Category Archives: Ceza Hukuku

Yağma Suçu Nedir?

Yağma Suçu Nedir
Yağma Suçu Nedir

Yağma Suçu Nedir | İzmir Ceza Avukatı | Av. Mustafa Yolcu

Yağma Nedir?

Yağma başkasının zilliyetliğindeki taşınabilir malı zilliyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanarak almaktır.

yağma 
(ya’ğma), Farsça yaġmā
1. isim Birçok kişinin zor kullanarak ele geçirdikleri malı alıp kaçması, talan:
      “Yağma ve hırsızlıkla güvenlik ve huzuru bozmaktadır.” – Falih Rıfkı Atay
2. isim, tarih Akıncıların düşman topraklarına yaptıkları baskın, çapul.
3. sıfat Baskın veya zor kullanarak elde edilmiş olan.

Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 sayılı TCK’nun 148/1. maddesi uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.

Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır.

765 sayılı TCK’nda “gasp” olarak adlandırılan yağma, esasında cebir veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan hırsızlıktan ibarettir. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup, ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.

Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.

Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuksal değerlerdir.

Türk Ceza Kanunu Kapsamında Yağma Suçu

Türk Ceza Kanunu – Yağma

Madde 148- (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde de aynı ceza verilir.
(3) Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.

Yağma Suçunun Nitleikli Halleri

Türk Ceza Kanunu – Nitelikli yağma
Madde 149- (1) Yağma suçunun;

  • a) Silahla,
  • b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle,
  • c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
  • d) Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde,
  • e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
  • f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
  • g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
  • h) Gece vaktinde,
    İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

Yağma Suçunda Daha Az Cezayı Gerektiren Haller

Türk Ceza Kanunu – Daha Az Cezayı Gerektiren Hal
Madde 150- (1) Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(2) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir.

Yağma Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları

1 TL DEĞERİNDE YAĞMA

YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ E. 2014/5642 K. 2016/7335

Sanık … ile temyizin konusu olmayan sanık …’nun, mağdurun üzerini ve çantasını aramaksızın, sanık …’a verdiği, 1,00.-TL alan sanığın bu parayı daha az bularak biraz daha istediği, mağdurun olumsuz yanıt vermesi üzerine hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen diğer sanık …’nun mağdurdan para istediği, mağdurun yine olumsuz yanıt vermesi üzerine “yahu elli kuruş ver de şu köşeden soğuk su alayım çok susadım” diyerek mağdurdan yalnızca 0.50 Kuruş para daha istedikleri, mağdurun yine olumsuz yanıt vermesi üzerine mağdurdan aldıkları 1,00.-TL ile yetinerek eylemlerini sonlandırdıklarının anlaşılması karşısında,suçun işleniş biçimi, olayın özelliği, özgülenen kastı ve suça konu değerin azlığı dikkate alınarak sanık hakkında TCK’nın 150/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi…

5 TL DEĞERİNDE YAĞMA

YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ E. 2016/2113 K. 2016/3543

Katılan Medine Yerdelen’in torunu olup aynı evde ikamet eden sanığın olay günü babaannesini basit tıbbi müdahale ile giderebilir şekilde yaraladıktan sonra üzerindeki 5.-TL parayı zorla aldığı ancak başkaca herhangi bir malvarlığı değerine yönelik girişimi bulunmadığının anlaşılması karşısında, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 150/2.maddesi ile uygulama yapılması gerekirken delillerin taktir ve tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş…

Yağma Ve Silahlı Tehdit Arasındaki Ayrım

YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ E. 2014/8746 K. 2017/4397

Sanık hakkında yakınan …’e yönelik kasten yaralama ve tehdit suçları yönünden kurulan mahkumiyet hükümlerine dair temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; Olay günü saat: 20.00 sıralarında sanık …’ın gayri resmi eşi olan diğer sanık … ile birlikte, yakınan …’ın birlikte oturduğu yakınan …’in evine gittikleri, annesi Hamdiye’den bankadaki parasını çekip vermesini istediği, aldığı olumsuz yanıt üzerine çıkan tartışmada, “parayı bana vereceksin o bankadaki paran benim olacak, yoksa seni öldürürüm” diyerek elindeki bıçakla saldırdığı annesi yakınan …’ın korkup bir odaya sığınarak bu yerin kapısını da arkadan kilitlediği; olaylar sırasında yakınan …’in müdahale etmek istediği, sanık …’in yakınan Suzan’ın karnına tekme atarak yere düşürdüğü ve sol kulağına da yumruk vurduğu, adı geçen mağdurun sanığı evin dışına çıkarıp kapıyı kapattığı; dışarıda kalan sanığın öfkeyle kapıyı taşlamaya başladığı, yakınan Suzan’ın yaşananları telefonla eşine haber vermesi üzerine, yaklaşık bir saat sonra diğer yakınan …’in de olay yerine geldiği, sanık …’i göremediği, ancak sanığın geri gelip yakınan Tarık’la da tartışmaya başladığı ve elindeki bıçakla üzerine gidip hakaret ettikten sonra evi terkettiği olayda; sanığın yakınanlar … ve …’e yönelik sübut bulan eyleminin bir bütün halinde tek yağmaya kalkışma suçunu oluşturduğu dikkate alınmadan, sanık hakkında ayrıca yakınan …’e yönelik olarak tehdit ve etkili eylem suçlarından da mahkumiyet kararı verilmesi… Bozmayı gerektirmiş…

Yağma Ve Hırsızlık Arasında Fark

YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ E. 2012/11903 K. 2014/20394

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü: Oluş ve dosya içeriğine göre, olay tarihinde yakınanın pazara çıktığı, için de cep telefonu, 250 TL para ve kartlarının olduğu el çantasını poşete koyduğu, bir süre pazarda alışveriş yaptığı, dönerken bir ara yere çömelip elindeki poşetleri düzeltmek istediği, bu esnada sanığın aniden koşarak gelip, yakınanın elindeki İçinde el çantası bulunan poşeti aldığı, yakınanın bu poşeti sanığın elinden geri almak için zorladığı, ancak sanığın poşeti çekmeye devam ettiği sırada yakınanın yere düşerek basit tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde yaralandığının anlaşılması karşısında; eylemin yağma suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, sanık Nurullah savunmanı ile o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle istem gibi (BOZULMASINA),

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Zorla Getirme Kararı Nedir?

Zorla Getirme Kararı Nedir?

Zorla Getirme Kararı Nedir | İzmir Ceza Avukatı

Zorla Getirme Kararı Nedir?

Zorla getirme kararı hakimlerin ya da savcıların davanın ya da soruşturmanın ilerlemesini sağlamak ve maddi gerçeği açığa çıkarmak için dosya ile ilgili kişileri adli merciler önünde dinleyebilmek ya diğer delilleri toplayabilmek için verdiği bir karardır. Sanık, şüpheli, müşteki, şikayetçi, mağdur, tanık veya bilirkişi gibi kişiler hakkında zorla getirme kararı verilebilir. Genel olarak zorla getirme kararı verilmeden önce yukarıda sayılan kişilere usulüne uygun bir davetiye çıkarılır. Bu davetiye taraflara tebliğ edilir. Davetiyede, davete riayet edilmediği takdirde zorla getirme kararı çıkartılacağı belirtilir. Usulüne uygun tebliğ edilmiş bir davetiye olmasına rağmen belirtilen günde ifade vermeye teşrif etmeyen kişiler hakkında zorla getirme kararı verilir. Genel usul bu olmakla beraber zorla getirme kararı öncesi davetiye çıkartılması bir zorunluluk değildir. Hiçbir çağrı yapılmadan doğrudan zorla getirme kararı da çıkartılabilir. Zorla getirme kararı terimi yerine, “ihzar müzekkeresi” veya “ihzar celbi” terimleri de kullanılmaktadır. Zorla getirme müessesi CMK ve HMK’da düzenlendiği için hem ceza hem hukuk yargılamasında kullanılabilir.

Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)
Tanıkların Çağrılması
Madde 43 –
(1) Tanıklar çağrı kâğıdı ile çağrılır. Çağrı kâğıdında gelmemenin sonuçları bildirilir. Tutuklu işlerde tanıklar için zorla getirme kararı verilebilir. Zorla getirme kararı ile çağrılan şüpheli veya sanık derhal, olanak bulunmadığında yol süresi hariç en geç yirmi dört saat içinde çağıran hâkimin, mahkemenin veya Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır.
Sanığın Zorla Getirilebilmesi
Madde 199 –
(1) Mahkeme, sanığın hazır bulunmasına ve zorla getirme kararı veya yakalama emriyle getirilmesine her zaman karar verebilir.  

Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)
Çağrıya Uyma Zorunluluğu
Madde 245-
(1) Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beş yüz Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır.    

Zorla getirme kararı, istenen işlemin yapılması için gerekli süre kadar uygulanabilir. İşlem yapıldıktan sonra zorla getirme kararı herhangi bir işlem yapılmasına gerek kalmadan kendiliğinden kalkar. Özelikle günü belli zorla getirme kararlarında; Örneğin, iş mahkemesi hakimi iş davasında duruşmada tanık olarak dinlemek için bir kişi hakkında zorla getirme kararı yazdığında, zorla getirme kararında hangi gün ve saatte dinlemek istediğini de belirtir. Hakim iş davasının 20.01.2021 tarihli duruşmasında, bir sonraki duruşmada dinlenilmek üzere bir tanık hakkında zorla getirme kararı yazdığında bir sonraki duruşma da 15.06.2021 tarihinde ise bu zorla getirme kararı sadece 20.01.2021 ile 15.06.2021 tarihleri arasında uygulanabilir. 15.06.2021 tarihinde tanık getirilememiş olsa bile işbu zorla getirme kararı kendiliğinden kalkacaktır. Gerekir ise yeni karar verilmesi gerekir.

Zaman zaman günü belirsiz zorla getirme kararı da verilebilir. Böyle bir durumda  hakkında zorla getirme kararı verilen kişi yakalandığı anda işlemin yapılacağı yerde veya adliyede hazır bulundurulur. Bu tarz bir zorla getirme kararında kişinin özgürlüğüne fiili bir müdahale gerçekleştiği için zorla getirilen hakkında kanunların öngördüğü tutulma ve serbest bırakılma sürelerine uyulması gerekir. CMK madde 164 fıkra 4 e göre; zorla getirme kararı ile çağrılan kişi derhal, olanak bulunmadığında yol süresi hariç en geç 24 saat içinde çağıran hâkimin, mahkemenin veya Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır.

Zorla Getirme Kararı Prosedürü

Mahkeme zorla getirme kararı alınan kişiye en yakın karakola müzekkere yazarak, kişinin ifadeye davet edilmesini ister. Karakoldaki polis memurları da hakkında zorla getirme kararı düzenlenen kişiyi (tanık müşteki, sanık, bilirkişi) telefonla arayarak ya da kişinin evine giderek ifade vermeye davet eder ancak zorla getirme ifadesinden yanlış anlaşılabileceği gibi genellikle zorla bir yakalama yapılmaz.

Zorla getirme kararı ile kişinin konut dokunulmazlığı ihlal edilemez. Örneğin, hakkında zorla getirme kararı bulunan kişiyi için herhangi bir konuta giden polis veya jandarma konut içerisine girme yetkisini haiz değildir. Konut dokunulmazlığı suçu oluşmaksızın ev araması yapılabilmesi için ayrı bir arama kararı alınması gerekir. Eğer kişi kamuya açık alanlarda bulunur ise, yani sokakta, parkta, hastanede, okulda, alışveriş merkezinde bulunduğunda zorla getirme kararı kişi alıkonularak da yerine getirilebilir.

Zorla getirme kararları GBT’de çıkmaz. Ancak zorla getirme kararına uyulmadığı takdirde polisler tarafından tutanak tutulur. Eğer çok fazla tutanak tutulur ve hakim de kişiyi dinleme konusunda ısrarcı olursa zorla getirme kararı yakalama kararına dönüşebilir. Yakalama kararının prosedürü zorla getirme kararından farklıdır ve yakalama kararı GBT’de çıkar.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik | İzmir Ceza Avukatı | Mustafa Yolcu, Att.

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Suçu

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Madde 216- “(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Suçunun oluşabilmesi için bir takım unsurların tamamlanması gerekmektedir. Söz konusu suç kapsamında, düşmanlığa yönelten aleni bir tahrikin varlığı gibi, bu tahrik neticesinde kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin de ortaya çıkması gerekmektedir. Suçun bir ırk, din, mezhep gibi farklılığa yönelik bir aşağılama olarak işlenmesi durumunda ise altı aydan bir yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

Halkı Tahrik

Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere; suçu oluşturan “tahrik”, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır. Fail sübjektif olarak da bu amacı gütmeli, halk kesimini kin ve nefrete tahrik etmelidir. Bu kapsamda salt yüz çevirme, soyut bir red veya saygısızlık ifade eden bir davranışta bulunma veya bu yönde sözler sarf etme, suçun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Fiilin suç teşkil etmesi için bunların ötesinde, ağır ve yoğun bir tarzda kin ve düşmanlığa tahrikin var olması gerekir. Diğer bir tabirle etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermelidir. Failin fiili, adet ve şahıs olarak muayyen olmayan toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmalıdır.

Somut Tehlikenin Varlığı

Kanun koyucu da uygulamada oluşan tereddütleri gidermek ve suçun somut tehlike suçu niteliğini vurgulamak üzere eski ceza kanunumuzda yer alan, “kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şekilde” ifadesi, yeni Türk Ceza Kanunu ile “kamu güvenliği için açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması hâlinde” şeklinde değiştirilmiştir.

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Suçu Emsal Yargıtay Kararları

Somut olayda; davaya konu bildiri bir bütün olarak ele alınıp değerlendirildiğinde, içeriği itibariyle toplumda hiçbir tepki meydana gelmediği, açık ve yakın bir tehlikenin mevcut olmadığı, bu nedenle ifade özgürlüğü kapsamında kalıp 5237 sayılı TCK’nın 216. maddesindeki tanımlanan suçun unsurlarının oluşmadığı ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı biçimde mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırılık teşkil eder” (Yargıtay 8.CD., 04.06.2012 2010/12318, 2012/18956).

“kamu güvenliği açısından açık, yakın ve somut bir tehlikenin saptanamaması karşısında, suçun unsurlarının oluşmadığı, AİHS’nin 10. maddesi ve AİHM’nin yerleşik içtihatları dikkate alındığında olayın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin gerektiği gözetilmeden, soyut tehlikeden ve sanığın eylemi ile bağlantısı belirlenemeyen terör olaylarından bahisle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması yasaya aykırıdır” (Yargıtay 8.CD., 28.12.2011,2011/14850, 2011/18205).

“Sanığın, …konuşma sonrasında herhangi bir olay yaşanmadığı gibi yakın bir tehlikenin varlığından da söz edilemeyeceği, AİHS’nin 10. maddesi ve AİHM’nin yerleşik içtihatları birlikte değerlendirildiğinde sanığın eyleminin şiddet içermeyip, ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığından atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırılık teşkil eder” (Yargıtay HGK,29.02.2012, 2010/7607, 2012/6296).

“… Gazetenin trajının az olduğu ve Malatya’da bu yazı ile bağlantılı olarak bir olay da meydana gelmediği gerekçeleriyle… sanıkların beraatlerine karar verilmesi”, Y 8. CD. 7.11.2002, 2002/9667 E, 2002/10406 K

“… yazı… içeriği itibariyle toplumda hiçbir tepki meydana gelmediği… TCK’nın 216. maddesinde tanımlanan suçun unsurlarının oluşmadığı” …Kaldı ki, açık ve yakın tehlike bakımından 5237 sayılı TCY.nın 216. Maddesinin gerekçesi nazara alındığında, gerek rapor nedeniyle gerekse basın açıklaması sonrasında ortaya çıkan somut bir tehlike de söz konusu değildir. Toplum kesimleri arasında oluşmuş ve ortaya çıkan bir infial, herhangi bir taşkınlık saptanmamış, kamu güvenliğini bozan herhangi bir somut olgu da meydana gelmemiştir. , Y 8. CD, 13.3.2012, 2009/16578 E, 2012/7989 K

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Tehdit Suçu & Cezası

Tehdit Suçu & Cezası | İzmir Ceza Avukatı

Tehdit Suçu & Cezası

tehdit

isim, Arapça tehdīd

Gözdağı

Türk Ceza Kanunu Madde 106 kapsamında düzenlenen tehdit suçu, bir kişinin vücut bütünlüğü veya mal varlığı gibi hak ve özgürlüklerine yönelik bir kötülük gerçekleştirilmesi suçu olarak belirtilebilir. İlgili kanun maddesi kapsamında bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

Tehdit Suçunun Nitelikli Halleri

Tehdidin;

  • Silahla,
  • Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
  • Birden fazla kişi tarafından birlikte,
  • Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.

Tehdit Suçuna İlişkin Emsal Kararlar

“Ben Yanarsam, Sen İki Kat Yanarsın”

Yargıtay 13. Ceza Dairesi 2016/11384 E. 2017/27 K.

Sanık … hakkında Tehdit suçu bakımından, sanığın, mağdura cep telefonu vasıtası ile gönderdiği mesajda “bak abi ben ne kadar yanarsam sen iki kat yanarsın, benden demesi” şeklindeki sözlerle gerçekleştirdiği tehdit eyleminin TCK’nın 106/1-2. cümlesindeki sair tehdit suçunu oluşturduğu, bu suçun takibinin şikayete tabi olduğu, mağdurun da şikayetçi olmadığı gözetilmeden, aynı Kanunun 106/1-1. cümlesi uyarınca mahkumiyet hükmü kurulması… Bozmayı gerektirmiş…

Mağdurun Gıyabında Gerçekleştirilen Tehdit Eyleminde Silah Teşhir Edilmesi Nitelikli Hal İçin Yeterli Değildir.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2014/4071 E. 2016/8906 K.

Tehdit suçunun nitelikli hali olan silahla tehdidin kabulü için; silahın, tehdit suçunda bizzat mağdura yönelik olarak görüp hissedilebileceği ve mağdurun üzerindeki etkisini artıracak biçimde teşhiri veya kullanılmasının yanında, mağdurun evi, arabası gibi daimi kullanımında olan eşyalarında hasar, iz, emare gibi belirtiler oluşturacak ve bu suretle tehdidin mağdurun üzerinde meydana getirdiği korkunun etkisini artıracak tarzda kullanılması gerekir. Bu nedenle, mağdurun yokluğunda gerçekleşen tehdit eyleminde, salt silah teşhir edilmiş olması, suçun nitelikli halinin oluşumu için yeterli sayılamayacaktır.

Alkol ve Öfke Tehdit Suçunun Oluşmasında Kastı Kaldırmaz

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/26045 E., 2015/37565 K.

Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elemin (gazabın) failin iradesini etkileyen bir etken olarak kusur yeteneğinde meydana getirdiği azalma nedeniyle koşulları varsa ancak yasal indirim nedeni olarak kabul edilebilmesi olanaklı ise de, önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu engelleyen bir husus olarak kabulü mümkün değildir. Bu açıklamalar doğrultusunda, sanığın mağduru “seni bu gece keserim, poliste çağırsan onlar gelene kadar seni çoktan kesmiş olurum, parçalarını bile bulamazlar” biçimindeki sözlerle tehdit ettiğinin kabul edilmesi karşısında, alkol ve öfkenin suç kastını kaldırmayacağı, tehdit suçunda tasarlama öğesinin bulunmadığı, söylenen sözlerin objektif olarak elverişli ve yeterli olması nedeniyle olayda tehdit suçunun oluştuğu gözetilmeden, kanuni olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi… Kanuna aykırı…

Ağzıma Geleni Söyledim Suçu Kabul Etmek Anlamına Gelecektir

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2015/22450 E.,  2015/36963 K.

Sanığın, “ağzıma geleni söyledim” biçimindeki tevilli ikrarı ile mağdurun soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki tutarlı beyanları karşısında, sanığın üzerine atılı tehdit suçunu işlediği sabit olduğu halde yerinde olmayan gerekçeyle beraatine karar verilmesi, Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact geçebilir misiniz.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

HAGB Nedir?

HAGB Nedir?

HAGB Nedir? | İzmir Ceza Avukatı

İçindekiler

HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması) Nedir?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı anlamına gelmekte olan HAGB, Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 231 kapsamında düzenlenmiştir.

Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl (2) veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda, belirli bir süre boyunca sanık tarafından başkaca bir suç işlenmemesi gerekmektedir. Sanığın HAGB süresi içerisinde başkaca bir suçtan hüküm giymesi durumunda HAGB kararı verilen dosyada belirtili ceza da tekrar gündeme gelir.

HAGB Kararının Şartları

HAGB kararının verilebilmesi için;

  1. Sanığın daha önce kasıtlı herhangi bir suçtan ceza almamış olması,
  2. Kovuşturmanın gerçekleştirilmekte olduğu mahkeme tarafından, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceğinin düşünülmesi,
  3. Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir.
  4. HAGB kararı verilebilmesi için bu hususun ayrıca sanık tarafından kabul edilmesi gerekir.

HAGB Kararının Sonuçları

Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;

  1. Bir meslek sahibi olmaması halinde, meslek sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
  2. Bir meslek sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
  3. Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
    karar verilebilir.
    Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.

HAGB Kararı Süresince Yeni Bir Suç İşlenmesi Durumunda

Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.

HAGB Kararına Karşı İtiraz

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına 7 gün içerisinde itiraz edilebilir. HAGB kararı kapsamında itiraz mercii ve süresi belirtilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.

HAGB Aleyhe Bozma/Değiştirme Yasağı

Aleyhe bozma/değiştirme yasağı yalnızca sanık lehine temyiz veya istinaf başvurusu yapıldığında hükmün sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde değiştirilememesidir. Örneğin, tehdit suçu nedeniyle sanık bir yıl hapis cezasına mahkum edilmiş ve yalnızca sanık lehine istinaf başvurusu yapılmışsa; istinaf mahkemesi sanığa az ceza verildiği kanaatinde olsa bile aleyhe bozma/değiştirme yasağı nedeniyle hükmü bozamayacaktır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz halinde, aleyhe bozma/değiştirme yasağı ilkesi dikkate alınır. Yargıtay kararlarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kanun yoluna sanık lehine başvurulduğunda, bozma üzerine verilecek cezanın ilk verilen cezadan daha fazla olamayacağını kabul etmektedir

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Bilinçli Taksir Nedir?

Bilinçli Taksir Nedir?

Bilinçli Taksir Nedir? | İzmir Ceza Avukatı

Mustafa Yolcu, Att.

Bilinçli Taksir Nedir?

Bir suçun işlenmesi failin suç hareketini kasten (bilerek ve isteyerek) yapması veya taksirle eylemi gerçekleştirmesi ile ortaya çıkar. Bilinçli taksir ise failin “öngördüğü” neticeyi istememesine rağmen, kural ihlali yaparak veya şans, kişisel yetenek vb. etkenlere güvenerek hareket etmesi ile neticenin gerçekleşmesidir.

Örneğin, sollama yasağı bulunan bir yolda sollama yaparak ölüme neden olan kişi bilinçli taksirle ölüme neden olma suçu nedeniyle cezalandırılır. Zira burada fail söz konusu neticenin gerçekleşmesini istemese de meydana gelecek neticeyi öngörebilmektedir.

5237 sayılı TCK’ya göre suç; kural olarak “kast” ile işlenir. Kanun bir fiilin taksirle işlenen hallerini açıkça suç olarak kabul etmedikçe, taksirle işlenen fiil suç olarak kabul edilemez. Örneğin, mala zarar verme suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bir kimsenin arabasına kasten taş atan fail, TCK m.151 gereği mala zarar verme suçu nedeniyle cezalandırılır. Ancak, söndürülmeden pencereden atılan sigara bir arabanın camından içeri girip yanmasına neden olsa bile, mala zarar verme suçu taksirle işlenebilen bir suç olmadığından fail cezalandırılamaz. Fail açısından sadece özel hukuk bakımından tazminat sorumluluğu doğar.

Bilinçli Taksirle İşlenen Suçun Cezası Nedir?

Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksirin varlığından bahsetmiştir. Bu halde, taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. Örneğin, taksirle öldürme suçu nedeniyle 3 yıl hapis cezasına hükmedilecekse, bilinçli taksir halinde suçun cezası 4,5 yıla kadar çıkabilecektir. Zira bilinçli taksir durumunda fail meydana gelecek neticeyi öngörebilmekte ve bu neticenin meydana gelmesini göze alarak suç oluşturan hareketi gerçekleştirmektedir.

Bilinçli Taksirle İşlenen Suçlara Bazı Örnekler Şu Şekildedir:

Alkollü araç kullanarak trafik kazası nedeniyle ölüme neden olma, kırmızı ışıkta geçerek bir araçla çarpışarak ölüme neden olma, failin odasındaki masa üzerinde dolu bir tabanca bırakması  herhangi bir kişinin o tabanca ile yaralanabileceğini öngörebilir durumda olması, diğer unsurlarının da bulunması koşuluyla taksirin varlığı için yeterlidir. Kırmızı ışıkta geçen sürücünün sebep olduğu yaralanma neticesinden bilinçli taksirle sorumlu tutulabilmesi için, örneğin kalabalık yol durumunu ve trafik ışıklarını ya da kavşağa giriş yapmakta olan bir başka aracı fark etmiş olması ve dolayısıyla zararlı bir neticenin meydana gelebileceğini öngörmüş olması gerekir.

Bilinçli taksirle ilgili olarak dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, failin neticeyi öngörmüş olması ile neticenin öngörülebilir nitelikte olması hususlarının karıştırılmamasıdır. Öngörmek yüksek bir tehlikenin göstergesidir, zira somut bir duruma ilişkindir. Bu itibarla, zararlı neticenin öngörüldüğünün kabul edilmesi için, failin genel olarak tehlikeli bir davranışı gerçekleştirdiğinin farkında olması yeterli değildir; kendi davranışının belirli bir süje açısından yarattığı somut tehlikeyi zihninde canlandırmış olması gerekir. Örneğin yoldan geçip geçmeyeceği tam olarak belli olmayan birini görmesine rağmen yavaşlamayan ya da dar ve çok sayıda insanın bulunduğu bir sokakta aracını çok hızlı bir şekilde süren; davranış kurallarının kendisine yavaşlamasını emrettiğinin farkında olup, muhtemel zararlı sonuçları yetenekleri sayesinde engelleyebileceği inancıyla hareket eden sürücünün durumunda olduğu gibi.

Öğreti ve Yargıtay Kararlarına Göre Taksirin Unsurları Şunlardır;

  • Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
  • Hareketin iradiliği,
  • Neticenin iradi olmaması,
  • Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
  • Neticenin öngörülebilir bir netice olmasına rağmen bu neticenin fail tarafından öngörülmemesi şeklinde belirtilmiştir.

Bilinçli Taksire İlişkin Örnek Yargıtay Kararı:

“Olası kast ve bilinçli taksir öngörme unsuru itibariye örtüşmesine rağmen, isteme unsuru bakımından ayrılmaktadır. Olası kastı bilinçli taksirden ayıran özellik, mümkün ya da muhtemel olarak öngörülen neticenin kabullenilmesi, failin öngördüğü tipik neticenin meydana gelmeyeceğine yönelik bir güveni olmadan hareket etmesidir. Başka bir anlatımla, fail öyle ya da böyle herhalde hareketi gerçekleştirirdim diyorsa olası kast, neticenin gerçekleşeceğini bilseydim hareketi gerçekleştirmezdim, diyorsa bilinçli taksir söz konusudur. Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır. Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin hali ile bir tutulamayacağından, neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi,  2017/257 Esas, 2018/12091 K. ve 12.12.2018 Tarih)

Sonuç olarak failin öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceğini ümit ederek hareket etmesine rağmen neticenin gerçekleşmesi halinde bilinçli taksirin varlığından bahsedebiliriz. Kanaatimizce kast, failin iç dünyasıyla ilgili olduğu için failin bunu dış dünyaya yansıtma hareketlerine bakılarak somut olayın koşullarına göre her olay açısından değerlendirme yapılmalıdır.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Dini Değerleri Aşağılama Suçu

Dini Değerleri Aşağılama Suçu

Dini Değerleri Aşağılama Suçu | İzmir Ceza Avukatı

1. Dini Değerleri Aşağılama Suçu Nedir?

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama başlıklı Türk Ceza Kanunu 216. maddesi Uyarınca:

Madde 216- (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükümleri yer almaktadır.

2. Nasıl Şikayet Edilir?

Yukarıdaki kanun maddesi kapsamında; sosyal medyada milli ve manevi değerlere saldırı ile sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak yapılan hakaret ve saldırıların yer aldığı internet siteleri ile karşılaşılması durumunda emniyet ihbar hattı vasıtasıyla bu internet adreslerini bildirebileceğiniz gibi, en yakın kolluk birimine ya da savcılığa da durumu yazılı veya sözlü olarak ihbar edebilirsiniz.

3. Nasıl Oluşur?

Türkiye’de yargıya yönelik siyasi müdahaleler ve siyasi iktidarların yargı eliyle muhalefeti baskılamak ve toplumsal hakimiyetini güçlendirme çabaları maalesef yeni değil. Ancak son yıllarda bu tür müdahalelerde giderek artan, daha önce görülmemiş boyutta bir artış yaşandığı,  siyasi muhalefeti sindirmek için kullanılan bir araç haline dönüştüğü de yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmakta. Burada dikkat edilmesi gereken ayrım, dini değerleri aşağılama suçu olduğu düşünülen eylemin ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında olup olmadığı noktasıdır. Zira, herkes istediği dine inanmak veya inanmamakta serbesttir. Bu serbesti, bir başka inancı aşağılamak veya o inanca tabii kişileri aşağılamak eylemlerini oluşturuyorsa karşımıza suç olarak çıkmaktadır. Örneğin, sosyal medyada fazlaca takipçisi olan bir kişinin bir dinle alakalı yazıyı paylaşarak ‘‘ aptallar buna inanıyor musunuz gerçekten? ” gibi bir yazı paylaşarak o dine inanan kişileri aşağıladığını ve kitleleri kin ve nefrete sürüklediğini söylemek mümkündür. Fakat eleştiri sınırları çerçevesinde bu kişinin kendince doğru olmadığını düşündüğü bir yazıyı paylaşması, beğenmesi suç kapsamında değildir. Zira bu kişinin dini değerleri aşağılamaya çalıştığından bahsedilemez. Bu sebeple ifade özgürlüğü ve suç ayrımı dikkatli yapılmalıdır.

4. Suçun Unsurları Nedir?

Son yıllarda bu kapsamda açılan çok sayıda dava incelendiğinde belli yasa maddelerinin özellikle ön plana çıktığı görülmekte.  “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 299. maddesi, “örgüt üyeliği” suçunu düzenleyen TCK 314. maddesi ve “örgüt propagandası” suçunu düzenleyen Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 7. maddesi bu kapsamda ilk akla gelen maddelerden. Özellikle son yıllarda bu listeye yeni bir maddenin daha eklendiğini gözlemliyoruz: “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” suçunu düzenleyen TCK 216. maddesi.

Madde metninden anlaşıldığı üzere üç tip suç düzenlenmiştir. İlk fıkrada, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” şeklinde bir suç tipi tanımlanmışken, ikinci ve üçüncü fıkralarda “halkın bir kesimini aşağılama” ve “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama” şeklinde suç tiplerine yer verilmiştir. Her fıkrada düzenlenen suçların farklı unsurları vardır. Ancak üç suç tipi için de kamu barışının korunmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Kısaca bu suçların unsurlarını açıklamak gerekirse; İlk fıkrada yer alan “Halkı kin ve düşmanlığa sevk etme” suçunu işlediği iddia edilen failin “tahrik” amacı gütmesi zorunludur. Suçun oluşması bakımından bu tahrikin “kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike ortaya çıkarması” gerekmektedir. İkinci fıkrada tanımlanan suç için de aynı şekilde kamu barışının korunması amaçlandığı söylenebilir. Bu suç tipi ile halkın bir kesiminin diğer kesimine karşı kin ve düşmanlık duymasının önüne geçilmek istenmektedir. Böylece kamu barışını korumak amaçlanmaktadır. Üçüncü fıkrada yine dini değerleri aşağılama suçunun oluşabilmesi için kamu barışını bozmaya elverişli olması şartı koyulmaktadır.

5. Tutuklama Yapılabilir Mi?

Dini değerleri aşağılama suçu için kanunen tutuklama tedbirine başvurulamamaz. Bu suç tipinde, ilk fıkrada zikredilen dışındaki suçlar açısından hüküm altına alınan ceza miktarları bakımından tutuklama yasağı bulunmaktadır. Zira Ceza Muhakemesi Kanunu madde 100/4’e göre, hapis cezası üst sınırı iki seneyi geçmeyen suçlarda tutuklama kararı verilemez. Ayrıca aynı maddenin ilk fıkrasında da işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez hükmü bulunmaktadır. Bu haliyle bu suç tipi açısından ilk fıkra hariç diğer fıkrada tanımlanan suçlar için tutuklama kararı verilmesi kanuna aykırıdır. Bu ölçülülük de somut olgularla ortaya konulan tehlikenin seviyesine göre olacaktır. Bu seviyenin çok yoğun ve açık olması gerekmektedir. Günümüzde bu suç isnadına dayanılarak verilen tutuklama kararlarının kanuna aykırı olduğu açıktır.

6- Avukat Tutmalı Mıyım?

İfade özgürlüğünün, kamu düzeninin korunması karşısında ağır bastığı; ifade özgürlüğüne ancak somut olgularla kamu barışının bozulduğunun ortaya konulması şartıyla, kamu barışının korunması ve demokratik toplumda gerekli olması durumunda müdahale edilebileceği insanlık birikiminin tartışmasız gerçeğidir.

 Dini değerleri aşağılama suçunda ne yazık ki avukat olmadan yapılan savunmalarda bireysel durumlardan bahsedilerek etkin pişmanlıktan söz edilmekte ise de hukuki eğitimin getirmiş olduğu bilgi ve tecrübe ile bu hususta ilgili kanun maddeleri, içtihatlar ve benzer durumlar mahkemeye sunularak savunmalar yapılmaktadır. Bu sebeple avukat ile savunma yapmanın gerekliliği ortadadır. Zira ifade özgürlüğünün sınırlarından, incelenmesi gereken delillere kadar bireysel savunma yaparak olayı anlatmak yetersiz kalacağı aşikardır. Zaten olay ihbar sureti ile adli makamlara intikal ederek yargılama başlamıştır. Burada yapılması gereken ; iddianamedeki suç maddelerine nokta atışlar yaparak detaylı bir savunmak hazırlamaktır. Hatta ve hatta, bu hususta hakkınızda yargılama yapılmasından önce ifadeye çağrıldığınız esnada bir avukat ile anlaşarak ifade sürecini de birlikte yürütmeniz lehinize olacaktır.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Savcılığa Suç Duyurusunda Bulunmak

Savcılığa Suç Duyurusunda Bulunmak | İzmir Ceza Avukatı

Suç duyurusu Nedir?

Bir suçun işlendiği şüphesi doğrultusunda suç oluşturduğu iddia edilen eylemin soruşturulması ve kovuşturulması işlemlerinin başlatılması amacıyla yetkili merciilere olayı duyurmaya suç duyurusu adı verilir. Toplumda yaşamanın bir gereği ve sonucu olarak her bireyin hukuk düzeninin koymuş olduğu kurallara uygun davranma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğü ihlal ederek toplum düzenini bozacak suç oluşturan davranışta bulunan kimseler şikayet veya suç duyurusu yoluyla yargı makamlarına bildirilmektedir.

Hangi Konularda Savcılığa Suç Duyurusunda Bulunulabilir ?

Bir suç işlendiği kanaatinde olan, bir suçun mağduru olduğunu düşünen veya bir suçtan zarar gören kişilerin suç duyurusunda bulunması mümkündür. Bu anlamda suç duyurusu dilekçesinin bireylerin maruz kaldıkları veya öğrendikleri eylemlerin suç teşkil ettiğini düşündükleri hallerde yazılabileceği söylenebilir.Savcılık kendisine bildirilen suç oluşturan eylemler hakkında soruşturma yapıp yapmama hususunda takdir yetkisine sahip değildir. Suç duyurusu veya şikayet dilekçesini kabul etmek ve yetkisiz olmadığı takdirde soruşturma başlatmakla yükümlüdür. Suç duyurusunda bulunulan eylemin herhangi bir araştırma gerektirmeksizin suç oluşturmadığı açıkça anlaşılmakta ise soruşturmaya yer olmadığı kararı verilecektir. TCK’da aksi belirtilmedikçe suç oluşturmayan eylem hakkında suç duyurusunda bulunmak suç oluşturmamaktadır.

Avukat Olmaksızın Savcılığa Suç Duyurusunda Bulunulabilir Mi?

Suç duyurusu polis, jandarma gibi kolluk kuvvetlerine ya da adli makamlara (Cumhuriyet savcılıklarına) yapılabilir. Suç duyurusu veya şikayetin valilik, kaymakamlık ya da mahkemeye yapılması halinde ilgili makamlardan savcılığa gönderilecektir. Aynı şekilde bir kamu görevinin yerine getirilmesi ile ilişkili olarak işlendiği iddia edilen bir suç hakkında idareye yapılan suç duyurusu veya şikayet de gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Yurt dışında işlenen ve fakat ülkemizde takibi gerektiren suçlar hakkında ilgili Devlet görevlilerine (Türkiye elçilikleri veya konsolosluklarına) şikayet veya suç duyurusunda bulunmak mümkündür.

Suç duyurusu hakkında herhangi bir şekil şartı öngörülmemiş olup sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Kişi bizzat veya avukatı vasıtasıyla suç duyurusunda bulunabilir. Kişi suç duyurusunda bulunurken kimliğinin gizli tutulmasını da talep edebilir. Diğer bir ifadeyle avukat olmaksızın suç duyurusunda bulunmak mümkündür.

Fakat, Avukat aracılığı ile suç duyurusunda bulunmak ile bireysel yapılan suç duyuruları elbette farklıdır. Zira bireyler, başlarına gelen olayı betimleyerek anlatırken avukatlar ilgili suçun Türk Ceza Kanunu’nun hangi maddelerine girdiği ve hangi sebeplerle suç teşkil ettiği noktasında hukuki bilgi sahibidir. Bir başka anlatımla sadece dolandırıldığından bahsederek dilekçe yazan bireyler ilgili suç hakkında delil yetersizliği ve isnad edilen suçun hukuki niteliği sebebi ile takipsizlik alabilirken, avukatın yapmış olduğu başvuruda, dolandırıcılık suçuna ilişkin incelenmesini istediği banka hesapları, operatör bilgileri gibi pek çok hususta delil araştırma talebi olacak; ilgili başvurusunda soruşturma yapılması adına benzer yargıtay kararları ile iddialarını da destekleyecektir.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Search Warrant

Adli Arama | İzmir Ceza Avukatı | Av. Mustafa Yolcu

Search Warrant

Ceza muhakemesinin gayesine erişmesi maksadı ile, saklanan sanığın ve delillerin elde edilmesi için bir kimsenin meskeninde, etrafı çevrili sair mahallerinde, üzerinde ve eşyasında yapılan araştırma işlemine “adli arama” denilir. Arama bir koruma tedbiri olduğundan genel ön şartlar ve bu arada gecikmede tehlike şartı muhakkak aranacaktır. Adli aramanın amacı, ya bir şüphelinin yakalanmasıdır veya şüphe sebeplerini ele geçirmek ve ileride delil olmaları için, bunlara el koymaktır.

Adli arama, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 116. ve devamı maddeleri ile bir takım sınırlamalara tabi tutulmak suretiyle düzenlenmiştir. Özel hayatın gizliliğine, konut dokunulmazlığı, vücut bütünlüğüne, kişi özgürlüğü gibi çeşitli hak ve özgürlükleri daraltıcı niteliğe sahiptir. Bu sebeple adli arama basit bir koruma tedbiri olarak nitelendirilmemelidir. Arama yapıldığında elde edilen delillerin hukuken kabul edilebilirliği, yapılan aramanın usule uygun yapılıp yapılmadığına göre incelenir. Aramanın koşulları somut olayda gerçekleşmemişse, elde edilen deliller ceza muhakemesi açısından hukuka aykırı delil haline gelir.

Ceza muhakemesi kapsamında düzenlenen, delil elde etmek veya yakalama amaçlı gerçekleştirilen adli aramalarda, konut ve işyerleri de dahil olmak üzere her yerde arama yapılması mümkündür.

Kanun koyucu, CMK 116 ile arama kararı için makul şüphenin varlığını aramaktadır. Makul şüphe, “sıradan bir insanın o somut olaya baktığında kafasında ”burada bir suç işlenmiş olması güçlü bir olasılıktır” kanısını uyandıran şüphe olarak tanımlanmıştır.” Arama işlemi, özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı gibi anayasal güvence altındaki hakları ihlal ettiğine göre hayatın olağan akışı içinde somut olgulara dayanmayan bir şüpheye dayanılarak arama yapılması hukuka aykırı sayılmalı, elde edilen delillerde hükme dayanak alınmamalıdır.

Hukuka aykırı olarak sanıktan alınan ifadeden veya hukuka aykırı yapılmış bir ev araması sonucunda elde edilen delilden yola çıkılarak başka delillere ulaşılabilir. İşte bu durumda ortada hukuka aykırı delil niteliği taşıyan bir ifade veya arama sonucunda elde edilen bir delil vardır ki bu deliller de yargılamada kullanılamaz. Hukuka aykırı yapılan arama sonucu elde edilen delili yargılamada kullanmamak yeterli değildir. Bu deliller vasıtasıyla elde edilen deliller de hukuka aykırı olduğundan yargılamada kullanılmamalıdır.

Arama kararı verilirken, diğer koruma tedbirlerinde de olduğu gibi, somut olayda arama kararının bir zaruriyet teşkil etmesi, arama kararının görünüşte haklı olması ve yapılacak müdahalenin amacı elde etmek için ölçülü gerekmektedir.

Yerleşmiş AİHM içtihatlarında adli aramanın hukuka uygunluğu incelenirken; AİHS Madde 5/1’deki şartların oluşup oluşmadığı, yapılan aramanın hukuksal bir zemine dayanıp dayanmadığı  ve  özgürlüğün  yasanın  öngördüğü  kısıtlara  göre  kısıtlanıp  kısıtlanmadığı incelenmektedir.  AİHM,  bir  çok  kararında,  yapılan  aramanın  orantılılık  ilkesine  aykırı düşmesi durumunda, hak ve özgürlüklere daha az müdahale eden bir başka güvenlik tedbirinin  olayda  uygulanabileceği  tespit  ediliyorsa  aramayı  sözleşmeye  aykırılık  olarak kabul  etmiştir.  Bir  başka  kararında  da  Kabahatler  Kanuna  tabi  bir  konuda  3.  Kişinin konutunda yapılacak arama orantısız olarak değerlendirilmiştir.

a.     Adli Arama Kararını Verecek Makam

Aramaya karar vermek yetkisi kural olarak hâkime aittir. Arama kararında hakim kararıyla tedbirinin uygulanması, hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Hukuk devleti, Anayasa Mahkemesi’nin pek çok kararında vurguladığı gibi bütün faaliyetlerinde hukukun egemen olduğu devlettir. Bu bağlamda devlet; vatandaşına her an gözaltına alınabileceği, sorgulanabileceği, evinde, işyerinde arama yapılabileceği endişesini yaşatmamalıdır.

Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde” Cumhuriyet Savcısının, Cumhuriyet Savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler (CMK m. 119/1; Yönetmelik m. 7/2). Söz konusu kolluk, jandarma, polis, sahil güvenlik ve gümrük muhafaza görevlilerini; kolluk âmiri ise konuyla ilgili yetkili ve görevli olan kolluk biriminin âmirini ifade etmektedir (Yönetmelik m. 4). Fakat kanun ve yerleşmiş

b.  Adli Arama Kararı

Arama kararı veya emrinde; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi açıkça belirtilir. (CMK 199/2)

Arama kararı, yazılı olmalıdır. Arama karar veya emrinin yazılı olması, temel hak ve özgürlükler yönünden bir güvence niteliğindedir. Hâkim arama kararı verirken neyin, kimin arandığını, aramanın hangi suçla ilgili olduğunu, aramanın geçerli olduğu süre ve nihayet mesken, işyeri veya diğer yerler aranıyorsa bu yeri kararında açıkça belirtmelidir. Böylece, arama yetkisinin sınırları tam olarak ortaya konmuş olur. Aksi hâlde, yani aramanın çerçevesi suç iddiası dışında belirlenirse, ilgilinin özel hayatının korunması ilkesi ihlal edilmiş olacaktır. Bu bağlamda genel, götürü bir arama kararı hukuka aykırıdır.

c.  Adli Aramanın Yerine Getirilmesi

Adli arama kararı kolluk görevlileri tarafından yerine getirilir. Cumhuriyet Savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri ve diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur. Cumhuriyet Savcısının huzurunda yapılacak aramada arama tanıklarının bulunma zorunluluğu yoktur. Böyle bir aramada savcının hazır bulunması yeterli olup, dışarıdan kimse gerekmez. Bu hâllerde savcının varlığı güvence sayılmıştır. Ancak savcı huzurunda yapılan aramada zabıt katibi hazır bulunmalıdır.

OHAL süresince “Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile arama yapılabilir.” ve “Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan bir kişi bulundurulur” şeklinde düzenlemelere gidilmiştir.

d.  Aramada Hazır Bulunabilecekler

Aranacak yerlerin sahibi veya eşyanın zilyedi aramada hazır bulunabilir; kendisi bulunmazsa temsilcisi veya ayırt etme gücüne sahip hısımlarından biri veya kendisiyle birlikte oturmakta olan bir kişi veya komşusu hazır bulundurulur. 117 nci Maddenin birinci fıkrasındaki gösterilen hâllerde zilyet ve bulunmazsa yerine çağrılacak kişiye, aramaya başlamadan önce aramanın amacı hakkında bilgi verilir. Kişinin avukatının aramada hazır bulunmasına engel olunamaz. (CMK m. 120/3) Aramanın amacının bildirilmemesi gibi, eksik ve yanlış bildirilmesi de aramayı hukuka aykırı kılar. Tüm bu hallerde kolluk, kimliğine ilişkin bilgi vermelidir.

e.  Adli Arama Sonunda Verilecek Belgeler

Aramanın sonunda hakkında arama işlemi uygulanan kimseye istemi üzerine aramanın 116. ve 117.maddelere göre yapıldığını ve 116.md.de gösterilen durumda soruşturma veya kovuşturma konusu fiilin niteliğini belirten bir belge ve istemi üzerine el konulan veya koruma altına alınan eşyanın listesini içeren bir defter ve eğer şüpheyi haklı kılan bir şey elde edilmemiş ise bunu belirten bir belge verilir. (CMK md.121/1)

Aramanın sonuçları mutlaka bir tutanakla düzenlenir. Aramanın ne zaman, nerede yapıldığı, eğer el koyma yapıldıysa el konulan eşyaların bir listesi ve bu tutanağın bir örneği evinde arama yapılan kişiye veya zilyede teslim edilir. Arama tutanağında, aramayı yapan kolluk görevlilerinin isim ve soyisimlerinin bulunması gerekir. Fakat terör kapsamında işlenen suçlarda tutanakta kolluk görevlilerinin sadece sicil numaraları yazılırken isim ve soyisim bilgileri yazılmaz.

Tutanak arama işlemine katılmış olanlar ve hazır bulunanlarca imzalanır. Tutanağın bir sûreti ilgiliye verilir.

f.  Aramanın Yapılacağı Zaman

Kural olarak arama gündüz vakti yapılır. Belli istisnâlar dışında mesken veya işyerleri ile sair kapalı yerlerde gece vakti arama yapılamaz (CMK m. 118/1) . Konutta, iş yerinde ve diğer kapalı yerlerde gece araması yapılamaz. Bunun istisnaları suçüstü halleri, gecikmesinde sakınca bulunan haller ve yakalanmış, gözaltına alınmış kişinin firar etmesi durumunda tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalardır.

Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği Madde 4, gün doğumundan 1 saat önce, gün batımından 1 saat sonrasını gündüz saatleri olarak tanımlanmıştır. Bu saatler dışında yapılan aramalar gece araması olarak kabul edilir. Burada düzenlenmiş saatler dışında yapılan konut aramaları kural olarak yasaktır. Fakat “gündüz başlamış olan arama işlemi gece devam edebilir.” 16

g.  Askeri Üstlerde Yapılan Aramalar

Askerî mahallerde yapılacak arama, Cumhuriyet savcısının istem ve katılımıyla askerî makamlar tarafından yerine getirilir. OHAL süresince “Askerî mahallerde hâkim kararıyla veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emriyle, Cumhuriyet savcısının katılımı olmaksızın, adli kolluk görevlileri tarafından arama ve elkoyma yapılabilir.” şeklinde bir düzenleme getirilmiştir. Asker kişi, askerî mahaller dışında yapılacak arama bakımından genel hükümlere tabi olacaktır.

h.  Avukat Bürosunda Yapılan Aramalar

Avukatlar tarafından icra edilen mesleğin önemi sebebiyle bürolarında yapılan aramalar, kanunda özel olarak düzenlenmiştir. 130. Madde çerçevesinde avukat bürolarının ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısının denetiminde aranabileceği hükme bağlanmış olup Baro başkanı veya onu temsil eden bir avukat aramada hazır bulundurulur. Avukat bürosundaki aramalarda Cumhuriyet savcısı ve baro başkanı veya baroyu temsilen bir avukat olmadan yapılan aramalar hukuka aykırı aramalardır.

AİHM kararlarında avukat bürolarında yapılan aramalarda, aramanın somut bir sebebi mevcut olmadan olası bir kanıt elde etme amacıyla yapılan aramaların sözleşmeye aykırı olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca Kolesnichenko/Rusya kararında avukat bürosunda yapılan aramalarda tanık bulunsa dahi hukuki bir eğitime sahip olmaması durumunda bu tanıkların yeterli olmadığı, hukuki bilgiye sahip tarafsız tanıkların aramada mevcut olmasının önemi ifade edilmiştir.

OHAL süresince geçerli olacak son düzenleme ile “Avukat bürolarında hâkim kararıyla veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emriyle, Cumhuriyet savcısının katılımı olmaksızın, adli kolluk görevlileri tarafından arama ve el koyma yapılabilir. Arama ve el koyma işlemi sırasında baro başkanı veya onu temsil eden bir avukat hazır bulundurulur; ancak, 5271 sayılı Kanunun 130 uncu maddesinin ikinci ve  üçüncü fıkraları uygulanmaz.” şeklinde bir değişikliğe gidilmiştir. (KHK 668/3i)

Arama esnasında el konulmak istenen bilgi veya belgeye dair avukatın, baro başkanının ya da onu temsil eden avukatın el konulacak şeyin avukat ve müvekkil arasındaki mesleki ilişkiye ait olduğunu ileri sürerse el konulacak şeyler ayrı bir zarf içine koyulur ve mühürlenir. Bu eşyalar ile ilgili soruşturma evresinde Sulh Ceza Hakimi, kovuşturma evresinde hakim ya da mahkeme 24 saat içinde karar verir.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079

Prevention Search

Prevention Search

Önleme Araması | İzmir Ceza Avukatı | Av. Mustafa Yolcu

Prevention Search

2559 Sayılı PVSK Madde 9’da düzenlenen önleme araması “Milli güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silah, patlayıcı madde veya eşyanın tespiti amacıyla, hakim kararı veya gecikmesinde sakınca olan hallerde mülki amirin yazılı emri ile belirli yerlerde kişilerin üstlerinde, aracında, özel kağıtlarında ve eşyasında yapılan arama işlemi şeklinde tanımlanabilir”.

a.     Önleme Aramasının Amacı

Önleme aramasında henüz bir suç fiili işlenmemiş olup burada asıl amaç tehlikenin ve suç işlenmesinin engellenmesidir. “Bu arama, suç işleneceğine dair bir şüphe üzerine suç işlenmeden önce önleme caydırma maksadıyla ya da suç işleneceğine dair bir şüphe mevcut olmadığı halde sadece düzenleme, potansiyel failleri caydırma ve önleme amacıyla yapılır.”

b.  Önleme Aramasında Karar Merci

Önleme aramasının gerçekleştirilebilmesi için Sulh Ceza Hakiminin kararına ihtiyaç duyulmaktadır. Kanun koyucunun, PVSK’da düzenlediği önleme araması kararını bu şekilde hakim onayına bırakarak, söz konusu aramalarda kişinin özel mülkiyetine ve kişisel dokunulmazlığına keyfi müdahale edilmesine engel olmak istediği açıktır.

Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise mülki amirin (İllerde vali, ilçelerde kaymakam) vereceği yazılı bir emir ile de, kişilerin üstleri, araçları, özel kâğıtları ve eşyaları aranabilir.

Gecikmesinde sakınca bulunan hâl:

Adlî aramalar bakımından; derhâl işlem yapılmadığı takdirde suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolması veya şüphelinin kaçması veya kimliğinin tespit edilememesi ihtimâlinin ortaya çıkması ve gerektiğinde hâkimden karar almak için vakit bulunmaması hâlini,

Önleme aramaları bakımından; derhâl işlem yapılmadığı takdirde, millî güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunmasının tehlikeye girmesi veya zarar görmesi, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespit edilememesi ihtimâlinin ortaya çıkması ve gerektiğinde hâkimden karar almak için vakit bulunmaması hâlini ifade etmektedir.

Yönetmelikte dikkat edilmesi gereken husus gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluğun hakim kararı olmadan önleme araması yapabileceği durumlar sayılırken konut ve çatılı iş yerinden bahsedilmiyor olmasıdır. Önleme araması kapsamında menkul araması yapılabilir fakat konut ve işyerleri aranamaz.(PVSK 9/5)

Kanun koyucu aynı zamanda polisin herhangi bir emir veya karar olmadan önleme araması yapabileceği durumları kanunda düzenlenmiş olup bu duruma örnek olarak havalimanlarında yapılan önleme aramaları örnek gösterilebilir. Söz konusu aramalarda hakim kararı olmadan yapılan, bir üst araması mevcuttur. (PVSK 9/7) Spor karşılaşması, miting, konser, festival, toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlendiği veya aniden toplulukların oluştuğu hallerde gecikmesinde sakınca bulunan hal var sayılır. (PVSK.md.9/6) Kolluk buralarda önleme araması yaparken hakim kararına ihtiyaç duymaz.

Adli Ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Madde 27’de önleme aramalarının gece yapılmasının da mümkün olduğu düzenlenmiştir.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile Contact page.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: info@efeshukuk.com

Phone: +90 553 463 7079