Faiz İsteme
  10. Ücret ve Cezanın İndirilmesini İsteyememe
  11. Fatura Verme
  12. Fatura ve Teyit Mektubuna Sekiz Gün İçerisinde İtiraz Etme
  13. İhbar ve İhtarları Belirli Şekilde Gerçekleştirme
  14. Hapis Hakkını Kullanırken Bir Takım Kolaylıklardan Yararlanma

İlgili Mevzuat

Türk Ticaret Kanunu

  1. Genel olarak
    Madde 12-
    (1) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. (2) Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. (3) Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu
    olur.
  2. Küçük ve kısıtlılar
    Madde 13-
    (1) Küçük ve kısıtlılara ait ticari işletmeyi bunların adına işleten yasal temsilci, tacir sayılmaz. Tacir sıfatı, temsil edilene aittir. Ancak, yasal temsilci ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olur. Ticaret yapmaktan menedilenler
    Madde 14- (1) Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. (2) Birinci fıkraya aykırı hareketin doğurduğu hukuki, cezai ve disipline ilişkin sorumluluk saklıdır.
  3. Esnaf
    Madde 15-
    (1) İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır. Ancak, tacirlere özgü 20 ve 53 üncü maddeler ile Türk Medenî Kanununun 950 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü bunlara da uygulanır.

Yargıtay Kararları

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi  2015/10504 E.,  2016/6048 K.

T.T.K.’nun ….maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın ….maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır. 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun …’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca ….’nun 1463.maddesinde de, önce ….maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun ….maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir… Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar göz önünde bulundurularak davalının tacir olup olmadığı hususu araştırılıp, davalının tacir olması durumunda faizin hesabında .…nun 88 ve 120. maddesindeki sınırlamalarının etkili olmayacağı gözetilerek faizin hesaplanması gerekirken bu husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün BOZULMASI gerekmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2017/4352 E. 2018/5512 K.

Somut olayda; takip dayanağı bonoda keşideci ve lehtar gerçek kişi olup dosyada tacir olduklarına ilişkin belge bulunmadığına göre, … Mahkemelerinin yetkili kılındığına dair yetki kaydı geçersizdir.

Konuya ilişkin detaylı bilgi için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

Ticaret Hukukuna ilişkin diğer ilginizi çekebilecek çalışmalarımız;

İzmir Ticaret Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079