Menü Kapat

Manevi Tazminat Nasıl Hesaplanır?

Manevi Tazminat Nasıl Hesaplanır?
Manevi Tazminat Nasıl Hesaplanır?

Manevi Tazminat Nasıl Hesaplanır? – İzmir Avukat

Bir çoğumuz üzerine sıcak kahve dökülmüş olması sebebi ile McDonalds’a karşı dava açan ve milyonlarca tazminata kazanan yaşlı kadının hikayesini duymuşuzdur. Ülkemizde yaşanması pek olası olmayan bu hikâye, ilk duyulduğunda bir çoğumuzun kafasında çarkların oynamasına ve farklı senaryolar canlandırmasına sebebiyet vermiştir.

Ülkemizde temel hukuk kurallarımız gereği, Amerika ve benzeri ülkelerdeki hukuk sistemlerinden farklı olarak, tazminat bedellerinin zenginleştirme aracı olamayacağı kabul edilmektedir. Bu çerçevede yukarıda anımsattığımız olaydaki gibi yüksek tazminat bedelleri ile uygulamada karşılaşmamaktayız.

Manevi Tazminat Nedir?

Türk Dil Kurumu manevi kavramını “görülmeyen, duyularla sezilebilen, ruhani, tinsel, maddi karşıtı” olarak tanımlamaktadır. Manevi tazminat, haksız bir olay ile karşılaşan kişinin uğramış olduğu maddi kayıplar (sağlık giderleri veya işten yoksun kalma sebebi ile gelirde yaşanan eksiklikler gibi) haricinde, olayın kişide yarattığı elem, keder, üzüntü veya yaşam sevincini kaybetme sonucu meydana gelen zararların karşılığı olarak ödenmesi gereken tazminat bedeli olarak tanımlanabilir.

Türk Borçlar Kanunu Madde 56 kapsamında, kişilerin manevi tazminat talebinde bulunabileceği ifade edilmiş olup; ilgili madde “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Manevi tazminat, zarara uğrayan kişide bir nebze de olsa manevi huzuru doğurmayı amaçlamaktadır. Hukuk sistemimizde manevi tazminat niteliği itibari ile bir ceza olmadığı gibi para ile ölçülebilen maddi zararların karşılanmasına ilişkin bir bedel de değildir.

Manevi tazminat niteliği itibariyle tek olup; bölünmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla, mahkeme nezdinde açılacak manevi tazminat taleplerinde kısmi dava söz konusu olmayacak ve ilk davada manevi tazminatın bir kısmı talep edilerek fazlaya ilişkin bölümü saklı tutulamayacaktır.

Uygulamada Manevi Tazminat

Uygulamada manevi tazminat davasının; kişinin bir suça maruz kalması, karşı tarafın sözleşmeye aykırı hareketleri, kişinin trafik kazası gibi durumlarda beden bütünlüğünde meydana gelen zarar sebebi ile veya kişilik haklarına yönelik yapılan saldırılar neticesinde açıldığını görmekteyiz.

Manevi tazminat ile amaçlanan şey, zarar gören kişinin uğramış olduğu psikolojik sıkıntıların denkleştirilmesidir. Burada psikolojik sıkıntılar veya zarar gören kişilik hakları, rakamlar ile gösterilmek için çok soyut kavramlar olması sebebi ile mahkeme kararlarında da sıklıkla farklılıklar görülmektedir. Yasal mevzuatımızda veya uygulamada manevi tazminatın hesaplamasın kullanılması gereken kesin kuralları olmadığı gibi bu doğrultuda dikkate alınması gereken görüş birliğine varılmış somut kriterlerin dahi bulunmamaktadır. Mahkemeler benzer olaylar için çok farklı tazminatlara karar verebilmekte ve hemen hemen hepsi de 22.6.1966 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararına atıf yapmaktadır. Maalesef, elli yılı aşan söz konusu kararın manevi tazminat hesaplanması süreçlerinde güncelliğini yitirmiş olduğu düşüncesindeyiz.  

Manevi Tazminat Nasıl Hesaplanır?

Eski tarihli borçlar kanunumuz ile hâkimin manevi tazminatı belirlerken kişilerin unvanı, işi ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını gözetilmesi gerektiğini belirtmekte ise de güncel kanunumuzda bu kriterlere yer verilmemiştir.

Güncel yasal mevzuatımızda manevi tazminat için açıkça ödenmesi gereken miktarı veya bunun nasıl hesaplanacağını belirtmemiş, bu bedelin olayın niteliğine göre hâkim tarafından belirlenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Burada manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hâkimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekmektedir.

Hâkim takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, manevi zarara neden olan olayın ağırlığı gibi özellikleri göz önünde tutması ve makul bir oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerekmektedir.

Tazminat miktarının belirlenmesinde hakimlerin sıklıkla somut olay ve emsal karar karşılaştırılması yönetime başvurmakta olduğu görülmektedir.

Manevi tazminat ne zaman talep edilebilir?

Manevi tazminat davalarına ilişkin zamanaşımı süreleri açılacak davanın ve haksız fiilin niteliğine göre değişiklik gösterebilmektedir. Uğranılan bir haksız fiil sebebi ile açılacak manevi tazminat davalarında zarar gören kişinin zararı ve zarar veren kişiyi öğrenmesinden itibaren iki yıl, herhalde ise on yıl içinde davanın açılması gerekmektedir. İşlenen bir suç sebebi ile meydana gelen manevi zararların tazmini için bir dava açılacak ise burada suçun dava zamanaşımına bakılması gerekecektir.

22.6.1966 tarih ve 1966/7-7 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı

İstihdam edilenin eylemi ile işin yapılması sırasında bedence zarara uğrayan kişinin veya ölenin ailesinin, istihdam edenden manevi tazminat isteyebilip isteyemeyeceği, isteyebilmesi halinde müstahdemin kusurunun aranıp aranmayacağı, müstahdemin kusuru aranacaksa, B.K.nun 47. maddesindeki hususi haller deyiminin ağır kusur anlamında uygulanıp uygulanmayacağı, kusurun ağırlığı sözünün kapsamı, hafif kusur halinde sorumlu tutulup tutulmayacağı konularında daire kararları arasında içtihat ihtilafı bulunduğundan bahisle ihtilafın, içtihadı birleştirme yolu ile giderilmesi 4. Hukuk Dairesi Başkanlığınca 1. Başkanlığa gönderilen 24.4.1966 tarih ve 131 sayılı yazı ile istenilmesi üzerine, keyfiyet hukuk kısmı İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunda incelenip görüşüldü:

Daire kararları arasında, istihdam edilen Borçlar Kanunun 47. maddesi gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için bu hükmün uygulama şartlarında, özellikle müstahdemin ağır kusurunun aranıp aranmaması konusunda ve zarar görenin olaya birlikte sebebiyet verme nispetinin tazminat istenemeyeceği gibi, aynı kanunun 47. maddesinin de ancak fail hakkında uygulanabilip, istihdam edene bu madde gereğince manevi tazminat yükletilemeyeceği düşüncesi ileri sürülmüştür.

Borçlar Kanununun 47. maddesi, haksız eylemden doğan ölüm veya cismani zarar olaylarında, mesnedi ister kendi hareketi, isterse başkasının hareketi olsun bütün maddi sorumluluk hallerinde uygulanabilecek bir hüküm olduğu için bu düşünce, üç muhalif oya karşı büyük çoğunluk tarafından kabule değer görülmemiştir.

II-Filhakika sözü geçen 47. madde gereğince, hakim hususi halleri nazara alarak cismani zarara duçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.

Görüşmeler sırasında beyan edilen bir fikre göre, 47. madde kusura dayanan bir sorumluluk vazeden 41. maddeden sonra gelen maddeler arasında yer aldığından ve kusursuz sorumluluk hallerini derpiş eden 55,56 ve 58. maddeler meyanında bulunmadığından kanundaki yeri itibariyle kusura istinat eden bir hüküm olduğu gibi, madde metnindeki “hususi haler” içinde nazara alınması gereken 1. amilin de kusur olduğu tabi bulunduğundan 47. madde mucibince manevi tazminata hükmedebilmek için tazminatın miktarına tesir edebileceğini ileri sürmüşlerdir.

Görüşmelere katılanların çoğunluğu bu düşünceye iştirak etmemiş ve istihdam edenin 47. madde gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulacağı kabul edildiği için, bu maddenin uygulama şartları üzerinde durulmuş ve 47. maddenin kusura veya kusursuzluğa dayanan bir hüküm olmadığı sonucuna varılmıştır.

a) İşviçre Borçlar Kanunun 1881 tarihli metninde, hususi hal ve şartlar olarak kasıt ve ağır ihmal zikredilmişti. 1911 yılındaki tadilde “Kasıt ve ağır ihmal” tabirleri, 47. madde metnine alınmayarak çıkarılmıştır. (Becker, 41. madde şerhi, No. 5; Oser – Sehünenberger, 47. madde şerhi, No. 1.). Bu maddeye tekabül eden eski, 54. maddenin mer’i olduğu zamanda dahi, uygulamada kasıt ve ağır ihmal bir misal olarak telakki edilmiş ve bundan dolayı manevi tazminata hükmedilmesi, hafif kusur hallerinde bile imkan dahiline girmişti. (Becker, M. 47, No. 5).

b) Esasen isabetli bir neticeye vasıl olabilmek için 47. madde metni incelenirce, bu hükmün uygulama şartları arasında kusurun da bulunduğunu gösteren herhangi bir ibareye tesadüf edilmez. İsviçre metnine göre, bir kimsenin öldürülmesinde veya cismani zarara uğratılmasında hakim, özel hal ve şartları takdir ederek, mutazarrına veya öldürülenin yakınlarına uygun bir paranın manevi tazminat olarak ödenmesine hükmedebilir (Oser- Schönenberger, Recai Seçkin Tercümesi; Becker Kemal Reisoğlu Tercümesi).

Metindeki “özel hal ve şartlar”dan maksat, kendine mahsus yani olaya has hal ve şartlar, bir başka olayın özellikleri-hususiyetleri-dir.

c) Her ne kadar görüşmelerde azınlıkta kalan noktai nazara mesnet yapılan V. Turh’un Borçlar Hukuku adlı eserinin Türkçe tercümesinde “Kusurun fevkalade ağır bulunması halinde, iş sahibi manevi zarar namiyle bir tazminat ödemeye de mahkum edilebilir” denmekte ise de (C. Edege Tercümesi, Sah. 422-423), V. Tuhr- Siegwart. ikinci bası Almanca metninde bu cümle, “kusurun özel ağırlığı istihdam edeni 49. madde göreğince manevi tazminatla sorumlu kılabilir” şeklinde ifade edilmiş bulunmakta (Sah. 382-383) ve aynı eserin manevi tazminat başlıklı paragrafında da “bir manevi tazminat hakkı 49. maddedeki genel hükme göre, kanun başka türlü düzenlenmemişse (Not 4 a: mesela, 47. maddede böyledir. Federal Mahkeme bu hükmünden, kusur olmadan bir ölüm veya cismani zarardan sorumlu olana, manevi tazminat tahmil edilmesinin gayri mümkün olmadığı sonucunu çıkarıyor) yalnız zararın ve kusurun özel ağırlığı haklı kılarsa husul bulur” denmektedir. (sah.117).

İsviçre’de yayınlanmış eserlerden Oser-Schünenbegerin Borçlar Hukukunda “ölümün veya cismani zararın vukuunda kusuru bulunan, 47. madde gereğince manevi tazminatla sorumludur, fakat kusur nazara alınmaksızın bir eylemin sonucunu tekabbül etmeye mecbur olan dahi, manevi tazminatla müvekelleftir, zira zararın tazminine ilişkin hükümler burada da kıyasen uygulama yeri bulur. Şüphesiz kusurun bulunmadığı durumlarda hakimin takdir hakkı, ancak özel hal ve şartlar altında manevi tazminata hükmedilmesine imkan verir” (madde 47, No. 10) dendiği gibi, H. Becker dahi Borçlar Hukuku adlı eserinde 47. maddeye konu olan manevi tazminatın şartlarını anlatırken, “adam öldürmenin veya cismani zararın kusurlu surette yapılmış olmasının şart olmadığını” (madde 47, No. 2), tebarüz ettirmiştir.

47. maddeye dayanan manevi tazminat için kusurun şart olmadığı artık İsviçre Federal Mahkemesinin kararlarında da kabul edilmektedir. (Karl Oftinger, İsviçre Sorumluluk Hukuku, 1. cilt, 1958, sahife 262)

ç) 47. madde gereğince manevi tazminata hükmedebilmek için kusurun aranması, bu hükmün uygulanacağı maddi tazminat sorumluluğunun bütün halleri ile de kabili telif değildir.

Her ne kadar harsız eylemlerde kusur sorumluluğunun temelini teşkil eden 41. madde hükmü için böyle bir durum meydana gelmez ise de, temyiz kudreti bulunmayan şahısların sorumluluğu (madde 54), istihdam edenin sorumluluğu (madde 55), hayvanlar için sorumluluk (madde 56), eser malikinin sorumluluğu (madde 58), hatta aile başkanının sorumluluğu (Medeni K. madde 320) gibi kusur aranmayan sorumluluk hallerinde, maddi tazminata hükmedebilmek için kusur şart olmadığı gibi, bu durumlarda ölüm veya cismani zarar vuku bulmuşsa ayrıca 47. maddeye müsteniden manevi tazminat istenebilmesi için de yine kusurun mevcudiyeti şart değildir.

Bu konuda şu cihete de işaret etmek gerekir ki, mesela ilkokula giden çocuğu bir nakliyat şirketinin kamyonunun ezmesi sebebiyle veya küçük bebeği başkasının köpeğinin ısırması sonucu ölen yahut da türlü meşakkatlerle yetiştirdiği genç evladı yolu kenarındaki binanın çökerek altında kaldığı için aynı akıbete maruz kalan ana ve baba lehine, Borçlar Kanununun 45. maddesinin 2. fıkrasına göre aynı kanunun sırasiyle 55,56 ve 58, maddesi gereğince maddi tazminata hükmedebilmek için kusur şart tutulmadığı halde, manevi tazminatta kusurun aranması, normal hayat münasebetlerine ve itiyatlara da aykırı düşer.

47. madde, şartları tahakkuk ettiği takdirde, yalnız yukarıda sözü edilen sorumluluk hallerinde değil, özel kanunların sorumluluk yükleyen hükümlerinin uygulandığı yani maddi tazminata hükmedilen bütün hallerde ve bunların yanı başında tatbik yeri bulur (Becker, 47. madde şerhi No. 2; Oftinger, a.g.e. Sh. 262) Bu arada Karayolları Trafik Kanunu zikredilebilir.

d) Borçlar Kanunun (haksız eylemlerden doğan borçlar) kısmında maddi tazminat sorumluluğuna mesnet teşkil eden 41,54,55,56 ve 58. madelere mukabil manevi tazminat talebi hakkını veren 47. maddeden başka bir de 49. maddenin bulunduğu malumdur.

49. Maddeye göre, şahsi menfaatleri ihlal edilen kimse, kusurun mevcudiyeti halinde zararın tazminini; ihlalin ve kusurun özel ağırlığını haklı kılarsa, manevi tazminat olarak bir para miktarının ödenmesini isteyebilir. Hakim bu ödemenin yerine veya onun yanı başında, manevi tazminatın diger bir nevine de karar verebilir.

Demek oluyor ki, 49. madde mucibince maddi tazminat için kusurun mevcudiyeti manevi tazminat için de kusurun bilhassa ağır olması, şarttır.

47. maddede kusur şartının aranmaması, 49. maddenin şahsi menfaatlere, 47. maddenin ise hayata ve vücut bütünlüğüne ilişkin bulunmasının meydana getirdiği sonuçlara da uygun düşer.

47. madde, 41-53. maddelere tanzim edilen genel kurallar arasında yer almıştır. Bu itibarla, 47. maddenin tanzim tekniği bakımından kanunda işgal ettiği yer, bu madde hükmünün unsurları arasına kusuru da ithal etmeğe, hem kifayet etmez hem de elverişli değildir.

III-Borçlar Kanunun 47. maddesi gereğince manevi tazminata hükmolunabilmesi için, bu maddenin metninden doğan özel şartlarla birlikte hatta daha önce genel şartların yani olayda maddi tazminata hümedebilmenin tabi bulunduğu şartların tahakkuk etmiş olması lazımdır.

a) Genel şartlar, kusur unsuru istisna edilirse, kusur sorumluluğu ile kusura dayanmayan sebebiyet (illiyet) sorumluluğunun bütün hallerinde aynıdır.

Bunlar, 1) bir eylem (yahut imtina), 2) bir zarar, 3) zarar ile eylem arasında iliyet bağı, 4) eylemin hukuka aykırı olmasından ibarettir (H. Becker, m. 41 şerhi, No. 1; Schönenberger, m. 41 şerhi, No. 2)

Bu şartlardan en önemlisi, zarar ile eylem arasındaki illiyet bağıdır. Eğer olayda böyle bir illiyet bağı yoksa, sorumluluk da yok demektir.

Genel şartların sorumlulğun nevine göre bazı özellikler arz edeceği tabiidir. İçtihadın birleştirilmesine konu olan istihdam edenin 47 inci madde gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için, 55 inci maddeye dayanan sorumluluğunun tahakkuk etmesi icap eder. Mamafih ölenin yakınları veya cismani zarara uğrayan, maddi ve manevi tazminatı birlikte dava edebilecekleri gibi, yalnız manevi tazminata hükmedilmesini de isteyebilirler. Her iki halde 55 inci maddeden doğan genel şartların yani önce bunlardan müspet şartların gerçekleşmesi, ondan sonra da menfi şartların tahakkuku, bir başka deyişle istihdam edenin ikame ettiği kurtuluş beyyinesinin amcına ulaşmaması lazımdır (K. Oftinger, a.g.e., clit: 2/1, 1960, Sah. 142-177; K. Reisoğlu, İstihdam Edenlerin Mesuliyeti, 1985, Sah. 30-59).

b) Borçlar Kanunun 47 inci maddesinden doğan özel şartlara gelince; bunlar, başlıca üç grupta toplanabilir :

1) Bir kimse ölmüş veya cismani zarara uğramış olmalıdır.

2) Davayı ölenin yakınları veya cismani zarar uğrayan kimse açmalıdır.

3) Özel hal ve şartlar, manevi tazminat hükmedilmesi gerektirmelidir.

Bu şartlardan sonucusu, içtihadı birleştirmenin esas konusunu teşkil etmektedir. Her ne kadar Kanunumuzda, İsviçre metninden farklı olarak hakimin manevi tazminata adelete tevfikan hükmedeceği yazılı ise de, hakim esasen özel hal ve şartları takdir ederken Medeni Kanunun 4 üncü maddesi mucibince hak ve nasafet kurallarına tabi olacağına göre, bu hükmü 4 üncü maddeyi teyit edici olarak telakki etmek gerekir.

Özel hal ve şartlar, her olaya göre değişir. Esasen maksat, yukarıda da açıklandığı gibi, olaya has hal ve şartlar, yani olayın özellikleridir.

Bu özelliklerin başında, manevi zararın önemli olması gelir. Eli çizilen bir kimseye cismani zarara uğradı diye kural olarak manevi tazminat hükmedilmesi icap etmez. Demek ki, cismani zarara uğruyan kimsede veya ölenin yakınlarında önemli bir manevi zarar (elem, ızdırap) husule gelmeli, yani gerçekten manevi bir tatmin ihtiyacı doğmuş bulunmalıdır. Ölüm vukubulmuşsa, sağlığında ölen ile davacı arasındaki münasebetin mahiyeti ve derecesi bu hususun takdirinde büyük rol oynar.

Bundan başka olayın oluş şekli, nazara alınır. Feci bir olay ile normal şartlar altında meydana gelmiş olan olay bir tutulamaz.

Nihayet ilgilerin yani failin, olaydan başka sorumlu varsa onun, mesela istihdam edenin, ölenin, davacıların içtimai vekilerinin, tahsil ve iktisadi durumlarının göz önünde tutulması lazımdır.

Kısacası kanun vazıı, her olayda meydana çıkan ihtiyacı karşılayan kesin bir kural koymaktaki zorluğu düşünerek, 47 inci madde metnini kasten elastiki bir şekilde formüle etmiş ve manevi tazminat hükmedilmesini gerekli kılan hal ve şartları, hakimin takdirine bırakmıştır. (K. Oftinger, a.g.e., Cilt: 1, Sh. 265). Tabiatıyla bu takdirde, bir yanılma durumu olmamalıdır.

Eğer olayda failin veya onun hareketinden sorumlu olan şahsın, mesela istihdam edenin kusuru varsa, bu kusurun veya cismani zarara uğrayan yahut da ölen, zarara birlikte sebebiyet vermişse, sebebiyet verme nispetlerinin veya karşılıklı kusurlarının manevi tazminat hükmedilmesinde ve miktarında nazara alınması icap eder. Mücerret müterafik kusur veya birlikte sebebiyet verme durumu, manevi tazminat hüküm edilmesine engel değildir; ancak, müterafik kusur veya birlikte sebebiyet verme nispeti, manevi tazminat hükmedilmesini haksız ve yersiz kılacak derecede ağır ve büyük olursa, hakim manevi tazminataa hükmetmeyebilir. (H. Becker, m. 47, No 2; Oser- Schönenberger, m. 47, No. 12; v. Tuhr Siegwart, Cilt: 1, Sh. 117, Not: 46; K. Oftinger, Cilt: 1, Sh 269).

İsviçreli Hukukçulardan H. Becker (1942, madde 47, No. 8) ve K. Oftinger’in (1985 cilt: 1, Sh. 269) eserlerinde işaret ettikleri gibi hakim manevi tazminata hükmederken para değerini de düşünmelidir. Hükmettiği meblağ, bir sadaka niteliği taşımamalı, kısmen de olsa bir manevi tatmin fonksiyonu ifa etmelidir. Mamarif diğer tarafın müzayaka haline düşmesine, onun mahvına da meydan vermemelidir.

Esasen manevi tazminat, ne bir ceza, ne de gerçek manasında bir tazminattır. Ceza değildir; çünkü, davacının menfaati düşünülmeksizin, sorumlu olana hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük değildir. Mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanması amaç edinmediği için de , gerçek manasında bir tazminat, mağdurda veya zarara uğrayanda bir huzur hissi, bir tatmin duygusu tevlit etmelidir (H. Becker, m. 47, No. 1).

Hakimin manevi tazminat miktarını tayin ederken, Borçlar kanununu 43 ve 44 üncü maddelerindeki kuralları, “özel hal ve şartları” takdir ederken kıyasen uygulaması, kusursuz sorumluluk hallerinde ve olayda kusur bulunmadığı takdirde, kusurun dışında kalan amilleri, alelıtlak kusurun mevcudiyeti halinde ise kusur da dahil bütün faktörleri takdirine mesnet yapması gerekir (Oser-Schönenberger, m. 47, No. 12; Oftinger, a.g.e., Cilt: 1, Sh. 269).

KARAR :

İstihdam edenin Borçlar Kanununun 47 inci maddesi gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için ne kendisininin, ne de müstahdeminin kusurunun şart olmadığına, hakimin sebebiyet (illiyet) münasebeti bulunmak kaydıyla özel hal ve şartları takdir ederek manevi tazminata hükmedebileceğine, varsa müstahdemin veya istihdam edenin yahut her ikisinin kusurunun ve ölenin veya cismani zarara uğrayanın birlikte sebebiyet verme nispetinin yahut müterafik kusurunun özel hal ve şartlar içinde takdir edilmesi gerektiğine, ilk toplantıda üçte iki çoğunluk sağlanamadığından ikinci toplantıda mevcudun yarısını geçen çoğunlukla ve 26/6/1966 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY

N.Tüzünkan, Ş.Arınç, H.Günçel, K.Terzioğlu, N.A.Ozanalp, D.Turhan, N.Renda, E.Şener, M.R.Kayganacıoğlu:

Kusur şarttır.

Z.Dokumacı :

BK.nun 55. maddesinin 47. maddesi ile birlikte incelenmesi, ona göre işlem yapılması reyindeyim.

N.O.Akçakayalıoğlu :

Adamın kusurundan dolayı dahi olsa istihdam eden tazminatla sorumlu değildir.

M.Zafir :

Müstahdemin ağır ve galip kusuru şarttır.”

Aşağıdaki Çalışmalar İlginizi Çekebilir

Logo

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: [email protected]

Telefon: +90 553 463 7079

Benzer Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

tr_TRTürkçe