Category Archives: Sağlık Hukuku

Sağlık Çalışanlarının Hakları Nelerdir?

Sağlık Çalışanlarının Hakları
Sağlık Çalışanlarının Hakları

 Sağlık Çalışanlarının Hakları Nelerdir? | İzmir Sağlık Avukatı | Av. Dilek Yavuz Uysal

Sağlık Çalışanlarının Hakları Nelerdir?

Her türlü çalışma alanında ve meslekte olduğu gibi sağlık çalışanlarının gerek özel gerek resmi kurumlarda kendilerini koruyucu nitelikte olan hukuki hakları mevcuttur. Bu haklar, tüm sağlık alanında çalışanlar için düzenlenmiştir.

Sağlık çalışanlarının hakları eğitim hayatından başlamak üzere mesleğin icrasında ve hasta ile kurulan ilişkide olmak üzere pek çok alanda düzenleme bulmuştur. Örneğin  nitelikli bir eğitim görme ve kendini yenileme hakkı, çağdaş bilimsel tıp olanaklarını uygulama hakkı, etik ilkelere bağlılık hakkı, baskı altında kalmadan mesleklerini uygulama hakkı ve kendi değerlerine ters düşen durumlardan kaçınma hakkı gibi yasal haklar başta gelmektedir. Bununla birlikte kendilerinin ve ailelerinin sağlığını koruma hakkı, yeterli bir gelir düzeyi talep etme hakkı, yönetsel süreçlere katılma hakkı, tanıklıktan çekilme hakkı, hastayı reddetme hakkı ve iyileştirme garantisi vermeme hakkı da sağlık personelinin ve doktorların hukuki hakları arasında yer alan diğer maddelerdir.

Bu sebeple bir sağlık çalışanı veya hekim, eğitimden başlamak üzere mesliğini icra ederken her aşamada bu haklara sahip olup, uygulanmasını talep edebilir. Örneğin bir sağlık çalışanı olan hemşire hastayı reddetme hakkına sahiptir. Nasıl ki tedavi alacak olan bireylerin doktorunu seçme hakkı varsa, aynı şekilde sağlık çalışanının da hastayı reddetme hakkı mevcuttur.

Tıp alanında benimsenen evrensel temel etik ilkeleri şunlardır:

  • Yararlılık ilkesi
  • Zarar vermeme ilkesi
  • Adalet ilkesi
  • Özerklik ilkesi

Sağlık Çalışanlarının Haklarını Maddeler Halinde Belirterek Bazılarını Açıklayacak Olursak:

  1. Yeterli Eğitim Alma ve Sürekli Mesleki Gelişim Hakkı
    Hekimler ağır mesleki, etik ve hukuki sorumlulukları üstlenebilmeleri için yeterli ve nitelikli bir eğitim alma hakkına sahiptir. Farklı tıp fakülteleri ve eğitim kurumlarındaki pratisyen ve uzman hekim eğitimlerinin standardizasyonu sağlanmalı ve yetişen hekimlere/uzmanlara eğitimde eşit fırsatlar verilmelidir.
  2. Yeterli Ücret Alma Hakkı
    Hekimler, aldıkları eğitim, harcadıkları emek ve üstlendikleri mesleki risklere uygun yeterli bir ücret alma hakkına sahiptirler.
  3. Mesleğini Serbestçe İcra Etme Hakkı
    Kural olarak hekimin, hastanın vücut bütünlüğü üzerinde, dokunarak tıbbi bakımdan müdahalede bulunması hukuk kurallarına uygundur. Çünkü böyle bir davranışın temel amacı hastanın hayatını kurtarmaktır. İnsanın sağlıklı yaşamasını sağlamaktır. Hastaya tıbbi bakımdan dokunarak yapılan müdahalede hastayı iyileştirme amacının yanında sonucun iyileşmeyle bitmemesinde, kural olarak hukuka aykırılık yoktur.
    Fakat, hastanın tedavinin geç uygulanması sonucunda ölmesi veya zarar görmesi durumunda, hekimin tıp açısından sürekli uygulanan tedavi yöntemlerinden ayrılarak başka bir yöntemi hastaya uygulaması sonucu hastanın zarar görmesi durumunda hekim sorumlu olur.
  4. Modern Teknoloji ve Bilimi Kullanma Hakkı
  5. Yönetimsel Kararlara Katılma Hakkı
    Hekimler, çalıştıkları sağlık kurumundaki yönetimsel kararlara görüş beyan etme, eleştiri ve önerilerde bulunma katılma hakkına sahiptir.
  6. Hastayı Reddetme Hakkı
  7. Konsültasyon İsteme Hakkı
    Hekimler tıbbi, etik ve hukuki gerekçelerle hastası için bir başka hekim(ler)den konsültasyon isteme hakkına sahiptir.
  8. Hastasına Yeterli Zaman Ayırma Hakkı
  9. Sağlığını Koruma ve Mesleki Risklerden Korunma Hakkı
    Hekimden kendi değerlerine ters düşen (mesleki bilgisi, tıp etiği, hukuk, vicdan) işlemler talep edilemez.
  10. Tanıklıktan Kaçınma Hakkı
  11. Tedaviyi Belirleme Hakkı
    Hekim, bir hastalığın tedavisinde uygulanabilecek standart yöntemlerden herhangi birini tercih etmekte serbesttir (Tıbbi Deontoloji Tüzüğü m.6). Hekim hastası için uygun bulmadığı bir tedaviyi uygulamaya zorlanamaz.
  12. Bilgi Alma ve Tavsiye ve Tedavisine Uyumu İsteme Hakkı
    Hekimler, hastalarından doğru bilgi alma, tedavi için önerdikleri ilaçların uygun şekilde kullanılmasını ve diğer tavsiyelere uyulmasını isteme hakkına sahiptir.
  13. Cezalandırma Eylemlerinde Bulunmama Hakkı
    Hekim herhangi bir kişinin cezalandırılması eyleminde (ölüm cezası, işkence) aktif görev almaya zorlanamaz.

olarak sıralayabiliriz.

Sağlık çalışanlarının haklarının korunması için sağlık kurumlarındaki işverenler ve yöneticiler iş sağlığı ve güvenliği risklerini en aza indirmek için gerekli tüm önleyici ve koruyucu önlemlerin alınmasını sağlamak amacıyla tüm sorumluluğu almalıdırlar. Buna bir örnek, hastanenin başhekimi, hastanede çalışan doktorun haklarını gözetir şekilde koruyucu ve önleyici tedbirleri almalıdır. Saldırgan bir hasta yakını varsa ve bu hasta yakını hastanede görev yapan hekimle sorun yaşıyorsa, başhekim , hekimi koruyucu önlemleri almalıdır. Hekimin hastayı reddetme ve mesleğini serbestçe icra etme hakkına saygı duyularak hastane güvenliğini bu konuda harekete geçirmelidir.

Türkiye Tabipler Birliği, yukarıdaki hakların kullanılabilmesi için hekimlerin çalıştıkları kurumların sorumluluğuna vurgu yapar. Sağlık hizmeti sunan ve finanse eden kurumları, hekimlerin haklarını gözetmeye ve klinik karar verme süreçlerinde mesleki bağımsızlıklarına saygı göstermeye çağırır.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Malpraktis Tazminat Davası Sıkça Sorulan Sorular

Malpraktis Tazminat Davası

Malpraktis Tazminat Davası | İzmir Sağlık Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kurallarında malpraktis kavramı; “bilgisizlik, tecrübesizlik ya da hekimin hatasından dolayı hastanın zarar görmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tür olumsuzluklar sebebiyle hastanın zarar görmesi halini hukuk sistemimiz güvence altına almıştır.

Hekim ile hasta ilişkisinde tazminat davasına konu olan malpraktis teşhis aşamasında, tedavi aşamasında (endikasyon eksikliği, yanlış tedavi yöntemi tercihi) ve organizasyon yükümlülüğü (hastanın bakımı için personelin yeterli ve nitelik olup olmadığı, konsültasyon) aşamasında ortaya çıkmaktadır.

Malpraktis Tazminat Davasının Şartları:

Tıbbi malpraktis yani hekim hatası, tıp biliminin standartlarına aykırı düşecek hekim teşhisi, hekim tedavisi ya da organizasyon zaafı halinde vuku bulmaktadır. Hekimin hukuka aykırı davranışı (haksız fiil, hekim ile hasta arasındaki sözleşmenin ihlali, hizmet kusuru ya da vekaletsiz iş görme şeklinde gelişebilir), hastada oluşan zarar hekime yüklenebilecek kusur ve kusur ile zarar arasındaki illiyet bağından söz edebiliyorsak tıbbi malpraktis tazminat davasının koşullarının sağlandığını söyleyebiliriz.

Malpraktis Sebebiyle Tazminat Davası Kime ve Ne Şekilde Yönlendirilmelidir?

Malpraktis davası, kamu hastanesinde görevli hekimin kötü tıbbi uygulaması nedeniyle uğranılan zarara ilişkin ise talep ve dava tam yargı davası şeklinde Sağlık Bakanlığı’na karşı yönlendirilmelidir. Tam yargı davası, idareye karşı yöneltilen maddi ve manevi tazminat taleplerini kapsamaktadır.

Söz konusu zarar, özel hastanede görevli hekimin kötü tıbbi uygulaması nedeniyle uğranılan zarara ilişkin ise de maddi ve manevi tazminat talepleri adli yargıda doğrudan hekime ya da özel hastaneye yönlendirilebilmektedir. Ayrıca hekimin hatasını bir sigorta poliçesi ile sigortalayan bir sigorta şirketi varsa talep ve dava işbu sigorta şirketine de yönlendirilebilir.

Malpraktis Sebebiyle Tazminat Davası Ne Zaman Açılmalıdır?

Söz konusu tazminat davası, eğer hekim ile hasta arasında sözleşme ilişkisi varsa zararın öğrenildiği tarihten itibaren 5 yıl (hekimin ağır kusuru varsa 20 yıl); eğer hekim ile hasta arasında sözleşme ilişkisi yoksa ve haksız fiile dayanılacaksa Borçlar Kanunu hükümleri gereğince, zararın öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde 10 yıl içinde ikame edilmelidir.

Tıbbi müdahaleden önce hekimin hastadan izin almayarak vekaletsiz iş görmesi halinde ise dava zamanaşımı süresi 10 yıldır.

Hastanın uğradığı zarar kamu hastanesindeki hekimin hatalı tıbbi uygulamasından doğmuşsa ve idarenin hizmet kusuruna dayanılacaksa, zararın öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl ve her halde 5 yıl içinde idareye yazılı şekilde başvurulmalı ve maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulmalıdır. Bu talebin kısmen ya da tamamen reddi halinde ise 60 gün içinde tam yargı davası ikame edilmelidir.

Malpraktis Halinde Hekimin Cezai Sorumluluğu Olur mu?

Malpraktis hallerinde hekimin cezai sorumluluğu da gündeme gelebilmektedir. Hatalı tıbbi tedavi neticesinde hastanın zarara uğramasına ya da ölümüne neden olan hekimin eylemleri; Türk Ceza Kanunu kapsamında taksirle yaralama ya da taksirle öldürme suçlarına da konu teşkil eder.
Bu itibarla, hekime ya da sağlık kuruluşuna karşı malpraktis nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararlar için tazminat talebi yönlendirilirken; aynı zamanda hekimin eylemlerinin taksirle yaralama ya da taksirle öldürme suçlarının tanımına uyması halinde hekim hakkında ceza davası açılması için suç duyurusunda da bulunmak mümkündür.

Konuya ilişkin uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Sağlık Hukukunda Doku Ve Organ Nakli

Organ Bağışı Hukuk

Organ Bağışı Hukuk | Hukukta Organ Nakli | Sağlık Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

Organ ve doku nakli bir tıbbi müdahaledir ve dolayısıyla tıbbi müdahalenin genel kurallarına tabidir. Ancak normalde tıbbi müdahalelerde bir hasta bulunurken, nakil işleminde bir hastanın yanı sıra bir de sağlıklı bir kimse bulunmaktadır.

Bu durum, organ ve doku nakline ilişkin özel düzenlemeler yapılmasını da gerekli kılmaktadır.

Vericinin kendisi için yararı olmadığından kendi organını veya dokusunu rızasıyla da olsa bir başkasına vermesi (özel düzenlemelerdeki hükümler saklı kalmak üzere) esasen kişilik haklarına aykırıdır. 

Organı veren kişi açısından rıza, eylemi tek başına hukuka uygun kılmaz. Hukukun genel hükümlerine göre canlılardan organ veya doku nakli mümkün olmadığından bu konuya ilişkin özel bir düzenleme ile bu tür tıbbi müdahalelerin hukuka uygun kılınması zorunluluğu vardır ve bu zorunluluk hukukumuzda Organ ve Doku Alınması , Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkındaki Kanun (ODNK) ile sağlanmıştır. ONDK uyarınca tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlarla organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve nakli bu kanun hükümlerine tabidir.

Doku ve organ naklinde onsekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden organ ve doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda açık, bilinçli ve tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki tanık önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması zorunludur.

Organ ve Doku Alacak Hekimler 

  1. Vericiye, uygun bir biçimde ve ayrıntıda organ ve doku alınmasının yaratabileceği tehlikeler ile, bunun tıbbi, psikolojik, ailevi ve sosyal sonuçları hakkında bilgi vermek;
  2. Organ ve doku verenin, alıcıya sağlayacağı yararlar hakkında vericiyi aydınlatmak;
  3. Akli ve ruhi durumu itibariyle kendiliğinden karar verebilecek durumda olmayan kişilerin vermek istedikleri organ ve dokuları almayı reddetmek;
  4. Vericinin evli olması halinde birlikte yaşadığı eşinin, vericinin organ ve doku verme kararından haberi olup olmadığını araştırıp öğrenmek ve öğrendiğini bir tutanakla tespit etmek;
  5. Bedel veya başkaca çıkar karşılığı veya insancıl amaca uymayan bir düşünce ile verilmek istenen organ ve dokuların alınmasını reddetmek;
  6. Kan veya sıhri hısımlık veya yakın kişisel ilişkilerin mevcut olduğu durumlar ayrık olmak üzere, alıcının ve vericinin isimlerini açıklamamak zorundadırlar.

Organ ve doku alınması, aşılanması ve naklinden önce verici ve alıcının yaşamı ve sağlığı için söz konusu olabilecek tehlikeleri azaltmak amacıyla gerekli tıbbi inceleme ve tahlillerin yapılması ve sonucunun bir olurluluk raporu ile saptanması da zorunludur.

Doku ve Organ Naklinde Cezai Yaptırımlar Nedir? Nasıl Ortaya Çıkar?

Hukuka aykırı olarak organ ve doku alan, satan, satın alan, satılmasına aracılık eden, saklayan, nakleden veya aşılayan, organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişiler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 91 inci maddesi hükümleri uygulanır.

Bu Kanuna aykırı şekilde embriyo ve üreme hücresi bağışlayan, aşılayan, bulunduran, kullanan, saklayan ve nakledenlerle bunların alım ve satımını yapanlar, alım ve satımına aracılık edenler veya komisyonculuğunu yapanlar veya bu fiilleri özendiren, bunlara yönlendiren veya bunlara yönelik ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişiler hakkında, fiil daha ağır cezayı gerektiren bir suç teşkil etmediği takdirde üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bin günden iki bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Bu Kanunun ek 1 inci maddesine aykırı fiili tespit edilen kişilerin sertifika ve izin belgeleri iptal edilir ve ilgili alanda çalışmalarına izin verilmez.

Bakanlıktan izin alınmaksızın organ nakli ve üremeye yardımcı tedavi merkezi açılması yasaktır. Bu yasağa uymayanlar hakkında 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 11 inci maddesi hükümleri uygulanır.

Bu Kanuna ve Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara aykırı şekilde faaliyet gösteren sağlık kurum ve kuruluşları hakkında fiilin niteliği ve tekerrür durumuna göre Bakanlıkça faaliyet durdurma veya faaliyet izni iptali müeyyidesi uygulanır.

Gerek Organ ve Doku Nakli Kanunu ve gerekse Türk Ceza Kanunu insanlar arası organ veya doku naklini düzenlemektedir. Aynı insan üzerinde yapılan organ veya doku nakli serbest olup bu kanunların kapsama alanı içinde değildir. Keza hayvanlardan yapılan organ veya doku nakli de yasal bir düzenleme konusu olmadığından yasaklanmamıştır ve tıbbi müdahalelerin genel şartlarına tabidir. 

Organ ve doku nakli bütün yönleriyle 2004 yılına kadar sadece Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun’da (ODNK) düzenlenmişti. Ancak 2004 yılında çıkarılan ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanunu’nda organ ve doku nakline ilişkin olarak üç hüküm getirilmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla bugün için her iki kanunun ayrı ayrı göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Organ ve doku ticareti suçu, (TCK) Türk Ceza Kanunu madde 91’de “Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenmiştir. Organ veya doku ticareti suçu, yalnızca canlı insanlardan değil; ölü olan insanlardan da alınması halinde olarak mümkün kılmıştır. Ölü olan kimselerden organ ya da doku alınması kanunda belli şartlara tabi tutulmuştur. Kişinin rızası olmadan ya da herhangi bir menfaat karşılığında organ naklinin yapılması halinde suç işlenmiş olacaktır.

Yargıtay, organ veya ticaret yapma suçuna dair bazı kararlarında Organ ve Doku Nakli Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan, bedel karşılığında organ ve doku alınması, satılmasının yasaklandığının düzenlendiğini de ayrıca belirtmektedir. Mahkemenin vereceği kararlarda kanunun ilgili maddesinin de gözetilmesi gerektiği de kararlarda ayrıntılı olarak belirtilmiştir.

Hukuki uyuşmazlıklarınıza ilişkin olarak uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

What are the Patients Rights in an Aesthetic Surgery?

Estetik Ameliyatlarda Doktorun Sorumluluğu

Estetik Ameliyatlarda Doktorun Sorumluluğu | Estetik Ameliyatlar Neticesinde Mağdur Olan Hastanın Hakları Nelerdir? | Sağlık Hukuku | Sağlık Avukatı

Türk hukukunda hasta ve doktor ilişkisinde doktorun sorumluluğu hukuki ve cezai olarak ikiye ayrılarak incelenmektedir. Hukuki sorumluluk, hastanın müdahale sonucunda uğradığı maddi veya manevi zarar için doktorun tazminat sorumluluğunu ifade etmektedir. Doktorun hukuki sorumluluğunu değerlendirmek için öncelikle hasta-doktor ilişkisinin hukuki niteliğini doğru tespit etmek gerekmektedir. Şöyle ki;

Vekalet İlişkisi

Doktorun hastaya yaptığı tedavi amaçlı müdahaleler kural olarak bir vekalet ilişkisi olup vekalet sözleşmesi çerçevesinde değerlendirilir. Vekalet ilişkisinde iş gören, sonuç taahhüt etmez ve dolayısıyla sonuçtan sorumlu olmaz. Tedavi amaçlı müdahaleden kasıt, estetik kaygı sebebi ile olmayan, sağlık için gerekli ve mecburi olarak nitelendirilen ameliyatlardır. Kalp ameliyatı, safra ameliyatı, Troid ameliyatı gibi.

Eser ilişkisi

Hastanın bir tedaviye ihtiyaç duymaksızın estetik amaçlı bir müdahale talep etmesi durumunda hasta ile doktor arasındaki ilişkisi hukukumuzda eser sözleşmesi olarak nitelendirilmektedir. Eser sözleşmesinde iş gören, taahhüt ettiği sonuçtan sorumludur. Rinoplasti, Göz kapağı ameliyatı, Liposuction, Yüz gerdirme gibi.

Peki Eser Sözleşmesi Nedir?

Eser sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu 470. Ve 486. maddeleri arasında düzenlenip md.470’de,  ”Yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmıştır. Sözleşmenin her iki tarafının da bu borçları üstlenmesi sebebiyle tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Sözleşmenin meydana gelmesi için tarafların, yüklenicinin meydana getirmeyi üstlendiği eser ve bunun karşılığında ödenecek bedel hususunda anlaşması gereklidir.  

Bu bilgiler ışığında, Estetik ameliyatlarda hasta ve doktor arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi olduğunu söylemek mümkündür.

Peki, estetik ameliyatlarda doktorun sorumluluğu nedir? Estetik cerrahlar, işin gereklilikleri ve hukuki sormlulukları sebebi ile diğer cerrahlara nazaran daha fazla dikkat ve özen yükümlülüğüne tabiidir. Haliyle estetik cerrahların sorumluluğu da diğer hekim ve cerrahlarınkinden çok daha geniştir.Estetik cerrahî operasyonlarını diğer cerrahi operasyonlardan ayıran en ayırt edici özellik, bu operasyonların kişinin doğrudan dış görünüşünde değişiklik oluşturmasına sebep olmasıdır. Estetik ameliyatlarda, güzellik ve estetik görünüm çok büyük önem taşır ve bu yüzden, bu ameliyatı gerçekleştirecek cerrahın dikkat ve özen yükümü artmaktadır. Diğer cerrahların yüklendiği sorumluluğun yanı sıra el becerisini de ortaya koyarak, bir bakıma sanatçı gibi bir eser yarattığını söylemek mümkündür.

Örnek vermek gerekirse; bir hastanın midesindeki bir hastalıktan veya rahatsızlıktan dolayı ameliyat olması durumunda doktor, tıp kurallarına uygun davrandığı sürece hastayı tedavi edememekten ve ameliyatın tam verimli geçmemesinden hukuken sorumlu olmayacaktır. Zira vekalet ilişkisinde doktor sonuç taahhüt etmemektedir. Sadece özen yükümlülüğüne uygun hareket etmek zorundadır.  Başka bir deyişle doktor sadece malpraktis ile sorumlu olacak; özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi halinde hukuki sorumluluğu doğacaktır.

Öte yandan, doktorun bir rahatsızlığı olmayan bir hastanın vücuduna, yüzüne, dişlerine estetik müdahalede bulunması, saç ektirmesi bir eser ilişkisidir. Bu durumda hastanın sözleşme ilişkisi içerisine girdiği doktor veya hastane, hastaya taahhüt edilen ve gerçekleşmeyen durumdan hukuken tam sorumlu olacaktır. Doktorun hukuki sorumluluğunun derecesi, tıp kurallarının ihlal edilip edilmediğine, doktorun veya hastanenin kusurlu olup olmadığına ve kusurun derecesine göre değişecektir. Dikkat edilmelidir ki  estetik amaçlı yapılan bu müdahalelerde  doktorun buradaki sorumluluğu artık malpraktis sorumluluğu değil, eser sorumluluğudur.

İlgili İçtihat Kararları

Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 03.11.1999 tarihli kararında (Esas: 1999/4007, Karar: 1999/3868) bu konuya ilişkin şu ifadeler yer almaktadır: “Bir diş doktorunun, kanal tedavisi değil de, takma diş yapması (protez) işi ve bir cerrahın tedavi değil de güzellik amacıyla insan vücudu üzerindeki tıbbi müdahalesi (olayımızda olduğu gibi) işi, BK.nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunan istisna (eser) sözleşmesinin konusunu oluşturur.Eser sözleşmesi uyarınca davalı doktorun tedavi niteliği olmayan tıbbi müdahalede bulunması ifa yönünden yeterli değildir. Yaptığı işin, hangi yöntemi kullanırsa kullansın ayıpsız (kusursuz) olarak ortaya çıkması da gerekir. Davacının kolundaki dövmeyi estetik amaçla silmek için müdahalede bulunan doktor, aynı zamanda, izi tamamen yok etmeyi de, eser sözleşmesinin niteliği itibariyle taahhüt etmiş sayılır. Oysa, dosya kapsamına ve fotoğraflara göre, davacının kolundaki eski durumu aratırcasına, sağlıksız ve çirkin görünümlü yeni bir iz, cerrahi müdahalenin izi olarak ortaya çıkmıştır. Yapılan iş, BK.nun 360. maddesi gereğince, kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı bir iştir.”

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 2018/5523 E., 2019/801 K., 26.02.2019 ve Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 2018/5312 E. , 2019/139 K., 14.01.2019:  Yargıtay bu durumu pek çok kararında “…estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanmasının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır” şeklinde ifade etmektedir. Ayrıca yine sonuç taahhüdüne ilişkin olarak “hekimin eyleminin tıp kurallarına uygun olduğu yönündeki görüş yeterli olmayıp, ayrıca davacının isteklerinin karşılanıp karşılanmadığı, ayıplı olduğu iddia edilen yüz germe ve karından yağ dokusu alma ile ilgili olarak; hekimin edimini yerine getirip getirmediği ya da komplikasyon olup olmadığı ve komplikasyon konusunda aydınlatma görevinin yerine getirilip getirilmediği ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılıp yapılmadığı hususları tartışılıp değerlendirilmek üzere… bozulmasına” şeklinde içtihatta bulunmuştur. Denilmiştir.

Hal böyle olunca, estetik müdahaleden hiçbir verim alamayan, istediği ve taahhüt edildiği gibi işlem yapılmayan hasta, doktor veya hastanenin kusuru olmasa dahi en azından müdahale için ödediği ücretin iadesini talep edebilecektir. Doktor veya hastanenin kusuru olduğu takdirde ise hastanın talep edebileceği tazminatın içerisine tedavi masraflarının tümü ve eski hale getirme masrafları, ilaç masrafları, çalışılamayan süre boyunca gelir kaybı, iş gücü kaybı, manevi tazminat, varsa ameliyat için katlanılan yol ve konaklama, ilaç masrafları gibi tazminat kalemleri eklenebilecektir. Mahkeme tarafların delillerini toplar, hekimin kusurunun bulunup bulunmadığı hususunda uzman bilirkişi heyetinden veya adli tıp kurumundan rapor alır.

Estetik Ameliyat Sonucu Mağdur Olan Hastanın Açabileceği Davalar Nelerdir?

  1. Ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat,
  2. Geçici veya kalıcı bedensel zararlar nedeniyle maddi ve manevi tazminat,
  3. Yanlış tanı ve tedavi yüzünden uğranılan zararlar için maddi ve manevi tazminat,
  4. Tedavinin olağandan fazla ve gereksiz yere uzatılması nedeniyle tazminat,
  5. Gereksiz ameliyat ve tedavi nedeniyle tazminat,
  6. Hastayı aydınlatma ve bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi, hastanın ve yakınlarının onamı alınmadan tedaviye başlanması ve ameliyat yapılması nedeniyle tazminat,
  7. Sır saklama yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle tazminat,
  8. Acil yardım gerektiren durumlarda hekimin görevini yapmayarak hastanın ölümüne veya sakat kalmasına neden olmasından dolayı maddi ve manevi tazminat,
  9. Önemli ve ilk yardım hizmetini yerine getirmeyerek ağır yaralıyı veya  hastayı kapıdan geri çeviren hastane yönetimine karşı maddi ve manevi tazminat,
  10. Gereksiz tedavi masrafları yaptırılması ve aşırı ücret alınması nedeniyle tazminat.

Estetik Davası Öncesi Arabulucuya Başvurma

Estetik ameliyatlarda tazminat davası tüketici mahkemesinde görülmektedir. Estetik ameliyatlar tüketici mahkemesi tarafından bir tüketici işlemi olarak görüldüğünden We carry out your legal compliance processes in your company with the services we offer within the scope of the Law on Consumer Protection and our expert lawyer team. hükümlerine göre yargılama yürütülmektedir. Dava operasyonu gerçekleştiren hekim, hastane, güzellik merkezi, klinik ve sigorta şirketine karşı açılabilmektedir.

Estetik operasyonlardan kaynaklanan tazminat talepli davalar öncesinde arabulucuya başvurulması zorunluluğu 28.07.2020 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. Eğer talep edilen miktar Tüketici Hakem Heyeti Sınırı altında ise arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu durumda doğrudan Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurulması gerekmekte olup; detaylı bilgi için buradan ilgili parasal sınırlara ilişkin detayları inceleyebilirsiniz. Bu parasal miktarı  2021 yılı için değeri 7 bin 550 TL altında bulunan uyuşmazlıklarda İlçe Tüketici Hakem Heyetleri, büyükşehir statüsünde olan illerde 7 bin 550 TL ile 11 bin 330 TL’dir. Bu tutarın üstündeki uyuşmazlıklarda ise önce arabulucuya sonra dava yoluna başvurulacaktır.

Estetik müdahale ve estetik ameliyatlardan kaynaklanan, hasta  ve doktor arasındaki uyuşmazlıklarda ve davalarda en önemli hususlardan biri, tayin edilecek bilirkişinin düzenleyeceği rapordur. Estetik müdahaleden kaynaklanan davalarda, hem doktorlar hem de hastalar açısından hak kayıplarının önlenmesi ve mağduriyetlerden kaçınılması için bu davaların alanında tecrübeli avukatlar tarafından takip edilmesi tavsiye edilir.

Estetik operasyonların eser sözleşmesi niteliğine ilişkin ve bunun doğal bir sonucu olan hekimin sonuç taahhüdüne ilişkin sorularınız için ve bu konuda hukuki destek almak için bizimle Contact geçebilirsiniz. Sağlıklı günler dileriz.

Other works that may be of interest to you;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Yargıtay Kararları Kapsamında Malpraktis

Yargıtay Kararları Kapsamında Malpraktis

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi E. 1976/692 K. 1976/11046

…Davalı çene cerrahisi uzmanı bir hekimdir. Meydana getirdiği kötü durum uzmanlığı dışında fakat iddiaya göre yetkili olduğu cihazın kötü kullanılmasından doğmuştur. Bazı olaylarda özellikle hekimlik mesleğinde sağlık şurası son ve kesin düşünceyi bildirmekle yükümlü uzman ise de bu yüksek kurulun verdiği rapor olaya ve doğurduğu sonuçlara uygun düşmemektedir. Raporda arızaların (hastanın bünyesindeki nedenlerden, kişisel istidadından, ışınlara karşı aşırı duyarlığından) ileri geldiği belirtilmektedir. Oysa uzman hekim hastanın bünyesinin, kişisel durumunun, ışınlara karşı aşırı duyarlılığını önceden göz önüne alarak tedaviyi bu etkilerin doğuracağı sonuçları bertaraf edecek nitelikte yapacaktır. Sağlık şurasının bir uzmanın hastanın bünyesini kişisel durumunu, ışınlara karşı duyarlılığını doktorun hiçbir inceleme yapmadan doğuracağı etkinin sonuçlarından doktorun sorumlu tutulamayacağını benimsemesi olanaksızdır. Aksi halde doktor teknisyen veya işçinin yaptığı zararların birbirinden farkı kalmaz. Uzman doktor bütün bu üç tehlikeyi bertaraf edecek biçimde çalışmak zorundadır. Çalışmazsa veya çalışıp da böyle bir sonuç doğurursa bundan sorumlu olur…

Yargıtay 2. Ceza Dairesi E. 1996/268 K. 1996/1025

…Ameliyattan önce anestezi işlerini bizzat hazırlayıp, ameliyat esnasında bulunup bizzat yapmak ve teknisyenlere nezaret etmekle görevli hastane Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Sanık Mehmet’in, bu görevlerin hiç birini yerine getirmemek ve baştan sona özensiz ve denetimsiz davranmakla, olayda asli kusurlu olması gerektiği, anestezi teknisyeni sanıklar Hüsniye ile Bediha’nın da anestezi cihazını ve ameliyat masasını ameliyattan önce kontrolle ameliyata hazır hale getirmek, oksijen ve azotperoksit tüplerinin dolu olup olmadığını kontrol etmekle ve ameliyat esnasında değiştirilen oksijen tüpünü de bizzat değiştirmekle görevli oldukları halde, ameliyat öncesinde bunları yapmayarak bir saatlik ameliyatta 15 dakikalık oksijen kaldığını ancak ameliyat esnasında farkedip, kendileri yerine yetkisiz hizmetliye tüpü değiştirtmek ve tüm ayırıcı özelliklerine rağmen kontrol etmemekle, sıfatları ve konumları itibariyle Uzman Dr. kadar olmasa da ağırlıklı ve büyük kusurlarının bulunduğu

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi E. 1993/8557 K. 1994/2138

O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (Hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar hastalarının zarar görmemesi için yanlız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadırlar. Doktor tıbbi çalışmalarda bulunurken bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak tedaviyi her türlü ihtiyat tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleriarasında seçim yaparken hastanın özelliklerini gözönünde tutmalı onu gereksiz risk altına sokmamalı en emin yolu tercih etmelidir.

Gerçekte de mesleki bir işgören; Doktor olan vekilden ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil Bk. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi E. 2016/3362 K. 2016/6615

Davacının meydana gelen olay sebebiyle üç dişini ve bu dişleri çevreleyen kemik dokusunu kaybettiği ve üst çenesinde bu sebeple boşluk oluştuğu anlaşılmaktadır. Davalı hekimin diş çekimi sırasında üst çene tespitini yeterince sağlamadığı, kopan çene kemiğinin yeniden oluşmasının mümkün olmadığı, müdahale sonrası bölgenin sütüre edilerek ileri bir merkeze yönlendirme yapılması gerekirken bunun yerine getirilmediği ve hekimin kusurlu eylemi sonucu davacının zarara uğradığı sabittir.

Davacı, protez, implant vb. tedaviler ile çenesinde meydana gelen boşluğun giderilmesinin mümkün olup olmadığının, bunun maliyetinin ne kadar olacağının, ayrıca bu protezin ne kadar sürede bir yenilenmesi gerektiğinin ve yenileme giderlerinin ne kadar olacağının tespitini ve bu bedele hükmedilmesini istemiştir. Ancak mahkemece bu yönde bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Kişinin bu tedaviyi kendisi yaptırarak, faturalandırması ve belgelendirmesi, daha sonra haksız fiil failinden bu miktarın tazminini talep etmesi beklenemez.

Mahkemece yapılacak iş; davacıyı üniversite diş hekimliği fakültesinde görevli bilirkişi heyetine mevcutlu olarak gönderip muayenesini yaptırmak, davaya konu diş çekimi sebebiyle meydana gelen olumsuzluğun giderilmesi için yapılabilecek tedavileri sorup giderini hesaplattırmak, ayrıca yapılacak işlemin yenilenmesi gerekip gerekmediğini ve gerekmesi halinde yenileme giderlerinin ne kadar olacağını tespit ettirmek, davacının talebini de gözeterek bu miktara karar vermektir. Zararın belgelendirilmesinin istenmesi doğru değildir. Yanılgılı gerekçe ve eksik araştırma ile hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2013/11554 K. 2013/13257

Haksız eylem ve kaza sonucu yaralanan kişi, tümü ile iyileşip eski sağlığına kavuşuncaya kadar yaptığı ve ileride yapacağı tüm masrafları isteyebilir. Bunun tıbbı tedavi ile sınırlı bölümüne “tedavi giderleri” ve eski sağlığına kavuşup yeniden çalışmaya ve günlük işlerini sürdürebilecek duruma gelinceye kadar yaptığı ve yapacağı tüm masraflara “iyileşme giderleri” denilmektedir. Borçlar Kanunu 46.maddesi 1.fıkrasında, zarar görene, kapsamını belirtmeksizin “bütün masraflarını” isteme hakkı tanınmıştır. ( 6098 sayılı TBK’nun 54. maddesinde bedensel zararlar tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak açıkça belirlenmiştir. ) Masraflar kavramının kapsamına, zarar görenin, beden bütünlüğünü eski haline getirmeye, yani iyileşmeyi sağlamaya veya hastalık ya da sakatlığın artmasını önlemeye yönelik harcamak durumunda olduğu ve ileride harcaması olası bütün masraflar girer. İlerde yapılması zorunlu tedavi giderleri “gerçekleşmiş zarar” niteliğinde olup uzman bilirkişiye hesaplatılarak hüküm altına alınmalıdır.

Other works that may be of interest to you;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Etiketler: Yargıtay Kararları Kapsamında Malpraktis | Malpraktis | Hatalı Tedavi | Yargıtay Malpraktis | İzmir Avukat | Sağlık Hukuku | İzmir Hukuk Bürosu

Hasta Hakları & Hasta Olarak Haklarım Neler?

Hasta Olarak Haklarım Neler? | Hasta Hakları | Health Law | Malpraktis | İzmir Lawyer | İzmir Hukuk Bürosu

İnsan haklarının sağlık hizmetleri sahasındaki yansıması olan ve başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda, diğer mevzuatta ve milletlerarası hukuki metinlerde kabul edilen “hasta hakları” kapsamında usul ve esaslar Hasta Hakları Yönetmeliği ile düzenlemiştir.

Hastalara İlişkin Uyulması Gereken Temel İlkeler

  • Hastaların bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının, en temel insan hakkı olduğu, hizmetin her safhasında daima gözönünde bulundurulmalıdır.
  • Herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını haiz olduğu ve hiçbir merci veya kimsenin bu hakkı ortadan kaldırmak yetkisinin olmadığı bilinerek, hastaya insanca muamelede bulunulmalıdır.
  • Sağlık hizmetinin verilmesinde, hastaların, ırk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve ekonomik ve sosyal durumları ile sair farklılıkları dikkate alınamaz. Sağlık hizmetleri, herkesin kolayca ulaşabileceği şekilde planlanıp düzenlenmelidir.
  • Tıbbi zorunluluklar ve kanunlarda yazılı haller dışında, rızası olmaksızın kişinin vücut bütünlüğüne ve diğer kişilik haklarına dokunulamaz.
  • Kişi, rızası ve Bakanlığın izni olmaksızın tıbbi araştırmalara tabi tutulamaz.
  • Kanun ile müsaade edilen haller ile tıbbi zorunluluklar dışında, hastanın özel hayatının ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

Hastane ve Doktoru Seçme Hakkı (Sağlık Kuruluşunu Seçme ve Değiştirme)

Hasta; tabi olduğu mevzuatın öngördüğü usül ve şartlara uyulmak kaydı ile, sağlık kurum ve kuruluşunu seçme ve seçtiği sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmetinden faydalanma hakkına sahiptir. (Madde 8)

Mevzuat ile belirlenmiş usüllere uyulmak şartı ile hastanın, kendisine sağlık hizmeti verecek olan personeli serbestçe seçme, tedavisi ile ilgilenen tabibi değiştirme ve başka tabiplerin konsültasyonunu istemek hakkı vardır. (Madde 9)

Tıbbi Gereklere Uygun Teşhis, Tedavi ve Bakım

Hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahiptir. (Madde 11)

Tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamaz.

Sağlık Durumu İle İlgili Bilgi Alma Hakkı

Hastaya;

  • Hastalığın muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği,
  • Tıbbi müdahalenin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile tahmini süresi,
  • Diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri,
  • Muhtemel komplikasyonları,
  • Reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri,
  • Kullanılacak ilaçların önemli özellikleri,
  • Sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri,
  • Gerektiğinde aynı konuda tıbbî yardıma nasıl ulaşabileceği,

hususlarında bilgi verilir. (Madde 15)

Mahremiyete Saygı Gösterilmesi

Hastanın, mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır. Hasta mahremiyetinin korunmasını açıkça talep de edebilir. Her türlü tıbbi müdahale, hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle icra edilir.

Mahremiyete saygı gösterilmesi ve bunu istemek hakkı;

  • Hastanın, sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin gizlilik içerisinde yürütülmesini,
  • Muayenenin, teşhisin, tedavinin ve hasta ile doğrudan teması gerektiren diğer işlemlerin makul bir gizlilik ortamında gerçekleştirilmesini,
  • Tıbben sakınca olmayan hallerde yanında bir yakınının bulunmasına izin verilmesini,
  • Tedavisi ile doğrudan ilgili olmayan kimselerin, tıbbi müdahale sırasında bulunmamasını,
  • Hastalığın mahiyeti gerektirmedikçe hastanın şahsi ve ailevi hayatına  müdahale edilmemesini,
  • Sağlık harcamalarının kaynağının gizli tutulmasını, kapsar.

Ölüm olayı, mahremiyetin bozulması hakkını vermez. (Madde 21)

Rıza Olmaksızın Tıbbi Ameliyeye Tabi Tutulmama

Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz.

Bir suç işlediği veya buna iştirak ettiği şüphesi altında bulunan kişinin işlediği suçun muhtemel delillerinin, kendisinin veya mağdurun vücudunda olduğu düşünülen hallerde; bu delillerin ortaya çıkarılması için sanığın veya mağdurun tıbbi ameliyeye tabi tutulması, hakimin kararına bağlıdır.

Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bu ameliye, cumhuriyet savcısının talebi üzerine yapılabilir. (Madde 22)

Tedaviyi Reddetme ve Durdurma

Kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. Bu halde, tedavinin uygulanmamasından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine veyahut yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerekir.

Bu hakkın kullanılması, hastanın sağlık kuruluşuna tekrar müracaatında hasta aleyhine kullanılamaz. (Madde 25)

Müracaat, Şikayet ve Dava Hakkı

Hastanın ve hasta ile ilgili bulunanların, hasta haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türlü müracaat, şikayet ve dava hakları vardır.

Other works that may be of interest to you;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079