Tag Archives: hukuk

Sanık Ne Demek?

Sanık Ne Demek?
Sanık Ne Demek

Sanık Ne Demek? | İzmir Ceza Avukatı

Sanık Ne Demek?

sanık

isim, hukuk

Suçlu olduğu sanılarak mahkemeye sevk edilmiş kimse, maznun:

Sanık ceza yargılaması süreçlerinde, savcılık tarafından hazırlanan iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesinden sonra hakkında suç işlediği şüphesi duyulan kişiye verilen isimdir. İddianamenin kabulü öncesinde bu kişiye şüpheli ismi verilmekte iken, iddianamenin kabulü ile birlikte sanık adını alır.

Sanığın Hakları Nelerdir?

YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ E. 2016/7026 K. 2017/3341

“Savunma hakkı ile ilgili yasal düzenleme, tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve yerleşik yargısal uygulamalara bakıldığında;

CMK’nın 176. maddesinde, iddianamenin sanığa tebliği ve duruşmaya çağrılmasına yer verilmiş olup, “çağrının tebliği ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir.” Şeklinde, sanıklara savunma için en az bir haftalık süre öngörülmüştür. Bu süreye riayet edilmemesi halinde CMK 190/2 maddesi uyarınca sanığa ve müdafiine “duruşmaya ara verilmesini” isteme hakkının olduğu bildirilecektir. Sanığın mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi veya geçerli bir nedene dayalı olmaksızın sorgusunun yapılamaması halinde, delillerin ortaya konulmasına engel teşkil etmeyecektir.( CMK 206/1 m)

Deliller ortaya konulduktan sonra tartışmada söz, sırası ile katılana, vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa, müdafiine veya kanuni temsilcisine verilir. Hükümden önce son söz sanığa aittir.” ( CMK 216. m) Bu düzenleme ile delillerin ne şekilde tartışılacağı ve söz alma sırası gösterilmiştir.

Anayasanın 36/1 maddesinde, “herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilerek, savunma hakkı vurgulanmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında: “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.

Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise:

“Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

  1. Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
  2. Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
  3. Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek…” şeklinde adil yargılama ilkelerine yer verilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarına göre adil yargılama ilkelerine dair kriterler aşağıdaki başlıklar halinde toplanabilir.

  1. Yargılamanın makul süre içinde sonuçlandırılabilmesi ve kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkının tanınması,
  2. Yargılamanın istisnalar hariç aleni olarak yapılması,
  3. Hakkaniyete uygun yargılama yapılması,
  4. Suçsuzluk karinesine riayet edilmesi,
  5. İsnadı öğrenme hakkının sağlanması,
  6. Savunmayı hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı, bu hakkın kullanımının sağlanmasında dosyanın hacmine ve delillerin çeşitliliğine bağlı olarak makul bir sürenin verilmesini gerektirmektedir. Savunmayı hazırlamak için gerekli kolaylıklara sahip olma dava dosyasının içeriğinde yer alan delillere erişebilme imkanını içermektedir. Bu hak sadece müdafiiye değil sanığa da tanınmalıdır.
  7. Kendi kendine savunma veya bir müdafiinin hukuki yardımından yararlanma hakkı,
  8. Duruşma sırasında tanıklara soru sorabilme ve delilleri Cumhuriyet savcısı ile eşit koşullarda tartışabilme imkanının sağlanmasıdır. Bu hakkın kullanılmasında sınırlandırılmalar sözkonusu olabilmektedir. Sanığın duruşma salonunda bulunmasının sakıncalı olması (CMK. 200. md.), önceden dinlenen tanığın duruşma sırasında tekrar dinlenememesi (CMK. 211. md.), gizli belge incelenmesi (CMK. 125. md.), açık olarak dinlenilmeleri kendileri ve Devlet açısından tehlike oluşturan tanıkların gizli olarak dinlenmeleri (CMK. 47, 58. md.) sayılabilir.

Adil yargılama ilkelerinden tartışma konusu olan savunma hakkının üzerinde durmak gerekecektir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “hakkaniyete uygun yargılama” kavramından hareket ederek adil yargılamanın zımni gereklerini saptamıştır. Bu gereklerden en önemlisi Anayasanın 36. maddesinde de açıkça ifade edilmiş olan “savunma hakkı“dır. Ceza yargılamasındaki savunma haklarının güvence altına alınması demokratik toplumun temel bir ilkesidir. Bu sebeple Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre, Ludi/İsviçre ve Artico/İtalya davalarında verilen kararlarda da belirtilmiş olduğu üzere, hakkaniyete uygun bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için yargılamanın yürütülmesi sırasında alınan önlemlerin, savunma hakkının yeterince ve tam olarak kullanılması ile uyumlu olması ve bu hakların teorik ve soyut değil, etkili ve pratik olacak şekilde yorumlanması gerekmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “hakkaniyete uygun yargılama” kavramı, aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında yer alan “suç isnat edilmiş kişi“nin asgari haklarıyla doğrudan bağlantılıdır. Hakkında bir suç isnadı olan kişiye tanınmış anılan fıkradaki haklar, numaralı fıkrada yer alan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin somut görünümleridir. Fakat hakkaniyete uygun yargılama çerçevesindeki haklar ve ilkeler, (3) numaralı fıkradaki kapsamlı olmayan listedeki minimum haklarla sınırlı değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Asadbeyli ve Diğerleri/Azerbaycan kararında belirtilmiş olduğu üzere, (3) numaralı fıkrada yer alan asgari şüpheli/sanık hakları, (1) numaralı fıkrada koruma altına alınmış olan daha genel nitelikteki “hakkaniyete uygun yargılanma” hakkının özel görünüm şekilleridir. Bu sebeple Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan özel güvencelerin, (1) numaralı fıkrada yer alan “hakkaniyete uygun yargılanma hakkı” ışığında değerlendirilmesi gerekir. Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Pélissier ve Sassi/Fransa kararında da belirtildiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a-e) bentlerinde düzenlenen güvenceler arasında da bağ bulunmakta olup bunlardan her biri yorumlanırken diğerleri de dikkate alınmalıdır. Bu sebeple yalnızca (3) numaralı fıkrada sayılan haklara uygun olarak yapılan bir ceza yargılamasının, (1) numaralı fıkrada yer alan “hakkaniyete uygun yargılanma hakkı” ışığında değerlendirilmeden, hakkaniyete uygun ve dolayısıyla adil olduğu söylenemez.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendinde hakkında bir suç isnadında bulunulan kişinin “Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden ayrıntılı olarak haberdar edilmek” hakkı, kişinin savunmasını hazırlayabilmesi için getirilmiş bir güvencedir. 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında güvence altına alınmış olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ışığında, (3) numaralı fıkranın (a) bendi, cezai konularda hakkaniyete uygun bir yargılama yapılmasının temel ön koşulu olarak şüpheli veya sanığa detaylı bilgi verilmesini öngörmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendi, bilgilendirmenin şekline dair herhangi bir yükümlülük içermemekle birlikte bu güvence, şüpheliye veya sanığa hakkındaki “suçlamayı bildirme” konusunda özel bir çaba gösterilmesi gerekliliğine işaret etmektedir. Bu sebeple (a) bendi uyarınca sanığa verilecek bilgi, kendisinin hangi fiil sebebiyle suçlandığını ve bu fiilin hukuki nitelemesinin ne olduğunu içermeli ve detaylı olmalıdır. Ceza kovuşturmasında esaslı bir yeri olan iddianamenin tebliğ edilmesiyle, sanığın, yazılı bir biçimde, suçlamaların maddi ve hukuki temelinden resmi olarak haberdar olduğu kabul edilmektedir.

Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (a) bendi ile hakkında bir suç isnadında bulunulan kişinin “Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak” hakkına yer verilen (b) bentlerinin birbiriyle bağlantılı olduğunu; suçlamanın nedeni ve niteliği hakkında bilgilendirilme hakkının, şüphelinin veya sanığın savunmasını hazırlama hakkı ışığında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Savunmanın hazırlanması için gerekli zamana sahip olma hakkı, Anayasanın 36. maddesinde belirtilen “meşru vasıta ve yollardan yararlanmak” kavramının kapsamındadır. Bu hak gereğince sanığa ve müdafiine savunma için gerekli hazırlıkları yapabilecekleri zamanın verilmesi gerekmektedir.”

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

El Atmanın Önlenmesi (Müdahalenin Men-i) Davası

El Atmanın Önlenmesi

El Atmanın Önlenmesi | İzmir Hukuk Bürosu

Türk Medeni Kanunu Madde 683 uyarınca “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.” hükmüne dayanılarak açılabilen el atmanın önlenmesi davaları kısaca taşınır veya taşınmaz sahiplerinin, mülkiyet haklarından kaynaklanan haklarını kullanmasını haklı bir sebebe dayanmaksızın engelleyen kişilere karşı açabilecekleri davalar olarak tanımlanabilir. 

El Atmanın Önlenmesi Davasının Açılabilmesi için Gereken Şartlar

1- Davayı açacak kişinin mülkiyet hakkına sahip olması gerekmektedir. 

Bu davaları hem malikler, hem de maliklerin mirasçıları açmaya yetkilidir. Ayrıca el atmanın önlenmesi davalarında kamu da davalı ya da davacı statüsüne sahip olabilmektedir. Özellikle kamulaştırmasız el atma durumlarında da el atmanın önlenmesi ya da bu kamulaştırmadan meydana gelen zararın tazmin edilmesi için dava açılabilmektedir. 

2- Kişinin malına karşı haksız bir saldırı veya müdahalenin bulunması gerekmektedir. 

Burada dikkat edilmesi gereken bir husus ise, kötü niyet şartının zorunlu olmamasıdır. Kişinin mülkiyet hakkına karşı haksız bir saldırı olması bu davanın açılması için gereken şartı sağlamaktadır. 

3- Söz konusu müdahalenin devam ediyor olması ya da ileride meydana geleceği kesin olması gerekmektedir. 

4- El atmanın bir zarara sebep olması şart değildir. (Ancak el atma ile gerçekleşen maddi bir zarar durumunda işbu dava ile ecrimisil talepli dava da açılabilmektedir.)

Bu davaların açılabilmesi için gereken şartlardan bahsettikten sonra, davalara sıkça konu olan örnekleri paylaşacak olursak: 

  • Hisseli tapularda hisse sahiplerinden birisinin diğer hissedarın gayrimenkulü kullanmasını engellemesi,
  • Kat karşılığı inşaat sözleşmeleri uyarınca yapılan binada, müteahhitin projeye aykırı olarak kaçak kat yapması durumunda, arsa sahiplerinin haksız müdahaleden dolayı kaçak katın yıktırılmasını istemeleri,
  • Bir arsanın altından kamulaştırma yapılmaksızın geçirilen su borusu vb. tesisatın meydana getirdiği müdahalenin engellenmesinin istenmesi,
  • Başkasına ait tarla üzerinde hasat yapılması,
  • Başkasına ait olan taşınmazdan çıkan suyun başkası tarafından kendi tarlasına aktarılması,
  • Satışı tamamlanmadan bir gayrimenkulun kullanılmaya başlanması hallerinde atmanın önlenmesi davası açılabilir. 

Söz konusu örnekler, sınırlı sayıda olmayıp belirtilen şartların meydana gelmesi ile mülkiyet hakkına zarar veren her durumda müdahalenin men-i davası açılabilir. 

Mülkiyet hakkının Anayasa ile korunan temel haklardan olması hasebiyle bu hakkın ihlalinden doğan ihtilaflarda dava yoluna başvurmak için zamanaşımı süreleri işlememektedir. 

Müdahalenin Men-i Durumunda Tazminat

Müdahalenin Men-i davalarında kusurun şart olmadığını belirtmiştik. Fakat eğer kişi kusurluysa -yani hakkı olmadığının farkında veya bu konuda ihtilaf olduğunun bilincindeyse- sebep olduğu zararı da gidermek zorundadır.

Burada maddi ve manevi tazminatın hesaplanması ve talep edilmesi bakımından genel hükümler uygulanır.

Görüleceği üzere, müdahalenin men-i davaları, mülkiyet hakkına dayanmakla birlikte teknik ve hukuki bilgi ile hareket edilmesi gereken davalardır. Belirtmemiz gerekir ki uygulamada karşılaşılan durumlar çoğu zaman bu anlattıklarımız kadar yalın olmaz. Çoğu olay kendi içerisinde karmaşık bir yapıya sahip olabilir. Dolayısıyla el atmanın önlenmesi davası gibi önemli davalarda yapılması gereken en doğru şey, bu alanda tecrübeli avukatların yardımına başvurmak olacaktır.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Kira ve Taşınmaz Hukukuna İlişkin Diğer Yazılarımız İçin;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Soyadının Değiştirilmesi Davası

Soyadının Değiştirilmesi Davası

Soyadının Değiştirilmesi Davası | İzmir Hukuk Bürosu

Dava Şartları: 

Soyadı değiştirme davasının temel şartı olarak haklı bir sebep ileri sürülmelidir. Kanunda haklı sebepler sayılmamıştır. Bunlar daha çok Yargıtay kararları ile belirlenir. Bu nedenle mahkemenin haklı sebep olduğuna karar verdiği her sebeple değiştirilebilir. Haklı sebep olması halinde soyadı değiştirmenin şartları yerine getirilmiş olur.

Uygulamada sıkça karşılaşılan  haklı sebepler şunlardır:

  • Soyadı kanununa aykırı olması
  • Gülünç olması
  • Genel ahlaka aykırı olması
  • Kişinin dini değerleriyle çelişmesi
  • Kişinin sosyal hayatını ve iş hayatını olumsuz etkileyecek bir anlama sahip olması
  • Kötü hatırlanan bir olay ya da kişiyi hatırlatması
  • Kişinin çevresi tarafından başka bir soyadıyla tanınıyor olması
  • Baba veya anneyle ailesel sorunlar yaşanması sebebiyle soyadının değiştirmek istenmesi

Dava Açmadan Soyadı Değişikliği 

Soyadı değişikliği kural olarak mahkemede dava ile gerçekleştirilebilir. Fakat Nüfus Hizmetleri Kanunu ek geçici 8. maddesi bu duruma bir istisna getirmiştir. Maddeye göre Soyadı Kanunu’nun 3. maddesine aykırı olan soyadları ile basit yazım hatası veya düzeltme işareti kullanılmaması sebebiyle anlam değişikliğine uğramış olan soyadları dava açmadan, nüfus müdürlüğünde değiştirilebilir. Ancak bu uygulama belli bir süre için geçerlidir. 24/12/2022  tarihine kadar bu kapsamdaki soyadları soyadı değiştirme davası açılmadan nüfus müdürlüğünden değiştirilebilir.

2525 Sayılı Soyadı Kanunu Madde 3: “Rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleriyle umumi edeplere uygun olmayan veya iğrenç ve gülünç olan soyadları kullanılamaz.”

Yeni düzenleme ile belirli bir süreye kadar Soyadı Kanunu’nun 3. maddesine aykırı olanlar nüfus müdürlüğünden değiştirebilecektir. 

Dava Süreci:

Dava kural olarak nüfus idaresine karşı açılmaktadır. Soyisim değiştirme davalarında sık sık yanlış kişiye karşı dava açıldığı görülmektedir. Bu durumda hem dava maliyeti artacak hem de zaman kaybı ortaya çıkacaktır. Böyle bir sonuçla karşı karşıya kalmamak adına soyadı değiştirme davasının avukat aracılığı ile açılması doğru olacaktır. 

Soyadı değişikliği davasında mahkemenin davayı kabul etmesi sonucunda kesinleşen karar, Basın İlan Kurumu’na gönderilerek ilan ettirilir.

Basın İlan Kurumu ilanın yayınlandığı gazeteyi mahkemeye gönderir. Mahkeme bunun ardından kesinleşmiş kararı bu kez nüfus idaresine bildirir. Bu işlem de tamamlanınca soyadı değiştirilen kişi nüfus idaresine giderek yeni soyadının yer aldığı kimliğini alabilir.

Soyadı Değiştirme Davası Ne Kadar Sürer? 

Soyadı değiştirme süresi mahkemelerin yoğunluğuna göre değişkenlik gösterebilir. Ortalama olarak ilk duruşma iki ile dört ay arasında verilmektedir. Genelde tek celsede karar verilmektedir. Tek celsede karar verilebilmesi için tüm usuli işlemlerin doğru yerine getirilmesi ve emniyet müzekkeresinin de takibi şarttır.

Soyadının Değiştirilmesine İtiraz: 

Soyadının değişmesi başka bir kişiye zarar verebilir. Soyadı değişikliği nedeniyle menfaati zedelenen, bu karardan zarar gören kişiler soyadı değişikliği kararına itiraz edebilir. Karar verildiğinden itibaren bir yıl içerisinde soyadı değişikliği kararına itiraz edilmelidir. Bu süre geçtikten sonra itiraz etmek mümkün değildir.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Miras Kalan Malların Satışı

Miras Kalan Malların Satışı | İzmir Miras Avukatı

Miras kalan bir gayrimenkulün satışı için ilk olarak miras intikali yapılmalıdır. Bir başka deyişle; miras kalan malları, mirasçılar dışında birine satmak istemeniz durumunda öncelikle miras kalan malları tapuda üzerinize almanız gerekmektedir. Özellikle veraset ve intikal vergisi de ödeneceği dikkate alınarak mirasçıların, miras yolu ile intikal eden taşınmazları bir an evvel tapuda devralması gerekmektedir. 

Miras bırakanın ölümü üzerine, mirasçıların mirasın paylaşımı için başvurabileceği birden çok yol mevcuttur. Bunlardan ilki, mirasçıların aralarında yapacakları anlaşma yolu ile mirasın paylaşımıdır. Yasal mevzuatta aksine bir düzenleme yoksa mirasçılar, mirasın nasıl paylaşılacağına bu yolla serbestçe karar verebilirler. Mirasın paylaşımı hususunda sorun yaşayan mirasçılar dava yoluna başvurabilir. Bu yazımızın devamında, anlaşma olması durumunda işleyecek usulden bahsedeceğiz. 

  • 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640. maddesine göre paylaşılana kadar mirasa ait bütün haklar üzerinde ortak karar verilmesi gerekir. Bu sebeple miras kalan gayrimenkulün satışı için tüm hissedarların ortak kararı gerekmektedir.   
  • Miras kalan taşınmaz ve borçların mirasçılara geçme işlemi, miras intikali olarak adlandırılır. Bunun için öncelikle, miras bırakan vefat ettiğinde miras paylarını gösteren veraset ilamını Sulh Hukuk Mahkemesinden ya da noterden almanız gerekmektedir.  Veraset ilamının alınmasıyla birlikte vekalet verilen kişi, (varislerin tamamı birlikte hareket edebilir ya da varislerden bir kişiye yetki verilebilir ), tapu müdürlüğüne başvurarak; kimlik aslı, fotoğraf, zorunlu deprem sigortası, mirasçılık belgesi, miras bırakana ait ilgili vergi dairesinden alınan veraset ve intikal vergisinin ödendiğini gösterir belgeyi sunarak üzerine alabilir. 
  • Miras kalan ev, tapu harcından muaftır. Bu nedenle miras kalan evi üzerine almak isteyenler, tapu sicil müdürlüğüne sadece döner sermaye işletmesince ( her yıl değişen tutarda) belirlenen tarifeye göre ücret öder. Bu tutar dışında, vergi dairesine veraset ve intikal vergisi ödenir. 
  • Miras kalan evin satılması durumunda ise satış sonucunda elde edilen bedel, mirasçılara mirasçılık belgesinde görülen oran doğrultusunda paylaştırılır. Örneğin: 800 bin liralık bir ev satılırsa, payı 1/2 olan mirasçı satış bedelinin 400 bin lirasını talep edebilir.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Miras Hukukuna İlişkin İlginizi Çekebilecek Diğer Çalışmalarımız;

İzmir Miras Avukatı

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Yasadışı Bahis Suçu

Yasadışı Bahis Suçu

Yasadışı Bahis Suçu | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

Resmi kuruluş olan Spor Toto Teşkilat Başkanlığı’nın lisans verdiği internet sitelerinde, sokak bayilerinde yasal olarak bahis oynanabilmektedir. Bunlar dışında kalan türlü yollardan bahisle alakalı işlem yapmak, yasa dışı bahis olarak değerlendirilmekte olup; halk arasında yasadışı bahis kanunu olarak da bilinen 7258 sayılı kanunun beşinci maddesi kapsamında suç olarak nitelendirilmektedir.

7258 sayılı kanunun 5. maddesine göre yasadışı bahis suçu ve kabahati teşkil eden fiiller şunlardır:

  • Yasadışı bahis oynatma ve yer sağlama suçu,
  • Yurt dışında oynatılan her çeşit bahis veya şans oyunlarının Türkiye’den oynanmasına imkan sağlama suçu,
  • Yasadışı bahis suçları ile bağlantılı paranın nakline aracılık etme suçu,
  • Kişileri reklam vermek ve sair surette yasadışı bahis oynamasına teşvik etme suçu,
  • Yasadışı bahis oynama kabahati

Yasadışı yollarla bahis oynatma veya bahis oynatılmasına yer veya imkan sağlama halinde 3 ile 5 yıl arasında hapis cezası ve ayrıca on bin güne kadar adli para cezası verilir. Suçun işlendiği yer bir iş yeri ise 3 ay süre ile mühürlenecektir. Eğer bu işyeri ruhsatlı ise 5 gün içerisinde ruhsatı iptal edilecektir. 

Detayları ile kategorize ederek inceleyecek olursak; 

Yasadışı Bahis Oynatma ve Aracılık Etme

Günümüzde farklı yollarla, yurtdışındaki internet siteleri üzerinden bahis oynatılmaktadır. Bu suçu işleyen kişi 4 ile 6 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılır.

Yasadışı bahis ile alakalı suçlardan biri de yasadışı bahis parası nakline aracılık etmektir. 

Bu aracılık, bahis parasının bahis oynatan kişiye ulaştırılması veya bahisten kazanılan paranın bahis oynayan kişiye ulaştırılması şeklinde gerçekleşir. Yasadışı bahis parasına aracılık eden kişiler 3 yıldan 5 yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Bahis Reklamları Vermek

İnternet üzerinde girdiğimiz sitelerde sıklıkla karşımıza bahis reklamları çıkmaktadır. Bu şekilde reklam vererek yasadışı bahis oynamaya teşvik etmek 7258 sayılı Kanun 5/1-ç. maddesi kapsamında suçtur. 

Yasadışı bahse kişileri teşvik etmek amacıyla özellikle internet sitelerinde reklam yapılmaktadır. Bu şekilde veya benzer şekillerde yasadışı bahis reklamı yapılarak yasa dışı bahse teşvik edilmesi halinde kişi 1 ile 3 yıl arasında hapis cezası ve üç bin güne kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Yasadışı bahis oynatmak, aracılık etmek ve reklamını yapmak suçları sebebiyle adli yaptırımlar olması sebebiyle savcılık tarafından ceza soruşturması yürütülmektedir. Ceza soruşturması yürütülürken banka hesaplarına, kredi kartlarına bloke koyulabilmektedir. Ayrıca gerekli görülmesi halinde yurtdışına çıkış yasağı da sıkça uygulanan tedbirler arasındadır.

Yasadışı Bahis Oynamak

Söz konusu suç, özellikle yasa dışı bahis sitelerinde bahis oynanarak işlenir. Bu şekilde yasa dışı bahis oynama suçunu işleyen kişiler için adli olarak herhangi bir ceza öngörülmemiştir. Yani yasadışı bahis oynayan kişi herhangi bir hapis cezası veya adli para cezası almamaktadır. Bu da yasadışı bahis oynatma, aracılık etmek gibi suçlara nazaran daha hafif bir ceza öngörülmüştür. Yasadışı bahis oynayan kişiye tespiti halinde 5.000 ile 20.000 TL arasında idari para cezası verilmektedir.

Yasadışı bahis oynandığının tespit edilmesi halinde verilecek olan idari para cezasına itirazlar sulh ceza hakimliğine yapılacaktır. Yasa dışı bahis cezasının iptali ve mağduriyetlerin giderilmesi ancak iyi hazırlanmış bir dilekçe ve sair başvuru evrakları ile mümkün olacaktır. Bu nedenle hukuki yardım almak elzemdir. 

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact geçin.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Web Tapu Nedir?

Web Tapu Nedir?

Web Tapu Nedir? | İzmir Hukuk Bürosu | İzmir Avukat | Efes Hukuk Bürosu

Web tapu sistemi, Tapu ve Kadastro Müdürlüklerine  gitmeden randevu almaya olanak sağlayan bir sistemdir. Tapu işlemi yapacak kişiler telefonlarından 181’ i tuşlayarak veya web tapu üzerinden kolayca randevu oluşturabilir. 

Tapu Genel Müdürlükten yapılan açıklamada, covid-19’a yönelik olarak alınan tedbir ile başlayan  online randevu sistemi ile tapu işlemleri yapacak kişilerin kolayca randevu oluşturmasına olanak sağlandığı belirtildi. 

Tapu ve Kadastro Müdürlüklerine başvurular ‘Web-Tapu’ sistemi üzerinden (https://webtapu.tkgm.gov.tr), yabancı uyruklular dahil olmak üzere işlem (randevu) talepleri ise ‘Alo-181’ çağrı merkezi aracılığıyla veya ‘www.tkgm.gov.tr‘ adresinden online olarak gerçeklestirilebiliyor.

Müdürlüklere randevusuz ve “Web-Tapu” üzerinden yapılmayan başvuruların kabul edilmeyeceği de açıklamada yer almakta. “Web-Tapu” üzerinden alınan başvurularda randevu gün ve saati kısa mesaj yolu ile taraflara bildirilmekte olup vatandaşların sadece imza aşamasında müdürlüklere gitmesi yeterlidir. 

Örneğin, taşınmaz satışı yapacak kişiler randevularını oluşturduktan sonra belirlenen gün ve saatte tapuda buluşarak sadece imza ve ödeme aşamalarını gerçekleştirerek ilgili satışı yapabiliyor. 

Bunun dışında resmi geçerliliği bulunan tapu senedi, ipotek belgesi ve tapu kayıt örnekleri de web tapu sistemi üzerinden alınabiliyor. Web tapu ana sayfasında, vatandaşların işlemlerini nasıl yapabileceğine ilişkin ayrıntılı bilgiler mevcut.

Son yapılan güncelleme ile Tapu Senedi sureti ve Taşınmaz Kayıt örnekleri de internet üzerinden alınabilir oldu. Tapu senedi ücreti 66,5 TL, taşınmaz kayıt örneği ücreti de 14 TL olarak belirlendi. Vatandaşlar Web-tapu sistemine e-devlet şifresiyle girerek, buradan tapu işlemlerini başlatıp gerekli evrakları sisteme yükleyebiliyor.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Lokavt Nedir?

Lokavt Nedir

Lokavt Nedir? | İş Hukuku | İzmir İş Hukuku Avukatı | Toplu İş Hukuku | İzmir Hukuk Bürosu

Türk Dİl Kurumuna Göre Lokavt Nedir?

lokavt

isim, (l ince okunur), Fransızca lock out

İş bıraktırımı.

Anayasa Kapsamında Lokavt

Anayasa Madde 54 – “Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler. Bu hakkın kullanılmasının ve işverenin lokavta başvurmasının usul ve şartları ile kapsam ve istisnaları kanunla düzenlenir. Grev hakkı ve lokavt iyiniyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz.”

Lokavt Nedir?

İşyerinde faaliyetin tamamen durmasına neden olacak tarzda, işveren veya işveren vekili tarafından kendi kararıyla veya bir kuruluşun verdiği karara uyarak, işçilerin topluca işten uzaklaştırılmasına lokavt denir. (Sendikalar Ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Madde 59)

Kanuni Lokavt Nedir?

Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması ve işçi sendikası tarafından grev kararı alınması hâlinde bu Kanun hükümlerine uygun olarak yapılan lokavta kanuni lokavt denir. Kanuni lokavt için aranan şartlar gerçekleşmeden yapılan lokavt kanun dışıdır.

Kanuni Lokavt Kararının Alınması ve Uygulamaya Konulması

Bir uyuşmazlığın tarafı olan işveren, grev kararının kendisine tebliğinden itibaren altmış gün içinde lokavt kararı alabilir ve bu süre içerisinde altı iş günü önceden karşı tarafa bildirilecek tarihte uygulamaya koyabilir. Lokavt kararları, kararı alan işveren tarafından işyeri veya işyerlerinde derhâl ilan edilir. Bildirilen tarihte başlamayan lokavt düşer.(Sendikalar Ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Madde 60)

Lokavt Yasakları

  • Can ve mal kurtarma işlerinde; cenaze işlerinde ve mezarlıklarda; şehir şebeke suyu, elektrik, doğal gaz, petrol üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı ile nafta veya doğalgazdan başlayan petrokimya işlerinde; Millî Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde; kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye ve hastanelerde grev ve lokavt yapılamaz.
  • Cumhurbaşkanı, genel hayatı önemli ölçüde etkileyen doğa olaylarının gerçekleştiği yerlerde bu durumun devamı süresince yürürlükte kalmak kaydıyla gerekli gördüğü işyerlerinde grev ve lokavtı yasaklayabilir. Yasağın kalkmasından itibaren altmış gün içinde altı iş günü önce karşı tarafa bildirilmek kaydıyla grev ve lokavt uygulamasına devam edilir.
  • Başladığı yolculuğu yurt içindeki varış yerlerinde bitirmemiş deniz, hava, demir ve kara ulaştırma araçlarında grev ve lokavt yapılamaz.

Lokavtın Ertelenmesi

Karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavt; genel sağlığı veya millî güvenliği, bozucu nitelikte ise Cumhurbaşkanı bu uyuşmazlıkta grev ve lokavtı altmış gün süre ile erteleyebilir. Erteleme süresi, kararın yayımı tarihinde başlar. Erteleme kararının yürürlüğe girmesi üzerine, yetkili arabulucu, uyuşmazlığın çözümü için erteleme süresince her türlü çabayı gösterir. Erteleme süresi içerisinde taraflar aralarında anlaşarak uyuşmazlığı özel hakeme de götürebilir. Erteleme süresinin sonunda anlaşma sağlanamazsa, altı iş günü içinde taraflardan birinin başvurusu üzerine uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulunca çözülür. Aksi takdirde işçi sendikasının yetkisi düşer.

Lokavtın Uygulanması

Lokavta maruz kalan işçilerin, işyerine giriş çıkışı engellemeleri yasaktır.

Lokavta Katılamayacak İşçiler

  • Hiçbir surette üretim veya satışa yönelik olmamak kaydıyla niteliği bakımından sürekli olmasında teknik zorunluluk bulunan işlerde faaliyetin devamlılığını veya işyeri güvenliğini, makine ve demirbaş eşyalarının, gereçlerinin, hammadde, yarı mamul ve mamul maddelerin bozulmamasını ya da hayvan ve bitkilerin korunmasını sağlayacak sayıda işçi, kanuni lokavt sırasında çalışmak, işveren de bunları çalıştırmak zorundadır.
  • Lokavt dışında kalacak işçilerin niteliği, sayısı ve yedekleri, işveren veya işveren vekili tarafından toplu görüşmenin başlamasından itibaren altı iş günü içinde işyerinde yazı ile ilan edilir ve bu ilanın bir örneği taraf işçi sendikasına tebliğ edilir. Bu tebliğden itibaren altı iş günü içinde işçi sendikası mahkemeye itirazda bulunmazsa ilan hükümleri kesinleşir. İtiraz hâlinde mahkeme altı iş günü içinde kesin olarak karar verir.
  • Lokavta katılamayacak işçiler her ne sebeple olursa olsun kanuni süre içinde tespit edilmemiş ise işveren veya işçi sendikası çalışacak işçi sayısının tespitini süre geçtikten sonra da görevli makamdan isteyebilir. Görevli makam bu tespiti en kısa zamanda yaparak taraflara tebliğ eder. Gerekli hâllerde görevli makam resen tespitte bulunabilir. Görevli makamın tespitine karşı, taraflardan her biri mahkemeye altı iş günü içinde itiraz edebilir. Mahkeme altı iş günü içinde kesin olarak karar verir.
  • Lokavtın uygulanacağı dönemde hangi işçilerin işyerinde çalışmaya devam edecekleri görevli makamca lokavt kararının bildirilmesinden itibaren üç iş günü içinde resen tespit edilerek ilgili işverene ve işçilere yazı ile bildirilir. O işyerinde çalışan ve toplu görüşmede taraf olan işçi sendikası ve şubesinin yöneticileri bu hükme tabi tutulamaz.
  • İşveren, lokavta katılamayacak işçilerden herhangi bir nedenle çalışmayanların yerine görevli makamın yazılı izni ile yeni işçi alabilir.

Lokavtın Güvencesi

Toplu iş sözleşmelerine ve iş sözleşmelerine lokavttan vazgeçilmesine veya bunların kısıtlanmasına dair konulacak hükümler geçersizdir.

Kanuni Lokavtın İş Sözleşmelerine Etkisi

Kanuni lokavta maruz kalan işçilerin iş sözleşmeleri lokavt süresince askıda kalır. İşveren, lokavt nedeniyle iş sözleşmeleri askıda kalan işçilerin lokavtın başlamasından önce işleyen ücretlerini ve eklerini olağan ödeme gününde ödemek zorundadır. Ödemeyi yapacak personel de bunun için çalışmakla yükümlüdür. Lokavt süresince iş sözleşmeleri askıda kalan işçilere bu dönem için işverence ücret ve sosyal yardımlar ödenemez, bu süre kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmaz. Toplu iş sözleşmelerine ve iş sözleşmelerine bunların aksine hüküm konulamaz.

İşçi Alma ve Başka İşe Girme Yasağı

İşveren, kanuni bir lokavt süresince, iş sözleşmeleri askıda kalan işçilerin yerine, sürekli ya da geçici olarak başka işçi alamaz veya başkalarını çalıştıramaz. Ancak lokavta maruz bırakılamayacak işçilerden, ölen, kendi isteği ile ayrılan veya iş sözleşmesi işveren tarafından haklı nedenle feshedilenlerin yerine yeni işçi alınabilir. İşverenin bu yasağa aykırı hareketi, taraf sendikanın yazılı başvurusu hâlinde görevli makamca denetlenir.

Kanuni bir lokavt dolayısıyla iş sözleşmeleri askıda kalan işçiler, lokavt süresince başka bir işverenin yanında çalışamaz. Aksi hâlde işçinin iş sözleşmesi işverence haklı nedenle feshedilebilir. Ancak kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçiler, kanuni haftalık çalışma süresini tamamlayacak süreyi aşmamak üzere başka bir işverenin işyerinde çalışabilir.

Kanuni Lokavtın Konut Haklarına Etkisi

İşveren, kanuni bir lokavt süresince lokavta uğrayan işçilerin oturdukları ve kendisi tarafından sağlanmış olan konutlardan çıkmalarını isteyemez. İşveren, bu konutlarda oturan işçilerden, lokavt süresi içinde konutların onarımı, su, gaz, aydınlatma ve ısıtma giderleri ile rayiç kirayı talep edebilir.

Kanun Dışı Lokavtın Sonuçları

Kanun dışı lokavt yapılması hâlinde işçiler iş sözleşmelerini haklı nedenle feshedebilir. İşveren, bu işçilerin lokavt süresine ilişkin iş sözleşmesinden doğan bütün haklarını bir iş karşılığı olmaksızın ödemek ve uğradıkları zararları tazmin etmekle yükümlüdür.

Lokavtın Kötüye Kullanılması

Taraflardan birinin veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının başvurusu üzerine mahkemece, lokavtın iyi niyet kurallarına aykırı tarzda toplum zararına veya millî servete zarar verecek şekilde kullanıldığının tespit edilmesi hâlinde, uygulanmakta olan lokavtın durdurulmasına karar verilir. Kanuni bir lokavtın işyerini temelli olarak kapalı tutmak amacıyla yapıldığı kesinleşmiş mahkeme kararıyla belirlenirse, mahkeme kararının lokavt yapmış işverene veya işveren sendikasına bildirilmesi ile birlikte lokavt durdurulur. Mahkeme kararına rağmen lokavtın uygulanmaya devam edilmesi durumunda işçiler iş sözleşmelerini haklı nedenle feshedebilir. Bu durumda işveren, bu işçilerin lokavt süresine ilişkin iş sözleşmesinden doğan bütün haklarını bir iş karşılığı olmaksızın ödemek ve uğradıkları zararları tazmin etmekle yükümlüdür.

Lokavt Gözcüleri

İşyerinde lokavt ilan etmiş olan işveren sendikası, kanuni bir lokavt kararına uyulmasını sağlamak için güç kullanmaksızın ve tehditte bulunmaksızın kendi üyelerinin lokavt kararına uyup uymadıklarını denetlemek amacıyla lokavtın kapsamına giren işyerlerine gözcüler gönderebilir.

Lokavt Hâlinde Mülkî Amirin Yetkileri

Mahallin en büyük mülkî amirleri halkın günlük yaşamı için zorunlu olan ve aksaması muhtemel hizmet ve ihtiyaçları karşılayacak, işyerinde faaliyetin devamlılığını sağlayacak tedbirleri alır. Lokavtın uygulanması sırasında mahallin en büyük mülkî amirinin kamu düzenine ilişkin alacağı tedbirler, kanuni bir grev veya lokavtın uygulanmasını engelleyici nitelik taşıyamaz.

Lokavtı Sona Erdirme Kararı

Kanuni bir lokavtı sona erdirme kararı, kararı alan işveren tarafından ertesi iş günü sonuna kadar yazı ile karşı tarafa ve görevli makama bildirilir. Lokavtın sona erdiği, görevli makam tarafından işyerinde ilan edilir. Kanuni lokavt, ilanın yapılması ile sona erer. Grevin uygulanmasına son verilmesi lokavtın, lokavtın uygulanmasına son verilmesi grevin kaldırılmasını gerektirmez. Lokavtı uygulayan işveren sendikasının herhangi bir nedenle kapatılması, feshedilmesi veya infisah etmesi hâllerinde lokavt kendiliğinden sona erer.

Konuya ilişkin danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact geçin.

İş Hukuku Kapsamında Hazırladığımız Diğer Çalışmalarımız;

İzmir İş Avukatı

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Adli Para Cezası Nedir?

Adli Para Cezası Nedir?

Adli Para Cezası Nedir? | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

Türk Ceza Kanunu madde 52/1 Uyarınca: Adli para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından devlet hazinesine ödenmesinden ibarettir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda iki farklı ceza yaptırımı mevcuttur. Bunlar hapis cezası ve adli para cezasıdır. Adli para cezaları ve idari para cezaları zaman zaman birbirine karıştırılmaktadır. 

Adli Para Cezası: Yalnızca mahkemeler tarafından  sanığa verilen cezalardır. 

İdari Para Cezası: Diğer devlet kurumlarının kişilere yönelik verdiği para cezalarıdır. İdari para cezaları hukuki anlamda bir cezai yaptırıma tabii olmadığı için hapis cezasına da çevrilemez.

Adli Para Cezasının Çeşitleri

  • Doğrudan Verilen Adli Para Cezası : 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bir suçun cezai yaptırımının karşılığı adli para cezası ise, mahkeme sanığa hapis cezası veremez.
  • Seçimlik Olarak Verilen Adli Para Cezası : Bazı durumlarda kanunda bir suçun karşılığı hem adli para cezası, hem de hapis cezası olarak düzenlenir.Bu durumda hakim sanığa ceza olarak adli para cezasını uygun ve yeterli görebilir. Bu şekilde verilen adli para cezaları seçimlik olarak verilmiş demektir.
  • Hapis Cezasından Çevrilen Para Cezası : Türk Ceza Kanunu’nda kasten işlenmiş suçlarda 1 yıl altındaki hapis cezaları adli para cezasına çevrilebilir. Taksirle işlenen suçlarda ise ceza sınırı göz önünde bulundurulmaksızın adli para cezası uygulanabilir veya  sanığa hükmolunan ceza, 30 günden daha az süreli bir hapis cezası ise bu hapis cezası kişiye uygulanmadan direkt olarak adli para cezasına çevrilir. Ayrıca  (TCK m.50/3) uyarınca sanığın yaşı 18’den küçük ya da 65’den büyük ise ve sanık 1 yıl ceza almışsa, bu ceza yine adli para cezasına çevrilir. 
  • Hapis Cezası ile Birlikte Verilen Adli Para Cezası : Türk Ceza Kanunu’nda bazı suçlar için cezai yaptırım hem adli para cezası ile hapis cezası birlikte öngörülmüştür. Burada seçimlik adli para cezasından farklı olarak, sanık hem adli para cezasını ödeyecek hem de hapis cezasına çarptırılacaktır. Örneğin dolandırıcılık suçu için hem hapis cezası hem adli para cezası yaptırımı söz konusudur.

Adli Para Cezası Nasıl Hesaplanır?

Türk Ceza Kanunu 52.madde ilgili fıkraları uyarınca;

(2) En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adlî para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak takdir edilir.

(3) Kararda, adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir.

(4) Hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir. 

Şeklinde kanun hükmü mevcuttur. 

Özetlemek gerekirse ise, Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen adli para cezası minimum 5 günden maksimum 730 gün arası olmak üzere ceza yaptırımı bulunan bir ceza türü olup; günlüğü 20 TL –  100 TL arasında hesaplanır. Bu miktar suçun unsuru, sanığın gelir durumu gibi birçok unsura göre hakimin takdir yetkisine bırakılmıştır. 

Adli Para Cezası Ertelenebilir Mi?

Hapis cezaları için bulunan erteleme durumu, adli para cezaları için maalesef geçerli değildir. Hatta hapis cezasından adli para cezasına çevrilen cezalar için dahi herhangi bir erteleme söz konusu değildir.

Adli Para Cezası Ödenmezse Ne Olur?

Adli para cezasını ödemeyen hükümlü hakkında, Cumhuriyet Savcılığı kararı ile ödemediği miktar güne çevrilmek suretiyle hapis cezasına çevrilerek hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olarak belirlenmek üzere kamu yararına bir işte çalışmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce belirlenir. Belirlenen günlük çalışma süresi en az 2 en fazla 8 saattir. Hükümlü, kendisine gönderilen adli para cezasını ödeme emrinde ya cezayı ödemeye ; ya da bu cezanın yerine geçmek üzere kamuya yararlı bir işte çalışmaya davet edilir.

Adli Para Cezası Sicile İşler Mi?

Adli para cezası alan sanığın sicil kaydına bu ceza işlenir. Cezanın peşin olarak yatırılması ya da taksitli olarak ödenmesi durumunda, taksidin yatırıldığı son gün ceza infaz edilmiş sayılır ve ceza adli sicil kaydından kendiliğinden silinir ve arşive kaldırılır. 

Adli Para Cezası Nereye Ödenir?

Ödeme emri tarafınıza ulaştıktan (tebliğ edildikten) sonraki 30 gün içerisinde adli para cezasını ödemeniz gerekmektedir. Adli para cezasını ödemek için size adli para cezası ödeme emrini gönderen infaz savcılığına başvurmanız gerekmektedir. İnfaz savcılığından vergi dairesine hitaben yazılmış olan yazı ile ilgili vergi dairesine giderek adli para cezasını ödeyebilirsiniz.

Adli Para Cezaları Af Kapsamında Mıdır?

Adli para cezaları için ayrı bir af müessesi bulunmamaktadır. Kişiler hakkında kesinleşmiş bulunan adli para cezalarını affetmek yetkisi, diğer tüm cezalarda olduğu gibi TBMM’ye aittir. TBMM, bu yetkisini çıkaracağı genel af ya da özel af niteliğindeki bir af kanunu ile kullanabilir. 

Adli para cezasında af, hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi durumunda mümkün olup bu durumda dahi “özel af” gerektiren bir ceza türüdür. (Zira özel aflarda hapis cezasının çevrilmesi söz konusudur.) Ancak özel ya da genel af dahilinde ödenen adli para cezasının iadesi, geri ödenmesi söz konusu olamayacaktır. (TCK m. 74/1)

Konuya ilişkin olarak hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Malpraktis Tazminat Davası Sıkça Sorulan Sorular

Malpraktis Tazminat Davası

Malpraktis Tazminat Davası | İzmir Sağlık Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kurallarında malpraktis kavramı; “bilgisizlik, tecrübesizlik ya da hekimin hatasından dolayı hastanın zarar görmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tür olumsuzluklar sebebiyle hastanın zarar görmesi halini hukuk sistemimiz güvence altına almıştır.

Hekim ile hasta ilişkisinde tazminat davasına konu olan malpraktis teşhis aşamasında, tedavi aşamasında (endikasyon eksikliği, yanlış tedavi yöntemi tercihi) ve organizasyon yükümlülüğü (hastanın bakımı için personelin yeterli ve nitelik olup olmadığı, konsültasyon) aşamasında ortaya çıkmaktadır.

Malpraktis Tazminat Davasının Şartları:

Tıbbi malpraktis yani hekim hatası, tıp biliminin standartlarına aykırı düşecek hekim teşhisi, hekim tedavisi ya da organizasyon zaafı halinde vuku bulmaktadır. Hekimin hukuka aykırı davranışı (haksız fiil, hekim ile hasta arasındaki sözleşmenin ihlali, hizmet kusuru ya da vekaletsiz iş görme şeklinde gelişebilir), hastada oluşan zarar hekime yüklenebilecek kusur ve kusur ile zarar arasındaki illiyet bağından söz edebiliyorsak tıbbi malpraktis tazminat davasının koşullarının sağlandığını söyleyebiliriz.

Malpraktis Sebebiyle Tazminat Davası Kime ve Ne Şekilde Yönlendirilmelidir?

Malpraktis davası, kamu hastanesinde görevli hekimin kötü tıbbi uygulaması nedeniyle uğranılan zarara ilişkin ise talep ve dava tam yargı davası şeklinde Sağlık Bakanlığı’na karşı yönlendirilmelidir. Tam yargı davası, idareye karşı yöneltilen maddi ve manevi tazminat taleplerini kapsamaktadır.

Söz konusu zarar, özel hastanede görevli hekimin kötü tıbbi uygulaması nedeniyle uğranılan zarara ilişkin ise de maddi ve manevi tazminat talepleri adli yargıda doğrudan hekime ya da özel hastaneye yönlendirilebilmektedir. Ayrıca hekimin hatasını bir sigorta poliçesi ile sigortalayan bir sigorta şirketi varsa talep ve dava işbu sigorta şirketine de yönlendirilebilir.

Malpraktis Sebebiyle Tazminat Davası Ne Zaman Açılmalıdır?

Söz konusu tazminat davası, eğer hekim ile hasta arasında sözleşme ilişkisi varsa zararın öğrenildiği tarihten itibaren 5 yıl (hekimin ağır kusuru varsa 20 yıl); eğer hekim ile hasta arasında sözleşme ilişkisi yoksa ve haksız fiile dayanılacaksa Borçlar Kanunu hükümleri gereğince, zararın öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde 10 yıl içinde ikame edilmelidir.

Tıbbi müdahaleden önce hekimin hastadan izin almayarak vekaletsiz iş görmesi halinde ise dava zamanaşımı süresi 10 yıldır.

Hastanın uğradığı zarar kamu hastanesindeki hekimin hatalı tıbbi uygulamasından doğmuşsa ve idarenin hizmet kusuruna dayanılacaksa, zararın öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl ve her halde 5 yıl içinde idareye yazılı şekilde başvurulmalı ve maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulmalıdır. Bu talebin kısmen ya da tamamen reddi halinde ise 60 gün içinde tam yargı davası ikame edilmelidir.

Malpraktis Halinde Hekimin Cezai Sorumluluğu Olur mu?

Malpraktis hallerinde hekimin cezai sorumluluğu da gündeme gelebilmektedir. Hatalı tıbbi tedavi neticesinde hastanın zarara uğramasına ya da ölümüne neden olan hekimin eylemleri; Türk Ceza Kanunu kapsamında taksirle yaralama ya da taksirle öldürme suçlarına da konu teşkil eder.
Bu itibarla, hekime ya da sağlık kuruluşuna karşı malpraktis nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararlar için tazminat talebi yönlendirilirken; aynı zamanda hekimin eylemlerinin taksirle yaralama ya da taksirle öldürme suçlarının tanımına uyması halinde hekim hakkında ceza davası açılması için suç duyurusunda da bulunmak mümkündür.

Konuya ilişkin uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Çekişmeli Boşanma Davası Sıkça Sorulan Sorular

Çekişmeli Boşanma Davası

Çekişmeli Boşanma Davası | İzmir Boşanma Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

1-Eşim boşanmak istemiyor bu durumda ne olur?

Eşinizin boşanmayı istemiyor olması, boşanamayacağınız anlamına gelmez. Zira hiç kimse istemediği biri ile evli kalmaya zorlanamaz. Taraflardan birinin açacağı davada boşanma sebebini ispat etmesi yeterlidir. Ayrıca eşiniz boşanmayı istiyor olsa bile reşit olmayan müşterek çocukların velayeti, iştirak ve yoksulluk nafakası, boşanma hukukundan doğan maddi ve tazminat gibi konularda uyuşmazlık içerisindeyseniz açacağınız dava çekişmeli boşanma davası olacaktır.

2- Çekişmeli boşanma davası ne kadar sürer?

Bu konuda kesin bir süre söylemek zordur. Zira bir davanın görülme süresini etkileyen çok sayıda değişken vardır. Mahkemenin iş yükü, tebligat durumu, tarafların iddia ve talepleri ve bu iddia ve taleplerin araştırılmasına yönelik olarak yapılabilecek keşif, bilirkişi incelemesi gibi yargılama işlemleri, dinlenecek tanık sayısı, adli tatil, salgın hastalıklara (COVID -19) ilişkin idari makamlarca alınabilecek önlemler, mahkemeye ilişkin özel durumlar, taraf ve taraf vekillerine ilişkin özel durumlar duruşma tarihlerini etkileyebilir. Bununla birlikte bir ön inceleme duruşması, iki veya üç tahkikat duruşması olmak üzere davanın 3-4 oturumda da sonuçlanması mümkündür. Müşterek çocuk söz konusu ise velayete ilişkin SİR (sosyal inceleme raporu) alınması bile bir süreçtir.

3- Çekişmeli boşanma davasında verilen karara karşı istinaf ve temyiz kanun yoluna başvuru süresi nedir?

Mahkemelerin kesin olarak karar verdikleri sınırlı sayıdaki hüküm dışında, kararların büyük bir kısmında istinaf kanun yolu açıktır. Boşanma davalarında da, tarafların aile mahkemesi kararını hem istinaf hem de temyiz mahkemesine götürme hakkı bulunmaktadır. İstinaf incelemesinin sonuçlanma süresi  bölge adliye mahkemelerinin iş yüküne göre değişmektedir. Bölge adliye mahkemesinde boşanma davalarının incelenme süresinin yaklaşık bir yıl kadar sürebildiğini söyleyebiliriz. Yargıtay temyiz incelemesi ise genellikle bir yıldan kısa bir sürede sonuçlanmaktadır.   

4-Eşimin adına kayıtlı bir evimiz/ arabamız var. Çekişmeli boşanma davasında bunların paylaşılmasını da talep edebilir miyim?

Bunun için ayrı bir dava açmanız gerekmektedir. Eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesinden doğan katılma alacağı, katkı payı alacağı ve değer artış payı alacağına yönelik talepler boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren on yıl (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17.04.2013 tarih 2013/8-375 Esas 2013/520 Karar sayılı ilamı)
içerisinde yine aile mahkemesinde açılacak ayrı bir davada görülürler. Boşanma davası sonuçlanmadan bu türden bir dava açmış olsanız bile mahkeme bekletici mesele yaparak boşanma dava dosyasının sonuçlanmasını bekleyecektir.
 

5- Evleneli bir yıl dolmadı. Yine de çekişmeli boşanma davası açabilir miyim?

Anlaşmalı boşanma davasından farklı olarak çekişmeli boşanma davası açabilmek için evlilikte geçirilmiş herhangi bir süre şartı yoktur. Açabilirsiniz.

Anlaşmalı boşanmalar için de sıkça Sorulan bir soruya bu soru içerisinde cevaplayalım. Bilindiği üzere, anlaşmalı boşanma protokolü ile boşanabilmek için kanunen bir yıllık evlilik şartı getirilmiştir. fakat bu, kişilerin uzun süren boşanma davası süreci yaşayacakları anlamına gelmez. Zira, henüz evlilik süresi bir yılı dolmamış kişiler çekişmeli boşanma davası açtıktan sonra tarafların her ikisinin de boşanmak istemesi ile birlikte açılan davadan sonra protokol verilerek sürecin kısaltılması ve boşanmanın derhal gerçekleşmesi mümkün hale gelir.
 

6- Çekişmeli boşanma davasında avukat tutmak gerekli midir?

Bu soruya üniversite yıllarında öğrendiğimiz bir cümle ile cevap vermek isteriz. “Dava usulden kazanılır veya kaybedilir.” Bu şu demektir: Bir boşanma davası açarken her ne kadar eşimle şiddetli geçimsizlik sebebi ile boşanmak istiyorum gibi genel bir cümle yazarak olayları anlatıp boşanma davası açmış olsanız bile; boşanma davaları genel ve özel sebepler olmak üzere kanunda birçok başlık altında sayılmaktadır.

Avukatların boşanma davalarındaki görevi, yaşamış olduğunuz hukuki problemin hangi kanun maddesi kapsamına girdiği ve hangi delillerle ispat edilebileceği yönündeki bilgi ve deneyimidir. Örnek vermek gerekirse size karşı açılan bir boşanma davasına sadece cevap dilekçesi yazıp vermek ciddi hak kayıplarına sebebiyet verir. Burada yapılması gereken, iddialarınız ve delilleriniz farklı ise karşı dava açmaktır. Bir başka örnekte de eşinden boşanmak isteyen kişi kendisine nafaka bağlanmasını istiyorsa bu nafakanın öncelikle tedbir nafakası olarak bağlanmasını talep etmeli; boşanma davası sonuçlanınca da yoksulluk nafakası olarak devam etmesini istemelidir. Oysa kişiler açtığı boşanma davalarında bu hususları, hukuki bilgileri olmadığı için eksik taleple sunmaktadır.

Bunun gibi çok basit usul hataları uygulamada sıkça görülmektedir ve maalesef boşanma davalarının büyük oranda kaybedilmesine sebebiyet verir. Bu itibarla en basit örneği ile nasıl ki saçımızı kendimiz kesmiyorsak bütün hayatımızı etkileyecek hukuki bir süreçte de uzman bir avukattan destek alınması elzemdir.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Similar articles that may interest you;

İzmir Divorce Attorney

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079