Tag Archives: hukuk

Fotoğraf ve Telif Hukuku

Fotoğraf ve Telif Hukuku

Fotoğraf ve Telif Hukuku | İnternetteki Fotoğrafların Kullanılması | İzmir Marka Avukatı | Efes Hukuk Bürosu


 Bu çalışmamız kapsamında özellikle internet üzerinde yer alan fotoğrafların kullanımına ilişkin mevzuat ve mahkeme kararlarına yer vereceğiz. Öncelikle önemle uyarmak gerekir ki internet üzerinden elde ettiğiniz bir fotoğrafı kullanmak sureti ile Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu başta olmak üzere, Türk Ceza Kanunu ve Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında bir çok ihlal gerçekleştirebilir; idari ve cezai yaptırım ile karşılaşabilirsiniz. Bir başka deyişle arama motorları üzerinden veya 3. kişilerin internet siteleri üzerinden elde ettiğiniz fotoğraf ve görsel içerikler bu içeriklerin sahibinin onayı olmaksızın kullanılamaz. Yaygın uygulamanın aksine Google görseller üzerinden elde etmiş olduğunuz görsel içerikler dilediğiniz gibi kullanabilecek olduğunuz bir görsel veri tabanı değildir.

Yasal Mevzuat

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK)

FSEK kapsamında fotoğraflar içerdikleri unsurlara göre; “ilim ve edebiyat eserleri”(Md. 2/3) veya “güzel sanat eseri” (Md. 4/5) kabul edilebilir. Kişilerin portreleri ise Madde 86 kapsamında ayrıca düzenlenmiştir. FSEK kapsamında henüz alenileşmemiş bir eserden her ne şekil ve tarzda olursa olsun faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. (Madde 20). Ayrıca yine FSEK kapsamında esere ilişkin gerçekleştirilen haksız fiil neticesinde uygulanacak cezalar Madde 71 kapsamında düzenlenmiştir.

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK)

İnternet üzerinden elde etmiş olduğunuz fotoğrafın KVKK yönünden incelemesinde de diğer mevzuatlar ile paralel bir şekilde somut olayın unsurları gözetilerek bir inceleme yapılması gerekmektedir. Her halükarda kişisel verileri içeren aleni bir görsel içeriğin aleniyet amacı dışında işlenmesi durumunda KVKK Madde 18 kapsamında yüklü idari para cezası yaptırımları ile karşılaşılması mümkündür.

Türk Ceza Kanunu (TCK)

İnternet üzerinden elde edecek olduğunuz görsel içeriklerin taşıdığı kişisel veriler gözetildiğinde TCK Madde 134 ve devamında özel hayatın gizliliği ve kişisel verileri  hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarının oluşabilecek olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Mahkeme Kararları

YARGITAY, 11. HUKUK DAİRESİ, E. 2007/12297, K. 2009/1332, T. 6.2.2009

… Ancak, davacı tarafça söz konusu fotoğraf eser niteliğinde olmasa dahi, kendisine ait internet sitesinden izinsiz olarak alınarak, davalının internet sitesi ve dergi nüshalarında çoğaltılıp yayınlanmasının haksız rekabet oluşturduğu da iddia edilmiştir. 5846 sayılı FSEK.nun 84/1 ve 3 üncü fıkralarına göre; eser mahiyetinde olmayan her nevi fotoğrafı nakle yarayan bir alet üzerine tespit eden veya ticari maksatla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı fotoğrafın üçüncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayınlanmasını men edebilir. Bu madde ile korunan fotoğrafı kayda yarayan bir vasıta üzerine tespit eden veya ticari maksatla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse olup, koruma tespit ve çoğaltma üzerindedir. Somut uyuşmazlıkta, davacının kızına ait fotoğrafı kendisinin çektiğine ve yine pikselart konusunda dersler verdiği “www.yasamdersleri.com” adlı internet sitesinde yayınlayıp çoğalttığına dair iddiasına karşılık, davalı tarafça söz konusu fotoğrafın aleniyet kazandığı, telif tazminatı talep edilebilmesi için eser niteliğinde olması gerektiği, fotoğrafın “www.google.com” sitesinden elde edilip copyright ( telif hakkı ) uyarısı bulunmadığı savunmalarında bulunulmuştur. O halde, fotoğrafın davacı tarafından tespit edilip kendi internet sitesinde yayınlandığı hususları yanlar arasında çekişme konusu değildir. Nitekim, fotoğrafı çekilen davacının kızı tarafından davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasının görüşüldüğü İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11.07.2006 tarih ve 941/204 sayılı kararda da davacının kızının fotoğrafının davacıya ait internet sitesinde bulunduğu belirtildiği gibi, davacı da bu hususta gerektiği takdirde kızının tanık olarak dinlenebileceğini belirtmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın 5846 sayılı FSEK.nun 84 üncü maddesi yönünden değerlendirilmeksizin, bu davada uygulama yeri bulunmayan aynı Yasa’nın 86 ncı maddesine dayalı olarak davacının fotoğraf üzerinde hak sahipliğinin kanıtlanamadığına ilişkin mahkeme görüşünde isabet bulunmamaktadır.

For more detailed information you can visit our Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

What Enforcement with a Court Decision?

What Enforcement with a Court Decision?

İlamlı İcra Nedir? | İlamlı İcra Takibi Nedir? | İcra Avukatı | İzmir İcra Avukatı

What Enforcement with a Court Decision?

Eğer elinizde herhangi bir Hukuk Mahkemesi tarafından lehinize verilmiş ve para borcunu içeren bir mahkeme kararı varsa, bu kararın verilmesinden sonra, karşı tarafın bu borcu rızası ile ödemeyeceğini düşünüyorsanız; bu mahkeme kararı (ilam) ile icra takibi başlatarak almanız gereken parayı icra yoluyla alabilirsiniz. Yalnızca para borcu değil; bir işin yapılması, bir eşyanın veyahut da bir çocuğun dahi teslimi bu tür icra takibine konu edilebilecektir.

Mahkeme kararının icraya konu olması için kesinleşmesine gerek yoktur. ( İstisnai durumlarda keşinleşme gerekmekle beraber detaylarına aşağıda değinilecektir. )Mahkeme tarafından nafaka gibi belli dönemlerde ödenmesi gereken borçlar oluştuğu takdirde, mahkeme kararı vermesinden itibaren her döneme ilişkin olarak icra takibi yapılabilecektir.

Mahkemenin bizzat kendi inisiyatifiyle verdiği kararlar haricinde, mahkeme huzurunda yapılan sulh, kabul ve feragatler ile kayıtsız ve şartsız para borcu içeren noter senetleri de ilamlı icraya dayanak olabilmektedir.

İcra Emrinin İçeriği

Borçluya ilâmın konusuna göre; taşınır teslimi ile taşınmaz tahliye ve teslimine ilişkin icra emri için İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği ekinde yer alan örnek 2, çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin icra emri için örnek 3, bir işin yapılmasına veya yapılmamasına irtifak hakkının veya gemi üzerindeki intifa hakkının kaldırılmasına ilişkin ilâmların yerine getirilmesi hakkında icra emri için örnek 4, para borcuna veya teminat verilmesine ilişkin icra emri için örnek 5 gönderilir.

İcra emri, icrası istenen ilâmın konusuna göre değişen uyarılar içerir. İcra emrinin içeriğinde yer alması gereken ana kayıtlar İİK 24’te sayılmıştır. Özel kayıtlar ise yasanın ilgili hükümlerinde ayrıca gösterilmiştir.

24’üncü maddeye göre icra emri; alacaklı ve borçlunun ve varsa temsilcilerinin adlarını ve soyadlarını, yerleşim yerlerini, hükmü veren mahkemenin adını, hükmolunan şeyi, ilâmın tarih ve numarasını, emrin gereğinin yedi gün içerisinde yerine getirilmesini, bu yapılmadığı takdirde icra mahkemesinden, istinaf veya temyiz merciinden veya yargılamanın yenilenmesi istemini incelemekte olan mahkemeden icranın geri bırakılması (tehir-i icra) konusunda bir karar getirilmesi, yoksa cebrî icraya devam olunacağı uyarılarını içerir.

İlamlı İcra Takibinin Konusu

İlamlı icra takibinin konusu para alacağı, menkul teslimi, gayrimenkullerin tahliyesi, çocuk teslimi çocuk ile şahsi münasebet-görüştürme gibi konulardır.

İlâm Niteliğindeki Belgeler

İcra hukukunda ilâma eşdeğer sayılan belgeler İİK 38’de, İlam Mahiyetini Haiz Belgeler yan başlığı altında toplanmıştır. Bunlar; mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, mahkeme huzurunda

yapılan kabuller, para borcu ikrarını içeren noterlikçe düzenlenen senetler, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ve icra dairesindeki kefaletler, noter senedi ve mahkeme kararlarıdır.

İlamlı icra takibini başlatabilmek için kararın kesinleşmesi gerekmese de bu kuralın bazı istisnaları vardır :

  • Taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin ilamlar,
  • Aile ve kişiler hukukuna ilişkin ilamlar,
  • Bayrağına ve sicile kayıtlı olup olmamasına bakılmaksızın bütün gemilere ve bunlarla ilgili ayni haklara ilişkin ilamlar,
  • Menfi tespit davaları ve tazminat ilamları,
  • Sayıştay ilamları,
  • Ayrıca yabancı mahkeme kararlarının tenfizi hakkındaki kararlar temyiz edilirse icra durur.

Yetki, İtiraz, Zamanaşımı

İlamlı icra takiplerinde yetki sorunu yoktur. Alacaklı istediği icra dairesinden takibi başlatabilir. Borçlu yetkiye itiraz gibi hukuki savunmalarda bulunamaz. Yerleşim yerini değiştiren alacaklı, dosyanın bulunduğu yerleşim yerindeki icra müdürlüğüne havalesini isteyebilir.

İlamlı icra takibinde, borç mahkeme kararı ile belirlendiği için, borca itiraz mümkün değildir. Öte yandan borçlunun diğer itirazları ile ilgili icra mahkemelerinde dava açma hakkı her zaman saklıdır. Dava açabileceği hususlar; Zamanaşımı, İfa, Temyizdir. İlamlı icra takiplerinde zamanaşımı 10 yıldır. 10 yıl süreyle hiçbir işlem yapılmayan icra dosyaları kendiliğinden düşer.

İtiraz süresi (icranın geri bırakılmasını isteme süresi)

İtiraz süresi, itfa, imhal veya zamanaşımının icra emrinin tebliğinden önceki veya sonraki dönemde gerçekleşmiş olmasına göre, ikiye ayrılır :

1- Yedi gün içerisinde itiraz

Borçlu, icra emrinin tebliğinden önceki dönemde borcun itfa edilmiş veya ertelenmiş veya zamanaşımına uğramış olduğu iddiasında ise, (icra emrinin kendisine tebliğinden itibaren) yedi gün içinde, icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını isteyebilir; yani yedi gün içinde icra emrine itiraz edebilir (m.33,1)

İcranın Geri Bırakılması

Borçlu, yedi gün içinde icranın geri bırakılmasını istemez (icra emrine itiraz etmez) ise, ilâmlı icra takibi kesinleşir ve borcu ödemek zorunda kalır .

Yedi günlük itiraz süresi içinde icra emrine itiraz etmemiş (icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını istememiş) olan borçlunun, yedi gün geçtikten sonra yaptığı itiraz geçersizdir. Yani, bu halde de ilâmlı icra takibi kesinleşir. Bu nedenle, icra mahkemesi (yedi gün geçtikten sonra yapılan) itirazın süre aşımından dolayı reddine karar verir. Borçlu, kusuru olmaksızın bir engel (mazeret) nedeniyle yedi gün içinde icra emrine itiraz edememişse, (engelin kalktığı günden itibaren üç gün içinde) icra mahkemesine gecikmiş itirazda bulunabilir.

İcranın Geri Bırakılmasını İsteme Süreci

İtfa, imhal veya zamanaşımı olgularının ileri sürülmesi, bunların icra emrinin tebliğinden önce ve sonra ortaya çıkmasına göre ayrı usullere tabidir.

İlâm konusu borç, ilâmın verildiği tarihten sonra ancak takipten önce itfa veya imhal olunmuş veya zamanaşımına uğramışsa, icranın geri bırakılmasını isteyen borçlu, icra emrinin tebellüğünden itibaren yedi gün içinde icra takibinin yapıldığı icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesine dilekçe ile başvurarak icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmek zorundadır. Bu süre geçtikten sonra icra emrinin tebliğinden önceki nedenleri ileri sürerek icranın geri bırakılmasını isteyemez, dolayısıyla borcu ödemek zorunda kalır.

Borçlu, icra mahkemesine süresinde başvuruda bulunmuşsa icra mahkemesi bu talebi İİK 33’te sınırlı sebepler çerçevesinde inceler ve yine bu maddede sayılı belgelerin varlığı hâlinde icranın geri bırakılmasına karar verir. Aksi takdirde borçlunun itirazını iptal eder.

İcranın geri bırakılmasına karar verilebilmesi için talebin usulüne uygun olması gerekir. Bu bağlamda, dilekçede icranın geri bırakılmasının hangi sebeple istendiği belirtilmelidir. Borçlu, ilâmdan sonra fakat icra emrinin tebliğinden önce gerçekleşen itfa veya imhal olgusunu ancak yasada sınırlı olarak sayılan belgelerle kanıtlayabilir. Bu belgeler, yetkili mercilerce re’sen düzenlenmiş veya usulüne göre onaylanmış yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetlerdir. [İİK 33/1]. İcra mahkemesi bunlar dışındaki belgelere dayanarak icranın geri bırakılmasına karar veremez.

Yasa koyucu, icranın geri bırakılmasına dayanak belgeleri bu şekilde sınırlayarak itfa veya imhal olgusunun tartışılmasını önlemeyi amaçlamıştır. Zira icra mahkemesinin alacaklının inkâr ettiği adî bir senet üzerindeki imzayı inceleme yetkisi yoktur ve imzanın tartışılması, ilâmlı icranın hukukî yapısıyla bağdaşmaz.

Talebin dayanağı zamanaşımı ise, icranın geri bırakılmasına karar verilmesi için ilâmla ilgili son işlem üzerinden on yıl geçtiğinin görülmesi gerekli ve yeterlidir. [İİK 39/1]. Bunun kanıtlanması için itfa veya imhal olgusundaki gibi belgelere gerek duyulmaz. Zamanaşımı, icraya konulan ilâmdan anlaşılabilir. Bundan borcun zamanaşımına uğradığı anlaşılıyorsa alacaklı, zamanaşımının kesildiğini ya da durduğunu resmî bir belge ile kendisi ispat etmelidir.

2- Süresiz İtiraz

Borçlu, icra emrinin tebliğinden sonraki bir dönemde, borcun itfa edilmiş veya ertelenmiş (imhal edilmiş) veya zamanaşımına uğramış olduğu iddiasında ise, her zaman, icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını isteyebilir ; yani her zaman icra emrine itiraz edebilir (m.33,II) .

Bu halde, ilâmlı icra takibinin son bulmasına (konusu para olan ilâmların icrasında paraların paylaştırılmasına) kadar, icra emrine itiraz edilebilir (icranın geri bırakılması istenebilir). Çünkü, ondan sonra icra takibi son bulmaktadır. İlâmlı takibin son bulmasından sonra, borçlu ancak bir istirdat davası açabilir.

İlamlı İcra Takibine Şikayet Dilekçesi Örneği

………………….İCRA HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİNE

……………… İCRA MÜDÜRLÜĞÜ Dosya Esas: /…

ŞİKÂYET EDEN

(BORÇLU) :

Address

VEKİLİ : Avukat Adı ve Soyadı

Address

KARŞI TARAF

(ALACAKLI) : Adı ve Soyadı

VEKİLİ : Dava vekili Adı ve Soyadı

Address

DAVA KONUSU : İcra emrinin iptali

TEBLİĞ TARİHİ : …/…/2021

ŞİKÂYET NEDENLERİ :

1- …………… İcra Müdürlüğünün yukarıda esas numarası belirtilen icra takibi dosyası ile müvekkil kurum hakkında başlatılan ilamlı icra takibi kapsamında …/…/20… tarihinde tarafımıza tebliğ edilen icra emri ilama, usul ve yasaya açıkça aykırı düzenlenmiştir

2- Öncelikle düzenlenen icra emrinde alacaklı ve vekilinin vergi kimlik numarası bulunmamaktadır. Ekte sunulan Yargıtay 12 Hukuk Dairesinin 14.11.2005 tarih, 2005/018595 Esas ve 2005/022021 Karar sayılı kararı, bu hususun tek başına icra emri iptali sebebi olduğunu açıkça göstermektedir

3- Takibe konu ilamda alacaklı sadece lehine hükmedilen vekâlet ücretini talep hakkına sahip iken, ilama aykırı olarak kaynağı belli olmayan ek taleplerde bulunmuştur Yukarıda belirttiğimiz usul ve yasaya açık aykırılıklar nedeniyle icra emrinin iptalini talep etme zorunluluğu doğmuştur

DELİLLER : ………….. İcra Müdürlüğünün dosyası ve her tür delil

HUKUKİ NEDENLER : İİK md 71 ve ilgili mevzuat

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz edilen nedenlerle, şikâyetin kabulüne icra emrinin iptaline yargılama harç ve masrafları ile vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini saygılarımla vekâleten talep ederim

…/…/20…

Şikâyet Eden

Vekili

Avukat Adı ve Soyadı

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için tarafımız ile Contact page.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

What is Compulsory Enforcement?

What is Compulsory Enforcement?

Cebri İcra Nedir? | Cebi İcra Ne Demektir | İcra Avukatı | Av. Dilek Yavuz Uysal

What is Compulsory Enforcement?

Cebri icra nedir? Cebri icra basit bir anlatımla zorla yerine getirme demektir. Borcu olan bir kişinin borcunu ödememesi ve mahkeme tarafından belirlenmiş hükme uymaması sonucunda, devlet tarafından borcun zorla alınması işlemi anlamına gelmektedir. Cebri icrayı yerine getirme yetkisi yalnızca devlete aittir. Hukuk devleti ilkelerine göre cebri icra görev yetkisi devlete aittir. Cebri icra işlemi, devletin yetkili kurumları icra daireleri aracılığı ile icra memurları tarafından yapılır.

cebir, -bri 

(I)isim, eskimiş, Arapça cebr

Zor, zorlayış.

İcra Türleri Nelerdir?

İflas hukukuna göre cebri ve külli olmak üzere iki tür icra vardır.

Bu türler cebri icra ve külli icradır.

  • Cebri İcra: Borcu birden fazla kişiye olan bir borçlunun borcunu ödememesi durumunda, alacaklılardan bir tanesinin hukuki yol ile borçlunun söz konusu mallarının satışından yalnızca alacaklının ödeme almasına icra takibi denmektedir. Bu tip icrada, kişinin borcu kadar mal varlığına el konulmaktadır.
  • Külli icra: Yalnızca bir alacaklının hukuka başvurmasına rağmen, diğer her alacaklının haciz sonrasındaki satıştan ödeme almasına külli takip denir. Bu tip icrada borçlu kişinin tüm mal varlığına el konulmaktadır.

Birden fazla alacaklıya karşı borcu olan bir borçlunun borcunu ödememesi sonucunda, alacaklılardan birinin hukuki yola başvurması ile borçlunun hacze konu olan mallarının satışından sadece takipte bulunan alacaklının ödeme almasına ise cüzi takip adı verilir. Cüzi takipte her bir alacaklının borcunu tahsili için ayrı ayrı takipte bulunması gerekir.

Borçlunun borcunu icra takibi ile belirtilen sürelerde ödememesi halinde takibin hukuku bir sonucu olarak cebri ya da külli olmak üzere icra işlemleri başlatılır. Cüzi icrada borçlunun mallarının bir kısmından, borcu nispetinde haciz gerçekleştirilirken, külli icra yani iflasta borçlunun tüm malvarlığına el koyulur. Cebri icra hukuki olarak herkese karşı uygulanabilir. Külli icra ise sadece tacirler için geçerlidir. Tacir olmayanlar için külli icra talebinde bulunulamaz. Külli icra takibinin ve davasının sonucunda borçlunun malvarlığından tüm alacaklılar faydalanır. Borcun tahsili için tüm alacaklıların ayrı ayrı dava açmasına gerek yoktur.

Cebri İcra Nedir & Nasıl Yapılır?

Cebri İcra; borcunu ödemeyen kişinin devlet gücü ile zorla yerine getirmeye mecbur edilmesi olarak karşımıza çıkar. Mahkeme ilamının veya bir idari kararın yetkili organlarca yerine getirilmesi; borçlunun alacaklıya karşı yapmak veya ödemekle yükümlü bulunduğu bir şeyi adli bir kuruluş aracılığı ile yerine getirmesine verilen isimdir.

Halk arasında “icralık oldum” ya da “eve icradan kağıt geldi” gibi şekillerde ifade edilmesi durumunda ise kavram olarak cebri icra ile eş anlamlı olarak karşımıza çıkar. Cebri icra, başlatılan icra sürecinde borçlunun yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda, devletin otoritesi ile (asli ve yardımcı icra teşkilatı organları ile) bunu zorla yerine getirmeye mecbur edilmesidir. Cebri kelimesinin sözlük açıklaması, “zor kullanarak yaptırılan”, “zorlama” olarak ifade edilir.

Hangi Mal Varlıklarına Cebri İcra Yapılır?

Kural olarak çoğu mal varlığının haczi kabil yani mümkündür. İlgili kanun maddesince belirtilmiş mallar ve haklar haricinde her nevi değer taşıyan mal haciz edilebilir. Bunlardan en ilginç gelebilecekleri ise kişinin kolundaki saat, altın vb. değerli maden olan künye, takı, mücevherat, kişinin kilitli kasası ve içindeki değerli evrak (çek senet gibi), tarladaki mahsul, kişinin cep telefonu, bir markanın isim hakkı, bir evin güneş enerjisi, büyük küçükbaş hayvanlar, maddi değer taşıyan diğer hayvanlar gibi örneği bulunan ve çoğaltmak mümkün olan hacizler vardır, mümkündür.

Cebri icra yapılırken borçlunun temel yaşam eşyalarına dokunulmaz ve maaşının tamamı da alınmaz. Bunun yerine maaşının ¼’ü ve taşınmaz malları ile araçlarına el konulur. Bunlar satılarak alacaklı kişinin borcu tahsil edilir. Ayrıca bu süreçte yapılan masraflar da yine buradan tahsil edilir.

Maaş Haczi Nasıl Uygulanır?

Kesinleşen icra takibinden sonra maaş haczinin yapılabilmesi için alacaklı veya alacaklı vekili tarafından ilgili icra müdürlüğünden borçlu kişinin SGK kaydı sorgulatılmalıdır. Bu SGK kaydı sonucu borçlunun çalışıp çalışmadığı ve çalışıyorsa nerede çalıştığı ve iş yeri adresi öğrenilir. Daha sonra çalışan kişinin iş yerine yine icra müdürlüğü tarafından maaş haczi müzekkeresi gönderilir ve borçlu kişinin maaşından kesinti yapılıp işverence icra dairesine ödemesi istenir. İşverenin bu müzekkereye uymaması suç oluşturur ve savcılık nezdinde hakkında suç duyurusunda bulunulabilir.

Maaş haczi kanunun ön gördüğü üzere en fazla maaşın dörtte biri haczedilebilmektedir. Kişinin net maaşından (ele geçen) bulunan Aile Yardımı, Asgari Geçim İndirimi ve Çocuk parası düşüldükten sonra kalan kısma 1/4 oranında kesinti yapılır

Hangi Mal Varlıkları Haczedilemez ?

Öncelikle genel olarak haciz aşamasının işleyişinden bahsedecek olursak ödeme emrinin kesinleşmesinden sonra icra takibine kendiliğinden devam edilmez, alacaklının ödeme emrinin tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde haciz isteme hakkını kullanması gerekir ve bu hakkın kullanılmasından itibaren 3 gün içerisinde icra dairesi hacze başlamalıdır. Borçlunun menkul, gayrimenkul malları ile alacak ve haklarından alacaklının alacağına yetecek kadarına haciz koyulur. Haczedilen malların kıymet takdiri yapılıp haciz tutanağına geçirilir. Haczedilebilen hiç bir mal bulunmadığı tespit edilir ve bu tespit tutanağa geçirilirse, bu durumda artık haciz tutanağı kesin aciz belgesi niteliğinde olacaktır.

Şunu da açıkça belirtmek gerekir ki alacaklıya tanınan haciz hakkı borçluya ait malvarlığının tamamının haczedilebileceği anlamına gelmemektedir. Borçlunun temel yaşantısını minimum da olsa devam ettirebileceği şartları sağlayan unsurlar haczedilemez. Buradaki temel amaç borçluyu topluma muhtaç bir hale getirmemek, onun ekonomik varlığını asgari sınırlar içerisinde de olsa korumaktır.

İlgili maddelerinde hangi malların haciz edilemeyeceği açıkca belirtmiştir. Bunun dışında kalan ve maddi değer arz eden her nevi mal haciz edilebilir.

Bunun yanında, kişinin zorunlu kullanım eşyaları haciz edilemez. Bunu biraz açacak olursak kişinin hayatını idame ettirebilmesi için gereken eşyalardır. Örneğin Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimleri için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ile taşıtları ve diğer teferruat ve tarım aletleri haczedilemez. Diğer mesleklerde, borçlunun sanat ve mesleği için gerekli olan alet ve edevatı ile kitaplarının haczedilmesi söz konusu değildir. Arabacı, kayıkçı, hamal gibi kişilerin geçimlerini sağlayan taşıtlar da haczedilemez. Fakat bu kişilerin ürettiği ve para eden eşyaların ise haczi mümkündür.

Yani mutfaktaki beyaz eşyalar bunlardan değildir, haciz edilebilir. Hatta genellikle evlerden yapılan hacizlerde başlıca mallar bu beyaz eşyalardır. Keza bunun dışında evlerden koltuk takımı, TV, müzik setleri, uydu alıcı, DVD Player, halı, elektrik süpürgesi gibi ekonomik değer sahibi tüm malların haciz edilmesi de mümkündür.

Aşağıdaki şeyler haczolunamaz:

Yapılan son değişikliklerle beraber haczedilemeyen malları şu şekilde sıralayabiliriz;

  • Devlet tarafından devredilmesi yasaklanmış hak ve alacaklar: aileye ait konut, yaşlılık aylığı, yetim maaşı vb.
  • Borçlunun elbiseleri, iş kıyafetleri, yatak takımları,
  • Evin geçimini sürdürmek için gerekli olan çamaşır makinesi, buz dolabı, bulaşık makinesi, küçük mutfak aletleri, mutfak malzemeleri. (Beyaz eşyanın birden fazla olması durumunda ise fazla olan kısım haczedilebilmektedir.)
  • Borçlu kişinin mesleğini yapması için gerekli olan kıyafet, alet, ekipmanlar..
  • Borçlu çiftçi ise kendisi ve ailesinin geçimini sağlayan arazi, hayvanlar, iş makineleri, ziraat aletleri,
  • Ailenin geçimini sağlayan hayvan, yem ve barınaklar,
  • Borçlunun yiyecek ve yakacakları, çiftçi ise tohumu,
  • Askeriye ve zabıtadan malulen emekli olanların maaşları,
  • SGK emekli aylıkları,
  • Doğum yardımı ödeneği ve ölüm yardımı ödeneği,
  • İşsizlik maaşı,
  • Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından verilen burs, kredi ve yardımlar,
  • Bireysel emeklilik sistemindeki birikimler,

Bu mallar dışında kalan neredeyse tüm mallar haczedilebilmektedir. Lüks şeklinde sayılabilen, kişinin hayatını devam ettirebilmesi için gerekli ve şart olmayan malları olmazsa da olur denilebilen mallar haczedilebilecektir.

Cebri İcra Ödenmezse Ne Olur?

Hakkınızda açılan icra dosyasının kesinleşmesi durumunda, icra borcu ödenmez ise ilgili icra dairesi tarafından malvarlığınıza haciz konularak icra dosyası kapsamındaki borçlarınızın tahsili amacı ile satışı gerçekleştirilecektir.

Mahkeme Kararları

“Limited Şirketler Meslek Sahibi Olarak Kabul Edilemezler. Meslek İçin Lüzumlu Eşyadan Bahsedilemez.”

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/9292 E.,  2018/5253 K.

Somut olayda şikayetçi olan borçlunun gerçek kişi değil, tüzel kişiliğe haiz bir limited şirket olduğu, yaptığı işin kişisel çalışmasını ve faaliyetini ön plana çıkartamayacağı, dolayısıyla borçlu şirketin, gerçek kişi gibi bir meslek sahibi olamayacağı gibi, yine gerçek kişilerin sahip olabileceği şekilde meslek ve sanatı için lüzumlu olan eşyasından da bahsedilemeyeceği açık olup, İİK. 82/4. maddesinde bahse konu haczedilemezlik şikayet hakkından borçlu şirketin yararlanması mümkün değildir.

“Borçlunun Çiftçi Olup Olmadığı Araştırılmalı, Geçinebileceği Miktar Belirlenmelidir.”

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi  E. 2016/8363 K. 2017/1714

Somut olayda mahkemece borçlunun çiftçilik mesleğini icra edip etmediği, bakmakla yükümlü bulunduğu aile fertleri ve bunların gelir durumları araştırılmamış, yıllık geçinebileceği miktar belirlenmemiştir. Haczedilmezlik şikayetine konu arazilerin tarım amaçlı kullanılıp kullanılmadığı, eğer tarım amaçlı kullanılıyorsa taşınmazdan elde edilecek gelir ile borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazinin miktarı keşif ve bilirkişi incelemesi ile tespit edilmemiştir.

O halde mahkemece, zirai bilirkişi ve kadastro bilirkişisinin de katılımıyla keşif yapılarak detaylı bilirkişi raporu düzenlettirilip, borçlunun ziraatle meşgul olup olmadığı ilgili kurumlardan araştırılıp, çiftçilik mesleğini icra ettiği tespit edildiği takdirde, yıllık geçinebileceği miktar belirlenip şikayet tarihinde haczedilen ve haczedilmeyen tüm taşınmazlarından elde ettiği gelir emekli maaşı da dikkate alınarak tespit edilip, haczedilen tarla vasfındaki taşınmazların kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olup olmadığı ya da ne kadarının zorunlu olduğu belirlendikten sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.

For more detailed information you can visit our Contact page.

İlginizi çekebilecek benzer çalışmalarımız;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Çoğun İçinde Az Da Vardır İlkesi

Çoğun İçinde Az Da Vardır İlkesi

Çoğun İçinde Az Da Vardır İlkesi | Hukuki Bilgi | İzmir Avukat | Efes Hukuk Bürosu

Çoğun içinde az da vardır ilkesi Latince “In toto et pars continetur” deyişinin dilimizdeki karşılığı olup; Yargıtay kararlarında sıkça karşılaşılmaktadır. Özellikle kıyas yaparken bahsedilen karar kapsamında hakkaniyetin de gözetilmesi gerektiği şeklinde anlaşılabilir. İlke kapsamında verilecek kararda iki tarafın da mağdur olmaması için somut olayın özellikleri de gözetilerek hüküm verilmesi şeklinde yorumlanabilir.

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2016/12208 K. 2017/268

“KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketten sıfır (0) km 2012 Model Ford Transit 370 L marka aracı satın aldığını, ancak satın alınan aracın belirtilen özellikleri taşımadığını, bu haliyle ayıplı durumda olduğunu ileri sürerek ayıplı satılan aracın yenisi ile değiştirilmesine, olmaması durumunda araç bedelinin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava konusu aracın ayıplı olmadığını, davacının eksiklik olarak gördüğü hususların ayıp niteliği taşımadığını, bu eksikliklerin giderilmesine davacının onay vermediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece Tüketici Mahkemesi sıfatıyla verilen, davanın kabulü kararı, Dairemiz 04.03.2015 tarih; 2014/16891 E. – 2015/2977 K. sayılı ilamı ile “Dava konusu uyuşmazlık 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında değerlendirilemeyeceğinden mahkemece yapılması gereken iş, tarafların tacir, dava konusu aracın ticari araç olduğu gözetilmek suretiyle somut olaya Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanarak ve buna göre gerekçe oluşturularak varılacak uygun sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.” gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, satıma konu ticari aracın üretimden kaynaklı ayıplı olduğu, ayıpların gizli ayıp niteliğinde olmadığı, araçtaki ayıbın süresinde satıcıya bildirildiği, araç üzerindeki açık ayıpların aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini yahut araç bedelinin iadesini gerektirmediği, aracın satış anındaki değer kaybının aracın satış değerinin %15’i tutarında ( 8.096,57 TL ) olacağı, davacının talebi ürün değişimi olsa da “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince, davacı yararına, aracın satış anındaki değer kaybı bedelinin davalıdan tahsilinin uygun olacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, aracın yenisi ile değiştirilmesi talebinin reddine, 8.096,57 TL alacağın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, satış sözleşmesinde ayıplı aracın iadesi veya bedelinin tahsili istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 23/1-c maddesi gereğince malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmek ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa bu 2 ve 8 günlük süre içinde durumu satıcıya ihbarla yükümlüdür. Somut olayımızda dava konusu araç, davacı alıcıya 19.09.2012 tarihinde teslim edilmiştir. Davacı vekilinin dosya içindeki beyanı ve ihtarname içeriğinden de araçtaki ayıpların aynı gün öğrenildiği ayıp ihbarının ise 19.10.2012 tarihinde yapıldığı anlaşılmış olup, açıklanan ilkeler uyarınca ihbar yükümlülüğünün süresinde yerine getirilip getirilmediği üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sebebiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir.”

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi , E. 2014/13492, K. 2015/919, T. 22.1.2015

“Kanunun 4/A maddesi hükmü “sağlayıcı tarafından bildirilen reklam ve ilanlarından veya standardından veya teknik kuralından tespit edilen nitelik veya niteliğini etkileyen niceliğine aykırı olan yada yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran medeni, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler, ayıplı hizmet olarak kabul edilir” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu durumda tüketici, sözleşmeden dönme, hizmetin yeniden görülmesi veya ayıp oranında bedel indirimi isteyebilir. Somut olayda, davacı dava dilekçesinde hizmet bedelinin iadesi seçeneğini tercih etmiş ise de, davacı hizmetten yararlandığına göre, “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince davacının talebinin ayıp oranında bedel indirimi olduğunun kabulü gerekir. Bu kabul, aynı zamanda M.K.‘nun 2. maddesinde ifadesini bulan dürüstlük ve iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Hal böyle olunca, dosya kapsamında bulunan delillerin değerlendirilerek hizmetteki ayıplar nedeni ile indirim miktarı belirlenerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece davacının hizmetten yararlandığı gözetilmeden tüm konaklama bedelinin tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.”

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E. 2010/8333 K. 2010/16575

…davacı, satın aldığı aracın ayıplı olması nedeniyle araç bedelinin tahsilini bu mümkün olmaz ise aracın yenisi ile değiştirilemesi isteminde bulunmuş, davalılar davanın reddini savunmuş, mahkemece, yaptırılan bilirkişi incelemesine göre jant kapaklarının değiştirilmesi gerektiğini ancak davacının talebinin bedel iadesine yönelik olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir. 4077 sayılı yasanın 30. maddesine göre, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır.b.k.202 maddesi ise hakim hal icabı satımın feshi ni muhik görmüyorsa semenin tenziline karar verileceğini hüküm altına almıştır. öyle olunca araç değişimi veya bedel iadesi şartları oluşmamışsada, dosya kapsamından jantların ayıplı olduğu anlaşıldığı ve mahkemeninde kabulü bu yönde olduğuna göre çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince ayıplı olan jant kapaklarının bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir.

For detailed information or questions you can visit Contactpage.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079