Category Archives: Ceza Hukuku

Müstehcenlik Suçu

Müstehcenlik Suçu
Müstehcenlik Suçu

Müstehcenlik Suçu | İzmir Hukuk Bürosu

Müstehcen Ne Demek?

müstehcen

sıfat, Arapça mustehcen

Açık saçık, edebe aykırı, yakışıksız:

Türk Ceza Kanunu Madde 226 kapsamında tanımlanan “Müstehcenlik Suçu”, özellikle çocukların veya hayvanların içerisinde bulunduğu cinsel içerikler aracılığı ile işlenen bir suç tipidir. Farklı materyaller aracılığı ile işlenmesi mümkün olan müstehcenlik suçu yalnızca çocukların içerisinde yer aldığı cinsel içerikler ile sınırlı olarak düşünülmemelidir.

Türk Ceza Kanunu Kapsamında Müstehcenlik Suçu

Müstehcenlik Suçu
Madde 226-

  1. a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,
    b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek
    şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,
    c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden,
    d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren,
    e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan,
    f) Bu ürünlerin reklamını yapan,
    Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
  2. Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
  3. Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları, temsili çocuk görüntülerini veya çocuk gibi görünen kişileri kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
  4. Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
  5. Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
  6. Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
  7. Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.

Yargıtay Kararları Kapsamında Müstehcenlik Suçu

YARGITAY 18.CEZA DAİRESİ ESAS NO:2015/43159 KARAR NO:2017/1689

“Anal ya da oral yoldan yapılan, eşcinsel veya grup halinde bulunulan cinsel birleşmelere ait görüntülerin veya cisimle yapılan mastürbasyon görüntülerinin tek başına “doğal olmayan” kavramı içerisinde değerlendirilemeyeceği, bu kavramın cinsel yaşamın içerisinde yeri olmayan, aşağılayıcı veya bütün toplum tarafından da doğal olarak kabul edilmeyen ilişkileri tanımladığı gözetilerek, sanığa ait iş yerinde yapılan aramada ele geçirilen ve müstehcen içerikli olduğu değerlendirilen DVD, CD ve sabitdiskteki görüntülerin tamamı hakkında bilirkişi raporu aldırılarak yada hakim tarafından bizzat incelenerek, bu materyallerde çocukların kullanılıp kullanılmadığı, içeriklerinde şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin bir ilişki türü olup olmadığı saptanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi… Kanuna aykırı ve sanık …’nin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA…”


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ 2015/2271 E. , 2015/9553 K.

“Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan mahkûmiyet ve müstehcenlik suçundan kurulan beraat hükümlerinin temyiz incelemesine gelince;
Sanığın çocuk yaşta bulunan mağdure ile rızasıyla cinsel ilişkiye girip, bu ilişkiye ait müstehcen görüntüleri mağdurenin bilgisi dahilinde kendisine ait cep telefonuna kaydettiği, bu görüntülerin CD’ye aktarılmasını sağladıktan sonra yine çocuk yaştaki tanıklar D.. ve D..’ın görmesini sağlayan sanığın eylemlerinin ayrı ayrı TCK’nın 236/3-c-1 ve 226/5. maddesindeki suçları oluşturduğu, sanığın bu eylemleri ayrıca mağdure H..’ye yönelik özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu da oluşturmakla birlikte, TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı gözetilerek sanığın ceza miktarı itibariyle ağır nitelikteki aynı Kanunun 226/3-c-1 ve 226/5. maddelerine göre cezalandırılması gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek özel hayatın gizliliğinin ihlali suçundan mahkûmiyeti ile müstehcenlik suçundan beraatine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılan vekili ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ 2017/3354 E., 2019/5468 K.

“1- Sanığın evinde yapılan arama sonucu ele geçirilen bilgisayar, hard diskler ve CD’lerin bir kısmında çocukların kullanıldığının, bir kısmında ise hayvanlarla yapılan cinsel ilişkiye ait görüntüler bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin TCK’nın 44. maddesindeki fikri içtima kuralları gereği en ağır cezayı öngören aynı Kanunun 226/3. maddesindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden ayrı ayrı hüküm kurulması,
2- Sanıktan ele geçirilen bilgisayar, hard diskler ve CD’lerde yüklü müstehcen içerikli verinin sayısı ve niteliği gözetildiğinde temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
3- TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık …’nun temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki isteme aykırı olarak, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Müsadere Nedir?

Müsadere Nedir?

Müsadere Nedir? | İzmir Hukuk Bürosu

Müsadere Nedir?

müsadere

isim, hukuk, (müsa:dere), Arapça muṣādere

Zor alım.

Müsadere Kararı Ne Demek?

Müsadere, mahkeme tarafından suç ile ilişkisi olduğu düşünülen eşya veya kazançların devlet nezdinde saklanmasına karar verilmesi olarak ifade edilebilir. Söz konusu eşyaların el konulabilmesi için işlenen suç ile bağlantısı olması veya iyi niyetli 3. kişilerin elinde olmaması gibi bir takım şartların varlığı da gerekmektedir. Müsadere kararı ise mahkeme tarafından suça konu eşya veya kazancın zorla el konulmasına ilişkin verilen karara denmektedir. Hukukumuzda genel müsadere Anayasa Madde 38 kapsamında yasaklanmıştır.

Müsadere Türleri Nelerdir?

Ulusal hukukumuzda müsadere kurumu Türk Ceza Kanunu Madde 54 ve 55 kapsamında düzenlenmiş olup; eşyanın (mal) müsaderesi ve kazanç (para) müsaderesi olarak iki farklı şekilde incelenebilir.

Yasal Mevzuat Kapsamında Müsadere Nedir?

Türk Ceza Kanunu

Madde 54 – Eşya Müsaderesi

  • (1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir. Eşyanın üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine tesis edilmiş sınırlı ayni hakkın bulunması hâlinde müsadere kararı, bu hak saklı kalmak şartıyla verilir.
  • (2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.
  • (3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
  • (4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
  • (5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.
  • (6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur.

Madde 55- Kazanç Müsaderesi

  • (1) Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilir. Bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir.
  • (2) Müsadere konusu eşya veya maddi menfaatlere el konulamadığı veya bunların merciine teslim edilmediği hallerde, bunların karşılığını oluşturan değerlerin müsaderesine hükmedilir.
  • (3) Bu madde kapsamına giren eşyanın müsadere edilebilmesi için, eşyayı sonradan iktisap eden kişinin 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun iyi niyetin korunmasına ilişkin hükümlerinden yararlanamıyor olması gerekir.

Yargıtay Kararlarında Müsadere

YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ E. 2014/5236 K. 2015/119

…aracın fiilen kim tarafından kullanıldığının kolluk marifetiyle araştırılması, suç tarihinde kayıt maliki N.’in sürücü belgesinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, geçmişe yönelik olarak varsa bu aracın sürücü olarak sanıklar hakkında trafik kurallarına aykırılıktan verilmiş para cezası bulunup bulunmadığı hususları araştırılıp birlikte değerlendirilerek aracın iyiniyetli 3.kişiye ait olup olmadığı belirlendikten sonra müsaderesine ya da iadesine karar verilmesi gerekirken eksik soruşturmayla yazılı şekilde hüküm kurulması… Yasaya aykırı olup, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 Sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 Sayılı C.M.U.K.nun 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 12.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2014/6-66 K. 2014/365

2- )Kabule ve uygulamaya göre de; suçta kullanıldığı iddia edilen 34 UL 1… plakalı aracın trafik tescil kayıtlarının denetime olanak verecek şekilde dosya içine getirtilmesi ve aracın değeri tespit edildikten sonra, çalınan mallar ile aracın değerinin orantılı olup olmadığı tespit edilip, müsadere kararının işlenen suça nazaran daha ağır ve hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurup doğurmayacağı hususları, karar yerinde gösterilip tartışılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde müsaderesine karar verilmesi” isabetsizliklerinden oy çokluğuyla bozulmasına karar verilmiş,

YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ K. 2021/3512

İddianamede müsadere talebi bulunmadan müsadere kararı verilemez. İddianamede müsadere talebi olmayan 14 adet cep telefonunun müsaderesine karar verilmesi hukuka aykırıdır.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact geçin.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Sanık Ne Demek?

Sanık Ne Demek

Sanık Ne Demek? | İzmir Ceza Avukatı

Sanık Ne Demek?

sanık

isim, hukuk

Suçlu olduğu sanılarak mahkemeye sevk edilmiş kimse, maznun:

Sanık ceza yargılaması süreçlerinde, savcılık tarafından hazırlanan iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesinden sonra hakkında suç işlediği şüphesi duyulan kişiye verilen isimdir. İddianamenin kabulü öncesinde bu kişiye şüpheli ismi verilmekte iken, iddianamenin kabulü ile birlikte sanık adını alır.

Sanığın Hakları Nelerdir?

YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ E. 2016/7026 K. 2017/3341

“Savunma hakkı ile ilgili yasal düzenleme, tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve yerleşik yargısal uygulamalara bakıldığında;

CMK’nın 176. maddesinde, iddianamenin sanığa tebliği ve duruşmaya çağrılmasına yer verilmiş olup, “çağrının tebliği ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir.” Şeklinde, sanıklara savunma için en az bir haftalık süre öngörülmüştür. Bu süreye riayet edilmemesi halinde CMK 190/2 maddesi uyarınca sanığa ve müdafiine “duruşmaya ara verilmesini” isteme hakkının olduğu bildirilecektir. Sanığın mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi veya geçerli bir nedene dayalı olmaksızın sorgusunun yapılamaması halinde, delillerin ortaya konulmasına engel teşkil etmeyecektir.( CMK 206/1 m)

Deliller ortaya konulduktan sonra tartışmada söz, sırası ile katılana, vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa, müdafiine veya kanuni temsilcisine verilir. Hükümden önce son söz sanığa aittir.” ( CMK 216. m) Bu düzenleme ile delillerin ne şekilde tartışılacağı ve söz alma sırası gösterilmiştir.

Anayasanın 36/1 maddesinde, “herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilerek, savunma hakkı vurgulanmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında: “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.

Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise:

“Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

  1. Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
  2. Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
  3. Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek…” şeklinde adil yargılama ilkelerine yer verilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarına göre adil yargılama ilkelerine dair kriterler aşağıdaki başlıklar halinde toplanabilir.

  1. Yargılamanın makul süre içinde sonuçlandırılabilmesi ve kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkının tanınması,
  2. Yargılamanın istisnalar hariç aleni olarak yapılması,
  3. Hakkaniyete uygun yargılama yapılması,
  4. Suçsuzluk karinesine riayet edilmesi,
  5. İsnadı öğrenme hakkının sağlanması,
  6. Savunmayı hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı, bu hakkın kullanımının sağlanmasında dosyanın hacmine ve delillerin çeşitliliğine bağlı olarak makul bir sürenin verilmesini gerektirmektedir. Savunmayı hazırlamak için gerekli kolaylıklara sahip olma dava dosyasının içeriğinde yer alan delillere erişebilme imkanını içermektedir. Bu hak sadece müdafiiye değil sanığa da tanınmalıdır.
  7. Kendi kendine savunma veya bir müdafiinin hukuki yardımından yararlanma hakkı,
  8. Duruşma sırasında tanıklara soru sorabilme ve delilleri Cumhuriyet savcısı ile eşit koşullarda tartışabilme imkanının sağlanmasıdır. Bu hakkın kullanılmasında sınırlandırılmalar sözkonusu olabilmektedir. Sanığın duruşma salonunda bulunmasının sakıncalı olması (CMK. 200. md.), önceden dinlenen tanığın duruşma sırasında tekrar dinlenememesi (CMK. 211. md.), gizli belge incelenmesi (CMK. 125. md.), açık olarak dinlenilmeleri kendileri ve Devlet açısından tehlike oluşturan tanıkların gizli olarak dinlenmeleri (CMK. 47, 58. md.) sayılabilir.

Adil yargılama ilkelerinden tartışma konusu olan savunma hakkının üzerinde durmak gerekecektir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “hakkaniyete uygun yargılama” kavramından hareket ederek adil yargılamanın zımni gereklerini saptamıştır. Bu gereklerden en önemlisi Anayasanın 36. maddesinde de açıkça ifade edilmiş olan “savunma hakkı“dır. Ceza yargılamasındaki savunma haklarının güvence altına alınması demokratik toplumun temel bir ilkesidir. Bu sebeple Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre, Ludi/İsviçre ve Artico/İtalya davalarında verilen kararlarda da belirtilmiş olduğu üzere, hakkaniyete uygun bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için yargılamanın yürütülmesi sırasında alınan önlemlerin, savunma hakkının yeterince ve tam olarak kullanılması ile uyumlu olması ve bu hakların teorik ve soyut değil, etkili ve pratik olacak şekilde yorumlanması gerekmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “hakkaniyete uygun yargılama” kavramı, aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında yer alan “suç isnat edilmiş kişi“nin asgari haklarıyla doğrudan bağlantılıdır. Hakkında bir suç isnadı olan kişiye tanınmış anılan fıkradaki haklar, numaralı fıkrada yer alan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin somut görünümleridir. Fakat hakkaniyete uygun yargılama çerçevesindeki haklar ve ilkeler, (3) numaralı fıkradaki kapsamlı olmayan listedeki minimum haklarla sınırlı değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Asadbeyli ve Diğerleri/Azerbaycan kararında belirtilmiş olduğu üzere, (3) numaralı fıkrada yer alan asgari şüpheli/sanık hakları, (1) numaralı fıkrada koruma altına alınmış olan daha genel nitelikteki “hakkaniyete uygun yargılanma” hakkının özel görünüm şekilleridir. Bu sebeple Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan özel güvencelerin, (1) numaralı fıkrada yer alan “hakkaniyete uygun yargılanma hakkı” ışığında değerlendirilmesi gerekir. Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Pélissier ve Sassi/Fransa kararında da belirtildiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a-e) bentlerinde düzenlenen güvenceler arasında da bağ bulunmakta olup bunlardan her biri yorumlanırken diğerleri de dikkate alınmalıdır. Bu sebeple yalnızca (3) numaralı fıkrada sayılan haklara uygun olarak yapılan bir ceza yargılamasının, (1) numaralı fıkrada yer alan “hakkaniyete uygun yargılanma hakkı” ışığında değerlendirilmeden, hakkaniyete uygun ve dolayısıyla adil olduğu söylenemez.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendinde hakkında bir suç isnadında bulunulan kişinin “Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden ayrıntılı olarak haberdar edilmek” hakkı, kişinin savunmasını hazırlayabilmesi için getirilmiş bir güvencedir. 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında güvence altına alınmış olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ışığında, (3) numaralı fıkranın (a) bendi, cezai konularda hakkaniyete uygun bir yargılama yapılmasının temel ön koşulu olarak şüpheli veya sanığa detaylı bilgi verilmesini öngörmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendi, bilgilendirmenin şekline dair herhangi bir yükümlülük içermemekle birlikte bu güvence, şüpheliye veya sanığa hakkındaki “suçlamayı bildirme” konusunda özel bir çaba gösterilmesi gerekliliğine işaret etmektedir. Bu sebeple (a) bendi uyarınca sanığa verilecek bilgi, kendisinin hangi fiil sebebiyle suçlandığını ve bu fiilin hukuki nitelemesinin ne olduğunu içermeli ve detaylı olmalıdır. Ceza kovuşturmasında esaslı bir yeri olan iddianamenin tebliğ edilmesiyle, sanığın, yazılı bir biçimde, suçlamaların maddi ve hukuki temelinden resmi olarak haberdar olduğu kabul edilmektedir.

Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin (a) bendi ile hakkında bir suç isnadında bulunulan kişinin “Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak” hakkına yer verilen (b) bentlerinin birbiriyle bağlantılı olduğunu; suçlamanın nedeni ve niteliği hakkında bilgilendirilme hakkının, şüphelinin veya sanığın savunmasını hazırlama hakkı ışığında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Savunmanın hazırlanması için gerekli zamana sahip olma hakkı, Anayasanın 36. maddesinde belirtilen “meşru vasıta ve yollardan yararlanmak” kavramının kapsamındadır. Bu hak gereğince sanığa ve müdafiine savunma için gerekli hazırlıkları yapabilecekleri zamanın verilmesi gerekmektedir.”

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Yasadışı Bahis Suçu

Yasadışı Bahis Suçu

Yasadışı Bahis Suçu | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

Resmi kuruluş olan Spor Toto Teşkilat Başkanlığı’nın lisans verdiği internet sitelerinde, sokak bayilerinde yasal olarak bahis oynanabilmektedir. Bunlar dışında kalan türlü yollardan bahisle alakalı işlem yapmak, yasa dışı bahis olarak değerlendirilmekte olup; halk arasında yasadışı bahis kanunu olarak da bilinen 7258 sayılı kanunun beşinci maddesi kapsamında suç olarak nitelendirilmektedir.

7258 sayılı kanunun 5. maddesine göre yasadışı bahis suçu ve kabahati teşkil eden fiiller şunlardır:

  • Yasadışı bahis oynatma ve yer sağlama suçu,
  • Yurt dışında oynatılan her çeşit bahis veya şans oyunlarının Türkiye’den oynanmasına imkan sağlama suçu,
  • Yasadışı bahis suçları ile bağlantılı paranın nakline aracılık etme suçu,
  • Kişileri reklam vermek ve sair surette yasadışı bahis oynamasına teşvik etme suçu,
  • Yasadışı bahis oynama kabahati

Yasadışı yollarla bahis oynatma veya bahis oynatılmasına yer veya imkan sağlama halinde 3 ile 5 yıl arasında hapis cezası ve ayrıca on bin güne kadar adli para cezası verilir. Suçun işlendiği yer bir iş yeri ise 3 ay süre ile mühürlenecektir. Eğer bu işyeri ruhsatlı ise 5 gün içerisinde ruhsatı iptal edilecektir. 

Detayları ile kategorize ederek inceleyecek olursak; 

Yasadışı Bahis Oynatma ve Aracılık Etme

Günümüzde farklı yollarla, yurtdışındaki internet siteleri üzerinden bahis oynatılmaktadır. Bu suçu işleyen kişi 4 ile 6 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılır.

Yasadışı bahis ile alakalı suçlardan biri de yasadışı bahis parası nakline aracılık etmektir. 

Bu aracılık, bahis parasının bahis oynatan kişiye ulaştırılması veya bahisten kazanılan paranın bahis oynayan kişiye ulaştırılması şeklinde gerçekleşir. Yasadışı bahis parasına aracılık eden kişiler 3 yıldan 5 yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Bahis Reklamları Vermek

İnternet üzerinde girdiğimiz sitelerde sıklıkla karşımıza bahis reklamları çıkmaktadır. Bu şekilde reklam vererek yasadışı bahis oynamaya teşvik etmek 7258 sayılı Kanun 5/1-ç. maddesi kapsamında suçtur. 

Yasadışı bahse kişileri teşvik etmek amacıyla özellikle internet sitelerinde reklam yapılmaktadır. Bu şekilde veya benzer şekillerde yasadışı bahis reklamı yapılarak yasa dışı bahse teşvik edilmesi halinde kişi 1 ile 3 yıl arasında hapis cezası ve üç bin güne kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Yasadışı bahis oynatmak, aracılık etmek ve reklamını yapmak suçları sebebiyle adli yaptırımlar olması sebebiyle savcılık tarafından ceza soruşturması yürütülmektedir. Ceza soruşturması yürütülürken banka hesaplarına, kredi kartlarına bloke koyulabilmektedir. Ayrıca gerekli görülmesi halinde yurtdışına çıkış yasağı da sıkça uygulanan tedbirler arasındadır.

Yasadışı Bahis Oynamak

Söz konusu suç, özellikle yasa dışı bahis sitelerinde bahis oynanarak işlenir. Bu şekilde yasa dışı bahis oynama suçunu işleyen kişiler için adli olarak herhangi bir ceza öngörülmemiştir. Yani yasadışı bahis oynayan kişi herhangi bir hapis cezası veya adli para cezası almamaktadır. Bu da yasadışı bahis oynatma, aracılık etmek gibi suçlara nazaran daha hafif bir ceza öngörülmüştür. Yasadışı bahis oynayan kişiye tespiti halinde 5.000 ile 20.000 TL arasında idari para cezası verilmektedir.

Yasadışı bahis oynandığının tespit edilmesi halinde verilecek olan idari para cezasına itirazlar sulh ceza hakimliğine yapılacaktır. Yasa dışı bahis cezasının iptali ve mağduriyetlerin giderilmesi ancak iyi hazırlanmış bir dilekçe ve sair başvuru evrakları ile mümkün olacaktır. Bu nedenle hukuki yardım almak elzemdir. 

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact geçin.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Adli Para Cezası Nedir?

Adli Para Cezası Nedir?

Adli Para Cezası Nedir? | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

Türk Ceza Kanunu madde 52/1 Uyarınca: Adli para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından devlet hazinesine ödenmesinden ibarettir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda iki farklı ceza yaptırımı mevcuttur. Bunlar hapis cezası ve adli para cezasıdır. Adli para cezaları ve idari para cezaları zaman zaman birbirine karıştırılmaktadır. 

Adli Para Cezası: Yalnızca mahkemeler tarafından  sanığa verilen cezalardır. 

İdari Para Cezası: Diğer devlet kurumlarının kişilere yönelik verdiği para cezalarıdır. İdari para cezaları hukuki anlamda bir cezai yaptırıma tabii olmadığı için hapis cezasına da çevrilemez.

Adli Para Cezasının Çeşitleri

  • Doğrudan Verilen Adli Para Cezası : 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bir suçun cezai yaptırımının karşılığı adli para cezası ise, mahkeme sanığa hapis cezası veremez.
  • Seçimlik Olarak Verilen Adli Para Cezası : Bazı durumlarda kanunda bir suçun karşılığı hem adli para cezası, hem de hapis cezası olarak düzenlenir.Bu durumda hakim sanığa ceza olarak adli para cezasını uygun ve yeterli görebilir. Bu şekilde verilen adli para cezaları seçimlik olarak verilmiş demektir.
  • Hapis Cezasından Çevrilen Para Cezası : Türk Ceza Kanunu’nda kasten işlenmiş suçlarda 1 yıl altındaki hapis cezaları adli para cezasına çevrilebilir. Taksirle işlenen suçlarda ise ceza sınırı göz önünde bulundurulmaksızın adli para cezası uygulanabilir veya  sanığa hükmolunan ceza, 30 günden daha az süreli bir hapis cezası ise bu hapis cezası kişiye uygulanmadan direkt olarak adli para cezasına çevrilir. Ayrıca  (TCK m.50/3) uyarınca sanığın yaşı 18’den küçük ya da 65’den büyük ise ve sanık 1 yıl ceza almışsa, bu ceza yine adli para cezasına çevrilir. 
  • Hapis Cezası ile Birlikte Verilen Adli Para Cezası : Türk Ceza Kanunu’nda bazı suçlar için cezai yaptırım hem adli para cezası ile hapis cezası birlikte öngörülmüştür. Burada seçimlik adli para cezasından farklı olarak, sanık hem adli para cezasını ödeyecek hem de hapis cezasına çarptırılacaktır. Örneğin dolandırıcılık suçu için hem hapis cezası hem adli para cezası yaptırımı söz konusudur.

Adli Para Cezası Nasıl Hesaplanır?

Türk Ceza Kanunu 52.madde ilgili fıkraları uyarınca;

(2) En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adlî para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak takdir edilir.

(3) Kararda, adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir.

(4) Hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir. 

Şeklinde kanun hükmü mevcuttur. 

Özetlemek gerekirse ise, Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen adli para cezası minimum 5 günden maksimum 730 gün arası olmak üzere ceza yaptırımı bulunan bir ceza türü olup; günlüğü 20 TL –  100 TL arasında hesaplanır. Bu miktar suçun unsuru, sanığın gelir durumu gibi birçok unsura göre hakimin takdir yetkisine bırakılmıştır. 

Adli Para Cezası Ertelenebilir Mi?

Hapis cezaları için bulunan erteleme durumu, adli para cezaları için maalesef geçerli değildir. Hatta hapis cezasından adli para cezasına çevrilen cezalar için dahi herhangi bir erteleme söz konusu değildir.

Adli Para Cezası Ödenmezse Ne Olur?

Adli para cezasını ödemeyen hükümlü hakkında, Cumhuriyet Savcılığı kararı ile ödemediği miktar güne çevrilmek suretiyle hapis cezasına çevrilerek hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olarak belirlenmek üzere kamu yararına bir işte çalışmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce belirlenir. Belirlenen günlük çalışma süresi en az 2 en fazla 8 saattir. Hükümlü, kendisine gönderilen adli para cezasını ödeme emrinde ya cezayı ödemeye ; ya da bu cezanın yerine geçmek üzere kamuya yararlı bir işte çalışmaya davet edilir.

Adli Para Cezası Sicile İşler Mi?

Adli para cezası alan sanığın sicil kaydına bu ceza işlenir. Cezanın peşin olarak yatırılması ya da taksitli olarak ödenmesi durumunda, taksidin yatırıldığı son gün ceza infaz edilmiş sayılır ve ceza adli sicil kaydından kendiliğinden silinir ve arşive kaldırılır. 

Adli Para Cezası Nereye Ödenir?

Ödeme emri tarafınıza ulaştıktan (tebliğ edildikten) sonraki 30 gün içerisinde adli para cezasını ödemeniz gerekmektedir. Adli para cezasını ödemek için size adli para cezası ödeme emrini gönderen infaz savcılığına başvurmanız gerekmektedir. İnfaz savcılığından vergi dairesine hitaben yazılmış olan yazı ile ilgili vergi dairesine giderek adli para cezasını ödeyebilirsiniz.

Adli Para Cezaları Af Kapsamında Mıdır?

Adli para cezaları için ayrı bir af müessesi bulunmamaktadır. Kişiler hakkında kesinleşmiş bulunan adli para cezalarını affetmek yetkisi, diğer tüm cezalarda olduğu gibi TBMM’ye aittir. TBMM, bu yetkisini çıkaracağı genel af ya da özel af niteliğindeki bir af kanunu ile kullanabilir. 

Adli para cezasında af, hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi durumunda mümkün olup bu durumda dahi “özel af” gerektiren bir ceza türüdür. (Zira özel aflarda hapis cezasının çevrilmesi söz konusudur.) Ancak özel ya da genel af dahilinde ödenen adli para cezasının iadesi, geri ödenmesi söz konusu olamayacaktır. (TCK m. 74/1)

Konuya ilişkin olarak hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Hakaret Suçu Nedir?

Hakaret Suçu Nedir?

Hakaret Suçu Nedir? | İzmir Ceza Avukatı | İzmir Hukuk Bürosu

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca; “Bir kimseye onur şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi…” demek suretiyle hakaretin ne şekilde gerçekleşebileceğini ve en önemlisi de kanunun hangi eylemi hakaret sayacağını açıklamaktadır.

Hakaret suçu sövmek, huzurda (mağdurun yüzüne karşı) , gıyapta ( mağdurun yokluğunda) ve alenen işlenebilen suç tipidir. 

Bazı durumlarda da hakaret suçunun ‘nitelikli hali’ oluşur ki bu durumlarda verilecek ceza arttırılır. Kamu görevlisine karşı, görevinden dolayı hakaret etmek buna örnek verilebilir. 

Zamanaşımı ve Uzlaştırma: 

Hakaret davasına konu olan ve şerefe karşı suçlar başlığı altında tanımlanan şekilde kanunun suç saydığı sözlü veya yazılı, eylem veya eylemlere maruz kalan kişinin, altı ay içerisinde suçun işlendiği yer Cumhuriyet Başsavcılığı’na olayı anlatan bir şikâyet dilekçesiyle müracaatı ile soruşturma başlatılır. Dolayısıyla takibi şikayete bağlı bir suç olup altı aylık zamanaşımına tabiidir. Hakaret suçları uzlaştırma hükümlerine tabii olup;  kamu görevlisine ve cumhurbaşkanına hakaret suçu, şikayete tabi suçlardan olmadığından uzlaştırma kapsamında değildir.

İspat Yöntemi: 

Konusu hakaret içerikli davalarda; hakarete maruz kalan kişinin mağduriyetini delillendirmesi gerekmektedir. Bu davalarda delil olarak tanık anlatımları kabul edileceği gibi hukuka uygun şekilde elde edilen görüntü ve ses kayıtları ile yazışmalar veya sosyal medya kayıtları da hakareti ispat için mahkemelere sunulması gereken delillerdir.

Hangi Sözler Hakaret Suçunu Oluşturur?

Burada suçun oluşmasında kıstas , kişinin onur, şeref veya saygınlığını rencide edecek somut bir fiil veya olgu isnat edilmeli veya sövme yoluyla kişinin onur, şeref veya saygınlığına saldırılmasıdır. Kanunda belli şekillerde saymak mümkün değildir.  Örneğin Bir kişiye açık açık “şerefsiz”, “namussuz”, “pislik”, “aptal”, “geri zekalı”, vb. gibi sözler söylemenin hakaret suçunu oluşturacağı kuşkusuzdur.

Kişiye isnat edilen somut olgu kişinin mevcut fiziksel veya psikolojik bir özelliğine vurgu yapsa da hakaret suçunu oluşturur. Örneğin, aksayarak yürüyen birine “allahın topalı” demek, gözü görmeyen birine “kör herif” demek hakaret suçunun oluşmasına neden olur.

Hangi Sözler Hakaret Suçunu Oluşturmaz?

İfade hürriyeti anayasal bir haktır. Ancak bu hakkın başkalarının şeref ve haysiyetini rencide edici bir şekilde kullanılması hukuk düzeninde himâye görmez. Kuşkusuz bunun da bir kısım istisnaları vardır. Örneklendirecek olursak; 

  • Allah belanı versin. (beddua hakaret kapsamında değildir)
  • İstediğim saatte gelirim, serumu takmak zorundasın , kafamı bozma (Hemşireye)
  • Lan biz kaçmıyoruz, bizi neden kovalıyorsunuz (polise)
  • Sen kim oluyorsun? kapa çeneni (öğretmene)
  • Bilgisiz, tecrübesiz
  • Benim kardeşimi dövüyorlar, siz burada ne yapıyorsunuz? kimseye ceza vermiyorsunuz (savcıya)

Bazı ifadeler vardır ki gündelik hayatta kullanıldığında kaba, rahatsız edici, nezaketsiz olarak algılanabilir. Fakat bu tür ifadelerin hakaret suçu oluşturabilmeleri için objektif olarak şeref ve haysiyeti tahkir edici nitelikte olması gerekir. Aksi takdirde kişiden kişiye değişebilecek olan alınganlıklar sayısız suç isnadına sebep olur. 

Hakaret suçunun unsurlarını oluşturan ifadeler belli özel koşullar altında suç kabul edilmemektedir. 

  • Mağdurun rızası
  • Kanun hükmünü icra
  • Yetkili merciin emrini yerine getirme
  • İddia ve savunma dokunulmazlığı
  • İhbar ve şikâyet hakkı
  • Haber verme hakkı
  • Eleştirme hakkı
  • Terbiye ve disiplin hakkı

 Bu durumlarda da hakaret suçu oluşmaz. 

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Tekerrür Ne Demek?

Tekerrür Ne Demek? | Av. Dilek Yavuz Uysal

Tekerrür Ne Demek?

Tekerrür, kelime anlamı olarak “tekrarlama” anlamına gelmektedir. 

Daha önceden işlemiş olduğu bir suçtan dolayı kesin bir hükümle mahkûm olmuş bir kimsenin, bu mahkûmiyetin kesinleş­mesinden sonra kanunda öngörülen süre geçmeden yeni bir suçu işle­mesi halidir. Burada ikinci suçu işleyen şahsa mükerrir denir.

Kişilerin ilk kez suç işledikten sonra, iki veya daha fazla suç işle­melerinin birçok sebepleri bulunmaktadır. Bu sebepler özel ve genel olarak ikiye ayrılabilir. Suçluluğun sebeplerinden olan sefalet, serseri­lik vb. gibi durumlar aynı zamanda tekerrürün genel sebeplerini oluş­tururlar. Bunların yanında, cezaevlerinin durumu, suçluların tam ola­rak ıslah edilememeleri, cezaevinden çıkan kişilerin sosyal hayata ka­rışmakta zorluk çekmeleri, cezaevinden sonra mahkûmlara psikoloji, sosyal ve ekonomik yardımların yapılamaması gibi nedenler ise, te­kerrürün özel sebepleri arasında sayılabilir.

Tekerrürün Koşulları

  • Tekerrürün ilk koşulu suçun işlenmesinden önce kesinleşmiş bir ceza mahkumiyeti olmasıdır. 

Dolayısıyla, suç işlenmeden önce kesinleşmiş bir hapis cezası veya adli para cezasının bulunması gerekir. İşlenen suçun cezasının infaz edilmiş olmasının önemi bulunmamaktadır.

  • Tekerrürün ikinci koşulu mahkumiyetin kesinleşmesinden sonra, tekerrür süreleri içerisinde bir suç işlenmesidir. 

Tekerrür süresi beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıldır. İşlenen suçun bahsettiğimiz süreler içerisinde işlenmesi gerekir.

  • Üçüncü koşul ise tekerrür yasağının bulunmamasıdır. 

Bu bakımdan taksirle işlenen suçlar ile kasten işlenen suçlar arasında, sırf askeri suçlarla diğer suçlar arasında ve istisnalar dışında yabancı ülkede verilen hükümlerde tekerrür hükümleri uygulanmaz (TCK 58/3). Ayrıca suçu işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış olanlar bakımından tekerrür hükümleri uygulanmaz (TCK 58/5).

Tekerrünün Sonuçları

Tekerrürün ilk sonucu tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezasıyla adli para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunmasıdır. İkinci sonucu ise tekerrür halinde sanığa tekerrürlere özgü infaz rejimi uygulanır. Bu durumda ise tekerrür halinde, işlenen suçtan dolayı mahkûm olan kimsenin koşullu salıverilme süresi, ilk defa suç işleyenlere göre daha uzundur. Üçüncü sonucu ise tekerrür halinde cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması zorunludur. Bu denetimli serbestlik süresi, cezanın infazından sonra başlamak üzere 1 yıldan az olamaz. Duruma göre bu sürenin 5 yıla kadar uzatılması da söz konusu olabilir. Eğer belirtilen hükümlere uyulmazsa, bu kez de 3 aya kadar zorlama hapsi tatbik edilebilir. Hâkim kararında sanığın mükerrir olduğunu ve sanık hakkında denetimli serbestlik uygulanacağını belirtmek zorundadır.   

İlk suçu kesinleşmiş olan biri için suçta tekerrür hükümlerinin uygulanması için mükerrirlere özgü infaz rejimi bulunur. Bunun en büyük özelliği şartla salıverilme koşullarında kendisini gösterir. Bu kapsamda hükümlünün toplam cezasının 2/3’ünü değil, 3/4’ünü ceza infaz kurumunda geçirmesi gerekir. Ancak ikinci kez tekerrür hükümleri uygulanmış ise koşullu salıverme düzenlemesinden yararlanmak mümkün olmaz.

Özetlemek gerekirse, tekerrürün sonuçlarından ilki hapis cezasıyla adli para cezasının seçimlik olması durumunda hapis cezasının seçilmesi zorunluluğudur. İkinci sonucu ise mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasıdır. Üçüncü sonucu ise, hükümlü hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanması olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Tekerrüre Esas Olmayan Mahkûmiyetler

765 sayılı TCK’nın 87. maddesinde tekerrüre esas olmayan mah­kûmiyetler sayılmıştır. Bu maddeye karşılık olarak 5237 sayılı TCK’nın 58/4. maddesi düzenlemesi yapılmıştır. Bu maddede sayılanlar sınırlı sayıdadır, genişletilmesi olanağı bulunmamaktadır. 

– Kabahatler: Kabahatler Kanunu’nda tekerrür hü­kümlerine yer verilmemiştir. O halde kabahatler, hem kendi araların­da tekerrüre esas teşkil etmezler, hem de TCK’da düzenlenen suç ile tekerrüre esas olmazlar. Daha açık bir deyişle, sanığın işlediği eylem kabahat ise veya daha sonradan kabahate dönüştürülmüş ise, tekerrü­re esas olmayacaktır. Örneğin saldırgan sarhoşluk önceden 765 sayılı TCK’da düzenlenmiş bir suç idi. Şimdi kabahat olarak düzenlenmiştir, bu nedenle yeni düzenlemede kabahat olduğundan tekerrür hüküm­lerinin uygulanması söz konusu olmayacaktır. 765 sayılı TCK döne­minde kabahat olarak düzenlenen bir eylemin, YTCK döneminde suç olarak düzenlenmesi durumunda, anılan mahkûmiyetin de tekerrüre esas alınamayacağını söylemek mümkündür.

– Yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas alınamaz: Bu sistemin esası yabancı mahkeme kararına tekerrür bakımından etki tanınmasının mülkilik ilkesine aykırı olup, bu etki­yi tanıyan ülkenin egemenlik haklarını zedeleyeceği düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Ancak uluslararası yükümlülükler nedeniyle bi­lişim çağıyla birlikte bu ilkenin katı olarak uygulanması hususu kaldırılmış; bu akım doğrultusunda 5237 sayılı Kanun’la bu kuralın istisna­ları da genişletilmiştir. 

Yabancı ülke mahkemesinin verdiği ka­rarın, tekerrüre esas olmayacağı kuralının istisnalarını sayarsak;

  • Kasten öldürme suçları,
  • Kasten yaralama suçları,
  • Yağma suçları,
  • Dolandırıcılık suçları,
  • Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçları,
  • Parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları

Buna göre, yabancı bir ülkede işlenen yukarıda sayılan suçlar, Türkiye’de tekerrüre esas alınabilecektir. Bu suçlara teşebbüs edilme­si halinde veya bu suçların nitelikli hallerinin işlenmesi durumunda da, Türk mahkemelerince tekerrüre esas alınacaklardır.

Bazı durumlarda ise Türk Ceza Kanunu verilen mahkumiyet kararlarını tekerrüre esas almaz. Şöyle ki;

  • Kabahatler
  • Yabancı mahkemelerde verilen hükümler: Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçları, parada ve kıymetli evrakta sahtecilik hariç işlenen suçlar tekerrüre esas alınmayacaktır.
  • Kasıtlı suçlar kasıtlı suçlara, taksirli suçlar taksirli suçlara tekerrür yönünden esas olabilir: Deyim yerindeyse önceki suç kasıtlı bir suçsa sonraki suçta kasıtlı bir suç olmalı, önceki suç taksirli bir suçsa sonraki suç da taksirli bir suç olmalıdır.
  • Türk Ceza Kanunu’ nun tekerrürü esas alan kanun hükmü uyarınca fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olan kimselerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.
  • Sırf askeri suçlarla askeri olmayan suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz.

Yukarıda değinilen tekerrür çeşidi genel anlamıyla tekerrürdür. Ancak bir suçu ikinci kezden daha fazla işleme durumu olduğunda farklı bir tekerrür durumundan bahsedilmektedir. Şöyle ki; sanık hakkında ikinci suçu işledikten sonra tekerrür hükümleri uygulandıktan sonra ve bu tekerrür hükümleri uygulandıktan sonra kişi yeniden bir suç işlerse bu duruma “ikinci tekerrür” adı verilmektedir. Bu suç ikinci suçun infazından itibaren tekerrür süresi içinde işlenmelidir. Bu durumda artık hükümlü hakkında koşullu salıverme hükümleri uygulanamayacaktır.

Konuya ilişkin uzman ekibimizden danışmanlık almak için tarafımız ile Contact page.

Aşağıdaki çalışmalarımız da ilginizi çekebilir;

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Seri Muhakeme Usulü

Seri Muhakeme Nedir? 

Kamuoyunda birinci yargı reform paketi olarak bilinen 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 24.10.2019 tarihli 30928 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Seri Muhakeme Usulü 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 250. maddesinde düzenleme alanı bulmuştur.

Seri Muhakeme Usulü Nasıl Uygulanır? 

Seri Muhakeme Usulü, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının kamu davasının ertelenmesine karar vermediği hallerde, şüphelinin müdafi huzurunda açık rızasının alınması koşuluyla, savcılık makamının uygulanacak yaptırımı belirleyip yarı oranında indirip yapması ve mahkeme tarafından denetlenip hüküm kurulması suretiyle kanunda belirtilen bazı suçlarla sınırlı olarak uygulanmak üzere ihdas edilmiş bir alternatif çözüm yöntemidir. Seri muhakeme belli başlı suçlar için düzenlenmiştir. Seri muhakeme usulü özetle; kişi hakkında bir yargılama yapılarak uzun dava süreçlerinin yerine, Cumhuriyet savcısı , Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle yaptırımı belirler (CMK m.250/ 4). 

Bu suretle belirlenen hapis cezası Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması hâlinde Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya 51 inci maddesine göre ertelenebilir (CMK m.250/5). 

Belirlenen yaptırımlar hakkında, Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması halinde CMK’nın 231. Maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) da uygulanabilir (CMK m.250/6).

Seri muhakeme usulünü kabul eden kişi hakkında bu yarı oranındaki ceza verilirken, kişi teklif edilen ceza oranını kabul etmezse hakim karşısında yargılaması yapılır ve yarı oranda indirimden yararlanamaz. 

Ceza yargılamasının soruşturma aşamasını yürüten Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında yeterli şüphe oluşturacak delil elde etmesi ve kamu davasının açılmasını ertelememesi halinde iddianame düzenleyerek kamu davasını açmaktadır. Ancak seri muhakeme usulü sayesinde iddianame düzenlenmeden ve kovuşturma aşamasına geçilmeden hüküm kurulabilmektedir.

Örnekle anlatacak olursak, alkollu araç kullanma suçu sebebiyle seri muhakeme usulü için çağrılan bir kişiye hakim tarafından yapılacak yargılama neticesinde verilecek cezada yalnızca 1/8 oranında indirim uygulanabilecekken, savcı seri muhakeme usulünde uygun gördüğü ceza miktarını takdiren yarı oranında indirir. Bu hali ile seri muhakeme usulünün şüpheliler için avantajlı olduğunu söylemek mümkündür. 

Hangi Suçlar Seri Muhakeme Usulüne Tabidir?

(Detaylı Bilgi İçin Seri Muhakemeye Tabi Suçlar)

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 250. maddesinin birinci fıkrasında seri muhakeme usulünün uygulanacağı suçlar sayılmıştır:

  • Hakkı olmayan yere tecavüz (TCK madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra),
  • Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (TCK madde 170),
  • Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (TCK madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra),
  • Gürültüye neden olma (TCK madde 183),
  • Parada sahtecilik (TCK madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra),
  • Mühür bozma (TCK madde 203),
  • Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (TCK madde 206),
  • Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama (TCK madde 228, birinci fıkra),
  • Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (TCK madde 268),
  • 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar.
  • 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç.
  • 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen suç.
  • 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suç.

Seri Muhakeme Usulünün Şartları Nelerdir?

  • Suç, önödeme ve uzlaştırma kapsamında olmamalıdır.
  • Kanunda açıkça sayılan suçlardan birine yönelik yürütülen bir soruşturma olmalıdır.
  • Kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmiş olmalıdır.
  • Cumhuriyet savcısı, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı vermemiş olmalıdır.
  • Şüphelinin aydınlatılması ve müdafi huzurunda özgür iradesi ile usulün uygulanmasını kabul etmesi gereklidir.
  • Şüphelinin yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik halinin olmaması gereklidir.

Uygulanacak seri muhakeme usulünde şüphelinin yanında müdafinin de bulunması kanuni zorunluluktur. Bu sebeple davet tutanağını alarak savcının yanına giden şüphelinin avukatı yoksa bulunduğu şehirdeki barodan bir avukat tayin edilir.

Seri Muhakeme Usulü Kabul Edilmezse Ne Olur?

Şüpheli seri muhakeme usulünü kabul etmediği takdirde, normal soruşturma ve kovuşturma usulleri uygulanacaktır. Seri muhakeme usulü uygulanacak suçlar “mağdursuz” suçlar olarak düzenlendiğinden, bu suçlarda uzlaşma hükümleri uygulanmaz. 

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

GBT Nedir?

GBT Nedir?

GBT Nedir? | GBT Ne Demektir? | Genel Bilgi Toplama | İzmir Ceza Avukatı | Av. Mustafa Yolcu

GBT Nedir?

Genel Bilgi Toplamanın kısaltması olan GBT kavramı üzerinde hukuki anlamda pek çalışma olmayan bir kurum olup; söz konusu usul ve uygulama bir kanun veya yönetmelik kapsamında değil resmi gazetede yayımlanmamış 29.03.2005 tarihli İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık, İstihbarat, Harekat ve Bilgi Toplama Daire Başkanlığı Bilgi Toplama Yönergesi ile düzenlenmiştir.

GBT Kapsamında Hangi Veriler İşlenmektedir?

GBT sistemine kişilerin, kimlik bilgileri ile haklarındaki yakalama emirleri, yurt dışına çıkış yasağı kararları ve derdest kovuşturma bilgileri ile kesinleşmiş mahkûmiyet hükümleri işlenmektedir. GBT uygulaması yapılmasındaki amaç, “Hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek” olarak ön plana çıkmaktadır.

Genel Bilgi Toplama kapsamında elde edilen veriler:

  • Doğum tarihi, doğum yeri ve TCKN gibi kimlik bilgileri,
  • Kişi hakkında açılmış dava ve hükümler,
  • Kişi hakkında verilen adli uygulama tedbir ve kararları,
  • Şahıs erkek ise askerliğini yapıp yapmadığı

GBT İşleminin Kapsamı

Bilgi Toplama Yönergesi’nin 7. maddesinin A2 bendi ve 9. maddesinin a fıkrası hükümlerine göre; arama kararı bulunmadığı veya yakalanmış olduğu halde belirli bazı suçlardan dolayı kişiler hakkında genel bilgi toplama programına bilgi kaydedilecektir.

GBT Kaydının Silinmesi

Kaçakçılık, İstihbarat, Harekat ve Bilgi Toplama Daire Başkanlığı’nın GBT veri tabanlarında haklarında bilgi tutulduğunu öğrenen kişiler, GBT kayıtlarının silinmesi için İçişleri Bakanlığı’na başvurarak cevaba göre haklarındaki idari işlemin iptali için İdare Mahkemelerine dava açmaları gerekmektedir.

GBT Sorgulamasından Kaçmak

GBT sorgulamasından kaçma durumunda somut olaya göre Türk Ceza Kanunu kapsamında görevi yaptırmamak için direnme suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı incelenmelidir. Yerleşik Yargıtay kararlarında yalnızca sözlü olarak işbirliği gerçekleştirilmemesi kapsamında bu suçun oluşmayacağı ifade edilmektedir. Suçun unsurları kapsamında bir tehdit unsurunun da mevcut olması gerektiği vurgulanmaktadır.

Ayrıca GBT’den kaçma kapsamında; polisin kanunlara uygun olarak aldığı tedbirlere karşı gelme, direnme veya görev yapmasını engelleme söz konusu olur ise durumun niteliğine göre; polisin koruma altına alma, uzaklaştırma ya da yakalama ve gerekli kanuni işlemleri yapma yetkisi mevcuttur.

Mahkeme Kararları

GBT Kaydının Sorulması Mümkündür. GBT Kayıtlarının Paylaşılması Neticesinde Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması Suçu Oluşmaz

Yargıtay 5. Ceza Dairesi E:2014/10023 K: 2018/90

Başka bir soruşturma kapsamında CMK’nın 135. maddesi uyarınca iletişiminin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına karar verilen …’ın, … İl Emniyet Koruma Şube Müdürü olan sanık … ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında yakını olan … hakkında arama kaydı olup olmadığı hususunda bilgi talep etmesi üzerine sanık …’in polis memuru olan …’yü aradığı ve GBT sorgulaması yapmasını istediği, …’den…’ın aranan şahıslardan olmadığını öğrendikten sonra da …’ı arayarak bu bilgiyi verdiği iddia ve kabul olunan olayda, Suç tarihinde hakkında arama kaydı bulunmayan …’ın, bizzat veya avukatı aracılığıyla emniyet birimlerine başvurarak, sanık tarafından …’a iletilen bilgiyi alabileceği, dolayısıyla “hakkında arama kaydı bulunmadığına ilişkin bu bilginin TCK’nın 258. maddesinde sayılan “gizli kalması gereken belge, karar, emir ve diğer tebligat niteliğinde değerlendirilemeyeceği, bu itibarla somut olayda göreve ilişkin sırrın açıklanması suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı…

GBT Kaydının Silinmemesi Durumunda Özel Hayata Saygı Hakkı İhlalidir

Anayasa Mahkemesi Genel Kurul Başvuru Numarası: 2014/5671

Başvurucu 30/6/2006 tarihinde Genel Bilgi Toplama (GBT) Sisterni’nde bulunan kaydının silinmesi talebiyle Emniyet Genel Müdürlüğüne müracaat etmiştir. Başvurucunun dilekçesi idarenin ilgili birimleri tarafından başvurucu hakkındaki adli sicil kaydının düzenlendiği İzmir İl Emniyet Müdürlüğüne iletilmiştir. İzmir İl Emniyet Müdürlüğünün 8/8/2006 tarihli yazısıyla Bilgi Toplama Yönergesi (Yönerge) gereğince başvurucu hakkındaki bilgi formlarının iptal edilemeyeceği belirtilmiştir. Bu yazı başvurucuya 26/7/2006 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, GBT sisteminde bulunan kaydının silinmesi amacıyla İçişleri Bakanlığı aleyhine Ankara 9. İdare Mahkemesinde iptal davası açmıştır. Mahkeme, 11/4/2008 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Mahkeme kararında İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık İstihbarat, Harekat ve Bilgi Toplama Dairesi (KİHBİ) Başkanlığınca çıkarılan 29/3/2005 tarihli Yönerge’de yer alan hükümlere yer verilmiştir. Kararda; kamu güvenliğinin ve suç ve suçluyla mücadelenin etkin şekilde sağlanması amacıyla Yönerge ile bazı suç tiplerinden hüküm giyenler hakkında GBT sistem kaydının nasıl tutulacağının düzenlendiği, Yönerge’nin 9. maddesinin (b) bendinde hırsızlık suçunun da bu suç türleri arasında gösterildiği belirtilmiştir. Bu nedenle hırsızlık suçundan cezalandırılan başvurucu hakkında tutulan GBT sisteminden kaydının silinmesi için yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin hukuka aykırı olmadığı ifade edilmiştir. Başvurucunun temyiz istemi Danıştay Onuncu Dairesinin 23/5/2012 tarihli kararıyla reddedilerek hüküm onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Dairenin 12/2/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Nihai karar, başvurucuya 2/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 17/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. … Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

Detaylı Okuma İçin;

Konuya ilişkin hukuki uyuşmazlıklarınıza ilişkin tarafımız ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Penalties for Drunk Driving

Penalties for Drunk Driving

Alkollü Araç Kullanma Cezası | Trafik Mevzuatı | Ceza Avukatı | Av. Mustafa Yolcu

Türk Ceza Kanunu Kapsamında Alkollü Araç Kullanma Cezası

Alkollü olarak araç kullanılması durumunda Türk Ceza Kanunu madde 179 ile düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu işlenmiş olur. Söz konusu suç kapsamında, 1.00 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullanan kişiye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir. (TCK Madde 179/3)

Karayolları Trafik Kanunu Kapsamında Penalties for Drunk Driving

İlk Defaİkinci DefaÜç veya Üçten Fazla
700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınırikinci defasında 877 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri iki yıl süreyle geri alınır1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır
(KTK Madde 48)

Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır.

Alkollü olarak araç kullanması nedeniyle son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde sürücü belgeleri ikinci defa geri alınan sürücüler sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine; üç veya üçten fazla geri alınan sürücüler ise psiko-teknik değerlendirmeye ve psikiyatri uzmanının muayenesine tabi tutulurlar.

Ehliyetin Tekrar Alınmasının Şartları

Sürücü belgesinin iade edilebilmesi için; ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının ödenmiş; uyuşturucu veya uyarıcı madde alması nedeniyle sürücü belgesi geri alınanların ayrıca sürücü olmasında sakınca bulunmadığına dair resmi sağlık kurumlarından alınmış sağlık kurulu raporunun ibraz edilmesi gerekmektedir.

Yolun Trafiğe Kapalı Olması Suçun Oluşmasına Engel Değil

Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 21.3.2011, 38665/5696.

“Oluş ve dosya içeriğine göre, Sanığın olay günü alkollü olarak cadde üzerindeki taksi durağında park halinde duran ticari taksiyi, sahibinden habersiz çalıştırıp yola çıktığı, Sıtkıpaşa caddesine dönüş yapmak istediği sırada yaya kaldırımına çarptıktan sonra direksiyonu toplayarak aynı caddeyi takiben, Yılmaz Akpınar bulvarına doğru seyir halinde iken trafiğe kapalı ve yol yapımının devam ettiği olay mahallinde aracın ön tanpon ve çamurluk kısmıyla asfalt yığınına çarpıp bunların üzerinden ilerdeki kum yığınının üzerine çıkarak tek taraflı kazaya sebebiyet verdiği olayda, alınan doktor raporunda sanığın orta derecede alkollü olduğunun belirtilmesi ve trafik görevlileri tarafından tutulan 15.11.2005 tarihli tutanağa göre alkolün etkisiyle güvenli sürüş melekelerini kaybetmiş ve emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek durumda olmasına rağmen araç kullandığının tespit edildiğinin belirtilmesi karşısında sanığa atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçunun unsurları itibariyle oluştuğu gözetilmeden, mahkumiyeti yerine, yolun trafiğe kapalı olması nedeniyle trafiğin güvenliğinin tehlikeye düşürülmesinden bahsedilemeyeceği ve sanığın kendisinin yaralandığı olayda, kast veya olası kastın oluşmayacağı şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle beraatine karar verilmesi” (bozmayı gerektirmiştir),

100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin, bilimsel olarak kabulü gerekmektedir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 23.2.2012, 12992/5144

“Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli olmamakla birlikte Adli Tıp Kurumu Beşinci İhtisas Kurulu raporlarında istikrarlı bir şekilde vurgulandığı üzere; alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün alkol konsantrasyonu hangi seviyede olursa olsun bireysel farklılıklar göstermekle birlikte trafik güvenliği açısından değişen derecelerde risk oluşturabileceği, ancak bu durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı, dolayısıyla sürücünün tesiri altında bulunduğu alkol seviyesinde araç kullanması halinde, güvenli sürüş yeteneğini kaybedip etmediği, bireyin o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, nistagmus, akomadasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı dahili muayenesine yönelik tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği, ancak böyle bir tespit yapılmamış olsa bile bireysel farklılıkları da elimine edebilecek şekilde 100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin, bilimsel olarak kabulü gerektiği anlaşılmakla (…); 104 promil alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücü belgesiz sanığın, güvenli sürüş yeteneğini kaybettiği ve dolayısıyla atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği…”

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 19.6.2012, 13412/15345.

sanığın yönetimindeki otomobille seyir halindeyken, yol onarım ve yapım çalışması nedeniyle yolun açılmasını bekleyen otomobillere ve yolun sağında bulunan tuğla yığınına çarpması şeklinde gelişen olayda, kazanın meydana gelmesinde araçta mevcut teknik bir arıza, yoldan kaynaklanan olumsuz bir sebep veya başkaca bir etken bulunmamasına, sanığın otomobilini sevk ve idare etmeden önce üç şişe bira içtiği ve dikkatsiz olduğu yönündeki savunmasına, polis memurlarınca tanzim edilen tutanakta, 4-5 kez denenmesine rağmen sanığın alkolmetreyi üfleyemediği, nefes kontrolü yapamadığı, ağız kokusu, konuşmaları, hareketleri ve yürüyüşü itibariyle araç kullanamayacak derecede alkollü olduğunun belirtilmesine, Korgan Devlet Hastanesinde görevli nöbetçi doktor tarafından düzenlenen doktor raporunda, sanığın ileri derecede alkollü olup, araç kullanmasının uygun olmadığı tespitinde bulunulmuş olmasına, gerek kaza sonucu araçlarında hasar oluşan sürücüler gerek tutanak tanıklarının duruşmada alınan beyanlarında, sanığın çok fazla alkollü olduğu, konuşmakta ve yürümekte zorluk çektiği, dilinin dolandığı, ayakta zor durduğu ve yalpalayarak yürüdüğü yönündeki ifadelerine göre, sanığın, güvenli sürüş yeteneğini kaybedecek oranda alkollü olduğu ve almış olduğu alkolün etkisiyle trafik güvenliğini açıkça tehlikeye düşürdüğü anlaşılmakla…”,

Konuya ilişkin detaylı bilgi için tarafımız ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079