Tag Archives: hukuk

Tekerrür Ne Demek?

Tekerrür Ne Demek?

Tekerrür Ne Demek? | Av. Dilek Yavuz Uysal

Tekerrür Ne Demek?

Tekerrür, kelime anlamı olarak “tekrarlama” anlamına gelmektedir. 

Daha önceden işlemiş olduğu bir suçtan dolayı kesin bir hükümle mahkûm olmuş bir kimsenin, bu mahkûmiyetin kesinleş­mesinden sonra kanunda öngörülen süre geçmeden yeni bir suçu işle­mesi halidir. Burada ikinci suçu işleyen şahsa mükerrir denir.

Kişilerin ilk kez suç işledikten sonra, iki veya daha fazla suç işle­melerinin birçok sebepleri bulunmaktadır. Bu sebepler özel ve genel olarak ikiye ayrılabilir. Suçluluğun sebeplerinden olan sefalet, serseri­lik vb. gibi durumlar aynı zamanda tekerrürün genel sebeplerini oluş­tururlar. Bunların yanında, cezaevlerinin durumu, suçluların tam ola­rak ıslah edilememeleri, cezaevinden çıkan kişilerin sosyal hayata ka­rışmakta zorluk çekmeleri, cezaevinden sonra mahkûmlara psikoloji, sosyal ve ekonomik yardımların yapılamaması gibi nedenler ise, te­kerrürün özel sebepleri arasında sayılabilir.

Tekerrürün Koşulları

  • Tekerrürün ilk koşulu suçun işlenmesinden önce kesinleşmiş bir ceza mahkumiyeti olmasıdır. 

Dolayısıyla, suç işlenmeden önce kesinleşmiş bir hapis cezası veya adli para cezasının bulunması gerekir. İşlenen suçun cezasının infaz edilmiş olmasının önemi bulunmamaktadır.

  • Tekerrürün ikinci koşulu mahkumiyetin kesinleşmesinden sonra, tekerrür süreleri içerisinde bir suç işlenmesidir. 

Tekerrür süresi beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıldır. İşlenen suçun bahsettiğimiz süreler içerisinde işlenmesi gerekir.

  • Üçüncü koşul ise tekerrür yasağının bulunmamasıdır. 

Bu bakımdan taksirle işlenen suçlar ile kasten işlenen suçlar arasında, sırf askeri suçlarla diğer suçlar arasında ve istisnalar dışında yabancı ülkede verilen hükümlerde tekerrür hükümleri uygulanmaz (TCK 58/3). Ayrıca suçu işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış olanlar bakımından tekerrür hükümleri uygulanmaz (TCK 58/5).

Tekerrünün Sonuçları

Tekerrürün ilk sonucu tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezasıyla adli para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunmasıdır. İkinci sonucu ise tekerrür halinde sanığa tekerrürlere özgü infaz rejimi uygulanır. Bu durumda ise tekerrür halinde, işlenen suçtan dolayı mahkûm olan kimsenin koşullu salıverilme süresi, ilk defa suç işleyenlere göre daha uzundur. Üçüncü sonucu ise tekerrür halinde cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması zorunludur. Bu denetimli serbestlik süresi, cezanın infazından sonra başlamak üzere 1 yıldan az olamaz. Duruma göre bu sürenin 5 yıla kadar uzatılması da söz konusu olabilir. Eğer belirtilen hükümlere uyulmazsa, bu kez de 3 aya kadar zorlama hapsi tatbik edilebilir. Hâkim kararında sanığın mükerrir olduğunu ve sanık hakkında denetimli serbestlik uygulanacağını belirtmek zorundadır.   

İlk suçu kesinleşmiş olan biri için suçta tekerrür hükümlerinin uygulanması için mükerrirlere özgü infaz rejimi bulunur. Bunun en büyük özelliği şartla salıverilme koşullarında kendisini gösterir. Bu kapsamda hükümlünün toplam cezasının 2/3’ünü değil, 3/4’ünü ceza infaz kurumunda geçirmesi gerekir. Ancak ikinci kez tekerrür hükümleri uygulanmış ise koşullu salıverme düzenlemesinden yararlanmak mümkün olmaz.

Özetlemek gerekirse, tekerrürün sonuçlarından ilki hapis cezasıyla adli para cezasının seçimlik olması durumunda hapis cezasının seçilmesi zorunluluğudur. İkinci sonucu ise mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasıdır. Üçüncü sonucu ise, hükümlü hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanması olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Tekerrüre Esas Olmayan Mahkûmiyetler

765 sayılı TCK’nın 87. maddesinde tekerrüre esas olmayan mah­kûmiyetler sayılmıştır. Bu maddeye karşılık olarak 5237 sayılı TCK’nın 58/4. maddesi düzenlemesi yapılmıştır. Bu maddede sayılanlar sınırlı sayıdadır, genişletilmesi olanağı bulunmamaktadır. 

– Kabahatler: Kabahatler Kanunu’nda tekerrür hü­kümlerine yer verilmemiştir. O halde kabahatler, hem kendi araların­da tekerrüre esas teşkil etmezler, hem de TCK’da düzenlenen suç ile tekerrüre esas olmazlar. Daha açık bir deyişle, sanığın işlediği eylem kabahat ise veya daha sonradan kabahate dönüştürülmüş ise, tekerrü­re esas olmayacaktır. Örneğin saldırgan sarhoşluk önceden 765 sayılı TCK’da düzenlenmiş bir suç idi. Şimdi kabahat olarak düzenlenmiştir, bu nedenle yeni düzenlemede kabahat olduğundan tekerrür hüküm­lerinin uygulanması söz konusu olmayacaktır. 765 sayılı TCK döne­minde kabahat olarak düzenlenen bir eylemin, YTCK döneminde suç olarak düzenlenmesi durumunda, anılan mahkûmiyetin de tekerrüre esas alınamayacağını söylemek mümkündür.

– Yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas alınamaz: Bu sistemin esası yabancı mahkeme kararına tekerrür bakımından etki tanınmasının mülkilik ilkesine aykırı olup, bu etki­yi tanıyan ülkenin egemenlik haklarını zedeleyeceği düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Ancak uluslararası yükümlülükler nedeniyle bi­lişim çağıyla birlikte bu ilkenin katı olarak uygulanması hususu kaldırılmış; bu akım doğrultusunda 5237 sayılı Kanun’la bu kuralın istisna­ları da genişletilmiştir. 

Yabancı ülke mahkemesinin verdiği ka­rarın, tekerrüre esas olmayacağı kuralının istisnalarını sayarsak;

  • Kasten öldürme suçları,
  • Kasten yaralama suçları,
  • Yağma suçları,
  • Dolandırıcılık suçları,
  • Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçları,
  • Parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları

Buna göre, yabancı bir ülkede işlenen yukarıda sayılan suçlar, Türkiye’de tekerrüre esas alınabilecektir. Bu suçlara teşebbüs edilme­si halinde veya bu suçların nitelikli hallerinin işlenmesi durumunda da, Türk mahkemelerince tekerrüre esas alınacaklardır.

Bazı durumlarda ise Türk Ceza Kanunu verilen mahkumiyet kararlarını tekerrüre esas almaz. Şöyle ki;

  • Kabahatler
  • Yabancı mahkemelerde verilen hükümler: Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçları, parada ve kıymetli evrakta sahtecilik hariç işlenen suçlar tekerrüre esas alınmayacaktır.
  • Kasıtlı suçlar kasıtlı suçlara, taksirli suçlar taksirli suçlara tekerrür yönünden esas olabilir: Deyim yerindeyse önceki suç kasıtlı bir suçsa sonraki suçta kasıtlı bir suç olmalı, önceki suç taksirli bir suçsa sonraki suç da taksirli bir suç olmalıdır.
  • Türk Ceza Kanunu’ nun tekerrürü esas alan kanun hükmü uyarınca fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olan kimselerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.
  • Sırf askeri suçlarla askeri olmayan suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz.

Yukarıda değinilen tekerrür çeşidi genel anlamıyla tekerrürdür. Ancak bir suçu ikinci kezden daha fazla işleme durumu olduğunda farklı bir tekerrür durumundan bahsedilmektedir. Şöyle ki; sanık hakkında ikinci suçu işledikten sonra tekerrür hükümleri uygulandıktan sonra ve bu tekerrür hükümleri uygulandıktan sonra kişi yeniden bir suç işlerse bu duruma “ikinci tekerrür” adı verilmektedir. Bu suç ikinci suçun infazından itibaren tekerrür süresi içinde işlenmelidir. Bu durumda artık hükümlü hakkında koşullu salıverme hükümleri uygulanamayacaktır.

Konuya ilişkin uzman ekibimizden danışmanlık almak için tarafımız ile Contact page.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Seri Muhakeme Usulü

Seri Muhakeme Nedir? 

Kamuoyunda birinci yargı reform paketi olarak bilinen 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 24.10.2019 tarihli 30928 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Seri Muhakeme Usulü 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 250. maddesinde düzenleme alanı bulmuştur.

Seri Muhakeme Usulü Nasıl Uygulanır? 

Seri Muhakeme Usulü, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının kamu davasının ertelenmesine karar vermediği hallerde, şüphelinin müdafi huzurunda açık rızasının alınması koşuluyla, savcılık makamının uygulanacak yaptırımı belirleyip yarı oranında indirip yapması ve mahkeme tarafından denetlenip hüküm kurulması suretiyle kanunda belirtilen bazı suçlarla sınırlı olarak uygulanmak üzere ihdas edilmiş bir alternatif çözüm yöntemidir. Seri muhakeme belli başlı suçlar için düzenlenmiştir. Seri muhakeme usulü özetle; kişi hakkında bir yargılama yapılarak uzun dava süreçlerinin yerine, Cumhuriyet savcısı , Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle yaptırımı belirler (CMK m.250/ 4). 

Bu suretle belirlenen hapis cezası Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması hâlinde Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya 51 inci maddesine göre ertelenebilir (CMK m.250/5). 

Belirlenen yaptırımlar hakkında, Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması halinde CMK’nın 231. Maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) da uygulanabilir (CMK m.250/6).

Seri muhakeme usulünü kabul eden kişi hakkında bu yarı oranındaki ceza verilirken, kişi teklif edilen ceza oranını kabul etmezse hakim karşısında yargılaması yapılır ve yarı oranda indirimden yararlanamaz. 

Ceza yargılamasının soruşturma aşamasını yürüten Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında yeterli şüphe oluşturacak delil elde etmesi ve kamu davasının açılmasını ertelememesi halinde iddianame düzenleyerek kamu davasını açmaktadır. Ancak seri muhakeme usulü sayesinde iddianame düzenlenmeden ve kovuşturma aşamasına geçilmeden hüküm kurulabilmektedir.

Örnekle anlatacak olursak, alkollu araç kullanma suçu sebebiyle seri muhakeme usulü için çağrılan bir kişiye hakim tarafından yapılacak yargılama neticesinde verilecek cezada yalnızca 1/8 oranında indirim uygulanabilecekken, savcı seri muhakeme usulünde uygun gördüğü ceza miktarını takdiren yarı oranında indirir. Bu hali ile seri muhakeme usulünün şüpheliler için avantajlı olduğunu söylemek mümkündür. 

Hangi Suçlar Seri Muhakeme Usulüne Tabidir?

(Detaylı Bilgi İçin Seri Muhakemeye Tabi Suçlar)

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 250. maddesinin birinci fıkrasında seri muhakeme usulünün uygulanacağı suçlar sayılmıştır:

  • Hakkı olmayan yere tecavüz (TCK madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra),
  • Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (TCK madde 170),
  • Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (TCK madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra),
  • Gürültüye neden olma (TCK madde 183),
  • Parada sahtecilik (TCK madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra),
  • Mühür bozma (TCK madde 203),
  • Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (TCK madde 206),
  • Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama (TCK madde 228, birinci fıkra),
  • Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (TCK madde 268),
  • 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar.
  • 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç.
  • 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen suç.
  • 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suç.

Seri Muhakeme Usulünün Şartları Nelerdir?

  • Suç, önödeme ve uzlaştırma kapsamında olmamalıdır.
  • Kanunda açıkça sayılan suçlardan birine yönelik yürütülen bir soruşturma olmalıdır.
  • Kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmiş olmalıdır.
  • Cumhuriyet savcısı, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı vermemiş olmalıdır.
  • Şüphelinin aydınlatılması ve müdafi huzurunda özgür iradesi ile usulün uygulanmasını kabul etmesi gereklidir.
  • Şüphelinin yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik halinin olmaması gereklidir.

Uygulanacak seri muhakeme usulünde şüphelinin yanında müdafinin de bulunması kanuni zorunluluktur. Bu sebeple davet tutanağını alarak savcının yanına giden şüphelinin avukatı yoksa bulunduğu şehirdeki barodan bir avukat tayin edilir.

Seri Muhakeme Usulü Kabul Edilmezse Ne Olur?

Şüpheli seri muhakeme usulünü kabul etmediği takdirde, normal soruşturma ve kovuşturma usulleri uygulanacaktır. Seri muhakeme usulü uygulanacak suçlar “mağdursuz” suçlar olarak düzenlendiğinden, bu suçlarda uzlaşma hükümleri uygulanmaz. 

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Gayrimenkul Satın Alarak Türk Vatandaşlığı Kazanma

Gayrimenkül Türk Vatandaşlığı | Vatandaşıl Hukuku | İzmir Hukuk Bürosu

11.04.2013 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 31.maddesi gereği Türkiye’de gayrimenkulü bulunan yabancılar 1 yıllık kısa süreli ikamet izni alabilmektedirler. Gayrimenkul satılmadığı sürece 1 yıllık kısa süreli ikamet izni her yıl yenilenecektir. Kanunun 42.maddesi gereği Türkiye’de kesintisiz 8 yıl ikamet izni ile kalan yabancılara süresiz ikamet izni verilecektir.

Yabancı uyruklu gerçek kişilere 250.000 ABD doları ve üzeri değerinde gayrimenkul satın almaları durumunda istisnai prosedürlerle Türk vatandaşlığı kazanma hakkı verilmektedir. Bu amaçla yabancıların; 250.000 ABD doları değerinde gayrimenkul satın almaları gerekir. Yabancılar  vatandaşlık alma başvurusunda gayrimenkulü bu amaçla satın aldığını belirtmelidir. Bu amaç aynı şekilde satın alma işlemi yapılırken tapuda da belirtilir. İlaveten söz konusu taşınmazın satın alınması ile birlikte üç yıl boyunca satılmaması da aranan diğer şartlardan biridir yani gayrimenkulü satın alan yabancı vatandaşlığı kazanmak amacıyla bu satın alma işlemini yaptığını ve üç yıl boyunca satmayacağını beyan etmelidir. 

Tapu prosedürleri tamamlandığında, yabancı kişi, Gayrimenkul sahibi uygunluk belgesi adı verilen belgeyi oturma izni istediği yer idaresine vererek başvuru yapabilir. Bu başvuru da sadece ikamet hakkı veya vatandaşlık talep edilebilir. 

Türkiye’de Gayrimenkul Satın Almak İsteyenlerin Dikkat Etmeleri Gereken Hususlar

  • Türkiye’de gayrimenkul alım-satım işlemleri Tapu Sicil Müdürlüğünde yapılmaktadır. Tapu Sicil Müdürlüğünde yapılmayan gayrimenkul alım-satım işlemleri hukuken geçersizdir. Bu nedenle gayrimenkul satın alacak yabancıların satış bedelini tapu sicil müdürlüğünde tapu kütüğüne imza atarken ödemelerini tavsiye ediyoruz. Gayrimenkul satın almak için alıcı %2, satıcı %2 olmak üzere toplam %4 oranında harç ödenecektir. Bu oranlar gayrimenkulün satış bedeli üzerinden hesaplanmaktadır.
  • Satın alınacak gayrimenkulün tapusu hemen alınamıyor ise veya projeden gayrimenkul alınacak ise mutlaka noterden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmasını öneriyoruz. Noterde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ilerde gayrimenkul tapusu verilmediğinde alıcıya mahkemeye başvurup gayrimenkulün kendi adına geçirilmesi hakkını verecektir. Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi noterde yapıldıktan sonra Tapu Sicil Müdürlüğüne götürülerek tapuya şerh ettirilmelidir. Bu şekilde sözleşme tapuya şerh edildiği taktirde artık satıcı yabancı müşterisine sattığı gayrimenkulü herhangi bir 3.şahsa satamaz. Sattığı taktirde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini tapuya ilk şerh ettiren kişi mahkemeye başvurarak gayrimenkulün kendi adına tescilini isteyebilecektir. Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi noterde düzenlenmek zorunda olup, bu durumda noterler tarafından satış bedeli üzerinden binde 5,4 oranında harç alınmaktadır.
  • Satın alınacak gayrimenkulün tapusu hemen alınamıyor ise veya noterden düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılamıyor ise alıcı ve satıcı arasında mutlaka yazılı bir sözleşme yapılmalıdır. Sözleşmede satın alınacak gayrimenkulün bilgilerinin eksiksiz olarak yazılması, satış bedeli, ödeme şartları vs hususlar bulunmalıdır. Taraflar arasında yapılan bu sözleşme noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile aynı sonuçları doğurmayacaktır. Bu nedenle noterde yapılan satış vaadi sözleşmesinde ısrarcı olmanızı tavsiye ediyoruz. Bu sözleşmeler tapuya şerh ettirilemeyeceği gibi gayrimenkul size verilmediğinde mahkemeye başvurup gayrimenkulün size verilmesini isteyemezsiniz. Sadece ve sadece verdiğiniz paranın geri iadesini isteme hakkına sahip olursunuz.
  • Herhangi bir ödeme yapmadan önce alınacak gayrimenkulün tapu kaydını incelemenizi, üzerinde haciz, ipotek veya sınırlı ayni haklar olup olmadığını öğrenilmelidir.  Bunun dışında gayrimenkulün geçerli imar durumunun ne olduğunu, askeri veya güvenlik bölgelerinde kalıp kalmadığı araştırılmalıdır. Zira yabancıların askeri veya güvenlik bölgelerinde kalan arazilerden satın alma işlemi kanunen yasaktır. 

Uzman ekibimizden hukuki danışmanlık almak için tarafımız ile Contact page.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Gürültülü Komşuya Karşı Ne Yapılabilir?

Gürültü Komşu

Gürültü Komşu | Komşuluk Hukuku | Av. Dilek Yavuz Uysal

Gürültülü Komşuya Karşı Ne Yapılabilir?

Kat Mülkiyeti Kanunu– KMK’nın 18. maddesine göre ister kiracı, ister ev sahibi olsun, komşular “birbirlerini rahatsız etmemek, doğruluk kaidelerine uymak, haklarını çiğnememek, yönetim planına uymakla” yükümlüdürler. Kat malikleri tadilat ve tefrişat nedeniyle komşularını rahatsız edebilir. Bu rahatsızlık zaman zaman yüksek sesli çalışma seklinde ortaya çıkabileceği gibi, zaman zaman da günün erken saatlerinde başlayan tadilatlar olarak karşımıza çıkabilmektedir. Peki bu durumda ne yapabiliriz?

  1. Kat mülkiyetini tesis eden yönetim planında mutlaka gürültü ve tadilata ilişkin kurallar ve sınırlamalar bulunur.  ( örneğin yüksek sesli müzik dinlenemez, balkondan halı çırpılamaz gibi) Herhangi bir adım atmadan önce yönetim planını inceleyerek, aykırı davranış olup olmadığını tespit etmeniz mümkündür. Aykırı davranış söz konusu ise, aykırılığın giderilmesi talebinizi ve şartları varsa manevi tazminat talebinizi mahkemeye yöneltebilirsiniz.
  2. Rahatsızlığı veren kişi kiracı ise mal sahibini bilgilendirerek kiracının aykırı davranışa son vermesi hususunda uyarılmasını talep edebilirsiniz.
  3. Kabahatler kanunu kapsamında kolluk ya da zabıtaya şikayette bulunarak gürültü yapan kişinin idari para cezası ile cezalandırılmasını sağlayabilirsiniz. 
  4. Tadilat sırasında balkonu daireye katma, odaları birleştirme vb. gibi belediye tarafından onaylı binanın imar planına ve mimari projeye aykırılık oluşturduğunu tespit ettiyseniz belediyeye şikayette bulunarak aykırı yapının kaldırılması sürecini başlatabilir; imar kirliliğine neden olma sebebi ile suç duyurusunda bulunabilirsiniz. 
  5. Yine tadilatlar esnasında iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine aykırı, insan hayatını tehlikeye sokan bir durumu tespit ederseniz T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İl Müdürlüğüne şikayet edebilirsiniz. 
  6. Tadilat komşu tarafından, doğrudan işçi çalıştırmak suretiyle yapılıyorsa ve SGK da geçici işyeri dosyası açılmadıysa; konunun incelenmesi için Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne şikayet edebilirsiniz. 
  7. Komşu, idari para cezasına rağmen aynı şekilde davranırsa son çare mahkemeye gitmektir. Bulunduğunuz yer sulh hukuk mahkemesine başvurarak komşunuzun gürültü yapmasını yasaklatabilirsiniz. Mahkeme, desibel ölçümü de yaptırarak bu konuda tedbir kararı verebilir. Komşunuz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın belirlediği değerlerin üzerinde gürültü yapıyorsa tedbir kararı vererek gürültü yapması yasaklanır.
  8. Tedbir kararına rağmen komşunuzun verdiği rahatsızlık sürerse, savcılığa başvurulabilir. TCK’nın 123. maddesindeki, “huzur ve sukûnu bozmak suçu” işlendiği iddiasıyla şikâyetçi olabilirsiniz. Bu suçun cezası üç aydan 1 yıla kadar hapistir. Delil durumuna göre dava açılıp komşunuz ceza alabilir.
  9. Kanunda son çare olarak taşınmazın satın alınmasına yönelik düzenleme vardır. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun “kat mülkiyetinin devri mecburiyeti” başlıklı 25. maddesine göre şikâyetçi olunan bir komşu, diğerlerini rahatsız ediyor, haklarını ihlal ediyor ve bu davranışlar da “çekilmez bir hal alıyor” ise şikâyetçi olan kat malikleri, o malikin mülkiyet haklarının kendilerine devredilmesini hâkimden isteyebilirler. Özetle, tüm komşular birleşerek “apartman yaşantısını çekilmez kılan” o komşunun dairesini mahkeme yolu ile satın alabilir.

Sürekli olarak ses yaparak diğer komşuları rahatsız eden kişiye veya tadilat sebebiyle rahatsızlık veren kişiye karşı polis, savcılığa suç duyurusu, mahkemeden tedbir talep etmek, yöneticiye veya ev sahibine bildirmek şeklinde başvurabileceğimiz yollar tercihe bağlı olup herhangi bir sıralamaya tabi değildir. Örneğin gürültü yapan bir komşunuzu ilk olarak yöneticinize bildirebileceğiniz gibi direkt Türk Ceza Kanununun ilgili maddeleri gereğince savcılığa da bildirebilirsiniz. 

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Kira ve Taşınmaz Hukukuna İlişkin Diğer Yazılarımız İçin;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Vasi Ne Demek? Vesayet Hakkında Tüm Merak Edilenler

Vasi Ne Demek? | Hukuk Sözlüğü | İzmir Hukuk Bürosu | İzmir Avukat

18 Yaşını doldurmamış kişilere kanunen “Reşit olmayan küçükler” denilmektedir.  Bu kişilere ya da bazı durumlarda ergin olan kişiler için atanan yasal temsilcilere vasi adı verilmektedir. Bir başka anlatımla, kanuni hakların kısıtlanması için tüm şartları taşıyan kişilere vasi atanır. Hak ehliyeti ve fiil ehliyetine sahip olmayan kişilere vasi atanarak hukuki işlemleri yapma imkanı olarak da tanımlanabilir. Hak ehliyeti ve fiil ehliyeti ile bunların kısıtlanma durumlarına ilişkin yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen vesayet, kişinin kendisi tarafından da mahkemeden talep edilebilir.

VESAYET ŞARTLARI

Türk Medeni Kanunu tarafından belirtilen şartlar arasında bazı durumlar vasi atanması için gereklidir. Özellikle vasi atanması adına ergin ya da çocuk olmasına ilişkin bazı şartlar da yer almaktadır. Boşanma sonrasında velayetin anne ve babadan kaldırılması sonucu vasi tüm çocuklara ve doğacak çocuklara atanabilir.

Şartlar;

  • Yaşın küçük olması
  • Kısıtlılık 
  • Hürriyeti bağlayıcı ceza
  • Kişinin talebidir. 

Küçüklerin Vesayet Altına Alınması

Küçükler 18 yaş altı olan çocukları ifade eden bir tanımdır. Küçüğün anne ve babası tarafından korunmadığının tespiti, velayetin ağır olarak ihlal edilmesi çocuğun vesayet altına alınmasını gerektirir. Anne ve babanın çocuğun yanında bulunmaması, çocukların korunmasının mümkün olmadığı durumlarda çocukların kişilik ve maddi haklarını korumaya yönelik vasi atanır. Aynı zamanda devlet yetkilileri tarafından vesayet altına alınması gereken bir durumla karşılaşılması halinde idari makamlara, mahkemelere ve görevli vesayet makamlarına bildirerek çocuğun vesayet altına alınmasını sağlayabilir.

Kısıtlılık Sebebi İle Vesayet

Kısıtlılık halleri; akıl hastalığı, korunmaya muhtaç, toplumu tehlikeye sokan davranışlar gibi durumlardır. Akıl hastalığı ya da zayıflığı nedeni ile şahsi işlerini yapamayan, bakımında yardım gerektiren, toplumsal güvenliği tehdit eden davranışlarda bulunan kişiler vesayet altına alınmalıdır. Bunun yanı sıra madde bağımlılığı, kötü yaşam, malvarlığını doğru kullanamama, savurganlık, alkol bağımlılığı, ailesini maddi manevi sıkıntıya düşürme gibi durumlarda vesayet altına alınır.

Vesayet Altına Alma İşlemleri

Vesayet altına alınması için öncelikle ilgili dinlenir, bilirkişi raporu alınır. Kişinin alkol ya da uyuşturucu bağımlığı gibi durumlarda kişi dinlenmek zorundadır. Akıl sağlığı zayıf olan ya da akıl hastalığı bulunan kişi için resmi sağlık raporu zorunludur. Kurul raporuna göre hâkim tarafından karar verilir. Diğer aşama ilan aşamasıdır. Kısıtlama kararı kesinleştikten sonra, kısıtlının ikamet adresi, nüfusa kayıtlı olduğu yere ilan yapılır. İyi niyetli üçüncü kişiler ilandan önce olumsuz durumlardan etkilenmez.

Yetkili ve Görevli Mahkeme

Vesayet davasında yetkili mahkemeleri, küçüğün ya da kısıtlının ikamet ettiği yer mahkemesidir. Görevli mahkeme ise Sulh Hukuk Mahkemesi olarak belirtilmiştir. Vesayet altına alınan kişilerin adres değişikliği vesayet makamından izin alınmadığı sürece değiştirilemez. Yerleşim yeri değişikliğinde ise yetki yeniden farklı vesayet dairesine geçiş olur. Kısıtlanan kişinin yeni yerleşim yerinde yeniden ilan olunmalıdır.

Vesayet Makamına Şikâyet ve İtiraz 

Vasinin olumsuz yöndeki fiillerine karşın, vesayet altında olan kişi tarafından şikâyette bulunulabilir. Örneğin vasi atanan kişi aleyhine işlemlerde bulunuyor veya vasi atanan kişinin hukuki çıkarlarına yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiyorsa vasiliğin kaldırılması için dava açmak mümkündür. Vesayet makamından gelen kararlara da itiraz edilebilir. Kararın kişilere tebliğinden 10 gün içerisinde itiraz hakkı bulunmaktadır.

Vesayet Makamında İzne Tabii Hususlar

Vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesi olarak belirlenmiştir. Bazı işlemler için kısıtlanmasına karar verilen kişi için vasi atanmış olsa da, kısıtlanan kişinin hukuken korunabilmesi için yapılacak işlemlerde mahkemeden izin almak zorunludur.

Bu durumlar;

  • Taşınmaz alım satımı
  • Yönetim, işletme giderleri haricinde bulunan taşınır, hak, değer alımı, satımı, devir ve rehin işlemleri
  • Olağan yönetim harici yapı işleri
  • Ödünç verme ya da alma
  • Kambiyo taahhüdü
  • 1 yıl ya da daha uzun süreçte ürün, 3 yıl daha fazla süreç için kira sözleşmesi yapılması
  • Sanat ya da meslek ile ilgilenmesi
  • Dava açma, sulh, tahkim, konkordato
  • Mal rejimi sözleşmesi, miras paylaşımı, miras payının devri
  • Borç ödemeden aciz beyanları
  • Çıraklık sözleşmesi
  • Hayat sigortası
  • Eğitim, bakım, sağlık kurumuna yerleşme işlemleri
  • Yerleşim yeri değişikliği

Tüm bu işlemler Sulh Hukuk Mahkemesi vesayet makamı tarafından alınacak izin ile yapılabilir. Görüldüğü üzere vesayet altına alınan kişilerin bu anlamda, başkası tarafından maddi manevi istismar edilmesinin önüne geçilmektedir.

Konuya ilişkin danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Nihai Karar Ne Demek?

Nihai Karar Ne Demek? | Hukuk Sözlüğü | İzmir Hukuk Bürosu | İzmir Avukat

1. isim Herhangi bir konuda alınan son karar.

2. isim, hukuk Yargılama sonunda verilen karar.

Nihai karar, hukuk yargılama süreçlerinde sıklıkla karşılaşabilecek olduğunuz ifadelerden olup; mahkeme tarafından iddia ve savunmaların dinlenmiş olduğu, gerekli incelemelerin tamamlandığı ve akabinde karar verilmiş olduğunu ifade edilmektedir. Hüküm olarak da ifade edilmesi mümkündür. Bu kapsamda yerel mahkeme kararları örnek gösterilebilir.

Yasal Mevzuat

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu

MADDE 294- (1) Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür.

Mahkeme Kararları

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi E. 2014/22690 K. 2016/1147

“Hüküm, iş mahkemesinden verilmiştir. 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesine göre, iş mahkemelerinde şifahi yargılama usulü uygulanır. 8. maddesine göre, iş mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyizinin yapılması gerekir ise de…”

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/15673 E.,  2017/7515 K.

Hüküm, HMK’nun 294. maddesinin 1. fıkrasında da tanımlandığı gibi yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karardır. Diğer bir deyişle davayı esastan çözen, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren bir karardır. Hükmün anlamı, verilmesi ve tefhimi, kapsamı, yazılması, imza edilmesi, korunması ve ilamın alınması 6100 sayılı HMK’nun 294 – 302. maddelerinde düzenlenmiştir. Yargılamaya son veren ve hakimin davadan elini çekmesi sonucunu doğuran kararları nihai karar olup, hakim davadan elini çeker ve verdiği karardan dönemez, onu değiştiremez. Nihai kararlar kanun yoluna götürülebilir, kanun yoluna götürülüp üst mahkemece bozulmadıkça hakimin, nihai kararla sonuçlandırmış olduğu davaya tekrar bakması mümkün değildir.

Nihai Karar ve Kesin Karar

Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta da kesin karar kavramı ile karıştırılmaması gerektiğidir. Nihai karar akabinde, kanunen bir engel bulunmaması durumunda taraflar olağan kanun yollarına başvuruda bulunulabilir (örneğin istinaf kanun yolu veya temyiz başvurusu). Fakat kesin karar akabinde olağan kanun yollarına başvuruda bulunulması mümkün değildir.

Hukuki danışmanlık için uzman ekibimiz ile Contact page.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Layihalar Teatisi Nedir?

Layihalar Teatisi Nedir? | Hukuki Bilgi | Hukuk Sözlüğü | Hukuk Bürosu | İzmir Avukat

Layihalar Teatisi Ne Demek?

layiha

(la:yiha, l ince okunur), Arapça lāyiḥa

1. isim, eskimiş Herhangi bir konuda bir görüş ve düşünceyi bildiren yazı:
      “Yazılacak raporlarım, layihalarım var gibi bahanelerle İstanbul’a bile inmezmiş.” – Abdülhak Şinasi Hisar

2. isim, eskimiş, hukuk Tasarı.


teati

isim, eskimiş, (tea:ti:), Arapça teʿāṭī

Karşılıklı alıp verme.

Karşılıklı dilekçe alıp verme aşaması olarak da ifade edebileceğimiz, uygulamada dilekçe teatisi olarak da ifade edilen layihalar teatisi, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu kapsamında davacı ve davalı taraflar arasındaki dilekçe süreçlerini ifade etmektedir. Bu süreç dava dilekçesi ile başlamakta, cevap dilekçesi arsından replik ve düplik dilekçelerinin de sunulması ile tamamlanmaktadır. Layihalar teatisinin tamamlanması ile ön inceleme süreci başlamaktadır.

İddia ve Savunmanın Genişletilmesi

Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 141 kapsamında iddia ve savunmaların layihalar teatisi kapsamında genişletilebileceği ifade edilmiştir. Dilekçelerin sunulması sürecinin tamamlanması ile birlikte iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı söz konusu olacaktır. Bu kurala istisna olarak layihalar teatisinin tamamlanması akabinde ıslah yolu ile veya karşı tarafından açık muvafakati ile de iddia ve savunmanın genişletilmesi mümkündür.

Madde 141- (1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır

Hukuk Muhakemeleri Kanunu

Davanın Temel Aşamaları

  • Davanın Açılması
  • Dilekçelerin Teatisi
  • Ön İnceleme
  • Tahkikat
  • Sözlü Yargılama
  • Hüküm
  • Kanun Yollarına Başvuru
  • Kesin Hüküm

Mahkeme Kararları

Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı E: 2014/13-856, K: 2016/523

“Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. buna göre, dilekçelerin teatisi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen davacı veya davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân bulunmamaktadır.”

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/16711 E.,  2019/1338 K.

Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir. Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir.

Hukuki uyuşmazlıklarınıza ilişkin uzman ekibimiz ile Contact page.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

2021 Yılı İstinaf & Temyiz Parasal Sınırı

2021 istinaf sınırı

İstinaf Sınırı | Temyiz Sınırı | 2021 Yılı İstinaf & Temyiz Parasal Sınırı | Hukuki Bilgi | İzmir Avukatlık | İzmir Hukuk Bürosu

İSTİNAFİSTİNAFİSTİNAFTEMYİZTEMYİZTEMYİZ
MahkemeYasal Dayanak & Süre01.01.2020 Tarihinden İtibaren01.01.2021 Tarihinden İtibarenYasal Dayanak & Süre01.01.2020 Tarihinden İtibaren01.01.2021 Tarihinden İtibaren
İcra Hukuk Mahkemeleriİcra İflas Kanunu Madde 363 / 10 Gün12.600 – TL’yi aşan uyuşmazlıklar için istinaf kanun yoluna gidilebilir.13.740 – TL’yi aşan uyuşmazlıklar için istinaf kanun yoluna gidilebilir.İcra İflas Kanunu Madde 364 / 2 Hafta72.070 – TL’yi aşan uyuşmazlıklar için temyiz kanun yoluna gidilebilir.78.360 – TL’yi aşan uyuşmazlıklar için temyiz kanun yoluna gidilebilir.
İş Mahkemeleri7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Madde 7 / 2 Hafta5.390 – TL’yi aşan uyuşmazlıklar için istinaf kanun yoluna gidilebilir.5.880 – TL’yi aşan uyuşmazlıklar için istinaf kanun yoluna gidilebilir.7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Madde 7 / 2 Hafta72.070 – TL’yi aşan uyuşmazlıklar için temyiz kanun yoluna gidilebilir.78.360 – TL’yi aşan uyuşmazlıklar için temyiz kanun yoluna gidilebilir.
Asliye Hukuk, Aile, Tüketici, Sulh Hukuk ve Kadastro Mahkemeleri6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 341 ve 345 / 2 Hafta5.390 – TL’yi aşan uyuşmazlıklar için istinaf kanun yoluna gidilebilir.5.880 – TL’yi aşan uyuşmazlıklar için istinaf kanun yoluna gidilebilir.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 361 ve 362 / 2 Hafta72.070 – TL’yi aşan uyuşmazlıklar için temyiz kanun yoluna gidilebilir.78.360 – TL’yi aşan uyuşmazlıklar için temyiz kanun yoluna gidilebilir.
İstinaf ve temyiz edilebilirlik sınırları ve süreleri hükmün verildiği tarihe göre değişmektedir.

2021 istinaf sınırı

Bazı özel durumlar ;

  • Tüketici Mahkemeleri, 01.2021 tarihi sonra ilçelerde 7.550 – TL’yi aşan, illerde ve Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde 11.330 TL’yi aşan uyuşmazlıklarda görevlidir. Konuya ilişkin bknz: Tüketici Hakeme Heyeti Başvuru
  • Senetle ispat sınırı 01.01.2021 tarihinden sonra 4.880 – TL olacaktır. Konuya ilişkin bknz: Senetle İspat
  • Temyizde duruşma sınırı 01.01.2020 tarihinden sonra 117.960 – TL olacaktır.
  • Manevi tazminat davalarında, verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf kanun yoluna başvuruda bulunulabilinir.

Mahkeme Kararları

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/14464 E.  ,  2018/10188 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :26.9.2004 tarih ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanuna paralel olarak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinde değişiklik yaparak istinaf ve temyiz ile ilgili hükümleri yeniden düzenleyen 18.3.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanun ile İcra İflas Kanunu’na eklenen geçici 7. maddeye göre, 5311 sayılı Kanun hükümleri Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında uygulanır. 
2.3.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanunun 25.maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 364/1.maddesine göre Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen ve miktar ve değeri Onbin Türk Lirası’nı geçen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Bu hükümde öngörülen kesinlik sınırı, 24.11.2016 tarih ve 6763 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile kırk bin Türk Lirası’na çıkarılmıştır. 
Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesinin 19/06/2018 karar tarihine göre uyuşmazlık konusu değerin, yukarıda belirtilen kesinlik sınırını geçmediği anlaşıldığından
, anılan Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz kabiliyeti yoktur. 
5311 sayılı Kanunla değişik İİK.nun 364/1-2. maddeleri ve 6100 sayılı HMK’nun 366.maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 352.maddesi uyarınca temyiz başvuru talebinin (REDDİNE), 18/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/14444 E. ,  2018/10189 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacılar tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
26.9.2004 tarih ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanuna paralel olarak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinde değişiklik yaparak istinaf ve temyiz ile ilgili hükümleri yeniden düzenleyen 18.3.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanun ile İcra İflas Kanunu’na eklenen geçici 7.maddeye göre, 5311 sayılı Kanun hükümleri Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında uygulanır. 
2.3.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanunun 25.maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 364/1.maddesine göre Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen ve miktar ve değeri Onbin Türk Lirası’nı geçen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Bu hükümde öngörülen kesinlik sınırı, 24.11.2016 tarih ve 6763 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile kırk bin Türk Lirası’na çıkarılmıştır. 
Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesinin 07/06/2018 karar tarihine göre uyuşmazlık konusu değerin, yukarıda belirtilen kesinlik sınırını geçmediği anlaşıldığından, anılan Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz kabiliyeti yoktur. 
5311 sayılı Kanunla değişik İİK.nun 364/1-2. maddeleri ve 6100 sayılı HMK’nun 366.maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 352.maddesi uyarınca temyiz başvuru talebinin (REDDİNE), 18/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Hak Ehliyeti Nedir?

Hak Ehliyeti Nedir? | Hak Ehliyeti Ne Demek? | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu | Efes Hukuk Bürosu

Hak Ehliyeti Nedir

Hak Ehliyeti: Medeni Kanun’da bir insanın sağ ve tam doğmak şartıyla hak ve borç sahibi olabilme iktidarı olarak tanımlanmaktadır. Nitekim Türk Medeni Kanunu m.8/1, “her insanın hak ehliyeti vardır.” hükmüne amirdir.

 İnsanlar tam ve sağ doğmak kaydıyla anne karnına düştüğü andan itibaren hak ehliyeti kazanır. Tam ve sağ doğmak olarak kanun koyucu bunu özellikle belirtmiş olduğu için henüz anne karnındaki ceninin hakları olmadığını söylemek mümkündür. Bu ayrım, sağlık hukukunda karşımıza çıkmaktadır. Örneğin annenin doğum esnasında doktor hatası ile bebeğini kaybetmesi durumunda sadece anne tarafından bir hak talebi söz konusu olur. Zira cenin tam ve sağ olarak henüz dünyaya gelmediği için hak ehliyeti dolayısı ile haklarını kullanma yetisi yoktur. Hak ehliyeti kanunen vazgeçilemeyen bir ehliyet türüdür. Kısaca anlam olarak, hukuki hakların kazanılmasını ifade eder.

Hak Ehliyeti Hangi Hallerde Sınırlanır?

Türk Medeni Kanunu’ndaki bazı hükümler bazı haklara sahip olabilmeyi, yaş, cinsiyet, evlilik, yabancılık, ayırt etme gücüne sahip olup olmama, akıl hastalığının olması, mahkumiyet gibi durumlar açısından sınırlandırmıştır.

Yaş bakımından yapılan sınırlamalara örnek olarak;

  • Evlenme ehliyetinin erkek ve kadın ayrımı yapılmaksızın 17 yaşını doldurmakla kazanılması (TMK m.124),
  • Vasiyetname yapma ehliyetinin 15 yaşını doldurmuş kişilere tanınması (TMK m.502),
  • Evlat edinme hakkına 30 yaşını tamamlamış kişilerin sahip olması (TMK m.307),
  • Vasi olmak için ergin olmanın gerekmesi (TMK m.413) verilebilir.

Cinsiyet bakımından yapılan sınırlamalara örnek olarak;

  • Kadının önceki evliliğinin herhangi bir sebeple sona ermesinden itibaren 300 gün geçmeden yeniden evlenmesi yasaklanmıştır. (TMK m.132)
  • Soybağının reddi sadece kocaya tanınmış bir hak olup, anaya böyle bir hak tanınmamıştır. (TMK m.286)

Hak Ehliyeti Sınırlamalarında Diğer Özel Durumlar

Evlilikte evlenen kadın, aksini talep etmedikçe kocasının soyadını almak zorundadır.

Yabancıların taşınmaz mülkiyeti kazanmaları özel bazı kayıt ve şartlara bağlıdır.

Ayırt etme gücü bulunmayanlar, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan yararlanamadıkları için bu haklara sahip olma ehliyeti kısıtlanmış bulunmaktadır.

Akıl hastaları, ayırt etme gücüne sahip olsalar dahi evlenmelerinde tıbbi sakınca bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporlarıyla da anlaşılmadıkça evlenemezler.

Bir cezaya mahkum olup da kamu hizmetinden yasaklanan mahkûm, resmi vasiyetname düzenlenmesinde tanıklık yapamaz.(TMK m.536/1)

Görüldüğü üzere hak ehliyetine, sağ olarak doğmuş olan her insanın sahip olmasına karşın hak ehliyeti bazı hallerde sınırlanabilmektedir.

Konuya ilişkin detaylı bilgi için tarafımız ile Contact page.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Ödeme Taahhütnamelerinde Şekil Şartları

Ödeme Taahhütnamelerinde Şekil Şartları

Ödeme Taahhütnamelerinde Şekil Şartları | İcra Hukuku | İcra Avukatı

Ödeme Taahütnamesi Nedir?

Ödeme taahhütnamesi, icra süreçlerinde 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK) m. 111 kapsamında hazırlanan bir taahhütnamedir. Ödeme taahhütnamesinin imzalanması ile birlikte icra takibi derhal durdurulur ve borçlu taahhütname kapsamında borcunu belli süreler zarfında ödemeyi taahhüt eder ve taahhütnamesine aykırılık halinde borçlunun tazyik hapsi ile karşılaşacağını kabul eder.

  • Asıl alacağın brüt asgarî ücretin üzerinde olması gerekir.
  • Yapılan hesaplamanın icranın hesabıyla aynı olması gerekir.
  • Alacak kalemlerinin tek tek yazılması gerekir. (Taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerekmektedir.)
  • Takip öncesi işlemiş faiz, takip tarihinden taahhüt tarihine kadar işleyen faiz, taahhüt tarihinden ödeme tarihine kadar işleyecek faizin ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerekir.
  • Makbuzsuz giderlerin hesaplamaya dahil edilmemesi gerekir.
  • Taahhüdün esas icra müdürlüğünden alınması gerekir.
  • Tebligat sadece borçlu vekiline değil, borçluya da yapılmalıdır.
  • Taahhüde uyulmaması durumunda hukukî ve cezaî neticelerinin ne olduğu açık ve net olarak belirtilmelidir.
  • Ödeme günlerinin iş günü olarak belirlenmesi gerekir.
  • Taahhüt alınabilmesi için icra takibinin kesinleşmesi şart. İcra takibi kesinleşmeden alınan ve ihtiyatî hacizde alınan taahhütler geçersizdir.
  • Taahhüdün alacaklı tarafından ilk ödeme tarihine kadar kabul edilmesi gerekir.

Yasal Mevzuat

İcra İflas Kanunu

Madde 111 – Borçlu alacaklının satış talebinden evvel borcunu muntazam taksitlerle ödemeği taahüt eder ve birinci taksiti de derhal verirse icra muamelesi durur. Şukadar ki borçlunun kafi miktar malı haczedilmiş bulunması ve her taksitin borcun dörtte biri miktarından aşağı olmaması ve nihayet aydan aya verilmesi ve müddetin üç aydan fazla olmaması şarttır. Borçlu ile alacaklının borcun taksitlendirilmesi için icra dairesinde yapacakları sözleşme veya sözleşmelerin devamı süresince 106 ve 150/e maddelerindeki süreler işlemez. Ancak bu sözleşme veya sözleşmelerin toplam süresinin on yılı aşması hâlinde, aştığı tarihten itibaren süreler kaldığı yerden işlemeye başlar. Taksitlerden biri zamanında verilmezse icra muamelesi ve süreler kaldığı yerden devam eder.

Madde 340 – 111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.

Mahkeme Kararları

Yargıtay 19. Ceza Dairesi E:2017/1481 K:2017/2585

Dosya kapsamına göre, 2004 sayılı Kanun’un 340. maddesi gereğince taahhüdü ihlal suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiğinden, 03/07/2014 tarihli ödeme taahhüdünde işlenen faiz 641,426,15 Türk lirası olarak belirtilmiş ise de, bu faizin hangi dönemleri kapsadığı, icra takibinin kesinleştiği tarihten taahhüt tarihine kadar işlemiş ve taahhüt tarihinden son ödeme tarihine kadar işleyecek faiz olup olmadığı konusunda herhangi bir açıklık olmadığı gibi, alacaklının son ödeme tarihine kadar işleyecek faizden feragat beyanının da yer almadığı ve bu nedenlerle işleyen ve işleyecek faiz miktarının taahhüt tutanağında ayrı ayrı gösterilmemesi nedeniyle belirsizlik bulunduğundan taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü…

Yargıtay 19.Ceza Dairesi 2016/ 9666 E. 2016 / 20446 K.

Borçlu ve alacaklı tarafından kararlaştırılan taksitle ödeme taahhüdünü ihtiva eden tutanağın hukuken geçerli olabilmesi için borçlunun, alacaklının ve icra müdürü veya yardımcısı ya da katibin imzası ile düzenlenme tarihini taşıması, ödenmesi taahhüt edilen borcun toplam miktarını açıkça göstermesi şarttır. İcra müdürlüğü yetkilisinin tutanağı imzalaması, İcra ve İflas Kanunu’nun 8. maddesi gereğince tutanağın aleniyeti ve ispat kuvvetinin gereğidir. İmza sözleşmenin değil, tutanağın geçerlilik şartıdır. İcra müdürü taahhütte taraf olmadığından taahhüdün içeriğine müdahale edemez. İcra müdürünün borçlu ve alacaklı tarafından kararlaştırılan ödeme taahhüdüne kamu alacağı olan “% 9,48 oranında taahhüt damga vergisinin tahsili ile” şerhini yazarak taahhütnameyi imzalaması ve bu şartın yerine getirilmemesi ödeme taahhütnamesini geçersiz hale getirmez. Bu itibarla, usulüne uygun olarak düzenlenmiş ödeme taahhüdünü ihlal eden sanık hakkındaki mahkemenin kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 14.07.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Konuya ilişkin uyuşmazlıklarınız kapsamında uzman ekibimiz ile Contact page.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079