Kategori arşivi: Ceza Hukuku

Uluslararası Bülten

Uluslararası Bülten
Uluslararası Bülten

Uluslararası Bülten – İzmir Avukat

Uluslararası Bülten veya yaygın olaral bilinen ismi ile INTERPOL Bülteni, INTERPOL üyeleri ile bilgi paylaşımı yapılmak için çıkartılan bir bültendir.

  • Kırmızı Bülten – Tutuklama emri veya mahkeme kararına dayanarak iade amacıyla aranan bir kişinin geçici olarak tutuklanmasını istemek için düzenlenir.
    Dış İlişkinler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü tarafından yapıaln tanımlamaya göre “Kırmızı Bülten”, bir ülkenin adli makamlarınca aranan hükümlü, şüpheli veya sanıkların ilgili ülkeye geri verilmesi amacıyla görüldüğü yerde yakalanması için İnterpol Genel Sekreterliği’nce çıkartılan, aranan şahısların açık kimliği ve isnat edilen suça ilişkin adli bilgiler, ilgililerin bulunduğu yer tespit edildiğinde alınması gereken tedbirler ile mevcutsa fotoğraf ve parmak izi fişlerini içeren bülten olarak tanımlanmaktadır.
  • Mavi Bülten – Bir kişinin kimliği, konumu veya cezai bir meseleyle ilgili yasa dışı faaliyetleri hakkında ek bilgi toplamak için için düzenlenir.
  • Yeşil Bülten – Suç işleyen ve bu suçları başka ülkelerde tekrarlama olasılığı bulunan kişiler hakkında uyarı veya ceza istihbaratı sağlamak için düzenlenir.
  • Sarı Bülten – Kayıp kişilerin, özellikle küçüklerin yerinin tespitine yardımcı olmak veya kimliklerini tespit edemeyecek kişileri tespit etmeye yardımcı olmak için.
  • Siyah Bülten – Kimliği belirsiz cesetler hakkında bilgi almak için düzenlenir.
  • Turuncu Bülten Polisi, kamu kurumlarını ve diğer uluslararası kuruluşları uyarmak için için düzenlenir.

İçişleri bakanlığına ait http://www.terorarananlar.pol.tr/ internet sitesinde “Terör Suçlarının Ortaya Çıkarılmasına Veya Delillerin Ele Geçirilmesine Ya Da Suç Faillerinin Yakalanmasına Yardımcı Olanlara Verilecek Ödül Hakkında Yönetmelik” kapsamında verilebilecek para ödülü miktarları aşağıda bulunan tabloda belirtilmiştir. (01.02.2022)

  • Kırmızı Liste 10.000.000 TL`ye kadar
  • Mavi Liste 3.000.000 TL`ye kadar
  • Yeşil Liste 2.000.000 TL`ye kadar
  • Turuncu Liste 1.000.000 TL`ye kadar
  • Gri Liste 500.000 TL`ye kadar

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Suç İçin Anlaşma Suçu, TCK 316

Suç İçin Anlaşma Suçu, TCK 316

TCK 316, Suç İçin Anlaşma Suçu | İzmir Avukat

Suç için anlaşma suçu devletin egemenliğine, Anayasal düzenine karşı suç işleme konusunda anlaşmayı kapsar. Bu suç tipinin oluşması için, sadece bu konuda bir  anlaşmanın gerçekleşmesi yeterli olup; anlaşmadan kasıt iradelerin birleşmesidir.

Bu anlamda işlenmesi planlanan suçun neticelenmesi gerekmez. Bu suç türünü teşebbüs ve iştirak hükümlerinden ayıran noktada budur. Türk Ceza Kanunu‘ndaki diğer suç tipleri için bir suçun işlenmesi için sadece anlaşmaya varmak, anlaşma konusu suç açısından bir hazırlık hareketidir. Eğer anlaşma konusu suçun icrasına başlanmamışsa, bu anlaşma sebebi ile iştirak ve teşebbüs hükümlerinden hareketle cezaya hükmedilemeyecektir.  Ancak, bu madde kapsamına giren suçlar açısından farklı bir yol izlenmiştir. Madde kapsamına giren suçların işlenmesi hususunda anlaşmaya varılması, bu suçlardan bağımsız başlı başına suç olarak tanımlanmıştır.

Bu madde kapsamına giren suçların icrasına başlanmamış olsa bile, bu suçları işlemeye yönelik bir hazırlık hareketi mahiyetindeki anlaşma dolayısıyla cezaya hükmedilebilecektir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bu suç tipinde dava zamanaşımı süresi 15 yıldır.

Türk Ceza kanunu Madde 316- (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddi olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Amaçlanan suç işlenmeden veya anlaşma dolayısıyla soruşturmaya başlanmadan önce bu ittifaktan çekilenlere ceza verilmez.

Bu maddede yer alan suç sadece bir anlaşmanın gerçekleştirilmesiyle oluşmaktadır. Anlaşmadan maksat, iki veya daha fazla kişinin madde metninde gösterildiği üzere, maddî olgularla belirlenen bir biçimde, bir irade birleşmesine varmış olmalarıdır. Suçun işlenmesinde kullanılacak vasıtalar hakkında da anlaşmanın gerçekleşmesi gereklidir. Anlaşma konularından birisini oluşturan “elverişli vasıta”dan suçun işlenmesinde kolaylık sağlayan her türlü gereçleri anlamak gereklidir. Ancak suçun işlenmesinde anlaşanların, vasıtayı da saptamış olmaları gerekir. Maddede yer alan anlaşmanın “maddî olgularla belirlenen bir biçimde olması” ibaresi, suçun oluştuğunu kabul edebilmek için bulunması gerekli delillerin niteliğine işaret etmektedir.

Örnek vermek gerekire, darbe suçları” olarak bilinen Anayasayı ihlal, Yasama organına veya Hükümete karşı suçların; ortada örgütlü bir yapılanma olmaksızın asker ve kolluk hiyerarşisi içerisinde bir araya gelip anlaşan kişilerin, sahip oldukları silah ve teçhizat vasıtasıyla işlenebileceği, bu durumda TCK m.314’e göre unsurları oluşmayan silahlı örgüt suçu değil, TCK m.316’da düzenlenen suç için anlaşma suçunun ortaya çıkacağını söylemek mümkündür.

Suç için anlaşarak işlenmesi için icra hareketine başlanmadan anlaşmadan çekilme halinde çekilen kişiye ceza verilmeyecektir. Ancak suç için anlaşma adına soruşturma başlatıldığı zaman çekilen kişi, etkin pişmanlık hükmünden yararlanamayacaktır. Suç için anlaşma suçunda etkin pişmanlık hükmü getirilmiş olsa da görüldüğü üzere sadece belli şartlarda etkin pişmanlık hükmü uygulanabilecektir.

Konuya ilişkin danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Uyuşturucu Ve Uyarıcı Madde Kullanma Suçu

Uyuşturucu Ve Uyarıcı Madde Kullanma Suçu

Uyuşturucu Ve Uyarıcı Madde Kullanma Suçu | İzmir Ceza Avukatı

Tanım ve Kanuni Düzenleme: Uyuşturucu madde ticareti suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi cezalandırılır. Bu ceza, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezasıdır.

Türk Ceza Kanunu madde 188’in gerekçesi incelendiğinde : “Burada uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin nelerden ibaret bulunduğu tanımlanmadığı gibi, bunların teker teker gösterilmesi yoluna da gidilmemiştir. Bunun nedeni, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ve aynı etkiyi yapan ilâç ve sentetiklerin kötüye kullanılmalarının yaptırım altına alınarak güçlü bir sosyal savunmanın sağlanmasıdır. Böylece, psikotrop madde olarak, uyuşturucu veya uyarıcı etkisi yapan ve kişilerde bağımlılık meydana getiren bütün maddelerin, bu suçun konusunu oluşturacağı kabul edilmiştir.” Denilmektedir.

Türk Ceza Kanunu Madde 191 : ‘Uyuşturucu maddeyi kişisel kullanım amacıyla satın alan, herhangi bir surette uyuşturucu maddeyi kabul eden ve kullanma amacıyla bulunduran kişi uyuşturucu madde kullanma veya bulundurma suçunu işlemiş olur.’ İşlenen fiilin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma mı yoksa uyuşturucu madde ticareti mi olduğunun tespiti için sanığın amacının değerlendirilmesi gerekir.’ Şeklindedir.

Bu durumda söz konusu suçun kullanma, bulundurma ve ticaretini yapma şeklinde 3 şekli olduğunu söylemek mümkündür.

Kullanma: Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma; bir kişinin uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi ağız ya da burun yoluyla ya da damarına veya deri altına şırınga ederek veya ettirerek ya da başka bir biçimde vücuduna alması olarak tanımlanmaktadır.

Bulundurma: Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma, bir kimsenin kendisine veya başkasına ait uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi, kullanmak amacıyla fiili ve/veya hukuki egemenliği altında tutmasıdır. Bulundurma, uyuşturucu veya uyarıcı madde üzerinde fiili egemenlik ilişkisinin devam ettirilmesi anlamına gelmektedir. Burada kesintisiz suç söz konusu olduğundan, uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmanın kısa veya uzun süreli olmasının suçun oluşumu açısından bir önemi bulunmamaktadır.(YCGK-K.2020/102).

Ticaretini Yapma :Kişisel ihtiyacı aşacak ölçüde uyuşturucu madde bulundurulması halidir. Bu halde fail, uyuşturucu madde ticareti suçu ile cezalandırılmaktadır. Kişinin kişisel ihtiyaç sınırını aşacak uyuşturucu madde bulundurması, uyuşturucu maddeyi kişisel kullanım amacı dışında  bulundurduğunun göstergesidir. Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Buna göre yıllık kullanım miktarının üzerinde uyuşturucu madde bulunduran sanığın, uyuşturucu maddeyi kullanma amacı dışında bulundurduğu kabul edilmektedir.

Uygulamadan örnek vermek gerekirse, eroin maddesi için günlük kullanım miktarı 150 miligram, kokain maddesi için günlük kişisel kullanım miktarı 60 miligram, sentetik haplar için ise 3-4 adet kabul edildiği Yargıtay uygulamalarında sıkça görülmektedir. Bunun yanı sıra bu miktarlardan daha az olsa dahi birden fazla çeşit maddenin bulundurulmasında kullanım çeşitliliği aşılarak uyuşturucu ticareti suçundan kurulan hükümler ile de karşılaşılması mümkündür. Dolayısıyla kastın belirlenmesinde her somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılması ve yargılama sürecinde Adli Tıp Kurumundan rapor alınması faydalı olacaktır.

Gözaltı Hükümleri Uygulanır mı ?

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti Suçu kanun koyucu tarafından toplumsal düzenin korunması için üzerinde durulan ve sıkı düzenleme getirilen suçlardandır. Suçun konusunu ve hukukini yararını da toplum sağlığı oluşturur. Dolayısıyla bu suçu fail veya iştirak sıfatıyla işlediği şüphesi bulunan kişiler hakkında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun madde 91/4-b.7 hükmü gereğince gözaltı hükümleri uygulanabilir.

İlk Kez Uyuşturucu Kullanımında Erteleme Verilir Mi?

Uyuşturucu madde kullanma sebebiyle verilen erteleme cezasında, erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile 3’er aylık sürelerle en fazla 1 yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.

Kişinin, erteleme süresi zarfında;

  • a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
  • b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
  • c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, hâlinde, hakkında kamu davası açılır.

Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz. Burada bir önceki eylemle birlikte ve ihlalle yinelemekle 2 farklı eylem konusu oluşsa da cezalandırma tek olacaktır.  Bunun yanında, ihlalden dolayı kamu davası açılmasından sonra madde 191’de tanımlanan suçu tekrar işlemesi halinde artık kamu davası açılmasının ertelenmesi kararı verilemeyecektir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.

Uyuşturucu Veya Uyarıcı Madde Kullanımında Cezayı Arttıran Haller:

TCK madde 188/4,5,8’de cezayı artıran nedenler sayılmıştır.

  •  a) Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması,
  • b) Suçun; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi, hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Etkin Pişmanlık Hükümleri:

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa hakkında cezaya hükmolunmaz.

Uygulamada yakalanan kişilerin etkin pişmanlıktan yararlanma amacıyla verdikleri ifadelerinde çokça ‘’…. sokağının köşesinde tanımadığım bir kişiden aldım’’ gibi soyut ifadelere dayanması indirimden faydalanması için yeterli değildir. Ancak kişi gerçekten böyle bir durum ile temin etmiş ise paylaştığı yer, zaman ve eşkal ile bu kişi yakalanabildiyse veya varlığına ait somut deliller elde edilmekle kimliği belirlenebilir ise bu durumda indirimden faydalanması gerekir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 03.03.2015 523/28). Ayrıca kanun maddesi ele geçirilmesi sonucunu öngörmeyip kolaylaştırmanın yeterli olduğunu belirtmiştir.

Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/732 E.  , 2014/270 K. sayılı kararında ise etkin pişmanlıktan yararlanabilme koşullarını saymıştır. Şöyle ki :

“1- Fail 5237 sayılı TCK’nun 188 ve 191. maddesinde düzenlenen suçlardan birini işlemiş olmalıdır. Diğer bir anlatımla etkin pişmanlıkta bulunan, uyuşturucu ve uyarıcı maddeyi veya uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmamakla birlikte, uyuşturucu ve uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal ve imali resmi makamların iznine bağlı olan maddeyi ruhsatsız ve ruhsata aykırı olarak imal, ithal, ihraç, ülke içinde satma, satışa arzetme, başkalarına verme, sevketme, nakletme, depolama, satın alma, kabul etme veya bulundurma ya da 191. maddede düzenlenen kullanmak amacıyla uyuşturucu ve uyarıcı madde satın alma, kabul etme ve bulundurma suçlarından birinin faili olmalıdır.

2- Hizmet ve yardım bizzat fail tarafından yapılmalıdır.

3- Hizmet ve yardım soruşturma ya da kovuşturma makamlarına yapılmalıdır.

4- Hizmet ve yardım, suçun resmi makamlar tarafından haber alınmasından sonra, ancak mahkemece hüküm verilmeden önce gerçekleşmelidir. 5271 sayılı CMK’nun 158. maddesinde gösterilen, bir suç hakkında soruşturma yapmakla yetkili olan adli ve idari merciler, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları, savcılıklar, emniyet ve jandarma teşkilatı, suçları savcılıklara iletmekle yükümlü olan vali ve kaymakamlıklar, elçilikler ve konsolosluklar resmi makamlar kapsamında değerlendirilmelidir.

5- Fail kendi suçunun ya da bir başkasının suçunun ortaya çıkmasına önemli ölçüde katkı sağlamalı, bilgi aktarımı ile suçun meydana çıkmasına ya da diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım etmelidir.

6- Failin verdiği bilgiler doğru, yapılan hizmet ve yardım sonuca etkili ve yararlı olmalıdır.”

Cezasızlık Hali:

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmi makamlara veya sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi ettirilmesini isterse, cezaya hükmolunmaz. Bu durumda kamu görevlileri ile sağlık mesleği mensuplarının 279. ve 280. maddeler uyarınca suçu bildirme yükümlülüğü doğmaz.

Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Kullanma Suçu ve Ticaretinde Uygulamaya İlişkin Görüşler:

Yargıtay kararlarında kişisel kullanımı ve ticareti ayıran hususlar genel olarak 5 ana başlıkta toplanmaktadır. Bunlar: Ele geçirilen uyuşturucu madde miktarı, uyuşturucunun niteliğine göre yıllık kişisel kullanım miktarı, maddenin yakalanış biçimi, maddenin muhafaza şekli ve failin ekonomik durumudur. Yine Hakimler ve Savcılar Kurulu 2013’te yaptığı hukuki müzakere toplantılarında uyuşturucu maddenin kişisel kullanım sınırları için aşağıda yer alan görüşleri bildirmiştir;

Adli Tıp Kurumu’nun da değerlendirmesine göre esrar maddesi için her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde 3 kez tüketilebileceği öngörülmüştür. (Yakalanan sanığın üzerinde taşıdığı poşetin içerisinde ele geçirilen kenevir bitkisi dışında, uyuşturucu madde ticareti yaptığı yolunda teknik ya da fiziki takip, tanık beyanı, iletişimin tespiti vb gibi somut, yeterli, her türlü şüpheden arınmış, kesin ve inandırıcı herhangi bir delil elde edilememesi, uygulamada ilke olarak kabul edilen yıllık uyuşturucu madde kullanım miktarı göz önünde bulundurulduğunda, adli raporda belirtilen 345,510 gramlık esrar maddesinin yıllık şahsi kullanım sınırları içerisinde olması… Yargıtay Ceza Genel Kurulu E: 2012/10-1335 K: 2013/423)

Yukarıda detayları ile bahsedildiği gibi, uyuşturucu veya uyarıcı maddeye ilişkin suçlar her yönüyle farklı kriterler kapsamında değerlendirilmektedir. Bu kriterlere vakıf olabilmek, söz konusu suç bakımından bu konuda uzmanlaşmayı beraberinde getirir.

Konuya ilişkin danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Belgede Sahtecilik Suçu

Belgede Sahtecilik Suçu

Belgede Sahtecilik Suçu | İzmir Ceza Avukatı

Av. Dilek Yavuz Uysal

1. Belge ve Sahtecilik Kavramı:

Belge, arapçada evrak karşılığı olarak kullanılmıştır. Evrak yazılı kağıt, kağıtlar anlamına gelir. Sahtecilik ise bir şeyi (konumuz bakımından evrakları) bilinçli olarak başkasını yanıltmak için bozma, değiştirme, olduğundan farklı göstermeye yönelik davranışa verilen isimdir.

2. Belgelerde Bulunması Gereken Ortak Özellikler:

  • a.  Belge Yazılı Olmalıdır : Yazı, irade beyanı veya açıklamasını saptamaya elverişli araçtır.
  • b. Belgenin Kanıt Oluşturabilmesi Gerekir : Herhangi bir yazılı metnin belge niteliğini taşıması için bir olay veya hakkın kanıtı olmalıdır.
  • c. Belgenin Aidiyetinin Saptanması Gerekir : Yazılı irade beyanının sahibinin , belirli bir kişi ya da makam olduğunun anlaşılması gerekir. Kişi aidiyeti imza ya da imza içeriğinden de analaşılabilir.
  • d. Hukuki Sonuçlar Doğurması Gerekir: Yazının belge olarak kanıt oluşturması için biçim ve içerik bakımından sakatlık içermemesi gerekir.

3. Kanuni Düzenleme:

Türk Ceza Kanunu‘nun 207. maddesi ve devamında düzenlenen (özel) belgede sahtecilik suçunun kanuni düzenlemeleri aşağıdaki şekildedir:

 Madde 207- (1) Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

Madde 208 – (1) Gerçek bir özel belgeyi bozan, yok eden veya gizleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Madde 209- (1) Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi, şikayet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.İmzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişi, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır.

4. Belgede Sahtecilik Suçunun Konusunu Oluşturan Evraklar:

 TCK Madde 210– (1) Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Gerçeğe aykırı belge düzenleyen tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunur.

Özetlemek gerekirse;

  • Suçun kanun maddesine bakıldığında birinci fıkrada “özel belgede sahtecilik” ikinci fıkrada “sahte özel belgeyi bilerek kullanmak” suç olarak tanımlanmıştır. Bu durumda, özel belge sahteciliği suçundan bahsedilebilmesi için belge üzerinde ekleme, çıkarma yapmak veya belge kazıma yoluyla değiştirilerek kullanılmalıdır. Suçun işlenmesinde kast unsuru aranmaktadır. Kişi bilerek ve isteyerek suçu işleyebilmektedir ve suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir.
  • Suça konu olan belge özel belge olup resmi olmayan ve ayrıca yazılı belge üzerinden düzenlenebilir. Özel belgenin başkalarını aldatacak şekilde sahte olarak düzenlenmesi veya değiştirilmesi halinde suç işlenmiş olacaktır.
  • Özel belgede sahtecilik suçuna konu olan belge herkes tarafından düzenlenebilir ve suça konu edilebilir. Bu nedenle suçun faili herkes tarafından işlenebilmektedir, suç kişiye özgü değildir.
  • Belgenin mutlaka zarar ihtimali olması gerekmektedir. Özel belge üzerinden yapılan sahtecilik işleminin kamuya yönelik olarak zarar verme ihtimalinin olması gerekmektedir. Önemli olan zarar verme ihtimalinin olmasıdır, zarar verme ihtimali olmayan durumlarda suç işlenmiş olmayacaktır.

 5. Suç Nasıl Oluşur?

Belgeye yapılan eklemeler veya çıkarmalar belgenin hukuki delil değerini değiştirmelidir. Yapılan bu değişikliklerle, özel belgedeki hukuki durumun veya hakkın değişecek olması gerekir. Özel evrakta yer alan yazının değiştirilmesi veya yeni yazı eklenmesi, imza ve tarihin silinmesi veya değiştirilmesi, özel belgenin değiştirilmesi ve kullanılması bu suçu oluşturakcak hallere örnektir.

Özel belgeler de hukuki sonuç doğurması bakımından resmi belgeler gibidir. Ancak kanun resmi belgede sahtecilik suçu için daha ağır yaptırım öngörmüştür. Bunun nedeni ise resmi belgenin önem derecesini özel belgeden üstün tutmaktadır. İlaveten resmi belgede sahtecilik suçunu yalnızca kamu görevlileri işleyebilirken, (özel) belgede sahtecilik suçunun faili herkes olabilir.

6. Zamanaşımı  Hükümleri:

Özel belgede sahtecilik suçu şikayete bağlı suçlardan değildir. Bu sebeple herhangi bir şikayet süresi yoktur. Ancak, özel belgede sahtecilik suçunun dava zamanaşımı süresi sekiz yıl olduğundan, suçun sekiz yıl içinde savcılığa bildirilmesi halinde savcılık soruşturma başlatır. Şikayet hangi aşamada yapılırsa yapılsın, müşteki ceza davasına müdahil sıfatıyla katılabilecektir.

7. Yargıtay Kararları:

  • Özel Belgede Sahtecilik ve Resmi Belgede Sahtecilik Suçunun Birlikte İşlenmesi

Sanık, mağdur olan Turkcell ve Türk Telekom şirketlerinden cep telefonu, sabit telefon ve internet hatları için sahte abonelik sözleşmesi düzenletmiştir. Bunun yanında sanık, katılan adına sahte nüfus cüzdanıyla bankada kredili mevduat hesabını kullanarak ihtiyaç kredisi çektirmiştir. Bunun yanında katılan adına vergi dairesinde mükellefiyet tesis ettirmek ve 2 adet motosikleti tescil ettirmek suretiyle vergi tahakkuklarını sağlamıştır.

Sanık hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması, resmi belgede sahtecilik ve özel belgede sahtecilik suçlarından yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, karara karşılık sanık, katılan ve mağdur vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, mahkemenin sanığın eyleminin Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 56. maddesindeki suçu oluşturup oluşturmadığına dair tartışılmadan karar verildiği belirtilmiştir. Bunun yanında sanığın eylemlerinin bütün halinde mağdur sayısınca ayrı suçları oluşturacağı gözetilmeden karar verildiği de tespit edilmiştir. Mahkemenin yetersiz gerekçeyle verilen karara karşılık bozma yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2018/9065 Esas, 2019/6094 Karar)

  • Özel Belgede Sahtecilik Suçundan Beraat

Katılan, olayın olduğu tarihlerde … PTT Başmüdürlüğünde çalışmaktadır. Katılan, eşi adına üç adet sağlık karnesi almış, her birinin sayfaları bittiğinde tutanak karşılığında çalışmış olduğu kuruma teslim etmiş, yenisini alarak kullanmaya devam etmiştir. Katılan sağlık karnesinin sayfalarının bitmesiyle ikinci karneyi de almış, kuruma hitaben üçüncü karne olarak sağlık karnesi verilmiştir. Katılan son aldığı üçüncü karneyi de gecikmeli olarak kuruma teslim etmiştir.

Katılan teslim etmiş olduğu sağlık karnesinin fotoğraflı olan birinci sayfasını kullanarak vefat eden eşi adına … Özel Gelişim Tıp Merkezinde dahiliye uzmanı olan doktor sanık tarafından muayene edilmiş gibi reçete düzenlendiği, tahliller yapıldığı ve 100,11 TL’lik fatura tanzim edildiği tespit edilmiştir. Söz konusu fatura katılanın çalışmış olduğu kuruma gönderilmiştir. Kurum yetkilileri tarafından inceleme yapılmış, ölüm sonrasında muayene ve tahlil işlemlerinin yapıldığı tespit edilmiştir.

Sanık hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından yargılama yapılmıştır. Sanıklar savunmasında hastanın muayene gelmesiyle kabul edildiğini, kimlik sorma gibi bir görevi olmadığı ve suç işleme kastı bulunmadığı belirtilmiştir. Sanık hakkında beraat kararı verilmiş, karara karşılık katılan vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, vefat eden kişinin sağlık karnesinin sanıklar tarafından bilerek kullanıldığına dair yeterli delil olmadığını, sanık savunmasının aksine delil elde edilemediğinden mahkemenin vermiş olduğu kararda isabetsizlik bulunmamıştır. Bu nedenle mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık onama yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/4274 Esas, 2019/4117 Karar)

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Susma Hakkı Nedir?

Susma Hakkı Nedir?

Susma Hakkı Nedir? | İzmir Ceza Avukatı

Av. Dilek Yavuz Uysal

Susma Hakkı Nedir?

Susma, kişinin konuşmaması anlamına gelmekteyken bir hak olarak susma hakkı denildiğinde ise, şüpheli veya sanığın ‘konuşmaktan imtina ettiği hali’ ifade eden durum olduğunu söylemek gerekmektedir. Bazı kaynaklarda şüpheli veya sanığın ‘konuşmaktan çekindiği, konuşmak istemediği’ şeklinde tanımlanmış olsa da bu tanım yanlıştır. Zira bir hak olan susma hakkında, şüpheli veya sanık yanlış bir şey söylemek korkusu ie konuşmaktan çekinmez. Aksine, kişinin dilediğinde sessiz kalabilmesi hukukun genel ve kabul görmüş prensipleri ile bağlantılı olmasının yanında, temel hak ve özgürlüğünün korunmasında büyük rol oynamaktadır.

Ceza hukukunda sıkça kullanılan bir terim olan masumiyet karinesi, bir kimsenin kendisine isnat edilen, işlediği iddia edilen suçu işlediğinin kesin ve inandırıcı deliller ile ispatlanıncaya kadar hakkında bir ceza kararı verilip karar kesinleşinceye kadar masum olduğunun kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Yani bir kişi hakkında kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararı bulunmuyor ise hangi suç ile suçlanıyor olursa olsun, o kişi henüz masumdur. Bu anlamda susma hakkı düşünüldüğünde, şüpheli veya sanığın aleyhine bilgi vermemesinin önemi de ortaya çıkmaktadır. Susma hakkını kullanan şüpheli veya sanık, masumiyet karinesi uyarınca suç isnadı yapan kişilerce suçu ispat olunana kadar masum sayılacaktır. Susma hakkının kullanılması, kişinin suçlu olduğu için konuşmadığı anlamına gelmez. Aksine, sorulan sorular karşısında kendini suçlayıcı delil sunmaya mecbur bırakılmama hakkının da kullanılması anlamına gelir.

Anayasa
Madde 38
– …Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz….

Ceza muhakemesinde “susma” ise temel bir hak olarak görülmektedir. Susma veya sessiz kalma olarak da ifade edilen bu hak ile suç şüphesi altında bulunan kişinin, bu suç ile ilgili olarak sessiz kalma tercihine devletin soruşturma veya kovuşturma makamlarını işgal eden kişiler tarafından saygı duyulması sağlanarak bu hakkın ihlal edilmemesi güvence altına alınır. Susma hakkı temel hak ve özgürlükler ve hukukun genel prensipleri ile doğrudan ilgilidir.  Bunlar: Hukuk devleti ilkesi, işkence ve kötü muamele yasağı , Nemo tenetur ilkesi (Kendini Suçlayıcı Delil Sunmaya Zorlanmama İlkesi) , adil yargılanma hakkı ve silahların eşitliği ilkesi, masumluk karinesi , şüpheden sanık yararlanır ilkesi olarak sayılabilir.

Ceza yargılamasının amacı olan maddi gerçeğe ulaşmanın yolunun: Delillerin incelenmesi, dava konusu cezai uyuşmazlık ile ilgili tüm bilgilerin paylaşılması, iddia ve savunma açısından beyanlarda bulunulması ile ulaşılabileceğinin kesin kanaatindeyiz.

Dolayısıyla, şüpheli ve sanık açısından susmamak ve konuşmak, hem ceza yargılamasının hedefini gerçekleştirmesi amacına ; hem de bu kişilerin kendilerini temize çıkarmak veya hak ettiklerinden fazla ceza almamalarına yönelik bir  gerekliliktir. Ancak öte yandan, şüpheli veya sanık hakkında susma hakkı kullanılmadığı zaman, fiziksel ya da manevi olarak uğramış olduğu zarardan dolayı vereceği ifade ile maddi gerçeğin ortaya çıkmasını zorlaştıracak, veya soruşturma makamlarına olayı içinde bulunulan sağlık yahut da başka sebeplerden dolayı ihmalen ya da icraen olduğundan farklı bir şekilde aktaracak şüphelilerin susma hakkından faydalanması da önem arzetmektedir. Bu sebeple, hukuki destek alınarak durumun meydana geliş şekli ve sonuçları düşünülerek hareket etmenin en mantıklı tercih olacağı düşüncesindeyiz.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Masumiyet Karinesi Nedir?

Masumiyet Karinesi Nedir? | İzmir Ceza Avukatı

Av. Dilek Yavuz Uysal

Masumiyet Karinesi nedir?

Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin bir gereğini oluşturmakta olup kişi hakkında suçlulugu hükmen sabit oluncaya kadar geçerliliğini koruyan bir muhakeme ilkesidir.

Bu ilkeye göre bir kişinin suçlu olduğu sabit oluncaya kadar suçlu sayılamayacağı kabul edilmektedir.  Masumiyet karinesi adil bir yargılamanın sağlanabilmesi, bireyin onurunun korunabilmesi, yargılamanın yürütülebilmesi ve birey hakkında insan haklarına uygun bir yargının gerçekleştirilmesi için elzemdir. Suçlu olduğu henüz bilinmeyen bir kimseyi masum saymak da insana saygı duyan uygar bir görüşün ifadesidir.  Buradaki masumluk bir kesinlik değil varsayımdır. Bu sebeple de hukukta karine adını almaktadır. Anayasamızla düzenleme alanı bulan masumiyet karinesinin altında yatan temel görüş; herhangi bir vesileyle suç şüphesi altında olan bir kişiyi, gerçeği araştırmadan suçlu saymaya kolayca eğilim gösterenlere karşı hukukun bir ihtarıdır.

Anayasa’nın 38. maddesinde ”Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” denilmektedir. Bununla birlikte, yine Anayasa’nın 15. maddesine göre de savaş seferberlik ve olağanüstü halde dahi suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağı vurgulanmaktadır. Masumiyet karinesi, mutlak bir temel hak olup evrensel ve bölgesel insan hakları belgelerinde dahi yer almaya başlamıştır.

Masumiyet karinesi, kişiyi yargılama öncesi ve yargılama aşamasından hükmün kesinleşmesine kadar olan tüm süreçte koruma amacı gütmektedir. Kişiye bir suç ithamında bulunulması ile masumiyet karinesinin koruma alanı başlayarak isnat edilen suç hükmen kesinleşinceye kadar da devam eder. Suç isnadının bulunduğunu kabul etmek için bir ceza davasının açılmış olması da şart değildir. Zaman zaman masumiyet karinesi ile basın yayın organlarının karşı karşıya geldiğinden bahsetmek mümkündür. Bu açıdan, basın özgürlüğünü sınırlarının ne olması gerektiği hangi noktada kişi hak ve özgürlüklerine temas ederek onur ve saygınlığı zedelediğine de dikkat etmek gerekmektedir. Zira bahsetmiş olduğunuz gibi masumiyet karinesi Anayasa’da da belirlenmiş olup temel haklardandır.

Bu konuda iç hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış, basın yayın yoluyla masumiyet karinesinin ihlali önlenmeye çalışılmıştır. Basın Kanunu 3. maddesinde sınırlarıyla birlikte, basın özgürlüğü düzenlenmiştir: “Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.” şeklindedir.  Yine,  Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 157. maddesinde de masumiyet karinesine atıf yapmaktadır: “Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.”İle “ses ve görüntü alıcı aletlerin kullanılması yasağı”nı düzenleyen CMK m. 183 ile de basın-yayın organlarını sınırlamayı amaçlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin 20.10.2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi kararı ile memurların ihraçları veya disiplin cezalarına ilişkin ceza mahkemelerinin beraat kararlarına karşı idare mahkemelerinin disiplin cezasını hukuka uygun bulunmasının; yani  ceza mahkemeleri ile idare mahkemelerinin birbirine aykırı kararlar verilmesinin masumiyet karinesinin ihlali olduğuna hükmetmiştir. Bu sebeple, masumiyet karinesinin sadece ceza hukukunda değil, bağlantılı bulunduğu davalarda da gözetilmesi gereken temel ilkelerden olduğunu söylemek mümkündür. İlgili kararda, süreç içerisinde ceza mahkemesi beraat kararı verse dahi, idare mahkemeleri disiplin cezasının iptaline karşı ret kararları verebilmektedir. Bu halde ise kişi suçsuz olduğunu ceza mahkemesinde ortaya koymasına rağmen, idare mahkemesi kararı nedeniyle üzerinde suçu işlediğine yönelik bir algı oluşmaktadır denilmiştir. Bu durum ise açıkça masumiyet karinesini ihlal etmektedir .

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçin.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Adli Sabıka Kaydı Nasıl Okunur?

Adli Sabıka Kaydı Nasıl Okunur?

Adli Sabıka Kaydı Nasıl Okunur? | İzmir Avukat

Adli Sicil Kaydı Nedir?

Adli sicil kaydı veya halk arasında bilinen şekli ile adli sabıka kaydı, vatandaşların işlemiş oldukları suçların dökümünü içeren kayıtlar olarak ifade edilebilir.

Size en yakın adliyeye giderek başvuruda bulunarak veya e-devlet şifreniz ile turkiye.gov.tr üzerinden kolaylıkla adli sabıka kaydınızı edinebilirsiniz.

Adli Sicil Kaydı Nasıl Okunur?

Halihazırda bir suçtan hüküm giymiş olmanız durumunda ise evrak biraz daha karmaşık hale gelecek ve başta anlamsız olarak görülebilecek bir sürü harf ev rakam sicil kaydında yer alacaktır. Söz konusu karakterlerin anlamlarını daha kolay anlatabilmek için yukarıdaki görseli numaralandırdık.

 C: Kaydın en başında yer alan “C” ibaresi ceza fişinin kısaltmasıdır. Verilen ceza mahkûmiyetin özetini ifade eder.

  1. 0069 Numaraları ile Başlayan Rakamlar: Adli sabık kaydında ilgili kayda ilişkin UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) sisteminin o dosyaya ait atamış olduğu benzersiz ID (kimlik) bilgisidir.
  2. 07.11.XX (Tarih Bilgisi) : Bahse konu suçun işlendiği tarihi ifade eder.
  3. XXX 1. ASLCM (Mahkeme Bilgisi): Burada cezayı veren mahkemenin kısaltılmasına yer verilmiştir. Adli sicile işlenen söz konusu suçun XX ilindeki 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verildiği anlaşılmaktadır. ASLM Asliye Ceza Mahkemesi kısaltmasıdır. AĞM veya ACM ise Ağır Ceza Mahkemesi anlamına gelmektedir.
  4. 201X/5X5 (Dosya Esas Numarası): Söz konusu rakamlar yargılamanın esas numarasıdır.
  5. 2012/11X1 (Dosya Karar Numarası): Söz konusu rakamlar yargılamanın karar numarasıdır.
  6. 14/11/201X (Kesinleşme Tarihi): Burada yer alan tarih bilgisi cezanın kesinleştiği zaman dilimini ifade etmektedir.
  7. 5237 SA (İlgili Kanun): SA ibaresi sayılı anlamına gelmekte olup; öncesinde yer alan numaralar ise kanun numarasıdır. Yani Bu örnekde 5237 sayılı kanuna kapsamında ceza verildiği anlaşılmaktadır. 5237 sayıllı kanun ise Türk Ceza Kanunu’dur.
  8. 116/2 51 (İlgili Madde): Biraz önce tespit etmiş olduğumuz kanunda hangi maddeye dayanılarak ilgili cezanın verildiği buradan anlaşılmaktadır. Türk Ceza Kanunu madde 116’nın 2. fıkrası ve madde 51 dayanak görsterilmektedir.
  9. 1Y8A H. (Ceza Süresi): Burada Y harfi “yıl”, A harfi ise “ay” anlamına gelmekte olup; bahse konu olayda sanığa verilen cezanın süresi belirtilmektedir.
  10. 01/10/201X (Kararın İnfaz Tarihi): Burada ise söz konusu cezanın infaz edildiği tarih belirtilmektedir.

Adli Sicil Kaydının Olmaması

Edevlet üzerinden veya ilgili kamu kurumlarına başvuruda bulunarak edineceğiniz adli sabıka kaydından “ADLİ SİCİL KAYDI YOKTUR” ifadesinin bulunması durumunda, bu belge sizin daha önce herhangi bir suçtan hüküm giymediğiniz anlamına gelecektir.

Arşiv Kaydı Nedir

Arşiv kaydı ise geçmişte açılıp üzerinden mevzuat kapsamında belirtili sürenin geçtiği ceza dosylarını ifade eder. Özel kurumlara verilecek adli sabıka kayıtlarında arşiv kayıtları görünmez. “Adli sicil kaydı yoktur, arşiv kaydı vardır.” şeklinde bir ifadenin söz konusu olması “adli sabıkanın olmadığı” ama geçmişte hüküm giyilmiş olduğu anlamına gelecektir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması & Davanın Açılmasının Erkelenmesi

Burada ise yukarıdaki örneklerden farklı olarak sanığın HAGB (hükmün açıklanmasının geri bırakılması) veya davanın açılmasının ertelenmesi kararı alması durumunda nasıl görüneceğine ilişkin bir örneğe yer verdik.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Davanın Reddi Nedir?

Davanın Reddi Nedir?

Davanın Reddi Nedir? | İzmir Ceza Avukatı

Ceza Hukuku Kapsamında Davanın Reddi

Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) kapsamında yargılamanın sona ermesi ile birlikte hüküm verileceği düzenlenmektedir. Kanunun 223. maddesi kapsamında altı farklı hüküm düzenlenmiş olup; bunlardan bir tanesi de davanın reddi halidir. Eğer söz konusu mahkeme kararına konu suça ilişkin daha önceden bir yargılama gerçekleştirilerek hüküm verilmiş veya halihazırda devam etmekte olan bir dava mevcut ise davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu

Duruşmanın sona ermesi ve hüküm
Madde 223
– (1) Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür… (7) Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 7 No’lu Protokol Madde 4

“Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı
1. Hiç kimse bir devletin ceza yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkum edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkum edilemez.
2. Yukarıdaki fıkra hükümleri, yeni veya yakın zamanda ortaya çıkarılan delillerin veya önceki muamelelerde davanın sonucunu etkileyebilecek esaslı bir kusurun varlığı durumunda, ilgili devletin ceza yargılaması usulü ve yasasına uygun olarak davanın yeniden açılmasını engellemez.
3. Sözleşme’nin 15. maddesi çerçevesinde bu madde ile derpiş olunan yükümlülüklere aykırı hiçbir tedbir alınamaz.”

Davanın Reddi Kararının Verilmesi Gereken Haller

Daha Önce Yargılama Konu Suça İlişkin Hüküm Verilmiş Olması

Bir ceza davası kapsamında verilmiş bir hüküm olması durumunda, söz konusu suça ilişkin tekrar yargılama yapılarak yeni bir hüküm kurulması kanuna ve temel hukuk normlarına aykırılık teşkil edecektir. Bu ilkeye latince “non bis in idem” ilkesi olarak da ifade edilmekte olup; aynı fiile ilişkin iki kere yargılama yapılamayacağı şeklinde ifade edilebilir.

Yargılamaya Konu Suça İlişkin Halihazırda Devam Eden Başka Bir Yargılama Olması

Hukukumuzda yer alan yasal mevzuat kapsamında derdest olan (halen devam etmekte olan) bir yargılama konusu fiile ilişkin tekrar bir dava açılması mümkün değildir. Derdestlik olumsuz bir dava şartı olarak da ifade edilebilir. Bir başka ifade ile yargılamanın yapılabilmesi için derdestlik durumunun mutlaka olmaması gerekmektedir. (Detaylı bilgi için Derdest Ne Demektir? )

Sonuç olarak yukarıda detaylı bir şekilde ifade edilen daha önce konuya ilişkin hüküm verilmiş olması veya halen devam etmekte olan başka bir yargılama olması durumunda davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçin.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Beraat Nedir?

Beraat Nedir? | Av. Dilek Yavuz Uysal

Av. Dilek Yavuz Uysal

Beraat Nedir?

Beraat, suçlu olduğu iddiası ile hakkında ceza davası açılan sanığın, yargılama neticesinde suçsuz bulunması demektir. Yargılama yapılan sanık hakkında cezaya hükmolunmaması neticesini doğuran bir hüküm çeşididir. Halk arasında ”aklanma” olarak da bilinir. Yargılama sonucu beraat eden kişinin isnat edilen suçu işlemediği , suçla ilişiği olmadığı ispatlanmış olur. Mahkeme, beraat kararını verirken hangi sebeple beraate hükmettiğini açıklamak ve bunu gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelendirmenin önemi, verilen beraat kararının karşı tarafça istinaf edilmesi noktasında önem taşır.

Beraat kararı CMK 223’te düzenlenmiş olup aşağıdaki hallerde verilir.

  1. Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması (örneğin alkol almak suç değildir.)
  2. Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, ( örneğin görevi yaptırmamak için direnme suçunu işleyen kişinin tespiti için yanlış kişi hakkında yargılama yapılması)
  3. Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, (Örneğin, askerlik yaptığı halde oy kullanan ve 298 sayılı yasaya muhalefet suçundan yargılanan kişi, askerden geldiğinde seçmen kağıdını evde bulduğunu, oy kullanmadığı takdirde para cezasıyla cezalandırılacağını düşünerek oy kullandığını ifade eden kişinin suç kastı yoktur )
  4. üklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması ( Kanunun Hükmünü Yerine Getirme, Meşru Savunma, Hakkın Kullanılması, İlgilinin Rızası durumlarıdır.)
  5. Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması, hallerinde verilir. ( Hakkında bir suç şüphesi ile yargılama yapılan kişi aleyhine hiç delil olmaması)

CMK Madde 223 Gerekçesi

Maddede duruşmaya son veren, mahkemenin işten el çektiği kararların; beraat, mahkûmiyet, davanın reddi, davanın ortadan kaldırılması veya düşmesi, yargılamanın durması, görevsizlik, yetkisizlik, hükmün geri bırakılması, ceza ehliyetsizliği nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığı, tedbir, evlenme nedeniyle davanın veya cezanın ertelenmesi olduğu belirtilmiştir. Bunlardan uyuşmazlığın esasını çözen; beraat, mahkûmiyet, davanın reddi, davanın ortadan kaldırılması veya düşmesi, adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik, ceza ehliyetsizliği nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığı, tedbir, evlenme nedeniyle dava ve cezanın ertelenmesi kararlarının hüküm niteliğinde bulundukları açıklanmıştır. Bu ayırım aynı zamanda hüküm ve kararların tâbi oldukları kanun yolunun belirlenmesinde de kolaylık sağlamaktadır. Hükümlere karşı istinaf yolu ve bunların dışında kalan yargılamanın durması, adlî yargı içerisinde kalan görevsizlik, yetkisizlik ve hükmün geri bırakılması kararlarına karşı da itiraz yolu açıktır.

Böylece yargılamanın durması kararının tâbi olacağı kanun yolu konusunda uygulamada zaman zaman çıkan tereddütler ortadan kaldırılmış, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 17/12/1930 gün ve 23/3l sayılı kararı doğrultusunda bu konunun itirazı kabil kararlardan olması benimsenmiştir. Davayı sona erdiren kararlar kural olarak duruşma sonunda verilir. Ancak davanın reddi, ortadan kaldırılması veya düşürülmesi, yargılamanın durması, görevsizlik, yetkisizlik ve maddenin yedinci fıkrasında tanımlanan derhâl beraat kararlarının, duruşma açılmadan, duruşma hazırlığı aşamasında verilmesi olanağı vardır.

Maddenin dördüncü fıkrasında, davanın reddine karar verilebilecek hâller, beşinci fıkrasında yargılamanın durması koşulları gösterilmiştir. Madde, ayrıca davanın ortadan kaldırılması veya düşmesi hâllerinin varlığı veya yargılama koşulunun gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hâlinde doğrudan ortadan kaldırma veya düşme kararı verilmesi gerektiğini de hükme bağlamıştır.

Fiilin suç oluşturmaması veya yeni bir yasal düzenleme ile suç olmaktan çıkarılması gibi herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen hâllerde derhâl beraat kararı verilmesi gerekir.

Beraat Kararı İstinaf Edilir Mi?

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 272. maddesinin ilk fıkrasında belirtilmiş olduğu üzere mahkemenin vermiş olduğu hükümlere karşı istinaf kanun yoluna başvurulacağı belirtilmiş olup beraat kararına karşı istinaf kanun yoluna başvuruda bulunulabilir. Ancak aynı maddenin 3. fıkrasında “üst sınırı 500 günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan verilen beraat hükümleri”nin kesin olduğu ve istinafa başvurulamayacağı belirtilmiştir. İstinaf kanun yoluna başvuru, yerel mahkemenin hükmünü açıklanmasından itibaren 7 gün içinde yapılmalıdır. Beraat dışında verilen hükümlere karşı da ( hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi) itiraz yolu açıktır.Bu itiraz ile, yargılanan sanık verilen hükmün yeniden incelenmesini ve beraatine karar verilmesini talep edebilir.

Beraat Karaarının Tahliyeden Farkı Nedir?

 Tahliye edilmek : Hakkında tutuklama kararı verilmiş olan bir kimsenin serbest bırakılmasıdır. Tutuklama , verilen güvenlik tedbirlerinin sonuncusu olup belli şartlara bağlıdır. Soruşturma evresinde cumhuriyet savcısı tutuklama sebeplerinin ortadan kalktığı ve tutuklamaya ihiyaç kalmadığı kanısına ulaşırsa şüpheliyi re’sen serbest bırakabilir. Bunun yanında Cumhuriyet savcısı veya müdafi sulh ceza hakiminden şüphelinin tutukluluğuna son verilip adli kontrol altına alınarak ya da adli kontrol altına alınmadan serbest bırakılmasını isteyebilir. Bu durumda sulh ceza hâkimi tutuklama şartlarının devam etmekte olup olmadığını kontrol ederek tahliyeye karar verir veya reddeder. (Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)103/1)

Derhal Beraat Kararı Nedir?

Derhal beraat kararı verilebilmesi için için delil değerlendirmesine gerek olmamalıdır. Fiilin suç olmadığı ortada ise derhal beraat kararı verme koşullarının oluştuğunu kabul etmek gerekir. Örneğin işlenen hırsızlık suçunda şikayet edilen kişi aranırken hastanede ameliyat olmuş ve yatar halde bulunmuşsa bu kişinin suçu işleyemeyeği aşikardır. Bu durumda başkaca incelemeye gerek olmaksızın derhal beraat kararı verilir.

Derhal beraat kararı, sadece yargılamanın başlangıcında değil, yargılamanın herhangi aşamasında verilebilecek bir karardır. Derhal kelimesinden kastedilen “yargılamanın bulunduğu aşama” itibariyle daha fazla araştırma yapılması veya delil toplanmasına gerek olmaması anlamındadır. Bu nedenle, yargılamanın başında derhal beraat kararı verebileceği gibi yargılamanın ilerlediği herhangi bir evrede de derhal beraat kararı verilebilir.

Beraat Kararı Adli Sicil Kaydına İşler mi?

Beraat kararı, derhal beraat kararı veya beraat kararının konusu olan vakıa hiçbir şekilde adli sicil kaydına işlenmez. Beraatin halk dilinde “aklanmak” olduğunu belirtmiştik. Aklanmış bir kimsenin adli sicil kaydına hiçbir işleme yapılmaz.

Konuya ilişkin detaylı bilgi için iletişim sayfamız üzerinden bize ulaşabilirsiniz.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079

Güveni Kötüye Kullanma Suçu

Güveni Kötüye Kullanma Suçu | İzmir Ceza Avukatı | Av. Dilek Yavuz Uysal

Güveni Kötüye Kullanma Suçu

TCK Madde 155’te düzenlenmiştir. Buna göre:

(1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Denilmektedir.

Güveni kötüye kullanma suçunun konusunu taşınır veya taşınmaz mallar oluşturur. Bu mal/mallar üzerinde fail lehine zilyetlik tesis edilmiş olmalıdır. Güveni kötüye kullanma suçunda fail, suç konusu malın maliki değildir. Bu nedenle, müşterek veya iştirak hâlinde mülkiyete konu olan mallarla ilgili olarak, müşterek veya iştirak hâlinde malik olanlar birbirlerine karşı güveni kötüye kullanma suçunu işleyemezler. Fail, suç konusu şey üzerinde lehine zilyetlik tesis edilmiş olan kişidir. Ancak, bu zilyetliğin mutlaka malik tarafından tesis edilmesi gerekmez.

Diğer Suçlardan Ayrımı

Hırsızlıktan Farkı

Güveni kötüye kullanma suçunun konusunu, “başkasına ait olup , muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan” mal oluşturmaktadır. Dolayısıyla suça konuolan mal başkasına ait olmasının yanı sıra aralarındaki güven ilişkisine dayanılarak zilyetliği bu kişiye devredilmelidir. Bu anlamda hırsızlık suçundan ayrılmaktadır. Zira bu suç tipinde mağdur bilerek ve isteyerek malın zilyetliğini devretmektedir.

Yağmadan Farkı

Güveni kötüye kullanma suçunu yağma suçundan oluşturan bir diğer nokta da burada karşımıza çıkmaktadır. Yağma suçunda, zilyetliği başkasına ait bir menkul malın “cebir” veya “tehdit” kullanılarak alınmasıyla söz konusudur. Güveni kötüye kullanma suçunda ise malın sahibi, bilerek ve isteyerek; güven duygusu ile zilyetliğini devretmektedir. Zira suç, zilyet ve malik arasında güvene dayalı olarak kurulan başlangıçtaki sözleşme ilişkisinin ihlal edilmesiyle, diğer bir ifade ile zilyet ve malik arasındaki güvenin suiistimal edilmesiyle ortaya çıkmaktadır.

Dolandırıcılıktan Farkı

Dolandırıcılık suçu menfaat elde etmeyi amaçlayan hileli davranışlar içerir. Dolandırıcılık suçunda amaç baştan itibaren karşıdaki kişiyi kandırmaktan ibarettir. Güveni kötüye kullanma suçunun mağduru eşyayı rızası ile teslim ederken, dolandırıcılık suçunda bu rıza bir takım yalanlar ve kandırmacalar sonucu elde edilir.

Zimmet, İrtikap, Rüşvetten Farkı

Zimmet, irtikap, rüşvet gibi kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olmak ya da kişilere haksız bir menfaat sağlamak görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. Görevi kötüye kullanma suçu sadece kamu çalışanları tarafından işlenebilir. Güveni kötüye kullanma suçu ise herkes tarafından işlenebilir.

Zamanaşımı ve Şikayet Süresi

Suçun daha ağır cezayı gerektiren şekli ise, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesidir. Bu durumda bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Suçun temel şeklinde şikayet şartı vardır. Dava zamanaşımı ile ilgili genel kural, TCK m.66 ile getirilmiştir. Bu hüküm uyarınca güveni kötüye kullanma suçunun temel şekli açısından zamanaşımı sekiz yıldır. Suçun nitelikli halinde ise şikayet aranmaksızın soruşturma yapılır. Aynı hüküm nedeniyle suçun nitelikli haline ilişkin zamanaşımı süresi ise on beş yıldır.

Güveni Kötüye Kullanmada Etkin Pişmanlık:

TCK m.168’de malvarlığına karşı suçların bir kısmı için ortak etkin pişmanlık hükmü öngörülmüştür. Buna göre güveni kötüye kullanma suçu tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde ceza indirilir.

Güveni Kötüye Kullanma Örnekleri

  • Kiralanan aracın, kira sözleşmesinin bitiminde iade edilmemesi,
  • Arkadaşının kendisine emanet ettiği ziynet eşyalarını çalındıklarını söyleyerek geri vermekten kaçınmak,
  • Kütüphaneden okumak için alınan kitabın , iade edilmek yerine bir başkasına hediye edilmesi

Konuya ilişkin hukuki danışmanlık almak için uzman ekibimiz ile iletişime geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilecek diğer çalışmalarımız;

İzmir Ceza Avukatı

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: info@efeshukuk.com

Telefon: +90 553 463 7079