Kategori arşivi: Aile Hukuku

İddet Süresi Nedir?

İddet Süresi Nedir?
İddet Süresi Nedir?

İddet Süresi Nedir? İzmir Boşanma Avukatı

İddet Süresi Nedir?

İddet, “belirli bir süre, sayılı günler” anlamına gelmekte olup; iddet süresi, iddet müddeti veya bekleme süresi mevcut evlilik birliğinin sona ermesinden itibaren kadının yeni bir evlilik yapabilmesi için geçmesi gereken yasal süreyi ifade etmektedir. Bu düzenleme ile evlilik sonrasında fakat iddet müddeti süresinde doğan çocuğun evlilik birliği içerisinde doğmuş kabul edilmektedir.

Türk Medeni Kanunu Madde 132-

Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez. Doğurmakla süre biter. Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.

İddet Süresi Ne Kadar?

Türk Medeni Kanunu Madde 132 kapsamında evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz (300) gün süre olarak belirlenmiştir.

İddet Müddetinin Kaldırılması

İddet müddeti evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz (300) gün sürenin geçmesi ile kendiliğinden sona erer. Ayrıca TMK Madde 132/2 kapsamında iddet süresi tamamlanmadan kadının doğum yapması ile de bu süre kendiliğinden sona erer.

İddet Müddetinin Kaldırılması Davası

Bir diğer yöntem ise kadının önceki evliliğinden hamile olmadığının tespiti veya eski eşlerin birbirleriyle yeniden evlenmeye karar vermeleri durumunda mahkeme tarafından iddet müddeti kaldırılır.

İddet Süresinde Yapılan Evlilik Geçerli Mi?

İddet müddeti evliliğe kesin bir engel olmayıp bu süre içerisinde kadın tekrar evlilik gerçekleştirebilir. İddet müddeti evliliğin kesin olmayan engellerinden bir tanesidir.

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Düğün Takılarının Paylaştırılması

Düğün Takılarının Paylaştırılması

Düğün Takılarının Paylaştırılması – İzmir Boşanma Avukatı

Düğün Takıları Kime Aittir?

Boşanma süreçlerinde en sık karşılaşılan sorulardan biri takıların hangi tarafa ait olduğudur. Yargıtay’ın bu konuda vermiş olduğu yerleşmiş içtihatlar incelendiğinde bu konuda kararların istikrarlı olduğu görülecektir. Kararlarda düğün sırasında takılan ziynet eşyalarının kadına ait olduğu ve kadının kişisel eşyası niteliğinde olduğu ifade edilmektedir.

Takıların İspatı

Hukukumuzdaki temel ilkeler ve usul kuralları kapsamında bir davada, vakalardan kendi lehine sonuçlar çıkartan kişi bu durumu ispat ile yükümlüdür. Düğünde takılan takıların ispat edilmesi için tanık, fotoğraf, video gibi her türlü delilden yararlanılabilir.

Takıların İadesini Talep Etmede Zamanaşımı

Takıların iadesine ilişkin bir talepte bulunulmamış ise Türk Borçlar Kanunu kapsamında bu talebin 10 (on) yıl içerisinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

İlgili Yargıtay Kararları

Boşanmada düğün takıları kadına aittir. Boşanma halinde geri verme yükümlülüğü yoktur. Mahkemenin davayı kabul gerekçesi olaya ve içtihatlara uygun değildir. Şu durumda, eşyaların geri alınması için bir neden olmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabul edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.  (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi E. 2002/10498K. 2003/770T. 27.1.2003)

Medeni Kanunun 1. maddesi gereği Hâkim Kanunda hüküm bulunmayan hallerde örf ve adet gereğince karar verme yetkisine sahiptir. Taraflar zilyetlik karinesinin aksini her türlü delil ile ispatlayabileceklerine göre, burada örf ve âdetin tespiti önem taşımaktadır. Tarafların oturdukları bölgede, düğünde kim tarafından hediye edilmiş olursa olsun, takılan ziynet eşyasının geline ait olduğunu kabule elverişli istisnasız herkes tarafından uyulan, istikrar kazanmış örf ve adet varsa, kadını hukuki hamil kabul etmek gerekir. Bu yön gözetilmeden örf ve adet araştırılmadan, eksik tahkikatla düğün sırasında kocanın üzerine takılan eşyanın kocaya ait kabulü ile kadından istirdada karar verilmesi doğru değildir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 1995/10121K. 1995/11061T. 26.10.1995)

Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi 2015/17417 K.)

Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup, onun kişisel eşyası niteliğindedir.  (Yargıtay 2. Hukuk D. 2017/9893 K.)

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

İzmir Anlaşmalı Boşanma Avukatı

İzmir Anlaşmalı Boşanma Avukatı

İzmir Anlaşmalı Boşanma Avukatı – İzmir Avukat

Aile bireyleri arasındaki ilişkileri düzenlemesi ve bu ilişkilerin toplumu şekillendirmesi göz önüne alındığında bu hukuk dalı hassas ve uzmanlık gerektiren bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu hassasiyetin ve Aile Hukuku’nun öneminin farkında olan büromuz, ailevi ilişkiler alanında uzman psikologlar ve psikiyatrist kişilerden gerekli danışmanlık ve eğitimleri almak suretiyle müvekkillerine Aile Hukuku alanında hukuki ve avukatlık hizmeti vermektedir. Boşanma davası, mal rejimi ve mal paylaşımı davaları, soy bağı ve velayet davaları, nafaka davaları, vesayet ve kayyımlığa dair yasal danışmanlık ve avukatlık hizmeti büromuzun başlıca faaliyetlerdir. 

Tek celsede sonuçlanan anlaşmalı boşanma davalarında Adalet Bakanlığı’nın belirlediği dava sonuçlanma süresi toplamda 40 gündür. Boşanma kararının nüfus kayıtlarına geçme süresi ise 7 gündür. Anlaşmalı boşanma davası için başvuran taraflara mahkeme günü tayin edilir.  Anlaşmalı boşanma avukatının dosyadaki görevi, duruşma gününün erken bir zamana tayin edilmesini sağlamak, protokolün eksiksiz ve müvekkilin menfaatine olacak şekilde hazırlamak, boşanmaya karar verilmesi durumunda söz konusu kararın resmiyet kazanması için süreci hızlandırmak, boşanma kararını nüfus-tapu gibi resmi kurumlara bildirmek olarak sıralanabilir. Bu minvalde anlaşmalı boşanma avukatı süreci hızlandıracağı gibi müvekkilin menfaatine olacak şekilde protokolü titizlikle hazırlayacaktır. 

Başlıklı yazılarımızla anlaşmalı boşanma süreci ile ilgili detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. 

Avukat, taraflar ile konuştuktan ve gerekli incelemeleri yaptıktan sonra taraflara anlaşmalı boşanma protokolü imzalatır. Avukatın anlaşmalı boşanma davasındaki en önemli rolü davanın daha hızlı ve daha kaliteli bir şekilde geçmesini sağlamaktır. Anlaşmalı boşanma protokolü imzalatan anlaşmalı boşanma avukatı, süreci en iyi şekilde takip ederek hak kayıplarının önüne geçecektir.  

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Ayrılık Davası

Ayrılık Davası

Ayrılık Davası – İzmir Avukat

Türk Medeni Kanunu, boşanma davası açmaya hakkı olan eş için bir imkan daha getirerek, bu eşin dilerse ayrılık davası da açabileceğini ve evliliği sona erdirmeden tarafların ayrı yaşamalarına imkan tanınmasını talep edebileceğini düzenlemiştir.  

Ayrılık davası ile, mahkemece belirlenecek olan ayrılık süresi içerisinde evlilik birliğinin yeniden kurulmasına imkan sağlanır. Türk Medeni Kanunu (TMK) Madde 167 ve devamında ayrılık davasının ne olduğu, şartları ve sonuçları belirtilmiştir. İnceleyecek olursak; 

Türk Medeni Kanunu (TMK) Madde 167– ‘’Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir.’’ 

Yetki,

Madde 168- Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.  

Geçici önlemler

Madde 169- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.  

Boşanma veya ayrılık

Madde 170- Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar verir. Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez. Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir.  

Ayrılık Süresi

Madde 171- Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.  

Ayrılık Süresinin Bitimi

Madde 172- Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer. Ortak hayat yeniden kurulmamışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur. 

Ayrılık Davası Açmadaki Amaç Nedir? 

Ayrılık davası, evliliklerinde sorunlar bulunan ancak evliliklerini boşanma ile sona erdirmek istemeyenler eşlerin başvurdukları ve belirli süre ayrı yaşanması yönünde karar verilmesi talepli bir davadır. Ayrılık davası, boşanmak istemeyen ama beraber de yaşamak istemeyen eş için düşünülmüş bir yoldur. Davada amaç, evliliğin devamını sağlayabilmek için eşlere zaman tanınmasından ibarettir. Günümüzde geçerliliği çok bulunmasa da ailenin korunmasını amaçlayan kanun koyucu, ayrılık ile ilgili hükümlere medeni kanunda yer vermiştir. 

Ayrılık Kararı Ne Kadar Süre İçin Verilebilir? 

Boşanmak isteyen eş tarafından talep edilen ayrılık kararının, hâkim tarafından uygun görülmesi hâlinde 1 ile 3 yıl arasında ayrılık süresi verilir. Ayrılık kararına istinaden bu süre kararın kesinleşmesi ile başlar. Türk Medeni Kanunu’nun 171. Maddesi gereğince; ayrılık süresi 1 yıldan başlayarak 3 yıla kadar bir süre belirlenir. Ayrılık kararının kesinleşme tarihi, başlama süresini gösterir. Bu kapsamda hâkim, en az bir yıl, en fazla üç yıl süreyi vicdani kanaatine göre belirleyerek evliliği tatil edecektir. Hâkim tarafından belirlenecek bu süre,   sürenin dolması ile birlikte kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. Hükmedilen ayrılık süresi uzatılamayacağı gibi, ikinci bir ayrılık süresi de verilemez. 

Ayrılık kararının sona ermesine rağmen ortak hayat kurulamamışsa eşlerden her biri kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın boşanma davası açabilir. Açılacak bu boşanma davasında boşanmanın sonuçlarına karar verilirken, ayrılığa konu olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur. Ayrılık kararı verilmesi durumunda ortak yaşam tatil edildiği için, taraflardan birisinin ayrılık kararı içerisinde müşterek konuttan ayrılması terk anlamına gelmeyecektir. 

Ayrılık Davasında Nafaka, Velayet ve Tazminat Durumu 

Ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır. 

Dava sonunda ayrılık kararı verilmesi durumunda hâkim, tarafların var ise müşterek çocuklarının velayetinin kime ait olacağı ve ayrılık süresi içerisinde velayet kendisine verilmeyen eşin, müşterek çocuklar ile ne şekilde ilişki kuracağını düzenler. Yine ayrılık kararı verilmesi durumunda hâkim, tarafların ekonomik durumu, müşterek çocukların ihtiyaçları ve sosyo-ekonomik hayat standartlarını göz önüne alarak uygun şekilde nafakaya hükmedecektir. Boşanma anlamına gelmeyen bu dava türünde tazminat düzenlemesi mevcut değildir. Fakat ayrılık süresince ekonomik anlamda maddi zorluk çekecek taraf olacaksa bu tarafa nafaka hükmedilir. 

Bunun yanı sıra müşterek çocuklara ödenmesi gereken iştirak nafakası da haklar arasında yer almaktadır. Ayrılık kararında verilen geçici velayeti alan eş tarafından çocuklara iştirak nafakası talep edilebilir. İştirak nafakası, boşanma kararının kesinleşmesi sonucu alınan nafakadır. Ayrılık kararında ise iştirak nafakası bulunmamaktadır. Bu nedenle tedbir nafakası miktarı belirlenirken müşterek çocukların yaşı ve sayısı dikkate alınmaktadır. Nafaka miktarı ve süresi ayrılık kararında yer almaktadır. Nafakanın bitimi ise ayrılık kararı süresinin bitmesi hâlinde sona ermektedir. Ayrılık kararında çocukların üstün yararı korunmaya devam eder. Öncelikle çocuklar için hangi koşullar daha iyi ise velayetin o koşullarda yaşayan ebeveyne verilmesi kararlaştırılır. Velayeti alan eşe ise nafaka ödenmesi istenir. 

Ayrılık Kararı ile Boşanma Kararının Farkları Nelerdir? 

Ayrılık kararı ile boşanma kararının hukuki sonuçları tamamen farklıdır. Boşanma kararı sonrasında eşler arasındaki evlilik birliği sona erer. Buna rağmen ayrılık kararı sonrasında eşler arasındaki evlilik birliği, belirli bir süre için tatil edilmiş olur. Bu sebeple boşanma kararı sonrasında eşler, birbirlerine mirasçı olamazken, ayrılık davalarında eşlerin birbirlerine mirasçılıkları devam edecektir. Yine boşanma kararı sonrasında eşlerin birbirlerine sadakat borcu kalmaz. Ayrılık kararı verilmesi durumunda ise eşlerin sadakat borçları devam etmektedir. Benzer şekilde boşanma kararı sonrasında kadın kendi soyadını taşıyacak olmasına rağmen; ayrılık kararı sonrasında kadın kocasının soyadını taşımaya devam edecektir. Daha önce de belirttiğimiz gibi ayrılık davasındaki amaç, evlilik birliğinin yeniden kurulması için taraflara imkan sağlanmasıdır. Eşlerin tüm birlikteliklerini ve ortak hayatlarını bir anda boşanarak yıkmamaları için tercih edilen bu yol sayesinde; tarafların evliliklerinin üzerine daha sağlıklı ve mantıklı bir şekilde düşünmeleri amaçlanır. 

Ayrılık Davası ile İlgili Yargıtay Kararları 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2011/3-635, K. 2011/688, T. 23.11.2011:  ”Ayrılık durumunda evlilik birliği hukuken devam ettiğine göre, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmak durumundadır. Özellikle ayrı yaşam hakkını kazanan kadın için tedbir nafakası verilmesinin yıllardır kabul gördüğü; ayrı yaşayan eşin ekonomik durumu iyi olsa dahi az veya çok katkıda bulunulacağı; kadının gelir durumunun ancak takdir edilecek nafaka miktarına etkili olabileceği görüşü benimsenerek, sonuçta davacı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekir…” 

 Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2012/16486 E, 2013/2713 K, 31.01.2013 T.  “ Dava ayrılığa ilişkin ise boşanmaya karar verilemez. Böyle bir talep halinde de ayrılık kararı verilebilmesi için “ortak hayatın yeniden kurulması olasılığının mevcut olup olmadığına” bakılmaz, boşanma sebebinin ispatlanmış olması yeterlidir.” 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2012/16486 E, 2013/2713 K, 31.01.2013 T.  “ Dava ayrılığa ilişkin ise boşanmaya karar verilemez. Böyle bir talep halinde de ayrılık kararı verilebilmesi için “ortak hayatın yeniden kurulması olasılığının mevcut olup olmadığına” bakılmaz, boşanma sebebinin ispatlanmış olması yeterlidir.” 

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Zina Sebebi İle Boşanma

Zina Sebebi İle Boşanma

Zina Sebebi İle Boşanma – İzmir Avukat

Evlilik birliğinin taraflara yüklemiş olduğu en önemli yükümlülüklerden birisi, eşlerin birbirlerine karşı sadakatli olmasıdır. Sadakat kavramı cinsel anlamda da eşlerin birbirine sadık olmalarını şart koşmaktadır. Halk arasında cinsel olmayan sadakatsizlikler de zina olarak düşünülse de, zina kavramı uygulamada daha dar anlamda kullanılmaktadır. Zina nedeniyle boşanma davası TMK m.161 hükmünde düzenlenmiştir.  

Zina Sebebi İle Boşanma Davası Şartlarını Nelerdir?

  1. Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. 
  1. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden itibaren başlayarak 6 ay ve her halde zina eyleminin üzerinden 5 yıl geçmesiyle dava hakkı düşer. 
  1. Affeden tarafın dava hakkı yoktur. 

Hangi Eylemler Zina Kapsamındadır? 

Zinaya dayanarak boşanma davasının açılabilmesi için elbette ortada bir zina eyleminin bulunması gerekmektedir. Peki, kanunda zina sayılan haller nelerdir? Kanunda zina tanımına yer verilmemiştir. Öğretide ise zina şu şekilde tanımlanmıştır: “Zina, eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken, karşı cinsten bir kişi ile isteyerek cinsel münasebette bulunmasıdır.’’ Yani,  zina eyleminin sübut bulması için cinsel ilişkinin varlığı aranmaktadır. Karşı bir cins ile öpme, sarılma, mesajlaşma gibi eylemler zina kapsamı dışındadır. Zina eyleminin mutlak suretle karşı cinsten bir kişi ile gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Bir kadınla bir kadının veyahut iki erkeğin cinsel temasta bulunması zina kapsamına girmemektedir. Bu tür durumlarda kanunlarımızca evlilik birliğinin temelinden sarsılması veyahut haysiyetsiz hayat sürme sebeplerine dayanılarak boşanma davası açılabilir. 

Zinanın boşanma sebebi olması için bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesi gerekir. Zina, kusura dayalı bir boşanma sebebidir. Bunun sonucu olarak zorla veya bayıltma suretiyle eşe karşı gerçekleşen cinsel münasebetler zina kapsamına girmez.  

Zina Sebebi İle Boşanma Davası Açabilmek İçin Süreklilik Aranır Mı? 

Zinanın varlığından söz edebilmek için eylemin tek bir sefer yapılmış olması yeterli olup, tekrarına gerek yoktur. Zina yapan eşin, bunu gönül bağı kurduğu bir kişiyle yapmış olması zorunlu değildir. Bu bağlamda eşlerden birinin hiç tanımadığı biriyle veyahut bir hayat kadınıyla bir otelde veya genel evde ilişkiye girmesi de zina kapsamındadır. Zina eyleminin varlığından söz edebilmek için karşı tarafın rızası olmak zorunda değildir. Bunun sonucu olarak cinsel saldırı veya cinsel istismarda bulunma halinde de zina eylemi gerçekleşmiş sayılacaktır.   

Zina Sebebi İle Boşanma Davası Zamanaşımı Var Mıdır? 

TMK m.161/2 hükmüne göre, dava açmaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmesiyle dava hakkı düşer. Bu süreler hak düşürücü süreler olup bu süre zarfında boşanma davası açılması gerekir. Aksi halde açılan davanın usulden reddine karar verilir. Zina eylemi birden çok gerçekleşmişse süre son eylemden itibaren işlemeye başlar. Zina, devam ettiği sürece hak düşürücü süre geçmiş sayılmaz. 

TMK m.161/3 hükmüne göre, “Affeden tarafın dava hakkı yoktur.” Zina eylemini affeden eş artık bu olguya dayanarak boşanma davası açamayacaktır. Burada eşi affetme eylemi örtülü veya açık af olabilir. Sadakatsizlik yapılan eş, tanıklar önünde eşini affettiğini açıkça bildirebileceği gibi, olay sonrasında evliliğe kaldığı yerden devam etmesi de örtülü olarak affettiğinin göstergesidir. 

Boşanma sebepleri, özel ve genel boşanma sebepleri olmak üzere ikiye ayrılır. Aldatma (zina); özel bir boşanma sebebidir. Davacının aldatma olgusunu ispatlaması halinde mahkeme tarafların diğer kusur durumlarına bakmaksızın boşanma kararı verir. 

Yargıtay Kapsamıdna Zina Olgusunun İspatı Açısından Kabul Edilen İlkeler Nelerdir?

  1. Kadın veya erkeğin yalnızken ortak konuta karşı cinsten birini alması zinanın varlığına delalet eder. Bu halde, zina ispatlanmış kabul edilir. 
  1. Eşlerden birinin karşı cinsten biriyle düzenli bir şekilde gece-gündüz telefonda görüşmesi zinanın varlığına işaret eder. 
  1. Eşlerden biri evlilik dışı ilişkiye girdiği başka bir kişiden çocuk sahibi olduğu takdirde zina (aldatma) olgusu ispatlanmış olur. 

Mahkeme, aldatma nedeniyle boşanma davasında her türlü delili serbestçe takdir eder. Aile mahkemesi, kesin delillerle bağlı değildir. Tüm deliller toplandıktan sonra zina fiilinin gerçekleşip gerçeklemediğine karar verir. 

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Anlaşmalı Boşanma Davasının Şartları Nelerdir?

Anlaşmalı Boşanma Davasının Şartları Nelerdir?

Anlaşmalı Boşanma Davasının Şartları Nelerdir? – İzmir Avukat

Anlaşmalı boşanma davaları, boşanmak isteyen tarafların kendi aralarında nafaka, mal paylaşımı, müşterek çocuğun velayeti, tazminat gibi önemli hususlarda anlaşarak bunu bir protokol çerçevesinde düzenledikleri ve mahkemeye başvurdukları bir dava türüdür. Anlaşmalı boşanma davasına ilişkin hazırlanan dilekçe ekinde protokol ile birlikte mahkemeye başvurmak gerekmektedir. 

 Anlaşmalı boşanma davası açabilmek için bazı temel bazı şartları bulunmaktadır. Bu şartların tamamının gerçekleşmesi halinde anlaşmalı boşanma davası açılabilmektedir. Anlaşmalı boşanma Medeni Kanun madde 166. f/3 de hüküm altına alınmıştır. Buna göre: ‘’Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.’’ Bu minvalde şartları irdeleyecek olursak: 

  1. Evliliğin En Az Bir Yıldır Sürmüş Olması 
  1. Tarafların Mahkemeye Anlaşmalı Boşanma İçin Başvurmuş Olması 
  1. Tarafların Mahkeme Huzurunda Boşanma İradesini Açıklamış Olmasıdır. 

  Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir. Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz. Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. 

Anlaşmalı Boşanma Protokolüne Neler Yazılmalıdır? 

Anlaşmalı boşanma protokolünde özetle: çocuğun velayeti, çocuğa ödenecek iştirak nafakası eşe ödenecek yoksulluk nafakası, çocukla kişisel ilişkinin kurulacağı saatler, evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmazların paylaşımı, ev eşyalarının paylaşımı, diğer araç vb. her türlü taşınırların paylaşımı gibi hususlar bulunmaktadır. Yine taraflarca kanuna aykırı olmamak kaydıyla örneğin ev kirasını kimin ödeyeceği, satın alınan varsa taşınmaz kredili alındıysa kredi borcunu kimin ödeyeceği gibi başkaca gerekli birtakım özel hususlar protokole eklenebilmektedir. Bu hususlar tarafların talep ve ihtiyaçlarına göre değişmektedir. Bu sebeple hak kaybına uğramamak için her evlilik kendine has protokol ile sonlandırılmalıdır. 

Anlaşmalı Boşanma Davasına Taraflar Katılmak Zorunda Mıdır? 

Anlaşmalı boşanma davasının çekişmeli davaya göre en büyük farklı tarafların mahkeme huzurunda boşanma iradelerini açıklamasıdır. Çekişmeli boşanma davasından farkı,  taraflar kendilerini avukatla temsil etseler de bizzat bu duruşmaya katılmaları gerekmekte olup aksi takdirde boşanma gerçekleşmeyecektir. 

Anlaşmalı Boşanma Davası Kaç Celsede Sonuçlanmaktadır? 

Hazırlanan protokolde herhangi bir sorun olmadığı takdirde ve taraflar duruşmada hazır olursa tek celsede sonuçlanmaktadır. 

Anlaşmalı Boşanma Davasında Avukat Tutma Zorunluluğu Var mıdır? 

Tarafların anlaşmalı boşanma davasında avukat tutma zorunluluğu bulunmamakla birlikte yukarıda saydığımız hususlar teknik hukuki bilgi ve prosedürler içerdiğinden ve yine yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi boşanma protokolünün mali ve diğer sonuçlarının taraflar açısından ileride herhangi bir sorun doğurmaması adına boşanma alanında uzman bir avukata başvurmaları gereklidir. Özellikle internet ortamında hazır doküman olarak indirilen anlaşmalı boşanma protokolleri ve anlaşmalı boşanma dilekçeleri hatalı olduğundan pek çok sorun ortaya çıkabilmektedir. Oysa bir avukat tarafından yapılan işlerde ise avukatın özen yükümlülüğüne uygun davranması gerekmekte ve avukatın hukuki ve cezai sorumluluğu bulunmaktadır. Bu sebeple bu tip hassas hukuki işlemlerin bir anlaşmalı boşanma avukatı yardımıyla yürütülmesi taraflar için en sorunsuz yoldur. 

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Anlaşmalı Boşanma Davasında Hakim Neleri Sorar?

Boşanma Davasında Hakim Ne Sorar

Boşanma Davasında Hakim Ne Sorar – İzmir Avukat

Anlaşmalı boşanma davalarında hakim, hazırlanan protokolü tarafların durum ve şartlarına göre inceleyerek değerlendirip karar vermektedir. Bu anlamda, hazırlanan protokol maktu olmamalıdır. Tarafların mal paylaşımı, velayet hususları, nafaka gibi tüm durum ve koşullar detaylı olarak açıklanmalıdır. Aksi taktirde taraflar ileride hak kaybına uğrayabilir. Örnek vermek gerekirse; evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmazlara ilişkin özel düzenleme olmadığı durumlarda eşlerden biri, boşanma kararı verildikten sonra dava açabilecektir. Bu minvalde aslında evlilik ve tüm paylaşım bitti gibi düşünülürken; daha sancılı dava süreçleri yaşanmaktadır. 

Protokolde tarafların  müşterek çocukları varsa velayetleri ile ilgili verdikleri kararları da  hakim uygun bulmalıdır. Örneğin müşterek çocukla kişisel ilişki kurulacak gün ve saatler yerleşik uygulama veya Yargıtay kararlarına aykırı düzenlenirse hakim tarafından protokol olduğu hali ile kabul edilemeyecektir. Anlaşmalı boşanmalarda hakimin velayetin yanı sıra mali durumlarla ilgili alınan kararları da kabul etmesi gerekir. Nafaka, maddi manevi tazminat, velayetle ilgili kararlarda hakim herhangi bir uygunsuzluk tespit ederse değişiklik yapabilir. Bu değişiklikleri taraflar kabul ederse boşanma sonuçlanır, eğer taraflar reddederse dava çekişmeli boşanmaya dönebilir.   

Anlaşmalı boşanmalarda dava şartı olarak görülen resmi nikah sonrası bir yıl sürenin geçmesi gerekmektedir. Taraflar ortak boşanma kararı ile dilekçe verebilir ya da tek taraf şartlarda uzlaşıldığı belirtilen boşanma protokolü ve dava dilekçesi ile mahkemeye başvurulabilir. Hakim tarafların boşanma kararlarını dinler. Evliliklerini bitirmek isteyen eşler duruşmaya katılmak zorundadır. Çekişmeli boşanma davasından farkı, duruşmada hakim çiftlere sorular sormaktadır. Anlaşmalı boşanma dosyasında çiftlerden birisinin dahi gelmediği durumda boşanma gerçekleşemez. Dolayısıyla eşlerden ikisi de gelmeli ve dosyaya sunulan anlaşmalı boşanma protokolündeki maddelere ilişkin onayı olup olmadığına dair hakim önünde beyanda bulunması gerekir. 

Eşlerin ortak hazırlamış ve imzalanmış oldukları sözleşmenin maddeleri üzerinden mahkemece tekrar geçilecektir. Anlaşmada eşlerin imzalamış oldukları konular bizzat hakim tarafından tekrar üzerinden geçilir ve bu maddelerle ilgili eşlere mutabık olup olmadığını sorar. 

Hukuka aykırı şartlar konulmamalı, aile hukukuna uygun sözleşme hazırlanmalıdır. Hakim protokol üzerinde gerekli gördüğü yerde hukuka uygun madde değişiklikleri yapabilir, bu değişikliklerin de onayını alması gerekmektedir. Bir eşin kabulü olmazsa boşanmaya karar verilmez. Hakim her iki tarafın menfaatlerini ve boşanma konusundaki iradelerinin emin olduğunu uyandıran kanaat ile boşanmaya karar verebilecektir. Hakim her iki tarafın onayını göz önünde bulundurmak zorundadır. Boşanmak isteyen tarafların sözleşmede mutabık olmadığı anlaşılır ise anlaşmalı boşanma davası reddedilir.  

Duruşma günü tayin edilerek boşanma protokolünü mahkeme huzurunda da kabul eden taraflar için aynı gün içerisinde boşanma kararı verilir. Fakat bu karar, tarafların boşandığı anlamına değil; mahkemenin boşanma taleplerini onayladığı anlamına gelmektedir. Anlaşmalı boşanma davalarının kesinleşmesine ilişkin süreler hakkında bilgi sahibi olmak isterseniz  ‘’ Anlaşmalı boşanma davaları ne kadar sürer?‘’ Başlıklı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. 

Anlaşmalı boşanma davası sona erince protokolde yer almayan hükümler için ve velayet hususunda yeniden dava açılabilir. Ayrıca mal paylaşımı ile ilgili açık hükümler yoksa mal paylaşımı davası da açılabilir. Anlaşmalı boşanmada istinaf başvuru sebebi yaratan en önemli konu, zorlama ile anlaşmalı boşanmaya gidilmesidir. Maddi hiçbir talepte bulunulmayacağı konusunda zorlanarak taraf anlaşmalı boşanmaya gidebilir. Bu sebeple hazırlanan protokolde avukattan hukuki destek alınmalıdır; zira sözleşmenin dikkatle hazırlanması gerekmektedir. 

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Aile Konutu Şerhi

Aile Konutu Şerhi

Aile Konutu Şerhi – İzmir Avukat

Aile konutu, eşlerin oturdukları evdir. Eşlerden birinin ya da her ikisinin mülkiyetinde olan, ancak birlikte oturmadıkları ev/evler aile konutu olarak değerlendirilemez.

Medeni Kanun ile, aile konutu üzerindeki kullanım ve mülkiyet hakkını etkileyen hukuksal işlemlerin geçerliliği, sağ kalan eşe miras ya da paylaşımdan doğan hakkına mahsuben aile konutu üzerinde ayni hak tanınması konularında yasal düzenlemeler getirilmiştir. Aile konutu şerhi de bu uygulamalardan biridir.

Düzenlemeden önce, evin sahibi olan kişinin çoğunlukla erkek eş olması sebebiyle boşanmak istemesi halinde, evi terk etmesi, ödenmesi gereken kiraları ödememesi ve diğer eşin evden çıkarılmasına neden olması, evi başkasına satması, yeni malikin haksız işgal ile evden kadın ve çocukları zorla çıkarması durumları söz konusuydu. Bu düzenleme, Yeni Medeni Kanunumuzun 194. Maddesiyle getirilmiştir. Şöyle ki: “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.’’ Denilmiştir.

Aile Konutu Nasıl Şerh Edilir?

Malik olmayan eş, kayıtlı bulundukları muhtarlıktan oturdukları evin ikametgah (aile konutu) olduğuna dair bir belge alacak ve evlenme cüzdanıyla birlikte Tapu Sicil Müdürlüğü`ne müracaat edecektir. Tapu müdürlüğüne bu taşınmazın aile konutu olduğunu ve bu hususun tapuya edilmesini istediğini bildirecektir. Tapu sicil müdürü gerekli işlemi yapacak ve taşınmazın tapu kütüğünün şerhler hanesine ‘Aile konutudur’ kaydını düşecektir.

Tapu kütüğüne şerh konulduktan sonra malik olan eş aile konutunu diğer eşin haberi olmadan satamaz, üzerinde eşinin muvafakati olmadan mülkiyeti sınırlayan işlemler yapamaz. Tapu memuru da eşlerin rızası olmadan satış işlemini yapmayacaktır. Örneğin, alacağı kredi için bankaya ipotek edemez. Aile konutu şerhinin verilebilmesi için mutlaka tarafların resmi olarak TMK anlamında evli olmaları gerekmektedir.

Ancak, Aile konutu şerhinin etkisi evlilik birliğinin devamı süresi ile sınırlıdır. Aile konutuna ilişkin koruma; boşanma, ölüm, evliliğin iptali gibi sebeplerle sona erecektir. Boşanma da aralarında anlaşmadıkları takdirde yasal mal rejimine göre belirlenecek olup hakim tarafından ekonomik durumlarına göre hangi eşin aile konutunda oturmaya devam edeceği kararını verecektir.

Aile Konutu Şerhi Nasıl Kaldırılır?

Aile konutu şerhi Tapu Müdürlüğü tarafından kaldırılır. Şerhin tapu sicilinden terkin edilebilmesi farklı şekillerde mümkündür:

  1. Şerh, mal sahibi olmayan eşin talebi üzerine konulmuşsa ancak mal sahibi olmayan eşin rızası ile kalkabilir.
  2. Eşlerden birinin vefatı sonrası sağ kalan eşin talebiyle kaldırılabilir.
  3. Yeni bir aile konutu edinildiğinin ve şerhi o taşınmaz bakımından işlendiğinin ortaya konulması üzerine mal sahibi eşin tek taraflı talebi üzerine.
  4. Aile konutu şerhinin terkinine ilişkin mahkeme kararının kaldırılmasına ilişkin mahkeme kararının ibrazı ile kaldırılır. Boşanma kararı tek başına yeterli olmaz.

Tarafların boşanması halinde aile konutu söz konusu olmayacağından dolayı koruma alanı sadece, evlilik süresi içerisinde geçerlidir. Boşanma davası görülmüş ve kesinleşmiş ise aile konutu şerhi kaldırılır.

Malik Olan Eş Aile Konutunu Satarsa Ne Olur?

Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu, tapuda aile konutu şerhi konulmuş olduğu halde satılırsa, bu satış geçersiz olur. Rızası olmayan eşin TMK`nın 194. maddesine göre açacağı tapu iptal ve tescil davası sonucunda, yapılan satış işlemi ve üçüncü şahıs üzerinde kayıtlı olan aile konutuyla ilgili tapu kaydı iptal edilecektir.   Yeni malik satıştan sonra rızası olmayan eşten onay (icazet) alarak geçersiz olan aile konutu satışını geçerli hale getirebilecektir.

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Yabancı Eşten Boşanma

Yabancı Eşten Boşanma

Yabancı Eşten Boşanma – İzmir Avukat

Yabancı uyruklu eşten boşanma yurtdışında veya Türkiye’de gerçekleştirilebilir. Yabancı uyruklu eşten yurtdışında boşanacak olan kişilerin, boşanmanın kesinleşmesinden sonra kararın Türkiye’de de geçerli olabilmesi için tanıma ve tenfiz davası açmaları gerekir.

Yabancılarda evlilik ve boşanma ile ilgili hükümler Milletlerarası Özel Hukuk Mevzuatında düzenlenmiştir. Eşlerden birinin veya ikisinin de yabancı olmasına göre açılacak dava farklılık arz eder. Milletlerarası Özel Hukuk Mevzuatı 13. maddeye göre, evlenme ehliyeti ve şartları, taraflardan her birinin evlenme anındaki milli hukukuna tabidir. Evliliğin genel hükümleri, eşlerin müşterek milli hukukuna tabidir. Tarafların ayrı vatandaşlıkta olmaları halinde müşterek mutad mesken hukuku, bulunmadığı takdirde Türk hukuku uygulanır.

Açılacak olan boşanma davasının türüne, dava sürecinin avukat aracılığıyla yürütülüp yürütülmediğine göre boşanma davasının süresi farklılık göstermektedir. Özellikle anlaşmalı veya çekişmeli olması ve avukat aracılığıyla olup olmadığı süreler önemli ölçüde kısalıp uzayabilecektir. Bu nedenle sürenin kısalması, işleyişi ve hak kayıplarının meydana gelmemesi için avukat aracılığıyla yapılması daha yararlı olacaktır. Yabancı ülke mahkemesi tarafından verilen boşanma kararının Türkiye’de geçerli olabilmesi tanıma ve tenfiz işlemlerinin gerçekleşmesine bağlıdır. Tanıma ve tenfiz olmadan boşanma Türkiye’de direkt olarak geçerli olamayacaktır. Tanıma ve tenfiz gerçekleşmezse tarafların Türkiye’deki evliliği devam eder dolayısıyla yabancı mahkeme kararı geçerli olmayarak Türkiye’de hüküm ve sonuç doğurmaz.

Yabancı Uyruklu Eşlere karşı başlatılacak boşanma davası   önemli teknik ve hukuki sorunları beraberinde getirmektedir. Yabancı uyruklu bir kişiyle evli olan Türk vatandaşları özellikle yabancı uyruklu eşlerinden boşanmak istediklerinde ciddi, yıpratıcı ve zaman kaybettirici teknik ve hukuki sorunlar ile karşılaşabilmektedirler. Yabancı uyruklu kişi ile evli olan bir Türk vatandaşının ilk karşılaştığı sorun, yabancı uyruklu eşin habersiz olarak evi terk ederek ülkesine geri dünmüş olması ve adresinin bilinmiyor olmasıdır. Yabancı uyruklu eşin adresinin bilinmiyor olması ve eşin yabacı uyruklu olması nedeniyle yurt dışına tebligat yapılmak zorunda kalınması gibi teknik ve hukuki sorunlar nedeniyle boşanma davası uzayabilmektedir. Bu sebeplerle, boşanma işlemleri için özellikle yabancı uyruklu bireyden boşanmada bir avukatla görüşülerek işlem yapılması taraflar için yararlı olacaktır.

 Yukarıda açıkladığımız üzere eşlerden birinin hatta her ikisinin de yabancı olması ihtimalinde dahi Türk hukukunun uygulanması mümkündür. Bu durumunda bizim kanunumuzda yer alan sebeplere dayanarak boşanma istenebilecektir.


‘’… Taraflar İngiliz vatandaşı olduklarına göre boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümlerinde yetkili hukuk müşterek milli hukukları olan İngiliz hukukudur. O halde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde İngiliz hukuku uygulanması gerekirken mahkemece, tarafların Türk hukukunu uygulanmasını talep ettikleri gerekçesiyle Türk hukukunun uygulanarak hüküm tesis edilmesi doğru değildir. Hükmün bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir. ‘’ Y. 2. HD., 2019/4761 E., 2019/10295 K.

‘’… Taraflar dava tarihi itibariyle Alman vatandaşı olup, uyuşmazlığın çözümünde Alman hukukunun uygulanmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme ise hakime aittir (HMK m. 33). Her iki tarafın davasının da Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmaya ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Dosya içinde bulunan Alman Medeni Kanununun Türkçeye çevirisinden 1565. maddenin Türk Medeni Kanunundaki 166/1. maddesindeki evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı boşanma sebebine denk geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Alman Medeni Kanununun 1565. maddesine dayalı olarak delillerin değerlendirilerek olumlu ya da olumsuz bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. ‘’ Y.2 .HD., 2016/7438 E., 2016/11110 K

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Nafaka Nedir?

Nafaka Nedir

Nafaka Nedir – İzmir Avukat

Nafaka Nedir?

Nafaka, Türk Dil Kurumu’nda “Geçinmek için gerekli olan şeylerin bütünü, geçimlik.” şeklinde tanımlanmıştır. Nafaka Hukuk teriminde ise bir kimsenin geçindirmekle, bakıp gözetmekle yükümlü bulunduğu kimseye ya da kimselere mahkeme kararıyla verdiği aylık olarak tanımlanmaktadır.

Nafaka borcu, aile hukukundan doğan kişisel bir borçtur. Borcun kişiselliği sebebi ile ölünce mirasçılara geçmez, herhangi bir borçtan düşülemez ve haczedilemez.

Toplumun en küçük birimi olan aile birliğinin mutlu ve huzurlu olması ile toplumun da mutlu ve huzurlu olacağı düşünülmüş bu gerekçeyle toplumun da yararı gözetilerek kamu otoritesi ile evlilik birliği sürerken ya da sona erdiğinde eşleri ve çocukları koruyucu önlemler alınmıştır. İşte nafaka da bu önlemler içerisinde yer almaktadır. Nafaka borcu hem ahlaki hem de kanuni bir borçtur. Hukuk sistemimizde genel itibari ile dört çeşit nafaka türü öngörülmüştür. Nafaka sadece eş veya çocuklara değil yoksulluğa düşecek olan altsoy veya üstsoy için de geçerli olabilmektedir.

Nafaka Hakkında Önemli Noktalar

Türk Medeni Kanunu boşanma sonrası hem kadına hem de erkeğe eşit haklar tanımıştır ve nafaka talebi bu haklardan biridir. Ağır kusur söz konusu olduğu durumlarda nafakadan söz edilmez. Nafaka tek seferde ödenebileceği gibi aydan aya da ödenebilmektedir. Ödemenin miktarı eşlerin maddi durumlarına göre belirlenmektedir.

Naafaka Çeşitleri Nelerdir?


        1. Tedbir Nafakası : Boşanma davasının açılmasıyla birlikte hakim tarafından hükmedilen ve gerekli görüldüğü hallerde dava sonucu kesinleşinceye kadar devam edebilen, tarafların boşanma sürecinde yaşam standartlarının olumsuz yönde değişmemesi açısından verilen bir nafaka türüdür. Tedbir nafakası, taraflardan birinin boşanma davası sebebiyle maddi anlamda zora düşeceği durumlarda gündeme gelir. Boşanma davalarında, dava kesin bir hükümle maddi anlamda sonuca ulaşıncaya kadar geçici olarak eşlerden birinin karşı tarafa (genellikle kocanın karısına) eşinin ve varsa çocuklarının bakım ve barınma konularında iaşelerini temin etmek amacıyla her ay ya da hakimin gerekli gördüğü hallerde toplu olarak, ödemeye sorumlu olduğu nafakadır.

            2. İştirak Nafakası : Boşanma davası neticesinde hükmedilir. Çocuğun velayeti kendisinde olmayan eşin, çocuğun velayeti kendisinde olan eşe çocuğun giderlerine katılmasını sağlamak üzere ödemek durumunda kaldığı nafaka türüdür. Bu nafaka türünde boşanmada eşlerin kusurlu olup olmamalarının herhangi bir önemi yoktur. Mahkeme tarafından boşanma davası aşamasında tedbir nafakası adı altında ödenen nafaka miktarının boşanma kararının verilmesinden itibaren isim değiştirerek iştirak nafakası adını almasıdır. Burada dikkat edilmelidir ki çocuk ergin olmasına veya mahkeme kararı ile ergin kılınmasına karar verilmesine rağmen eğer eğitim süreci devam ediyorsa bu sürecinin tamamlanmasına kadar da iştirak nafakası ödenmeye devam edilir.

 3.  Yoksulluk Nafakası :  Evliliğin boşanma kararı ile bitmesi üzerine yoksulluğa düşecek eşe  diğer eşin ödemek durumunda kaldığı nafakadır. Bu hususta dikkat edilmesi gereken nokta söz konusu yoksulluk nafakasının talep edilebilmesi için temel şart “boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmektir.” Yine burada ikinci dikkat çekmek istediğimiz husus ise bu nafaka türüne talep olmaksızın hakimin hükmedemeyecek olmasıdır. Yani taraflardan birinin yoksulluk nafakasını talep etmesi gerekmektedir. Bu nafaka türünde mahkeme kusurluluk oranını göz önünde bulundurmamakta ve yoksulluk oluşacaksa nafaka hükmedebilmektedir. Yoksulluk nafakası talebi süreye tabidir boşanma davası sonuçlanmadan önce talep edilebileceği gibi boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren yalnızca bir yıl içinde de açılabilir.


        4. Yardım Nafakası : Yardım nafakasının boşanma davası veya evlilik ile bir ilgisi yoktur. Burada nafaka borcunun ahlaki borç olması daha baskındır. Kişinin yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy, üstsoy veya kardeşlerine ödediği nafaka çeşididir. Yardım nafakasında yetkili kılınan mahkeme taraflardan birinin ikameti içinde bulunan Aile Mahkemesi’dir. Nafaka davalarına bakmaya aile mahkemeleri görevlidir.

Benzer ilginizi çekebilecek yazılarımız;

İzmir Boşanma Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079