Author Archives: Av. Mustafa Yolcu

Fotoğraf ve Telif Hukuku

Fotoğraf ve Telif Hukuku

Fotoğraf ve Telif Hukuku | İnternetteki Fotoğrafların Kullanılması | İzmir Marka Avukatı | Efes Hukuk Bürosu


 Bu çalışmamız kapsamında özellikle internet üzerinde yer alan fotoğrafların kullanımına ilişkin mevzuat ve mahkeme kararlarına yer vereceğiz. Öncelikle önemle uyarmak gerekir ki internet üzerinden elde ettiğiniz bir fotoğrafı kullanmak sureti ile Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu başta olmak üzere, Türk Ceza Kanunu ve Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında bir çok ihlal gerçekleştirebilir; idari ve cezai yaptırım ile karşılaşabilirsiniz. Bir başka deyişle arama motorları üzerinden veya 3. kişilerin internet siteleri üzerinden elde ettiğiniz fotoğraf ve görsel içerikler bu içeriklerin sahibinin onayı olmaksızın kullanılamaz. Yaygın uygulamanın aksine Google görseller üzerinden elde etmiş olduğunuz görsel içerikler dilediğiniz gibi kullanabilecek olduğunuz bir görsel veri tabanı değildir.

Yasal Mevzuat

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK)

FSEK kapsamında fotoğraflar içerdikleri unsurlara göre; “ilim ve edebiyat eserleri”(Md. 2/3) veya “güzel sanat eseri” (Md. 4/5) kabul edilebilir. Kişilerin portreleri ise Madde 86 kapsamında ayrıca düzenlenmiştir. FSEK kapsamında henüz alenileşmemiş bir eserden her ne şekil ve tarzda olursa olsun faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. (Madde 20). Ayrıca yine FSEK kapsamında esere ilişkin gerçekleştirilen haksız fiil neticesinde uygulanacak cezalar Madde 71 kapsamında düzenlenmiştir.

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK)

İnternet üzerinden elde etmiş olduğunuz fotoğrafın KVKK yönünden incelemesinde de diğer mevzuatlar ile paralel bir şekilde somut olayın unsurları gözetilerek bir inceleme yapılması gerekmektedir. Her halükarda kişisel verileri içeren aleni bir görsel içeriğin aleniyet amacı dışında işlenmesi durumunda KVKK Madde 18 kapsamında yüklü idari para cezası yaptırımları ile karşılaşılması mümkündür.

Türk Ceza Kanunu (TCK)

İnternet üzerinden elde edecek olduğunuz görsel içeriklerin taşıdığı kişisel veriler gözetildiğinde TCK Madde 134 ve devamında özel hayatın gizliliği ve kişisel verileri  hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarının oluşabilecek olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Mahkeme Kararları

YARGITAY, 11. HUKUK DAİRESİ, E. 2007/12297, K. 2009/1332, T. 6.2.2009

… Ancak, davacı tarafça söz konusu fotoğraf eser niteliğinde olmasa dahi, kendisine ait internet sitesinden izinsiz olarak alınarak, davalının internet sitesi ve dergi nüshalarında çoğaltılıp yayınlanmasının haksız rekabet oluşturduğu da iddia edilmiştir. 5846 sayılı FSEK.nun 84/1 ve 3 üncü fıkralarına göre; eser mahiyetinde olmayan her nevi fotoğrafı nakle yarayan bir alet üzerine tespit eden veya ticari maksatla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı fotoğrafın üçüncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayınlanmasını men edebilir. Bu madde ile korunan fotoğrafı kayda yarayan bir vasıta üzerine tespit eden veya ticari maksatla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse olup, koruma tespit ve çoğaltma üzerindedir. Somut uyuşmazlıkta, davacının kızına ait fotoğrafı kendisinin çektiğine ve yine pikselart konusunda dersler verdiği “www.yasamdersleri.com” adlı internet sitesinde yayınlayıp çoğalttığına dair iddiasına karşılık, davalı tarafça söz konusu fotoğrafın aleniyet kazandığı, telif tazminatı talep edilebilmesi için eser niteliğinde olması gerektiği, fotoğrafın “www.google.com” sitesinden elde edilip copyright ( telif hakkı ) uyarısı bulunmadığı savunmalarında bulunulmuştur. O halde, fotoğrafın davacı tarafından tespit edilip kendi internet sitesinde yayınlandığı hususları yanlar arasında çekişme konusu değildir. Nitekim, fotoğrafı çekilen davacının kızı tarafından davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasının görüşüldüğü İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11.07.2006 tarih ve 941/204 sayılı kararda da davacının kızının fotoğrafının davacıya ait internet sitesinde bulunduğu belirtildiği gibi, davacı da bu hususta gerektiği takdirde kızının tanık olarak dinlenebileceğini belirtmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın 5846 sayılı FSEK.nun 84 üncü maddesi yönünden değerlendirilmeksizin, bu davada uygulama yeri bulunmayan aynı Yasa’nın 86 ncı maddesine dayalı olarak davacının fotoğraf üzerinde hak sahipliğinin kanıtlanamadığına ilişkin mahkeme görüşünde isabet bulunmamaktadır.

For more detailed information you can visit our Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Geçici İş İlişkisi Nedir

Temporary Business Relationship Nedir

Geçici İş İlişkisi Nedir? | İş Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu | Efes Hukuk Bürosu

Geçici İş İlişkisi Nedir?

Geçici iş ilişkisi personelin onayı alınarak, çalışmakta olduğu aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde geçici olarak veya Özel İstihdam Bürosu tarafından bir diğer işverene geçici olarak çalışmasını gerçekleştirilmesi olarak tanımlanabilir.

Geçici İş İlişkisi Ne Zaman Kurulabilir?

Özel istihdam bürosu aracılığıyla geçici iş ilişkisi, Türkiye İş Kurumunca izin verilen özel istihdam bürosunun bir işverenle geçici işçi sağlama sözleşmesi yaparak bir işçisini geçici olarak bu işverene devri ile;
a) Bu İş Kanunun 13 üncü maddesinin beşinci fıkrası ile 74 üncü maddesinde belirtilen hâllerde, işçinin askerlik hizmeti hâlinde ve iş sözleşmesinin askıda kaldığı diğer hâllerde,
b) Mevsimlik tarım işlerinde,
c) Ev hizmetlerinde,
d) İşletmenin günlük işlerinden sayılmayan ve aralıklı olarak gördürülen işlerde,
e) İş sağlığı ve güvenliği bakımından acil olan işlerde veya üretimi önemli ölçüde etkileyen zorlayıcı nedenlerin ortaya çıkması hâlinde,
f) İşletmenin ortalama mal ve hizmet üretim kapasitesinin geçici iş ilişkisi kurulmasını gerektirecek ölçüde ve öngörülemeyen şekilde artması hâlinde,
g) Mevsimlik işler hariç dönemsellik arz eden iş artışları hâlinde, kurulabilir.

İşverenin, devir sırasında yazılı rızasını almak suretiyle bir işçisini, holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devretmesi hâlinde de geçici iş ilişkisi kurulmuş olur. Bu fıkra kapsamında geçici iş ilişkisi, yazılı olarak altı ayı geçmemek üzere kurulabilir ve en fazla iki defa yenilenebilir. İşçisini geçici olarak devreden işverenin ücret ödeme yükümlülüğü devam eder. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren, işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden, işçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden, devreden işveren ile birlikte sorumludur.

Geçici İş İlişkisinin Süresi

Geçici işçi sağlama sözleşmesi ikinci fıkranın (a) bendinde sayılan hâllerin devamı süresince, (b) ve (c) bentlerinde sayılan hâllerde süre sınırı olmaksızın, diğer bentlerde sayılan hâllerde ise en fazla dört ay süreyle kurulabilir. Yapılan bu sözleşme ikinci fıkranın (g) bendi hariç toplam sekiz ayı geçmemek üzere en fazla iki defa yenilenebilir. Geçici işçi çalıştıran işveren, belirtilen sürenin sonunda aynı iş için altı ay geçmedikçe yeniden geçici işçi çalıştıramaz.

Çalışan Sayısı

İşletmenin ortalama mal ve hizmet üretim kapasitesinin geçici iş ilişkisi kurulmasını gerektirecek ölçüde ve öngörülemeyen şekilde artması hâlinde kurulacak olan geçici iş ilişkisi ile çalıştırılan işçi sayısı, işyerinde çalıştırılan işçi sayısının dörtte birini geçemez. Ancak, on ve daha az işçi çalıştırılan işyerlerinde beş işçiye kadar geçici iş ilişkisi kurulabilir. İşçi sayısının tespitinde, kısmi süreli iş sözleşmesine göre çalışanlar, çalışma süreleri dikkate alınarak tam süreli çalışmaya dönüştürülür. Geçici işçi sağlama sözleşmesi ile çalışan işçi, 30 uncu maddenin uygulanmasında özel istihdam bürosu ve geçici işçi çalıştıran işverenin işçi sayısına dâhil edilmez. Geçici işçi çalıştıran işveren, iş sözleşmesi feshedilen işçisini fesih tarihinden itibaren altı ay geçmeden geçici iş ilişkisi kapsamında çalıştıramaz.

İşverenin Hak ve Sorumlulukları

Geçici işçi çalıştıran işveren;
a) İşin gereği ve geçici işçi sağlama sözleşmesine uygun olarak geçici işçisine talimat verme yetkisine sahiptir.
b) İşyerindeki açık iş pozisyonlarını geçici işçisine bildirmek ve Türkiye İş Kurumu tarafından istenecek belgeleri belirlenen sürelerle saklamakla yükümlüdür.
c) Geçici işçinin iş kazası ve meslek hastalığı hâllerini özel istihdam bürosuna derhâl bildirmekle yükümlüdür.
d) Geçici işçileri çalıştıkları dönemlerde, işyerindeki sosyal hizmetlerden eşit muamele ilkesince yararlandırır. Geçici işçiler, çalışmadıkları dönemlerde ise özel istihdam bürosundaki eğitim ve çocuk bakım hizmetlerinden yararlandırılır.
e) İşyerindeki geçici işçilerin istihdam durumuna ilişkin bilgileri varsa işyeri sendika temsilcisine bildirmekle yükümlüdür.
f) İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında öngörülen eğitimleri vermekle ve iş sağlığı ve güvenliği açısından gereken tedbirleri almakla, geçici işçi de bu eğitimlere katılmakla yükümlüdür.
Geçici işçinin, geçici işçiyi çalıştıran işverenin işyerindeki çalışma süresince temel çalışma koşulları, bu işçilerin aynı işveren tarafından aynı iş için doğrudan istihdamı hâlinde sağlanacak koşulların altında olamaz.

Ayrıca, geçici iş ilişkisinde işveren özel istihdam bürosudur. Özel istihdam bürosu aracılığıyla geçici iş ilişkisi, geçici işçi ile iş sözleşmesi, geçici işçi çalıştıran işveren ile geçici işçi sağlama sözleşmesi yapmak suretiyle yazılı olarak kurulur. Özel istihdam bürosu ile geçici işçi çalıştıran işveren arasında yapılacak geçici işçi sağlama sözleşmesinde; sözleşmenin başlangıç ve bitiş tarihi, işin niteliği, özel istihdam bürosunun hizmet bedeli, varsa geçici işçi çalıştıran işverenin ve özel istihdam bürosunun özel yükümlülükleri yer alır. Geçici işçinin, Türkiye İş Kurumundan veya bir başka özel istihdam bürosundan hizmet almasını ya da iş görme edimini yerine getirdikten sonra geçici işçi olarak çalıştığı işveren veya farklı bir işverenin işyerinde çalışmasını engelleyen hükümler konulamaz. Geçici işçi ile yapılacak iş sözleşmesinde, işçinin ne kadar süre içerisinde işe çağrılmazsa haklı nedenle iş sözleşmesini feshedebileceği belirtilir. Bu süre üç ayı geçemez.

İşletmenin ortalama mal ve hizmet üretim kapasitesinin geçici iş ilişkisi kurulmasını gerektirecek ölçüde ve öngörülemeyen şekilde artması hâlinde kurulacak olan geçici iş ilişkisinde, geçici işçi çalıştıran işveren işyerinde bir ayın üzerinde çalışan geçici işçilerin ücretlerinin ödenip ödenmediğini çalıştığı süre boyunca her ay kontrol etmekle, özel istihdam bürosu ise ücretin ödendiğini gösteren belgeleri aylık olarak geçici işçi çalıştıran işverene ibraz etmekle yükümlüdür. Geçici işçi çalıştıran işveren, ödenmeyen ücretler mevcut ise bunlar ödenene kadar özel istihdam bürosunun alacağını ödemeyerek, özel istihdam bürosunun alacağından mahsup etmek kaydıyla geçici işçilerin en çok üç aya kadar olan ücretlerini doğrudan işçilerin banka hesabına yatırır.

İş İlişkisinin Devam Etmesi Durumunda

Sözleşmede belirtilen sürenin dolmasına rağmen geçici iş ilişkisinin devam etmesi hâlinde, geçici işçi çalıştıran işveren ile işçi arasında sözleşmenin sona erme tarihinden itibaren belirsiz süreli iş sözleşmesi kurulmuş sayılır. Bu durumda özel istihdam bürosu işçinin geçici iş ilişkisinden kaynaklanan ücretinden, işçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden sözleşme süresiyle sınırlı olmak üzere sorumludur.

For more detailed information you can visit our Contact page.

İş Hukuku Kapsamında Hazırladığımız Diğer Çalışmalarımız;

İzmir İş Avukatı

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Penalties for Drunk Driving

Penalties for Drunk Driving

Alkollü Araç Kullanma Cezası | Trafik Mevzuatı | Ceza Avukatı | Av. Mustafa Yolcu

Türk Ceza Kanunu Kapsamında Alkollü Araç Kullanma Cezası

Alkollü olarak araç kullanılması durumunda Türk Ceza Kanunu madde 179 ile düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu işlenmiş olur. Söz konusu suç kapsamında, 1.00 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullanan kişiye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir. (TCK Madde 179/3)

Karayolları Trafik Kanunu Kapsamında Penalties for Drunk Driving

İlk Defaİkinci DefaÜç veya Üçten Fazla
700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınırikinci defasında 877 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri iki yıl süreyle geri alınır1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır
(KTK Madde 48)

Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır.

Alkollü olarak araç kullanması nedeniyle son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde sürücü belgeleri ikinci defa geri alınan sürücüler sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine; üç veya üçten fazla geri alınan sürücüler ise psiko-teknik değerlendirmeye ve psikiyatri uzmanının muayenesine tabi tutulurlar.

Ehliyetin Tekrar Alınmasının Şartları

Sürücü belgesinin iade edilebilmesi için; ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının ödenmiş; uyuşturucu veya uyarıcı madde alması nedeniyle sürücü belgesi geri alınanların ayrıca sürücü olmasında sakınca bulunmadığına dair resmi sağlık kurumlarından alınmış sağlık kurulu raporunun ibraz edilmesi gerekmektedir.

Yolun Trafiğe Kapalı Olması Suçun Oluşmasına Engel Değil

Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 21.3.2011, 38665/5696.

“Oluş ve dosya içeriğine göre, Sanığın olay günü alkollü olarak cadde üzerindeki taksi durağında park halinde duran ticari taksiyi, sahibinden habersiz çalıştırıp yola çıktığı, Sıtkıpaşa caddesine dönüş yapmak istediği sırada yaya kaldırımına çarptıktan sonra direksiyonu toplayarak aynı caddeyi takiben, Yılmaz Akpınar bulvarına doğru seyir halinde iken trafiğe kapalı ve yol yapımının devam ettiği olay mahallinde aracın ön tanpon ve çamurluk kısmıyla asfalt yığınına çarpıp bunların üzerinden ilerdeki kum yığınının üzerine çıkarak tek taraflı kazaya sebebiyet verdiği olayda, alınan doktor raporunda sanığın orta derecede alkollü olduğunun belirtilmesi ve trafik görevlileri tarafından tutulan 15.11.2005 tarihli tutanağa göre alkolün etkisiyle güvenli sürüş melekelerini kaybetmiş ve emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek durumda olmasına rağmen araç kullandığının tespit edildiğinin belirtilmesi karşısında sanığa atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçunun unsurları itibariyle oluştuğu gözetilmeden, mahkumiyeti yerine, yolun trafiğe kapalı olması nedeniyle trafiğin güvenliğinin tehlikeye düşürülmesinden bahsedilemeyeceği ve sanığın kendisinin yaralandığı olayda, kast veya olası kastın oluşmayacağı şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle beraatine karar verilmesi” (bozmayı gerektirmiştir),

100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin, bilimsel olarak kabulü gerekmektedir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 23.2.2012, 12992/5144

“Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli olmamakla birlikte Adli Tıp Kurumu Beşinci İhtisas Kurulu raporlarında istikrarlı bir şekilde vurgulandığı üzere; alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün alkol konsantrasyonu hangi seviyede olursa olsun bireysel farklılıklar göstermekle birlikte trafik güvenliği açısından değişen derecelerde risk oluşturabileceği, ancak bu durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı, dolayısıyla sürücünün tesiri altında bulunduğu alkol seviyesinde araç kullanması halinde, güvenli sürüş yeteneğini kaybedip etmediği, bireyin o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, nistagmus, akomadasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı dahili muayenesine yönelik tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği, ancak böyle bir tespit yapılmamış olsa bile bireysel farklılıkları da elimine edebilecek şekilde 100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin, bilimsel olarak kabulü gerektiği anlaşılmakla (…); 104 promil alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücü belgesiz sanığın, güvenli sürüş yeteneğini kaybettiği ve dolayısıyla atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği…”

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 19.6.2012, 13412/15345.

sanığın yönetimindeki otomobille seyir halindeyken, yol onarım ve yapım çalışması nedeniyle yolun açılmasını bekleyen otomobillere ve yolun sağında bulunan tuğla yığınına çarpması şeklinde gelişen olayda, kazanın meydana gelmesinde araçta mevcut teknik bir arıza, yoldan kaynaklanan olumsuz bir sebep veya başkaca bir etken bulunmamasına, sanığın otomobilini sevk ve idare etmeden önce üç şişe bira içtiği ve dikkatsiz olduğu yönündeki savunmasına, polis memurlarınca tanzim edilen tutanakta, 4-5 kez denenmesine rağmen sanığın alkolmetreyi üfleyemediği, nefes kontrolü yapamadığı, ağız kokusu, konuşmaları, hareketleri ve yürüyüşü itibariyle araç kullanamayacak derecede alkollü olduğunun belirtilmesine, Korgan Devlet Hastanesinde görevli nöbetçi doktor tarafından düzenlenen doktor raporunda, sanığın ileri derecede alkollü olup, araç kullanmasının uygun olmadığı tespitinde bulunulmuş olmasına, gerek kaza sonucu araçlarında hasar oluşan sürücüler gerek tutanak tanıklarının duruşmada alınan beyanlarında, sanığın çok fazla alkollü olduğu, konuşmakta ve yürümekte zorluk çektiği, dilinin dolandığı, ayakta zor durduğu ve yalpalayarak yürüdüğü yönündeki ifadelerine göre, sanığın, güvenli sürüş yeteneğini kaybedecek oranda alkollü olduğu ve almış olduğu alkolün etkisiyle trafik güvenliğini açıkça tehlikeye düşürdüğü anlaşılmakla…”,

Konuya ilişkin detaylı bilgi için tarafımız ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

What does ex officio mean?

Resen Ne Demek? | Resen Nedir? | Hukuki Bilgi | İzmir Avukat | Efes Hukuk Bürosu

Resen

(re:sen), Arapça reʾsen

1. zarf, eskimiş Kendi başına, kendiliğinden.

2. zarf, eskimiş Bağımsız olarak, kimseye bağlı olmaksızın:
      “Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine … yargı mercilerine başvurulamaz.” – Anayasa

Türk Dil Kurumu tarafından kendiliğinden olarak tanımlanan resen kavramı, hukuk süreçlerinde de hakimin herhangi bir talep olmaksızın kendi kendine karar vermesi olarak ifade edilebilir. Bir başka ifade ile taleplerin bir talebi olmaksızın hakimin belirli bir konuda inceleme yapması veya bir karar vermesi durumunda hakim burada resen hareket etmiş olacaktır.

Örneğin kökleşmiş Yargıtay kararlarında, taraflar bilirkişi deliline dayanmasa dahi mahkeme tarafından kendiliğinden bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilebileceği belirtilmektedir. Bu kapsamda hakimin resen araştırma yapması, hiçkimsenin talebi olmaksızın kendiliğinden bir araştırma yapması anlamına gelecektir veya savcılık tarafından resen soruşturma başlatılması da, savcılığın üçüncü bir kişi tarafından talep olmaksızın kendiliğinden soruşturma başlatmış olduğu anlamına gelmektedir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu Kapsamında Hakimin Resen Yetkileri

HMK Madde 19Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır.
HMK Madde 20Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda, taraflardan biri süresi içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye dosyanın gönderilmesi talebinde bulunmaz ise mahkeme davanın açılmamış sayılmasına resen karar verebilir.
HMK Madde 28Mahkeme duruşmanın veya bir kısmının gizli olarak yapılmasına mahkemece kendiliğinden karar verilebilir.
HMK Madde 33Hâkim, Türk hukukunu kendiliğinden uygular.
HMK Madde 86Yargılama giderlerini karşılayacak teminata, mahkemece kendiliğinden karar verilir.
HMK Madde 115Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. 
HMK Madde 166 / 167Mahkeme her aşamada gerekli şartları taşıyan dosyaların ayrılmasına veya birleştirilmesine kendiliğinden karar verebilir.
HMK Madde 169Mahkeme, kendiliğinden veya talep üzerine taraflardan her birinin isticvabına karar verebilir.
HMK Madde 205Hâkim, mahkemeye delil olarak sunulan elektronik imzalı belgenin, güvenli elektronik imza ile oluşturulmuş olup olmadığını kendiliğinden inceler.
HMK Madde 216Mahkeme belge aslının mahkemeye sunulmasını kendiliğinden karar verebilir.
HMK Madde 222Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden karar verebilir.
HMK Madde 223Mahkeme kendiliğinden belgenin resmî tercümesini de isteyebilir.
HMK Madde 266Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilir.
HMK Madde 272Hâkimler hakkındaki yasaklılık sebeplerinden biri, bilirkişi nezdinde gerçekleşmişse, mahkeme, bilirkişiyi görevden alabilir.
HMK Madde 288Hâkim, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmak amacıyla keşif yapılmasına karar verebilir. Hâkim gerektiğinde bilirkişi yardımına başvurur. Keşif kararı, mahkemece, sözlü yargılamaya kadar resen alınır.
HMK Madde 293Hâkim, talep üzerine veya resen, kendisinden rapor alınan uzman kişinin davet edilerek dinlenilmesine karar verebilir
HMK Madde 304Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir.
HMK Madde 332Yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedilir.

Hukuki uyuşmazlıklarınıza ilişkin destek almak için tarafımız ile Contact page.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

What is a Rogatory?

What is a Rogatory?

What is a Rogatory? | İstinabe Ne Demektir? | Hukuki Bilgi | İzmir Hukuk Bürosu

istinabe

isim, eskimiş, hukuk, (istina:be), Arapça istinābe

Davanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilmek için başka bir yerde bulunan bir tanığın oradaki mahkeme tarafından ifadesinin alınması.

Özel Hukuk Kapsamında İstinabe Nedir?

Asliye Hukuk, Ticaret veya Aile Mahkemelerinde görülmekte olan dosyalar gibi kişiler arası hukuki uyuşmazlıklara ilişkin dosyalarda kimi zaman başka bir mahkemenin yetkili olduğu lokasyonda inceleme, araştırma yapılması gerekebilir. Böyle bir durumda davayı incelemekte olan mahkeme tarafından ilgili yer mahkemesine yazı yazılarak işlemin gerçekleştirilmesi sağlanabilir. Bu sürece istinabe denmektedir.

HMK Madde 197 (1 )Kanunda belirtilen hâller dışında, deliller davaya bakan mahkeme huzurunda, mümkün olduğu kadar birlikte ve aynı duruşmada incelenir. Zorunlu hâllerde, bazı delillerin incelenmesi başka bir duruşmaya bırakılabilir. (2) Başka yerde bulunan ve mahkemeye getirilemeyen deliller, o yerde istinabe yoluyla toplanabilir. (3) Delillerin incelenmesi veya beyanların dinlenmesi sırasında taraflar, istinabe olunan mahkemede hazır bulunabilir ve delillerle ilgili açıklama haklarını kullanabilirler. Bu hususu sağlamak için, taraflara incelemenin yapılacağı tarih ve yer bildirilir. Bu davet üzerine taraflar istinabe olunan mahkemede hazır bulunmasalar dahi deliller incelenir veya beyanlar dinlenir.

İstinabe kapsamında yemin edilecek ise bu husus tebligatta açıkça ihtar edilmelidir.

YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2013/28995 K. 2014/12719

İncelenen dosya içeriğine göre, davalının mahkemenin bulunduğu il sınırları içinde bulunduğu halde istinabe yolu ile yemini eda etmeye çağrıldığı gibi, davalı tarafa talimat yolu ile gönderilen ihtarnamede, davalının yemin edeceği hususunda bir açıklamanın mevcut olmadığı da anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkeme usulüne uygun bulunmayan yemin işlemine dayalı olarak davacının ispat yükümlülüğünü yerine getirdiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunup, BOZMA nedenidir.

Ceza Hukuku Kapsamında İstinabe Nedir?

Tanık ve bilirkişinin naiple veya istinabe yoluyla dinlenmeleri
CMK Madde 180 –
(1) Hastalık veya malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle bir tanık veya bilirkişinin uzun ve önceden bilinmeyen bir zaman için duruşmada hazır bulunmasının olanaklı bulunmayacağı anlaşılırsa, mahkeme onun bir naiple veya istinabe yoluyla dinlenmesine karar verebilir. (2) Bu hüküm, konutlarının yetkili mahkemenin yargı çevresi dışında bulunmasından dolayı getirilmesi zor olan tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde de uygulanır. (3) Davayı görmekte olan mahkeme, zorunluluk olmadıkça, büyükşehir belediye sınırları içerisinde bulunan şikâyetçi, katılan, sanık, müdafi veya vekil, tanık ve bilirkişilerin istinabe yoluyla dinlenmesine karar veremez. (4) İstinabe olunan mahkeme, büyükşehir belediye sınırları içerisinde ise, ilgililer kendi yargı çevresinde bulunmasa da büyükşehir belediye sınırları içerisinde yerine getirilmesi gereken istinabe evrakını geri çevirmeksizin gereğini yapar. (5) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak ifade alınır. Buna olanak verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.

Sanığın duruşmadan bağışık tutulması
CMK Madde 196 –
(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır
bulunmaktan bağışık tutabilir. (2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.

Alt sınırı beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlarda istinabe yolu ile sorgu yapılması savunma hakkına aykırıdır.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2012/5-1240 K. 2012/1840

Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulacak ve talimat mahkemesi önünde savunma yapmayı kabul etmesi halinde istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sının beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda ise; sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemesince gerçekleştirilmesi zorunlu kılınmıştır.

Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesi ya da yargılamaya konu suçun cezasının alt sınırının beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektirmesine karşın, istinabe yoluyla alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağından, mutlak bir bozma nedenidir.

YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ E. 2013/7298 K. 2014/1336

2 ) Suça sürüklenen çocuğa isnat edilen suçun, 5237 sayılı TCK’nın 86/1, 86/3-e, 87/1-d-son maddeleri kapsamında kaldığı ve alt sınırı beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan olduğu gözetilmeden, suça sürüklenen çocuğun istinabe yoluyla sorguya çekilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nın196/2. maddesine aykırı davranılması,

For detailed information or questions you can visit Contactpage.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Müşteki Ne Demek?

Müşteki Ne Demek? | Müşteki Nedir? | Müşteki | Ceza Avukatı | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu | İzmir Avukatları

müşteki

sıfat, eskimiş, (müşteki:), Arapça muştekī

Yakınan, sızlanan, şikâyetçi.

Yasal mevzuatımız kapsamında tanımlanmamış olmasın karşılık müşteki, hukukumuzda şikayetçi kavramını karşılamak için sıklıkla karşılaşılmaktadır.

Soruşturma Evresinde Müştekinin Hakları

  1. Delillerin toplanmasını isteme,
  2. Soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak koşuluyla Cumhuriyet savcısından belge örneği isteme,
  3. Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat
    görevlendirilmesini isteme,
  4. Vekili aracılığı ile soruşturma belgelerini ve elkonulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceletme,
  5. Cumhuriyet savcısının, kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki kararına kanunda yazılı usule göre itiraz hakkını kullanma

Kovuşturma Evresinde Müştekinin Hakları

  1. Duruşmadan haberdar edilme,
  2. Kamu davasına katılma,
  3. Tutanak ve belgelerden örnek isteme,
  4. Tanıkların davetini isteme,
  5. Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat
    görevlendirilmesini isteme,
  6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma

Yargıtay Kararları Kapsamında Müşteki

YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2009/2-172 K. 2009/241   

Ceza Genel Kurulunun 27.03.2007 gün 45-77 sayılı kararında da belirtildiği üzere; 5271 sayılı Yasanın 238/2. maddesinde yer alan; “Duruşma sırasında şikayeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur” hükmü emredici nitelikte olup katıldığı duruşmada şikayetçi olduğunu ifade eden müştekiye davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulması zorunludur.

Anılan eksikliğin; hükmün, Azize Nazlıgül’e “başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak mercii ile başvuru şeklini açıkça belirtir” meşruhat ta eklenerek tebliğ edilmesi ve temyiz edip etmeyeceğinin belirlenmesi suretiyle giderilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve öncelikle yerel mahkeme hükmünün şikayetçi Azize Nazlıgül’e tebliği ile müştekinin hükmü temyiz edip etmeyeceğinin saptanması ve sonucuna göre yeni bir karar verilmesi gerekirken bu aşamada aleyhe sonuç doğuracak biçimde karar verilmesi isabetsiz olup, anılan eksikliğin giderilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.     

YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ E. 2014/6 K. 2014/20193

Görgü tanığı bulunmayan olayda, müştekinin duruşmaya katılımı sağlanıp, gerektiğinde CMK’nın 235 ve 236. maddeleri uyarınca tanık sıfatıyla beyanına başvurulmadan eksik inceleme karar verilmesi,… Kanuna aykırı ve katılan O.. K..’ın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA…

For detailed information or questions you can visit Contactpage.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Kusurluluğu Etkileyen Haller

Kusurluluğu Etkileyen Haller

Kusurluluğu Etkileyen Haller | Ceza Hukuku | Ceza Avukatı | İzmir Avukat | İzmir Hukuk Bürosu | Efes Hukuk Bürosu

Kusur Nedir?

Arapça ḳuṣūr

1. isim Eksiklik, noksan, nakisa:

2. isim Özür.

3. isim Bilerek veya bilmeyerek bir işi gereği gibi yapmama.

4. isim Elverişsiz durum.

Hukuk doktrininde kusur, fiilin, isnat kabiliyeti bulunan bir kimse tarafından bilerek ve isteyerek ve fakat en azından bilerek yapılması olarak tanımlanmaktadır.

Türk Ceza Kanunu Kapsamında Kusurluluğu Etkileyen Haller

1- Hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılması (TCK. Madde 27),Madde 27- (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur. (2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.
2- Yaş küçüklüğü (TCK. Madde 31),Madde 31- (1) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
(2)  Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.
(3) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz.
3- Akıl hastalığı (TCK. Madde 32), Madde 32- (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
4- Sağır ve dilsizlik (TCK. Madde 33),Madde 33- (1) Bu Kanunun, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onsekiz yaşını doldurmuş olup da yirmibir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır.
5- Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma (TCK. Madde 34),Madde 34- (1) Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.
(2) İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
6- Cebir ve tehdit dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi (TCK. Madde 28),Madde 28- (1) Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.
7- Mücbir sebep, kaza ve tesadüf, zorunluluk hali dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi (TCK. Madde 25/2),Madde 25- (2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
8– Hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi
(TCK.24. Madde 2/4),
Madde 24- …(2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz…(4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.
9- Haksız tahrik (TCK. Madde 29),Madde 29- (1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.
10- Çeşitli hata halleri (TCK. Madde 30/3-4)Madde 30- …(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(4) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.




For detailed information or questions you can visit Contactpage.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Ek İstinaf Dilekçesi Verilebilir Mi

Ek İstinaf Dilekçesi Verilebilir Mi

Ek İstinaf Dilekçesi Verilebilir Mi | Dava Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu | İzmir Avukat | Efes Hukuk Bürosu

Aşağıda yer vermiş olduğumuz emsal mahkeme kararında istinaf başvuru süresi içinde dava tarafınca sunulan ikinci bir dilekçe ile ilk dilekçede ileri sürmediği vakıa hakkında istinaf talebinde bulunmasında yasal bir engel olmadığına karar verilmiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Esas No: 2018/15518 Karar No: 2019/9846

Özet:

Davalı-birleşen dosyada davacı vekiline, İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararı 02.11.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, karar, davalı-birleşen dosyada davacı vekili tarafından, süresi içinde 15.11.2017 tarihinde istinaf edilmiş, davalı-birleşen dosyada davacı vekili tarafından istinaf başvuru süresi içinde verilen 16.11.2017 havale tarihli ek dilekçe ile ilk dilekçede ileri sürmediği, davacı- birleşen dosyada davalının banka hesabının İsviçre Frangı hesabı olduğu, bu banka hesabı üzerinden, davalı-birleşen dosyada davacı lehine banka hesabının Türk Lirası hesabı olarak kabul edilerek katılma alacağı hesabı yapıldığı, İsviçre Frangının günümüz güncel kuru üzerinden TL’ye çevrilerek, faiziyle tahsil edilmesi gerektiği itirazını da ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının bu yönüyle de kaldırılması gerektiğini talep etmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf yoluna başvuran tarafın yasal süre içerisinde olsa dahi sunacağı diğer dilekçelerin, istinaf dilekçesi mahiyetinde olmayıp, bu dilekçelerle belirtilen istinaf sebeplerinin Bölge Adliye Mahkemesince değerlendirilmeye alınmasının mümkün olmadığı, bu nedenle 15.11.2017 tarihli istinaf sebepleri doğrultusunda inceleme yapılırken ek istinaf sebeplerini içerir 16.11.2017 tarihli dilekçedeki itirazların dikkate alınmayacağı değerlendirmesini yapmıştır.

Fakat davalı-birleşen dosyada davacı vekilince istinaf başvuru süresi içinde sunduğu ikinci bir dilekçe ile ilk dilekçede ileri sürmediği vakıa hakkında istinaf talebinde bulunmasında yasal bir engel olmadığından, davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin ek istinaf dilekçesi içeriğindeki banka hesabına yönelik itirazı hakkında olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin banka hesabına yönelik istinaf başvurusunun değerlendirilmemesi doğru görülmemiştir.

Dava:

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda … 2. Aile Mahkemesi hükmüne karşı, davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması sonunda … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kez davalı-birleşen davada davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

Karar:

Dava ve birleşen dava artık değere katılma alacağı istemine ilişkin olup, Mahkemece, asıl davanın ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı-birleşen dosyada davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine, davalı-birleşen dosyada davacı vekili tarafından temyiz isteğinde bulunulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. (HMK mad. 355)

Davalı-birleşen dosyada davacı vekiline, İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararı 02.11.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, karar, davalı-birleşen dosyada davacı vekili tarafından, süresi içinde 15.11.2017 tarihinde istinaf edilmiş, davalı-birleşen dosyada davacı vekili tarafından istinaf başvuru süresi içinde verilen 16.11.2017 havale tarihli ek dilekçe ile ilk dilekçede ileri sürmediği, davacı- birleşen dosyada davalının banka hesabının İsviçre Frangı hesabı olduğu, bu banka hesabı üzerinden, davalı-birleşen dosyada davacı lehine banka hesabının Türk Lirası hesabı olarak kabul edilerek katılma alacağı hesabı yapıldığı, İsviçre Frangının günümüz güncel kuru üzerinden TL’ye çevrilerek, faiziyle tahsil edilmesi gerektiği itirazını da ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının bu yönüyle de kaldırılması gerektiğini talep etmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf yoluna başvuran tarafın yasal süre içerisinde olsa dahi sunacağı diğer dilekçelerin, istinaf dilekçesi mahiyetinde olmayıp, bu dilekçelerle belirtilen istinaf sebeplerinin Bölge Adliye Mahkemesince değerlendirilmeye alınmasının mümkün olmadığı, bu nedenle 15.11.2017 tarihli istinaf sebepleri doğrultusunda inceleme yapılırken ek istinaf sebeplerini içerir 16.11.2017 tarihli dilekçedeki itirazların dikkate alınmayacağı değerlendirmesini yapmıştır.

Fakat davalı-birleşen dosyada davacı vekilince istinaf başvuru süresi içinde sunduğu ikinci bir dilekçe ile ilk dilekçede ileri sürmediği vakıa hakkında istinaf talebinde bulunmasında yasal bir engel olmadığından, davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin ek istinaf dilekçesi içeriğindeki banka hesabına yönelik itirazı hakkında olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin banka hesabına yönelik istinaf başvurusunun değerlendirilmemesi doğru görülmemiştir.

Sonuç:

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir suretininde İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

For detailed information or questions you can visit Contactpage.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Davadan Feragat Nedir?

Davadan Feragat | Dava Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu | İzmir Avukat | Efes Hukuk Bürosu

Feragat Nedir?

Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. (Madde 307)

Feragatin Şekil Şartı

Feragat dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragatin hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Kısmen feragat durumunda feragat edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. Feragat, kayıtsız ve şartsız olmalıdır. (Madde 309)

Ne zaman Feragat Yapılabilir?

Feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. (Madde 310)

Davadan Feragatin Sonuçları

Feragat, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir. (Madde 311)

Feragat Halinde Yargılama Giderleri

Feragat beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir. Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez. (Madde 312)

İçtihat Kapsamında Davadan Feragat

Danıştay 12. Daire Esas No : 2017/3189 Karar No : 2019/5813

“…6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307. maddesinde ise, feragat; davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış; 309. maddesinde, feragat beyanının dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılacağı; 310. maddesinde, feragat ve kabulün, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği; 311. maddesinde ise, feragatin kesin hüküm gibi hukukî sonuç doğuracağı hükme bağlanmıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 447. maddesinin birinci fıkrasında; “Vasi, kısıtlıyı korumak ve bütün kişisel işlerinde ona yardım etmekle yükümlüdür.” hükmü, ‘Temsil’ başlıklı 448. maddesinde, “Vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla vasi, vesayet altındaki kişiyi bütün hukukî işlemlerinde temsil eder.” hükmü düzenlenmiş, 462. maddesinin sekizinci fıkrasındaki düzenleme ile acele hâllerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması, vesayet makamının iznine bağlanmıştır… Bu itibarla, her ne kadar, hüküm kesinleşmeden vasi tarafından davadan feragat edilmiş ise de, davacı vasisi tarafından davadan feragat hususunda vesayet makamından izin alınmadığı, bu hususta vasinin açık beyanının bulunduğu ve söz konusu feragat beyanının davacı açısından bağlayıcı olmadığı sonucuna varıldığından, işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, dava konusu işlemin iptali yönündeki …

İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığı yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.”

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2017/66 K. 2017/2479

…Bu durumda, anılan davalı hakkındaki yerel mahkeme kararı 1086 Sayılı Kanun’un 427/2. maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin nitelikte olup verildiği anda şeklen kesinleşmiştir. Davadan feragat ve sulh ancak hüküm kesinleşinceye değin yapılabilir. Davalılar arasında zorunlu takip ve dava arkadaşlığı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda gerek taraflar arasında varlığı ileri sürülen 05.01.2016 tarihli sulh sözleşmesinin, gerekse de davacı yanın 16.02.2017 tarihinde dile getirilen davadan feragatinin anılan davalı bakımından verilen hükmün şeklen kesinleşmesinden sonra gerçekleştiği anlaşılmakla sonuç doğurması mümkün olmayıp davalı …’ün temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. Diğer davalı … hakkındaki hüküm, temyiz edilmekle henüz kesinleşmemiştir. Bu itibarla, davacı vekilinin davadan feragate dair beyanının, HMK’nın 74. maddesiyle HMK’nın 307 vd. maddeleri uyarınca anılan davalı bakımından sonuç doğurucu nitelikte olduğu anlaşılmış, Yargıtay İBK’nun 11.04.1940 gün ve 70 Sayılı ve HGK’nun 21.11.1981 gün ve 1981/2-551 Sayılı kararları uyarınca, öncelikle, davacı yanın taraflar arasındaki sulh sözleşmesine binaen davalı … hakkındaki davadan feragatine dair bir hüküm verilmesini teminen yerel mahkeme kararının anılan davalı yönünden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2015/21-479 K. 2017/2035

Bilindiği üzere, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 74. maddesinde davaya vekâlette özel yetki verilmesini gerektiren hâller sayılmış ve açıkça yetki verilmemiş ise vekilin davadan veya kanun yollarından feragat edemeyeceği düzenlenmiştir. Bu çerçevede yapılan incelemede; davacı vekili Av. …’nin dosyaya sunulan 23 Ocak 2012 tarihli vekaletnamede davadan feragat yetkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.


Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/17282 E., 2019/4802 K.

Somut olayda davacı taraf feragati nedeniyle reddine karar verilmiş bulunan davada, korkutma nedeniyle iradesinin fesada uğratılarak feragat beyanında bulunmasının sağlandığını yargılama aşamasında ileri sürmüş ve aynı iddiayı öne sürerek kararı temyiz etmiştir. Başka bir anlatımla, feragat beyanının irade fesadı nedeniyle geçersiz olduğu iddiasıyla feshi ile alacak talebi hakkında karar verilmesini talep etmiştir. Bu gibi durumlarda yapılması gereken, feragatin geçersizliği iddiasının hadise olarak aynı mahkemede görülüp, sonuçlandırılmasıdır. Tüm bu açıklamalara göre, Mahkemece yapılacak iş; Türk Borçlar Kanunu’nun 30. vd. maddelerinde belirtilen irade fesadı hallerine dayanıldığına göre, bu husustaki iddianın ilgili hükümler çerçevesinde ve gerektiğinde taraf delilleri toplanarak hadise olarak incelenmesi, feragat beyanının dayanılan sebeplerle geçersiz olup olmadığı araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır.

For detailed information or questions you can visit Contactpage.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

İşçilik Alacaklarında Zamanaşımı

İşçilik Alacaklarında Zamanaşımı | İş Hukuku | İşçi Avukatı | İşveren Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu | İzmir Hukuk Büroları | İzmir Avukat | Efes Hukuk Bürosu

İşçilik Alacaklarında Zamanaşımı

2017 yılında getirilen düzenleme akabinde kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti gibi işçilik alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresinin 5 (beş) yıl olarak belirlenmesine karar verilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da zamanaşımı süresinin iş akdinin feshinden itibaren işlemeye başlayacak olduğudur. İşçinin ücret alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi de 5 (beş) yıl olarak belirlenmiş olmakla birlikte, burada zamanaşımı süresi bahse konu ücret hakkının muaccel olması ile başlayacaktır.

Yasal Mevzuat

Ücret ve Ücretin Ödenmesi

Madde 32-

Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi 5 (beş) yıldır.

4857 Sayılı İş Kanunu

Zamanaşımı Süresi
Ek Madde 3-
İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi
5 (beş) yıldır.
a) Kıdem tazminatı.
b) İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.
c) Kötüniyet tazminatı.
d) İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.

4857 Sayılı İş Kanunu

Mahkeme Kararları

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/999 E.,  2019/1049 K.

“…. İş Kanununda, gerekse Borçlar Kanununda, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir.
Uygulama ve öğretide kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davalar, hakkın doğumundan itibaren, eski 818 sayılı Borçlar Kanununun 125 inci maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi tutulmuştur. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ıncı maddesinde de genel zamanaşımı 10 yıl olarak belirlenmiştir.
Tazminat niteliğinde olmaları nedeni ile sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, 4857 sayılı İş Kanununun; 5 inci maddesindeki eşit işlem borcuna aykırılık nedeni ile tazminat, 26/2 maddesindeki maddi ve manevi tazminat, 28 inci maddedeki belgenin zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat, 31/son maddesi uyarınca askerlik sonrası işe almama nedeni ile öngörülen tazminat istekleri on yıllık zamanaşımına tabidir.
Bu noktada, zamanaşımı başlangıcına esas alınan kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı hakkının doğumu ise, işçi açısından hizmet aktinin feshedildiği tarihtir.
Zamanaşımı, harekete geçememek, istemde bulunamamak durumunda bulunan kimsenin aleyhine işlemez. Bir hakkın, bu bağlamda ödence isteminin doğmadığı bir tarihte, zamanaşımının başlatılması hakkın istenmesini ve elde edilmesini güçleştirir, hatta olanaksız kılar.
İşveren ve işçi arasındaki hukuki ilişki iş sözleşmesine dayanmaktadır. İşçinin sözleşmeye aykırı şekilde işverene zarar vermesi halinde, işverenin zararının tazmini amacı ile açacağı dava da tazminat niteliğinde olduğundan on yıllık zaman aşımına tabidir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları ise 818 sayılı Borçlar Kanununun 126/1 maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. 01.06.2012 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK.’un 147. Maddesi ise ücret gibi dönemsel nitelikte ödenen alacakların beş yıllık zamanaşımına tabi olacağını belirtmiştir.
Kanundaki zamanaşımı süreleri, 6098 Sayılı TBK 148. Maddesi gereğince tarafların iradeleri ile değiştirilemez.
İş sözleşmesi devam ederken kullanılması gereken ve iş sözleşmesinin feshi ile alacak niteliği doğan yıllık izin ücreti alacağının zamanaşımı süresinin fesih tarihinden başlatılması gerekir (HGK. 05.07.2000 gün ve 2000/9-1079 E, 2000/1103 K).
Sözleşmeden doğan alacaklarda, zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihten başlar. (TBK. m. 149(818.BK.128). Türk Borçlar Kanununun 117 inci maddesi uyarınca, borcun muaccel olması, ifa zamanının gelmiş olmasını ifade eder. Borcun ifası henüz istenemiyorsa muaccel bir borçtan da söz edilemez.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 151 inci maddesinde zamanaşımının nasıl hesaplanacağı belirtilmiştir. Bu maddenin birinci fıkrası, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu anda başlayacağı kuralını getirmiştir(818 sayılı BK.128). Aynı yönde düzenleme 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 151 inci maddesinde yer almaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 152. maddesi gereğince, asıl alacak zaman aşımına uğradığında faiz ve diğer ek haklar da zamanaşımına, uğrar. Diğer bir deyişle faiz alacağı asıl alacağın tabi olduğu zamanaşımına tabi olur(818 sayılı BK.131).
Türk Borçlar Kanunu’nun 154. maddesi (818 Sayılı BK 133/2) uyarınca, alacaklının dava açmasıyla zamanaşımı kesilir. Ancak zaman aşımının kesilmesi sadece dava konusu alacak için söz konusudur.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 153/4 maddesinde “Hizmet ilişkisi süresince, ev hizmetlilerinin onları çalıştıranlardan olan alacakları için” zamanaşımının işlemeyeceği ve duracağı belirtilmiştir. Bu maddenin iş sözleşmesiyle bağlı her kişiye uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Hizmetçiden kastedilen, kendisine ev işleri için ücret ödenen, iş sahibiyle aynı evde yatıp kalkan, aileden biriymiş gibi ev halkı ile sıkı ilişkileri olan kimsedir(818 sayılı BK. Mad.132)…”

For detailed information or questions you can visit Contacte geçebilirsiniz.

İş Hukuku Kapsamında Hazırladığımız Diğer Çalışmalarımız;

İzmir İş Avukatı

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079